“Gerçekten sizin Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra arşa istiva eden Allah’tır. Gündüzü, durmaksızın kendisini kovalayan geceyle örten, güneşe, aya ve yıldızlara kendi buyruğuyla baş eğdirendir. Haberiniz olsun, yaratmak da, emir/hüküm de yalnızca O’nundur. Âlemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir.” (7/Araf, 54)
Abi Allah sana ve sevdiklerine sağlık sıhhat versin inşaAllah. Versinki kendi derdine düşme ayağina taş dahi değmesinki bu ümmetin derdine derman olmaya Allahın izniyle devam et inşaAllah..
Tam da Ebubekir Sifil hocamızdan tekfir videosunu bitirmiştim kii üstüne bu video geldi. Dinleyip pekiştireyim sıcağı sıcağına. Allah emeği geçenlerden razı olsun
Seyyid Kutub rahimehullah bu ayetler hakkında şöyle der: ‘…Böylece mesele net biçimde ortaya konuyor. Ya Allah’ın şeriatı ya da bilmeyenlerin arzuları… Üçüncü bir şık söz konusu değildir. Dengeli ve tutarlı şeriat ile değişken arzular arasında orta bir yol da yok. Bir insan Allah’ın şeriatını bir kenara bıraktığı zaman kesinlikle arzulara göre hükmedecektir. Çünkü Allah’ın şeriatının dışındaki tüm hayat sistemleri, bilmeyenlerin eğilim gösterdikleri arzuların, ihtirasların ürünüdür. Yüce Allah, Peygamberini bilmeyenlerin arzularına, ihtiraslarına uymaktan sakındırıyor. Çünkü onlar Allah karşısında ona bir yarar sağlayamazlar. Onlar birbirlerini dost ediniyorlar. Fakat onlar birbirlerine yardım etseler de Peygambere bir zarar dokunduramazlar. Çünkü O’nun dostu Allah’tır.’
Seyyid Kutubun sözü dogru sözdür, amma bunu biz bilemeyiz, niyete bağlıdır çogu zaman. Diyelim İslam devletinde yaşıyoruz, Şerait olan üıkede, Komşu ülkede kuş gribi var, ve halife karar verdi, Tavuk eti yemek yasaktir. Halifenin amca oglununda Koyun ve inek çiftigi var buyuk. Şimdi sen Tavuk etini gerçekten Kuş gripinden hastalik bulaşmasın diye mi yasakladı yoksa kuş gripini firsat bildi, koyun ve inek eti satsin amca oglu diye mi yasakladı, nereden biliceksin?
@@ruslanyusifov3397Sonra seni, (ilahi) emre dayalı bir şeriat üzere kıldık. Ona uy. Bilmeyenlerin hevalarına/arzularına uyma.(45/Câsiye 18) Allah (cc), insanın önüne iki yol koymuştur: Ya Allah’ın (cc) indirdiği şeriat ya da bilmeyenlerin heva ve hevesleri... Allah’a (cc) kulluk yaparken şeriata yani, Kitap ve Sünnet’e uymayanlar, uydukları şeye ne isim verirlerse versinler fark etmez, hevaya uymaktalardır.
“…Hüküm ise ancak Allah’a aittir. Sizin O’ndan başkasına ibadet etmemenizi emretti. İşte bu kayyum (Âdem’den kıyamete kadar devam edecek olan) dindir. Ve lâkin insanların çoğu bilmezler.” (12/Yusuf, 40)
“Hakkında ihtilafa düştüğünüz herhangi bir şey; artık O’nun hükmü Allah’ındır. İşte Rabbim olan Allah. Ben O’na tevekkül ettim ve yalnızca O’na dönüp yönelirim.” (42/Şura, 10)
Sudan Sebeb değil ahlaksız ACM sözünde durmadı, münazara özelden olacağını anlaşmışlardı. ACM sanki hiç olmamış gibi çıkıp meydan okudu, yani ben meydan okudum kabul ettiler havası vermeye çalıştı müşterilerine. Hem kibirli hem ahlaksız hem yalancı . Murat gezenler hoca ile münazara yaptı sıkıştı rezil oldu, yarın ucağım var diye kaçtı, ama oda açıp 2 saat konuştu . Adam olsa münazaraya gelir edebiyle kibrini bırakır otururdu. Bunlar sizi kelamla kandırıyor, teşride uluhiyette isim sıfatta size şirki küfrü sevdirtiriyor, sizi tağutlara ibadete davet ediyor, bu nlar Resulullahın bahsettiği cehennem davetçileridir. Laik demokrat sistem bunlardan razı, bu sistemi koruyup koruyacağına yemin edip sistemi muahfaza eden bunlar, sisteme askker olan sisitemi her türlü koruyan bunlar, dininizi kimden alacağınza iyi bakın. Kemalizm sisteminden mesafesine bakın.......
Murat Gezenler ile space odasında munazarasına denk geldim. Altay hoca usul üzerinden tartışmaya çalışıyor, Murat hoca sürekli ayet diyor. İki farklı telden çalan insan gibiydiler. Altay hocanın metodu dogruydu, usul olmadan tartışa boş işi.
2- Doğrunun belirlenmesi, yanlıştan uzaklaşılması, hak ve hakîkatin ortaya çıkması için yapacağımız araştırmalarda ve olayları değerlendirmede Bediüzzaman Hazretlerinin Muhâkemât adlı eserinde ifâde ettiği şöyle bir düşünce yöntemi/ metodoloji izlenmelidir: Mevcut görüşleri “teemmül ve im’ân-ı nazar” denilen etraflıca düşünme, araştırma, çok dikkatli bakma, dikkatle bir şeyin derinliğine nüfuz etme ile tahlil edip değerlendirerek, “her şeye zâhire [meydanda görünen, bir şeyin dış yüzüne] göre hükmetmemeli. “Mantığın terazisiyle tartmalı”, yani mantık ilminin ölçüleriyle değerlendirmeli, mâkul olanı kabul etmek gerekir. Bir şeyin, bir olay veya durumun aslını esasını, doğru olup olmadığını araştıran, gerçeği ortaya koyan, tahkîk eden “muhakkik” bir insan olmalı, dikkatle inceleyip araştırmalı yani “müdekkik” olmalı. Bir dalgıç gibi derinlere dalmalı yüzeylerde dolaşmamalı, kendi zamanının iç ve dış tesirlerinden kurtulmalı, belli bir akademik ilmî donanımı ilmî altyapısı olmalı, özgürce düşünebilmeli, mevzûun tarihî sürecini ve derinliğini analiz edebilmeli. İleri görüşlü olmalı, olayların arka planını [İngilizce background: Evveliyât, arka plan, arka fon, zemin] sezme ve görebilme “firâset* ve basîret*ini” göstermelidir. Meselelere derinlemesine bakma yeteneğine sahip olmayan, dikkatsiz, yüzeysel bir bakış açısı hakîkati bulamaz, “ifrat ve tefrit*e”, “bâtıl* ve dalâlet*e” saplanır. Öyleyse ilmî bilimsel düşünmek ve gerçeği bulmak için 4 bilim dalını yani “Mantık* ve Belâgat*” ilmini, “Felsefe-i şerîat [Usûl-i fıkıh* veya Makâsıdü’ş-şerîa*?] ile Hikmet*” ilimlerini bilmek gerekir.” Ayrıca yine konuyla ilgili Bediüzzaman Hazretlerinin İhlâs ve Uhuvvet Risâleleri’ndeki ilkeleri özümsemeli, 12. Mektub, 28. Mektub’un 2. Risâlesi ve 16. Lem’a’da güzelce anlattığı münâzara (tartışma) usûlüne uyulmalıdır: Özetle orada ifâde ettiği müdâvele-i efkâr [fikir alışverişi] sûretinde fikir teâtisinde bulunmak, istişâre [Fikir sorma, bir husus hakkında başkalarının görüşünü alma, danışma] ederek birbirini kırmadan ve üzmeden, sırf rızâ-yı ilâhi için hakkı bulmak ve araştırmak adına nizâsız fikir tartışmaları (Fenn-i Münâzara) gibi insanı fikren, ilmen terakkî ve teâlî ettirecek surette tartışma / müzâkere [Bir konu üzerinde karşılıklı görüşme, fikir alışverişinde bulunma] usûlüne uyulmaz ve “cedel* ve cerbeze*li” mütâlaalar ile hareket edilirse sonu gelmez teferruât [ayrıntılar, fürû’*] ve polemiklere girilir, iş, içinden çıkılmaz ve bir noktada ittifak edilmez hâle gelir. Çünkü ifrat ve tefrit olan marjinal görüşlerin bile kendine göre âyet ve hadîslerden, fetvalardan veya geçmiş büyük âlimlerin sözlerinden, tarihe mal olmuş önemli şahsiyetlerden bir kısım delilleri bulunabilir. Öyleyse insanlarımızı bazı dönemlere veya kişilere mahsus kalmış, akıl ve nakille te’lîf ve te’vili [uzlaştırma, yorumlama bk. 33. Dipnot] çok zor, kenarda kıyıda kalmış marjinal dar görüşlere/ fetvalara, dar sokaklara mahkûm etmeyerek cumhurun [İslâmî literatürde bir ilim dalındaki âlimlerin çoğunluğunu ifade etmek üzere kullanılan terim, bk. DİA. 8/94] bulunduğu cadde-i kübrâya [büyük geniş, ana yola], ehl-i sünnet ve’l-cemaat*’in ana caddesine yönlendirmemiz gerekir. Bir hadîs veya hikmet*li sözde denildiği gibi: “Hayru’l-umûri evsetuhâ = İşlerin en hayırlısı ortasıdır, orta yol/ dengede olanıdır.” İşte İslâm bunu emreder. Aşırılıklarda, ifrat ve tefrit*te bir fayda yoktur. kaynak : H. ÖMER ÖZSUNAR ALLAH İNANCI VE DİNSİZ FELSEFİ GÖRÜŞLER
“Dinde zorlama yoktur. Doğruluk sapıklıktan tamamen ayrılmıştır. Kim tağutu inkâr edip Allah’a iman ederse en sağlam kulpa yapışmış olur. Onun kopması söz konusu değildir. Allah (mutlak) işitendir, bilendir.” (2/Bakara, 256) “Andolsun her ümmet içinde: ‘Allah’a kulluk edin ve tağuttan kaçının’ diye bir Peygamber gönderdik. Onlardan kimini Allah hidayete erdirdi kimine de sapıklık hak oldu. Şöyle yeryüzünde bir dolaşın da yalanlayanların sonlarının nasıl olduğuna bakın.” (16/Nahl, 36)
bakara 51 deki zalimler kafir değilmi? buzaya tapanlara Allah zalim diyor. böyle çeşitli kullanımlar var dil böyle birşey. matematik değil ki 1+1 2 etsin.
