Aydoğan bey yayınlarınız için çok teşekkür ediyorum Ömer beyle yaptığınız yayınları iple çekiyor dinlerken hiç bitmesin istiyorum. Teşekkürler iyi çalışmalar. Ömer beye ayrıca teşekkürler.
Ömer bey,diliniz yumuşak hakikatlere hekim,sür7kleyici bir anlatiminiz var Allah razı olsun,sonradan ilmin verdiği enaniyetten uzak, ihlâslı,bedenen sağlık afiyet dileklerimizle;zevkle dinliyoruz.
Bizim programımız tek sesli bir program değil Hocam. Mesleğin doğasında var sormak ve sorgulamak. Önemli olan yanlış soru sormamak. Programcının anlatılanı bilgi ve zihin süzgecinden geçirerek dinlemesi önemli.
Aydogan Bey ustad mektubatta makamlari sayarken 5 mertebe diyor..hz isa ve idris a.s makami..sayet herkes olumu tadacaksa (24.dk videonuz) hz idris ne olacak?
"(Ey Muhammed)! Kitapta İdris'e dair söylediklerimizi de an. Çünkü o, dosdoğru bir peygamberdi. Onu yüce bir yere yükselttik." (Meryem, 19/56-57). Bir çok müfessir, ayette yer alan “Onu üstün/yüksek bir makama yücelttik” ifadesinden, onun göklere veya cennete çıkarıldığını anlamışlardır. (bk. Taberî, İbn Kesir, ilgili ayetin tefsiri) Genel anlayış, Hz İdris’in Hz İsa gibi göklere çıkarıldığı yönünde. Biyolojik bir ölüm yaşayıp yaşamadığını bilmiyoruz, fakat bazı ulema hayatta olduğunu söylüyor. "Dört zat vardır ki: hala hayattadır. Bunlardan Hızır ve İlyas yerde, Hz. İsa ve Hz. İdris de gökte hayat sürmektedirler." (Bilmen, Ömer Nasuhi, Tefsir, IV/2034) Her canlının ölümü tadacağı gerçeği, kıyamet kopunca Hz. İdris (as)'ın da ölümü tadacağını gösterir. Bunun için yeryüzüne inmesi şart değildir.
Hocam cok çok ilginç bir durum. Hz isa Allaha dua ediyor, ölen biri yani ruhu alınmış biri bedene tekrar geliyor ve diriliyor. Yani ölü diriliyor. Buna inaniyoruz da hz. İsanin ruhunun carmihta alinip daha sonra tekrar bedenlenebilecegine neden inanmiyoruz?
Kuran, diğer kitaplardaki yanlış ve yalan bilgileri düzeltmektedir. Bu sadece Hz. İsa konusunda değil, Hz. Üzeyir konusunda, Hz. Lut'un kızları konusunda ve bir çok konuda görülmektedir, dolayısıyla Kuran'ın tahrif olan bilgileri düzeltme kültürü dikkate alınmalı.
Nasıl ki doğumu ve göğe yükseltilmesi sünnetullahın istisnası, pekâlâ tekarar ruh beden yere indirilmesi niye öyle olmasın? Doğarken ve göğe yükselirken bilinene göre şahit olan çok sayıda insan bulunmadığı gibi, tekrar bedenen inerken de imtihanı sırrını kaldırmayacak bir şekilde pekâlâ olabilir.
Hocam rüyamda peygamber,lerden birine a.s.m sordum Efendim Adem aleyhiselam ne zaman yaratıldı diye Cevaben buyurduki yetmişbin yıl önce buyurdu İtibar edebilirmiyiz
Enteresan, genelde İslam akidesinde bir kural var, rüya ile amel olmaz. Bu kaide sadece peygamberler için geçerli değil. Fakat, bazen Allah’ın sevgili kulları da sadık rüyalar da görülebilir. Allah hayırlara vesile eylesin…
Ilk insan fosilleri 300bin yildan fazla. O insanlarin Atasi da Hz Adem oldugundan Itibar edemeyiz. Bir de ruyada ki yil kavramiyla bizim yil olarak saydigimiz ayni olmaya bilir. Bu konuda kimsenin de net bilgisi yok. Bilimsel bulgular bile tam net degil yuvarlak konusuyorlar. Yani aslinda 70 bin olsa ne olur 300 bin olsa ne olur cok zaman gectigi kesin
Abi eger gercekleri ögrenmek istiyorsanız ,niyetiniz buysa, ayet ve hadisleri bilgisayar ekranından okuyan (pardon onu bile beceremeyen!) bu zavallı adamları zorlamaktan, hoca müsvettelerini hırpalamaktan vazgeçin.
