Neden Hiç Büyük Kadın Sanatçı Çıkmadı?

Поделиться
HTML-код
  • Опубликовано: 19 янв 2025

Комментарии • 15

  • @zyzy9834
    @zyzy9834 2 года назад

    ağzınıza sağlık, nekadar güzel örneklerle ve yaklaşımlarla açıklamışsınız, teşekkürler

  • @bmmutlu
    @bmmutlu 2 года назад

    Zor bir konuyu boyle guzel cesaretle goguslemeniz takdire sayan… ‘sanat, uygarligin imzasidir ve ozgurluk tarafindan emzirildikce buyur’

  • @tamertosun5054
    @tamertosun5054 2 года назад

    Cesaret isteyen bir konu, tebrik ediyorum 🧿

  • @belginruzgar6130
    @belginruzgar6130 2 года назад +1

    Kadınlar yakın zamana kadar "insan" olarak bile değer görmedi ve hala da gördüğü söylenemez....Eşitlik var mı kadınlar sanata yönelebilsin....Artemisia Gentileschi gibi birinin başına gelenleri düşünürsek bu sürecin (hala) ne denli zor olduğunu anlayabiliriz sanırım.

  • @murattoksal3377
    @murattoksal3377 2 года назад

    👍

  • @tracymcgrade
    @tracymcgrade Год назад

    egon schiele ve gustav klimt için video çeksene aşk yanaklım 😊

  • @jooker8844
    @jooker8844 2 года назад

    Bu durumda çok farklı çizgilerle sanat yapamazlar mıydı? Belki de yaptıkları tablolar bir yerde keşfedilmeyi bekliyordur. İllaki bir binayı boyamış olmaları gerekmez...

  • @YelwstonNorby
    @YelwstonNorby 2 года назад

    Senin açtığın konuyu toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları üzerinden biraz derleyip toparlamak istiyorum gülendam hanım. Okursanız sevinirim...
    İş kadınlara arka çıkmaya gelince erkekler slogan atmakta bir sorun görmez...
    Hatta kadınlara destek oluyoruz diye çok medeni, çok olgun olduğu düşünür ve kendimizi nimetten sayarız..
    '' Evet kadınlar eşittir, bravo kadınlar , yürüyün kadınlar...!! ''
    Rol kesmeyi bırakalım mı ?
    Ben dahil...
    Buna gerçekten inanıyormuyuz ?
    Çok daha önemli olan soru şu... Kadınların biz erkeklerle eşit olduğunu gerçekten biliyor muyuz ?... İnanıyor ve biliyorsak kendi hayatımızda bunu uyguluyor muyuz ?
    Cevap : Hayır
    Tıpkı kadın erkek eşitliğine inanmadığını açık açık söyleyen erkekler gibi bu eşitliği savunduğunu iddia eden çoğu erkek cinsiyetçi düşünmeye ve öyle hareket etmeye devam ediyor.
    Namus kavramını kadın üzerinden kurgulamaya... Eşitlik felsefesini destekleyip kendi ailemiz ve ilişkimiz olan kadınlar üzerinde tahakküm kurmaya ve toplumsal rolün dışına çıkan kadının değersizleştiğini düşünmeye içten içe devam ediyoruz. Bu konuda malesef biz erkekler dibine kadar iki yüzlüyüz ! Artist artist savunduğumuz eşitliğin ucu bize dokunduğu anda o medeni adamdan geriye içi bomboş sloganlar kalıyor. Farkediyorsun değil mi ? Gülendam...
    Kadınlar istediği gibi giyinebilmeli !! ( Benim kız kardeşim hariç )
    Kadınlar birlikte olacakları insanlara kendileri karar verebilmeli !! ( fakat benim kızım değil )
    Kadınlar erkekler gibi kariyer yapabilmeli !! ( Benim eşim benden fazla kazanmasın da... )
    Neden bunları aşamıyoruz ?
    Çünkü aslında bu en medeni olanımız için bile bir iktidar meselesi ve biz iktidarı paylaşmak , birlikte yönetmek istemiyoruz.. Hayatın, ailenin, ilişkinin bir üyesi , bir ortağı değil patronu olmak istiyoruz.
    Ucu bize dokunmadığı sürece demokratız.
    Uygar, eğitimli ve kültürlü sıfatları üzerimizde güzel durduğu için, kadınları mest ettiğini düşündüğümüz için savunuyoruz.. Gerçekten öyle olduğumuz için değil...
    Ancak her iktidar gibi bununda sürdürülebilmesi öyle veya böyle meşruiyet devşirilen bir zemine , bir referansa ve çeşitli argümanlara sahip olmaya bağlı.
    Bu yazıda önce bu düzenin dayandığı zemini açıkça anlatıp sonrada onu biz erkeklerin altından çekip alacağım..
    Üstelik bu sırada iktidarı paylaşmanın neden bizim için daha hayırlı olduğunu da izah edeceğim... Hem cinslerime ve kendime hakikaten medeni ve dürüst olmak dışında geriye pek seçenek bırakmamaya çalışacağım...

