This video was exactly what I was looking for! Spoken Turkish is really not the same as the Turkish we learn especially in apps like Duolingo. My turkish has improved a lot which is why I could follow along with your video easily, but this could be very useful for beginners too. So please don’t forget to add the english subtitles. Also, I would love to see more Turkish content. Thanks!
Turkish people probably already know all of this lol it's us learning Turkish who might not know yet so please put english subtitles so we can learn and practice Turkish, thank you 😄
Büyük ünlü uyumuna uyum sağlamak için sanırım. Aslında İ harfi ile başlarsa büyük ünlü uyumu gereği "istenbül" diye bir kelime çıkar ki bu şekilde telaffuz etmiyoruz :D onun yerine İ harfini I'ya dönüştürüyoruz ve ardından kulağa daha hoş gelen "Istanbul" kelimesi türüyor.
Şive denebilir bunu başta da söyledi zaten rûya sözcüğünde yanlış meşhurlaşmış ise öyle kullanılabilir diksiyon hocaları da böyle söyler şive değil demek değil yani :)
bu istanbul türkçesiyle alakalı bi şey değil. saygı dili - gündelik dil - sokak diliyle alakalı bi şey. saygı duyduğun, hata yapmaman gereken bir durumda olduğun zaman,o kelimelerin her harfi okunur, ğ'de işlevini yerine getirerek önüne, arkasına geldiği sesli harfi çok hafif gırtlağa çeker. konuşurken ben de içinde bulunduğum duruma göre saygı ve gündelik dil arasında bir yerlerde dolanıyorum. bu durum türkçenin yazıldığı gibi okunmamasından değil, yalnızca saygı dilinin yazılmasından ileri geliyor. yoksa insanların normal mesajlaşmasında diiller, gelcemler havalarda uçuşuyor.
Evet asıl konu konuşma dili ve yazı dili farkı . Bence Türkçe yazıldığı gibi okunan(okunması gereken) bir dildir ki yanlış telaffuz ettiğimiz birçok sözcüğü yine telaffuz ettiğimiz gibi yanlış yazmamızdan bellidir bu. Diğer hususlar konuşmadaki ağız ve yöresel farklardan kaynaklanır.
Hiçbir dil yazıldığı gibi okunmaz iş transkripsiyon olunca farkı görürsünüz zaten ancak en azından Türkçe'de harfler tek başınayken nasıl seslendiriliyorsa kelime içinde de aynı şekilde seslendirilir mesela benim adım Hakan, hakan derken heykan haeyken gibi farklı bir seslendirme yapmıyoruz direkt Hakan diyoruz işte ingilizce ile yahut diğer bir çok dille fark burada ortaya çıkıyor mesela ingilizcede water derken r yi sanki söylemiyorlar gibi alfabelerinde seslendirdikleri gibi kelime içinde seslendirmezler işte husus da budur. Vesselam.
Yazıldığı gibi okunması halk arasında yanlış öğrenilen kavramsal bir anlam taşımaktadır. Yazıldığı gibi okunan diller vardır, bahsettiğiniz durumun bununla pek bir alakası yoktur sevgili vatandaşım, saygılar.
farklı bir bakış açısı sunmak isterim, Türkçe yazım ve okuma aynı ama kullanım da farklılık gösterebilir. metinde bakacağım göreceğim yazıyor ise ben oınu bakıcam görücem diye okumam. kullanıma geldiğinde farklılık olabilir. şahsi düşüncem budur efenim. başarılarınızın devamını dilerim.
Türkçe'nin çoğu kişi tarafından (ben de dahil) fonetik veya yazıldığı gibi okunan bir dil gibi kabul edilmesinin nedeni kelimelerin büyük bir çoğunluğunu yazıldığı gibi telaffuz etseniz bile çoöu kişinin inanılmaz bir değişiklik olmadığını farketmesidir. Galiba biraz zor bir cümle kurdum)))
Türkçeye farklı dillerden gelen kelimelerde bahsedilen harfleri okurken farklılık söz konusu olabilir diye düşünüyorum. Ayrıca bazı kelimeleri dediğiniz gibi kullansak komik duruma düşebiliriz :) ör: siyasal, kimyasal, diil
Sevgili Reşat,bir de şu var. Türk dili sondan eklemelidir ama istisnlar vardır. Misal, yabancı dillerden lûgatımıza geçen kelimeler. Örnek, Ma-mağlup, Na-mümkün, A-seksüel, A-sosyal ve Bi-çare gibi. Ancak, pekiştirme sıfatları dışında, Pes-pembe,Pes-sarı gibi. Ek bir bilgi olarak eklemek istedim🙃...
Video güzel de hocam. Kelimelerin doğru okunuşunu hangi otorite belirliyor. Ben otorite olarak bir TDK'yı bir de halkın genel telafuzunu kabul ederim. "en son, mendil, genç, ..." gibi kelimleri é vurgusu ile okuyor ise çoğunluk, bence doğrusu budur. Dil otoriteleri kendilerini güncellemelidir. Diksiyon hocalarının dayattığı telafuz bizim okuduğumuzdan daha zor ve yanlış geliyor bana. Niye kendimizi zor bir talafuza zorlayalım ki, çoğumuz benzer ve daha rahat telafuz ediyorken. Sesli harflerin gerektiğinde şapkasını koymamak bildiğim kadarı ile yazım hatası sayılıyor. Görevi sesli harfi biraz uzatmak olan şapkalar, yerine konulduklarında da doğru ayrımı yapmış oluyoruz. Örneğin herkezin yazdığı 'aşık' kelimesi aslında 'âşık' yazılır. Şapkasız iken farklı bir anlama geliyor. 'H' ve 'K' harflerinin doğru okunuşu TDK'ya göre dediğiniz gibi 'e' seslisi ile olması gerekiyor ama çoğunluk 'a' ile yapıyor. Bence TDK kendi kuralını güncellemeli. Bu harfler 'a' seslisi ile okunduğunda daha güzel geliyor bir çok kişiye. Söz gelimi CHP için CeHePe demek, PKK için PeKeKe demek ben de dahil bir çok kişiye biraz garip geliyor. TDK'yi bile okurken TeDeKa diyorum, daha güzel. Hepimize garip geliyorsa, bence yanlış otoritelerin kuralındadır. Rûya, hükûmet, topyekûn kelimeleri rüya, hükümet ve topyekün olarak okunuyorsa neredeyse herkez tarafından, doğrusu artık budur. TKD yerinde bir karar vermiş. Çünkü, 'çünkü' kelimesinde de olduğu gibi dil evrimleşen birşeydir. Zaman içinde gelişir, değişir. Otoritelerinde bu değişime direnmek yerine ayak uydurması gerekir. En azından ezici çoğunluğun reflekslerine. siyaset, siyasal, kimya, kimyasal gibi kelimeleri de az önce dediğim gibi halk nasıl okuyorsa doğrusu o olmalıdır. Herkez bu kelimeleri 'ya' hecesi vurgulu okur. Diksiyon hocalarının gereksiz ısrarını hiç anlamıyorum. Kendilerini mi tatmin ediyorlar, neyin peşindeler? ağlamak, bağırmak gibi kelimeleri ben 'a' harfini uzatarak ve de 'ı' harfini düşürerek okumuyorum. 'ğ' harfinin hakkını vererek okuyorum. Doğduğumdan beri de İstanbul'da yaşıyorum. Özellikle bir örnek vermek isterim. 'Ağaç' kelimesi, 'ğ' harfinin sadece uzatma görevi gördüğünü söyleyen, diksiyon hocaları tarafından nasıl telafuz edilir? 'Aaaç' olarak mı? Ben bu kelimeyi, 29 yıllık, bir İstanbullu olarak 'ğ' harfinde bir iniş-çıkış yaparak okuyorum. Tamda harfın adına yakışır şekilde yumuşatarak. Aynı şekilde "değer, düğün, Uğur, sağır, bağırmak" gibi kelimelerde de bir iniş-çıkış, yumuşatma efekti yapıyorum. Yani ben "saar mısın?" demiyorum "sağır mısın?" diyorum. "baarmayı kes" demedim hiç, "bağırmayı kes" dedim, öfkeli iken bile. 'eğilmek' kelimesini hiç bir zaman 'eyilmek' olarak okumadım. 'değil mi?' kelimesini çoğu zaman 'değil mi' olarak okurum (bazen de 'de mi', 'di mi' gibi okuduğumda oluyor, şakalaşırken ama) Ki doğrusunun da bu olduğuna inanıyorum. Çoğu kişi böyle diyor. Diksiyoncuların referansı nedir? Bu gibi kelimeleri benim gibi okuyan çok kişi de gözlemliyorum. Ama dediğiniz gibi 'ğ' harfinin önündeki sesliyi uzatarak okuyan da çok. TDK gibi bir otorite referans vermeden bu okumalardan birine yanlış demeyi doğru bulmuyorum. İlginç bir şekilde, diksiyon dersi veren diksiyon hocalarını da artık pek ciddiye almıyorum. Neyin yanlış olduğuna neden onlar karar veriyor? Bu otoriteyi onlara kim vermiş? Aynı kelimelerin İstanbul içinde bile çeşitli telafuzlarını duydum. Bunlardan birini referans olarak kabul etmek mantıklı ama bu kurallara en yakın ve en çok kullanılanı olmalı. Çoğu kişinin kullandığı telafuzları, Türkçe için gösterilebilecek tek otorite olan TDK'ya referans vermeden diksiyon hocalarının yanlış demesini çok saçma buluyorum. Yoksa TDK'nın bir ses referansı var da ben mi bilmiyorum? Bilen varsa bilgilendirebilir mi beni, lütfen? -yor ekindeki 'r' harflerini bazen telafuz ediyorum bazen de etmiyorum. Kimi zaman okuması zor oluyor. Zorla okunmadıkça da tuhaf gelmiyor bana. 'bakacğım' vb. kelimelerinin 'bakıcam' vb. olarak okunmasının bu okunuşu doğru diğerini yanlış yapmıyor. Tanıdığım büyük otorite TDK ne diyorsa ve halkın büyük çoğunluğu nasıl okuyor ise doğru bunlardır benim için. Ve yazıldığı gibi okumak da doğrudur. Bana garip gelmiyor. Çok zorlama okumadıkça! Herhangi bir dil için diksiyonu çok çok çok düzgün okumaya bence bu kadar kasmamak lazım. Hiç bir ülkede telafuz birliği yok ki. Dil birliği ve yabancıların yabancı dili öğrenebilmesi için dil kurumu gibi bir otoritenin şart olduğunu düşünüyorum ama bu otoritenin de değişime açık olması gerekiyor. Telafuzu zorlaştıran dayatmalar yapması çok can sıkıcı olabiliyor. Bence Türkçe çoğunlukla yazıldığı gibi okunan bir dildir. Bazen bazı kelime ve ya ekleri kolaylık olsun diye değişik okuyoruz. İngilizce konuşanların "I wanto to .." demek yerine "I wanna .." demesi gibi. Bunlarla beraber videodan sesli ve sessiz harflerin kalın ve ince okunabildiği gibi kimi bilgiler de öğrendim. Teşekkür ederim. Yorum öyle uzun oldu ki yazım hatası var mı diye baştan okuyup kontrol etmek istemiyorum. Var ise özür dilerim. Yorumumun tamamını okumaya zahmet etmiş arkadaşlara da ayriyetten teşekkür ederim.
Arkadaş üni konularındaki kurallardan bıkmış çok belli. Nasıl okunuryorsa öyle söylede, dediğin gibi dil değişiyor, 5 sene tiktokçu tayfa iş hayatına atılınca dil kurallarının ne içün bu kadar önemli olduğunu farkedeceksin.
