...O fotoğraflardan birkaçının hala çantamda olduğunu anımsadım. Hüznüm iyice ağırlaştı. Buruşup kırılmasınlar diye sert kılıflı, koca bir defterin arasındalardı. Başka da bir işlevi olmayan bu defteri, sadece bunun için yıllarca taşımak... Nerede, ne zaman bir hüzün duysam, o hüznün içinde mutlaka o var. Kiminle yakınlaşıp birlikte olsam, onda onun yüzü var, gözleri var. Şiddetli şehvet arzularının zirvesindeyken bile ondan uzak kalmanın türlü türlü yoksunluğu, tatminsizliği var. Saat üç olmuştu. Geceyi dolduran böceklerin sesi soluğu kesilmiş, yerlerini birkaç kurbağanın zayıf vıraklamasına bırakmıştı. Matı altıma yayıp sırtüstü uzandım, küçük çantamı da yastık olarak başımın altına koydum. Sürekli hareket halindeki bulut kütleleri arasından zaman zaman yıldızlar parlıyordu. Göz kapaklarım ağırlaşırken, her şey ne kadar da huzur verici diye düşündüm. Zihnim bomboştu. Nesneleri sahiplenme hırsından, her gün biraz daha arındığımı düşündüm. Bu da beni her gün daha az kaygılı bir insan yapıyordu. Çünkü saf bir zihnin önündeki en büyük engel kaygılardı. Böyle inanmaya başlamıştım. En azından bir şeylere inanmanın, başlı başına bir ihtiyaç olduğunu düşünmeye başlamıştım. Bir insan, kanaatlerini inanca taşımalıydı, aksi takdirde hiçbir mantık ve ahlak ilkesine uymayan yazgısına karşı, elinde kullanabileceği başka kozu kalmıyordu. İnsan yazgısı, yalnızca inancın silahından çekiniyordu. Bir kamyon büyük bir gürültüyle yanımdan geçti, geride nefes almamı zorlaştıracak düzeyde kalın bir toz bulutu bırakmıştı. Uykum kaçtı. Doğrulup oturdum. Kurbağalar da susmuştu. Şimdi gece, ilk defa bu denli sessizdi. Tepemde, sokak lambasının cılız ışığı etrafında, pervane gibi dönen kelebeklerin hareketinden başka bir kımıltı yoktu. Sazımı kılıfından çıkardım: "Allı turnam ne gezersin havada /Allı turnam ne gezersin havada / Kanadım kırıldı kaldım burada" Geçmekte olan bir arabanın camından burada ne yaptığımı merak eden bir baş uzandığında saat sabah dört sularıydı. Sürücü orta yaşlarda bir adamdı. Civarda oturuyormuş. Adresin yazılı olduğu kağıdı uzattım. Eğilip torpido gözünden aldığı gözlüğünü, son derece yavaş hareketlerle taktıktan sonra, en az beş dakika kağıdı inceledi. Başını kaldırıp gülümsedi ve elleriyle işaret ederek benden arabaya atlamamı istedi. Yolda, adamın telefonundan çiftlik sahibi kadını aradık. Sesi uykuluydu. Belli ki uykusundan uyandırmıştık. Yanımdaki adamla Tayca, hızlı hızlı konuşurken sesi öfkeli geliyordu. Adam ise, sadece gülüyordu. Biraz sonra, beni birkaç sokak lambasıyla aydınlatılmış bir patikanın girişinde indirdi. Elleriyle işaret ederek, patikada yürümemi söyledi. Dediği gibi yaptım. Yorgun düşmüş ağır adımlarımın altında çakıllı toprak hışırdıyordu. Yaklaşık iki yüz metre sonraki dönemeci döner dönmez büyük bir kapının önünde buldum kendimi. Akşamdan beri aradığım adrese nihayet varmıştım. Kapının tokmağına uzanacaktım ki, içeride, ulumaların ve havlamaların hırıltılara karıştığı bir kızılca kıyamet koptu. Olduğum yerde kalakaldım, sanki kanım donmuştu. Önce, kapının aralıklarından bir ışık sızdı. Sonra, bağıran bir insan sesi duydum. Köpeklerin sesi kesilmişti. Yalnızca kesik kesik hırıltılar duyuluyordu. Elinde fenerle, bir kadın kapıyı açtı. Çiftlik sahibi olmalıydı. Üzerinde geceliği vardı ve saçı başı dağınıktı. Onu karşımda görür görmez, sebep olduklarım için öylesine suçlu ve mahçup hissettim ki, kekeleyerek ve aynı sözcükleri tekrar ederek özür dileyip durdum. "Çok endişelendik. Seni akşam karanlığından önce bekliyorduk. Telefonun yok mu senin?" dedi kadın. Aslında, gün içinde, yola çıkmadan önce kendisine gönderdiğim mesajda, sim kart kullanmadığım için, yola çıktıktan sonra bir daha iletişim kurma imkanımızın olamayacağını, bu nedenle de adresi detaylı bir şekilde bana yazması gerektiğini, ayrıca otostopla yolculuk yapacağımı ve kesin varış saati ile ilgili bir şey söyleyemeceğimi yazmıştım. Fakat şimdi, bunların üzerinde durmanın zamanı değidi. Hem kadının yüzündeki hatlar zaten yumuşamaya başlamıştı. Tekrar özür dileyerek: "Hatalı olduğumun farkındayım, adresi kolay bulabileciğimi sanmıştım." dedim. Kadın el fenerinin ışığında, bir kulübenin önüne kadar bana eşlik etti. Burada yatacaktım. Kulübenin etrafı açık ve ağaçtandı. Çiftliğin ana binalarını çevreleyen bahçe duvarlarının dışında, pirinç tarlalarına karşı yüksek kütükler üzerine kurulmuştu. Bunaltıcı bir uykudan uyandığımda, küçük bir tül çadırının içinde yarı çıplak gövdemi sabah güneşi