Programı izledim de.. Şimdi sormak, sorgulamak mesleğin doğasında var.. Kabul. Ama hem Kur'an'da, hem de hadislerde geleceğe ilişkin mevzularda her aklın kabule mecbur kalacağı kesinlikte net cevaplar aramak da meselenin doğasına aykırı.. Zira imtihan sırrı devam ediyor.. İki kere iki dört edercesine her aklın kabule mecbur kalacağı şekilde bedîhî olsa imani meseleler, o zaman imtihanın bir manası kalmaz.. Meselâ "Güneş'in Batı'dan doğması" denilmiş. Mü'min kafir herkes görecek. Yani imtihan sırrını ortadan kaldıran ayan beyan bedihî bir olay. Ama işte o yüzden "Güneş Batı'dan doğduktan sonra" artık "Tövbe kapıları kapanacak" ve tövbeler kabul edilmeyecek!.. Ki ona rağmen bile "Güneşin Batı'dan doğması" mevzuunda farklı yorumlar da var.. 1- Bizzat her sabah batıdan doğan güneş, bir gün doğudan batıya doğru doğabilir. 2- Hep doğu beldelerinden doğduğunu bildiğimiz iman ve İslam güneşi, bu âhirzaman hengâmında bu sefer Batı'dan (bir ülke veya kıtadan) doğabilir.. Yani Batı dünyasında bir devlet, kıta veya devletler müslüman olup İslamî temsilin merkezi olabilir.. Böyle bir durumda Batı'yı kendine kıble edinerek islama ve islami deperlere düşmanlık eden talihsizlerin artık biir dayanağı kalmaz ve onlar da ister istemez kabule mecbur kalırlar.. Ama böyle bir durumda dahi imtihan sırrı ortadan kalkar diyebiliriz.. 3- Her iki husus da gerçekleşebilir. Bu bağlamda İsa as'ın nüzûlü meselesinde de 1- Bizzat (şu an başka bir boyuta ışınlanmış) bedeniyle beraber bulunduğu boyuttan şehadet alemine nüzul edebilir. Ama bunu herkesin (yaşıyorken) kesin karinelerle bilmesi gerekmez. Belki dar dairede bir grup insan bilir. Ama belki öldükten sonra çok insanlar, bir kısım alametlerine icraatlarına binaen "Ha, demek İsa Mesih bu şahısmış.." derler.. Kabul ederler.. 2- Belki rûhâniyeti başka bir bedende, belki ölmüş birinin bedeninde temessül edip o ölmüş beden de o şekilde hayata devam edebilir. Bunu dar dairede 5-10 kişi bilse de, esas itibarıyla umum insanlar için imtihan sırrı bozulmamış olur.. Üstad Hazretlerinin sadece bir yerde ayrı bir ihtimal olarak ifade ettiği "Bir kısım hanefi fukahasınca Mehdi ve Mesih aynı şahıstır" ifadesine de bu bağlamda dikkatlerinizi çekiyorum.. Bu ihtimale binaen İsa Mesih'in Mehdi'nin ardında namaz kılması nasıl olacak derseniz, yani İsa Mesih Peygamber olarak ve yeni bir dinle gelmeyecek. Babası Hz. Muhammed as'a, O'nun sav şeriatına tabi olacak, demektir. 3- Şahsı mânevî olarak İseviyetin (hristiyanlığın) tasaffî ederek özündeki doğrularla buluşup İslama iktida etmesi ki, ("Güneşin Batı'dan doğması" meselesiyle de bir yerde örtüşüyor..), İsa Mesih'in nüzûlü, Mehdi'nin ardında namaza durması, bu mânâyı da ifade ediyor olabilir.. Bununla beraber "Güneşin Batı'dan doğması ister gerçek mânâda, ister mecazî mânâda ayan beyan ve bedihî olacağından, tövbe kapılarının ondan sonra kapanması manidardır.. Yine bununla bağlantılı olarak, belki de İsa Mesih'in, (vefatı ve bir rivayete göre Ravza-i Tahîre'ye defni vesilesiyle..) kesin kez tanınmasıyla işte bu "Güneşin Batı'dan doğması" meselesi (ister gerçek, ister mecazî mânâsıyla, ister her iki şekilde de olsun) muhtemelen aynı dönemde gerçekleşebilir.. Yani bedahet kesbedince imtihan sırrı ortadan kalkar.. Çokları ister istemez "Allah Allah" der. Tövbe eder, dini kabule mecbur kalır. Ama artık bundan sonra