Slogan atmak cevap değildir. Bu neden anlaşılmıyor acaba.!
6 часов назад+4
Bir kısım zalim kafirdir. Tüm zalimler kafirdir. İkisi aynı cümle değildir. Siz ikinciyi ispat edeceksiniz. Ya da bu ayetteki zalimlerin, kafir olmayan zalimler olmadığını kati delille ispatlayacaksınız.
@@mmbb. Her zalim kâfir olmaz. Kur'ân-ı Kerimde bunun birçok kullanımı var. Mesela Yunus aleyhisselamın yakarışını hatırla. Ne diyordu orada? Kendisi için... Yani her zalim kâfirdir diye bir çıkarıma varamazsın.
8- * İNAT: Arapça ‘inād “gerçeği bildiği halde reddetmek”ten: Dediğinden vazgeçmeme, ayak direme, direnme. Bir kimseye veya şeye karşı olmak. Muannid: İnat eden (kimse), inatçı. Temerrüd: İnat etme, karşı durma, kafa tutma. Mütemerrid: Kötülükte veya kötü yolda gitmekte ısrar eden, inatçı, dik kafalı. İnat, kişinin bir görüş, inanç ve davranışı doğru olduğunu bilmesine rağmen reddetmesi, aykırı davranmakta direnmesi şeklinde açıklanmaktadır. Kaynaklarda kavramın bu anlamına, Hz. Peygamber'in amcası Ebû Tâlib'in İslâm'ın hak din olduğunu vicdânen kabul ettiği halde kınanacağı korkusuyla ölünceye kadar inkârcılıkta direnmesi örnek gösterilir. Yine Kur’ân’da (Bakara 2/146; En’âm 6/20) Hz. Peygamber’i “öz çocuklarını tanıdıkları gibi tanırlar” denilen ehl-i kitâb’ın inanmamakta direttikleri ifade edilmektedir. İnkârın, İslâm’ı kabul etmemenin en önemli sebeplerinden biri inattır [bk. Küfr-i inâdî akāid*]. Sen ağzınla kuş tutsan, havada uçsan, denizin üstünde yürüsen, en ikna edici delilleri göstersen bile inatçı ve ön yargılı kişilere bir şeyi kabul ettirmek çok zordur. Her şeyden önce biz lisân-ı hâlimizle hak, doğru ve güzel olan kendi dinimizi yaşamakla, ÖRNEK olmakla, insanlara da tebliğ etmekle mükellefiz. İnsanları imana, usul ve üslûbu dâiresinde teşvik ederiz, deliller gösteririz, fakat kimseyi zorlayamayız (“Lâ ikrâhe fi’d-dîn”. Bakara 2/256; bk. 8. Dipnot), baskıyla kimseyi Müslüman yapma sorumluluğumuz yoktur. Zaten sadece dıştan zorla Müslüman olmuş, fakat içinden samimiyetle (ihlâsla) inanmayan ikiyüzlü kimselere münâfık denir. Dinimize göre kişi cüz’î irâdesini/ tercihini haktan yana kullandıktan sonra, Cenâb-ı Allah da onun bu gayretine, temâyülüne karşılık lutfuyla ona imanı nasip eder, hidâyeti yaratır. [Düzelme/ ıslah ve hidâyette bazı şartlar için bk. 3.1. Başlık ve 5. Bölüm] Kur’ân-ı Kerîm'de 4 âyette anîd (inatçı) geçmekte olup tefsirlerde bu kelime, "gerçeği kabul edip ona teslim olmamakta direnen isyankâr kişi" diye açıklanmaktadır. Bu âyet ve hadîsler gerçeğe saygılı olmanın, doğru fikirleri kabul etmenin, haklı önerilere değer verip yanlış fikir ve davranışları terk etmenin İslâmî terbiye ve ahlâkın gereklerinden olduğunu göstermektedir. Hz. Peygamber'in, "Yâ Rabbi, beni zorba ve inatçı olmaktan koru!" (İbn Mâce, "Et’ime", 6; Ebû Dâvûd, "Et’ime", 17) şeklindeki duâsında da zorbalıkla inatçılık arasındaki ilişkiye ve bu huyların ahlâkî tehlikesine dikkat çekilmiştir. İnatla cehâletin de yakın ilgisi vardır: Râgıb el-İsfahânî el-Müfredât adlı Kur’ân sözlüğünde cehlin 3 değişik anlamından söz ederek “nefsin bilgiden yoksun olması” şeklindeki ilk anlamın kelimenin asıl mânâsı olduğunu ifâde eder. Diğer 2 anlamı ise “bir konuda doğru olanın tersine inanma” ve “bir konuda yapılması gerekenin tersini yapma”dır. Câhiliye barbarlığı, halîm ise medenî insanı temsil eder. Üstad Bediüzzaman Hazretleri inat hakkında Lemeât ve Hakîkat Çekirdekleri ‘nde şu açıklamalarda bulunur: “İnadın Gözü, Meleği Şeytan Görür: İnadın işi budur: Şeytan yardım ederse birisine ‘melek’ der, rahmeti de okutur. Muhâlif tarafında eğer meleği görse; libasını [elbise] değişmiş, onu şeytan zanneder, adâvet [düşmanlık, hasımlık, husûmet] lânet eder.” “İnadın işi: Şeytan birisine yardım etse, ‘Melektir’ der, rahmet okur; muhâlifinde melek görse, ‘Libasını değiştirmiş şeytandır’ der, lânet eder.” Üstad 9. Mektub’da inadın bu yönüne “haslet-i rezîle” der ve güzel ahlâktan olan “hakta şiddetli sebat”tan farklı olduğunu izah eder. [Mesela dinsizlere karşı sebat etmek, onlara meyletmemek gerekir.] Ayrıca Sünuhat’ta (‘Rüyada bir hitâbe’) misaller vererek sanki bugünkü siyâsî ve sosyal ahvâli görüyormuşçasına, inadın ne zulümlere sebep olduğunu daha ayrıntılı olarak açıklar; ibretle oradan daha genişçe okunmalıdır: “İnat, bazen müfrit [aşırı] fırka mutaassıplarına, dalâl ve bâtılı [Yoldan çıkan, sapıtan; İnanç ve akîdede İslâm dîninden Ehl-i sünnet yolundan ayrılan bâtıla sapan fırkalar, küfür ve dinsizlikleri, Ehl-i bid’at ve dalâlet fırkalarının görüşlerini, bk. Mezhep*] iltizam [bir tarafı tutma, gerekli bulma] ettirir. Şeytan birisine yardım etse, melek der, rahmet okutur. Ötekinde melek görse, libasını değiştirmiştir der, lânet eder. “Sûi zan ve hüsnü zan” nazarıyla dürbünün 2 tarafı gibi leh, aleyhtar; [yani bir şeye nereden nasıl baktığımız, bakış açımız çok önemlidir, dürbünün 2 tarafı birbirinin tam tersi bir bakış /görüş sağlar, uzağı yakın yakını uzak gösterir; bunun gibi] vâhi [boş] emâreyi burhân, burhânı vâhi emâre görür [burhân*]. İşte şu zulümdür, [ki;] “İnne’l-insâne le-zalûm” [“İnne’l-insâne le-zalûmun keffâr.” Doğrusu insan çok zâlim, çok nankördür! İbrâhim 14/34. “İnnehû kâne zalûmen cehûlâ.” Doğrusu o çok zâlim ve çok câhildir. Ahzab 33/72 gibi âyet-i kerîmelerin] sırrını gösterir…” İnatçı insanların genellikle “bedevî*, sadîk-ı ahmak*, zâhirî [Zâhiriyye*] zihniyetli” bir yapısı vardır dolayısıyla doğru ve hakîkat karşısında direndiği, inadına bir muhâlefete giriştiği için sürekli yanlışın ve bâtılın pençesinde savrulup durur; aşırı uçlara kayar, istikāmet ve i’tidâlden [kişinin her türlü aşırılıktan sakınarak doğruluk (bk. Hûd 11/112) üzere bulunması, sırât-ı müstakîm*], hak ve hakîkatten nasîbi olmaz, dünyası da âhireti de huzursuz olur. Mü’min insan ise “Hikmet* mü’minin yitiğidir, onu nerede bulursa alır” (Tirmizî, “ʿİlim” 19; İbn Mâce, “Zühd”, 15) hadîs-i şerifine göre hareket eder, hakîkatli hikmetli bir söz gayri müslim’den bile sâdır olsa [“Men kâle?..” sorularını sorarak bk. Belâgat*] onu ibretle ve ihtiyatla almasını bilir. Cenâb-ı Hak inat etmeyip insaf ile hakkı/ doğruyu hak bilip ittibâ etmeyi, bâtılı bâtıl bilip ondan içtinâp etmeyi cümlemize nasîb etsin, Âmin. “En büyük hidâyet, hicâbın kaldırılmasıyla hakkı hak, bâtılı bâtıl göstermektir.” (İşârâtü’l-i’câz) KAYNAK: H. ÖMER ÖZSUNAR ALLAH İNANCI VE DİNSİZ FELSEFİ GÖRÜŞLER
"Ahmet ve Mehmet hariç tüm öğrenciler oturabilir" "Tüm öğrenciler" umum lafız, "Ahmet ve Mehmet hariç" tahsis. "Tüm öğrenciler otursun" lafzının delaleti, bu tahsis ile zannidir. Eline sağlık abi
“Ey Davud, gerçek şu ki, biz seni yeryüzünde bir halife kıldık. Öyleyse insanlar arasında hak ile hükmet, hevaya uyma; sonra seni Allah’ın yolundan saptırır. Şüphesiz Allah’ın yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarından dolayı şiddetli bir azap vardır. Biz gökyüzünü, yeryüzünü ve ikisi arasında bulunan şeyleri batıl olarak yaratmadık. Bu, inkâr edenlerin zannıdır. Ateşten (görecekleri azaptan) dolayı vay o inkâr edenlere.” (38/Sad, 26-28)
Kardeş Davut as kral peygamberlerden biri. İsa as Allah’ın CC indirdiği ile hükmetti mi? Ya da Musa as mısırda, Nuh as kendi ailesine bile Allah’ın CC indirdiği ile hükmedebildi mi?