yakıyordu. Tıpkı çocukluğumun yaz sabahlarında, damda yakıcı bir güneşle uyandığım gibi. Annem babam ve kardeşlerim, aşağıda, kahvaltı sofrasında birbirlerine gülümserlerdi. Belki de hiç kimse onlardan daha fazla sevmedi beni. Şimdi bu yaşımda bunu anladıysam ne çıkar ki? Kendimde fiziksel gücü bulur bulmaz incecik yatağımdan doğruldum. Etrafımda, bulundukları uğraşının içine gömülmüş insanlar vardı. Güneşin böldüğü uykunun sarhoşluğu üzerimdeyken, böyle bir hareketlilikle kuşatılmış olmak, içimi işkenceyle doldurmuştu. Hele bir kadın, elinde kocaman bir saman kütlesiyle sağa sola öyle bir koşuşturuyordu ki, çenesinin arasına aldığı kocaman bir yiyecek kırıntısını sürüklemeye çalışan inatçı bir karıncadan farksızdı. Onu oracıkta çaresiz ve şaşkın bırakmak için, iri bir canlı olmayı ve elindeki saman kütlesini ellerinin arasından çekmeyi diledim. Uzakta tanıdık bir yüz gördüm. Çiftlik sahibiydi. Yatağımı toplayıp kulübeden indim. İçeride kahvaltı hazırlanırken, birlikte çiftliği dolaştık. Çiftlikte bir aydan fazla bir süre kaldım. Ayrılacağım an geldiğinde, çiftlik sahibi, bir çiftlik çalışanına taksi çağırmasını söyledi. İtiraz ettim. Daha önceleri, birçok konuda olduğu gibi, bunda da ısrarcı oldu. Anaç bir kadındı, cömert ve misafirperverdi; fakat sürdüğüm yaşantının doğal bir sonucu olan bazı tercihlerimin, maddi kaygılardan kaynaklanmadığını, bir türlü ona anlatamıyordum. Taksi gelse bile, binmeyeceğime dair yemin ettim. Umursamıyordu. Bunun üzerine, telefonla arama yapan çalışana telefonu kapattırdım ve: "Ne yetişecek bir yerim var, ne de altında yürümem için gök bana düşman; ne diye taksiye bineyim?" dedim. "Bana sim kart da aldırtmadın." diye çıkıştı. "Her daim dünyayla iletişim halinde olmak, benim için zorunlu bir ihtiyaç değil." dedim ve gülerek: "Çünkü içe dönük bir aylağım ve çağanozu andıran korkunç düşüncelerimle hapisim." Kahkahayla güldü ve yanlış bir telaffuzla: "Çağanoz." diye tekrar etti. "O da ne?" Kelimenin İngilizcesini bilmediğim için Türkçesini kullanmıştım. Gülerek: "Eğri büğrü bir hayvan olmalı." dedim, ağzımı gözümü yamultarak. Etrafımızda bekleşen çiftlik çalışanları da, ne konuştuğumuzu pek anlamamalarına rağmen gülüşmüşlerdi. "Umarım evine gideceğin insanları yine bekletmezsin." dedi, burun kıvırarak. Vedalaştık. Çantalarımı yüklendiğim sırada, telefonumu istedi. Verdim. Kaybolacak olursam, birilerine dinletmem için Tayca, gideceğim adresi detaylıca tarif eden bir ses kaydı bırakıp telefonu geri verdi. Hava güzeldi. Otostop yapmak yerine yürümeyi yeğledim. Derin derin soluyarak güneşin ışığını içiyordum. İçimden bir coşku rüzgarı esti geçti. Bu, bir andan daha kısa sürmüştü. Ardından, gerçeğin somut dokunuşları beni yeniden teslim aldı: omuzlarımdaki ağırlık, boğazımdaki kuruluk ve burnumdaki yanma. Bir ara, kadının ses kaydını dinledim. Taycanın kulağa hoş gelen bir fonetiği vardı. Kaybolur veya darda kalırsam, yardım istemeyi aklıma getirmek yerine, "bakalım ne olacak" diye sonucu heyecanla beklemekten kendimi alamayacağımdan emindim. Çünkü, evrenin, beni vücuda getirmenin ötesinde, bana daha neler yapabileceğini merak ediyordum. SON
Arayış tıpkı gölgemizi yakalamaya benzer arayış engeldir zihin sürekli yem atar o asla durmaz hiç bir zaman durmayacakta zihni izlemek gerekir izlemek için önce ondan cıkmak gerekir cok yakından bakıldıgında bazı şeyler görülmez seçilemez insan kırk yılda arasa bulamaz ama aramayı bıraktıgı an AN dır işte orda bütün olur deli olur rasyonel zihnin üzerine sıçrar tekrar zihne düşmek imkansızdır tıpkı yüzmeyi yıllar geçsede unutamayışımız gibi artık yöntem bilinir işte bu bilinç seviyesinde ölümün olmayışı yaşamdan ayrılmanın da ayrı bir güzelliği oldugu anlaşılır beden enerji bedene dönüşür kuş tüğü kadar hafif ve o kadar büyük büyükki evrene sığmaz
Çok zayiflamişsin arkadaş. İlk defa bir paylasiminda senin icin duyduğum üzüntü , uğruna yola dustugun gerekçe ve amaçlarına üstün geldi ve ne yazdıklarından ne de turkuden keyif alamadım. Halbuki bu yola duşmendeki sebeplerin ve aradiklarin benim için çok degerliydi, her yazdigin yazından,her cigirdigin turkuden ayrı bir keyif alirdim. Benim için Artık senin yaşamın,nefesin daha değerli olur hale geldi demek ki. Nefesin olmazsa bu yazdıkların olmaz, bu yol da olmaz. Türkülerin de olmaz. Bir çile çekme telasindasin farkındayım da bu dünyanın gamı,çilesi zaten yetmez mi ki nedendir kendine bu kadar yuklenmen. Yine yolundan dönme ama kendine de bu kadar zulmetme arkadaş.