çokları için tövbe kapılarının da kapandığı bir zamandır.. Bundan sonra madde ve mânânın imtizâcıyla altın bir çağ yaşanır. Bu çağın sonunda çokları yine Allah Allah dese de, o manayı kalbine indiren, kalbinde hisseden azalır.. Dünyevileşme, cismanileşme çoğalır.. Gün gelir, dillerde Allah Allah kelamı olsa da, gönüller tam manasıyla şehvetlere esir olur.. Ve insanlığın burcunda şehvet bayrağı dalgalanırken (sokaklarda hayvanlar gibi ...), samimi müslümanların ruhları kabzedildikten sonra artık kıyamet kopar.. Vallahu A'lem. Izdırabın sonu yoktur sanma, bu âlem de geçer, Ömr-i fânî gibidir, gün de geçer, dem de geçer, Gam karâr eyleyemez handei hurrem de geçer, Devr-i şâdî de geçer, gussa-i matem de geçer.. Gece gündüz yok olur, ân-ı dem âdem de geçer.. Rabbim imandan, islamdan; ihlas, sadakat ve istikametten ayırmasın, sevenleriyle sevdikleriyle beraber cümle müminleri, müslümanları.. Yeryüzünün her tarafındaki bütün teşne gönüllerin de hidayetini en güzel şekilde nasip ve müyesser eylesin.. Vesile olabiliyorsak bizleri de vesile eylesin. Vesile olamıyorsak bizleri de engel eylemesin, onların hidayeti için gereken esbâbı en güzel şekilde halkeylesin.. Bizlere de ihlas ve samimiyet versin ve bizleri de affeylesin..
Bakınız mahşer günü tüm insanlarla birlikte peygamberler de dirilecek (haşr olacak) ve kendi dinlerinin gerçek müminlerini cennete götürecek. Hz. İsa da ancak burada diğer peygamberler gibi tekrar dirilecek.. Hz. İsa'nın öldüğü zaten (her bir canlı ölümü tadacaktır) ayetinde ve Hz İsa'nın da bir insan olduğunu açıkça belirten ayetlerde görülüyor. Hadis rivayetleri bence (ve zaten açık Kur'an ayetleri ortadayken başka türlü bir yorum yapmak akla ve mantığa aykırıdır) Hristiyanlarla Müslüman arasında bir yakınlık oluşturmak amacıyla asıl amacından saptırılarak Hz. İsa'nın mahşer gününden önce diğer peygamberlerden ayrı olarak dünyaya geleceği şeklinde manipüle edilmiş. Bazı din alimleri İslam dinine göre aralarında husumet bulunan kişileri barıştırmak amacıyla yalan söylemenin (burada olan şey yalandan ziyade hadislerin gerçek anlamlarının çarpıtılmasından ve yanlış yorumlanmasından ibarettir) caiz olduğu görüşündedir. Bu hadis rivayetleri açıkça Hıristiyanlar ve Müslümanlar arasında bir yakınlık tesis etme amacını taşıyor. İşte tam bu yüzden bu tip hadisler güvenilir hadis olarak değerlendirilemez. Zaten pek çok İslam alimi de bu hadisleri güvenilir hadis olarak kabul etmiyor. Bundan yıllar önce (2000'li yılların başlarında) Mısır'daki El Ezher şeyhi de bu yönde bir fetva yayınlamıştır.
Geçen yayınlarınızın birinde 500 yıllık mesafede bizim gibi insanlar var şeklinde bir hadisi şerif var dedi hocamız lakin hadisi şerifin tam metninde böyle bir anlatım bulunmamaktadır. Ayrıca hz. Adem den önce ademler vardır diye anlatılan rivayet Cumhur tarafından kabul görmemektir. Sn Aydoğan beyin ve hocamınız bu konu hakkındaki görüşlerini merak ediyorum
500 yıllık mesafe başka hadiste geçiyor: “Sizinle onun (sema katının) arasındaki mesafe beş yüz yıllık bir mesafedir'' buyurdu.” (Müsned, Ahmed bin Hanbel, 3295: 24482) Bir çok Adem var hadisine bazılarının itibar etmemesi çok önemli değil, böyle bir rivayet olduğunu İbn Arabi nakletmiş. Zayıf bir hadis de olsa, burada sadece farklı görüşler bildiriliyor, mutlaka bu görüş doğrudur denilmiyor. Akademik analiz yapılıyor.
