Orhan Kemal'in Hayatı ve Eserleri

Поделиться
HTML-код
  • Опубликовано: 7 ноя 2024

Комментарии • 17

  • @MorKelebek2904
    @MorKelebek2904 3 года назад +3

    Turhan Bey babam on gün önce covid yüzünden vefat etti...Kafamı dağıtmak için yine buradayım...Ne güzel anlatmışsınız iyi ki varsınız...

    • @turhanyildirim
      @turhanyildirim  3 года назад +3

      Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun. Pandeminin başlarında hastalık nedenli teyzemi kaybettim. Acınız çok büyük tabii ki ama en azından yaşadıklarınızı tahmin edebiliyorum. Sizler de iyi ki varsınız.

  • @erensenses429
    @erensenses429 3 года назад +4

    Bu ne güzellik bu ne hoş anlatım.

    • @turhanyildirim
      @turhanyildirim  3 года назад

      Güzel sözleriniz için çok teşekkür ederim.

  • @ffatma1
    @ffatma1 2 года назад +2

    Ya gerçekten çok güzel bir video emeğe sağlık

    • @turhanyildirim
      @turhanyildirim  2 года назад

      Videoyu izlediğiniz için ben teşekkür ederim.

  • @IXSerif
    @IXSerif 2 года назад +4

    hayati fakirlikle, ekmek aramakla geçti ama topluma uzak bir zengin olmayı istemezdi.

  • @Benkapitalizmekarsiyim
    @Benkapitalizmekarsiyim 3 года назад +2

    Orhan Kemal’i sadece köy romancısı olarak görmek ülkenin gerçeklerinden ne kadar uzaklaştığımızın göstergesidir

    • @turhanyildirim
      @turhanyildirim  3 года назад

      Orhan Kemal başta olmak üzere edebiyatımız içinde yer alan bazı özel yazarlarımızı salt toplumcu gerçekçi kanonun içinde görmemek lazım. Orhan Kemal özellikle bu akımın dışında da pek çok eser verdi. Söylediklerinize katılıyorum.

  • @alibaz3218
    @alibaz3218 3 года назад +2

    Video için çok teşekkür ederim, yine çok yararlandığım bir video oldu. Otobiyografik romanlarda 'bir filiz vardı' kitabı da dahil edilebilir mi acaba? Bu kitabın da hayatından bir kesiti anlattığına dair bir şeyler duymuştum.

    • @turhanyildirim
      @turhanyildirim  3 года назад

      Bildiğim kadarıyla belirttiğiniz eserde otobiyografik unsurlar yok diye biliyorum. Güzel sözleriniz için ayrıca teşekkür ederim.

  • @user-si9fq1wl4c
    @user-si9fq1wl4c 10 месяцев назад +1

    Merhabalar, Orhan Kemal'in yapıtıyla aynı ismi taşıyan "Önce Ekmek" isimli hikayesini durum hikayesi mi yoksa olay hikayesi mi olarak değerlendirmeliyiz? Kendisi toplumcu gerçekçi bir yazar ve olay ağırlıklı yazıyor bilgim dahilinde ancak arada kaldım, yardımcı olabilir misiniz?