Bir Anne Baba, Abi nasil boyle bir cevher,le gurur duymazlar, oysaki ne cok Anne Baba boyle bir evlat ieter, Guzel oglum soyledigin her parcan beni Bende alir gorturu Cenabi Allah ve bu guzelim evren seni korusun, sesine yuregine kalbine saglik, Annene Baban a Tesekur ederimki boyle gurur duyacak evlatlari var seni cani gonulden dinliyorum seni seviyorum kend8ne dikkat et birde sana yanmayalim yolun her dayim Engel siz ve Acik olsun🙏🙏🙏🙏👏👏👏🧚🏻♀️🧚🏻♀️🧚🏻♀️😷😷😘😘
Selam dostum. Bu türküyü Barcelona'da söylediğin zaman dinlemiştim günlerce. Sonra da Celal Abbas Üner yorumu dinledim bilmem kaç bin kez. O kadar güzel bir türkü işte benim için. Ama Allah biliyor ya, bunu yeniden söylemen gerekiyor diyordum içten içe.. İyi ki söylemişsin, teşekkürler kendi adıma ve yolun bahtın şansın açık olsun. Selametle kal..
Sesin beni dış dünyadaki bütün sorunlardan uzaklaştırıyor huzur buluyorum ve çok farklı hislere kapılıyorum,,, sen bu türküleri söylerken neler hissediyorsun , neler yaşıyorsun güzel insan,,,,
Şu yazdığın parçaları okuyunca bizim nasılda sıradan, alışılmış, basit bir hayatımızın olduğunu farkediyorum. yolun her zaman açık olsun, mutluluğun daim olsun, arayışının sonu hayırla sonuçlansın güzel insan.
Arkadaşımız tebrik etmeye değer iş yapıyor . Hem sanatı açısından hem türkiyeyi tanıtım açısından hemde kültürünü artırma açısından . Allah kolaylık versin .
Insan'in aradigi kendi icindedir sadece, yeter ki bakmasını bilsin. Orada, burada, surada degil...Lakin kolay degildir hemencecik görmesi...O yüzden boyle kendimize yollar düzeriz büklüm büklüm ki hak etmiş olalım bu hazineyi ona kavuştuğumuzda...Mekandan geçip mekansizliga bakabilmenin söylemesi kolaydir amma eylemesi güç. Icin aydınlık, yolun acık olsun kardeşim! Birkac sene once Bangkok'tayken biri bana 'Gun gelecek, bu sularda biri sazıyla Aşık Dertli'den calip söyleyecek deseydi' sanırım 'Hadi, git isine' derdim :) Paylasimlarin, sazini ve gönlünü bizlere actigin icin teşekkürler! Sazin hep boyle canlara deva ola!
Senin Allah'ına kurban olurum güzel insan çok uğraşlardan sonra geldiğin yola hoş geldin halka hizmet hakka hizmettir. Türkülerimizi yüzlerce ülkelerde söyledin tanıttım sevdirdin Allah razı olsun ben Alevi kökenli biriyim seni takip ediyorum sevgi ile aşk ile hü
Bu ne güzel bir lezzet be kardesim böyle? Yüregine sazina ve sözüne saglik. Yolun aciktir, yüreginin karsiligini doga sana verecektir hersey yansimadir bununda bilincindesin zaten🍀🦋
Türk kültürünü Türkiye'den uzak bizlere defalarca hatırlatma ; ulu ozanların hayat felsefeleri den derlemek harika akıl. Aklınizla bin yaşayın değerli L. ÖZDEMİR. Ses saz harika bir emek. Sağ olun var olun. Fesbukta paylaştığım da olur. Yazılarda okurum çoğu zaman, güzel felsefe ağırlıklı.
Abi bu kadar güzel yorum ve yorumcu herhalda sadece by sitede olsa gerek. Derviş seni çok seviyoruz. "Bir gercege bel bağladim erenler" bunuda söylemen lazim hissediyorum.
Yolun açık olsun Hızır yoldaşın olsun guzel çocuk çok seviyorum seni bende bir kuş olsam oğlumun penceresine konsam onu doya doya seyretsem çok özledim oğlum seni gözlerim doldu taştı sel oldu aktı kuzum
Yoldaş olmak mümkün olsaydı keşke seninle. Bir zehir taşırken zaten içimde bir zehir daha içiverdim ötekinin acısından. Türkün sonra geldi aktı bir yerden, baktım bir yatak arıyor akmaya, okudum yazdıklarını, yatağını buldu da, ta kıvrımlarına ulaştı beynimin. Ancak o zaman zehrimin benden olduğunu gördüm. Dokuz defa dinledim bu esrarlı eseri. Her dinlemem ayrı bağ oldu acımla aramda. Yolun açık olsun dost.