    • @YelwstonNorby
      @YelwstonNorby 2 года назад

      Öyleyse başlayalım....
      Çağlar, nesiller geçse ve toplumlar da değişse , kadınlar türlü haklarda elde etse günün sonunda biz erkekler bir şekilde istediğimizi almaya devam ediyoruz öyle değil mi ? Kadınlar sıralama ve kategori olarak hep aynı yerdeler. İkinci , azınlık , zorbalık edilen , dövülen , öldürülen ve üstelik bir şekilde başına gelenleri hak ettiğine dair sebepler üretilen... Peki neden bu durum bir türlü değişmiyor ? Çünkü konu öyle yazılı kurallarla , kanunlarla , uluslararası anlaşmalarla falan çözülebilecek bir konu değil... İnsanlığın fiziki olarak daha kuvvetli olan yarısı diğer yarısıyla ilgili doğru bilgilere ve fikirlere sahip olmadığı sürece kadınların çilesi bitmeyecek...
      Eeeee bizene ? '' Bitmezse bitmesin '' ( çokta umrumuzda ).... Öylemi ? ... Öyle değil işte....
      Çünkü ayrı gezegenlerde yaşamıyoruz. Onların önüne konulan her engel , yapılan her zorbalık , her çifte standart ve zorbalık toptan ekonomiyi, siyaseti , sosyal hayatı , eğitimi, refahı ve neticede hepimizin yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor.
      Peki nereden geliyor bu düzenin meşruiyeti ? Nasıl Rasyonalize ediyoruz ? Nedir her şeyin üzerinde durduğu o dayanak ve zemin ?
      Elbette cinsellik... Cinsiyetci bakışın temelinde cinsellikle ilgili seks ve arzularla ilgili kadın doğası ve fıtratına dair yanlış bilgiler ve o bilgilerin üzerinde durduğu yanlış varsayımlar var.
      Toplumda kadın erkek eşitliğini hangi erkekle tartışırsanız tartışın konuyu elinde sonunda bu varsayımlara getirdiğini göreceksiniz. Biyoloji, kimya, anatomi, hormon, duygusallık, kutsallık...
      Daha somut konuşalım...
      Ne diyoruz kadınlara ? Erkeklerin cinsel ihtiyaçları, arzuları, dürtüleri kadınlarınkinden daha fazladır... Bu şekilde saldırganlığımıza kılıf buluyoruz.
      Kadınlar daha tek eşlidir.
      Çok eşlilik erkeğin doğasında vardır diyoruz ve bir şekilde aldatma gibi ettiğimiz yeminleri tutmama gibi seçimlerimizi '' Elimizde olmayan bir şey '' gibi gösteriyoruz.
      Kadının en yüce amacı Anneliktir diyoruz... Buna bir kutsallık atfederek onun bedeni ile yaşayabileceği sansasyonları sınırlıyoruz.