24482 (1)- Ebu Hureyre der ki: "Biz, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında iken üzerimizden bir bulut geçti ve Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bunun ne olduğunu biliyor musunuz?'' diye sordu. Biz: "Allah ve Resulü daha iyi bilir" karşılığını verdik. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu bir buluttur. Bu bulutlar yeryüzünün sulayıcısıdır. Allah onları kendisine şükretmeyen ve kendisine dua etmeyen kullarına bile göndermektedir'' buyurdu. Sonra da: "ŞU üzerinizdekinin ne olduğunu biliyor musunuz?'' diye sorunca: "Allah ve Resulü daha iyi bilir" dedik. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu semadır, o korunmuş tavan ve geri çevrilmiş bir dalgadır" buyurdu. Sonra da: "Bu sema ile sizin aranızdaki mesafenin ne kadar olduğunu biliyor musunuz?'' diye sordu. Biz: "Allah ve Resulü daha iyi bilir" deyince: ''Sizinle onun arasındaki mesafe beş yüz yıllık bir mesafedir'' buyurdu. Sonra: "Onun üstünde neler olduğunu biliyor musunuz?'' diye sorunca: "Allah ve Resulü daha iyi bilir" dedik. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onun üzerinde başka bir sema daha vardır. Bu sema ile ilk sema arasındaki mesafenin ne kadar olduğunu biliyor musunuz?'' diye sorunca: "Allah ve Resulü daha iyi bilir" dedik. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Beş yüz yıllık bir mesafedir'' buyurdu ve bu şekilde yedi kat semayı saydı. Sonra: ''Onların da üzerinde ne olduğunu biliyor musunuz?'' diye sordu. Biz: "Allah ve Resulü daha iyi bilir" dediğimizde: ''Onların üzerinde de Arş vardır. Onun ve yedinci katın arasındaki mesafenin ne kadar olduğunu biliyor musunuz?'' dediğinde: "Allah ve Resulü daha iyi bilir" dedik. Bunun üzerine: " Arş ile son semanın arasındaki mesafe iki sema arasındaki mesafe kadardır'' buyurdu. Sonra: ''Altınızda neler olduğunu biliyor musunuz?'' diye sorunca: "Allah ve Resulü daha iyi bilir" dedik. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): IIAltınızdaki yeryüzüdür'' buyurup: ''Onun da altında neler olduğunu biliyor musunuz?" diye sordu. Biz: "Allah ve Resulü daha iyi bilir" deyince: ''Onun altında da başka bir yer vardır. İkisi arasındaki mesafenin ne kadar olduğunu biliyor musunuz?'' diye sordu. Biz: "Allah ve Resulü daha iyi bilir" dedik. Bunun üzerine: ''İkisi arasındaki mesafe beş yüz yıllık bir mesafedir'' buyurdu ve yedi kat yeri saydı. Sonra da: ''Vallahi siz, sizden birini bir iple yedi kat yerin dibine sarkıtmış olsaydınız bu kişi Allah'ın indine inerdi'' buyurup: "O. Evvel ve Ahir'dir. Zahir ve Batın'dır. O, her şeyi hakkıyla bilendir"[Hadid 3-7 ] ayetini okudu. [Zayıf] Diğer tahric: Tirmizi 5/424 (3320, "garib") ve Tayalisi, inha (2292) rivayet ettiler. Ravi Abdülmelik nedeniyle isnadı zayıftır. Hadisi şerifin tam metni burada 500 yolluk mesafede başka Ademler başka musalar var diye bir ifade yok ama hocamız yayında bu ifadeleri kullandı Başka Ademler konusunda ise zayıf görüşler