Ah güzel kardeşim kilo vermisin kendine iyi bak senin gibi insanlara ihtiyacimiz var çıktığın bu yol çok güzel bir yol seni yormasın ayana taş dolandırmasın bu sese senin bestelerine ihtiyacımız var mest ediyor bizi
Senden sazından yüreğinden haberler bekliyorduk.Öyle bir kültüre sahibiz ki türkünün her cümlesi için sayfalar dolusu kitaplar yazılır.Orta asyadan anadoluya kadar erenlerimizin aşıklarımızın sesi duyulur.Sen ki bu avazları tüm dünyada söyleyerek bizlere hüzünlü mutlu bir gurur yaşatıyorsun.müzik evrenseldir derler ama sazın sesi nedense çok daha ayrıdır biz Türkler için.Ülkemizin gizli tanıtım elçisisin.Dara düşersen lütfen yaz...
Gönülden okuyor nefesi hakikaten hissediliyor. Aşık Dertli gibi kabına sığmazlardan. Yol içinde Yol ararsan Yol Muhammed Ali'nindir. Allah eyvallah İlla Hû
...O fotoğraflardan birkaçının hala çantamda olduğunu anımsadım. Hüznüm iyice ağırlaştı. Buruşup kırılmasınlar diye sert kılıflı, koca bir defterin arasındalardı. Başka da bir işlevi olmayan bu defteri, sadece bunun için yıllarca taşımak... Nerede, ne zaman bir hüzün duysam, o hüznün içinde mutlaka o var. Kiminle yakınlaşıp birlikte olsam, onda onun yüzü var, gözleri var. Şiddetli şehvet arzularının zirvesindeyken bile ondan uzak kalmanın türlü türlü yoksunluğu, tatminsizliği var.
Saat üç olmuştu. Geceyi dolduran böceklerin sesi soluğu kesilmiş, yerlerini birkaç kurbağanın zayıf vıraklamasına bırakmıştı. Matı altıma yayıp sırtüstü uzandım, küçük çantamı da yastık olarak başımın altına koydum. Sürekli hareket halindeki bulut kütleleri arasından zaman zaman yıldızlar parlıyordu. Göz kapaklarım ağırlaşırken, her şey ne kadar da huzur verici diye düşündüm. Zihnim bomboştu.
Nesneleri sahiplenme hırsından, her gün biraz daha arındığımı düşündüm. Bu da beni her gün daha az kaygılı bir insan yapıyordu. Çünkü saf bir zihnin önündeki en büyük engel kaygılardı. Böyle inanmaya başlamıştım. En azından bir şeylere inanmanın, başlı başına bir ihtiyaç olduğunu düşünmeye başlamıştım. Bir insan, kanaatlerini inanca taşımalıydı, aksi takdirde hiçbir mantık ve ahlak ilkesine uymayan yazgısına karşı, elinde kullanabileceği başka kozu kalmıyordu. İnsan yazgısı, yalnızca inancın silahından çekiniyordu.
Bir kamyon büyük bir gürültüyle yanımdan geçti, geride nefes almamı zorlaştıracak düzeyde kalın bir toz bulutu bırakmıştı. Uykum kaçtı. Doğrulup oturdum. Kurbağalar da susmuştu. Şimdi gece, ilk defa bu denli sessizdi. Tepemde, sokak lambasının cılız ışığı etrafında, pervane gibi dönen kelebeklerin hareketinden başka bir kımıltı yoktu. Sazımı kılıfından çıkardım:
"Allı turnam ne gezersin havada /Allı turnam ne gezersin havada / Kanadım kırıldı kaldım burada"
Geçmekte olan bir arabanın camından burada ne yaptığımı merak eden bir baş uzandığında saat sabah dört sularıydı. Sürücü orta yaşlarda bir adamdı. Civarda oturuyormuş. Adresin yazılı olduğu kağıdı uzattım. Eğilip torpido gözünden aldığı gözlüğünü, son derece yavaş hareketlerle taktıktan sonra, en az beş dakika kağıdı inceledi. Başını kaldırıp gülümsedi ve elleriyle işaret ederek benden arabaya atlamamı istedi. Yolda, adamın telefonundan çiftlik sahibi kadını aradık. Sesi uykuluydu. Belli ki uykusundan uyandırmıştık. Yanımdaki adamla Tayca, hızlı hızlı konuşurken sesi öfkeli geliyordu. Adam ise, sadece gülüyordu. Biraz sonra, beni birkaç sokak lambasıyla aydınlatılmış bir patikanın girişinde indirdi. Elleriyle işaret ederek, patikada yürümemi söyledi. Dediği gibi yaptım. Yorgun düşmüş ağır adımlarımın altında çakıllı toprak hışırdıyordu. Yaklaşık iki yüz metre sonraki dönemeci döner dönmez büyük bir kapının önünde buldum kendimi. Akşamdan beri aradığım adrese nihayet varmıştım. Kapının tokmağına uzanacaktım ki, içeride, ulumaların ve havlamaların hırıltılara karıştığı bir kızılca kıyamet koptu. Olduğum yerde kalakaldım, sanki kanım donmuştu. Önce, kapının aralıklarından bir ışık sızdı. Sonra, bağıran bir insan sesi duydum. Köpeklerin sesi kesilmişti. Yalnızca kesik kesik hırıltılar duyuluyordu. Elinde fenerle, bir kadın kapıyı açtı. Çiftlik sahibi olmalıydı. Üzerinde geceliği vardı ve saçı başı dağınıktı. Onu karşımda görür görmez, sebep olduklarım için öylesine suçlu ve mahçup hissettim ki, kekeleyerek ve aynı sözcükleri tekrar ederek özür dileyip durdum.
"Çok endişelendik. Seni akşam karanlığından önce bekliyorduk. Telefonun yok mu senin?" dedi kadın.