      Erkek sahiplenmek , kadın sahiplenilmek ister....
      Erkek tohumlarını saçmak ister... ( bak sperm sayısı çok , yumurta bir tane ) diyoruz..
      Cinsel ilişki kadınlar için erkekler için olduğu kadar önemli değil , bazen orgazm bile olmadan bir ömür yaşıyorlar... diyoruz...
      Böylece kadın cinselliğini ve ihtiyaçlarını öğrenmeye gerek olmadığı fikrini aşılıyoruz...
      Her erkeğin aynı olduğuna ve başka bir erkekte daha fazlasını bulamayacağına kadını ikna ediyoruz.
      Emin olabilirsiniz ki erkeklerin ekseriyeti bu varsayımlardan en az birine sahip ve kadınlara hayatı çilekeş eden normlar, kültürler , inançlar bu hatalı varsayımlar üzerine kurulu. Bu yüzden de işler değişmiyor... Bu varsayımlardan hiçbiri bende yok diyen erkeklerde kuvvetle muhtemel yalan söylüyor... Biliyorum çünkü bende erkeğim...
      Malesef bunlarla yetiştik. Büyüklerimizin konuşmalarındaki satır aralarında bunları duyduk. Bazı şeyleri eğer biz yapıyorsak görmezden geliniyor, önemsenmiyor, ayıplanmıyor. Fark ettik... ve bu hoşumuza gitti.. Kadınların ses çıkarmayıp kabullenmesi işimize geldi. Hadi gelin itiraf edelim biz erkekler bu statükoyu seviyoruz.. Kendi çocuklarımıza da sevdirip benimsetiyoruz. Hayata hazırlarken oğlumuzu değil kızımızı bilinçlendiriyoruz.
      Anne bile kızın böyle dizginlemiyor mu ? == > Yavrum erkek yapar elinin kiridir , sen yaparsan namusun kirlenir. Düzgün bir kısmetin kalmaz... Yani düzgün bir kısmete ihtiyacın var çünkü ancak bu şekilde mutlu olabilirsin ve bu da ancak erkek tarafından kadına biçilmiş rolü oynar ve kendini sınırlarsan olur....
      Peki soru şu... Bir anda dünyadaki tüm kadınlar 4 milyarı birden bu kalıbı reddedip kadının elinin kiridir diyerek ona göre yaşayacak olsalar ? Yani etrafta 1 tane bile başka türlü kadın kalmasa ? Ne yapıcaz ? Erkekler kadınlara aşık olmayı, onlarla evlenmeyi, çocuk yapmayı bırakacak mı ?
      Cevap vereyim : Hiç bir halt yiyemicez.
      Önce bir tüm tuşlara basacağız tabiki.. Dinleri kullanacağız , baskıyı deneyeceğiz , zorbalık edeceğiz ama neticede popomuzun üstüne oturup paşa paşa önümüze ne konuluyorsa onu yiyeceğiz.
      Şimdi bu varsayımların köklerine inelim ve önce tek eşlilik meselesine bakalım....