@@muammercanturk9531Sonra seni, (ilahi) emre dayalı bir şeriat üzere kıldık. Ona uy. Bilmeyenlerin hevalarına/arzularına uyma.(45/Câsiye 18) Allah (cc), insanın önüne iki yol koymuştur: Ya Allah’ın (cc) indirdiği şeriat ya da bilmeyenlerin heva ve hevesleri... Allah’a (cc) kulluk yaparken şeriata yani, Kitap ve Sünnet’e uymayanlar, uydukları şeye ne isim verirlerse versinler fark etmez, hevaya uymaktalardır.
“De ki: ‘(Kehf Ashabı’nın) ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı O’nundur. O, ne güzel görmekte ve ne güzel işitmektedir. O’nun dışında onların bir velisi yoktur. Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz.’ ” (18/Kehf, 26)
Altay gibi çalışkan adamların konuyu anlamamasına gerçekten üzülüyorum. Maide 44 yıllarca yanlış noktadan tartışıldı. Ben şahsen 15 yıldır selefiyim ve her zaman maide 44te akidem ibn Abbas'ın kavlidir dedim ve hâlen de bunu söylüyorum. Bazıları Murat gezenler yâda başkaları muhalifleri ile bunu yanlış temelde tartışması birşey ifade etmez. Demek ki konuyu onlarda anlamamış Allahu alem. İslâm âlimlerinin bu kavilleri doğrudur. Fakat bu putperestlerin ve kâfirlerin dini olan demokrasi hakkında değil İslâm halifeliği hakkındadır. Yani bir halife var kitap ve sünnet ile yönetiyor ama hükümde zulüm ediyor yâda şahitler geliyor davalı sırf akrabası diye nefis yapıp şahitliğin birini düşürüyor. Ve buna benzer konular hakkında. Çünkü vakaa bu! Altını çiziyorum bu İslâm halifeliği hakkındadır artık buna Osmanlı mı dersiniz Abbasiler mi dersiniz emeviler mi dersiniz fark etmez. Ve dikkat edin tefsirlerin akışına zaten Allah'ın indirdikleri ile hüküm eden yönetici hakkında bu sözler. Yani alimler İslâmın hükümlerini lagv eden Allah'ın, Resûlunun ve müminlerin düşmanı olan kâfirlerin yasalarını getirip Allah'ın indirdiğini iptal eden ve Allah'ın bütün haram kıldıklarını meşru yapan bütün meşru olanlarida yasak kılan adam hakkında konuşmuyorlar. Bu zaten apaçık bir küfürdür. Dikkat edin adam Allah'ın indirdiği ile hükmediyor burada nasıl ve neden kâfir olur âlimler bunu tartışıyor. Fesübhanallah!! Bunu çok net göreceksiniz. Işte kaçırdığınız yani dananın kuyruğunun koptuğu yer tamda burası. Demokrasi ise İslam'dan değildir. İslam'dan ayrı Yunan putperestlerinin temelini attığı ve rönesans tarihinde hortlamış ve ilahi kanunlara baş kaldırmak için devletlerin yıkıldığı bir şirk sistemi ve dinidir. Allah rasulu Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Kur'an ile yönetim ayrılacaktır. Kur'an'ın yanında olan bendendir. Kur'an'ın yanında olmayanda benden değildir demiştir. Diğer müslim hadisinde başınıza zenci bir yönetici gelse dahi Kur'an ile size hüküm ettiği taktirde itaat edin buyurmaktadır. Ve itaati "Kur'an ile yönettiği taktirde" diyerek tahsih etmiştir. İbn abbas tavus ve diğerleri. Bunu yani Maide 44'ü açıklarken demokrasi mi vardı İslâm beldelerinde? Vaka bunun üzerine mi söyleniyor!? Allah için yapmayın en son banada burada yazdırdınız. Ve maide 44 ne mutlak olarak büyük küfürdür nede mutlak olarak küçük küfürdür. Yeri gelir "İslam halifesinin inkâr ederek yâda hükmü bile bile tagyir ederek yâda helal sayarak yaparsa bu mutlak büyük küfür olur ve ibn Abbas'ın kavli burada huccetini yitirir. Ama helal görmez nefsine uyar yâda helal görmez ise burda da ibn Abbas Radiyallahu anh'ın kavli yani küçük küfür dairesinde kalır. Vallahul mustean.
İki tekfirci davet için yolculuğa çıkmışlar. Biri demişki görüyormusun insanların halini....yer yüzünde tevhid ehli kalmamış....sadece iki kişi var....Diğeri şöyle karşılık vermiş......Biri benim onu biliyorumda....diğeri kim onu bilmiyorum🎉
9:19 Bir de kendilerince bir önkabul koymuşlar abi maksada, niyete, amden olup olmadığına dikkat etmeksizin: "Ne niyetle olursa olsun bu küfürdür" Niyetin de önemi yok artık. Kendileri belirlemiş onu da.
@sarp23 kendi deneyimimi aktarmam daha doğru olacaktır.Altay abi'nin kanalına 8 aydır üyeyim (üç farklı hesap değiştirdiğim için şu an 4 aylık üyeyim gibi gözüküyor) ve hayatım,fikirlerim, kişiliğim gibi bir çok şey olumlu anlamda değişti videolar çok özgün bir tarzla ve iyi analizlerle veriliyor çünkü Altay abi bir konuda mutmain olmadan konuşmuyor,yani katıl üyesi olmaktan pişman olmayacaksın inşallah.