Aslında, gün içinde, yola çıkmadan önce kendisine gönderdiğim mesajda, sim kart kullanmadığım için, yola çıktıktan sonra bir daha iletişim kurma imkanımızın olamayacağını, bu nedenle de adresi detaylı bir şekilde bana yazması gerektiğini, ayrıca otostopla yolculuk yapacağımı ve kesin varış saati ile ilgili bir şey söyleyemeceğimi yazmıştım. Fakat şimdi, bunların üzerinde durmanın zamanı değidi. Hem kadının yüzündeki hatlar zaten yumuşamaya başlamıştı. Tekrar özür dileyerek:
"Hatalı olduğumun farkındayım, adresi kolay bulabileciğimi sanmıştım." dedim.
Kadın el fenerinin ışığında, bir kulübenin önüne kadar bana eşlik etti. Burada yatacaktım. Kulübenin etrafı açık ve ağaçtandı. Çiftliğin ana binalarını çevreleyen bahçe duvarlarının dışında, pirinç tarlalarına karşı yüksek kütükler üzerine kurulmuştu.
Bunaltıcı bir uykudan uyandığımda, küçük bir tül çadırının içinde yarı çıplak gövdemi sabah güneşi yakıyordu. Tıpkı çocukluğumun yaz sabahlarında, damda yakıcı bir güneşle uyandığım gibi. Annem babam ve kardeşlerim, aşağıda, kahvaltı sofrasında birbirlerine gülümserlerdi. Belki de hiç kimse onlardan daha fazla sevmedi beni. Şimdi bu yaşımda bunu anladıysam ne çıkar ki? Kendimde fiziksel gücü bulur bulmaz incecik yatağımdan doğruldum. Etrafımda, bulundukları uğraşının içine gömülmüş insanlar vardı. Güneşin böldüğü uykunun sarhoşluğu üzerimdeyken, böyle bir hareketlilikle kuşatılmış olmak, içimi işkenceyle doldurmuştu. Hele bir kadın, elinde kocaman bir saman kütlesiyle sağa sola öyle bir koşuşturuyordu ki, çenesinin arasına aldığı kocaman bir yiyecek kırıntısını sürüklemeye çalışan inatçı bir karıncadan farksızdı. Onu oracıkta çaresiz ve şaşkın bırakmak için, iri bir canlı olmayı ve elindeki saman kütlesini ellerinin arasından çekmeyi diledim. Uzakta tanıdık bir yüz gördüm. Çiftlik sahibiydi. Yatağımı toplayıp kulübeden indim. İçeride kahvaltı hazırlanırken, birlikte çiftliği dolaştık.
Çiftlikte bir aydan fazla bir süre kaldım. Ayrılacağım an geldiğinde, çiftlik sahibi, bir çiftlik çalışanına taksi çağırmasını söyledi. İtiraz ettim. Daha önceleri, birçok konuda olduğu gibi, bunda da ısrarcı oldu. Anaç bir kadındı, cömert ve misafirperverdi; fakat sürdüğüm yaşantının doğal bir sonucu olan bazı tercihlerimin, maddi kaygılardan kaynaklanmadığını, bir türlü ona anlatamıyordum. Taksi gelse bile, binmeyeceğime dair yemin ettim. Umursamıyordu. Bunun üzerine, telefonla arama yapan çalışana telefonu kapattırdım ve:
"Ne yetişecek bir yerim var, ne de altında yürümem için gök bana düşman; ne diye taksiye bineyim?" dedim.
"Bana sim kart da aldırtmadın." diye çıkıştı.
"Her daim dünyayla iletişim halinde olmak, benim için zorunlu bir ihtiyaç değil." dedim ve gülerek:
"Çünkü içe dönük bir aylağım ve çağanozu andıran korkunç düşüncelerimle hapisim."
Kahkahayla güldü ve yanlış bir telaffuzla:
"Çağanoz." diye tekrar etti. "O da ne?"
Kelimenin İngilizcesini bilmediğim için Türkçesini kullanmıştım. Gülerek:
"Eğri büğrü bir hayvan olmalı." dedim, ağzımı gözümü yamultarak.
Etrafımızda bekleşen çiftlik çalışanları da, ne konuştuğumuzu pek anlamamalarına rağmen gülüşmüşlerdi.
"Umarım evine gideceğin insanları yine bekletmezsin." dedi, burun kıvırarak.
Vedalaştık. Çantalarımı yüklendiğim sırada, telefonumu istedi. Verdim. Kaybolacak olursam, birilerine dinletmem için Tayca, gideceğim adresi detaylıca tarif eden bir ses kaydı bırakıp telefonu geri verdi.
Hava güzeldi. Otostop yapmak yerine yürümeyi yeğledim. Derin derin soluyarak güneşin ışığını içiyordum. İçimden bir coşku rüzgarı esti geçti. Bu, bir andan daha kısa sürmüştü. Ardından, gerçeğin somut dokunuşları beni yeniden teslim aldı: omuzlarımdaki ağırlık, boğazımdaki kuruluk ve burnumdaki yanma. Bir ara, kadının ses kaydını dinledim. Taycanın kulağa hoş gelen bir fonetiği vardı. Kaybolur veya darda kalırsam, yardım istemeyi aklıma getirmek yerine, "bakalım ne olacak" diye sonucu heyecanla beklemekten kendimi alamayacağımdan emindim. Çünkü, evrenin, beni vücuda getirmenin ötesinde, bana daha neler yapabileceğini merak ediyordum.
SON
Seni dinlerken bu güzel yazını okumak bana huzur ve mutluluk verdi. Her şeyin gönlünce olması dileğiyle... Sevgilerimi sunarım.
1
Allah yolunu açık etsin güzel insan.❤👋
Eşi olmayan bir yaşama iten kötülük iyi ki geldin
Yazını okurken biraz içim burkuldu biraz gülümsedim. Yolun her daim açık olsun...