ele alınarak bir süre sonra bu zayıf görüşlerle bir düşünce ortaya atılıyor ve doğru diye sunuluyor sorun burada başlıyor. Akademik analiz olabilmesi ele alınması zaten mümkün olmayan bir konu var burada ve bakara 30. Ayet üzerine yapılan bir yorumdan yola çıkılıyor oysa “İşte melekler daha önce cinlerin bir kısmının bu duyguların telkinleriyle kan döküp fitne fesat çıkarıp küfre girdikleri gibi, aynı özelliği taşıyan insanların da aynı akıbeti paylaşacaklarını anlamışlardı. “(bk. Bediüzzaman Said Nursi, İşaratü’l-İ’caz, Bakara, 30. ayetin tefsiri)
@@asmmavzer9706 Israrla neyi iddia etmeye çalıştığınızı anlayamadım. Ulema bu konuları her zaman tartışmış ve farklı görüşler öne sürmüşler. Kaynakların bildirdiğine göre, Abdullah b. Abbas “Allah O yüce Yaratıcıdır ki, yedi kat göğü ve yerden de onların benzerini yaratmıştır.” (Talak, 65/12) mealindeki ayeti açıklarken şöyle demiştir: “Bu (yedi) alemden her birisinde bu arzın İbrahim peygamberi gibi bir insan ve diğer mahlukların benzerleri bulunmaktadır.” (Taberi tefsiri) Bazı rivayetlere göre, İbn Abbas bu ayetin açıklamasını isteyenlere: “Eğer bu ayeti tamamen açıklarsam, bunu tekzip etmek suretiyle küfre düşersiniz.” demiştir. (Taberi, İbn Kesir, ilgili yer; Münavi, Feydu’l-Kadir, 6/386) Bu, bizim için de bir uyarı olmalıdır... Beyhaki’nin bir rivayetinde İbn Abbas şöyle demiştir: “Yedi adet arz ve dünya vardır. O alemlerin her birisinde Sizin peygamberiniz gibi bir peygamber, Adem gibi bir Adem, Nuh gibi bir Nuh, İbrahim gibi bir İbrahim ve İsa gibi bir İsa bulunmaktadır." (bk. Beyhaki, el-Esma ve’s-Sıfat, 2/267; İbn Kesir, ilgili ayetin tefsiri). Bu hadisin senedi sahih…
@@tanerserdar Taner bey öncelikle burada yapılmış bariz bir hatanın olduğunu belirtiyorum. Programda verilen hadisin şerifin belirttiği şekliyle geçmediği buradan yorumla düşünceler öne sürüldüğünü ifade ediyorum. Sizde zaten bunu doğruluyorsunuz hala bana eleştiri de bulunuyorsunuz . Evet programda yanlış ifade edildiğini söyleseniz yeterli olacaktır. İddia eden ben değilim iddia edilen konunun hatalar barındırdığını söylemekteyim. Yanlışın yanlış olduğunu söylemeyip, eleştiri yapmayalım mı? Uzaylılar konusunda ya da kendi görüşlerimizin doğruluğunu öne çıkarmak için tevil üstüne tevil yapmak ne kadar doğru olur ? 1- ibni arabi gibi keşf ilmine sahip zatların belirttiği hususların tevile ihtiyacı vardır. Misal aleminde olması muhtemel bir çok böyle durumun mahiyetini bilememekteyiz . (Kaf dağı ve cessase hadisi gibi) tefsir alimlerinin ittifak ettiği hz ademin ilk insan ve Nebî olmasının aksine ortaya atılan bu görüş tevil eksikliğinden dolayı israiliyat fikriyatı olan (hin,bin) düşünceler ortaya atılıyor ya da evrimcilerin bazı görüşleri desteklenmiş oluyor. Yanlışlık işte burada ortaya çıkıyor sorun bu yani… burada aslında bakara 30. Ayetin tefsirinden yola çıkarak yorum yapılıyor ama yine Cumhur a göre dünyada o zaman cinlerin yaşadığına ittifak ediliyor.
