DERS NOTLARI • Yüksek düşünce ve sanatın popüler biçimi olmaz. • “Akraba ruhlar uzaktan merhabalaşırlar.” - Goethe • “Benim yazılarım yavaş okunmak içindir.” - Wittgenstein • Düşüncelerimi ortak zekâ seviyesini incitmeyecek düzeyde ayarlamaya çalışıyorum. • Kutsal metnin verdiği cezaları kelime oyunlarıyla değiştirdiğinizde, insanların din hakkındaki algısını yumuşatmış oluyorsunuz. Ama yalan söylüyorsunuz. Hem kendinizi hem başkalarını aldatıyorsunuz. • Özgürlüğü kendi çağımızda, ilk defa biz düşünüyormuşuz gibi yeniden düşünmek zorundayız. • Aksiyom: Yaşamın bir anlamı yoktur, kendinden gayrı. (Yaşamın bir anlamı var mıdır sorusu, yaşamın bir amacı var mıdır sorusuyla aynıdır. Anlam amaçta ortaya çıkar. Her verdiğiniz amacın da bir amacı vardır. İlkel bilinç bu “amaç” sorularının cevaplanabileceğini varsayar ve kolayca doyuma ulaşır.) 1- İçinde yaşadığımız doğa 2- İçinde yaşadığımız toplum • “Coğrafya kaderdir.” İbn-i Haldun’a ait bir söz olmamakla birlikte yanlıştır. • Yahudilik belli bir tarihin içinde yaşamak demektir. Müslümanlık için de böyledir. Şiilik tarihte yaşamak, ezeli ve ebedi bir yas içinde yaşamak demektir. • Ali Şeriati insanın dört zindanından şöyle söz eder; 1- Doğa(insan bilim ve akılla doğanın zindanından kurtulabilir) 2- Tarih 3- Coğrafya 4- Nefs (Ali Şeriati’ye göre bu zindandan ancak dinle(dış bir destekle) kurtulabilir.) • Dindar bilinç insanın nerden gelip nereye gittiğini bildiğini iddia eder. • Kulluk kelimesi kölelikle aynıdır. Tanrıya kulluk etmek, tanrıya kölelik etmek demektir. Bu, bile isteye özgürlükten vazgeçmek demektir. Tanrıya kulluğu seçtiğini söylediğin anda ortada gerçek manada bir istenç yoktur. Tanrıya kulluk etmek sizin özgür seçiminizin ürünü değil, tarih ve coğrafyaya tutsaklığınızın ürünüdür. (İran’da doğsan Şii, Suudi Arabistan’da Selefi ilh.) • İnsan özgür olarak doğmaz. Biz her zaman bir mekânın ve bir zamanın içerisinde gözlerimizi açarız. Bir ailenin içerisinde doğarız ve onlar tarafından bütün yaşamımız domine edilir. Belli bir coğrafyanın ve belli bir tarihin içerisinde, o coğrafya ve tarihin amacını yükleniyoruz. O nedenle burada ancak öznel bir yaşamdan söz edilebilir. • “Eğer aslanlar konuşuyor olsaydı bile biz onları anlayamazdık.” - Wittgenstein • Bireyin yaşamının anlamı olmaz, birey hep bir toplum içinde varolur. • Yaşamın kendinde bir anlamı yoktur, bu yaşama anlam daima yaşayanlar tarafından yüklenmek zorundadır. • Hiçbir din zaman ve uzamadan bağımsız, evrensel ve tümel bir anlam ve amaç teklif etmiyor diyebilir miyiz? • Evrim meselesini dindar bilincin anlayamayışının nedeni, doğanın tarihini kabul etmemesidir. (Tanrı ol der ve oluverir. Burada “süreç ve mekanizma” dindar bilince göre tanrısallığın ihlalidir.) • İnsanın başarıları dindar bilinç tarafından, tevarüs edilmiş anlamların yıpratılması olarak algılanır. Gerçekten öyledir. Bilim ilerledikçe cin ve şeytanlara gerek kalmaz. Dinin en temel sermayesi belirsizliktir. Din belirsizliği korkuyla yönlendirir. • Düşünmek daima düşünülmüş olanı düşünmektir. Daima düşünülmemiş olan var mı? Ona rastlamak umududur. • Tarihten ve coğrafyadan bağımsız yasa (suç ve ceza) olur mu? • Nesebi (soy bağlılığı) dikkate almadığınız takdirde zinanın suç olmasını anlayamazsınız. Nesebe bakış değiştiğinde zinaya bakış da değişecektir. • Araplarda hırsızlığa el kesme cezası verilmesinin anlamı “bu adam kendisine ait olanı koruyamayacak durumdadır, her türlü saldırıyı hak edebilecek durumdadır.” şeklinde bir itibar kaybına uğratılmasıdır. • Suçu var eden özellikler tarihe ve coğrafyaya bağlıysa herhangi bir evrensellikten söz edemeyiz. Burada yerellik söz konudur. Bu hukuk ussal ve kavramsal değil, imgesel ve tikeldir. Yasayı, uyguladığınız insan sayısını artırarak evrensel kılamazsınız. Yaşamın gerçekliği buradaki yerellik ve tikelliğin devam ettiğini gösteriyor. • Kölelik ve cariyelik hukuku tarihin ve coğrafyanın getirdiği bir yükse, hiçbir evrensel öz taşımıyorsa onu yıkmaya değer mi? Hayır! Evrensel/ussal olmayan yasalar kendiliğinden yıkılır. • Siyaset daima tarihin ve coğrafyanın belirlenimleri üzerinden simgelere oynar. Bu simgeler çoğu zaman işe yarar. Siyasi başarıların güzel, iyi, doğru olması gerekmez, yararlı olması (amaca götürüyor olması) yeterlidir. Siyasal mekanik belli bir yarar ilkesi üzerinden çalışır. • Reel politikte strateji olmaz, taktik olur. Strateji daha uzun süreli taktik anlamına gelir. • Kölelik ekonomik olarak iş gücü teminidir. Bununla lekelenmemiş hiçbir ulus ve din yoktur. Varolan dinlerin tamamı bu müesseseleri kabul etmiş, hukuk ve ahlakını buna göre tayin etmiştir. Öneri Eser: • Ali Şeriati - İnsanın Dört Zindanı
Sizinle aynı döneme denk gelmek ne muazzam, Dücane bin Selehattin mi derler, İbn-i Selehattin mi derler ya da Dücavorres mi bilmem yüzyıllar sonra ama her videoyla tarihe kaydınızı düşüyorsunuz. Sağlıcakla kalın hocam 🙏
45 yaşındayım ilkokul mezunuyum lakin son 4 /5 yıldır sizleri dinliyorum akademiye gitmeden bir fakülteye gitmeden tamamen benim dunya görüşüme bir mum tutan bir öğretmen bir yol gostericisiniz ve bu eğitime sınava girmeden katılıyorum iyiki sizin ile aynı bir sezonu yaşıyorum Allaha şükür çok teşekürler hocam dücane hayata bakışıma yeni bir yön veriyorsunuz bende sizin gibi kız çocuk babasıyım o yöndende benzer bir yön buluyorum sizle.. çocuklara da söylüyor ve öğütüyorum hep beraber takipteyiz ..özellikle şahsıma birçok pencere açtınız teşekürler....
Hocam bütün konuları çokta güzel ve anlamlı anlatıyorsunuz ve öğrenmeye tutuklu olanlar için bence hiçte karışık değildir. Düşüne düşüne konuşmak böyle ağır konuları ve refreslerden addres verip ve örnekleri anlatıp ve geçmişte bütün çağların içinde felsefe yapma, okuyup anlaya bilenler için çok değerlidir ... benim ana dilim azarı türk ve farsça olmasına rağmen, bütün terimleri ve sözcükleri ve bazı arapça terimleri anlıyorum. sizi dinleyen arkadaşlarda en azından bu konuda, seçtiği ve dinlediği konunu ve kimden dinlediği, özgürlüğü vardır. Hocam "Biz" isteyenleriz ve her zaman sızı dinlemek istiyoruz. Bizleri düşündüğùnuz için Teşekkür ederiz.
Yavaş ve defalarca dinlenecek dersler. RUclips da bundan 5 yıl önce keşfetmiştim hocayı o gün bu gündür defalarca dinlerim katıldığı programları. Emeğinize sağlık.
“Yaşamın anlamı nedir ? “ sorusuna şimdiye kadar söylenmiş en iyi söz ! “Yaşamın kendinde bir anlamı yoktur. Bu yaşama anlam daima yüklenmek zorundadır” Dücane Cündioğlu.
Ben hızınızdan memnunum. Düşüne düşüne, özümseye özümseye, tadını çıkara çıkara dinlemek ve izlemek çok güzel 🙏 Sizin duraklamalarınız vs. boş değil. Onlar da çok kıymetli ve onlar da bişeyler anlatıyor.
Hiç bir "gerekçelendirme" yi savunmaya ihtiyaç duymadan, konuşma hızınız ve ifadelerinizi temellendirme tarzınız dan büyük keyif alarak izliyorum...kavram ve argümanların zihnimizde dolaşmasına izin vermek, işitsel dinletilerinizin de, görsel yayınlarınızın da hakkı olmalı...Emekleriniz için teşekkürler Dücane hocam 😍
Herkes 'hocam düşündüğüm soruların cevabını sizde buluyorum' gibi cümleler kurmuş;kimse de kendine 'düşünemediğimiz' soruları da cevaplıyorsunuz diyememiş! Önemli de değil.. Sevgiler.. Teşekkürler kıymetli hocam.
İstanbuldan Erzincana yolculuk esnasında dinliyorum hocam sizi dağların arasında bazen senkronize olamasam da zevkle dinledim... Yol boyunca bi türküler-deyişleri ve bi de sizi dinledim. Teşekkür ederim hocam mesafeleri yok ettiğiniz için burda olmanız bizim için nimet. Saygılar sevgiler hocam ❤
Sizi temiz türkçenizden kendi ana dilimde izleyebildiğim için sevinç doluyum. Bu ayrıcalığın tadını çıkarıyorum. Keşke türkçe bilemeyenler de sizi izleyebilse. Bazı videolarda dikkat ettim, bazı youtube videolarında başka dillerde oto tercüme mümkün. İyi öğretmen üzerinde konuştuğu konuyu her dinleyicinin seviyesinde anlatabilir. Siz de böyle bir öğretmensiniz.
Saygıya ve sevgiye değer kıymetli hocam. Yayın için teşekkür eder, sonsuz minnetlerimi sunarım. Sizinle tanışma fırsatım olmadı. Bir kahve içimlik sohbette olsa yan yana olmayı çok isterdim. Aklımda sizden yanıt alınması kıymet bulacak çok sorum var. Siz ve sizin gibi değerlerin kendi çabalarıyla topluma ulaşma çabası beni hem üzüyor, hem sinirlendiriyor. Sizin gibi değerlerin, ülke yönetimi tarafından heryerde bizlerle buluşma imkanı sağlanacağı yerde, siz bize ulaşmak için kendi imkanlarınızla bir çabaya mecbur kalıyorsunuz. Bunada şükür ne diyeyim. Sizlerin gereken değer ve ilgiyi görmediğiniz bir toplumun parçası olmak beni maalesef mahcup ediyor. İradeler tarafından neden bu ilgi ve değere mazhar olmadığınızı pek tabii bilmekle birlikte onlar adına yüzüm kızarıyor. Üzgünüm. Ve sizin gibi kıymetli insanların bile tutunamadığı bu sistemde gelecek için umudumu diri tutmakta zorluk çekiyorum. Sahip olduğunuz bu olağanüstü bilinç ile nasıl bir azap çektiğinizi tahayyül edemiyorum. Fakat size çok saygı duyuyorum. Bu ideal ve davanız için tüm iyi dilek ve temennilerimle duacınızım. Herşey gönlünüzce olsun🙏
Hocam ağır ağır anlatmanız akla çok güzel işleniyor. Sizi dinlediğim gibi hiçbir programı bu sürede Dinlemiyorum. Ama sizin dersleriniz bizi saatlerce kilitliyor ekrana.