    • @YelwstonNorby
      @YelwstonNorby 2 года назад

      Doğurgan cins kadın olduğu için çocuğa ve dolayısıyla çocuğun babasına daha güçlü bir bağlılığı söz konusu olur diye düşünüyoruz. Hayatın belli bir döneminde artan hormonları buna şahit gösteriyoruz. Gerçek şu ki monogomi yani tek eşlilik konsepti pek çok başka şey gibi kendi türümüz için uydurup geliştirdiğimiz bir şey. Zaten doğada çok nadir türde var. Dna'mızın çoğunu penguenlerle ve kurbağalarla değil primatlarla paylaşıyoruz. Ne olup olmadığımızı anlamak için kendi atalarımıza bakmamız gerekiyor diye düşünüyorum.
      Onlarda da böyle bir şey yok ! Aksine oldukça çok eşli bir durum söz konusu, üstelik konu dişi kimyası ve hormonları olunca östrojen hormonlarından biri olan estradiol'ün kadınlarda oynadığı rol çok önemli. Bu hormonun erkeğin tutumundan bağımsız olarak insiyatif almayı arttıran bir etkisi var..
      Emory Üniversitesi Ulusal Primat araştırma merkezi psikoloji uzmanı Kim Wallen Dna'mızın %93'ünü paylaştığımız makak maymunlarını tamda bu amaç için inceledi. Dişiler cinsel açıdan son derece aktif ve mümkün olduğu kadar farklı erkekle birlikte olmayı tercih ediyor. Gerçekleştirilen deneyde erkek ve dişi maymun küçük bir kafeste bir arada tutuldu ve böyle bir ortamda insiyatifi erkeğin aldığı ve ilişkiyi erkeğin başlattığı gözlemleniyor. İlk önce buna bakıp gerçektende dişilerin seksle ilgisi erkeklere oranla daha az diye düşünüldü. Ancak aynı iki maymun kafesten çıkarılıp çok daha büyük bir kapalı alanda yalnız bırakıldıklarında bu kez insiyatifi dişinin alarak cinsel ilişki için bizzat kendisinin gidip erkeği bulduğu görüldü.
      Araştırma sonucuna göre iki durum arasındaki fark şuydu... Birinde dişi erkeğin ondan başka odaklanacak ve ondan başka düşünecek bir şeyi olmadığını biliyor ve bu şekilde dişinin cinsel ilişkiye erişimi çok kolay ve çok hızlı oluyor bu nedenle pek heyecanlanmıyor. Sekse erkek kadar ilgisi olmadığı için yada cinsel dürtüleri daha zor olduğu için değil. Toplumda erkeklerin bu kadar fazla enerjiyi seks düşünmeye ve sekse ulaşmaya harcamasının nedeni kadınlara bu eşit fırsatı vermemeleri. Bunu yapacak olan kadını toplum nezninde hor görecek olmaları. Sekse ulaşmak için o kadar çok enerji ve zaman harcıyoruz ki kadınlara insiyatif almak için herhangi bir sebep kalmıyor. İnsiyatif almak istemedikleri için değil aksine onlarında hormonları bunu yapmalarını söylüyor. Erkekler kadınlarında bu ihtiyaçlarının en az onlar kadar olduğunu kabul edip sakinleşebilse her yerde ve koşulda kadınların da insiyatif almaya başladığına tanık olacaklar ki kadın erkek eşitliğinin görece daha yüksek olduğu toplumlarda durum aynen böyle.