@@Ms-ve1lx Hocam ben dil kurallarını destekliyorum. Demek istediğim değişime de açık olmalı. TikTok'u da sevmiyorum zaten en boş platformlardan biri. Benim rahatsız olduğum kendini kasan insanlar. Dil eğitimi veren kimi ahali Zeki Müren havasında diksiyon dersi veriyor. Ne gereği var.
Düzeltmeler: Hangi otorite kelimelerin doğru okunuşunu belirliyor? Çoğumuz benzer ve daha rahat telaffuz ediyorken niye kendimiz daha zor bir telaffuza zorlayalım ki? herkes TDK'ye birçok bir şey otoritelerin de çok kişide hiçbir veya ayrıyeten
Ben de bize dayatılan ''İstanbul Türkçesi''ni çok doğru bulduğumu söyleyemem. Yöresel ağızlar yitirilmeden korunmalı. Yazı dilinde İstanbul Türkçesi olsa da konuşma dilinde ağız özelliği kullanmak bir kusur olarak görülmemeli bence. Ancak size katılmadığım bir konu var. Açık ''e'' ve kapalı ''e'' sesleri birbirinden ayrılmalıdır. Mesela Azerbaycan Türkçesinde bu ikisi farklı farklı gösteriliyor diye biliyorum. Yanlışım varsa düzeltin. Ayrıca ''mendil'' sözcüğünü de her zaman kapalı ''e'' ile okurum. Açık ''e'' ile okunması yanlış geliyor. ''En'' sözcüğü için de aynı şekilde. Bunlar size yanlış geliyor ancak benim için doğru. İkilem olduğu için de değişeceğini düşünmüyorum. Size katıldığım bir diğer konu ise ''ğ'' mevzusu. Kesinlikle katılıyorum. Bu harfin kendine has bir boğumlaması var. Hangi dilden geldiği çok da umurumda değil açıkçası. Benim bildiğim şey yıllardır o boğumlamayı kullandığım. Öte yandan bir şey eklemek istiyorum, diksiyon ile ilgili bir soruda ağız özelliği bir kusur olarak kabul ediliyordu. Bunun kesinlikle yanlış olduğunu, ağız özelliklerinin korunması gerektiğini ve bunun için çalışmalar yapılması gerektiğini düşünüyorum. Mesela Karadenizli biri bırakalım kendi ağzıyla konuşsun, Güneydoğulu, İç Anadolulu, Trakyalı fark etmeksizin hepsinin kendi ağızlarıyla konuşması desteklensin, buna teşvik edilsin. Geçen gün denk geldiğim bir belgeselde, köydeki büyükler o yöre ağzıyla konuşurken bir çocuk muhtemelen okulda İstanbul Türkçesi dayatıldığı için artık kendi ağzını unutmuş, İstanbul Türkçesiyle konuşuyordu. Ağız özellikleri önemlidir, korunmalıdır. Böyle konuşuyorsunuz diye sizinle dalga geçen olursa da bırakın kendi bilgisizliğine üzülsün. Yazı dili olarak tek bir dil olması olabilir. Ancak konuşma dilindeki farklılıkları kusur olarak görmemeliyiz.
Selam abi, Videolarını ilgiyle izliyorum ve çok faydasını görüyorum. Bu videoya bir eleştirim olacak. Türkçe istisnaları olmasına rağmen yazıldığı gibi okunur. 29 harf var evet. insanın çıkarabileceği harf sayısı mutlaka ki çok yüksektir ama zaten alfabeye ihtiyaç duyulduğundan beri mümkün olduğunca ortak sesleri toplayıp 29 (veya dil neyi gerektiriyorsa) tane yapılıp bir standartlaşma yapılmış ki insanlar ortak şeyleri kullansın diye. "Keder" kelimesindeki iki e birbirine çok benzediği için "e" denmiş. Bütün şiveler ve okunuşlardaki ve hatta insanların okuyuşundaki şeylerden alfabe yapmaya kalkarsak zilyon tane harf olması gerekir. Verdiğin örneklerde arapçadan türkçeye aldığımız kelimeler var. Bunların okunuşlarından kaynaklanan farklar var evet. Aynı şeyler farklı dillerden aldığımız kelimelerde de var. Hala, keder, hukümet, topyekün... yani eskiden şapka ile kullanılan harfler. Şapka hemen hemen yazışmalarımızdan kalktı ama türkçeyi anadili gibi kullananlar şapka olduğunu varsayarak okuyorlar. Çünki demek doğru değik, bugünki demek de doğru değil. Değil != diil, iğne != iine. KOnusu geçtiğinde yabancı birine anlatmam gerektiğinde şekilden şekile girmemek için ben de solundakini ~1,5 kat uzat diyorum, ama tam karşılıyor mu tabi ki değil. İngilizce kelime okunuşu videolarında harfler arasında ne kadar küçük gibi gözüken ama küçük detayları videolarında anlatıyorsun. Eminim sen de biliyorsun iine != iğne aynı değil. Günlük kullanımda, gelcen mi, gelecen mi, gelicem, yapıcam, olucak vs bunlar da doğru değil. Yetişilen ortama göre bunlar standart türkçeye veya bu türlü kullanımlara kayıyor. Bu kullanımdakiler doğru yapmaz. Bir insana öğretilecek gibi de değil. Düşünsene gelecek zaman ekini öğretirken sırf insanlar farklı ve yanlış kullanıyorlar diye 50 farklı yolu bir insana anlattığını. Veya nasıl olsa insanlar yanlış kullanıyor diye "de, da" nın hep bitişik yazılması gerektiğini. Standart türkçe okumayı daha çok benimsemiş isanlarlar mükemmel mi konuşuyor, tabii ki hayır. Örneğin Bülent Ersoyun çok düzgün türkçe konuştuğundan bahsedilir. Ben kesinlikle katılmıyorum. Gür sesiyle türkçe olmayan kelimeleri doldurup, gereksiz kelime oranı yüksek, karşı taraftan birazdan yukarıda durmak için ürettiği bir konuşma tarzı var. Özetlemem gerekirse; günlük yaşantısında yazma, okuma yapan insanlarda daha standart; yapmayanlar ise kendi yetiştiği tarzda veya nasıl kolayına geliyorsa kullanmaya daha çok kayıyor. Eğer bu yapmayan grubun davranışlarını yapan grubun davranışlarını yorumlamak için kullanırsak yanlık bir yaklaşım olur. Yeni işin hayırlı olsun bu arada.
Arkadaşlar reklamda geçen “cake “uygulamasını indirdiniz mi birçok yerde geçiyor tavsiye eder misiniz¿ Hocam sizin de tavsiye ettiğiniz uygulamar felan varsa söylerseniz çok mutlu olurum şimdiden teşekkürler:)) (veya uygulamalar hakkında bilgi edinebileceğimiz bir video da çekerseniz çok iyi olur)
@@salihaduran752 Aynen. Ben indirmeye gidiyorum. İndirebilirsem eğer fikrimi sizinle de paylaşacağım.🤗 Bu arada uygulama önerisi istemişsiniz ya " voscreen " adlı uygulamaya bir bakın isterseniz ☺️
@@salihaduran752 Tekrar merhabalar ben indirdim az önce ama sonra sildim.Faydalı olabilir belki ama bilmiyorum. Ben biraz karışık buldum uygulamayı. Sadece dinleme ve konuşma üzerine gibi. Çok anlayamadım. Sizim deneyimleriniz neler
Aleyna Ercan “cake” uygulamasını ben beğendim açıkcası böyle video şeklinde olduğu için telaffuzları felan duymamız iyi ve sıkıcı değil diğer uygulamalar gibi.Biraz daha konuşmaya yönelik gramer değil de benim de istediğim bu olduğu için beğendim .Önerdiğin uygulama için de ayriyeten çok teşekkür ederim :))) iyi çalışmalar diliyorum:))))
Ben Türkçeyi dizilerden öğrendim hep İstanbul türkçesine dinledim çok kolaydı , yazı okuduğu gibi değildi Bir şeyleri yazmak İsteseydim mic 🎙 kullanırdım çünkü ben Türkçe olmadım için nasıl yazıldığını bazen bilmiyorum ama sesle söyleyince yazını görüyorum diyorum yaaaa bu böyle yazılıyor ama öyle okunmuyor 😅
Eğer yazıldığı gibi okunsaydı “tren” ve “traktör” kelimeleri aynı şekilde telaffuz edilirdi. Örneğin; “tiren” ve “tiraktör” veya “tıren” ve “tıraktör” şeklinde olmalı ancak böyle değil. Bir dilin fonetik olması için harf kombinasyonları dahi aynı şekilde telaffuz edilmesi lazım.
Genç adam sana naçizane bir öneri vereyim.Ufak telaffuz hataların dışında Türkçen müthiş dillerin mantığını çözmüşsün artık sen.Sadece iki hatanı sezdim R'leri çok bastırıyorsun ve T ile biten kelimeleri D ile bitirmeye yatkınsın.Ha birde alfabenin son hecesi kısa tutulur.
söylediklerin genelde doğru ama istanbul türkçesinin henüz o kadar bozulduğunu düşünmüyorum. mesela ben hiç baarmak demem. ve değil diyen de çok insan var hala. bir de abi kelimesi mesela. ilkokulda bize ağabey diye yazdırılırdı ama şuan abi diye kabullenildi sanırım. en azından uzun süredir ağabey yazan veya diyen görmedim
Ee hani bu yeni alfabe Türkçe yazmaya en elverişli alfabe idi? Eskiden "kef" ve "kaf" harfleri varmış ayrı ayrı.. Acaba biraz fazla mı "sadeleşme" yapmışız?
Merhaba gerçekten faydalı bir video. Ancak bir telaffuz hatanız çok rahatsız etti beni. Alfabe kelimesi söylenirken; alfağbeğ şeklinde değil, alfağbe veya alfabe şeklinde ifade edilir.