Emeğinize sağlık. Cehalet fanatizme yol açar. Fanatik birini ne söylersen söyle ikna edemezsin. Yine de dua edelim. Allah CC kandırılmış kardeşlerimize hakikati görmeyi ve hidayeti nasip eylesin.
niye kandırılmış olsun😅 yeryüzünde binlerce inanç var. başkasına görede sen kandırılmışsın. peygamber hakikati gösterdi. şuan peygamber gelse kime ne söylerdi bunu içtenlikle düşünsen cevap olur. tabi önce peygamberin hayatını bilmek gerekiyor
@@mmbb. şimdi bu soru mu cevap mı? “Allah ümmetimi veya Muhammed'in ümmetini dalâlet üzere birleştirmez. Allah'ın eli cemaatledir. Ayrılan cehenneme ayrılmıştır.” Tirmizî, 1395/1975, “Fiten”, 7) Bu hadisi şerif ışığında 1400 yıldır gelmiş ümmetin kâhir ekseri "ehli sünnet" olduğuna göre geri kalan Şia, selefi (harici), vahhabi, mealci, reformist vb fırkalar (sonradan türemiş ve azınlıkta kalmış(kendi içlerinde de ayrılıkçı)) delalet üzere yorumlanabilir. "Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak, bunların içinden bir fırkası ehl-i necat olacaktır." buyurmuş. Ashab sormuşlar: "Yâ Resûlâllah, o kurtulan fırka hangi fırka olacaktır?" Şöyle cevap vermiş: "Benim sünnetimden şaşmayanlar kurtulanlardan olacaktır! Yâni Ehl-i sünnet ve cemaat mensuplarıdır."(Tirmizi, İman, 18; İbnu Mace, Fiten, 17)
Sana, kendinden önceki Kitab’ı doğrulayan ve onun üzerinde denetleyici olan (bu) Kitab’ı hak olarak indirdik. Onların arasında Allah’ın indirdiğiyle hükmet. Sana gelen haktan (seni saptıracak olan) hevalarına/arzularına uyma. Sizden her bir (ümmet) için bir şeriat ve yol kıldık. Şayet Allah dileseydi sizi (şeriatı ve yolu aynı olan) tek bir ümmet yapardı. Lakin size verdiklerinde sizleri denemek için (şeriat ve yollarınızı farklı kıldı. Öyleyse) hayırlarda yarışın. Hepinizin dönüşü Allah’adır. İhtilaf ettiğiniz şeylerde (kimin haklı olduğunu) size haber verecektir.(5/Mâide 48)
Anlamadığım şu ki ulemaların hemen hemen hepsi ayetin müslümanlardan bahsetmediğini veya kâfir ilan edilemeyeceğini söylediğine göre bu tekfirciler neye dayanarak kâfir diyorlar? Nihayetinde bugünkü tekfirciler harici olmadıklarını söylüyorlar? O zaman neye dayanıyorlar? Biri açıklayabilir mi lütfen
Altay gibi çalışkan adamların konuyu anlamamasına gerçekten üzülüyorum. Maide 44 yıllarca yanlış noktadan tartışıldı. Ben şahsen 15 yıldır selefiyim ve her zaman maide 44te akidem ibn Abbas'ın kavlidir dedim ve hâlen de bunu söylüyorum. Bazıları Murat gezenler yâda başkaları muhalifleri ile bunu yanlış temelde tartışması birşey ifade etmez. Demek ki konuyu onlarda anlamamış Allahu alem. İslâm âlimlerinin bu kavilleri doğrudur. Fakat bu putperestlerin ve kâfirlerin dini olan demokrasi hakkında değil İslâm halifeliği hakkındadır. Yani bir halife var kitap ve sünnet ile yönetiyor ama hükümde zulüm ediyor yâda şahitler geliyor davalı sırf akrabası diye nefis yapıp şahitliğin birini düşürüyor. Ve buna benzer konular hakkında. Çünkü vakaa bu! Altını çiziyorum bu İslâm halifeliği hakkındadır artık buna Osmanlı mı dersiniz Abbasiler mi dersiniz emeviler mi dersiniz fark etmez. Ve dikkat edin tefsirlerin akışına zaten Allah'ın indirdikleri ile hüküm eden yönetici hakkında bu sözler. Yani alimler İslâmın hükümlerini lagv eden Allah'ın, Resûlunun ve müminlerin düşmanı olan kâfirlerin yasalarını getirip Allah'ın indirdiğini iptal eden ve Allah'ın bütün haram kıldıklarını meşru yapan bütün meşru olanlarida yasak kılan adam hakkında konuşmuyorlar. Bu zaten apaçık bir küfürdür. Dikkat edin adam Allah'ın indirdiği ile hükmediyor burada nasıl ve neden kâfir olur âlimler bunu tartışıyor. Fesübhanallah!! Bunu çok net göreceksiniz. Işte kaçırdığınız yani dananın kuyruğunun koptuğu yer tamda burası. Demokrasi ise İslam'dan değildir. İslam'dan ayrı Yunan putperestlerinin temelini attığı ve rönesans tarihinde hortlamış ve ilahi kanunlara baş kaldırmak için devletlerin yıkıldığı bir şirk sistemi ve dinidir. Allah rasulu Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Kur'an ile yönetim ayrılacaktır. Kur'an'ın yanında olan bendendir. Kur'an'ın yanında olmayanda benden değildir demiştir. Diğer müslim hadisinde başınıza zenci bir yönetici gelse dahi Kur'an ile size hüküm ettiği taktirde itaat edin buyurmaktadır. Ve itaati "Kur'an ile yönettiği taktirde" diyerek tahsih etmiştir. İbn abbas tavus ve diğerleri. Bunu yani Maide 44'ü açıklarken demokrasi mi vardı İslâm beldelerinde? Vaka bunun üzerine mi söyleniyor!? Allah için yapmayın en son banada burada yazdırdınız. Ve maide 44 ne mutlak olarak büyük küfürdür nede mutlak olarak küçük küfürdür. Yeri gelir "İslam halifesinin inkâr ederek yâda hükmü bile bile tagyir ederek yâda helal sayarak yaparsa bu mutlak büyük küfür olur ve ibn Abbas'ın kavli burada huccetini yitirir. Ama helal görmez nefsine uyar yâda helal görmez ise burda da ibn Abbas Radiyallahu anh'ın kavli yani küçük küfür dairesinde kalır. Vallahul mustean.
Abi sen akli delillerle anlatiyon da karşı tarafın akli olarak muhakeme edebilecek kapasitesi var mı? Slogan atabilmek veya insanlara iyi hitap edebilmek akıl gösterir mi
~Sen benim geceleri uyuduğumu mu zannediyorsun memati?
Ölüm demek
Geçmiş olsun abi. Hayırlı geceler
“Gerçekten sizin Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra arşa istiva eden Allah’tır. Gündüzü, durmaksızın kendisini kovalayan geceyle örten, güneşe, aya ve yıldızlara kendi buyruğuyla baş eğdirendir. Haberiniz olsun, yaratmak da, emir/hüküm de yalnızca O’nundur. Âlemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir.” (7/Araf, 54)
Daha çok tefsir videosu çeksen çok mutlu olurum çok faydalı oluyor. Allah razı olsun Acm abi 🌸
Tefsir yapmıyoruz kurallı kalkmıştır milletimize hayırlı olsun ❤
Allah razı olsun ❤️
Mücahid bir adamsın vesselam
ALLAH celle celâluhu razı olsun
Abi Allah sana ve sevdiklerine sağlık sıhhat versin inşaAllah. Versinki kendi derdine düşme ayağina taş dahi değmesinki bu ümmetin derdine derman olmaya Allahın izniyle devam et inşaAllah..
Abi zamanlaman mükemmel sjsjdj videoyu izledikten sonra rüyamda tekfircilerle cedelleşeceğim
Tam da Ebubekir Sifil hocamızdan tekfir videosunu bitirmiştim kii üstüne bu video geldi. Dinleyip pekiştireyim sıcağı sıcağına. Allah emeği geçenlerden razı olsun
Neden bazı ateistler kıvirmayin, Ebubekir sifil gibi söyleyin diyor ?
ACM hükmedemeyenler dedi ya hükmetmeyenler arasındaki fark ne ?
@@sarp23 hükmetmek isteyenler ama buna gücü yetmeyenler sanırım necaşi gibi
İmkan varsa mesulsün imkanın yoksa mesul değilsin
Allah(c.c) razı olsun hocam
Allah senden razı olsun abi
Allah Razı Olsun❤❤
Allah Yolunu Bahtını açık etsin genç adam.
Abi Allah razı olsun gerçekten.
Allah sizden razı olsun
Geçmiş olsun abi (ses değişmiş)
Allah Maturidi ve Eş'ari r.a'dan razı olsun
Seyyid Kutub rahimehullah bu ayetler hakkında şöyle der: ‘…Böylece mesele net biçimde ortaya konuyor. Ya Allah’ın şeriatı ya da bilmeyenlerin arzuları… Üçüncü bir şık söz konusu değildir. Dengeli ve tutarlı şeriat ile değişken arzular arasında orta bir yol da yok. Bir insan Allah’ın şeriatını bir kenara bıraktığı zaman kesinlikle arzulara göre hükmedecektir. Çünkü Allah’ın şeriatının dışındaki tüm hayat sistemleri, bilmeyenlerin eğilim gösterdikleri arzuların, ihtirasların ürünüdür. Yüce Allah, Peygamberini bilmeyenlerin arzularına, ihtiraslarına uymaktan sakındırıyor. Çünkü onlar Allah karşısında ona bir yarar sağlayamazlar. Onlar birbirlerini dost ediniyorlar. Fakat onlar birbirlerine yardım etseler de Peygambere bir zarar dokunduramazlar. Çünkü O’nun dostu Allah’tır.’
Seyyid Kutubun sözü dogru sözdür, amma bunu biz bilemeyiz, niyete bağlıdır çogu zaman.
Diyelim İslam devletinde yaşıyoruz, Şerait olan üıkede, Komşu ülkede kuş gribi var, ve halife karar verdi, Tavuk eti yemek yasaktir. Halifenin amca oglununda Koyun ve inek çiftigi var buyuk.
Şimdi sen Tavuk etini gerçekten Kuş gripinden hastalik bulaşmasın diye mi yasakladı yoksa kuş gripini firsat bildi, koyun ve inek eti satsin amca oglu diye mi yasakladı, nereden biliceksin?