    • @user-si9fq1wl4c
      @user-si9fq1wl4c 10 месяцев назад

      Hikaye aşağıda verilmiştir.
      Ayten tavanda yanan ufacık ampulün ışığında sırtüstü uzanmıştı sedire. Elinde günlük bir gazetenin haftadan haftaya verdiği eklerden biri. Görmeden bakıyordu. Oysa neler yoktu ekin o sayfasında genç kız kalplerini hoplatacak. Eldivenlerden söz ediyordu ek. Kumaş, yün, saten, podanj, desenli, desensiz. On beş liradan yetmiş beş liraya kadar. Sonra pudriyerler. Gümüş, sarı maden. Yetmiş beş liradan üç yüz liraya kadar. Bilezik, tarak, çeşitli kolyeler, gece ayakkabıları, botlar, çantalar.. Sonra gece elbiseleri, şapkalar, boneler, orlon, yün, naylon kazak, bluzlar, tuvalet makyaj takımları, vazolar, şekerlikler, seramikler..
      Elindeydi ek, bakıyordu görmüyordu. Artık ne olursa olsun okula bir tekme, çalışacaktı.
      Az sonra kimbilir hangi İstanbul meyhanesinden fitil gibi sarhoş dönecekti babası. Açacaktı ağzını yumacaktı gözünü..
      “Bıktım usandım sizden Hanım. İşler akıntıya gitti kazanamıyorum diyorum, anlamıyor musunuz.. Maksadınız beni öldürmek mi.. Ben ölünce çalışmaya köpek gibi razı olmayacak mısınız.. Sen de çalış. Kızın da çalışsın. Deyin ki öldüm yahu..”
      Bir zamanlar ilkokula kuş cıvıltılarını anımsatarak gidip geldiği mahalle arkadaşlarından çoğu gibi o da artık veda etmeliydi ortaokula. Ortaokula, ardından gelecek liseye, üniversiteye, doktorluğa. Yarı aç yarı tok, birbirini kesen sokaklarla dolmuşların otobüslerin vızır vızır gelip geçtiği caddeleri yürüyerek, beş parasız ama hiçbir şeye imrenmeden gidip gelişlere bir son demeliydi artık.
      İlkokuldan sonra öğrenime sırt dönüp ekmek ardında koşan arkadaşları gibi o da trikolarda çalışacaktı. Annesi kaç kez iki gözü iki çeşme:
      “Aman yavrum, bakma sen babana. Oku, yeteneğin de var bırakma okulunu,” demişti.
      Elindeki eki attı.
      Babası hiç olmazsa annesinin çamaşıra, temizliğe falan gitmesini istiyordu. Gecelerce dinlemişti kavgalarını, gözyaşları içinde..
      “Babanın savcı olduğu zamanlar tarihe karıştı Hanım.
      “Bağırma, komşulardan utan. Ele güne karşı rezil olduğumuz yeter!”
      “Artık rezalet de, vezaret de vız gelir bana!”
      “Bana gelmez. Kızımız var. Çocuğunun geleceğini düşün.!”
      Beni düşündüler mi.. Benim geleceğimi düşündüler mi.. On beşimde yoktum boynuma işporta takılıp sokaklara salıverildiğimde. Benim canım yok muydu.. Ben insan değil miydim.. Ben okumak istemiyor muydum.. Okuyan, meslek sahibi olan arkadaşlarıma hala içim yanarak bakmam mı.. Kim acıdı bana, kim çekti nazımı..”
      “Neden evlendin, neden çocuk yaptın?”
      “Pencerede yolumu gözlemesen..Romanlarımın arasına aşk mektupları koymasan..”
      Susss!”
      “Ne var gene komşular mı?”
      “Hayır, kız uyanıktır duyar..”
      “Duysun, duysun be! Neyimeydi benim evlenmek. Hem de koskoca savcı kızıyla.. Çalışan bir kadın yeter de artardı bana. Birbirimize yük olmadan..”
      “Evet, öylesi daha iyiymiş ama geçti.”
      Geçtiyse.. Zararın neresinden dönülürse kardır. Madem kızının okumasını istiyorsun.. Çamaşıra git, aşçılığa git.. Beni düşünme, kızını düşün..”
      Yorganın altında sıcak gözyaşları dökerek gecelerce dinlemişti. Dışarda karlar savrulur, acı rüzgar kendini yerden yere çalar.. Sonra baharlar gelir.. Evde gecelerce süren bu atışma değişmezdi. Annesi sızılı, kalbi pır pır, gözlerinden kara kara gölgeler uçuşan dermansız kadın, nasıl giderdi el kapılarının çamaşırına, yemeğine, söküğüne dikiğine..
      Kirası aylarca ödenmeyen evin sokak kapısı çalındı. Ayten anladı. Fırladı sedirden koştu kapıyı açtı. Babasıydı. Şarap kızılı vurmuş ablak, koskocaman yüzüyle öfkeli girdi içeri. Bakmadı bile yüzüne kızının.
      Çalışsınlardı efendim. Meyhanedeki emekli haksız mıydı..
      “Baktım işler gitti akıntıya. Emeklilik maaşı yetmiyor. Oğlanla kızı seferber ettim. Şimdi ikisi de işte. Evimize refah geldi, refah..” demişti.
      Sonra da eklemişti:
      “Önce ekmek..”
      Altları delinmiş, sarısını atmış, kat kat pençeli pabuçlarını çıkardı. Ağır ağır çıktı merdiveni..
      “Önce ekmek.. Sonra başkası.. Okumak, meslek sahibi olmak.. Evet ama neyle? Önce ekmek, sonra her şey.. Bir bu kadar daha yaşayacak değilim. Bana ne kızımın ben öldükten sonraki doktorluğundan.. Kendi gibi bir doktorla ya da eczacıyla evlenir..”
      Az önce Ayten’in uzandığı sedire kendini bıraktı.
      Ayten çok eskilerde olduğu gibi geldi, babasının dizine oturdu. Kolunu boynuna attı. Babası bir şeyler sezmiş gibiydi. Okşadı kızının gür kumral saçlı başını. Yolda hanımı için düşündüğü çok ağır şeyleri unutuverdi. Oysa gene pek çok gecelerde olduğunca sövüp sayacaktı. En çok da hanımının savcı babasını karıştıracaktı..

  • @magictime1603
    @magictime1603 2 месяца назад

    Murtaza isimli kitabını beğenmemiştim.