@caprice.t Ben ''Yanlış bilgi'' demedim. Öncelikle onu belirteyim. Tam olarak doğru bilgi olduğunu düşünmediğim bazı şeyler var çünkü videoda da hala tartışılıyor olmasına rağmen ''Doğrusu bu.'' denen bazı sözcükler vardı. Örneğin ''ğ'' harfi için söyledikleri her ne kadar İstanbul Türkçesi için bakınca doğru olduğu söylense de TDK'nin sitesinde yer alan söyleyişe göre doğru değil. Ancak videoda yanlış olduğu söyleniyor. Mesela ''düğün'' sözcüğünden bahsediliyor. Sözcüğün kökenine bakınca bazı kaynaklar ''tüg'' yani düğüm sözcüğünün kökü, bağlamak anlamında kullanılan sözcükten geldiğini söylerken bazı kaynaklar ise ''toy'' yani kutlama, şenlik anlamındaki sözcükten geldiğini söylüyor. Ve ikisinden de bakınca orada vurgulanması gereken bir ''y'' veya ''ğ'' benzeri ses var. Türkçenin ilk halinden daha da uzaklaştırılıyor anlaşılacağı üzere. İstanbul Türkçesi, Türkçenin en çok değişmiş hallerinden biri. Burada programlarda falan ne kadar o kullanılsa da Anadolu'da kullanılan ağızlar genellikle İstanbul Türkçesinden daha çok gerçek Türkçeye benziyor. Ancak büyük bir ısrarla ağız özellikleri ve ''düğün'' gibi sözcüklerin yanlış olmayan söyleyişleri bir kusur olarak görülüyor. TDK için bir kusur olmayan bu söyleyişler, söz konusu diksiyon olunca bir kusur haline getiriliyor. Şimdi bir sözcük var örnek vereceğim. Eminim bunu düzgün açıklayabilirsem demek istediğimi anlayacaksınız. Videoda ''ağı'' olan yerlerin sadece ''a'' olarak okunmasının doğru olduğu söyleniyor. O halde ''aşağı'' sözcüğü de ''aşaa'' olarak okunur. Ancak bu, Türkçenin ilk halindekinden daha da uzaklaştırıyor sözcüğü. Önce bir bilgi vereyim. Söylenene göre Türkçede aslında ''ş'' sesi yok. Bunun yerine ''lç'' damgası var ve bu şekilde okunuyor. Yıllarca söylene söylene de ''ş'' olarak bugünkü biçimini alıyor. Bugün kullandığımız ''alçak'' sözcüğünün en temel olmasa bile bildiğim kadarıyla daha temel hali ''alçagu'' olan hali. Alçak, aşağı. Bu iki sözcüğün kökeni aynı. Yani ''alçagu'' sözcüğü. Şimdi bakalım. Türkçede ''g'' sesi ''k'' sesine dönüşebiliyor. Şu anki haline dönüşen ilk haline göre de orada bariz bir ''gu'' yazan, yani bugün ''alçak'' sözcüğünde ''k'' sesine dönüşmüş, ''aşağı'' sözcüğünde de ''ğı'' olarak okuduğumuz biçime dönüşmüş bir söyleyiş var. Şimdi bu sözcüğü, sırf İstanbul Türkçesinde öyle okunuyor diye biz de mi gerçek halinden daha uzak okuyalım? Üstüne üstlük bir de gerçek haline, özüne ''yanlış'' mı diyelim? Kızdığım ve yanlış demesem de katılmadığım nokta buydu. Sözün özü, İstanbul Türkçesinde bir kullanımın doğru kabul ediliyor olması, o kullanımın en doğrusu olduğu anlamına gelmiyor. Bu konuda da genellikle sadece diksiyon dersi verenler çok katı şekilde bunun doğru olduğunu vurguluyor. Çünkü onların işi İstanbul Türkçesinden geçiyor. Bu konuda diksiyon dersi vermeyen birinin İstanbul Türkçesi dışındaki kullanımlara kesin olarak ''yanlış'' demesini uygun bulmuyorum. Reşat Bey Abimizin Türkçesinin de diksiyon dersi verebilecek kadar gelişmiş olduğu. Videonun başlığında bu sözcük kullanılsa da bunun bir ders olduğu belirtilmemiş. Kibar bir şekilde sorduğunuz için ben de uzun uzun açıklamak istedim. Bana göre ''yanlış bilgi'' değil. Gerçek Türkçeye daha uzak olduğu için, kullanımına bir şey demesem de sadece o kullanımın doğru olduğunun söylenmesini uygun bulmadığım için belirttim sadece.
Hakikâten yanıt vermem gerekli çok şey var ama hepsini yazmamın çok vakit alacağını biliyorum, yazmaya da üşeniyorum açıkça söyleyecek olursam. Ama şunu söyleyebilirim ki bu konuda bilgiliyim. Verdiğiniz "diil mi/di mi" gibi istisnalar hoş görülmeyen sokak konuşmalarıdır, hele ki sonuncusu. Benim de bazan kullandığım doğru ama bu okunuşun doğru olduğunu yani yazıldığı gibi okunmayan bir dil olmadığını göstermez Türkçe'nin. Türkçe ile Türkiye Türkçesi bir değildir, Türkiye Türkçesi ile de İstanbul Türkçesi bir değildir. Dil kurslarının ve TRT'nin dayatmaları ki evet bu bir dayatmadır, Türkçe'nin yazıldığı gibi okunmadığını göstermez. Önce "R" harfini söyleyeyim: Ben her zaman 2. tek/çok olan şahıs dışında -yor çekiminde r'yi söylerim, bu sesi çıkarmamak sonradan ortaya çıkan bir şeydir, eğer ki TRT'nin geçmişteki röportajlarını izlerseniz günlük hayatta"r"leri ne kadar düzgün sesleyen kişilerin olduğunu anlarsınız. Zeki Müren'e de bakın. O hecede r'yi söylemek alışkın olmayınca vurgu kaymasına sebep olduğu için garip gelir ki ben de zorlanıyorum ama düzeltmeye çabalıyorum. Türkiye Türkçesi'ni İstanbul Türkçesinden yola çıkarak yazıldığı gibi okunmayan bir dil olarak duyurmak bağlama hatasıdır çünkü İstanbul Türkçesi Türkiye Türkçesinin yazı dili ortaklığıdır, konuşma değil. Açık ve kapalı e'den bahsettiniz. Kederde bahsettiğiniz kapalı e, kapalı e değildi. Türkiye Türkçesinde açık ve kapalı e'lerin çoğu ara bir sese dönmüştür, İngilizce'de bed'deki e. Kapalı e ise make, take sözlerindeki e idir. Açık e ise "bad"deki sestir. Ses abecesine vuracak olursak; take [teɪk], bed [bɛd], bad [bæd] olarak gösteririm. Değil sözünde ilk hecede kapalı e olduğu için ardında da i geldiği için e/i ikiliği denen bir olgunun olması çok normâldir. Kısaca söylemek gerekliyse kapalı e'lerin bazan i bazan da e'ye dönmesidir ve bu yazıya da iletilir kimi zaman. Verebileceğim en iyi örnek él sözüdür. Bu söz üç farklı yerde karşımıza çıkar, Rumeli, Ankara ili. Élçi gibi. Buradaki ara ses e/i ikiliğine yol açar ve sözün içindeki kapalı e'nin i ya da orta e'ye dönmesini sağlar. Misâl, vermek sözünü biz orta e ile söyleriz ama aslı kapalı e ile vérmek şeklindedir. Bu yüzden pek çok eski yazıda virmek şeklinde görebiliriz. Bu Türkçenin yazıldığı gibi okunmadığını göstermez, her iki türlü de doğrudur, Türkiye Türkçesi içinse bazan bu kâide bozulur ama "fonetik" denen neredeyse hiçbir dil tamamen yazıldığı gibi okunmaz. Belki her sesli harfin 5-6 tane aksanının olduğu adını hatırlamadığım doğu asya dili bunun tek istisnası olabilir. 😄 Gelecek, görecek sözlerine bakalım bir de. Önce ek: -AcAk eki oyuncaktaki -cAk ekinden türemiştir yani ara ses olan e sonradan araya kaynamıştır ve Türkiye Türkçesinde küçük ünlü uyumu adlı çok mühim bir kâide vardır, bundan ötürü -sâdece bu örnekler için diyorum- a'dan sonra gelen ses ı'ya, ö'den sonra gelen ses dilin parçası olarak ü'ye çevrilmek istenir, ortada bir ses armonisi vardır çünkü. Görücek demek görecek demeye göre daha Türkçedir. Bu pek çok dediğiniz diğer problem gibi TDK kaynaklı bir problemdir. Nasıl ki görcem diyoruz diye göreceğim demek yanlış olmuyor ya da yazıldığı gibi okunmaya engel değil, değil demek, çünkü demek de aynı şekildedir çünkü bunlar hatalı söyleyişler değildir. Göreceğim demek yanlış değildir, görüceğim demek dilin doğasına uymaktır sâdece. Çünkü de yine ilk hecedeki ü sonraki hecede ünlü yuvarlaklaşmasına yol açmıştır, hata değildir. Hâlâ'yı hiçbir zaman hala yazmam, haladan anlayacağım tek şey amcamın karısıdır. (Hatamı yeni fark ettim. 😂 Ama lâik bir ülkedeyiz.) Bu bir yazım hatasıdır, isteğe bağlı bir seçenek değildir. Bir yanlışın yayılgın olması onu doğru kılmaz. L'ler dediniz. Kalın ve ince k/g seslerine şapka koyan TDK l'ler için anlaşılır diye düzeltme işâreti koymama yoluna gitmiştir ama bu yanlış bir karardır ve ben dâhil diliyle alâkası olan pek çok kişinin l'lere şapka koduğunu ve konması gerekli olduğunu düşündüğünü görüyorum. Türkçenin geçmişinde çoğu zaman abecesi tüm sesleri karşılardı. Nedense bu ayrımları son abecede tam oturtmadılar. Türkçe dediğiniz için Türkçeyi ele alıyorum: Azerbaycan Türkçesinde iki e sesi vardır: açık ve kapalı e. Bu sesler farklı gösterilir böylece Türkçede gösterilmeyen mən(zamir)/men(leke) ayrımını orada görürüz ancak onlar da düzeltme işâretini kullanmazlar. Ğ sesine ise sâhiptirler ve hece başında da olur, peyğəmbər gibi. İstanbul Türkçesiyle karşılaştırma hatasına düştünüz yine ancak bağırmanın baarmak diye okunduğuna kesinkes karşı çıkıyorum. Kısacası Türkçe fonetik bir dildir ve istersek bunu gösterebiliriz ama Latin Abecesine geçişteki eksikliklerimiz gün yüzüne vursa da bu Türkçenin yazıldığı gibi okunmaya müsait olmadığını göstermez. Yüzde doksanına yakını yazıldığı gibi okunan bir dili fonetik kabûl etmemek İngilizce'yle Türkçeyi aynı kulvara sokmaktır. Meselâ sizin İstanbul'a Istambul demeniz yani ı ile okumanız tamamen TRT ve dil kurslarının dayatmasıdır. Türkçeye geçen başında çift ses olan yabancı sözlere i eklemek yayılmış bir gelenektir. Station-istasyon, stan poli-İstanbul, scala, iskele gibi. B'den önce m dönüşümü ise ses olayları ile ilgili bir durumdur, yazıldığı gibi okunmamayı göstermez çünkü sözün kökünde yan yana gelmişse bu ikili her vakit mb diye okunur. Canbaz-cambaz, pançşanba-perşembe, saklanmaç-saklammaç-saklambaç gibi. Bu Almancada eu her zaman oy diye okunduğu hâlde oy diye yazılmadığı için onun yazıldığı gibi okunmadığını iddia etmek gibidir.
Size kesinlikle katılıyorum. Esasen ben de yukarılarda yer alan yorumumda aynı şeyleri söyledim. Bu konuda bilgili olduğunuz çok açık. Lakin berbat bir Türkçe niz var. Allah aşkına şu yazdıklarına bir bakar mısın? Maddi hataları geçiyorum, bir tane eli yüzü düzgün cümle yok. Abi Türkçe cümle kurmak bu kadar zor mu? Nerelerde okudunuz, kimler okuttu sizi böyle bilemiyorum ki! Yazık, çok yazık
@@MYldrm Cümlelerimde klavyenin düzeltmesi ve dikkatsizlikten arada kaçan bir iki kelime dışında problem görmüyorum. "Türkçenin" kesme işareti olmaz, biliyorum, bir iki hata daha var, onun dışında cümlelerimin gâyet düzgün olduğunu düşünüyorum ki öyleler.
@@unpiccolocuore İyi bakalım. Böyle devam et. Seni amcanın kocasına havale ediyorum. Ahh ahh! Elimde bir yetki olsa hepinizi toplar, yallah ilkokula derdim. Neyse seni amcanın kocasına havale ediyorum. Yolun açık olsun.