Neden biz bilemezmişiz saçmalıyorsun kardeş @@ruslanyusifov3397
@@ruslanyusifov3397Sonra seni, (ilahi) emre dayalı bir şeriat üzere kıldık. Ona uy. Bilmeyenlerin hevalarına/arzularına uyma.(45/Câsiye 18)
Allah (cc), insanın önüne iki yol koymuştur: Ya Allah’ın (cc) indirdiği şeriat ya da bilmeyenlerin heva ve hevesleri... Allah’a (cc) kulluk yaparken şeriata yani, Kitap ve Sünnet’e uymayanlar, uydukları şeye ne isim verirlerse versinler fark etmez, hevaya uymaktalardır.
Selamun aleyküm kardeşler
Ve Aleyna Aleykümüsselam Ve Rahmetullahi Ve Berekatuhu Ve Magfiratuhu Ebeden Daimen Dayyiben Mübareken Fi Cennetil Firdevs
Bu açıdan görmek istiyoruz videoları abi, böyle yeni çekim teknikleri vs iyi güzel hoş da, bu da özleniyor.
“…Hüküm ise ancak Allah’a aittir. Sizin O’ndan başkasına ibadet etmemenizi emretti. İşte bu kayyum (Âdem’den kıyamete kadar devam edecek olan) dindir. Ve lâkin insanların çoğu bilmezler.” (12/Yusuf, 40)
Allah razı olsun
Allah emeğine bereket koysun , ömrünü aziz eylesin iki cihanda mekânın cennet olsun peygamber efendimize komşu eylesin saygılar
Bu konuyu bir de ustasından dinleyelim.❤
“Hakkında ihtilafa düştüğünüz herhangi bir şey; artık O’nun hükmü Allah’ındır. İşte Rabbim olan Allah. Ben O’na tevekkül ettim ve yalnızca O’na dönüp yönelirim.” (42/Şura, 10)
alaykumsalam we Rahmetullahi
İzlemeden beğendim inşAllah yarın istifadelenmek nasip olur. Şimdiden Allah razı olsun Altay abiiii 🥳
Teşekkür ediyoruz reis.Duacıyız sana
Allah razı olsun abi.
Bu saatte de olsa izleriz 😎
Teşekkürler hocam
Allah senden razı olsun güzel adam.
Abi bu saate video mı atılır?Algoritmayı etkilemez
Hocam çok iyisiniz
Altay hocam bu konuyu ebu Hanzala hoca ile münazara şeklinde yapsanız çok iyi olur
Teklif edildi hatta münazara da olacaktı ama Ebu Hanzala sudan sebep bahaneyle vazgeçti
Sudan Sebeb değil ahlaksız ACM sözünde durmadı, münazara özelden olacağını anlaşmışlardı. ACM sanki hiç olmamış gibi çıkıp meydan okudu, yani ben meydan okudum kabul ettiler havası vermeye çalıştı müşterilerine. Hem kibirli hem ahlaksız hem yalancı . Murat gezenler hoca ile münazara yaptı sıkıştı rezil oldu, yarın ucağım var diye kaçtı, ama oda açıp 2 saat konuştu . Adam olsa münazaraya gelir edebiyle kibrini bırakır otururdu. Bunlar sizi kelamla kandırıyor, teşride uluhiyette isim sıfatta size şirki küfrü sevdirtiriyor, sizi tağutlara ibadete davet ediyor, bu nlar Resulullahın bahsettiği cehennem davetçileridir. Laik demokrat sistem bunlardan razı, bu sistemi koruyup koruyacağına yemin edip sistemi muahfaza eden bunlar, sisteme askker olan sisitemi her türlü koruyan bunlar, dininizi kimden alacağınza iyi bakın. Kemalizm sisteminden mesafesine bakın.......
@@ahmetbeyaz4924 hangi videoda ogrenebilirmiyim
Murat Gezenler ile space odasında munazarasına denk geldim. Altay hoca usul üzerinden tartışmaya çalışıyor, Murat hoca sürekli ayet diyor.
İki farklı telden çalan insan gibiydiler. Altay hocanın metodu dogruydu, usul olmadan tartışa boş işi.
ruclips.net/video/qmuYZMN2qQ4/видео.htmlsi=19aWeS-9V34YrTTm
Allah razı olsun hocam
2- Doğrunun belirlenmesi, yanlıştan uzaklaşılması, hak ve hakîkatin ortaya çıkması için yapacağımız araştırmalarda ve olayları değerlendirmede Bediüzzaman Hazretlerinin Muhâkemât adlı eserinde ifâde ettiği şöyle bir düşünce yöntemi/ metodoloji izlenmelidir:
Mevcut görüşleri “teemmül ve im’ân-ı nazar” denilen etraflıca düşünme, araştırma, çok dikkatli bakma, dikkatle bir şeyin derinliğine nüfuz etme ile tahlil edip değerlendirerek, “her şeye zâhire [meydanda görünen, bir şeyin dış yüzüne] göre hükmetmemeli.
“Mantığın terazisiyle tartmalı”, yani mantık ilminin ölçüleriyle değerlendirmeli, mâkul olanı kabul etmek gerekir.
Bir şeyin, bir olay veya durumun aslını esasını, doğru olup olmadığını araştıran, gerçeği ortaya koyan, tahkîk eden “muhakkik” bir insan olmalı, dikkatle inceleyip araştırmalı yani “müdekkik” olmalı.
Bir dalgıç gibi derinlere dalmalı yüzeylerde dolaşmamalı, kendi zamanının iç ve dış tesirlerinden kurtulmalı, belli bir akademik ilmî donanımı ilmî altyapısı olmalı, özgürce düşünebilmeli, mevzûun tarihî sürecini ve derinliğini analiz edebilmeli.
İleri görüşlü olmalı, olayların arka planını [İngilizce background: Evveliyât, arka plan, arka fon, zemin] sezme ve görebilme “firâset* ve basîret*ini” göstermelidir.
Meselelere derinlemesine bakma yeteneğine sahip olmayan, dikkatsiz, yüzeysel bir bakış açısı hakîkati bulamaz, “ifrat ve tefrit*e”, “bâtıl* ve dalâlet*e” saplanır.
Öyleyse ilmî bilimsel düşünmek ve gerçeği bulmak için 4 bilim dalını yani “Mantık* ve Belâgat*” ilmini, “Felsefe-i şerîat [Usûl-i fıkıh* veya Makâsıdü’ş-şerîa*?] ile Hikmet*” ilimlerini bilmek gerekir.”
Ayrıca yine konuyla ilgili Bediüzzaman Hazretlerinin İhlâs ve Uhuvvet Risâleleri’ndeki ilkeleri özümsemeli, 12. Mektub, 28. Mektub’un 2. Risâlesi ve 16. Lem’a’da güzelce anlattığı münâzara (tartışma) usûlüne uyulmalıdır:
Özetle orada ifâde ettiği müdâvele-i efkâr [fikir alışverişi] sûretinde fikir teâtisinde bulunmak, istişâre [Fikir sorma, bir husus hakkında başkalarının görüşünü alma, danışma] ederek birbirini kırmadan ve üzmeden, sırf rızâ-yı ilâhi için hakkı bulmak ve araştırmak adına nizâsız fikir tartışmaları (Fenn-i Münâzara) gibi insanı fikren, ilmen terakkî ve teâlî ettirecek surette tartışma / müzâkere [Bir konu üzerinde karşılıklı görüşme, fikir alışverişinde bulunma] usûlüne uyulmaz ve “cedel* ve cerbeze*li” mütâlaalar ile hareket edilirse sonu gelmez teferruât [ayrıntılar, fürû’*] ve polemiklere girilir, iş, içinden çıkılmaz ve bir noktada ittifak edilmez hâle gelir. Çünkü ifrat ve tefrit olan marjinal görüşlerin bile kendine göre âyet ve hadîslerden, fetvalardan veya geçmiş büyük âlimlerin sözlerinden, tarihe mal olmuş önemli şahsiyetlerden bir kısım delilleri bulunabilir.
Öyleyse insanlarımızı bazı dönemlere veya kişilere mahsus kalmış, akıl ve nakille te’lîf ve te’vili [uzlaştırma, yorumlama bk. 33. Dipnot] çok zor, kenarda kıyıda kalmış marjinal dar görüşlere/ fetvalara, dar sokaklara mahkûm etmeyerek cumhurun [İslâmî literatürde bir ilim dalındaki âlimlerin çoğunluğunu ifade etmek üzere kullanılan terim, bk. DİA. 8/94] bulunduğu cadde-i kübrâya [büyük geniş, ana yola], ehl-i sünnet ve’l-cemaat*’in ana caddesine yönlendirmemiz gerekir. Bir hadîs veya hikmet*li sözde denildiği gibi:
“Hayru’l-umûri evsetuhâ = İşlerin en hayırlısı ortasıdır, orta yol/ dengede olanıdır.” İşte İslâm bunu emreder. Aşırılıklarda, ifrat ve tefrit*te bir fayda yoktur. kaynak : H. ÖMER ÖZSUNAR ALLAH İNANCI VE DİNSİZ FELSEFİ GÖRÜŞLER
Abi esbab-ı nüzul ile ilgili tafsilatlı türkçe-arapça, Arapça eser tavsiye eder misin lütfenn📚‼️
Abi lütfen cevap verir misin lütfen ❤️❤️❤️❤️
Bu saatte video atmayanda ne bileyim 😅
allah ilmini artırsın abi :)
Abi Azerbaycandan seninle münazara yapmak isteyen Şii var... Seninle nasıl iletişim kurabiliriz?.