Cok tesekkur ederim hocam,, saglıklı gunleriniz olsun, siz ve ekibinize emeğiniz için cok ama cok tesekkur ederım... Tekrar ve tekrar iyi ki varsınız saygı ve sevgılerimle 🌸🌸
Felsefe yada düşünme ,düşüncenin şekillenmesi ve gelişmesi acısından sizi takip ediyor ve videolarınızı öneriyorum her insana faydalı olduğunuz açık başarılarınızın devamını diliyorum
Hocam öncelikle böyle bir platformda o güzel dusuncelerinizi bizden mahrum birakmadiginiz için sizden Allah razı olsun sizin gibi derinliğe sahip kişilere çok ihtiyacımız olucak bizim gibi genç yaşta bir anlam arayışında olanlara (umarım öyleymiş gibi yapanlardan degilizdir tabiki ama insan kendini az çok bilir diye düşünüyorum) bir ışık oluyorsunuz düşünme serüveninde yol gösterici oluyorsunuz. Böyle konularin devamını temenni ediyorum ayrıca ahlak konusu üzerinden de bir canlı yayın yapmanızı çok isterim ahlak konusu geniş çaplı işlenirse bizim için çok fayda sağlamış olur Allah'a emanet olun
Değerli hocam çok teşekkür ederim bilgileriniz bizle paylaştığınız için ve bizi de yükselttiğiniz için. Yıllar önce üniversite de hocam olan Prof Dr Ünsal Oskay hocam benim düşün dünyama çok şey katmış ve şekillenmeme yardım etmişti. Sol görüşten bir aldığım eğitim den sonra sizden de benzer söylemlerle ve değerli bilgilerle bu eğitimi ve bilgilenmeyi almak ziyadesi ile beni memnun ediyor. İlk dinlendiğimden beri abone oldum ve her söyleşinizi takip etmeye çalışıyorum. Bu çok değerli yardımı sakın bırakmayın ve bizde esirgemeyin. Allah sizden razı olsun.
Hocam siz seviyeyi ortada tutmaya devam edin lütfen. Hiç felsefeyla alakam yokken ilgim olduğunu fark edip videolarınızı izlemeye başladım. Bu kıvamda çok güzel🙏
Dücane hoca fikirlerini açık, anlaşılır şekilde cesurca söylüyor. Keşke İslami jargondaki başkaca hocalar da bu platformda korkmadan, eğmeden, bükmeden konuşsalar. Başımıza gelenlerden kurtulmanın yolu buradan geçer.
Avamı fazla basite alıyorsunuz,coğrafya kaderdir derken ne iklim ne mekan kasdediliyor;tüm ne’lerle birlikte o coğrafyanın tarihini de içine alıyor.Tarih demek zaman demektir ve zaman ve mekan birlikte anılmak zorundadır.Derken tam sizde birlikte andınız:)Hocam iki seferdir dikkatimi çekti önce eleştirip sonra açıklamalarınızla kendi eleştirilerinizi çürütüyordunuz.Sizi dinlemekten inanılmaz bir keyif alıyorum.✌️
Birkaç yıl önce çocukları bir filme götürmüştüm. Filmde, tutsak olan iyiliği kurtarmak için kahramanımız panda kötülükle savaşıyordu ve çok önemli bir şey keşfetmişti; bulunduğu köydeki hayvanlar en iyi yaptıkları işi yaparken ortaya bir enerji çıkıyordu ve bu enerji kötülükle savaşacak güce ulaşmayı sağlıyordu. Hayvanlardan bazıları ekmek hamuru yapıyor bazilari ekmek pisiriyor bir tanesi ise ağaca sarılıyordu çünkü onun en iyi yaptığı iş ağaca sarsılmakti. Filmi izlerken şöyle düşünmüştüm; insanın ibadeti bu hayvanın ağaca sarılması gibi bir sey olmalı. Çünkü o aslında sadece ağaca sarılıyor gibi görünse de ortaya çıkan sinerji iyiliğin kurtulmasını sağlamıştı. Bir diğer deyişle; Elma çekirdeğini toprağa ektiginizde elma ağacı, armut çekirdeğini ektiginizde ise armut ağacı çıkıyor bu onların ibadeti. Insanın ibadeti kendi meyvesini bulması mıdır yoksa bulamasa da araması mıdır ?
"Kimi Ahmed seni uzaktan tanır Kimi yaklaşır da kör olur gider. " "Dostumuzla beraber, yaralanır kanarız, Her nefeste aşk ile yaratanı anarız. Erenler meydanına, vahdet ile gir de gör, Kırk budaklı şamdanda kırkımız bir yanarız. Edep, erkâna bağlıdır, ayağımız başımız, Güllerden koku almıştır, toprağımız taşımız. Soframızda bulunan, lokmalar hep helâldir, Yiyenlere nur olur, ekmeğimiz aşımız." sadanızı işitince, biz de dosttan dosta merhaba getirdik. Sofranızda ki helal lokmalarınızı bizimle paylaştığınız için şahsım adına sizlere teşekkürü borç bilirim. Düşünce karanlığımıza ışık tuttuğunuz için teşekkür ediyorum. Hürmet ve muhabbetle Dücane hocam
Her dersi zamanında aynı gün çoğuzaman aynı satte takip eden biri olarak sizin talebeniz olma şerefini kendimde zaman zaman görüyorum. Hiç tanışmasakta. Akraba bir ruh olarak merhaba hocam.
İnsan doğmuş olduğu aile içindeki aile fertleri tarafından ve içinde yaşadığı (büyüdüğü) toplum tarafından domine ediliyor ise o zaman “coğrafya kaderdir” ifadesi hem doğru demektir. Çünkü insan içinde büyüdüğü toplumun tarihsel ve coğrafi alışkanlıkları üzerinde kendini geliştirmiş oluyor ve bu da insanın düşünme biçimini ve hayat tarzını direkt olarak etkilemektedir. Herhangi bir toplumun tarihsel altyapısı o toplumun kültürel düşünme biçimine bağlı olmaktadır. Kültür düşüncesini oluşturan asıl faktörün ise güç ideolojisi ile bağlı olduğunu düşünüyorum. Çünkü diğer insanlardan güçlü olan kişi, toplum içinde ön plana çıkarak otoriterliğini kazanabilmektedir. Dolaysıyla, otoriterlik pozisyonunu elde etmiş olan birey, kendi kişisel narsistlik yönelimi doğrultusunda “yeni yasalar” diye adlandırabileceğimiz kendine özgü ideolojisinin toplum tarafından hem kabul edilmesini sağlayabilmektedir. Toplum tarafından kabul edilen bu düşünceler, belirli bir zaman biçimi sonrasında kültür olarak veya kültürel yada geleneksel davranışlar olarak devam ettirilmektedir. Dolaysıyla, miras olarak bırakılmış bu kültürün içinde doğmuş olan insan “o kaderin içinde” kendini geliştirmeye mahkum bırakılmış olacaktır. Coğrafya kaderdir ifadesinin de anlamı da budur bence
Hocam ' New York' da yaşayan yahudiye ne diyeceğiz!' diyor. Tek bir şey diyebiliriz onun kaderini de o coğrafya belirliyor. Kerbela İran'da ki için kaderse iç savaşta Abd de ki İranlı için kader olur.
Selamlar Sayın Hocam, çok teşekkür ediyoruz çünkü çok faydalı oluyor şahsım adına. Düşünme ekseninde yavaşlayarak çok iyi adımlar atıp kararlar alabiliyorum. Teknoloji alanı ve eğitim alanında düşünmenin yararları sınırsız.. Çok teşekkür ederim 😊 İyi ki varsınız!
Degerli hocam ders ve soylesilerinizi sahsim adina sabirsizlikla bekliyorum iyiki youtube camiasina geldiniz iyi ki sizlerle tanisabildim, derslere eylul ayi gibi gececegiz demistiniz halka da acik olmayacak dedginiz icin halktan sayilmaktan korkmuyor da degiilim :) saygi ve hurmetlerle hocam
Özgürlüğü anlamak ve kendi açımdan anlamlandırmak için büyük bir çaba veriyorum. Trabzon’un Of ilçesinde dindar bir ailede doğdum. Yetiştirildim. Sonra üniversite hayatıyla biraz daha sorularıma cevap bulmaya başladım. Daha sonra Fransa, Amerika ve Almanya gibi ülkelerde yaşayıp özgürlük tanımını daha anlaşılır hale çevirmeye ve evrensel dile uygun algılamaya başladım. Sürekli kendimi geliştirme ve evreni sorgulama peşindeyim. Fakat bu durum bende kültürler arası çatışma (bahsettiğiniz kimlik bunalımı olabilir) yaratmaya başlattı. Türkiye’ye geri döndüm ve bağnaz düşünce tarzıyla yine iç içe kalmaya başladım. Özgürlüğümü (düşünce özgürlüğü de dahil) kısıtlayan bir toplum içerisinde çok huzursuz buldum kendimi. Tekrar kaçıp medeniyetin olduğu bir yerde yaşamalı mıyım diye soruyorum kendime, lakin aynı dili konuştuğum insanların yokluğu beni rahatsız ediyor. Bir türlü karar veremiyorum. Dini kitapların tarihsel olarak etkisini sayenizde daha güzel çözebilme yetisine sahip olmaya başladım. Fakat çözemediğim birkaç konu var. Büyüler ve cinler... Bizim yöremizde bunların lafı çok fazla geçer ve çok garip örneklere şahit oldum. Mesela yıllar önce uzaklarda yaşayan bir adam bir gece içkiden dolayı sarhoş olup dere kenarımda uyuyakalıyor, ardından da buna cin musallat oluyor. Bu adam biraz tanınır olmaya başlıyor çünkü gizlenen muska ve eşyaları bulma yeteneğine kavuşuyor birden. Ben yine inanmıyordum, 15 yaşlarındaydım. Sonra bir gün aile içindeki huzursuzluklar bizimkileri büyü olduğuna inandırıyor. Böylelikle bu adamı bulup bizim o zamanki inşaat halinde olan apartmanımıza getiriyorlar. Adamla birlikte birinci kat, derken ikinci kata çıkıyoruz. Uzakta durup eliyle işaret ediyor duvarda bir noktayı, sağa sola diyerek yönlendiriyor ve kırdığımızda duvarın içinden muska çıkıyor. Aynı şekilde 3-4 farklı muskayı yine apartmanın farklı parçalarında buluyor ve birisi inşaat halindeyken çimentoya atmış diyor. Tabii kimin yaptığını söylemiyor. Bu tarz olaylar ve benzeri olaylar yüzünden bir türlü zihnimi özgürleştiremiyorum. İçimde hep bir “acaba?” sorusu kalıyor ve nasıl olduğuna anlam veremiyorum. Bunlara yönelik sorularımın mantıksal cevaplarını nerede bulabileceğimi bilmiyorum. Eğer bir ışık tutabilirseniz bu tarz metafizik olaylarına dair çok minnettar kalırım. Sevgi ve saygıyla kalın.