@@MYldrm Eğer varsa ben sizi amcanızın "kocasına" havale ediyorum, tam bir komedisiniz, düşünüp kontrôl etmeden yazdığım iki cümleden Türkçeme sallıyorsunuz ki cümlelerim gâyet yerinde ve anlanabilir. Ben bir yazar ve şairim, Türkçeyi de iyi kullanırım, imlâ kâidelerini de Türkçenin geçmişini de cümlelerin anlanır olmasını sağlamayı da iyi bilirim. Kimsenin olmayan bozuk cümlelerimi hor görmesine ihtiyacım yok. Ya da boş verin, ben hiç yanıt yazmadım sayın. Sizin gibi insanlarla işim yok, kendimi biliyorum, o bana yetiyor. Sizin yorumunuzu da okuyup gülmüştüm zaten, ağabey yerine abi yazan bir insan bana Türkçe dersi veriyor, hadi oradan. Sürdüğünüz keder örneğinin yanlışlığını anlamak isterseniz de biraz Fransızca öğrenin, o vakit, o "e"ler "r"den ötürü mü farklı söyleniyor yoksa orada istenirse kapalı e de kullanılabilir mi görürsünüz. Ya da daha kolayı; idi, imiş, ise sözlerindeki i- fiilinin nereden geldiğine ve neden değiştiğine bakın, fikriniz doğru mu yanlış mı kendiniz görün.
@@unpiccolocuore Ahhh ahh! Cevap versem mi diye epeyi düşündüm ve sonunda cevap vermeye karar verdim. Bak güzel abiciğim, şairim, yazarım! Gerçekten Türkçeniz çok perişan. Adeta yerlerde sürünüyor. Hala saçma sapan, anlamsız cümleler kuruyorsun. Hadi ilk yazdıkların kontrolsüz ve öylesine alelacele yazılmış şeylerdi diyelim. Abi bu son yazdıklarına bari biraz özen gösterseydin ya. Aslında, kuvvetle muhtemel, son derece dikkatli ve kontrollü yazdın ama ortaya gene bir facia çıktı. Neden? Çünkü bomboşsunuz, yok bir şey, tınnn. Mesela "kimsenin olmayan bozuk cümlelerimi hor görmesine ihtiyacım yok" ne demek abi? El insaf! Allah aşkına elini vicdanına koy ve bu cümlenin kepazeliğini kabul et. Sadece bu mu? Tabi ki değil. Bu sadece bir örnek. Öyle yok efendim ben yazarım, ben şairim demekle olmuyor bu işler. Bari onu söylemeseydin. Adama gülerler, gülerler. Amacım kimseyi kırmak, gücendirmek veya hor görmek değil, bilakis eğrileri düzeltmek, yatıkları doğrultmak ve en nihayetinde insanların ziyamdan istifade etmesini sağlamaktır. Ne yapayım elimde değil, senin gibi insanlarla işim olmaz deyip kesip atamıyorum. Ve son olarak, lütfen yazarım, şairim deme! Ve sakın yazma!
Aslında ğ, yordaki r yi ve videonun sonunda çekim yaparken yaptığın okunuşlar doğru değil galatı meşru ama dilin bir kurum tarafından şekillenmesi de ne kadar doğru bilmiyorum. Sonuçta dil canlı ve değişiyor, insanlar nasıl konuşuyorsa dil odur.
Verdiğin çoğu kelime yabancı kökenli. Türkçenin fonetik olup olmadığını öğrenmek için sokağa bakmak yerine TRT spikerlerine baksanız yeter. Bölgesel ağızları türkçeye dahil edeceksek dilbilgisi kurallarını bile değiştirmemiz lazım. Örnek verecek olursak, Isparta’nın bazı ilçelerinde “ bilmiyor musun” demek yerine “bilmon mu” kullanılır. İstanbul’da konuşulan türkçe bozuluyor olabilir. O bozulmalar dilin kurallarını değiştirmez. “Siyasal” kelimesinde halkın yanlışını düzeltip diğer kelimelerde halkın telaffuzunu doğru kabul etmek ne kadar mantıklı? ( Bu arada “Istanbul” yanlış bir kullanımdır. “İstanbul” şeklinde kullanmanız gerekir. Şimdiden düzeltelim de ileride halk “ı” yı kullanıyor doğrusu “Istanbul” demeyin.)
O zaman "İstanbul Türkçesinde" Ağa = Aaa "İstanbul Türkçesinde" Ağ = Aa Bir İstanbulludan düzgün telaffuz duymak konusunda eskiler kadar iyimser olmayabilirim. Ama durumun bu kadar kötü olduğunu sanmam. Bu ikisinin ayırd edilebileceğini gerçekten düşünebiliyor musunuz. Yani "Aaa" diye bir sözcük var, bir de "Aa" diye bir sözcük var. Bu durumda mıyız? "Çağ" yerine "çaa" mı diyorsunuz .. (öyle ise kendi adınıza konuşun, zira bütün İstanbullular Çinli değil) "Çaa" yok bizde. Bir de şu var ki Türkçe iki ayrı sesliyi yan yana getirmez. Buna direnir. Boğa sizce "Booa" mı okunuyor? "O" yu uzatmadığımız gibi küçük bir duraksama veya çatallaşma şeklinde bile olsa "o" ile "a" arasında bir sessizin varlığını hissettiriyoruz bence. Hissettirmemek zaten Türkçenin anayasasına aykırı olur. Ya da şöyle düşünelim "Soğan" tek heceli mi yoksa iki heceli mi? (soan ??) (Tevekkeli değil gençlik "şuan" diye bir sözcük var zannediyor..) Türkçede sistematik olan her şeye sistematik bir biçimde karşı çıkılıyor. Bir "kapalı e" 'yi her seferinde aynı frekansta çıkartabildiğinizi garanti edebiliyor musunuz? Bizim ses tonlarımız da farklı.. o zaman belki seksen milyon değişik "e" var.. Dil tabi ki her şeyi kategorize eder. İki benzeyen sesi de "e" olarak gruplar. Bu dilin normal işlevidir, bir anomali veya "irregularity" değildir. Bence TDK artık Türkçenin güzel sesini duymalı ve "anayasa" tabir ettiğim yapısını içine sindirmeli. Kuantum sözcüğünü de "kuğantum" olarak yazmalıyız. Biraz önce kullandığım "gruplamak" sözcüğünü de "guruplamak" olarak yazmamız gerekir. "Kuğantum" 'da yumuşak g vardır zira "u" ve "a" Türk ağzında başka türlü bir araya gelmez.
This video was exactly what I was looking for! Spoken Turkish is really not the same as the Turkish we learn especially in apps like Duolingo. My turkish has improved a lot which is why I could follow along with your video easily, but this could be very useful for beginners too. So please don’t forget to add the english subtitles. Also, I would love to see more Turkish content. Thanks!
Why are you learning Turkish?
Turkish people probably already know all of this lol it's us learning Turkish who might not know yet so please put english subtitles so we can learn and practice Turkish, thank you 😄
a lot of educated ones does not know these rules. tbh
almost no one knows these in türkiye
Bir dil öğrencisi olarak her videonuzu ayrı keyifle izliyor ve her videoda yepyeni şeyler öğreniyorum. Bir sonraki videoyu merakla bekliyorum
Abi "İstanbul" neden "Istanbul" olarak okunuyor?
Harbi ya ben de anlamış değilim ve kulağımı tırmalıyor
@@melisa7060 al benden de o kadar
Büyük ünlü uyumuna uyum sağlamak için sanırım. Aslında İ harfi ile başlarsa büyük ünlü uyumu gereği "istenbül" diye bir kelime çıkar ki bu şekilde telaffuz etmiyoruz :D onun yerine İ harfini I'ya dönüştürüyoruz ve ardından kulağa daha hoş gelen "Istanbul" kelimesi türüyor.
20 yılık İstanbullu olarak İstanbul Türkçesi konuşmuyormuşum
Ben İstambul gibi söylöyorum
Gerçekten böyle bir videoya denk geldiğim için kendimi şanslı hissediyorum, sayende hiç bilmediğim şeyleri öğrendim. 😊
%100 katılıyorum!!!
Çok erken gelirsin ve ne yorum yapacağını bilmiyorsundur ve 'ilk' yazmayı kendine yediremiyorsundur:/ Video mükemmeldir💜
Böyle bir yoruma kim mutlu olmaz 🙏🏻❤️
Herkese merhaba, bende ingilizce ogrenenlere yonelik iceikler uretiyorum ve kanalima beklerim. Hicam bu arada video super olmus. Emeginize saglik
Hoş bir video olmuş gerçekten. Yine birşeyler öğrendik
2:47 şive değil ağız denir. Ufak bir yapıcı eleştiri 🙃
Şiveye örnek olarak: Azerbaycan Türkçesi, Uygur Türkçesi...Ağza örnek: Ege ağzı, Karadeniz ağzı, Konya ağzı gibi.
@@ece5602 evet doğru
Şive denebilir bunu başta da söyledi zaten rûya sözcüğünde yanlış meşhurlaşmış ise öyle kullanılabilir diksiyon hocaları da böyle söyler şive değil demek değil yani :)
Sen diyince kulağa farklı geliyor ama ben tekrar edince bir değişiklik göremiyorum ya
Çok kaliteli ve bilgilendirici bir video. Tıpkı kanaldaki diğer videolar gibi👌👌
Teşekkür ederim 🙏🏻🍀
Müthişsiniz @dillendim Reşat bey👏🏻harika
Video çok güzel olmuş 👍👏Bence siz seslendirme ile de uğraşmalısınız.Bu konuda çok yetenekli olduğunuzu düşünüyorum. Yolunuz açık olsun
Teşekkür ederim 🙏🏻🍀
yapıyor zaten :)
@ Birşey soracam da siz gerçekten hızlı okuma dersi aldınız mı aldıysanız faydasını gördünüzmü gerçekten
This is amazing, thank you. I couldn't understand all of your explanations but the examples spoke for themselves (well, so to speak :-D )
bu istanbul türkçesiyle alakalı bi şey değil. saygı dili - gündelik dil - sokak diliyle alakalı bi şey. saygı duyduğun, hata yapmaman gereken bir durumda olduğun zaman,o kelimelerin her harfi okunur, ğ'de işlevini yerine getirerek önüne, arkasına geldiği sesli harfi çok hafif gırtlağa çeker. konuşurken ben de içinde bulunduğum duruma göre saygı ve gündelik dil arasında bir yerlerde dolanıyorum.
bu durum türkçenin yazıldığı gibi okunmamasından değil, yalnızca saygı dilinin yazılmasından ileri geliyor. yoksa insanların normal mesajlaşmasında diiller, gelcemler havalarda uçuşuyor.
Evet asıl konu konuşma dili ve yazı dili farkı . Bence Türkçe yazıldığı gibi okunan(okunması gereken) bir dildir ki yanlış telaffuz ettiğimiz birçok sözcüğü yine telaffuz ettiğimiz gibi yanlış yazmamızdan bellidir bu. Diğer hususlar konuşmadaki ağız ve yöresel farklardan kaynaklanır.
Oha, 15 yıldır ana dilim olan Türkçe'de keder kelimesinin "keder" olarak okunmadığını ve okunmasının zor olduğunu yeni öğreniyorum.