Allah razı olsun abi
Hayatın her alanında hükümler Allahın uygun gördüğü gibi uygulanmalıdır onun dışında ki her eylem kişiyi zalim yapar
ALLAH c.c. razı olsun
Allah razi olsun
Allah razı olsun.
Nasıl da hemen buradayım
Efsane bir video olmuş
Öz abim o kadar kâr amacı gütmüyor ki gece 12 de video geliyor
Abi konudan bağımsız sana bir sorum olacak ben bir kızı seviyorum onunla tokalaşmak, sarılmak, el ele tutuşmak haram mıdır?
“Dinde zorlama yoktur. Doğruluk sapıklıktan tamamen ayrılmıştır. Kim tağutu inkâr edip Allah’a iman ederse en sağlam kulpa yapışmış olur. Onun kopması söz konusu değildir. Allah (mutlak) işitendir, bilendir.” (2/Bakara, 256)
“Andolsun her ümmet içinde: ‘Allah’a kulluk edin ve tağuttan kaçının’ diye bir Peygamber gönderdik. Onlardan kimini Allah hidayete erdirdi kimine de sapıklık hak oldu. Şöyle yeryüzünde bir dolaşın da yalanlayanların sonlarının nasıl olduğuna bakın.” (16/Nahl, 36)
Allahu teala sizleri muhafaza etsin abim
Maşallah Acm yine döktürmüş 😅
14:35 özellikle şu kısım çok iyiydi hocam. Dehşet yenilikçi bir fikir bu. Tebrik ediyorum sizi :))) Daha önce hiç cevap verilmedi bunlara :)
Hadi kısa bir şekilde o verilen, benim duymadığım cevabı açıklar mısın ?
bakara 51 deki zalimler kafir değilmi? buzaya tapanlara Allah zalim diyor. böyle çeşitli kullanımlar var dil böyle birşey. matematik değil ki 1+1 2 etsin.
Slogan atmak cevap değildir. Bu neden anlaşılmıyor acaba.!
Bir kısım zalim kafirdir.
Tüm zalimler kafirdir.
İkisi aynı cümle değildir. Siz ikinciyi ispat edeceksiniz. Ya da bu ayetteki zalimlerin, kafir olmayan zalimler olmadığını kati delille ispatlayacaksınız.
@@mmbb. Her zalim kâfir olmaz. Kur'ân-ı Kerimde bunun birçok kullanımı var. Mesela Yunus aleyhisselamın yakarışını hatırla. Ne diyordu orada? Kendisi için... Yani her zalim kâfirdir diye bir çıkarıma varamazsın.
Yen video geldiii
Altay bey abi hoca anlatirken biraz daha yavaş ve kelimeleri daha net söylesen çok daha iyi olur bence bu bir takipçi tavsiyesi .😊
Aleykûm selam ağabey.
3:33 izle
8- * İNAT: Arapça ‘inād “gerçeği bildiği halde reddetmek”ten: Dediğinden vazgeçmeme, ayak direme, direnme. Bir kimseye veya şeye karşı olmak. Muannid: İnat eden (kimse), inatçı. Temerrüd: İnat etme, karşı durma, kafa tutma. Mütemerrid: Kötülükte veya kötü yolda gitmekte ısrar eden, inatçı, dik kafalı.
İnat, kişinin bir görüş, inanç ve davranışı doğru olduğunu bilmesine rağmen reddetmesi, aykırı davranmakta direnmesi şeklinde açıklanmaktadır. Kaynaklarda kavramın bu anlamına, Hz. Peygamber'in amcası Ebû Tâlib'in İslâm'ın hak din olduğunu vicdânen kabul ettiği halde kınanacağı korkusuyla ölünceye kadar inkârcılıkta direnmesi örnek gösterilir. Yine Kur’ân’da (Bakara 2/146; En’âm 6/20) Hz. Peygamber’i “öz çocuklarını tanıdıkları gibi tanırlar” denilen ehl-i kitâb’ın inanmamakta direttikleri ifade edilmektedir. İnkârın, İslâm’ı kabul etmemenin en önemli sebeplerinden biri inattır [bk. Küfr-i inâdî akāid*]. Sen ağzınla kuş tutsan, havada uçsan, denizin üstünde yürüsen, en ikna edici delilleri göstersen bile inatçı ve ön yargılı kişilere bir şeyi kabul ettirmek çok zordur. Her şeyden önce biz lisân-ı hâlimizle hak, doğru ve güzel olan kendi dinimizi yaşamakla, ÖRNEK olmakla, insanlara da tebliğ etmekle mükellefiz. İnsanları imana, usul ve üslûbu dâiresinde teşvik ederiz, deliller gösteririz, fakat kimseyi zorlayamayız (“Lâ ikrâhe fi’d-dîn”. Bakara 2/256; bk. 8. Dipnot), baskıyla kimseyi Müslüman yapma sorumluluğumuz yoktur. Zaten sadece dıştan zorla Müslüman olmuş, fakat içinden samimiyetle (ihlâsla) inanmayan ikiyüzlü kimselere münâfık denir. Dinimize göre kişi cüz’î irâdesini/ tercihini haktan yana kullandıktan sonra, Cenâb-ı Allah da onun bu gayretine, temâyülüne karşılık lutfuyla ona imanı nasip eder, hidâyeti yaratır.
[Düzelme/ ıslah ve hidâyette bazı şartlar için bk. 3.1. Başlık ve 5. Bölüm]
Kur’ân-ı Kerîm'de 4 âyette anîd (inatçı) geçmekte olup tefsirlerde bu kelime, "gerçeği kabul edip ona teslim olmamakta direnen isyankâr kişi" diye açıklanmaktadır. Bu âyet ve hadîsler gerçeğe saygılı olmanın, doğru fikirleri kabul etmenin, haklı önerilere değer verip yanlış fikir ve davranışları terk etmenin İslâmî terbiye ve ahlâkın gereklerinden olduğunu göstermektedir. Hz. Peygamber'in, "Yâ Rabbi, beni zorba ve inatçı olmaktan koru!" (İbn Mâce, "Et’ime", 6; Ebû Dâvûd, "Et’ime", 17) şeklindeki duâsında da zorbalıkla inatçılık arasındaki ilişkiye ve bu huyların ahlâkî tehlikesine dikkat çekilmiştir.
İnatla cehâletin de yakın ilgisi vardır: Râgıb el-İsfahânî el-Müfredât adlı Kur’ân sözlüğünde cehlin 3 değişik anlamından söz ederek “nefsin bilgiden yoksun olması” şeklindeki ilk anlamın kelimenin asıl mânâsı olduğunu ifâde eder. Diğer 2 anlamı ise “bir konuda doğru olanın tersine inanma” ve “bir konuda yapılması gerekenin tersini yapma”dır. Câhiliye barbarlığı, halîm ise medenî insanı temsil eder.
Üstad Bediüzzaman Hazretleri inat hakkında Lemeât ve Hakîkat Çekirdekleri ‘nde şu açıklamalarda bulunur:
“İnadın Gözü, Meleği Şeytan Görür: İnadın işi budur: Şeytan yardım ederse birisine ‘melek’ der, rahmeti de okutur. Muhâlif tarafında eğer meleği görse; libasını [elbise] değişmiş, onu şeytan zanneder, adâvet [düşmanlık, hasımlık, husûmet] lânet eder.”
“İnadın işi: Şeytan birisine yardım etse, ‘Melektir’ der, rahmet okur; muhâlifinde melek görse, ‘Libasını değiştirmiş şeytandır’ der, lânet eder.”
Üstad 9. Mektub’da inadın bu yönüne “haslet-i rezîle” der ve güzel ahlâktan olan “hakta şiddetli sebat”tan farklı olduğunu izah eder. [Mesela dinsizlere karşı sebat etmek, onlara meyletmemek gerekir.] Ayrıca Sünuhat’ta (‘Rüyada bir hitâbe’) misaller vererek sanki bugünkü siyâsî ve sosyal ahvâli görüyormuşçasına, inadın ne zulümlere sebep olduğunu daha ayrıntılı olarak açıklar; ibretle oradan daha genişçe okunmalıdır:
“İnat, bazen müfrit [aşırı] fırka mutaassıplarına, dalâl ve bâtılı [Yoldan çıkan, sapıtan; İnanç ve akîdede İslâm dîninden Ehl-i sünnet yolundan ayrılan bâtıla sapan fırkalar, küfür ve dinsizlikleri, Ehl-i bid’at ve dalâlet fırkalarının görüşlerini, bk. Mezhep*] iltizam [bir tarafı tutma, gerekli bulma] ettirir. Şeytan birisine yardım etse, melek der, rahmet okutur. Ötekinde melek görse, libasını değiştirmiştir der, lânet eder.