      Doğu toplumlarında ise insiyatif alan bir kadın görüldüğünde ne deniyor ? '' Ooooo bu da fazla Avrupalı '' halbuki eşitlik arttığında hor görme ve değersiz hissettirme azaldığında, yeteri sayıda kadın insiyatif almaya başladığında.... İlk adımı atan kadın hafif kadındır, kuyruk sallayan kadın evlenilmeyecek kadındır gibi algılar mecburen kırılmaya veya yok olmaya başlayacak.
      Bunu şöyle düşünelim daha yakın zaman öncesine kadar telefonda çöpçatan uygulamalarında tanışan çiftlerin aşk hikayesine burun kıvırıyorduk. Babalarımızın ve annelerimizin hikayeleriydi bizler için gerçek aşkı, samimi duyguların temsil eden... Bir yerde göz göze gelmek , tanıdıklar aracılığıyla tanışmak , mektuplaşmak vb.. Oysa bir sonraki neslin çoğunun anne ve babası bir telefon uygulamasında tanışmış olacak ve çocuklarınada bunu anlatacaklar.. Hepsinin annesi beğenip sağa kaydırdığı bir sürü başka erkek arasından babasını tercih etmiş olacak. Prensi bulana kadar bir sürü başka kurbağanın öpülmüş olduğu bilinecek. Ön yargılar ve normlar mecburen değişecek...
      Az önce bahsettiğim deneyde çok önemli bir şey daha görüldü. Büyük bir alanda tutulan dişi maymunların oradaki erkeklere olan ilgisinin ve arzusunun birkaç yıl sonra azaldığı gözlemlendi ancak alana yeni erkek maymunlar salındığında aynı dişiler yeniden azgınlık göstermeye başladılar. Benzer deneyler evrim ağacında bize çok daha yakın olan ve dna'mızın %99'unu paylaştığımız bonobo maymunlarıyla da yapıldı. Bu primat türü de yüksek libidosu ile bilinir ve bir gün içinde erkekler ve dişiler defalarca kez farklı partnerlerle cinsel ilişkiye giriyorlar ve bazı ilişkiye girdikleri partnerlerin cinsiyetine bile aldırmıyorlar. Bu cinsel ilişki ağı karşı cins ve hemcinsler arasındaki çatışmayı azaltmakta büyük rol oynuyor ve aralarına katılan yeni bireylere karşı daha az ayrımcı olup onları daha sıcak karşılıyorlar. Nadiren çatışma çıkıyor... Bununla ilgili cinsel bastırılmışlığın son derece az olduğu , cinselliğin ve cinsel kimliğin daha özgür yaşandığı , kadın veya erkek tüm bireylerin kendilerini daha hür şekilde ifade edebildikleri özgür toplumlarda rahatlıkla görürsün.