DERS SORULARI - Yaşamın bir anlamı var mıdır? - İnsan, tarih ve coğrafya dışında var olabilir mi? - Yaşamın bir amacı var mıdır? - İnsan özgür olarak mı doğar? - Zaman ve mekandan ayrı bir amaç var mıdır? - Suç ve ceza evrensel olabilir mi? - Özgürlük, doğal ve toplumsal yasalardan kurtulmak mıdır? - Zina ahlaki bir suç mudur yoksa soy ve mirasa mı dayanır? - Siyaset ve hukukta ahlak yer alır mı? - Hukuk ve ahlakta özgürlük aynı mıdır? - Ne kadar özgürüz? - Geleceğimizi ne kadar özgür belirleyebiliyoruz?
Hocam Japonya dan Merhabalar saygılar sevgiler..... Bu dünyada niye varım kimim ben sorularını sorduğum zamanlarda buldum sizi iyiki varsınız çok uzaklardan şu garip gurbet hayatıma ışık tuttuğunuz , bilgilendirdiğiniz, yol gösterici olduğunuz için size sonsuz teşekkür ederim
Bu yayınları keseceksiniz diye korku basıyor beni, müptelanız olduk hocam. Vasati bir kavrayısa sahip orta yaşlı biŕiyim, hep aradığım şeyi aramakla meşgul oldum sayenizde aradığımı aramakta buldum hic şeye odaklanmıyorum..
Ferhat bey, gerçekten okadar güzel izah etmişsiniz ki FamilyBirsan'ın söylediği gibi. Ancak şunu da şiddetle ifade etmek istiyorum, Dücane hocamız sayesinde bilgilerimizin artışının yanı sıra kavrayışımızda çok hızlı bir yükseliş gösteriyor.
Twitterdaki eposta adresinize mail atmıştım. Mailleri ciddiye alıp okuduğunuz için teşekkürler! Sanki son 1 yıldır beni bunaltan aklımdaki soruları sorup karşılıklı sohbet eder gibiydi, ışık oldu. Verimli sohbet için teşekkürler. Dosta merhaba!
Hocam "özgürlük" dendiğinde Kant ve Hegel'e değinmeden olmaz gibi gelıyor. Biraz Schiller, Kant ve Hegel ile konuyu genişletir misiniz? Özgürlük ve ahlak bağlamında Schiller'in şu sözünü çok beğenirim ve doğru bulurum: ".. insanliğin, temel olarak en dogal ihtiyaçlarindan kaynaklanan duyumsal iradelerinin ( sensuous will) , daha ileri bir safha olan ahlaki iradelerine (moral will) dönüşecek şekilde gelişim göstermesi "güzel" toplumu (beautiful society) ortaya çıkarir. Bu safhada, yani güzel bir toplumda, 'vatandaşlar' harmoni içinde davranırlar. Özetle, güzel bir toplumda insanlar doğal-duyumsal istekleriyle, ahlaki iradeleri arasında artık her hangi bir çelişki ya da çatışma tecrübe etmeden yaşarlar." F. Schiller
*Teşekkürler Hocam , Bizi düşünmede yüreklendirip cesaretlendiriyorsunuz .: Yol bizi terbiye ediyor, çıkarımlarım: Yerel,tikel,tarihsel,ahlaki hukukî, imgesel olanla; evrensel, tümel,ussal,kavramsal,evrensel olan karşılaşıyor. Ebedı , evrensel olan ussal yaşam : İyi Yaşam Yaşamın kendinden amacı yoktur.🌹
bir başkasının yaşantısıdır dönüp arkamıza baksak çünkü yaşadıklarımız başkasının yargısına tutsak su yasak rüzgâr yasak açık kapılar yasak belki bu karanlıkta yasakları yasaklasak başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegâhın attila ilhan sizi dinlerken bu şiir düştü zihnime. bağlamlarınız müthiş tüm medeniyetler insanı sınırlarla çerçeveler.
İnsan, ister hayat ister düşünce için doğmuş olsun, hareket ettiği veya düşündüğü müddetçe uyanık ve dolayısıyla o an için ışık dünyasının ona mahsus kıldığı bir tek mânasına ayarlanmış bir odaktadır. - Oswald Spengler, Batının Çöküşü
Merhabalar Hocam. Derslerinize devam etmeniz bizleri ziyadesiyle memnun edecektir. Sizden inşallah "Felsefe ve Mutluluk" üzerine bir ders dinleme fırsatımız olur.
Hayatı algılarımızın, duygularımızın ve düşüncelerimizin ekseriyeti oluşturduğuna göre, anlam yüklediğimiz şey ve yüklenen anlam aynı özden çıkar. Bu da anlam kendisini anlamlandırdığını gösterir.
Hocam şu sosyal medya ve özellikle youtube içinde yenisiniz. Bu iş de geri durmak yok. Boş boş yazanlar tabii ki olacak. Bu youtube böyle. Adamın biri on saniye dinler boş boş cevap yazar çıkar. Devam edin. Bura da önemli olan başka kısım. Not alan, bilgiden bilgi çıkarıp araşdıran, düşünen insanlar için devam.Baküden selamlar. Devam. Bakmayın her yazıya.
25:10 Coğrafya kaderdir sözü sanayi devrimini başlatan olayda kendine yer bulur. İngilterede limana yakın kömür madeninden gemiler vasıtasıyla kömür taşınması sanayi devriminin başlangıcı olarak kabul ediliyor. Onun dışında Türkiye açısından 1. dünya savaşı coğrafyanın kader olduğunu gösteriyor. Değiştirilemeyen konularda coğrafya etkili ise coğrafya mutlaka kaderdir. Onun dışında son 20 yılda teknoloji sayesinde dünya küçüldüğü için coğrafya kader olmaktan çıkıyor.
Hocam deneyim ve birikimlerinizi paylaşmaya devam ettiğiniz için teşekkür ederim. Birkaç yıldır hayata ve evrene felsefi pencereden bakanları takip etmeye çalışıyorum. Sızı de yaklaşık bir yıldır takip ediyorum. Okuduğunuz kitapları okumadan daha kolayı tercih edip, sizi dinleyerek de cennette küçük de olsa bir kulübe hak edebileceğime inanıyorum. Size merak ettiğim bir konuyu açmak isterim. Daha önce sözünü etmiştiniz, ahlak ve din ilişkisi. İnsan türü için, bebeklikten yetişkinliğe uzayan süreçte dînî algının, dînî eğitimin ve dindar bir toplumdaki sosyal deneyimlerin bireysel ve toplumsal ahlaka etkilerinin felsefî analizini nasıl yaparsınız? Cennet ödülü ve cehennem korkusu arasında bırakılan bir toplumda nasıl bir ahlâk oluşur? Mesela , " şunu yaparsan allah çarpar" diye uyarılan bir çocuğun o şeyi yaptığında allah'ın çarpmadığını deneyimlemesi, onun ilerleyen yaşamındaki ahlakî gelişımine nasil bir etki yapar? Benzer şekilde "allahı kandırma deneyimi" yaşayan/yaşatılan insanın yasa ve kurallara olan saygısı nasıl şekillenir? Teşekkür eder, kolaylıklar dilerim.
Hocam süpersiniz çok teşekkürler hızınızı konusunda da yavaş değil bana hızlı geliyor tekrar tekrar dinliyorum anlamak vede kendi aklımda onu yorumlamak için
Toplumun dışında düşünmeye başladığımdan beri ızdırap ve yalnızlık çekiyorum Zihnimize o kadar çok pranga takmışlar ki Özgürlük sadece kelimelerde kalacak sanırım .Doğadaki en tutsak varlık biz insanlarız ..
Bende bir mudaviminiz olarak çok teşekkür ediyorum tüm dersler için. Reklam sıklığına karar vermede bir etkiniz varmı bilmiyorum ancak biraz daha az sık reklam olsa diye düşünüyorum hep.
Hocam, Kohlberg'in ahlak gelişim aşamaları ve Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi gibi felsefe ve düşünce sisteminin de en ilkelden evrensele bir hiyerarşik haritası var mıdır? Hangi aşamada hangi tip insan ya da toplum karşımıza çıkar? Bizim toplum ortalaması hangi seviyede yer alır? Bilimsel düşüncenin idrak edilemediği ve terk edildiği toplumların yok olmaya mahkum olduğunu düşünüyorum.Bu yok olma süreci sizce ne kadar sürer?
Hocam bütün kitaplarınızı okudum. Yenişafakta yıllarca sizi okudum internet aracılığı ile bütün konuşmalsrınızı izledim hocam ne olur geldiğiniz noktada. Bir kitap yayınlayın merakla bekilyoruz
Değerli Dücane Hocam,Kabe,Kubbetüs Sahra,Mescid'i Aksa gibi İslam tarafından kutsal sayılan mekanlar hakkında bilgi verebilir misiniz? Zira,Emevilerin hristiyan,Hz.Muhammed'in aslında İsa;dolayısıyla Hz. Ali'nin Hz.Muhammed olduğuna dair çok ciddi iddialar mevcut.Kubbetüs Sahrayı inşaa ettiren Emeviler.Tarihçesinde:Kubbet-üs Sahra Kudüs'te Musevilerin Kudüs Tapınağı olarak isimlendirdikleri en kutsal binalarının bulunduğu ve bazen "Tapınak Tepesi" adını verdikleri bir tepenin üzerindedir. Bu tepe üzerinde inşa edilen Birinci Tapınak MÖ 586 yılında Babilliler tarafından tahrip edilmiştir. İkinci Tapınağın yapımına MÖ 535'te başlanmıştır. Bir süre aradan sonra yapıma MÖ 521'de devam edilmiş MÖ 516 yılında yapım tamamlanmış ve MÖ 515 yılında İkinci Tapınak açılmıştır. Yaklaşık 500 yıl sonra İkinci Tapınak, MÖ 20 yılında Kral Herod tarafından yeniden tamir ettirilmiştir..(Devamı:tr.wikipedia.org/wiki/Kubbet%27%C3%BCs-Sahra) İlginiz için şimdiden teşekkürler..