Videodaki göndermeler çok iyi. Tebrik ederim. İzlerken çok güldüm. 😂😂
çok güzel video, daha fazla bekleriz :)
Ne kadar iyi anlatıyorsun be oğlum.. Aferin sana!!
meğersem türkçeyi bilmiyormuşum
Hiçbir dil yazıldığı gibi okunmaz iş transkripsiyon olunca farkı görürsünüz zaten ancak en azından Türkçe'de harfler tek başınayken nasıl seslendiriliyorsa kelime içinde de aynı şekilde seslendirilir mesela benim adım Hakan, hakan derken heykan haeyken gibi farklı bir seslendirme yapmıyoruz direkt Hakan diyoruz işte ingilizce ile yahut diğer bir çok dille fark burada ortaya çıkıyor mesela ingilizcede water derken r yi sanki söylemiyorlar gibi alfabelerinde seslendirdikleri gibi kelime içinde seslendirmezler işte husus da budur. Vesselam.
Yazıldığı gibi okunması halk arasında yanlış öğrenilen kavramsal bir anlam taşımaktadır. Yazıldığı gibi okunan diller vardır, bahsettiğiniz durumun bununla pek bir alakası yoktur sevgili vatandaşım, saygılar.
Azərbaycan dilini bilən türk dilini rahat öyrənə bilər.
(Azərbaycanlıyam)
farklı bir bakış açısı sunmak isterim, Türkçe yazım ve okuma aynı ama kullanım da farklılık gösterebilir. metinde bakacağım göreceğim yazıyor ise ben oınu bakıcam görücem diye okumam. kullanıma geldiğinde farklılık olabilir. şahsi düşüncem budur efenim. başarılarınızın devamını dilerim.
Diksiyon dersi almak istiyordum, bu video ile ders almak için daha da heveslendim.
Türkçe'nin çoğu kişi tarafından (ben de dahil) fonetik veya yazıldığı gibi okunan bir dil gibi kabul edilmesinin nedeni kelimelerin büyük bir çoğunluğunu yazıldığı gibi telaffuz etseniz bile çoöu kişinin inanılmaz bir değişiklik olmadığını farketmesidir. Galiba biraz zor bir cümle kurdum)))
Türkçeye farklı dillerden gelen kelimelerde bahsedilen harfleri okurken farklılık söz konusu olabilir diye düşünüyorum. Ayrıca bazı kelimeleri dediğiniz gibi kullansak komik duruma düşebiliriz :) ör: siyasal, kimyasal, diil
8:22 welcome to silivri
Ahahahahahah
Tebrik ederim, açıklayıcı ve güzel bir anlatım olmuş 👍
Teşekkürler 🙏🏻😄
Sevgili Reşat,bir de şu var. Türk dili sondan eklemelidir ama istisnlar vardır. Misal, yabancı dillerden lûgatımıza geçen kelimeler. Örnek, Ma-mağlup, Na-mümkün, A-seksüel, A-sosyal ve Bi-çare gibi. Ancak, pekiştirme sıfatları dışında, Pes-pembe,Pes-sarı gibi. Ek bir bilgi olarak eklemek istedim🙃...
Video güzel de hocam. Kelimelerin doğru okunuşunu hangi otorite belirliyor. Ben otorite olarak bir TDK'yı bir de halkın genel telafuzunu kabul ederim. "en son, mendil, genç, ..." gibi kelimleri é vurgusu ile okuyor ise çoğunluk, bence doğrusu budur. Dil otoriteleri kendilerini güncellemelidir. Diksiyon hocalarının dayattığı telafuz bizim okuduğumuzdan daha zor ve yanlış geliyor bana. Niye kendimizi zor bir talafuza zorlayalım ki, çoğumuz benzer ve daha rahat telafuz ediyorken.
Sesli harflerin gerektiğinde şapkasını koymamak bildiğim kadarı ile yazım hatası sayılıyor. Görevi sesli harfi biraz uzatmak olan şapkalar, yerine konulduklarında da doğru ayrımı yapmış oluyoruz. Örneğin herkezin yazdığı 'aşık' kelimesi aslında 'âşık' yazılır. Şapkasız iken farklı bir anlama geliyor.
'H' ve 'K' harflerinin doğru okunuşu TDK'ya göre dediğiniz gibi 'e' seslisi ile olması gerekiyor ama çoğunluk 'a' ile yapıyor. Bence TDK kendi kuralını güncellemeli. Bu harfler 'a' seslisi ile okunduğunda daha güzel geliyor bir çok kişiye. Söz gelimi CHP için CeHePe demek, PKK için PeKeKe demek ben de dahil bir çok kişiye biraz garip geliyor. TDK'yi bile okurken TeDeKa diyorum, daha güzel. Hepimize garip geliyorsa, bence yanlış otoritelerin kuralındadır.
Rûya, hükûmet, topyekûn kelimeleri rüya, hükümet ve topyekün olarak okunuyorsa neredeyse herkez tarafından, doğrusu artık budur. TKD yerinde bir karar vermiş. Çünkü, 'çünkü' kelimesinde de olduğu gibi dil evrimleşen birşeydir. Zaman içinde gelişir, değişir. Otoritelerinde bu değişime direnmek yerine ayak uydurması gerekir. En azından ezici çoğunluğun reflekslerine.
siyaset, siyasal, kimya, kimyasal gibi kelimeleri de az önce dediğim gibi halk nasıl okuyorsa doğrusu o olmalıdır. Herkez bu kelimeleri 'ya' hecesi vurgulu okur. Diksiyon hocalarının gereksiz ısrarını hiç anlamıyorum. Kendilerini mi tatmin ediyorlar, neyin peşindeler?
ağlamak, bağırmak gibi kelimeleri ben 'a' harfini uzatarak ve de 'ı' harfini düşürerek okumuyorum. 'ğ' harfinin hakkını vererek okuyorum. Doğduğumdan beri de İstanbul'da yaşıyorum. Özellikle bir örnek vermek isterim. 'Ağaç' kelimesi, 'ğ' harfinin sadece uzatma görevi gördüğünü söyleyen, diksiyon hocaları tarafından nasıl telafuz edilir? 'Aaaç' olarak mı? Ben bu kelimeyi, 29 yıllık, bir İstanbullu olarak 'ğ' harfinde bir iniş-çıkış yaparak okuyorum. Tamda harfın adına yakışır şekilde yumuşatarak. Aynı şekilde "değer, düğün, Uğur, sağır, bağırmak" gibi kelimelerde de bir iniş-çıkış, yumuşatma efekti yapıyorum. Yani ben "saar mısın?" demiyorum "sağır mısın?" diyorum. "baarmayı kes" demedim hiç, "bağırmayı kes" dedim, öfkeli iken bile. 'eğilmek' kelimesini hiç bir zaman 'eyilmek' olarak okumadım. 'değil mi?' kelimesini çoğu zaman 'değil mi' olarak okurum (bazen de 'de mi', 'di mi' gibi okuduğumda oluyor, şakalaşırken ama) Ki doğrusunun da bu olduğuna inanıyorum. Çoğu kişi böyle diyor. Diksiyoncuların referansı nedir? Bu gibi kelimeleri benim gibi okuyan çok kişi de gözlemliyorum. Ama dediğiniz gibi 'ğ' harfinin önündeki sesliyi uzatarak okuyan da çok. TDK gibi bir otorite referans vermeden bu okumalardan birine yanlış demeyi doğru bulmuyorum. İlginç bir şekilde, diksiyon dersi veren diksiyon hocalarını da artık pek ciddiye almıyorum. Neyin yanlış olduğuna neden onlar karar veriyor? Bu otoriteyi onlara kim vermiş?
Aynı kelimelerin İstanbul içinde bile çeşitli telafuzlarını duydum. Bunlardan birini referans olarak kabul etmek mantıklı ama bu kurallara en yakın ve en çok kullanılanı olmalı. Çoğu kişinin kullandığı telafuzları, Türkçe için gösterilebilecek tek otorite olan TDK'ya referans vermeden diksiyon hocalarının yanlış demesini çok saçma buluyorum. Yoksa TDK'nın bir ses referansı var da ben mi bilmiyorum? Bilen varsa bilgilendirebilir mi beni, lütfen?
-yor ekindeki 'r' harflerini bazen telafuz ediyorum bazen de etmiyorum. Kimi zaman okuması zor oluyor. Zorla okunmadıkça da tuhaf gelmiyor bana.
'bakacğım' vb. kelimelerinin 'bakıcam' vb. olarak okunmasının bu okunuşu doğru diğerini yanlış yapmıyor. Tanıdığım büyük otorite TDK ne diyorsa ve halkın büyük çoğunluğu nasıl okuyor ise doğru bunlardır benim için. Ve yazıldığı gibi okumak da doğrudur. Bana garip gelmiyor. Çok zorlama okumadıkça!
Herhangi bir dil için diksiyonu çok çok çok düzgün okumaya bence bu kadar kasmamak lazım. Hiç bir ülkede telafuz birliği yok ki.
Dil birliği ve yabancıların yabancı dili öğrenebilmesi için dil kurumu gibi bir otoritenin şart olduğunu düşünüyorum ama bu otoritenin de değişime açık olması gerekiyor. Telafuzu zorlaştıran dayatmalar yapması çok can sıkıcı olabiliyor.
Bence Türkçe çoğunlukla yazıldığı gibi okunan bir dildir. Bazen bazı kelime ve ya ekleri kolaylık olsun diye değişik okuyoruz. İngilizce konuşanların "I wanto to .." demek yerine "I wanna .." demesi gibi.
Bunlarla beraber videodan sesli ve sessiz harflerin kalın ve ince okunabildiği gibi kimi bilgiler de öğrendim. Teşekkür ederim.
Yorum öyle uzun oldu ki yazım hatası var mı diye baştan okuyup kontrol etmek istemiyorum. Var ise özür dilerim.
Yorumumun tamamını okumaya zahmet etmiş arkadaşlara da ayriyetten teşekkür ederim.
Arkadaş üni konularındaki kurallardan bıkmış çok belli. Nasıl okunuryorsa öyle söylede, dediğin gibi dil değişiyor, 5 sene tiktokçu tayfa iş hayatına atılınca dil kurallarının ne içün bu kadar önemli olduğunu farkedeceksin.
@@Ms-ve1lx Hocam ben dil kurallarını destekliyorum. Demek istediğim değişime de açık olmalı. TikTok'u da sevmiyorum zaten en boş platformlardan biri. Benim rahatsız olduğum kendini kasan insanlar. Dil eğitimi veren kimi ahali Zeki Müren havasında diksiyon dersi veriyor. Ne gereği var.
Türk Dil Kurumunu ve halkı boşver. Trt'yi referans al.
Düzeltmeler:
Hangi otorite kelimelerin doğru okunuşunu belirliyor?
Çoğumuz benzer ve daha rahat telaffuz ediyorken niye kendimiz daha zor bir telaffuza zorlayalım ki?
herkes
TDK'ye
birçok
bir şey
otoritelerin de
çok kişide
hiçbir
veya
ayrıyeten
Ben de bize dayatılan ''İstanbul Türkçesi''ni çok doğru bulduğumu söyleyemem. Yöresel ağızlar yitirilmeden korunmalı. Yazı dilinde İstanbul Türkçesi olsa da konuşma dilinde ağız özelliği kullanmak bir kusur olarak görülmemeli bence.
Ancak size katılmadığım bir konu var. Açık ''e'' ve kapalı ''e'' sesleri birbirinden ayrılmalıdır. Mesela Azerbaycan Türkçesinde bu ikisi farklı farklı gösteriliyor diye biliyorum. Yanlışım varsa düzeltin. Ayrıca ''mendil'' sözcüğünü de her zaman kapalı ''e'' ile okurum. Açık ''e'' ile okunması yanlış geliyor. ''En'' sözcüğü için de aynı şekilde. Bunlar size yanlış geliyor ancak benim için doğru. İkilem olduğu için de değişeceğini düşünmüyorum.