“Sûi zan ve hüsnü zan” nazarıyla dürbünün 2 tarafı gibi leh, aleyhtar; [yani bir şeye nereden nasıl baktığımız, bakış açımız çok önemlidir, dürbünün 2 tarafı birbirinin tam tersi bir bakış /görüş sağlar, uzağı yakın yakını uzak gösterir; bunun gibi] vâhi [boş] emâreyi burhân, burhânı vâhi emâre görür [burhân*].
İşte şu zulümdür, [ki;] “İnne’l-insâne le-zalûm” [“İnne’l-insâne le-zalûmun keffâr.” Doğrusu insan çok zâlim, çok nankördür! İbrâhim 14/34. “İnnehû kâne zalûmen cehûlâ.” Doğrusu o çok zâlim ve çok câhildir. Ahzab 33/72 gibi âyet-i kerîmelerin] sırrını gösterir…”
İnatçı insanların genellikle “bedevî*, sadîk-ı ahmak*, zâhirî [Zâhiriyye*] zihniyetli” bir yapısı vardır dolayısıyla doğru ve hakîkat karşısında direndiği, inadına bir muhâlefete giriştiği için sürekli yanlışın ve bâtılın pençesinde savrulup durur; aşırı uçlara kayar, istikāmet ve i’tidâlden [kişinin her türlü aşırılıktan sakınarak doğruluk (bk. Hûd 11/112) üzere bulunması, sırât-ı müstakîm*], hak ve hakîkatten nasîbi olmaz, dünyası da âhireti de huzursuz olur. Mü’min insan ise “Hikmet* mü’minin yitiğidir, onu nerede bulursa alır” (Tirmizî, “ʿİlim” 19; İbn Mâce, “Zühd”, 15) hadîs-i şerifine göre hareket eder, hakîkatli hikmetli bir söz gayri müslim’den bile sâdır olsa [“Men kâle?..” sorularını sorarak bk. Belâgat*] onu ibretle ve ihtiyatla almasını bilir.
Cenâb-ı Hak inat etmeyip insaf ile hakkı/ doğruyu hak bilip ittibâ etmeyi, bâtılı bâtıl bilip ondan içtinâp etmeyi cümlemize nasîb etsin, Âmin. “En büyük hidâyet, hicâbın kaldırılmasıyla hakkı hak, bâtılı bâtıl göstermektir.” (İşârâtü’l-i’câz)
KAYNAK: H. ÖMER ÖZSUNAR ALLAH İNANCI VE DİNSİZ FELSEFİ GÖRÜŞLER
"Ahmet ve Mehmet hariç tüm öğrenciler oturabilir" "Tüm öğrenciler" umum lafız, "Ahmet ve Mehmet hariç" tahsis. "Tüm öğrenciler otursun" lafzının delaleti, bu tahsis ile zannidir. Eline sağlık abi
Cansın sen❤
İçerik cok dolu kisa verimli ve bi okadarda hacimli olmus abi eline saglik.😂mhy
Vladikavkazdan Rusidayan salamlar
Teşekkürler
“Ey Davud, gerçek şu ki, biz seni yeryüzünde bir halife kıldık. Öyleyse insanlar arasında hak ile hükmet, hevaya uyma; sonra seni Allah’ın yolundan saptırır. Şüphesiz Allah’ın yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarından dolayı şiddetli bir azap vardır. Biz gökyüzünü, yeryüzünü ve ikisi arasında bulunan şeyleri batıl olarak yaratmadık. Bu, inkâr edenlerin zannıdır. Ateşten (görecekleri azaptan) dolayı vay o inkâr edenlere.” (38/Sad, 26-28)
Kardeş Davut as kral peygamberlerden biri.
İsa as Allah’ın CC indirdiği ile hükmetti mi?
Ya da Musa as mısırda, Nuh as kendi ailesine bile Allah’ın CC indirdiği ile hükmedebildi mi?
O Allah'ın takdiri. önemli olan bunu istemek. İslam dururken amerikalıların dini demokrasiyi isteyenler kendilerine başka isim bulabilirler.
Aynen@@mmbb.
@@muammercanturk9531Sonra seni, (ilahi) emre dayalı bir şeriat üzere kıldık. Ona uy. Bilmeyenlerin hevalarına/arzularına uyma.(45/Câsiye 18)
Allah (cc), insanın önüne iki yol koymuştur: Ya Allah’ın (cc) indirdiği şeriat ya da bilmeyenlerin heva ve hevesleri... Allah’a (cc) kulluk yaparken şeriata yani, Kitap ve Sünnet’e uymayanlar, uydukları şeye ne isim verirlerse versinler fark etmez, hevaya uymaktalardır.
Selamün Aleyküm
yararlı bir video olmuş saolun
aleyküm selam
Peki bu ayetin bize bakan yönü nedir
❤ Altay abi keşke senle tanışabilseydik ❤
Abi saat kaç yau
kardeşler yorum atın inşallah
Eyvallah ağabeyyy
Yahudilere ve nasranilere denmiş ise bugün musluman nufuslu ulkeler kimlere çalışıyor?
Hakkını helal et, çok güldüm :)))
NİYE ?
“De ki: ‘(Kehf Ashabı’nın) ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı O’nundur. O, ne güzel görmekte ve ne güzel işitmektedir. O’nun dışında onların bir velisi yoktur. Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz.’ ” (18/Kehf, 26)
Altay gibi çalışkan adamların konuyu anlamamasına gerçekten üzülüyorum. Maide 44 yıllarca yanlış noktadan tartışıldı. Ben şahsen 15 yıldır selefiyim ve her zaman maide 44te akidem ibn Abbas'ın kavlidir dedim ve hâlen de bunu söylüyorum. Bazıları Murat gezenler yâda başkaları muhalifleri ile bunu yanlış temelde tartışması birşey ifade etmez. Demek ki konuyu onlarda anlamamış Allahu alem. İslâm âlimlerinin bu kavilleri doğrudur. Fakat bu putperestlerin ve kâfirlerin dini olan demokrasi hakkında değil İslâm halifeliği hakkındadır. Yani bir halife var kitap ve sünnet ile yönetiyor ama hükümde zulüm ediyor yâda şahitler geliyor davalı sırf akrabası diye nefis yapıp şahitliğin birini düşürüyor. Ve buna benzer konular hakkında. Çünkü vakaa bu! Altını çiziyorum bu İslâm halifeliği hakkındadır artık buna Osmanlı mı dersiniz Abbasiler mi dersiniz emeviler mi dersiniz fark etmez. Ve dikkat edin tefsirlerin akışına zaten Allah'ın indirdikleri ile hüküm eden yönetici hakkında bu sözler. Yani alimler İslâmın hükümlerini lagv eden Allah'ın, Resûlunun ve müminlerin düşmanı olan kâfirlerin yasalarını getirip Allah'ın indirdiğini iptal eden ve Allah'ın bütün haram kıldıklarını meşru yapan bütün meşru olanlarida yasak kılan adam hakkında konuşmuyorlar. Bu zaten apaçık bir küfürdür. Dikkat edin adam Allah'ın indirdiği ile hükmediyor burada nasıl ve neden kâfir olur âlimler bunu tartışıyor. Fesübhanallah!! Bunu çok net göreceksiniz. Işte kaçırdığınız yani dananın kuyruğunun koptuğu yer tamda burası. Demokrasi ise İslam'dan değildir. İslam'dan ayrı Yunan putperestlerinin temelini attığı ve rönesans tarihinde hortlamış ve ilahi kanunlara baş kaldırmak için devletlerin yıkıldığı bir şirk sistemi ve dinidir. Allah rasulu Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Kur'an ile yönetim ayrılacaktır. Kur'an'ın yanında olan bendendir. Kur'an'ın yanında olmayanda benden değildir demiştir. Diğer müslim hadisinde başınıza zenci bir yönetici gelse dahi Kur'an ile size hüküm ettiği taktirde itaat edin buyurmaktadır. Ve itaati "Kur'an ile yönettiği taktirde" diyerek tahsih etmiştir. İbn abbas tavus ve diğerleri. Bunu yani Maide 44'ü açıklarken demokrasi mi vardı İslâm beldelerinde? Vaka bunun üzerine mi söyleniyor!? Allah için yapmayın en son banada burada yazdırdınız. Ve maide 44 ne mutlak olarak büyük küfürdür nede mutlak olarak küçük küfürdür. Yeri gelir "İslam halifesinin inkâr ederek yâda hükmü bile bile tagyir ederek yâda helal sayarak yaparsa bu mutlak büyük küfür olur ve ibn Abbas'ın kavli burada huccetini yitirir. Ama helal görmez nefsine uyar yâda helal görmez ise burda da ibn Abbas Radiyallahu anh'ın kavli yani küçük küfür dairesinde kalır. Vallahul mustean.
