Bülbülü Öldürmek - Harper Lee // konuk M. Kutlukhan Perker // Ben Okurum

Поделиться
HTML-код
  • Опубликовано: 28 авг 2024
  • The New York Times 2021’de son 125 yılın en iyi romanı ilan etti onu. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki kütüphaneciler 1999’da 20. yüzyılın en iyi romanı olarak seçtiler. 40’dan fazla dile çevrildi. 1961 yılında, yayımlanmasından bir yıl sonra Pulitzer ödülünü kazanmıştı zaten. Ortaokul ve lise düzeyinde sadece ana vatanı Amerika’da değil dünyanın dört bir yanında İngilizce eğitim veren okullarda da okutuldu, incelendi, hatmedildi. Çok sattı, çok sevildi. Akademik edebiyat çevrelerinde çok ilgi görmediyse de sıradan okurun gönlünü fena halde fethetti; yayımlandığı 1960 yılında başlayan bu ilgi çemberine yeni nesli de katıp büyüdükçe büyüdü. Evet konumuz Harper Lee ve onun tüm dünyada ilgi uyandıran biricik romanı Bülbülü Öldürmek.
    Bülbülü Öldürmek, 1933-1935 yılları arasında Alabama’da Maycomb adlı bir kasabada geçen birtakım bazen gizemli bazen adaletsiz bazen çocukça çoğunlukla duygusal olayları erkek Fatma bir kız çocuğunun, Scout’un ağzından dinlediğimiz bir roman. Maycomb halkı alabildiğine tutucu ve önyargılı. Ve elbette ırkçı. Scout’un ve ağabeyi Jem’in avukat olan babaları Atticus Finch ise beyaz bir genç kıza tecavüz ettiği iddia edilen siyahiyi, Tom Robinson’u savunma görevini üstlenmiş durumda. O güne kadar saygıyla yaklaştıkları Atticus kasaba halkı için artık onların deyimiyle zenci sever bir adam. Tam olarak siyahilerle aynı düzeye düşmese de gözlerinde bayağı irtifa kaybetmiş durumda. Tabii bu tavır Atticus’un çocuklarına da ziyadesiyle yansıyor.
    Ha bir de Dill var, olayların geliştiği yaz Atticuslar’ın komşusu olan teyzesine kalmaya gelen yeğen, Scout ile Jem’in arkadaşı olan, birlikte kurdukları oyunlardan, gerçek dünyanın maceralarına atıldıkları, geniş hayal dünyasıyla bize anlatılanları iyice unutulmaz kılan o çocuk. Gizemli bir evin çevresinde dönen, içindeki onlara göre öcü, aslında taciz mağduru bir karakteri, yani Boo Radley’i oyunlarının hedefi haline getiren Dill.
    Bu kısa girişten sonra, hepimiz romanın genel atmosferini hatırladıysak, omuzlarımızda hafif bir gerilim, yüzümüzde çocuk anlatıcımızın sağladığı masum bir gülümseme, kafamızda içinde ırkçılık, adaletsizlik ve önyargı kavramlarının dönüp dolaştığı bir düşünce balonu oluştuysa, konuğumuzla sohbetimiz başlasın mı? “Amerika” kavramını çok iyi tanıyan bir konuğum var yanımda, evet kavramını. Malum Amerika sadece bir kıta ya da bir ülke değil. Çizimleriyle oralarda bile kendini kabul ettirmiş, The New York Times, The New Yorker gibi yayınlarda imzasını görmenin hiçde şaşırtıcı olmadığı, ülkemizdeki mizah dergilerinde yetişip, farklı tarzlarda ve tekniklerde eserler ortaya çıkarabilen, kendini o uzak diyarlarda da başarıyla gösterebilen biri o. Şimdi burada Türkiye’de bir yandan yayıncılık yapıyor, bir yandan yine yeni kıtaya gönderiyor çalışmalarını. Kutlukhan Perker ile konuşuyoruz Bülbülü Öldürmek’i. Siz onu karikatür, illüstrasyon ve çizgi romanlarından M. K. Perker diye tanırsınız elbette.
    “Antika bir çocuktu şu Dill. Gömleğine düğmelenmiş mavi keten bir şort giyiyordu, saçları kar gibi bembeyaz ve kaz tüyü gibi kafasına yapışıktı; benden bir yaş büyüktü ama ben ondan çok uzundum. Bize o öyküyü anlatırken gözleri bir parlıyor bir kararıyordu; aniden ve neşeyle gülümsüyordu; alnının tam ortasındaki dana yalamış gibi dik duran saçlarını çekiştirme alışkanlığı vardı.
    Dill sonunda Drakalu’ya anlatmayı bitirince Jem, Dill’in anlatışına bakılırsa film sanki kitaptan daha iyi, dedi, ben de Dill’e babasının nerde olduğunu sordum; “Hiç babandan söz etmedin,” dedim.
    “Babam yok ki.”
    “Öldü mü?”
    “Yoo…”
    “Ölmediyse, baban var demektir, öyle değil mi?”
    Dill’in yüzü kızardı, Jem de bana susmamı söyledi, bu demekti ki Dill’i incelemiş, kabul edilir bulmuştu. O günden sonra o yazı, her zamanki gibi mutluluk için geçirdik. Her zamanki gibi mutluluk şu demekti: Arka bahçedeki kocaman iki tespihağacının arasına kurulmuş ağaçevi düzelttik. Oliver Optic’in, Victor Appleton’ın ve Edgar Burroughs’un yapıtlarından uyarlanmış tiyatro eserleri listemizdeki oyunları eksiksiz tamamladık. Dill’in aramıza katılması bu bakımdan iyi oldu. Daha önce benim oynamak zorunda kaldığım rolleri üstlendi: Tarzan’da maymun rolü ona verildi, Avare Oğlanlar’da Bay Crabtree olmuştu, Tom Swift’te Bay Damon. Böylece bir cep sihirbazından farksız Dill’i tanımıştık; kafası garip planlarla, acayip özlemlerle, tuhaf tuhaf düşüncelerle dolu o oğlanı.
    Ama Ağustos sonuna doğru kim bilir kaç kez tekrarladığımız için listemizdeki oyunlar yavanlamıştı, işte tam o günlerde Dill bize bir öneride bulundu: Radley denen o öcüyü evinden dışarı çıkmaya zorlamalıydık.
    Dill’in aklı fikri Radleyler’in evindeydi. Yaptığımız onca açıklama, uyarı ona vız geliyordu, ayın çekim gücüne sular nasıl karşı koyamazsa o da evin çekim gücüne karşı koyamıyor ama ancak köşe başındaki elektrik direğinin yanına kadar gidiyor, daha fazla yaklaşmayı göze alamıyordu."
    #denizyücebaşarır #benokurum #haperlee #bülbülüöldürmek #kutlukhanperker

Комментарии • 2

  • @vatan_sever
    @vatan_sever 5 месяцев назад +1

    Harika..
    Teşekkürler..

  • @pinaryaspak6237
    @pinaryaspak6237 3 месяца назад +1

    Çok teşekkür ediyorum, şahane bir sürpriz oldunuz.❤