Sakiya meyinde (camında) nedir bu esrar
Kıldı bir katresi mestane beni
Şarab-ı la'linde ne keyfiyyet var
Söyletir efsane efsane beni
Ref'et nikabını ey vech-i enver
Zulmette gönlümüz olsun münevver
Şarab-ı la'linin lezzeti dilber
Gezdirir meyhane meyhane beni
Aşıkın çok bela gelir başına
Tahammül gerektir adu taşına
Şem'-i ruhsarına aşk ateşine
Yanmakta seyretsin pervane beni
Bakmazlar Dertli'ye algındır deyu
Hakikat bahrına dalgındır deyu
Bir saçı Leyla'ya vurgundur (Mecnun'dur) deyu
Yazmışlar defter-ü divane beni
Bu öyle bir arayış ki bulmak için değil, olmak için.
Güller sunuyorum size 🌹
Arayış tıpkı gölgemizi yakalamaya benzer arayış engeldir zihin sürekli yem atar o asla durmaz hiç bir zaman durmayacakta zihni izlemek gerekir izlemek için önce ondan cıkmak gerekir cok yakından bakıldıgında bazı şeyler görülmez seçilemez insan kırk yılda arasa bulamaz ama aramayı bıraktıgı an AN dır işte orda bütün olur deli olur rasyonel zihnin üzerine sıçrar tekrar zihne düşmek imkansızdır tıpkı yüzmeyi yıllar geçsede unutamayışımız gibi artık yöntem bilinir işte bu bilinç seviyesinde ölümün olmayışı yaşamdan ayrılmanın da ayrı bir güzelliği oldugu anlaşılır beden enerji bedene dönüşür kuş tüğü kadar hafif ve o kadar büyük büyükki evrene sığmaz
Yola varmak için değil yolda olmak için çıkmak gerek.
@@cengocemalinoglu5728 tabi yol hak dava hak olmak şartıyla selamlar ..
@@busraozdemir4752 bende bu güzel yüreğe güller sunuyorum kardeşim 🌹🌹🌹
Her yıl arada kafam kıyakken gelirim muazzam bir sanatçısın abi
Sana bu türküleri söyleden allaha kurbanım
"Her nabzı atanı diri mi sandın, diyar diyar dolaşan ölüler vardır." Sözünün vücut bulmuş halisiniz.🎈
👍👏👍
👏👏👏👏
lafı ağzımdan aldınız
Tüğlerim diken diken oldu ne güzel özetlemişsiniz 😔😔
👐👍
Terapi gibisin abi yolunda esir kaldık Allah zeval vermesin
Üstad bir dost tadında her gün evimizdesin. Yolun açık olsun
Çok zayiflamişsin arkadaş. İlk defa bir paylasiminda senin icin duyduğum üzüntü , uğruna yola dustugun gerekçe ve amaçlarına üstün geldi ve ne yazdıklarından ne de turkuden keyif alamadım. Halbuki bu yola duşmendeki sebeplerin ve aradiklarin benim için çok degerliydi, her yazdigin yazından,her cigirdigin turkuden ayrı bir keyif alirdim. Benim için Artık senin yaşamın,nefesin daha değerli olur hale geldi demek ki. Nefesin olmazsa bu yazdıkların olmaz, bu yol da olmaz. Türkülerin de olmaz. Bir çile çekme telasindasin farkındayım da bu dünyanın gamı,çilesi zaten yetmez mi ki nedendir kendine bu kadar yuklenmen. Yine yolundan dönme ama kendine de bu kadar zulmetme arkadaş.
Senin zul gördüklerin belkide amaca giden yolda onun için baldır, şerbettir
Aslanim nasil wuruyor saza helal olsun.
Zaman ve mekan kaygısı olmadan yaşanan bir hayat. 😊 “telefon yok, mail yok, iş yok, patron yok, telaş yok” yaptığın iş harika. 👏👏
Kağıda dokunan kalem, kibritten daha çok yangın çıkarır.Sende sesinle sazınla gönlünle yaktın içimizi. 🙋♂️
Bir Anne Baba, Abi nasil boyle bir cevher,le gurur duymazlar, oysaki ne cok Anne Baba boyle bir evlat ieter, Guzel oglum soyledigin her parcan beni Bende alir gorturu Cenabi Allah ve bu guzelim evren seni korusun, sesine yuregine kalbine saglik, Annene Baban a Tesekur ederimki boyle gurur duyacak evlatlari var seni cani gonulden dinliyorum seni seviyorum kend8ne dikkat et birde sana yanmayalim yolun her dayim Engel siz ve Acik olsun🙏🙏🙏🙏👏👏👏🧚🏻♀️🧚🏻♀️🧚🏻♀️😷😷😘😘
Böylemi çalınır, böylemi söylenir, bir yürek bir yola böylemi feda edilir, Aşk olsun nefesine sağlık Abim. Mevla'ya emanetsin...
😊suyun üzerinde kayık içinde, sazın tellerini konuşturup,türkülerimizi seslendirmen, sen harikasın!kardeşim sesine emeğine sağlık.
Deyişlerle ezgilerle pişip sazla çoşan gönlüne sağlık dost
Toprağımın sazını sesini felsefesini dünyanın öbür ucuna da taşıdın ya helal olsun Özdemir kardeşim.👏
Çal Ulu Derviş bizim ellerden, diline yüreğine sağlık
81 şehir 81 türkü bekliyorum sizden 🙏🙏❤❤
Selam dostum. Bu türküyü Barcelona'da söylediğin zaman dinlemiştim günlerce. Sonra da Celal Abbas Üner yorumu dinledim bilmem kaç bin kez. O kadar güzel bir türkü işte benim için. Ama Allah biliyor ya, bunu yeniden söylemen gerekiyor diyordum içten içe.. İyi ki söylemişsin, teşekkürler kendi adıma ve yolun bahtın şansın açık olsun. Selametle kal..