@@tanerserdar 2- bahsettiğiniz hadisi şerifin ibni Abbas’a dayanan isnadının sahih fakat senedde bulunan ravilerdrn Amr bin mürre sebebiyle şaz olduğu söylenmiştir. Beyhaki tarafından yapılan bu değerlendirme Suyuti tarafından beğenilmiş , isnadın sahih olmasından metninde sahih olması gerekmeyeceğini, bazen metinde Sıhhate mani bir takım kusurlar olacağını belirtmiştir. Hacer el heytemi hadisin zayıf olduğu anlaşıldığında onu tevile gerek kalmayacağını, böyle gayp haberleri konusunda böyle zayıf hadislerin kabul edilmeyeceğini mutlaka tevil gerekecekse bunun beşere gönderilen peygamberlerin risalesini cinlere taşıyan elçi cinlerin olabileceği böylece onlarında resul ismiyle anılmasının mümkün olduğunu belirtmiş aynı tevili Süyuti de yapmıştır. Bir haberin şaz olması metnen veyahut seneden veyahut hem seneden hem metnen olabilir. Zira İmam Beyhaki 'nın; İbn Abbas'tan naklonunan bu isnad sahih olsa da şazdır. Ebu Duha için başka mutabi' bilmiyorum. Demesi de bu menkul haberin senedinin şaz oldugunu anlatır. Fahruddin er-Razi demiştir ki Şöyle de denilmesi mümkündür; Allah Teala nice hayvanat cinsini semavat dahilinde halk eylemiştir ki bunlar tıpkı insan gibi yeryuzunde yürürler. Daha çok metinde görülmekle birlikte seneddeki muhalefetten kaynaklanması da mümkün olan şâz hadisin benimsenmesi baştan beri hoş karşılanmamıştır. Nitekim II. (VIII.) yüzyıl âlimlerinden İbrâhim b. Ebû Able, şâz rivayetlere meyledip bunları öğrenmeye çalışanların son derece zararlı şeyleri öğrendiklerini söylemiş, Muâviye b. Kurre şâz olan bilgiden uzak durulmasını tavsiye etmiş, Şu‘be b. Haccâc, şâz hadisin şâz kimselerden geldiğini söyleyip bunlara karşı dikkat edilmesini istemiş, Abdurrahman b. Mehdî ise şâz bilgi rivayet eden kimsenin ilimde önder olamayacağını belirterek bu tür rivayetleri nakletmekten kaçınılması gerektiğini ifade etmiştir (Râmhürmüzî, s. 206; İbnü’s-Salâh, s. 119). Bundan dolayı şâz hadis zayıf hadis çeşitlerinden biri sayılarak terkedilmiş ve dinî konularda delil kabul edilmemiştir Biraz uzun oldu özür dilerim hadisi alimi değilim ama yapılan yorumlara bakınca bu konuda da oldukça fazla ihtilaf bulunmaktadır. Uzaylı konusu ; ruhçuluk akımından etkilenen insanlara , onlara atıf yapan new Age dinlere , uzaylılarla görüştüğünü söyleyip medyumluk yapanlara kapı aralıyor. Zaten bu mantıkla karbon formunda olan varlıkların olma durumunda Resulullah SAV ile temas kurması da kaçılmazdır ki bunu cinler ile ilgili görüyoruz. Hülasa İslami referans ile ortaya atılan görüşlerin sıhhati açısından sıkıntıların olduğu bunlara rağmen bu görüşlerin kuvvetli bir biçimde ele alınması ve bu görüşlerin batıl düşünceleri destekler mahiyette olması sorun teşkil ediyor. Değerli görüşleri olan saygı duyduğum Ömer hoca ve Aydoğan beyden bu eleştirilerim konusunda yanıt bekliyordum sadece …
![Hz. İsa Nasıl İlahlaştırıldı? [Aklımdaki Sorular Ramazan 10. Bölüm] Prof. Dr. Mehmet OKUYAN](http://i.ytimg.com/vi/_8dE-c6f2I0/mqdefault.jpg)
![GEEK TIMË [OFFICIAL AUDIO]](http://i.ytimg.com/vi/ry-6RvkH880/mqdefault.jpg)
Aydoğan bey yayınlarınız için çok teşekkür ediyorum Ömer beyle yaptığınız yayınları iple çekiyor dinlerken hiç bitmesin istiyorum. Teşekkürler iyi çalışmalar. Ömer beye ayrıca teşekkürler.
Dinlediğim en ilmi açıklama. Çok teşekkür ederim Ömer Hocam.
Faydalı bir yayın. Emeği geçenlere teşekkür ederim
Ömer bey,diliniz yumuşak hakikatlere hekim,sür7kleyici bir anlatiminiz var Allah razı olsun,sonradan ilmin verdiği enaniyetten uzak, ihlâslı,bedenen sağlık afiyet dileklerimizle;zevkle dinliyoruz.