Size katıldığım bir diğer konu ise ''ğ'' mevzusu. Kesinlikle katılıyorum. Bu harfin kendine has bir boğumlaması var. Hangi dilden geldiği çok da umurumda değil açıkçası. Benim bildiğim şey yıllardır o boğumlamayı kullandığım.
Öte yandan bir şey eklemek istiyorum, diksiyon ile ilgili bir soruda ağız özelliği bir kusur olarak kabul ediliyordu. Bunun kesinlikle yanlış olduğunu, ağız özelliklerinin korunması gerektiğini ve bunun için çalışmalar yapılması gerektiğini düşünüyorum. Mesela Karadenizli biri bırakalım kendi ağzıyla konuşsun, Güneydoğulu, İç Anadolulu, Trakyalı fark etmeksizin hepsinin kendi ağızlarıyla konuşması desteklensin, buna teşvik edilsin. Geçen gün denk geldiğim bir belgeselde, köydeki büyükler o yöre ağzıyla konuşurken bir çocuk muhtemelen okulda İstanbul Türkçesi dayatıldığı için artık kendi ağzını unutmuş, İstanbul Türkçesiyle konuşuyordu. Ağız özellikleri önemlidir, korunmalıdır. Böyle konuşuyorsunuz diye sizinle dalga geçen olursa da bırakın kendi bilgisizliğine üzülsün. Yazı dili olarak tek bir dil olması olabilir. Ancak konuşma dilindeki farklılıkları kusur olarak görmemeliyiz.
Bir Karadenizli olarak Türkçe bana İngilizceden daha zor geldi şuan
Çok faydalı doğru bilgiler emeğinize sağlık 👏🏻👏🏻👏🏻
Teşekkür ederim 🙏🏻
Merhaba demesi gereken yerde meraba diyen adamın da diksiyon eğitimi yakıyor
Hocam videoların devamını bekliyorum
Neden bu kadar iyisin ki? Ama neyse bu kadar iyi olmaya devam et de biz de bir şeyler öğrenelim öxöxöclxş
Çok faydası oldu..Teşekkür ederim, hocam.
4:55 çok iyi 😅😅
Selam abi, Videolarını ilgiyle izliyorum ve çok faydasını görüyorum. Bu videoya bir eleştirim olacak. Türkçe istisnaları olmasına rağmen yazıldığı gibi okunur. 29 harf var evet. insanın çıkarabileceği harf sayısı mutlaka ki çok yüksektir ama zaten alfabeye ihtiyaç duyulduğundan beri mümkün olduğunca ortak sesleri toplayıp 29 (veya dil neyi gerektiriyorsa) tane yapılıp bir standartlaşma yapılmış ki insanlar ortak şeyleri kullansın diye. "Keder" kelimesindeki iki e birbirine çok benzediği için "e" denmiş. Bütün şiveler ve okunuşlardaki ve hatta insanların okuyuşundaki şeylerden alfabe yapmaya kalkarsak zilyon tane harf olması gerekir. Verdiğin örneklerde arapçadan türkçeye aldığımız kelimeler var. Bunların okunuşlarından kaynaklanan farklar var evet.
Aynı şeyler farklı dillerden aldığımız kelimelerde de var. Hala, keder, hukümet, topyekün... yani eskiden şapka ile kullanılan harfler. Şapka hemen hemen yazışmalarımızdan kalktı ama türkçeyi anadili gibi kullananlar şapka olduğunu varsayarak okuyorlar. Çünki demek doğru değik, bugünki demek de doğru değil. Değil != diil, iğne != iine. KOnusu geçtiğinde yabancı birine anlatmam gerektiğinde şekilden şekile girmemek için ben de solundakini ~1,5 kat uzat diyorum, ama tam karşılıyor mu tabi ki değil. İngilizce kelime okunuşu videolarında harfler arasında ne kadar küçük gibi gözüken ama küçük detayları videolarında anlatıyorsun. Eminim sen de biliyorsun iine != iğne aynı değil. Günlük kullanımda, gelcen mi, gelecen mi, gelicem, yapıcam, olucak vs bunlar da doğru değil. Yetişilen ortama göre bunlar standart türkçeye veya bu türlü kullanımlara kayıyor. Bu kullanımdakiler doğru yapmaz. Bir insana öğretilecek gibi de değil. Düşünsene gelecek zaman ekini öğretirken sırf insanlar farklı ve yanlış kullanıyorlar diye 50 farklı yolu bir insana anlattığını. Veya nasıl olsa insanlar yanlış kullanıyor diye "de, da" nın hep bitişik yazılması gerektiğini.
Standart türkçe okumayı daha çok benimsemiş isanlarlar mükemmel mi konuşuyor, tabii ki hayır. Örneğin Bülent Ersoyun çok düzgün türkçe konuştuğundan bahsedilir. Ben kesinlikle katılmıyorum. Gür sesiyle türkçe olmayan kelimeleri doldurup, gereksiz kelime oranı yüksek, karşı taraftan birazdan yukarıda durmak için ürettiği bir konuşma tarzı var.
Özetlemem gerekirse; günlük yaşantısında yazma, okuma yapan insanlarda daha standart; yapmayanlar ise kendi yetiştiği tarzda veya nasıl kolayına geliyorsa kullanmaya daha çok kayıyor. Eğer bu yapmayan grubun davranışlarını yapan grubun davranışlarını yorumlamak için kullanırsak yanlık bir yaklaşım olur.
Yeni işin hayırlı olsun bu arada.
Arkadaşlar reklamda geçen “cake “uygulamasını indirdiniz mi birçok yerde geçiyor tavsiye eder misiniz¿
Hocam sizin de tavsiye ettiğiniz uygulamar felan varsa söylerseniz çok mutlu olurum şimdiden teşekkürler:)) (veya uygulamalar hakkında bilgi edinebileceğimiz bir video da çekerseniz çok iyi olur)
Yaaa evet ya benim de sürekli karşıma çıkıyor. Acaba faydalı mıdır ben de merak ediyorum.
Aleyna Ercan kimse cevap vermediğine göre biz indirelim faydalı mı bakalım en iyisi
@@salihaduran752 Aynen. Ben indirmeye gidiyorum. İndirebilirsem eğer fikrimi sizinle de paylaşacağım.🤗 Bu arada uygulama önerisi istemişsiniz ya " voscreen " adlı uygulamaya bir bakın isterseniz ☺️
@@salihaduran752 Tekrar merhabalar ben indirdim az önce ama sonra sildim.Faydalı olabilir belki ama bilmiyorum. Ben biraz karışık buldum uygulamayı. Sadece dinleme ve konuşma üzerine gibi. Çok anlayamadım. Sizim deneyimleriniz neler
Aleyna Ercan “cake” uygulamasını ben beğendim açıkcası böyle video şeklinde olduğu için telaffuzları felan duymamız iyi ve sıkıcı değil diğer uygulamalar gibi.Biraz daha konuşmaya yönelik gramer değil de benim de istediğim bu olduğu için beğendim .Önerdiğin uygulama için de ayriyeten çok teşekkür ederim :))) iyi çalışmalar diliyorum:))))
Türkçe'yi sadece türk olanlar bu kadar iyi konuşabilir. Türkçe her bir milletin aksansız bir şekilde konuşabileceği bir dil değil
Ben de kaç gündür bu konuyu düşünüyorum iyi ki çekmişsiniz videoyu❤️
Abi şive ve lisan yerine ağız kelimesini kullansan daha doğru olur
Bir de lîsan diye delaffuz etmiş doğrusu lisandır
Asıl türkçe derslerinde öğretilmesi gereken şeyler bunlarken saçma sapan şeylerin öğretiliyor olması ve bazı şeylerin yanlış öğretiliyor oluşu 😷😷
Alfa:be değil alfabe diye biliyorum
Ben Türkçeyi dizilerden öğrendim hep İstanbul türkçesine dinledim çok kolaydı , yazı okuduğu gibi değildi Bir şeyleri yazmak İsteseydim mic 🎙 kullanırdım çünkü ben Türkçe olmadım için nasıl yazıldığını bazen bilmiyorum ama sesle söyleyince yazını görüyorum diyorum yaaaa bu böyle yazılıyor ama öyle okunmuyor 😅
Alfabe kısa okunur alfaabe değil, kökeni alfa beta 'dır(yunan alfabesinin ilk iki harfi) o yüzden alfabe'yi kısa söyleriz.
Atamız, başöğretmenimiz aşağıdaki videonun 2.06'ncı anında "değil" olarak telaffuz ediyor.
ruclips.net/video/gEs5N281HYw/видео.htmlsi=xaoSkVqU-a_qHbrb
Hangi kitapları okuyup nasıl bilgi edindiğini merak ettim 😊🤗🙏
O dediğin kelimelerde mêral gibi olanlara şapka koyarsanız incelir
Türkçe zavallı bir dildir üstadım kolay gelsin
Eğer yazıldığı gibi okunsaydı “tren” ve “traktör” kelimeleri aynı şekilde telaffuz edilirdi.
Örneğin; “tiren” ve “tiraktör” veya “tıren” ve “tıraktör” şeklinde olmalı ancak böyle değil. Bir dilin fonetik olması için harf kombinasyonları dahi aynı şekilde telaffuz edilmesi lazım.
Bunlar Türkçe kökenli kelimeler değil
@@tsmiled2642Ama Türkçenin içinde
Adım Nalan. Öle kötü söyleyenler çıkıyorki adımdan utanıyorum. Şapkalarıyla yazmayı tercih ediyorum 😀
Harika bir anlatım
Genç adam sana naçizane bir öneri vereyim.Ufak telaffuz hataların dışında Türkçen müthiş dillerin mantığını çözmüşsün artık sen.Sadece iki hatanı sezdim R'leri çok bastırıyorsun ve T ile biten kelimeleri D ile bitirmeye yatkınsın.Ha birde alfabenin son hecesi kısa tutulur.
3.dk hocam İstanbul'a neden Istanbul diyorsun yanlış mı algıladım acaba
Diksiyon konusunda Gülgûn Feymanı tek geçerim.
Reklamı atlamadan izleyenler +1
Şahanesiniz 🙏🏻🍀
söylediklerin genelde doğru ama istanbul türkçesinin henüz o kadar bozulduğunu düşünmüyorum. mesela ben hiç baarmak demem. ve değil diyen de çok insan var hala. bir de abi kelimesi mesela. ilkokulda bize ağabey diye yazdırılırdı ama şuan abi diye kabullenildi sanırım. en azından uzun süredir ağabey yazan veya diyen görmedim
@caprice.t vayy kankam nerelisin
Türk dilində açıq "e" Azərbaycan dilində "ə" hərfinə uyğun gəlir :). Kədər ;)
sağol, farklı bir harf olduğunu sanıyordum.
4:33 abi Azerbaycan türkçesi oldu yaw
TeDeKe'yi biliyorum
YeKeSe derdim
Türkçe aşığıyım ben ama bunları aklımda tutamam
ka sesi türkçeye eklenmeli.
"İstanbul" kelimesinin baş harfi "İ" olarak mı okunur "I" olarak mı?
İkisi de doğru Mennan Şâhin'e göre. Ama İstanbul daha hoş geliyor kulağa sanki
Ee hani bu yeni alfabe Türkçe yazmaya en elverişli alfabe idi? Eskiden "kef" ve "kaf" harfleri varmış ayrı ayrı.. Acaba biraz fazla mı "sadeleşme" yapmışız?