Merhaba Hocam, “Coğrafya Kaderdir” sözünün İbn-i Haldun’a ait ve doğru bir terim olmadığını söyleyerek benim doğru bildiğim bir yanlışı daha düzelttiniz. Oysa ki ben bunun üzerine küçük bir öykü bile yazmıştım. İlginizi çeker okursanız öyküde gönderiyorum. KURBAN “Coğrafya Kaderdir” İbni Haldun Akşamdan biriken bulaşıkları yıkamak için, çeşmeye gitmişti. Çeşmeden akan suyun ortaya çıkardığı kumlarla, kalaylı kapların yağını arındırıyordu ki, siyah bir at üzerinde gelen Kolcu’yu gördü. Kolcu’nun yanından geçip gideceğini düşündüğü için, hiç o tarafa bakmadan, son kalan bulaşıklarıda yumaya devam etti. Ama kolcu gitmedi. Geldi yanı başında durdu. “Şah Hüseyin için bir tas su ver gelin” dedi. Kadın kenarda duran kalaylı tası aldı, çeşmede akan suda çalkaladıktan sonra, su doldurup At üzerinde duran Kolcu’ya verdi. Suya içen adam “ geçmişlerinin canına değsin bacım” diyerek, atını mahmuzlayıp çekip gitti. Çeşmede verilen o bir tas suyu, görmesi gerekenler görmüş, duyması gerekenler duymuş ve haber bir fısıltı halinde, ulaşması gereken yerlere ulaşmıştı. Akşam kocası eve geldiğinde, ne evin ortasında ekmek tahtasının üzerine duran, odun ateşinde pişmiş, tarhana çorbasının kokusunu ne de masanın çevresine saran ve iştahla yemeklerini yiyen ev halkının kaşık şakırtısının farkındaydı. Evin tüm halkı yemeklerini yiyip, Ocak’ta demlenen çayı beklerken, kocası ağzına bir lokma almadan, ateşin başında peş peşe sigara içerek, derin derin düşünüyor, arada göz ucuyla karısına bakıyordu. Çaylar içilip, herkes yatmak için, evin çeşitli yerlerinde serilen yer yataklarına giderken bile, adam ne ateşin başından kalktı, ne kimseyle konuştu ne de yiyip içti . Sadece düşündü ... düşündü... düşündü... El ayak çekilince kadın kocasının yanına yaklaştı. Bir şeyler söylese; sövse - dövse bu kadar acı çekmeyecekti. Ortada çıldırtıcı bir sesizlik vardı. Sessizliğin sonunun nereye gideceğini tahmin edebiliyordu. Herkes yatmış, bir ikisi kalmıştı ayakta. Sessizce saatlerce oturdular. Ne kadın soruyor ne de adam söylüyordu. Şafak atmak üzereydi. Adam kendi kendine konuşur gibi - Onurum kırıldı, gururum incindi, namusum lekelendik” diyordu. - Ne yaptım ben senin onurunu kıracak, gururunu incitecek, namusunu lekeleyecek? yaptım?” diyordu kadın. - Ne yaptığını sen daha iyi bilirsin! Ne -Bütün köyün dilinde. Kolcu orda burda senin için “o benim oynaşım“ diyormuş. - Sen inanma söylenenlere. Senin mertliğine, yiğitliğine karşı çıkamayınca, hakkımızda böyle dedikodu çıkarıyorlar. - Ya Kolcunun sağda solda anlattıkları? O da mı yalan? - Yalan. Vallahi yalan, billahi yalan! Adam suyunu içti, atından bile inmeden,tepeyi aşıp gitti. Kim görmüş, kimle konuşmuş ki böyle şeyler anlatsın? - Onu bunu bilmem. Ben bu utançla yaşayamam. Köyün içine çıkıp insanların yüzüne bakamam. - Ben şimdi tarlaya gidiyorum, ben gelene kadar kaybol! - Nereye giderim köy yerinde? Kimin kapısını çalarım? Bilmez misin ki, iftiraylada olsa, adı lekelenmiş dul bir kadının ne çalacak bir kapısı ne de sığınacak bir çatısı olur. Bak karnımda senin yavrunu taşıyorum. - Nereye gidersen git. Bir daha da gözüme görünme! dedi ve çekti gitti kocası. Kadın bir süre koca evin içinde ne yapacağını bilmez şekilde dolaşmaya başladı. Şaşkındı... Üzgündü... İncinmişti... Gururu kırılmıştı... Artık bu ev de duramayacağını biliyordu. Nereye gidebilirdi? Şimdi gitse çalsa babasının kapısını, açar mıydı kapıyı babası, bakar mıydı anası yüzüne, kardaşları durur muydu yanında. ..... Düğünü olupta Baba evdinden ayrıldığı günü hatırladı: ‘’Biz kadınların kaderini yaşadığımız bu topraklar belirlemiş kınalı kuzum. Bu kaderi yerine getirmeyide erkeklerin eline vermiş‘‘ demişti anası. ‘‘Sen ben kimiz ki alnımıza yazılan bir yazgıya karşı çıkalım‘‘ diye devam etmişti. ‘‘Baban seni Çakır oğlana verecekti. Herşey konuşulmuştu, düğün olacaktı. Ama sen Çakırı istemedin.. İlle de ‘‘Adoğ olsun‘‘ dedin. Kendini öldürmrkle tehdit ettin. Baban sana dayanamadı verdiği sözü bozdu. Babanında, Çakır’ında başını öne eğdirdin. Bunu ne Baban unutur, ne de Çakır unutur. Çakır zaten sağda solda, ‚‘‘Bana yar olmayanı başkasınada yar etmem‘‘ diyormuş. ‘‘Aman hal- hareketlerine muhayat ol kızım. Ne Çakır peşini bırakır, ne de başına birşey gelirse Baban yüzüne bakar‘‘ diye tembih etmişti. Babası ise ‘‘Bu kapıdan gelin olarak çıkıyorsun, bir daha ancak beyaz kefen ile geri gelebilirsin‘‘ diyerek yolculumıştı onu. .... .... Olmazdı! Yapamazdı! Anasına gidemez, bu evde kalamaz, köyde duramazdı. Alıp başını gitse nereye? Yol bilmez iz bilmez... Şehirde tanıdığı da yoktu, okuma-yazması da. Nereye gidebilir, ne yapabilirdi? Ev halkı kalkıp, çorbalarını içip, azıklarını alıp her biri bir yana dağılınca çaresizce bir süre evin içinde dolandı. Yapılacak çok iş vardı. Ama yapmadı. Sessizce ahıra gitti. İçerde bağlı olan Eşşeğin ipini boynundan çıkardı. Saman kürününe bağlı olan ucunuda çözdü. Sonra semeri hazır olan eşşeği ahırın ortasına getirdi. Tavanda asılı duran, KURBAN kancasına baktı. Kesilen kurbanları, buraya asıp, derisini yüzer içini temizlerlerdi. Semeri bağlı olan eşşeğin üstüne çıkıp, urganı kancaya sıkıca bağladı. Diğer ucunu boynuna gelecek şekilde ilmek attı. Boynuna takmadan önce durup düşündü. Kendi kendine acı acı güldü:‘‘ Bugüne kadar, inancımız için kurban keser buraya asardık. Ben şimdi neyin KURBANIYIM? İpi boynuna geçirip, altındaki eşşeğe “deh” dedi. Ayakları boşlukta sallandı. Bektaş Balcı 28.07.2019
Henüz pratik felsefenin "aile yönetimi" kısmını konuştuğumuzu belirttiniz. Çıplaklık, masumiyet ve utanmadan özgürlük başlığına ilerlerken, çocuk sahibi olmanın insana yaşattığı psikoloji ve kattığı değerler- kavrayışlar üzerinde gezinmeyi düşünür müsünüz? Çocuk sahibi olmak, kavramla yaşamaya çalışan birine hangi kavramları kazandırır, yeni neyi bilmenin kapılarını açar? Hürmetle.
20 Haziran 2020 saat 17:24 Murat ile eskihisar feribotundayız.Yaşı hayli ilerlemiş,zayıf zor nefes alan bir amca feribotda bir aşağı bir yukarı sürekli hareket halinde ,oturduğumuz bankın önünden defalarca geçtiler.Kızı da peşinde ,durmadan müdahale ediyor oraya dokunma ,bunu yapma ,telefonu açma.Amca kızıyor,sinirleniyor peşimi bırak benim diye.Teyze yanımda söyleniyor evde de böyle sabah 9 akşam 8 sürekli dışarda eve alamıyoruz daha yeni covid geçirip iyileşti.Bizi perişan ediyor çok sinirli ,çok titiz diye. Murat(12 yaşında)”hayat amaçsız bir acıdır “dedi. “Annesi hayat çoğu zaman acıdır evet bununla birlikte ya amaçsız olması!!Hayatın AMACI yok mudur ?Nedir bu hayatın AMACI? .O günden aldığım bir not du. Sorgulamaya devam .
Işığınız aydınlatmaya ve ısıtmaya devam etsin bizleri. Dücane Bey, mahçup ve meyus olmayın, sizin ahlaklandığınız kültüre ağır geliyor anlıyorum "Abone olun" demek! Demeye devam edin. Her programın başında. Değerinizi bilmek boynumuzun borcu olsun sadece. Adam dinleyip abone olmuyorsa rahatsız edin onları. Elbet marifet iltifata tabidir... Lakin ÇEKSİN GİTSİN o zaman. Saygılar
DERS NOTLARI
• Yüksek düşünce ve sanatın popüler biçimi olmaz.
• “Akraba ruhlar uzaktan merhabalaşırlar.” - Goethe
• “Benim yazılarım yavaş okunmak içindir.” - Wittgenstein
• Düşüncelerimi ortak zekâ seviyesini incitmeyecek düzeyde ayarlamaya çalışıyorum.
• Kutsal metnin verdiği cezaları kelime oyunlarıyla değiştirdiğinizde, insanların din hakkındaki algısını yumuşatmış oluyorsunuz. Ama yalan söylüyorsunuz. Hem kendinizi hem başkalarını aldatıyorsunuz.
• Özgürlüğü kendi çağımızda, ilk defa biz düşünüyormuşuz gibi yeniden düşünmek zorundayız.
• Aksiyom: Yaşamın bir anlamı yoktur, kendinden gayrı. (Yaşamın bir anlamı var mıdır sorusu, yaşamın bir amacı var mıdır sorusuyla aynıdır. Anlam amaçta ortaya çıkar. Her verdiğiniz amacın da bir amacı vardır. İlkel bilinç bu “amaç” sorularının cevaplanabileceğini varsayar ve kolayca doyuma ulaşır.)
1- İçinde yaşadığımız doğa
2- İçinde yaşadığımız toplum
• “Coğrafya kaderdir.” İbn-i Haldun’a ait bir söz olmamakla birlikte yanlıştır.
• Yahudilik belli bir tarihin içinde yaşamak demektir. Müslümanlık için de böyledir. Şiilik tarihte yaşamak, ezeli ve ebedi bir yas içinde yaşamak demektir.
• Ali Şeriati insanın dört zindanından şöyle söz eder;
1- Doğa(insan bilim ve akılla doğanın zindanından kurtulabilir)
2- Tarih
3- Coğrafya
4- Nefs (Ali Şeriati’ye göre bu zindandan ancak dinle(dış bir destekle) kurtulabilir.)
• Dindar bilinç insanın nerden gelip nereye gittiğini bildiğini iddia eder.
• Kulluk kelimesi kölelikle aynıdır. Tanrıya kulluk etmek, tanrıya kölelik etmek demektir. Bu, bile isteye özgürlükten vazgeçmek demektir. Tanrıya kulluğu seçtiğini söylediğin anda ortada gerçek manada bir istenç yoktur. Tanrıya kulluk etmek sizin özgür seçiminizin ürünü değil, tarih ve coğrafyaya tutsaklığınızın ürünüdür. (İran’da doğsan Şii, Suudi Arabistan’da Selefi ilh.)
• İnsan özgür olarak doğmaz. Biz her zaman bir mekânın ve bir zamanın içerisinde gözlerimizi açarız. Bir ailenin içerisinde doğarız ve onlar tarafından bütün yaşamımız domine edilir. Belli bir coğrafyanın ve belli bir tarihin içerisinde, o coğrafya ve tarihin amacını yükleniyoruz. O nedenle burada ancak öznel bir yaşamdan söz edilebilir.
• “Eğer aslanlar konuşuyor olsaydı bile biz onları anlayamazdık.” - Wittgenstein
• Bireyin yaşamının anlamı olmaz, birey hep bir toplum içinde varolur.