Özledik şükür sesini yüzünü gördük ağzına sağlık.
Valla seviliyorsun Özdemir abi Allah yolunu da bahtını da açık etsin
Tiryakiniz oldum .....Allah yolunuzu açık eylesin
Yaktın içimizi yolun daim olsun can
Zaman geçtikçe size merakım artıyor. Sesiniz odama dolunca huzur doluyorum.
Yav ne ilginç adamsin. Inanilamayacak kadar ilginç... Açıklamayı ve devamını okunyacaya kadar türküyü 4-5 kere geriden baslatiyorum 😅
Hayat hikayeni dinledim çok etkilendim . Büyük bir cesaret ve yürek var sende.yolun açık olsun.
Belki zorlukları fazladır ama özgün bir hayat tercih etmişsiniz cesaretinizi tebrik ederim. Ayrıca ağzınıza sağlık.
Sesin beni dış dünyadaki bütün sorunlardan uzaklaştırıyor huzur buluyorum ve çok farklı hislere kapılıyorum,,, sen bu türküleri söylerken neler hissediyorsun , neler yaşıyorsun güzel insan,,,,
Muhteşem etkileyici..
Çok yaşa..
Selam kardeşim selam uzun yolun yolcusu , aşk ile .
Ağzına yüreğine sağlık güzel insan
Yolun kalbin gibi temiz olsun abim
GÜNÜN EN GÜZEL HABERİ GELEN BİLDİRİM...
Her şey gönlünüzce olsun.Fazla bekletmeyin lütfen.
Şu yazdığın parçaları okuyunca bizim nasılda sıradan, alışılmış, basit bir hayatımızın olduğunu farkediyorum. yolun her zaman açık olsun, mutluluğun daim olsun, arayışının sonu hayırla sonuçlansın güzel insan.
Bu eser "Aşık Dertli" ye ait bir eser ustam. Saygılar :)
@@ferhatdemir1558 arkadaş türkü için konuşmamış sanırım. yazılarından bahsediyor olmalı
Allah yolunu bahtini acık etsin,sesine sazına canına zeval vermesin türkü dostlarina selam olsun👏👏👏👏👏
Yolun açık olsun, güzel insan, Allah yar ve yardımcın olsun.
Ne diyelim âllahim aradığını buldursun her şey gönlünce olsun dilerim
Ağzına sağlık
Arkadaşımız tebrik etmeye değer iş yapıyor . Hem sanatı açısından hem türkiyeyi tanıtım açısından hemde kültürünü artırma açısından . Allah kolaylık versin .
Insan'in aradigi kendi icindedir sadece, yeter ki bakmasını bilsin. Orada, burada, surada degil...Lakin kolay degildir hemencecik görmesi...O yüzden boyle kendimize yollar düzeriz büklüm büklüm ki hak etmiş olalım bu hazineyi ona kavuştuğumuzda...Mekandan geçip mekansizliga bakabilmenin söylemesi kolaydir amma eylemesi güç. Icin aydınlık, yolun acık olsun kardeşim!
Birkac sene once Bangkok'tayken biri bana 'Gun gelecek, bu sularda biri sazıyla Aşık Dertli'den calip söyleyecek deseydi' sanırım 'Hadi, git isine' derdim :) Paylasimlarin, sazini ve gönlünü bizlere actigin icin teşekkürler! Sazin hep boyle canlara deva ola!
Manayı sazıyla değil girdiği meşakkatli yolla anlatıyor üstad ☺️
Ağızna yüreğine sağlık çok güzel söylemişsin kendine dikkat et
Senin Allah'ına kurban olurum güzel insan çok uğraşlardan sonra geldiğin yola hoş geldin halka hizmet hakka hizmettir. Türkülerimizi yüzlerce ülkelerde söyledin tanıttım sevdirdin Allah razı olsun ben Alevi kökenli biriyim seni takip ediyorum sevgi ile aşk ile hü
Yardımcılar her dayim yolun da ışık olsun can ...
Şapkan benden daha çok yer gördü, hey Maşallah.
Ayağına taş değmesin.
Yolun açık olsun.
Helal olsun sana kardeşim
Beni bende demen Bende değilem Bir ben vardır bende Benden içerü diyor Yunus Emre. Çok güzel ve duygulu söylüyorsunuz.Tbrk
Bu ne güzel bir lezzet be kardesim böyle? Yüregine sazina ve sözüne saglik. Yolun aciktir, yüreginin karsiligini doga sana verecektir hersey yansimadir bununda bilincindesin zaten🍀🦋
Emeğine ve ağzına sağlık kardeşim.. İnsanın ruhuna ilaç gibi geliyorsun..
ağzına yüreğine sağlık.12 imamlar yolun yoldaşın olsun.
Yüreğine emeklerine sağlık harika yorumlamışsınız duygularınıza sağlık keyifle dinledim
Türk kültürünü Türkiye'den uzak bizlere defalarca hatırlatma ; ulu ozanların hayat felsefeleri den derlemek harika akıl. Aklınizla bin yaşayın değerli L. ÖZDEMİR.
Ses saz harika bir emek. Sağ olun var olun. Fesbukta paylaştığım da olur. Yazılarda okurum çoğu zaman, güzel felsefe ağırlıklı.
Seni keşfetmem başıma gelen en güzel şeylerden biri ‘
👌🏽👌🏽👌🏽👌🏽👌🏽👌🏽👌🏽👌🏽🌷🐞🍁🍀🔮🕊
Duygularıma tercüman oldunuz...