5.02 de koptum gülmekten 😂😂😂
Merhaba gerçekten faydalı bir video. Ancak bir telaffuz hatanız çok rahatsız etti beni. Alfabe kelimesi söylenirken; alfağbeğ şeklinde değil, alfağbe veya alfabe şeklinde ifade edilir.
Türküm gelip Türkçe öğrendim
Tm da diyecektim “welcome to my channel” sjsjsjsjsjss
Unutmaya başladım nasıl telaffuz edilir. Unutmıya mı
Türkçe yazıldığı gibi okunan bir dildir bir kaç istisna hariç. Lütfen dilinize yakışanı yapmak yerine doğru olanı yapın.
Actually, I always hear "değil mi" as in "di me".
Abi rusça ile ilgili videon var mı ?
Çok yeni şey öğrendim bu videodan.
Hepsini unuttum o yüzden tekrar izliyorum
Yine unuttum yine izliyom
@@ocean2502 Bazıları çok da doğru bilgiler değildi. Daha doğrusu, bilgi değildi. O nedenle çok da hatırlamana gerek yok.
@caprice.t Ben ''Yanlış bilgi'' demedim. Öncelikle onu belirteyim. Tam olarak doğru bilgi olduğunu düşünmediğim bazı şeyler var çünkü videoda da hala tartışılıyor olmasına rağmen ''Doğrusu bu.'' denen bazı sözcükler vardı. Örneğin ''ğ'' harfi için söyledikleri her ne kadar İstanbul Türkçesi için bakınca doğru olduğu söylense de TDK'nin sitesinde yer alan söyleyişe göre doğru değil. Ancak videoda yanlış olduğu söyleniyor. Mesela ''düğün'' sözcüğünden bahsediliyor. Sözcüğün kökenine bakınca bazı kaynaklar ''tüg'' yani düğüm sözcüğünün kökü, bağlamak anlamında kullanılan sözcükten geldiğini söylerken bazı kaynaklar ise ''toy'' yani kutlama, şenlik anlamındaki sözcükten geldiğini söylüyor. Ve ikisinden de bakınca orada vurgulanması gereken bir ''y'' veya ''ğ'' benzeri ses var. Türkçenin ilk halinden daha da uzaklaştırılıyor anlaşılacağı üzere. İstanbul Türkçesi, Türkçenin en çok değişmiş hallerinden biri. Burada programlarda falan ne kadar o kullanılsa da Anadolu'da kullanılan ağızlar genellikle İstanbul Türkçesinden daha çok gerçek Türkçeye benziyor. Ancak büyük bir ısrarla ağız özellikleri ve ''düğün'' gibi sözcüklerin yanlış olmayan söyleyişleri bir kusur olarak görülüyor. TDK için bir kusur olmayan bu söyleyişler, söz konusu diksiyon olunca bir kusur haline getiriliyor.
Şimdi bir sözcük var örnek vereceğim. Eminim bunu düzgün açıklayabilirsem demek istediğimi anlayacaksınız. Videoda ''ağı'' olan yerlerin sadece ''a'' olarak okunmasının doğru olduğu söyleniyor. O halde ''aşağı'' sözcüğü de ''aşaa'' olarak okunur. Ancak bu, Türkçenin ilk halindekinden daha da uzaklaştırıyor sözcüğü.
Önce bir bilgi vereyim. Söylenene göre Türkçede aslında ''ş'' sesi yok. Bunun yerine ''lç'' damgası var ve bu şekilde okunuyor. Yıllarca söylene söylene de ''ş'' olarak bugünkü biçimini alıyor. Bugün kullandığımız ''alçak'' sözcüğünün en temel olmasa bile bildiğim kadarıyla daha temel hali ''alçagu'' olan hali. Alçak, aşağı. Bu iki sözcüğün kökeni aynı. Yani ''alçagu'' sözcüğü. Şimdi bakalım. Türkçede ''g'' sesi ''k'' sesine dönüşebiliyor. Şu anki haline dönüşen ilk haline göre de orada bariz bir ''gu'' yazan, yani bugün ''alçak'' sözcüğünde ''k'' sesine dönüşmüş, ''aşağı'' sözcüğünde de ''ğı'' olarak okuduğumuz biçime dönüşmüş bir söyleyiş var. Şimdi bu sözcüğü, sırf İstanbul Türkçesinde öyle okunuyor diye biz de mi gerçek halinden daha uzak okuyalım? Üstüne üstlük bir de gerçek haline, özüne ''yanlış'' mı diyelim? Kızdığım ve yanlış demesem de katılmadığım nokta buydu.
Sözün özü, İstanbul Türkçesinde bir kullanımın doğru kabul ediliyor olması, o kullanımın en doğrusu olduğu anlamına gelmiyor. Bu konuda da genellikle sadece diksiyon dersi verenler çok katı şekilde bunun doğru olduğunu vurguluyor. Çünkü onların işi İstanbul Türkçesinden geçiyor. Bu konuda diksiyon dersi vermeyen birinin İstanbul Türkçesi dışındaki kullanımlara kesin olarak ''yanlış'' demesini uygun bulmuyorum. Reşat Bey Abimizin Türkçesinin de diksiyon dersi verebilecek kadar gelişmiş olduğu. Videonun başlığında bu sözcük kullanılsa da bunun bir ders olduğu belirtilmemiş.
Kibar bir şekilde sorduğunuz için ben de uzun uzun açıklamak istedim. Bana göre ''yanlış bilgi'' değil. Gerçek Türkçeye daha uzak olduğu için, kullanımına bir şey demesem de sadece o kullanımın doğru olduğunun söylenmesini uygun bulmadığım için belirttim sadece.
abi sapkali harfleri neden kullanmiyoruz mesela perde derdek perdè gibi bisey kullanmiyoruz daha kolaylasmaz miydi?
@@wyddenn bilmiom tam ne oldugunu da bizde azerbaycan turkleri gibi ə kullansak iyi olmaz mi é yerine
@@wyddenn bilmiyorum iste sadece olmaz mı dedim şey mi olur "pərde"?
O yüzden Azerbaycancıda ə harf var ... ben > dən telaffuz ediler açık E
He harfini Haş ve K harfini KA şeklinde okumak daha çok hoşuma gidiyor benim ya niye öyle cosmfowmcokdvp
Yazıldığı gibi okunan dil var mı peki bu durumda?
Fince var yanlış bilmiyorsam
Var...romence🇷🇴
Korece ve Japonca var
hocam peki olacağım-olucam mı olur yoksa olacam mı olur
olucaam diye okunur
Keşke sınavdan önce atsaydın vidyoyu
Bu videonun 2 cisi 3uncusu 4cusu gelsin 👍💯
Hakikâten yanıt vermem gerekli çok şey var ama hepsini yazmamın çok vakit alacağını biliyorum, yazmaya da üşeniyorum açıkça söyleyecek olursam. Ama şunu söyleyebilirim ki bu konuda bilgiliyim. Verdiğiniz "diil mi/di mi" gibi istisnalar hoş görülmeyen sokak konuşmalarıdır, hele ki sonuncusu. Benim de bazan kullandığım doğru ama bu okunuşun doğru olduğunu yani yazıldığı gibi okunmayan bir dil olmadığını göstermez Türkçe'nin. Türkçe ile Türkiye Türkçesi bir değildir, Türkiye Türkçesi ile de İstanbul Türkçesi bir değildir. Dil kurslarının ve TRT'nin dayatmaları ki evet bu bir dayatmadır, Türkçe'nin yazıldığı gibi okunmadığını göstermez. Önce "R" harfini söyleyeyim: Ben her zaman 2. tek/çok olan şahıs dışında -yor çekiminde r'yi söylerim, bu sesi çıkarmamak sonradan ortaya çıkan bir şeydir, eğer ki TRT'nin geçmişteki röportajlarını izlerseniz günlük hayatta"r"leri ne kadar düzgün sesleyen kişilerin olduğunu anlarsınız. Zeki Müren'e de bakın. O hecede r'yi söylemek alışkın olmayınca vurgu kaymasına sebep olduğu için garip gelir ki ben de zorlanıyorum ama düzeltmeye çabalıyorum. Türkiye Türkçesi'ni İstanbul Türkçesinden yola çıkarak yazıldığı gibi okunmayan bir dil olarak duyurmak bağlama hatasıdır çünkü İstanbul Türkçesi Türkiye Türkçesinin yazı dili ortaklığıdır, konuşma değil. Açık ve kapalı e'den bahsettiniz. Kederde bahsettiğiniz kapalı e, kapalı e değildi. Türkiye Türkçesinde açık ve kapalı e'lerin çoğu ara bir sese dönmüştür, İngilizce'de bed'deki e. Kapalı e ise make, take sözlerindeki e idir. Açık e ise "bad"deki sestir. Ses abecesine vuracak olursak; take [teɪk], bed [bɛd], bad [bæd] olarak gösteririm. Değil sözünde ilk hecede kapalı e olduğu için ardında da i geldiği için e/i ikiliği denen bir olgunun olması çok normâldir. Kısaca söylemek gerekliyse kapalı e'lerin bazan i bazan da e'ye dönmesidir ve bu yazıya da iletilir kimi zaman. Verebileceğim en iyi örnek él sözüdür. Bu söz üç farklı yerde karşımıza çıkar, Rumeli, Ankara ili. Élçi gibi. Buradaki ara ses e/i ikiliğine yol açar ve sözün içindeki kapalı e'nin i ya da orta e'ye dönmesini sağlar. Misâl, vermek sözünü biz orta e ile söyleriz ama aslı kapalı e ile vérmek şeklindedir. Bu yüzden pek çok eski yazıda virmek şeklinde görebiliriz. Bu Türkçenin yazıldığı gibi okunmadığını göstermez, her iki türlü de doğrudur, Türkiye Türkçesi içinse bazan bu kâide bozulur ama "fonetik" denen neredeyse hiçbir dil tamamen yazıldığı gibi okunmaz. Belki her sesli harfin 5-6 tane aksanının olduğu adını hatırlamadığım doğu asya dili bunun tek istisnası olabilir. 😄 Gelecek, görecek sözlerine bakalım bir de. Önce ek: -AcAk eki oyuncaktaki -cAk ekinden türemiştir yani ara ses olan e sonradan araya kaynamıştır ve Türkiye Türkçesinde küçük ünlü uyumu adlı çok mühim bir kâide vardır, bundan ötürü -sâdece bu örnekler için diyorum- a'dan sonra gelen ses ı'ya, ö'den sonra gelen ses dilin parçası olarak ü'ye çevrilmek istenir, ortada bir ses armonisi vardır çünkü. Görücek demek görecek demeye göre daha Türkçedir. Bu pek çok dediğiniz diğer problem gibi TDK kaynaklı bir problemdir. Nasıl ki görcem diyoruz diye göreceğim demek yanlış olmuyor ya da yazıldığı gibi okunmaya engel değil, değil demek, çünkü demek de aynı şekildedir çünkü bunlar hatalı söyleyişler değildir. Göreceğim demek yanlış değildir, görüceğim demek dilin doğasına uymaktır sâdece. Çünkü de yine ilk hecedeki ü sonraki hecede ünlü yuvarlaklaşmasına yol açmıştır, hata değildir. Hâlâ'yı hiçbir zaman hala yazmam, haladan anlayacağım tek şey amcamın karısıdır. (Hatamı yeni fark ettim. 😂 Ama lâik bir ülkedeyiz.) Bu bir yazım hatasıdır, isteğe bağlı bir seçenek değildir. Bir yanlışın yayılgın olması onu doğru kılmaz. L'ler dediniz. Kalın ve ince k/g seslerine şapka koyan TDK l'ler için anlaşılır diye düzeltme işâreti koymama yoluna gitmiştir ama bu yanlış bir karardır ve ben dâhil diliyle alâkası olan pek çok kişinin l'lere şapka koduğunu ve konması gerekli olduğunu düşündüğünü görüyorum. Türkçenin geçmişinde çoğu zaman abecesi tüm sesleri karşılardı. Nedense bu ayrımları son abecede tam oturtmadılar. Türkçe dediğiniz için Türkçeyi ele alıyorum: Azerbaycan Türkçesinde iki e sesi vardır: açık ve kapalı e. Bu sesler farklı gösterilir böylece Türkçede gösterilmeyen mən(zamir)/men(leke) ayrımını orada görürüz ancak onlar da düzeltme işâretini kullanmazlar. Ğ sesine ise sâhiptirler ve hece başında da olur, peyğəmbər gibi. İstanbul Türkçesiyle karşılaştırma hatasına düştünüz yine ancak bağırmanın baarmak diye okunduğuna kesinkes karşı çıkıyorum. Kısacası Türkçe fonetik bir dildir ve istersek bunu gösterebiliriz ama Latin Abecesine geçişteki eksikliklerimiz gün yüzüne vursa da bu Türkçenin yazıldığı gibi okunmaya müsait olmadığını göstermez. Yüzde doksanına yakını yazıldığı gibi okunan bir dili fonetik kabûl etmemek İngilizce'yle Türkçeyi aynı kulvara sokmaktır. Meselâ sizin İstanbul'a Istambul demeniz yani ı ile okumanız tamamen TRT ve dil kurslarının dayatmasıdır. Türkçeye geçen başında çift ses olan yabancı sözlere i eklemek yayılmış bir gelenektir. Station-istasyon, stan poli-İstanbul, scala, iskele gibi. B'den önce m dönüşümü ise ses olayları ile ilgili bir durumdur, yazıldığı gibi okunmamayı göstermez çünkü sözün kökünde yan yana gelmişse bu ikili her vakit mb diye okunur. Canbaz-cambaz, pançşanba-perşembe, saklanmaç-saklammaç-saklambaç gibi. Bu Almancada eu her zaman oy diye okunduğu hâlde oy diye yazılmadığı için onun yazıldığı gibi okunmadığını iddia etmek gibidir.