• Yaşamın kendinde bir anlamı yoktur, bu yaşama anlam daima yaşayanlar tarafından yüklenmek zorundadır.
• Hiçbir din zaman ve uzamadan bağımsız, evrensel ve tümel bir anlam ve amaç teklif etmiyor diyebilir miyiz?
• Evrim meselesini dindar bilincin anlayamayışının nedeni, doğanın tarihini kabul etmemesidir. (Tanrı ol der ve oluverir. Burada “süreç ve mekanizma” dindar bilince göre tanrısallığın ihlalidir.)
• İnsanın başarıları dindar bilinç tarafından, tevarüs edilmiş anlamların yıpratılması olarak algılanır. Gerçekten öyledir. Bilim ilerledikçe cin ve şeytanlara gerek kalmaz. Dinin en temel sermayesi belirsizliktir. Din belirsizliği korkuyla yönlendirir.
• Düşünmek daima düşünülmüş olanı düşünmektir. Daima düşünülmemiş olan var mı? Ona rastlamak umududur.
• Tarihten ve coğrafyadan bağımsız yasa (suç ve ceza) olur mu?
• Nesebi (soy bağlılığı) dikkate almadığınız takdirde zinanın suç olmasını anlayamazsınız. Nesebe bakış değiştiğinde zinaya bakış da değişecektir.
• Araplarda hırsızlığa el kesme cezası verilmesinin anlamı “bu adam kendisine ait olanı koruyamayacak durumdadır, her türlü saldırıyı hak edebilecek durumdadır.” şeklinde bir itibar kaybına uğratılmasıdır.
• Suçu var eden özellikler tarihe ve coğrafyaya bağlıysa herhangi bir evrensellikten söz edemeyiz. Burada yerellik söz konudur. Bu hukuk ussal ve kavramsal değil, imgesel ve tikeldir. Yasayı, uyguladığınız insan sayısını artırarak evrensel kılamazsınız. Yaşamın gerçekliği buradaki yerellik ve tikelliğin devam ettiğini gösteriyor.
• Kölelik ve cariyelik hukuku tarihin ve coğrafyanın getirdiği bir yükse, hiçbir evrensel öz taşımıyorsa onu yıkmaya değer mi? Hayır! Evrensel/ussal olmayan yasalar kendiliğinden yıkılır.
• Siyaset daima tarihin ve coğrafyanın belirlenimleri üzerinden simgelere oynar. Bu simgeler çoğu zaman işe yarar. Siyasi başarıların güzel, iyi, doğru olması gerekmez, yararlı olması (amaca götürüyor olması) yeterlidir. Siyasal mekanik belli bir yarar ilkesi üzerinden çalışır.
• Reel politikte strateji olmaz, taktik olur. Strateji daha uzun süreli taktik anlamına gelir.
• Kölelik ekonomik olarak iş gücü teminidir. Bununla lekelenmemiş hiçbir ulus ve din yoktur. Varolan dinlerin tamamı bu müesseseleri kabul etmiş, hukuk ve ahlakını buna göre tayin etmiştir.
Öneri Eser:
• Ali Şeriati - İnsanın Dört Zindanı
Yine hızlısın Ejder bravo 🤙
Teşekkür ederim.
Çok iyi 👍teşekkürler..
👍👍🙏
@avare avare İzleme zahmeti göstermeyen kopyalayıp gitsin zaten moruk kasma bu kadar 😀
Teknik arıza nedeniyle yayın kesilmiştir. Pazar günü bıraktığımız yerden devam etmek ümidiyle.
🙏🙏❤️
🙏🌸
Nasılsa 2.program vardı Hocam . Canınızı sıkmayın olur böyle aksaklıklar harika gidiyordu..
Sizinle aynı döneme denk gelmek ne muazzam, Dücane bin Selehattin mi derler, İbn-i Selehattin mi derler ya da Dücavorres mi bilmem yüzyıllar sonra ama her videoyla tarihe kaydınızı düşüyorsunuz. Sağlıcakla kalın hocam 🙏
Canınız sağolsun. Emeklerinize teşekkürler .
45 yaşındayım ilkokul mezunuyum lakin son 4 /5 yıldır sizleri dinliyorum akademiye gitmeden bir fakülteye gitmeden tamamen benim dunya görüşüme bir mum tutan bir öğretmen bir yol gostericisiniz ve bu eğitime sınava girmeden katılıyorum iyiki sizin ile aynı bir sezonu yaşıyorum Allaha şükür çok teşekürler hocam dücane hayata bakışıma yeni bir yön veriyorsunuz bende sizin gibi kız çocuk babasıyım o yöndende benzer bir yön buluyorum sizle.. çocuklara da söylüyor ve öğütüyorum hep beraber takipteyiz ..özellikle şahsıma birçok pencere açtınız teşekürler....
Sezonluk değil ömürlük bir yolculuk bu guzel kardesim.
@@ebrucoskun7567 🙂 haklisiniz futbol dünyasından bir söz gibi olmuş. Önümüzdeki sezon gibi..
tebrik ederim
Duymak istediklerimi söylemediğiniz için ve her defasında beni rahatsız ettiğiniz için teşekkür ederim hocam.
Hocam bütün konuları çokta güzel ve anlamlı anlatıyorsunuz ve öğrenmeye tutuklu olanlar için bence hiçte karışık değildir. Düşüne düşüne konuşmak böyle ağır konuları ve refreslerden addres verip ve örnekleri anlatıp ve geçmişte bütün çağların içinde felsefe yapma, okuyup anlaya bilenler için çok değerlidir ... benim ana dilim azarı türk ve farsça olmasına rağmen, bütün terimleri ve sözcükleri ve bazı arapça terimleri anlıyorum. sizi dinleyen arkadaşlarda en azından bu konuda, seçtiği ve dinlediği konunu ve kimden dinlediği, özgürlüğü vardır. Hocam "Biz" isteyenleriz ve her zaman sızı dinlemek istiyoruz.
Bizleri düşündüğùnuz için Teşekkür ederiz.
çok hoşuma gitti yorumunuz ve de'ler ayrı
Hocam seni anlayabilmek yürek ister çaba ister malesef günümüz insanlarında ikisi de yok yolumuzu aydınlattığınız için minnettarız
Yavaş ve defalarca dinlenecek dersler. RUclips da bundan 5 yıl önce keşfetmiştim hocayı o gün bu gündür defalarca dinlerim katıldığı programları. Emeğinize sağlık.
“Yaşamın anlamı nedir ? “ sorusuna şimdiye kadar söylenmiş en iyi söz ! “Yaşamın kendinde bir anlamı yoktur. Bu yaşama anlam daima yüklenmek zorundadır” Dücane Cündioğlu.
Siz akıl yürüten bir düşünür değil,
Aklın ve düşünmenin kendisisiniz.
Çok teşekkür ederim hocam.
Geleceğe kalacaksın, eminim. Emeklerin bize can veriyor üstad.
Ah hocam, düşünmek derken, ülkemiz için ne kadar güzel bir söz... Yolun açık olsun, bu platformda. Güzel insan...
Ben hızınızdan memnunum. Düşüne düşüne, özümseye özümseye, tadını çıkara çıkara dinlemek ve izlemek çok güzel 🙏 Sizin duraklamalarınız vs. boş değil. Onlar da çok kıymetli ve onlar da bişeyler anlatıyor.
Hiç bir "gerekçelendirme" yi savunmaya ihtiyaç duymadan, konuşma hızınız ve ifadelerinizi temellendirme tarzınız dan büyük keyif alarak izliyorum...kavram ve argümanların zihnimizde dolaşmasına izin vermek, işitsel dinletilerinizin de, görsel yayınlarınızın da hakkı olmalı...Emekleriniz için teşekkürler Dücane hocam 😍
Təşəkkürlər hocam əməyinizə görə.Heyifki sizi gec tanıdım.Haqqınızı halal edin.
Herkes 'hocam düşündüğüm soruların cevabını sizde buluyorum' gibi cümleler kurmuş;kimse de kendine 'düşünemediğimiz' soruları da cevaplıyorsunuz diyememiş! Önemli de değil.. Sevgiler.. Teşekkürler kıymetli hocam.
İstanbuldan Erzincana yolculuk esnasında dinliyorum hocam sizi dağların arasında bazen senkronize olamasam da zevkle dinledim... Yol boyunca bi türküler-deyişleri ve bi de sizi dinledim. Teşekkür ederim hocam mesafeleri yok ettiğiniz için burda olmanız bizim için nimet. Saygılar sevgiler hocam ❤
Sizi temiz türkçenizden kendi ana dilimde izleyebildiğim için sevinç doluyum. Bu ayrıcalığın tadını çıkarıyorum. Keşke türkçe bilemeyenler de sizi izleyebilse. Bazı videolarda dikkat ettim, bazı youtube videolarında başka dillerde oto tercüme mümkün. İyi öğretmen üzerinde konuştuğu konuyu her dinleyicinin seviyesinde anlatabilir. Siz de böyle bir öğretmensiniz.
Saygıya ve sevgiye değer kıymetli hocam. Yayın için teşekkür eder, sonsuz minnetlerimi sunarım. Sizinle tanışma fırsatım olmadı. Bir kahve içimlik sohbette olsa yan yana olmayı çok isterdim. Aklımda sizden yanıt alınması kıymet bulacak çok sorum var. Siz ve sizin gibi değerlerin kendi çabalarıyla topluma ulaşma çabası beni hem üzüyor, hem sinirlendiriyor. Sizin gibi değerlerin, ülke yönetimi tarafından heryerde bizlerle buluşma imkanı sağlanacağı yerde, siz bize ulaşmak için kendi imkanlarınızla bir çabaya mecbur kalıyorsunuz. Bunada şükür ne diyeyim. Sizlerin gereken değer ve ilgiyi görmediğiniz bir toplumun parçası olmak beni maalesef mahcup ediyor. İradeler tarafından neden bu ilgi ve değere mazhar olmadığınızı pek tabii bilmekle birlikte onlar adına yüzüm kızarıyor. Üzgünüm. Ve sizin gibi kıymetli insanların bile tutunamadığı bu sistemde gelecek için umudumu diri tutmakta zorluk çekiyorum. Sahip olduğunuz bu olağanüstü bilinç ile nasıl bir azap çektiğinizi tahayyül edemiyorum. Fakat size çok saygı duyuyorum. Bu ideal ve davanız için tüm iyi dilek ve temennilerimle duacınızım. Herşey gönlünüzce olsun🙏
Hocam ağır ağır anlatmanız akla çok güzel işleniyor. Sizi dinlediğim gibi hiçbir programı bu sürede Dinlemiyorum. Ama sizin dersleriniz bizi saatlerce kilitliyor ekrana.