Çok teşekkürler🎉🎉🎉🎉🎉🎉çok faydalı program
Teşekkürler
Teşekkürler güzel insanlar emeğinize yüreğinize dilinize sağlık Allah razı olsun 👍
Allah (cc) sizlerden razı olsun
Hocam Allah razı olsun yayınlarınız çok güzel ve aydınlatıcı. Emeğinize yüreğinize sağlık.❤❤❤
🎉🎉
Merhaba güzel insanlar selam ve saygılar sunuyorum.
Emeğinize sağlık olsun.
Ömer bey ve Aydoğan bey ikinize de teşekkürler çok güzel bir paylaşım olmuş emeğinize sağlık
Çok bilgilendirici bir konuşma olmuş, çok teşekkürler.
Teşekkürler güzel insanlar. Saygıyla selamlıyorum.
Hocam yine gayet güzel ifade etmişsiniz. Dilinize sağlık.
Sevgiler
Bu çok kıymetli bilgiler için çok teşekkür ediyorum iyiki varsınız
Allah razı olsun değerli hocalarım❤❤
İyi yayınlar,kolay gelsin..
Teşekkür ederiz
Teşekkürler...
❤ teşekkür ediyorum
Teşekkürler iyi yayınlar.
Bugün muhatap oldugum bu sorunun cevabını burda gördüm cok teşekkür ederim. Konular super yayınlarınızin devamını ilgiyle takip ediyoruz.
Size ve konuğunuza 👍👍👍👍👍🤲🤲🤲🤲🤲👏👏👏👏👏
O kadar toparlayıcı ve doyurucu hiç başka kaynanalara bile bakmaya gerek yok gibi .
Kaynaklara olacak
❤
🤲🤲🌻
Teşekkürler emeğinize sağlık
Aydoğan Bey, çok araya girmeniz sohbetin ahengini bozmuş. Keşke bu kadar çok müdahale etmeseniz...
Bizim programımız tek sesli bir program değil Hocam. Mesleğin doğasında var sormak ve sorgulamak. Önemli olan yanlış soru sormamak. Programcının anlatılanı bilgi ve zihin süzgecinden geçirerek dinlemesi önemli.
✨
👍👍👍👍👍👍👍
Allah dostu mütevazi olur, çıkıp Ben buyum şuyum diyorsa, uzak durmalı öyle şarlatanlardan!
u yu unutma, u önemli:)
👏👏👏
🙏🙏🙏🙏🙏
👍🏼👌🏼
❤❤❤❤❤
Dr Ömer Atilla hocam özelde görüşme imkanımız olabilirmi
Aydogan Bey ustad mektubatta makamlari sayarken 5 mertebe diyor..hz isa ve idris a.s makami..sayet herkes olumu tadacaksa (24.dk videonuz) hz idris ne olacak?
Ömer Hocam benden daha iyi bilir. Farklı boyut, gezegen ya da evrenlerde yaşıyor olmak ölümsüzlük anlamına gelmez sanırım.
"(Ey Muhammed)! Kitapta İdris'e dair söylediklerimizi de an. Çünkü o, dosdoğru bir peygamberdi. Onu yüce bir yere yükselttik." (Meryem, 19/56-57).
Bir çok müfessir, ayette yer alan “Onu üstün/yüksek bir makama yücelttik” ifadesinden, onun göklere veya cennete çıkarıldığını anlamışlardır. (bk. Taberî, İbn Kesir, ilgili ayetin tefsiri)
Genel anlayış, Hz İdris’in Hz İsa gibi göklere çıkarıldığı yönünde. Biyolojik bir ölüm yaşayıp yaşamadığını bilmiyoruz, fakat bazı ulema hayatta olduğunu söylüyor.
"Dört zat vardır ki: hala hayattadır. Bunlardan Hızır ve İlyas yerde, Hz. İsa ve Hz. İdris de gökte hayat sürmektedirler." (Bilmen, Ömer Nasuhi, Tefsir, IV/2034)
Her canlının ölümü tadacağı gerçeği, kıyamet kopunca Hz. İdris (as)'ın da ölümü tadacağını gösterir. Bunun için yeryüzüne inmesi şart değildir.
Omer hocam mrb..dunyanin yasi ile ilgili bi makale okudum sizinle paylasma istiyorum..mailinizi alabilirmiyiz
Burada email vermek uygun olmayabilir. Kendisiyle twitter’den bağlantı kurarak iletişime geçebilirsiniz.