    • @YelwstonNorby
      @YelwstonNorby 2 года назад

      Daha yüksek bir hümanizm , anlayış , tolerans ve demokrasi seviyesi ile bu toplumlar daha müreffeh ve huzurlu bir yaşam sürerler. Üstelik biz onları bunlardan ötürü ahlaksız olarak tanımlarken. Onlar bu hürriyetler ve hoş görüler sayesinde sürekli tabu olan konuları konuşabilerek ve sorgulayarak daha ahlaklı bir yaşamın nelerle alakalı olması gerektiğini daha hızlı çözerler.
      Bunun sağlaması da çok basit.. Yaşadığınız toplumda kaç tecavüz görüyorsunuz. Ahlaksız dediğiniz toplumda kaç tane ? Kaç yolsuzluk , arsızlık haberi okuyorsunuz ? öbür tarafta kaç tane ? Cinsiyet eşitliğini yakalamış ve cinsel özgürlüğünü kazanmış toplumlarda namus kavramı iki bacak arasında değil gerçekte olması gereken yerde aranıyor. Tecavüze uğrayan kadın değil.. Rüşvet alan memur namusunu kaybediyor.. İstediği erkekle birlikte olan kadın değil işine geldiği gibi istediği sözü verip tutmayıp siyasetçi namussuz oluyor.. Bir toplumda cinsel bastırılmışlığın yol açtığı sorunların sonu gelmez... Kökenine inilmediği için de konular sürekli halı altına süpürülür ve başka şeylere dayandırılır.
      Ayrıca kadın doğasının tek eşli olduğu , fıtratının böyle olduğu argümanının geçerli olabilmesi için çok basit bir gerçekle her gün karşılaşıyor olmamız gerekir. Nedir o ? kadınların tek eşli oldukları süre boyunca cinsel dürtülerinin tavan yapması ya da en azından uzun vadeli partnerleri ile bu arzunun hep aynı seviyede kalması lazım.. Öyle ya doğaları bu madem... bunu istiyorlar... o zaman mantıken bunun onlara sürekli benzer keyfi ve mutluluk seviyesini sağlıyor olması lazım.. Nasıl ki erkeğin doğasında çok sayıda kadınla birlikte olmak var diyoruz.. Sayı ve yoğunluk arttıkça erkek için zevk ve tatminin artacağını iddia ediyoruz.. Eee kadının iddia olunan doğası niye ona bunu sağlamıyor ?
      Çok sayıda çalışma kadınların cinsel arzularının da uzun dönem ilişkilerde ciddi şekilde azaldığını gösteriyor. Üstelik bu düşüş erkeklerin yaşadığı düşüş gibi de değil.. Onun iki katından fazla !
      2017 British Medical Journal'de yayınlanan cinsel yaşam tarzları ve tutumları üzerine olan bir araştırma eşleriyle birlikte yaşayan veya 1 yıldan uzun süredir ilişki içinde olan kadınların erkeklere göre sekse olan ilgilerinin 2 kat daha fazla kaybetme olasılığını ortaya koydu.. Yani erkek için geçerli olan kadın için haydi haydi geçerli...
      Sadece o da değil araştırmalar kadınların da bu konuda bir şeyler yaptığını ve aslında erkekler kadar sık aldatmak istediğini gösteriyor. Cambridge Üniversitesinde 1993 yılında yapılan bir diğer meta analist çalışması kadın ve erkeklerin aldatma arzusu konusunda neredeyse eşit olduklarını ortaya çıkardı..
      Bu konudaki diğer hatalı varsayım da kadınlar duygusal bağlamda eksiklik hissetiklerinde aldatıyorlar... Cinsel zevk için değil... Mazury Üniversitesinde Sosyolog doktor Alissa Walker 2016 yılındaki akademik çalışmasında evli insanların hovardalık yapması için kurulmuş bir sitenin kullanıcıları ile çok sayıda reportaj gerçekleştirdi. Walker bu araştırmasından çıkan sonuçları iki farklı kitapta yayınladı ve bu varsayımı çürütttü.
      Fakat erkekler neden böyle düşünmeyi ve böyle inanmayı tercih ediyorlar tahmin etmeniz zor değil... Çünkü aldatılma nedeni duygusal eksiklik değilse cinsel gücümüzde , yataktaki iktidarımızla ilgili demektir.. Duygusal olarak bir hödük olduğumuzu kabul etsekte öbürünü kaldıramıyoruz.. Oysa düşünmek bile istemiyoruz ama bir ihtimal daha var.. Kadınların doğasında ve fıtratında evde dizini kırıp oturmak olmadığı... Erkek gibi aklının ve bedeninin stimüle edilmesini istediği... Walkerin çalışması ortaya koydu ki aldatan kadınların bazılarının eşleri ile aktif bir cinsel hayatı bile var... Ve ayrıca öyle romantizm veya ruh eşi felan aradıkları felanda yok. Tamamen canları öyle istediği için aldatabiliyorlar...
      Olur mu ? öyle şey... Toplum bozuldu... Değerler erozyona uğradı. O yüzden oluyor diye mi düşünüyorsunuz ?
      Arkeologlar Mezopotamya'nın antik kil tabletlerini bulduklarında orada yazanlardan biri neydi biliyor musunuz ?
      '' We live in a decaying age. Young people no longer respect their parents. They are rude and impatient. They Frequently inhabit taverns and have no self-control '' Çürüyen bir çağda yaşıyoruz. Gençler artık ebeveynlerine saygı duymuyor. Kaba ve sabırsızlar. Sıklıkla meyhanelerde yaşarlar ve öz kontrolleri yoktur.