Azerbaycandan selamlar,ağzınıza sağlıq 😊
Değerli hocam sizi yaklaşık 4 aydır takip ediyorum, çok düşündüğüm konuları sizde anlam buldu ve güven verdi bana, teşekkür ederim
Çok emek veriyorsunuz, kalpten teşekkürler.Rüyalarımda bile varsınız :)
hocam dersleriniz biz gençlere yol gösteriyor teşekkürler..
bende inandığım şeylerin içine doğdum ama geçte olsa soruları buldum sanırım, sormaya çalışıyorum. umarım rehberliğiniz devam eder. saygılar
Cok tesekkur ederim hocam,, saglıklı gunleriniz olsun, siz ve ekibinize emeğiniz için cok ama cok tesekkur ederım... Tekrar ve tekrar iyi ki varsınız saygı ve sevgılerimle 🌸🌸
Felsefe yada düşünme ,düşüncenin şekillenmesi ve gelişmesi acısından sizi takip ediyor ve videolarınızı öneriyorum her insana faydalı olduğunuz açık başarılarınızın devamını diliyorum
Bukadar çok özelliğin bir kişinin zihninde toplanmış olması ne büyük bir şans bizler için tebrikler ve teşekkürler
Dücane hocam sizi yeni tanıdım ancak her zaman destekciniz olmaya gayret edeceğim Saygilar
ayda bir dinlesem mütalaa edip yetiyor bana aşırı doza gerek yok, çok yaşa hoca
Hocam öncelikle böyle bir platformda o güzel dusuncelerinizi bizden mahrum birakmadiginiz için sizden Allah razı olsun sizin gibi derinliğe sahip kişilere çok ihtiyacımız olucak bizim gibi genç yaşta bir anlam arayışında olanlara (umarım öyleymiş gibi yapanlardan degilizdir tabiki ama insan kendini az çok bilir diye düşünüyorum) bir ışık oluyorsunuz düşünme serüveninde yol gösterici oluyorsunuz. Böyle konularin devamını temenni ediyorum ayrıca ahlak konusu üzerinden de bir canlı yayın yapmanızı çok isterim ahlak konusu geniş çaplı işlenirse bizim için çok fayda sağlamış olur Allah'a emanet olun
Değerli hocam çok teşekkür ederim bilgileriniz bizle paylaştığınız için ve bizi de yükselttiğiniz için. Yıllar önce üniversite de hocam olan Prof Dr Ünsal Oskay hocam benim düşün dünyama çok şey katmış ve şekillenmeme yardım etmişti. Sol görüşten bir aldığım eğitim den sonra sizden de benzer söylemlerle ve değerli bilgilerle bu eğitimi ve bilgilenmeyi almak ziyadesi ile beni memnun ediyor. İlk dinlendiğimden beri abone oldum ve her söyleşinizi takip etmeye çalışıyorum. Bu çok değerli yardımı sakın bırakmayın ve bizde esirgemeyin. Allah sizden razı olsun.
Hocam siz seviyeyi ortada tutmaya devam edin lütfen. Hiç felsefeyla alakam yokken ilgim olduğunu fark edip videolarınızı izlemeye başladım. Bu kıvamda çok güzel🙏
Dücane hoca fikirlerini açık, anlaşılır şekilde cesurca söylüyor. Keşke İslami jargondaki başkaca hocalar da bu platformda korkmadan, eğmeden, bükmeden konuşsalar. Başımıza gelenlerden kurtulmanın yolu buradan geçer.
Avamı fazla basite alıyorsunuz,coğrafya kaderdir derken ne iklim ne mekan kasdediliyor;tüm ne’lerle birlikte o coğrafyanın tarihini de içine alıyor.Tarih demek zaman demektir ve zaman ve mekan birlikte anılmak zorundadır.Derken tam sizde birlikte andınız:)Hocam iki seferdir dikkatimi çekti önce eleştirip sonra açıklamalarınızla kendi eleştirilerinizi çürütüyordunuz.Sizi dinlemekten inanılmaz bir keyif alıyorum.✌️
Teşekkürler, iyi ki varsınız. Sizi tanımaktan ve dinlemekten çok mutluyum..
Birkaç yıl önce çocukları bir filme götürmüştüm.
Filmde, tutsak olan iyiliği kurtarmak için kahramanımız panda kötülükle savaşıyordu ve çok önemli bir şey keşfetmişti; bulunduğu köydeki hayvanlar en iyi yaptıkları işi yaparken ortaya bir enerji çıkıyordu ve bu enerji kötülükle savaşacak güce ulaşmayı sağlıyordu. Hayvanlardan bazıları ekmek hamuru yapıyor bazilari ekmek pisiriyor bir tanesi ise ağaca sarılıyordu çünkü onun en iyi yaptığı iş ağaca sarsılmakti. Filmi izlerken şöyle düşünmüştüm; insanın ibadeti bu hayvanın ağaca sarılması gibi bir sey olmalı.
Çünkü o aslında sadece ağaca sarılıyor gibi görünse de ortaya çıkan sinerji iyiliğin kurtulmasını sağlamıştı.
Bir diğer deyişle;
Elma çekirdeğini toprağa ektiginizde elma ağacı, armut çekirdeğini ektiginizde ise armut ağacı çıkıyor bu onların ibadeti.
Insanın ibadeti kendi meyvesini bulması mıdır yoksa bulamasa da araması mıdır ?
Hocam elinize emeğinize sağlık. Gerçekten büyük bir emek, bizim için bulunmaz bir imkan.
"Kimi Ahmed seni uzaktan tanır
Kimi yaklaşır da kör olur gider. "
"Dostumuzla beraber, yaralanır kanarız,
Her nefeste aşk ile yaratanı anarız.
Erenler meydanına, vahdet ile gir de gör,
Kırk budaklı şamdanda kırkımız bir yanarız.
Edep, erkâna bağlıdır, ayağımız başımız,
Güllerden koku almıştır, toprağımız taşımız.
Soframızda bulunan, lokmalar hep helâldir,
Yiyenlere nur olur, ekmeğimiz aşımız."
sadanızı işitince, biz de dosttan dosta merhaba getirdik. Sofranızda ki helal lokmalarınızı bizimle paylaştığınız için şahsım adına sizlere teşekkürü borç bilirim. Düşünce karanlığımıza ışık tuttuğunuz için teşekkür ediyorum. Hürmet ve muhabbetle Dücane hocam
Her dersi zamanında aynı gün çoğuzaman aynı satte takip eden biri olarak sizin talebeniz olma şerefini kendimde zaman zaman görüyorum.
Hiç tanışmasakta.
Akraba bir ruh olarak merhaba hocam.
Hocam köln’den sevgiler, hoş geldiniz 🌷biz teşekkür ederiz,..
Essen den selamlar..
İsviçre'de selamlar:)
İnsan doğmuş olduğu aile içindeki aile fertleri tarafından ve içinde yaşadığı (büyüdüğü) toplum tarafından domine ediliyor ise o zaman “coğrafya kaderdir” ifadesi hem doğru demektir. Çünkü insan içinde büyüdüğü toplumun tarihsel ve coğrafi alışkanlıkları üzerinde kendini geliştirmiş oluyor ve bu da insanın düşünme biçimini ve hayat tarzını direkt olarak etkilemektedir. Herhangi bir toplumun tarihsel altyapısı o toplumun kültürel düşünme biçimine bağlı olmaktadır. Kültür düşüncesini oluşturan asıl faktörün ise güç ideolojisi ile bağlı olduğunu düşünüyorum. Çünkü diğer insanlardan güçlü olan kişi, toplum içinde ön plana çıkarak otoriterliğini kazanabilmektedir. Dolaysıyla, otoriterlik pozisyonunu elde etmiş olan birey, kendi kişisel narsistlik yönelimi doğrultusunda “yeni yasalar” diye adlandırabileceğimiz kendine özgü ideolojisinin toplum tarafından hem kabul edilmesini sağlayabilmektedir. Toplum tarafından kabul edilen bu düşünceler, belirli bir zaman biçimi sonrasında kültür olarak veya kültürel yada geleneksel davranışlar olarak devam ettirilmektedir. Dolaysıyla, miras olarak bırakılmış bu kültürün içinde doğmuş olan insan “o kaderin içinde” kendini geliştirmeye mahkum bırakılmış olacaktır. Coğrafya kaderdir ifadesinin de anlamı da budur bence
Hocam ' New York' da yaşayan yahudiye ne diyeceğiz!' diyor. Tek bir şey diyebiliriz onun kaderini de o coğrafya belirliyor. Kerbela İran'da ki için kaderse iç savaşta Abd de ki İranlı için kader olur.
Teşekkür ederim 🎀
Selamlar Sayın Hocam, çok teşekkür ediyoruz çünkü çok faydalı oluyor şahsım adına. Düşünme ekseninde yavaşlayarak çok iyi adımlar atıp kararlar alabiliyorum. Teknoloji alanı ve eğitim alanında düşünmenin yararları sınırsız.. Çok teşekkür ederim 😊 İyi ki varsınız!
Degerli hocam ders ve soylesilerinizi sahsim adina sabirsizlikla bekliyorum iyiki youtube camiasina geldiniz iyi ki sizlerle tanisabildim, derslere eylul ayi gibi gececegiz demistiniz halka da acik olmayacak dedginiz icin halktan sayilmaktan korkmuyor da degiilim :) saygi ve hurmetlerle hocam
Özgürlüğü anlamak ve kendi açımdan anlamlandırmak için büyük bir çaba veriyorum. Trabzon’un Of ilçesinde dindar bir ailede doğdum. Yetiştirildim. Sonra üniversite hayatıyla biraz daha sorularıma cevap bulmaya başladım. Daha sonra Fransa, Amerika ve Almanya gibi ülkelerde yaşayıp özgürlük tanımını daha anlaşılır hale çevirmeye ve evrensel dile uygun algılamaya başladım. Sürekli kendimi geliştirme ve evreni sorgulama peşindeyim. Fakat bu durum bende kültürler arası çatışma (bahsettiğiniz kimlik bunalımı olabilir) yaratmaya başlattı. Türkiye’ye geri döndüm ve bağnaz düşünce tarzıyla yine iç içe kalmaya başladım. Özgürlüğümü (düşünce özgürlüğü de dahil) kısıtlayan bir toplum içerisinde çok huzursuz buldum kendimi. Tekrar kaçıp medeniyetin olduğu bir yerde yaşamalı mıyım diye soruyorum kendime, lakin aynı dili konuştuğum insanların yokluğu beni rahatsız ediyor. Bir türlü karar veremiyorum.
Dini kitapların tarihsel olarak etkisini sayenizde daha güzel çözebilme yetisine sahip olmaya başladım. Fakat çözemediğim birkaç konu var. Büyüler ve cinler... Bizim yöremizde bunların lafı çok fazla geçer ve çok garip örneklere şahit oldum. Mesela yıllar önce uzaklarda yaşayan bir adam bir gece içkiden dolayı sarhoş olup dere kenarımda uyuyakalıyor, ardından da buna cin musallat oluyor. Bu adam biraz tanınır olmaya başlıyor çünkü gizlenen muska ve eşyaları bulma yeteneğine kavuşuyor birden. Ben yine inanmıyordum, 15 yaşlarındaydım.
Sonra bir gün aile içindeki huzursuzluklar bizimkileri büyü olduğuna inandırıyor. Böylelikle bu adamı bulup bizim o zamanki inşaat halinde olan apartmanımıza getiriyorlar. Adamla birlikte birinci kat, derken ikinci kata çıkıyoruz. Uzakta durup eliyle işaret ediyor duvarda bir noktayı, sağa sola diyerek yönlendiriyor ve kırdığımızda duvarın içinden muska çıkıyor. Aynı şekilde 3-4 farklı muskayı yine apartmanın farklı parçalarında buluyor ve birisi inşaat halindeyken çimentoya atmış diyor. Tabii kimin yaptığını söylemiyor.
Bu tarz olaylar ve benzeri olaylar yüzünden bir türlü zihnimi özgürleştiremiyorum. İçimde hep bir “acaba?” sorusu kalıyor ve nasıl olduğuna anlam veremiyorum. Bunlara yönelik sorularımın mantıksal cevaplarını nerede bulabileceğimi bilmiyorum. Eğer bir ışık tutabilirseniz bu tarz metafizik olaylarına dair çok minnettar kalırım.