Size kesinlikle katılıyorum. Esasen ben de yukarılarda yer alan yorumumda aynı şeyleri söyledim. Bu konuda bilgili olduğunuz çok açık. Lakin berbat bir Türkçe niz var. Allah aşkına şu yazdıklarına bir bakar mısın? Maddi hataları geçiyorum, bir tane eli yüzü düzgün cümle yok. Abi Türkçe cümle kurmak bu kadar zor mu? Nerelerde okudunuz, kimler okuttu sizi böyle bilemiyorum ki! Yazık, çok yazık
@@MYldrm Cümlelerimde klavyenin düzeltmesi ve dikkatsizlikten arada kaçan bir iki kelime dışında problem görmüyorum. "Türkçenin" kesme işareti olmaz, biliyorum, bir iki hata daha var, onun dışında cümlelerimin gâyet düzgün olduğunu düşünüyorum ki öyleler.
@@unpiccolocuore İyi bakalım. Böyle devam et. Seni amcanın kocasına havale ediyorum. Ahh ahh! Elimde bir yetki olsa hepinizi toplar, yallah ilkokula derdim. Neyse seni amcanın kocasına havale ediyorum. Yolun açık olsun.
@@MYldrm Eğer varsa ben sizi amcanızın "kocasına" havale ediyorum, tam bir komedisiniz, düşünüp kontrôl etmeden yazdığım iki cümleden Türkçeme sallıyorsunuz ki cümlelerim gâyet yerinde ve anlanabilir. Ben bir yazar ve şairim, Türkçeyi de iyi kullanırım, imlâ kâidelerini de Türkçenin geçmişini de cümlelerin anlanır olmasını sağlamayı da iyi bilirim. Kimsenin olmayan bozuk cümlelerimi hor görmesine ihtiyacım yok. Ya da boş verin, ben hiç yanıt yazmadım sayın. Sizin gibi insanlarla işim yok, kendimi biliyorum, o bana yetiyor. Sizin yorumunuzu da okuyup gülmüştüm zaten, ağabey yerine abi yazan bir insan bana Türkçe dersi veriyor, hadi oradan. Sürdüğünüz keder örneğinin yanlışlığını anlamak isterseniz de biraz Fransızca öğrenin, o vakit, o "e"ler "r"den ötürü mü farklı söyleniyor yoksa orada istenirse kapalı e de kullanılabilir mi görürsünüz. Ya da daha kolayı; idi, imiş, ise sözlerindeki i- fiilinin nereden geldiğine ve neden değiştiğine bakın, fikriniz doğru mu yanlış mı kendiniz görün.
@@unpiccolocuore Ahhh ahh! Cevap versem mi diye epeyi düşündüm ve sonunda cevap vermeye karar verdim. Bak güzel abiciğim, şairim, yazarım! Gerçekten Türkçeniz çok perişan. Adeta yerlerde sürünüyor. Hala saçma sapan, anlamsız cümleler kuruyorsun. Hadi ilk yazdıkların kontrolsüz ve öylesine alelacele yazılmış şeylerdi diyelim. Abi bu son yazdıklarına bari biraz özen gösterseydin ya. Aslında, kuvvetle muhtemel, son derece dikkatli ve kontrollü yazdın ama ortaya gene bir facia çıktı. Neden? Çünkü bomboşsunuz, yok bir şey, tınnn. Mesela "kimsenin olmayan bozuk cümlelerimi hor görmesine ihtiyacım yok" ne demek abi? El insaf! Allah aşkına elini vicdanına koy ve bu cümlenin kepazeliğini kabul et. Sadece bu mu? Tabi ki değil. Bu sadece bir örnek. Öyle yok efendim ben yazarım, ben şairim demekle olmuyor bu işler. Bari onu söylemeseydin. Adama gülerler, gülerler. Amacım kimseyi kırmak, gücendirmek veya hor görmek değil, bilakis eğrileri düzeltmek, yatıkları doğrultmak ve en nihayetinde insanların ziyamdan istifade etmesini sağlamaktır. Ne yapayım elimde değil, senin gibi insanlarla işim olmaz deyip kesip atamıyorum. Ve son olarak, lütfen yazarım, şairim deme! Ve sakın yazma!
7:50 hay ağzın bal yesin ya
Aksine Latin alfabesine geçiş ile dil fonetiğini büyük ölçüde kaybetmiştir.
Aslında ğ, yordaki r yi ve videonun sonunda çekim yaparken yaptığın okunuşlar doğru değil galatı meşru ama dilin bir kurum tarafından şekillenmesi de ne kadar doğru bilmiyorum. Sonuçta dil canlı ve değişiyor, insanlar nasıl konuşuyorsa dil odur.
Ayrıca Türkçe'de -sal, -sel diye bir ek de yok son 50-100 yıl gibi bir süreçte görülen bir şey.
M vurgularınızda sorun var, r ve z’lerde de var
Şapkalı örneklerin çoğu arapçadan geçmiştir tahminimce
Verdiğin çoğu kelime yabancı kökenli. Türkçenin fonetik olup olmadığını öğrenmek için sokağa bakmak yerine TRT spikerlerine baksanız yeter. Bölgesel ağızları türkçeye dahil edeceksek dilbilgisi kurallarını bile değiştirmemiz lazım. Örnek verecek olursak, Isparta’nın bazı ilçelerinde “ bilmiyor musun” demek yerine “bilmon mu” kullanılır. İstanbul’da konuşulan türkçe bozuluyor olabilir. O bozulmalar dilin kurallarını değiştirmez. “Siyasal” kelimesinde halkın yanlışını düzeltip diğer kelimelerde halkın telaffuzunu doğru kabul etmek ne kadar mantıklı? ( Bu arada “Istanbul” yanlış bir kullanımdır. “İstanbul” şeklinde kullanmanız gerekir. Şimdiden düzeltelim de ileride halk “ı” yı kullanıyor doğrusu “Istanbul” demeyin.)
Hocam all faa bee değil, alfabe hızlı söylenir. Diksiyon kuralı.
Peki isimlerde bu şapka konusu geçerli mi?
Özel isimler istisnadır :)
Benim kuzenim bıdık emoşum çünkü ye çunku diyor jdndmdm
Türkçe yazıldığı gibi okunur ama konuşulmaz diyebilir miyiz?
hayır yazıldığı gibi okunmaz
basarılı
E nin yerine Ə deyende azerbaycan diline cevrilir
13:23
Türkçeyi bilmiyorum
spiker kelimesini yanlış telaffuz ediyorsun. i’yi uzatman lazım, ingilizceden geçtiği için 😊
Sağır mısın saar mısın diye telaffuz edilmez, sağar mısın ile benzeşmeyi engellemek için
Bağırmak, değil falan of çok karışık
O zaman "İstanbul Türkçesinde" Ağa = Aaa
"İstanbul Türkçesinde" Ağ = Aa
Bir İstanbulludan düzgün telaffuz duymak konusunda eskiler kadar iyimser olmayabilirim. Ama durumun bu kadar kötü olduğunu sanmam.
Bu ikisinin ayırd edilebileceğini gerçekten düşünebiliyor musunuz. Yani "Aaa" diye bir sözcük var, bir de "Aa" diye bir sözcük var.
Bu durumda mıyız?
"Çağ" yerine "çaa" mı diyorsunuz .. (öyle ise kendi adınıza konuşun, zira bütün İstanbullular Çinli değil)
"Çaa" yok bizde.
Bir de şu var ki Türkçe iki ayrı sesliyi yan yana getirmez. Buna direnir. Boğa sizce "Booa" mı okunuyor?
"O" yu uzatmadığımız gibi küçük bir duraksama veya çatallaşma şeklinde bile olsa "o" ile "a" arasında bir sessizin varlığını hissettiriyoruz bence. Hissettirmemek zaten Türkçenin anayasasına aykırı olur.
Ya da şöyle düşünelim "Soğan" tek heceli mi yoksa iki heceli mi? (soan ??)
(Tevekkeli değil gençlik "şuan" diye bir sözcük var zannediyor..)
Türkçede sistematik olan her şeye sistematik bir biçimde karşı çıkılıyor.
Bir "kapalı e" 'yi her seferinde aynı frekansta çıkartabildiğinizi garanti edebiliyor musunuz?
Bizim ses tonlarımız da farklı.. o zaman belki seksen milyon değişik "e" var..
Dil tabi ki her şeyi kategorize eder. İki benzeyen sesi de "e" olarak gruplar. Bu dilin normal işlevidir, bir anomali veya "irregularity" değildir.
Bence TDK artık Türkçenin güzel sesini duymalı ve "anayasa" tabir ettiğim yapısını içine sindirmeli.
Kuantum sözcüğünü de "kuğantum" olarak yazmalıyız. Biraz önce kullandığım "gruplamak" sözcüğünü de "guruplamak" olarak yazmamız gerekir. "Kuğantum" 'da yumuşak g vardır zira "u" ve "a" Türk ağzında başka türlü bir araya gelmez.
Video bitene kadar şaka şaka demesini bekledim.
Her şey güzel de artık olgunlaşın yahu...şu "arkadaşlar" lafsını kullanmayın...ahhh okan bayüngen soktun şu saçma lafı milletin aklına...
Grüße Mustafa Kuruel