Ezelden Aşinanım Ben - Nota Eşliğinde Karaoke (Ahenk: Kız Neyi - B)
HTML-код
- Опубликовано: 4 дек 2024
- EZELDEN AŞİNANIM BEN
Beste : Şerif İçli
Güfte : Mehmet Âkif Ersoy
Makam : Hüseynî
Usûl : Aksak
İcrâ: Ahmet Meter
Keman taksimi: İlyas Tetik
Ezelden âşinânım ben, ezelden hem zebânımsın
Beraber ahde bağlandık ne olsan yâr-i canımsın
Ne olsan zerrenim, kalbimde hâlâ çarpar esrârın
Gel ey cânan, gel ey cân, kalmasın ferdaya dîdârın
ezel : başlangıcı belli olmayan geçmiş zaman; öncesizlik
âşinâ : bilen, tanıyan, anlayan, yakınlık duyan
hem-zebân : aynı dili konuşan, lisanları aynı olan
ahd : verilen söz, edilen yemin, içilen ant
esrâr : sırlar
ferdâ : yarınki gün, yarın, erte; gelecek; kıyamet
dîdâr : görme, görüşme
ŞERİF İÇLİ (1899 - 1956)
Şerif İçli, 20 Aralık 1899 tarihinde Beşiktaş'ta dünyaya geldi. Hacı Ahmed Efendi ile Şöhret Hanım'ın oğludur. Mahallesindeki ilkokulu bitirdikten sonra orta öğrenimini Beşiktaş'taki Âfitab-ı Maarif Rüştiyesi'nde tamamladı ama yüksek öğrenime devam etmedi. Çocukluğu Ortabahçe'de geçmiştir.
I. Dünya savaşı yıllarında Orman ve Maadin Nezareti'nde resmi göreve başladı. Askerliğini Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra Ankara'da yaptı. Terhisinden sonra İktisat Vekâleti'nde arşiv memurluğuna tayin edildi. Bir yandan da bir saz salonunda ud çalıyordu. Bu nedenle memuriyetten ayrılmak zorunda kaldı. Şerif İçli için bu yıllar çeşitli maddi sıkıntılarla geçmiştir. Mûsikî ile uğraşmanın geçimini sağlamadığını görünce, bazı dost ve arkadaşlarının aracılığı ile, yeniden aynı bakanlıkta başka bir göreve getirildi.
Bir ud sanatkârı olarak sanatsever ve kültürlü çevrelerde aranıyor, zaman zaman Çankaya Köşkü'ne çağrılıyordu. 1938 yılında Ankara Radyosu yayın hayatına başlamış, tanınmış bir sanatkâr grubu bu kuruluşta toplanmıştı. Şerif İçli de bu yıllarda Kaşeli Sanatkâr olarak radyoevinde çalıştı. O zamanki yasaların çıkardığı engeller dolayısıyla yayınlarda Eşref Kadri takma adını kullandı. Yirmi bir yıllık memuriyet hayatından sonra 1946 yılında Hakkı Derman, Mefharet Yıldırım, Mustafa Çağlar'la birlikte istifa ederek Maksim Gazinosu'nda çalışmak üzere İstanbul'a nakletti. Sanat hayatını bundan sonra bestekârlık, plâk çalışmaları, gazino sanatkârı olarak sürdürdü ve özel dersler verdi.
Hakkı Derman, Şükrü Tunar gibi her biri kendi alanında sazının hakimi olmuş sanatkârlarla aynı sanat anlayışı içinde, hâlâ hâfızalardan silinmemiş olan çok güzel icrâ örnekleri verdi. İstanbul Radyosu'nun açılışından sonra programlara katıldı. Son yıllarında şeker hastalığı ve damar sertliği'nden tedavi altındaydı. 3 Şubat 1956 günü, bir programa geç kaldığı için, radyoevinin yakınında bulunan evinden acele ile yürüyerek gelmiş ve provaya katılmıştı. Bu sırada fenalaşarak arkadaşlarının kolları arasında hayata gözlerini yumdu. Ertesi gün kalabalık bir cemaatle kaldırılan cenazesi Feriköy mezarlığında toprağa verildi.
Bilinen eserleri Bayati Makamında bir Saz Semaisi, Neva Makamında bir Yürük Semai, yetmiş kadar şarkıdır.
Eserlerinden bazıları;
1. Alamam doğrusu dest-i emele
2. Bir teselli beklerim gönlümdeki bin yâreye
3. Cevr olur imkân-ı vuslat vermeyen imâların
4. Derdimi ummana döktüm âsumâna inledim
5. Düş ben gibi bir aşka sadakât ne imiş gör
6. Ezelden âşinânım ben ezelden hem zebânımsın
7. Gözlerin hayran bakarmış görmeyip ısrarımı
8. Hasret dolu âhım sana hüsrânımı söyler
9. Her nefes ömrümde bin bir hasretin âhın tüter
10. Hicrân yine hicrân mı bu aşkın sonu söyle
11. Mest oldu gönül gözlerini gördüğüm akşam
12. Sen de Leylâ'dan mı öğrendin cefakâr olmayı
13. Türlü derde ben devâ buldum elimle çok zaman
14. Yine bir sızı var içimde akşam oldu diye