Sevgi ve saygıyla kalın.
İyi ki rastladım size. Rehberliğiniz için teşekkürler
Hocam 50 yasindan sonra kafamdaki sorularin cevabini aliyorum.Allah razı olsun
Dücane hocanın her aykırı görüşünde yahu onun nedenini ben de kafamda bu şekilde açıklıyordum demek inanılmaz elit hissettiriyor :)
bu videoları iyi ki yapıyorsunuz hocam ve iyi ki internet çağındayız!
DERS SORULARI
- Yaşamın bir anlamı var mıdır?
- İnsan, tarih ve coğrafya dışında var olabilir mi?
- Yaşamın bir amacı var mıdır?
- İnsan özgür olarak mı doğar?
- Zaman ve mekandan ayrı bir amaç var mıdır?
- Suç ve ceza evrensel olabilir mi?
- Özgürlük, doğal ve toplumsal yasalardan kurtulmak mıdır?
- Zina ahlaki bir suç mudur yoksa soy ve mirasa mı dayanır?
- Siyaset ve hukukta ahlak yer alır mı?
- Hukuk ve ahlakta özgürlük aynı mıdır?
- Ne kadar özgürüz?
- Geleceğimizi ne kadar özgür belirleyebiliyoruz?
Marjinal bir katkı. Teşekkür ederim.
Hocam Japonya dan Merhabalar saygılar sevgiler.....
Bu dünyada niye varım kimim ben sorularını sorduğum zamanlarda buldum sizi iyiki varsınız çok uzaklardan şu garip gurbet hayatıma ışık tuttuğunuz , bilgilendirdiğiniz, yol gösterici olduğunuz için size sonsuz teşekkür ederim
Bu yayınları keseceksiniz diye korku basıyor beni, müptelanız olduk hocam. Vasati bir kavrayısa sahip orta yaşlı biŕiyim, hep aradığım şeyi aramakla meşgul oldum sayenizde aradığımı aramakta buldum hic şeye odaklanmıyorum..
cok guzel ifade, katiliyorum.
Ferhat bey, gerçekten okadar güzel izah etmişsiniz ki FamilyBirsan'ın söylediği gibi. Ancak şunu da şiddetle ifade etmek istiyorum, Dücane hocamız sayesinde bilgilerimizin artışının yanı sıra kavrayışımızda çok hızlı bir yükseliş gösteriyor.
Timuçin Palaz o kadar haklısınız ki... işin fenası, çıta da çok yükseldi, artık öyle her söyleşiyi dinleyemez oldum.
Şimdi tamamına fırsat buldum başlıyorum
Emin olunki hiç olmamış bir iş tarih yazacaktır çok teşekkür ederiz
Bizi cehalete sakın bırakmayın hocam
Twitterdaki eposta adresinize mail atmıştım. Mailleri ciddiye alıp okuduğunuz için teşekkürler! Sanki son 1 yıldır beni bunaltan aklımdaki soruları sorup karşılıklı sohbet eder gibiydi, ışık oldu. Verimli sohbet için teşekkürler. Dosta merhaba!
Hocam "özgürlük" dendiğinde Kant ve Hegel'e değinmeden olmaz gibi gelıyor. Biraz Schiller, Kant ve Hegel ile konuyu genişletir misiniz?
Özgürlük ve ahlak bağlamında Schiller'in şu sözünü çok beğenirim ve doğru bulurum:
".. insanliğin, temel olarak en dogal ihtiyaçlarindan kaynaklanan duyumsal iradelerinin ( sensuous will) , daha ileri bir safha olan ahlaki iradelerine (moral will) dönüşecek şekilde gelişim göstermesi "güzel" toplumu (beautiful society) ortaya çıkarir. Bu safhada, yani güzel bir toplumda, 'vatandaşlar' harmoni içinde davranırlar. Özetle, güzel bir toplumda insanlar doğal-duyumsal istekleriyle, ahlaki iradeleri arasında artık her hangi bir çelişki ya da çatışma tecrübe etmeden yaşarlar."
F. Schiller
*Teşekkürler Hocam ,
Bizi düşünmede yüreklendirip cesaretlendiriyorsunuz .: Yol bizi terbiye ediyor, çıkarımlarım:
Yerel,tikel,tarihsel,ahlaki hukukî, imgesel olanla; evrensel, tümel,ussal,kavramsal,evrensel olan karşılaşıyor. Ebedı , evrensel olan ussal yaşam : İyi Yaşam
Yaşamın kendinden amacı yoktur.🌹
Hocam Türkiye’deki ender filozoflardan birisiniz. Felsefeci demedim bilerek filozof dedim. Çabalarınızda Allah yar ve yardımcınız olsun.Teşekkürler
bir başkasının yaşantısıdır dönüp arkamıza baksak
çünkü yaşadıklarımız başkasının yargısına tutsak
su yasak rüzgâr yasak açık kapılar yasak
belki bu karanlıkta yasakları yasaklasak
başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegâhın
attila ilhan
sizi dinlerken bu şiir düştü zihnime.
bağlamlarınız müthiş
tüm medeniyetler insanı sınırlarla çerçeveler.
İnsan, ister hayat ister düşünce için doğmuş olsun, hareket ettiği veya düşündüğü müddetçe uyanık ve dolayısıyla o an için ışık dünyasının ona mahsus kıldığı bir tek mânasına ayarlanmış bir odaktadır.
- Oswald Spengler, Batının Çöküşü
Keyifle öğreniyorum çok değerli bilgiler 🙏
Hocam Allah size sağlıklı ve uzun ömür versin...sizi seviyoruz
Merhabalar Hocam. Derslerinize devam etmeniz bizleri ziyadesiyle memnun edecektir. Sizden inşallah "Felsefe ve Mutluluk" üzerine bir ders dinleme fırsatımız olur.
Teşekkürler.
Hayatı algılarımızın, duygularımızın ve düşüncelerimizin ekseriyeti oluşturduğuna göre, anlam yüklediğimiz şey ve yüklenen anlam aynı özden çıkar. Bu da anlam kendisini anlamlandırdığını gösterir.
Hoş geldiniz hocam
Hocam hürmetlerimizi sunariz,emeginize saglik.tesekkurler
Bu yayınları podcast olarakta yüklenilmesi çok faydalı olur .
Teşekkürler
Kalbî ve aklî teşekkürler...
Hocam çok kıymetlisiniz❤️Teşekkür ederim🙏
Hocam şu sosyal medya ve özellikle youtube içinde yenisiniz. Bu iş de geri durmak yok. Boş boş yazanlar tabii ki olacak. Bu youtube böyle. Adamın biri on saniye dinler boş boş cevap yazar çıkar. Devam edin. Bura da önemli olan başka kısım. Not alan, bilgiden bilgi çıkarıp araşdıran, düşünen insanlar için devam.Baküden selamlar. Devam. Bakmayın her yazıya.
Dogmalardan, ezberlerden kurtulup ozgurluk arayisi icinde olanlara ne mutlu.
Teşekkür ederim. Saygımla.
25:10 Coğrafya kaderdir sözü sanayi devrimini başlatan olayda kendine yer bulur. İngilterede limana yakın kömür madeninden gemiler vasıtasıyla kömür taşınması sanayi devriminin başlangıcı olarak kabul ediliyor.
Onun dışında Türkiye açısından 1. dünya savaşı coğrafyanın kader olduğunu gösteriyor. Değiştirilemeyen konularda coğrafya etkili ise coğrafya mutlaka kaderdir. Onun dışında son 20 yılda teknoloji sayesinde dünya küçüldüğü için coğrafya kader olmaktan çıkıyor.
Keşke Dücane Hoca'nın The Great Courses serisindeki dersler gibi ders serileri olsa da 'outline' metinleriyle birlikte okuyarak ilerleyebilsek :)
Yaşamın kendinde amacı yok dedi,bütün bildiklerimiz altüst oldu,ekrana yapışıp kalmışken yayın kesildi.Gel de uyu şimdi.
teşekkur hocam tek katlanabildimsin bide lev alatlı var
Hocam deneyim ve birikimlerinizi paylaşmaya devam ettiğiniz için teşekkür ederim. Birkaç yıldır hayata ve evrene felsefi pencereden bakanları takip etmeye çalışıyorum. Sızı de yaklaşık bir yıldır takip ediyorum. Okuduğunuz kitapları okumadan daha kolayı tercih edip, sizi dinleyerek de cennette küçük de olsa bir kulübe hak edebileceğime inanıyorum. Size merak ettiğim bir konuyu açmak isterim. Daha önce sözünü etmiştiniz, ahlak ve din ilişkisi. İnsan türü için, bebeklikten yetişkinliğe uzayan süreçte dînî algının, dînî eğitimin ve dindar bir toplumdaki sosyal deneyimlerin bireysel ve toplumsal ahlaka etkilerinin felsefî analizini nasıl yaparsınız? Cennet ödülü ve cehennem korkusu arasında bırakılan bir toplumda nasıl bir ahlâk oluşur? Mesela , " şunu yaparsan allah çarpar" diye uyarılan bir çocuğun o şeyi yaptığında allah'ın çarpmadığını deneyimlemesi, onun ilerleyen yaşamındaki ahlakî gelişımine nasil bir etki yapar? Benzer şekilde "allahı kandırma deneyimi" yaşayan/yaşatılan insanın yasa ve kurallara olan saygısı nasıl şekillenir? Teşekkür eder, kolaylıklar dilerim.
Hocam süpersiniz çok teşekkürler hızınızı konusunda da yavaş değil bana hızlı geliyor tekrar tekrar dinliyorum anlamak vede kendi aklımda onu yorumlamak için
Teşekkür ederim hocam.
Hocam yalvarıyorum bu derslere devam. Daha ne diyeyim lütfen kesmeyin
Toplumun dışında düşünmeye başladığımdan beri ızdırap ve yalnızlık çekiyorum Zihnimize o kadar çok pranga takmışlar ki Özgürlük sadece kelimelerde kalacak sanırım .Doğadaki en tutsak varlık biz insanlarız ..
Cok güzeldı üsdad saygilar
Uzaktan bir ruhtan merhaba hocam..teşekkurler..sevgiler..
Emeğinize sağlık Hocam teşekkür ederim benim internetim de çekmemişti sonra dinledim
Kosovadan selamlar, Dücane kardeşim.
Bende bir mudaviminiz olarak çok teşekkür ediyorum tüm dersler için. Reklam sıklığına karar vermede bir etkiniz varmı bilmiyorum ancak biraz daha az sık reklam olsa diye düşünüyorum hep.
Hocam, Kohlberg'in ahlak gelişim aşamaları ve Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi gibi felsefe ve düşünce sisteminin de en ilkelden evrensele bir hiyerarşik haritası var mıdır? Hangi aşamada hangi tip insan ya da toplum karşımıza çıkar? Bizim toplum ortalaması hangi seviyede yer alır? Bilimsel düşüncenin idrak edilemediği ve terk edildiği toplumların yok olmaya mahkum olduğunu düşünüyorum.Bu yok olma süreci sizce ne kadar sürer?
Hocam bütün kitaplarınızı okudum. Yenişafakta yıllarca sizi okudum internet aracılığı ile bütün konuşmalsrınızı izledim hocam ne olur geldiğiniz noktada. Bir kitap yayınlayın merakla bekilyoruz
Merhaba ve teşekkürler.