Muhteşem bir eser daha önce de kanaldaydı ama bu uzun versiyonu olmuş. Yüreğine sağlık gezgin
Beklediğimiz bildirim geldi 😊 yüreğine sağlık üstat
Senin sesinden senin yorumundan ve senin halinden bu turku ayri bi guzel ve anlamli
Abi bu kadar güzel yorum ve yorumcu herhalda sadece by sitede olsa gerek. Derviş seni çok seviyoruz. "Bir gercege bel bağladim erenler" bunuda söylemen lazim hissediyorum.
Ağzına sağlık hüzün saatinde iyi gittti💙🌺💙🌺
Yüreğine Emeğine sağlık üstad ❤
Ağzına sağlık kardeşim.
Dear Loudingirra Bro,
lt is nice to hear from you. Good luck, i wish you would find your utopia you are seeking.
Harikasın
"Ne yetişecek bir yerim var, ne de altında yürümem için gök bana düşman; ne diye taksiye bineyim?" dedim.
Allah sizi nazardan korusun rabbim.
....Hey mâsaAllah
Çok guzel
Birtanesin 👍👏👏💕💕💕Yolun acik olsun.Rabbim korusun. Avusturya 'dan sevgiler.
Yüreğinize sesinize emeğinize sağlık...
Yolun açık olsun Hızır yoldaşın olsun guzel çocuk çok seviyorum seni bende bir kuş olsam oğlumun penceresine konsam onu doya doya seyretsem çok özledim oğlum seni gözlerim doldu taştı sel oldu aktı kuzum
Ne güze bir insansın ,keşke senin gibi bir dostum olsa Loudingirra...
Çok yeni keşfettiğim bir kanal başarılarınızın devamını diliyorum , kulaklarımızın pası silindi ☺️☺️
Hoşgeldin aramıza o zaman
Çok güzel söylemişsiniz. Tebrik exerim. İnşallah devamı gelir.
Özletme kendini usta, uğramayı ihmal etme 🌹
Hiçliğin vermis olduğu huzurmu yoksa aşkın asksizligimi...kaçtığın her neyse huzurunda ordadır umarim...yolun bahtin acik olsun...
Helal olsun çok güzel türkü
Avazina saglik Guzel Can Hak muhammed Ali Hizir nebi yoldasin olsun seni darda zorda yolda birakmasin sevgiler selamlar Hak asigi guzel can❤
Derin söylemleri olan bu eserleri dile getirdiğin için ağzına sağlık yolun açık olsun.
Ağzına yüreğine sağlık yüreği güzel kardeşi🖐🖐🖐
Sesine sağlık kardeşim
Allah eline,diline,yüreğine zeval vermesin.
Doyamıyorum sana ,sesine❤️🌹
Lütfen sizden rica ediyorum candan ileri türküsünü söylermisiniz sizin o muhteşem sesiniz den en çok duymak istediğim türkü🌹
Emeklerine sağlık.....
Iyi olmaniz en güzel haber. Burde mutlu olduğunuzu duyarsam harika mutlu olacagim. Hayranlikla seni takip ediyorum.
Yüreğine sağlık..👏
Yoldaş olmak mümkün olsaydı keşke seninle. Bir zehir taşırken zaten içimde bir zehir daha içiverdim ötekinin acısından. Türkün sonra geldi aktı bir yerden, baktım bir yatak arıyor akmaya, okudum yazdıklarını, yatağını buldu da, ta kıvrımlarına ulaştı beynimin. Ancak o zaman zehrimin benden olduğunu gördüm. Dokuz defa dinledim bu esrarlı eseri. Her dinlemem ayrı bağ oldu acımla aramda. Yolun açık olsun dost.
Dön dolaş geliyorum sık sık efsane yorumlamışsın.
insan senin gibi kuş misali özgür olması ne mutlu sana ve dilindeki anlayışa
Ah güzel kardeşim kilo vermisin kendine iyi bak senin gibi insanlara ihtiyacimiz var çıktığın bu yol çok güzel bir yol seni yormasın ayana taş dolandırmasın bu sese senin bestelerine ihtiyacımız var mest ediyor bizi
Senden sazından yüreğinden haberler bekliyorduk.Öyle bir kültüre sahibiz ki türkünün her cümlesi için sayfalar dolusu kitaplar yazılır.Orta asyadan anadoluya kadar erenlerimizin aşıklarımızın sesi duyulur.Sen ki bu avazları tüm dünyada söyleyerek bizlere hüzünlü mutlu bir gurur yaşatıyorsun.müzik evrenseldir derler ama sazın sesi nedense çok daha ayrıdır biz Türkler için.Ülkemizin gizli tanıtım elçisisin.Dara düşersen lütfen yaz...
Emre durmuş ve sana hayranım diline yüreğine sağlık
seyyahımız, üç yıl önce tanıştığı doğa fotoğrafçısı bir güzele kaptırmış gönlünü anlaşılan
Aradığın şey aslında yolun ta kendisi. Yolun Hakk'a gitsin gitsin gelsin abdal-ı rumi dervişi bektaşiyan. Aşk olsun. Hü.
Eyvallah
Gönülden okuyor nefesi hakikaten hissediliyor.
Aşık Dertli gibi kabına sığmazlardan.
Yol içinde Yol ararsan Yol Muhammed Ali'nindir.
Allah eyvallah
İlla Hû
Allah Allah
Cansın. Sizi dinlemek yaralarima tuz oluyor.sevgilerimle
Eyvallah eyvallah canısın yolun açık olsun
Çok güzel bir sesin var 🎼☀️
Hocam müthiş bir iş yapıyorsun, keyifle takip ediyoruz. Yolun açık olsun 👏
İnsana nasıl da huzur veriyor bu nadide ses💐 💐tebrikler 👏👏👏