@@Hbbk-q3b ayetler o kadar açıkki bal gibi anlıyor işine gelmediği için safa yatıyor anlamıyormuş numarası yapıyor başka
@@Hbbk-q3bmaide 50 tövbe 31 araf 54 bu ayetler hakkında ne düşünüyorsunuz
Kehf 26 Allah hükmünde hickimseyi ortak kabul etmez diyor buna cevapları varmı @@Hbbk-q3b
İki tekfirci davet için yolculuğa çıkmışlar. Biri demişki görüyormusun insanların halini....yer yüzünde tevhid ehli kalmamış....sadece iki kişi var....Diğeri şöyle karşılık vermiş......Biri benim onu biliyorumda....diğeri kim onu bilmiyorum🎉
ESPRİ KOMİK TE yapma bence çünkü biz kötü olmayalım kardeşim
😅😂
9:19 Bir de kendilerince bir önkabul koymuşlar abi maksada, niyete, amden olup olmadığına dikkat etmeksizin:
"Ne niyetle olursa olsun bu küfürdür"
Niyetin de önemi yok artık. Kendileri belirlemiş onu da.
İyide altay cem bey bir bu ayet değil ki nice ayetler var nie sadece bu ayetler işlemişsiniz
Kümelerle tefsir dersi 🙃
Rivayete göre ACM ve uyku kimsenin bilmediği bir iddiaya girmişler kaybeden tüm zamanlar boyunca yalın ayak öbüründen kaçacakmış
Sana soru soracağım ama samimi ol lütfen Ben acm
üyelere özel videolarını izlemek için üye olacağım sence başarılı dolu videolar mi ?
@sarp23 kendi deneyimimi aktarmam daha doğru olacaktır.Altay abi'nin kanalına 8 aydır üyeyim (üç farklı hesap değiştirdiğim için şu an 4 aylık üyeyim gibi gözüküyor) ve hayatım,fikirlerim, kişiliğim gibi bir çok şey olumlu anlamda değişti videolar çok özgün bir tarzla ve iyi analizlerle veriliyor çünkü Altay abi bir konuda mutmain olmadan konuşmuyor,yani katıl üyesi olmaktan pişman olmayacaksın inşallah.
❤❤❤
❤
Emeğinize sağlık.
Cehalet fanatizme yol açar.
Fanatik birini ne söylersen söyle ikna edemezsin.
Yine de dua edelim.
Allah CC kandırılmış kardeşlerimize hakikati görmeyi ve hidayeti nasip eylesin.
niye kandırılmış olsun😅 yeryüzünde binlerce inanç var. başkasına görede sen kandırılmışsın. peygamber hakikati gösterdi. şuan peygamber gelse kime ne söylerdi bunu içtenlikle düşünsen cevap olur. tabi önce peygamberin hayatını bilmek gerekiyor
@@mmbb. şimdi bu soru mu cevap mı?
“Allah ümmetimi veya Muhammed'in ümmetini dalâlet üzere birleştirmez. Allah'ın eli cemaatledir. Ayrılan cehenneme ayrılmıştır.” Tirmizî, 1395/1975, “Fiten”, 7)
Bu hadisi şerif ışığında 1400 yıldır gelmiş ümmetin kâhir ekseri "ehli sünnet" olduğuna göre geri kalan Şia, selefi (harici), vahhabi, mealci, reformist vb fırkalar (sonradan türemiş ve azınlıkta kalmış(kendi içlerinde de ayrılıkçı)) delalet üzere yorumlanabilir.
"Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak, bunların içinden bir fırkası ehl-i necat olacaktır."
buyurmuş. Ashab sormuşlar:
"Yâ Resûlâllah, o kurtulan fırka hangi fırka olacaktır?"
Şöyle cevap vermiş:
"Benim sünnetimden şaşmayanlar kurtulanlardan olacaktır! Yâni Ehl-i sünnet ve cemaat mensuplarıdır."(Tirmizi, İman, 18; İbnu Mace, Fiten, 17)
Tweeti görünce uctuk
Destek yorumu
Hoca at yarışı anlatır gibi anlatıyorsun az yavaş yahu😊 yine de Allah razı olsun.
Abi kitaplarını e-kitap okarak da satar mısın
Sana, kendinden önceki Kitab’ı doğrulayan ve onun üzerinde denetleyici olan (bu) Kitab’ı hak olarak indirdik. Onların arasında Allah’ın indirdiğiyle hükmet. Sana gelen haktan (seni saptıracak olan) hevalarına/arzularına uyma. Sizden her bir (ümmet) için bir şeriat ve yol kıldık. Şayet Allah dileseydi sizi (şeriatı ve yolu aynı olan) tek bir ümmet yapardı. Lakin size verdiklerinde sizleri denemek için (şeriat ve yollarınızı farklı kıldı. Öyleyse) hayırlarda yarışın. Hepinizin dönüşü Allah’adır. İhtilaf ettiğiniz şeylerde (kimin haklı olduğunu) size haber verecektir.(5/Mâide 48)
Ne zaman atsak da izlenmese
Cübbeli bile eski video senden daha iyi anlayıp tefsir etmiş
Başlığa "Cehli mikaba anlatır gibi" ibaresini eklemeni istiyorum.
Anlamadığım şu ki ulemaların hemen hemen hepsi ayetin müslümanlardan bahsetmediğini veya kâfir ilan edilemeyeceğini söylediğine göre bu tekfirciler neye dayanarak kâfir diyorlar? Nihayetinde bugünkü tekfirciler harici olmadıklarını söylüyorlar? O zaman neye dayanıyorlar? Biri açıklayabilir mi lütfen
Altay gibi çalışkan adamların konuyu anlamamasına gerçekten üzülüyorum. Maide 44 yıllarca yanlış noktadan tartışıldı. Ben şahsen 15 yıldır selefiyim ve her zaman maide 44te akidem ibn Abbas'ın kavlidir dedim ve hâlen de bunu söylüyorum. Bazıları Murat gezenler yâda başkaları muhalifleri ile bunu yanlış temelde tartışması birşey ifade etmez. Demek ki konuyu onlarda anlamamış Allahu alem. İslâm âlimlerinin bu kavilleri doğrudur. Fakat bu putperestlerin ve kâfirlerin dini olan demokrasi hakkında değil İslâm halifeliği hakkındadır. Yani bir halife var kitap ve sünnet ile yönetiyor ama hükümde zulüm ediyor yâda şahitler geliyor davalı sırf akrabası diye nefis yapıp şahitliğin birini düşürüyor. Ve buna benzer konular hakkında. Çünkü vakaa bu! Altını çiziyorum bu İslâm halifeliği hakkındadır artık buna Osmanlı mı dersiniz Abbasiler mi dersiniz emeviler mi dersiniz fark etmez. Ve dikkat edin tefsirlerin akışına zaten Allah'ın indirdikleri ile hüküm eden yönetici hakkında bu sözler. Yani alimler İslâmın hükümlerini lagv eden Allah'ın, Resûlunun ve müminlerin düşmanı olan kâfirlerin yasalarını getirip Allah'ın indirdiğini iptal eden ve Allah'ın bütün haram kıldıklarını meşru yapan bütün meşru olanlarida yasak kılan adam hakkında konuşmuyorlar. Bu zaten apaçık bir küfürdür. Dikkat edin adam Allah'ın indirdiği ile hükmediyor burada nasıl ve neden kâfir olur âlimler bunu tartışıyor. Fesübhanallah!! Bunu çok net göreceksiniz. Işte kaçırdığınız yani dananın kuyruğunun koptuğu yer tamda burası. Demokrasi ise İslam'dan değildir. İslam'dan ayrı Yunan putperestlerinin temelini attığı ve rönesans tarihinde hortlamış ve ilahi kanunlara baş kaldırmak için devletlerin yıkıldığı bir şirk sistemi ve dinidir. Allah rasulu Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Kur'an ile yönetim ayrılacaktır. Kur'an'ın yanında olan bendendir. Kur'an'ın yanında olmayanda benden değildir demiştir. Diğer müslim hadisinde başınıza zenci bir yönetici gelse dahi Kur'an ile size hüküm ettiği taktirde itaat edin buyurmaktadır. Ve itaati "Kur'an ile yönettiği taktirde" diyerek tahsih etmiştir. İbn abbas tavus ve diğerleri. Bunu yani Maide 44'ü açıklarken demokrasi mi vardı İslâm beldelerinde? Vaka bunun üzerine mi söyleniyor!? Allah için yapmayın en son banada burada yazdırdınız. Ve maide 44 ne mutlak olarak büyük küfürdür nede mutlak olarak küçük küfürdür. Yeri gelir "İslam halifesinin inkâr ederek yâda hükmü bile bile tagyir ederek yâda helal sayarak yaparsa bu mutlak büyük küfür olur ve ibn Abbas'ın kavli burada huccetini yitirir. Ama helal görmez nefsine uyar yâda helal görmez ise burda da ibn Abbas Radiyallahu anh'ın kavli yani küçük küfür dairesinde kalır. Vallahul mustean.
@@Hbbk-q3bHz. Yusuf İslam Halifeliğinde vezirlik yapmamıştır. Sen kopyala yapıştır yapıyorsun her yoruma, ben de hepsinin altına yazacağım
Abi bu kadar uzun vidyo yapmaya üşeniyorum izlemeye
Tabi alıştın reels lere 😊 shortslara
Abdulkadir Şen kızmasın? O da onlardan :))
Abi sen akli delillerle anlatiyon da karşı tarafın akli olarak muhakeme edebilecek kapasitesi var mı? Slogan atabilmek veya insanlara iyi hitap edebilmek akıl gösterir mi
Tekfircilik mi Aforozculuk mu
Abi cevap ver be