Teşekkür ederim.
Değerli Dücane Hocam,Kabe,Kubbetüs Sahra,Mescid'i Aksa gibi İslam tarafından kutsal sayılan mekanlar hakkında bilgi verebilir misiniz? Zira,Emevilerin hristiyan,Hz.Muhammed'in aslında İsa;dolayısıyla Hz. Ali'nin Hz.Muhammed olduğuna dair çok ciddi iddialar mevcut.Kubbetüs Sahrayı inşaa ettiren Emeviler.Tarihçesinde:Kubbet-üs Sahra Kudüs'te Musevilerin Kudüs Tapınağı olarak isimlendirdikleri en kutsal binalarının bulunduğu ve bazen "Tapınak Tepesi" adını verdikleri bir tepenin üzerindedir.
Bu tepe üzerinde inşa edilen Birinci Tapınak MÖ 586 yılında Babilliler tarafından tahrip edilmiştir.
İkinci Tapınağın yapımına MÖ 535'te başlanmıştır. Bir süre aradan sonra yapıma MÖ 521'de devam edilmiş MÖ 516 yılında yapım tamamlanmış ve MÖ 515 yılında İkinci Tapınak açılmıştır. Yaklaşık 500 yıl sonra İkinci Tapınak, MÖ 20 yılında Kral Herod tarafından yeniden tamir ettirilmiştir..(Devamı:tr.wikipedia.org/wiki/Kubbet%27%C3%BCs-Sahra) İlginiz için şimdiden teşekkürler..
Çok teşekkürler saygılar selamlar Muhabbetle
Merhaba Hocam, “Coğrafya Kaderdir” sözünün İbn-i Haldun’a ait ve doğru bir terim olmadığını söyleyerek benim doğru bildiğim bir yanlışı daha düzelttiniz. Oysa ki ben bunun üzerine küçük bir öykü bile yazmıştım. İlginizi çeker okursanız öyküde gönderiyorum.
KURBAN
“Coğrafya Kaderdir”
İbni Haldun
Akşamdan biriken bulaşıkları yıkamak için, çeşmeye gitmişti.
Çeşmeden akan suyun ortaya çıkardığı kumlarla, kalaylı kapların yağını arındırıyordu ki,
siyah bir at üzerinde gelen Kolcu’yu gördü.
Kolcu’nun yanından geçip gideceğini düşündüğü için, hiç o tarafa bakmadan, son kalan
bulaşıklarıda yumaya devam etti.
Ama kolcu gitmedi. Geldi yanı başında durdu. “Şah Hüseyin için bir tas su ver gelin” dedi.
Kadın kenarda duran kalaylı tası aldı, çeşmede akan suda çalkaladıktan sonra, su doldurup
At üzerinde duran Kolcu’ya verdi.
Suya içen adam “ geçmişlerinin canına değsin bacım” diyerek, atını mahmuzlayıp çekip gitti.
Çeşmede verilen o bir tas suyu, görmesi gerekenler görmüş, duyması gerekenler duymuş ve
haber bir fısıltı halinde, ulaşması gereken yerlere ulaşmıştı.
Akşam kocası eve geldiğinde, ne evin ortasında ekmek tahtasının üzerine duran, odun
ateşinde pişmiş, tarhana çorbasının kokusunu ne de masanın çevresine saran ve iştahla
yemeklerini yiyen ev halkının kaşık şakırtısının farkındaydı.
Evin tüm halkı yemeklerini yiyip, Ocak’ta demlenen çayı beklerken, kocası ağzına bir lokma
almadan, ateşin başında peş peşe sigara içerek, derin derin düşünüyor, arada göz ucuyla
karısına bakıyordu.
Çaylar içilip, herkes yatmak için, evin çeşitli yerlerinde serilen yer yataklarına giderken bile,
adam ne ateşin başından kalktı, ne kimseyle konuştu ne de yiyip içti .
Sadece düşündü ... düşündü... düşündü...
El ayak çekilince kadın kocasının yanına yaklaştı. Bir şeyler söylese; sövse - dövse bu kadar
acı çekmeyecekti.
Ortada çıldırtıcı bir sesizlik vardı. Sessizliğin sonunun nereye gideceğini tahmin edebiliyordu.
Herkes yatmış, bir ikisi kalmıştı ayakta.
Sessizce saatlerce oturdular. Ne kadın soruyor ne de adam söylüyordu.
Şafak atmak üzereydi. Adam kendi kendine konuşur gibi
- Onurum kırıldı, gururum incindi, namusum lekelendik” diyordu.
- Ne yaptım ben senin onurunu kıracak, gururunu incitecek, namusunu lekeleyecek?
yaptım?” diyordu kadın.
- Ne yaptığını sen daha iyi bilirsin!
Ne
-Bütün köyün dilinde. Kolcu orda burda senin için “o benim oynaşım“ diyormuş.
- Sen inanma söylenenlere.
Senin mertliğine, yiğitliğine karşı çıkamayınca, hakkımızda böyle
dedikodu çıkarıyorlar.
- Ya Kolcunun sağda solda anlattıkları? O da mı yalan?
- Yalan. Vallahi yalan, billahi yalan! Adam suyunu içti, atından bile inmeden,tepeyi aşıp gitti.
Kim görmüş, kimle konuşmuş ki böyle şeyler anlatsın?
- Onu bunu bilmem. Ben bu utançla yaşayamam. Köyün içine çıkıp insanların yüzüne
bakamam.
- Ben şimdi tarlaya gidiyorum, ben gelene kadar kaybol!
- Nereye giderim köy yerinde?
Kimin kapısını çalarım?
Bilmez misin ki, iftiraylada olsa, adı
lekelenmiş dul bir kadının ne çalacak bir kapısı ne de sığınacak bir çatısı olur.
Bak karnımda
senin yavrunu taşıyorum.
- Nereye gidersen git. Bir daha da gözüme görünme! dedi ve çekti gitti kocası.
Kadın bir süre koca evin içinde ne yapacağını bilmez şekilde dolaşmaya başladı.
Şaşkındı...
Üzgündü...
İncinmişti...
Gururu kırılmıştı...
Artık bu ev de duramayacağını biliyordu.
Nereye gidebilirdi?
Şimdi gitse çalsa babasının kapısını, açar mıydı kapıyı babası, bakar mıydı anası yüzüne,
kardaşları durur muydu yanında.
.....
Düğünü olupta Baba evdinden ayrıldığı günü hatırladı:
‘’Biz kadınların kaderini yaşadığımız bu topraklar belirlemiş kınalı kuzum. Bu kaderi yerine
getirmeyide erkeklerin eline vermiş‘‘ demişti anası. ‘‘Sen ben kimiz ki alnımıza yazılan bir
yazgıya karşı çıkalım‘‘ diye devam etmişti. ‘‘Baban seni Çakır oğlana verecekti. Herşey
konuşulmuştu, düğün olacaktı. Ama sen Çakırı istemedin.. İlle de ‘‘Adoğ olsun‘‘ dedin.
Kendini öldürmrkle tehdit ettin. Baban sana dayanamadı verdiği sözü bozdu. Babanında,
Çakır’ında başını öne eğdirdin. Bunu ne Baban unutur, ne de Çakır unutur. Çakır zaten
sağda solda, ‚‘‘Bana yar olmayanı başkasınada yar etmem‘‘ diyormuş. ‘‘Aman hal-
hareketlerine muhayat ol kızım. Ne Çakır peşini bırakır, ne de başına birşey gelirse Baban
yüzüne bakar‘‘ diye tembih etmişti. Babası ise ‘‘Bu kapıdan gelin olarak çıkıyorsun, bir daha
ancak beyaz kefen ile geri gelebilirsin‘‘ diyerek yolculumıştı onu.
....
....
Olmazdı!
Yapamazdı!
Anasına gidemez, bu evde kalamaz, köyde duramazdı.
Alıp başını gitse nereye?
Yol bilmez iz bilmez...
Şehirde tanıdığı da yoktu, okuma-yazması da.
Nereye gidebilir, ne yapabilirdi?
Ev halkı kalkıp, çorbalarını içip, azıklarını alıp her biri bir yana dağılınca çaresizce bir süre
evin içinde dolandı.
Yapılacak çok iş vardı.
Ama yapmadı. Sessizce ahıra gitti. İçerde bağlı olan Eşşeğin ipini boynundan çıkardı. Saman
kürününe bağlı olan ucunuda çözdü.
Sonra semeri hazır olan eşşeği ahırın ortasına getirdi. Tavanda asılı duran, KURBAN
kancasına baktı. Kesilen kurbanları, buraya asıp, derisini yüzer içini temizlerlerdi.
Semeri bağlı olan eşşeğin üstüne çıkıp, urganı kancaya sıkıca bağladı. Diğer ucunu boynuna
gelecek şekilde ilmek attı. Boynuna takmadan önce durup düşündü. Kendi kendine acı acı
güldü:‘‘ Bugüne kadar, inancımız için kurban keser buraya asardık. Ben şimdi neyin
KURBANIYIM?
İpi boynuna geçirip, altındaki eşşeğe “deh” dedi.
Ayakları boşlukta sallandı.
Bektaş Balcı 28.07.2019
Benim için büyük şans sizi tanimak iyi ki varsiniz ...
Henüz pratik felsefenin "aile yönetimi" kısmını konuştuğumuzu belirttiniz. Çıplaklık, masumiyet ve utanmadan özgürlük başlığına ilerlerken, çocuk sahibi olmanın insana yaşattığı psikoloji ve kattığı değerler- kavrayışlar üzerinde gezinmeyi düşünür müsünüz? Çocuk sahibi olmak, kavramla yaşamaya çalışan birine hangi kavramları kazandırır, yeni neyi bilmenin kapılarını açar?
Hürmetle.
20 Haziran 2020 saat 17:24 Murat ile eskihisar feribotundayız.Yaşı hayli ilerlemiş,zayıf zor nefes alan bir amca feribotda bir aşağı bir yukarı sürekli hareket halinde ,oturduğumuz bankın önünden defalarca geçtiler.Kızı da peşinde ,durmadan müdahale ediyor oraya dokunma ,bunu yapma ,telefonu açma.Amca kızıyor,sinirleniyor peşimi bırak benim diye.Teyze yanımda söyleniyor evde de böyle sabah 9 akşam 8 sürekli dışarda eve alamıyoruz daha yeni covid geçirip iyileşti.Bizi perişan ediyor çok sinirli ,çok titiz diye.
Murat(12 yaşında)”hayat amaçsız bir acıdır “dedi. “Annesi hayat çoğu zaman acıdır evet bununla birlikte ya amaçsız olması!!Hayatın AMACI yok mudur ?Nedir bu hayatın AMACI? .O günden aldığım bir not du. Sorgulamaya devam .
hocam ağzınıza sağlık sevgiler
Işığınız aydınlatmaya ve ısıtmaya devam etsin bizleri. Dücane Bey, mahçup ve meyus olmayın, sizin ahlaklandığınız kültüre ağır geliyor anlıyorum "Abone olun" demek! Demeye devam edin. Her programın başında. Değerinizi bilmek boynumuzun borcu olsun sadece. Adam dinleyip abone olmuyorsa rahatsız edin onları. Elbet marifet iltifata tabidir... Lakin ÇEKSİN GİTSİN o zaman. Saygılar
Hocam başta bahsettiğiniz kölelik ve cariyelikle ilgili videonuzu bulamadım