    • @YelwstonNorby
      @YelwstonNorby 2 года назад

      Yani bu anlamda değişen bir şey yok. Değişen tek şey teknoloji ve onun sağladığı fırsatlar. Kadınlar toplumun baskısını hissetmeyecek bir ortam buldukları anda bu fırsatı kullanıyorlar. Tıpkı makak maymunlarında olduğu gibi koşullar değiştiğinde partnelerini bizzat gidip kendileri bulmakta bir sorun görmüyorlar aksine bunu bir erkek kadar heyecanlı buluyorlar.
      Kısaca kadınlar iki sebepten ötürü erkekler kadar hovardalık arzusunu pratiğe dökmüyorlar. Birincisi bekarken erişimi bu kadar bol ve kolay olan şey çok heyecan yaratmıyor. İkinci sebepte toplum düzeninin kadın üzerinde baskı ve utanma oluşturacak şekilde dizayn edilmiş olması..
      Peki bu düzen nasıl oluştu ? Ne tetikledi ?
      Cevap : Karasaban ...
      Yanlış duymadınız evet bildiğimiz karasabandan söz ediyorum...
      İnsan uygarlığının geçirdiği evrimlerde her gelişme , her yeni dönem herkes için aynı derecede pozitif olmadı.. Bazılarının yaşam tarzları daha iyi yönde değişmedi.. Bakınız tarım devrimi.. bakınız kadınlar..
      Monogomi fikri nereden geldi merak ediyorsanız.. Hareket etmeyi bırakıp yerleşik hayata geçtiğimizde geldi.. Sürekli hareket eden gruplar içerisindeki gevşek kadın erkek bağları grubun devamını sağlayan şeydi çünkü.
      Grubun hareket etmeye devam edebilmesi ve yiyeceğin yetmesi için grup sayısının fazla artmaması lazımdı. Yani yok öyle 10 çocuk yapmak. Sırtında kucağında taşıyabileceğin kadar... Eee ortalama yaşam süresi ise son derece kısa.. Nesli sürdürebilmenin tek yolu doğru zaman aralığında hamile kalmayı garanti etmenizdi. Şansınızı tek bir erkeğe bağlarmıydınız ?
      Ayrıca rahmin alt kısmı olan serviks erkeğn spermini analiz edip resmen zayıfı ve güçlüyü filtreliyor. Evrimsel olarak bu birden fazla partner nedeniyle gelişmiş bir sistemdir. Erkeğin harem kurduğu türlerde örneğin gorillalarda testislerin vücuda oranla son derece küçük olduğunu biliniyor neden ? çünkü rekabet yok... Az sayıda sperm yeterli... İnsan gorilladan çok daha ufak yapılı bir primat fakat testisleri ona oranla daha büyük çünkü daha fazla sayıda sperm rekabet için gerekli.
      Neticede grupta ne kadar çok erkek doğacak çocuğu sahiplenecekse çocuğun hayatta kalma şansı o kadar yüksek oluyordu. Çocukların kollektif olarak sahiplenilmesi ve yetiştirilmesi için bu gerekliydi. Tabi tüm bunlar sabit topluma geçince değişti... Yani görüntüde değişmek zorunda kaldı yoksa dürtüler ve arzular değişmedi.. O dürtüleri ve arzuları baskılamak için kurallar kanunlar ve toplumsal roller inşa oldu yani bu düzen kuruldu. Sürekli hareket halinde olan gruplar sadece taşıyabilecekleri kadar şeye sahip olurlar ve o şeyleri de paylaşırlar çünkü herkes ihtiyacı olan her şeyi taşıyamaz.. Ama bir ömür aynı dere kenarında yaşayıp aynı toprağı işleyince daha fazla şeyiniz olur ve o şeyleri daha az paylaşma gereği duyarsınız. Fiziksel gücünden ötürü karasabanı yapmak erkeğe düşünce başta kendisinin olduğunu bildiği çocuğa ve diğer tüm birikimlerine göz kulak olmak üzere kadının barınakta kalmasını istedi. Mülkiyetinin ve oluşturduğu gücün kendi çocuğuna geçtiğinden emin olmak için de kadının başka erkeklerle birlikte olmasını engellemek adına her şeyi yaptı..
      Namus dedi...
      Kirlilik-temizlilik kavramıyla yoğurdu
      Cehennem ateşiyle korkuttu ve daha neler neler.
      Örneğin Antik yunanda vatandaşlık babadan oğula geçiyordu ama gayrimeşru çocuklara aktarılmıyordu. Köleler ve kadınlar oy kullanamıyordu. Bu nedenle kadınların evlilik dısı iliski yaşamaları çok ağır şekilde cezalandırılıyordu. Yani kadının özgür bir hayat yaşaması her anlamıyla aslında erkek için bir iktidar ve kontrol kaybıdır. Ama biz kadınlara bunu onun kaybı olduğuna ikna ettik.. Namusunu kaybedersin, toplumdaki saygınlığını kaybedersin, erkeğin koruyucu kanatlarını kaybedersin. Kadında tüm bunlara gerçekten ihtiyacı olduğunu sanarak yetiştiği için ve pek çok yerden elinden fırsatları ve özgürlüğü alınarak bunlara ihtiyaç duymaya mecbur bırakıldığı için hala nasıl bir düzenbazlığın kurbanı olduğunu göremiyor. Çağlardır onları o barınakta çocukla ve diğer eşyalarımızla tutmaya çalışıyoruz ve bunda gayet başarılı oluyoruz... Değişen hiçbir şey yok...

    • @gulendamdinc98
      @gulendamdinc98  2 года назад +1

      Çok doğru noktalara değinmişsiniz gerçekten. Konuyu daha da derinleştirerek yorum yaptığınız için teşekkür ederim!🌸