Aydoğan bey, emekleriniz çok önemli ve değerli.Fakat soruları çok uzatıyorsunuz ve çok müdehale ediyorsunuz...
Enbiya 35 neyapicaz hocam antolsunki biz senden önce hiçbir insana olumsuzluk vermedik
Kuran'da İsa semaya yükseldi diye bişey yazmıyor...kendime yükselticiyim diyor....
Hocam cok çok ilginç bir durum. Hz isa Allaha dua ediyor, ölen biri yani ruhu alınmış biri bedene tekrar geliyor ve diriliyor. Yani ölü diriliyor. Buna inaniyoruz da hz. İsanin ruhunun carmihta alinip daha sonra tekrar bedenlenebilecegine neden inanmiyoruz?
❤❤❤❤👍👍👍👍👍👍❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤👍👍👍👍👍👍✌✌✌✌✌✌✌✌✌✌✌
Kuran, diğer kitaplardaki yanlış ve yalan bilgileri düzeltmektedir. Bu sadece Hz. İsa konusunda değil, Hz. Üzeyir konusunda, Hz. Lut'un kızları konusunda ve bir çok konuda görülmektedir, dolayısıyla Kuran'ın tahrif olan bilgileri düzeltme kültürü dikkate alınmalı.
Nasıl ki doğumu ve göğe yükseltilmesi sünnetullahın istisnası, pekâlâ tekarar ruh beden yere indirilmesi niye öyle olmasın? Doğarken ve göğe yükselirken bilinene göre şahit olan çok sayıda insan bulunmadığı gibi, tekrar bedenen inerken de imtihanı sırrını kaldırmayacak bir şekilde pekâlâ olabilir.
Hocam rüyamda peygamber,lerden birine a.s.m sordum
Efendim Adem aleyhiselam ne zaman yaratıldı diye
Cevaben buyurduki yetmişbin yıl önce buyurdu
İtibar edebilirmiyiz
Enteresan, genelde İslam akidesinde bir kural var, rüya ile amel olmaz.
Bu kaide sadece peygamberler için geçerli değil.
Fakat, bazen Allah’ın sevgili kulları da sadık rüyalar da görülebilir.
Allah hayırlara vesile eylesin…
Ilk insan fosilleri 300bin yildan fazla. O insanlarin Atasi da Hz Adem oldugundan Itibar edemeyiz. Bir de ruyada ki yil kavramiyla bizim yil olarak saydigimiz ayni olmaya bilir. Bu konuda kimsenin de net bilgisi yok. Bilimsel bulgular bile tam net degil yuvarlak konusuyorlar. Yani aslinda 70 bin olsa ne olur 300 bin olsa ne olur cok zaman gectigi kesin
Abi eger gercekleri ögrenmek istiyorsanız ,niyetiniz buysa, ayet ve hadisleri bilgisayar ekranından okuyan (pardon onu bile beceremeyen!) bu zavallı adamları zorlamaktan, hoca müsvettelerini hırpalamaktan vazgeçin.
hocanın mealleri ayetlere olmayan kelimeleri ekleyerek malesef..kafasındaki tevili ayerlere giydirdi
Çok çarpıcı konular
Programı izledim de..
Şimdi sormak, sorgulamak mesleğin doğasında var.. Kabul. Ama hem Kur'an'da, hem de hadislerde geleceğe ilişkin mevzularda her aklın kabule mecbur kalacağı kesinlikte net cevaplar aramak da meselenin doğasına aykırı..
Zira imtihan sırrı devam ediyor..
İki kere iki dört edercesine her aklın kabule mecbur kalacağı şekilde bedîhî olsa imani meseleler, o zaman imtihanın bir manası kalmaz..
Meselâ "Güneş'in Batı'dan doğması" denilmiş. Mü'min kafir herkes görecek.
Yani imtihan sırrını ortadan kaldıran ayan beyan bedihî bir olay. Ama işte o yüzden "Güneş Batı'dan doğduktan sonra" artık "Tövbe kapıları kapanacak" ve tövbeler kabul edilmeyecek!..
Ki ona rağmen bile "Güneşin Batı'dan doğması" mevzuunda farklı yorumlar da var..
1- Bizzat her sabah batıdan doğan güneş, bir gün doğudan batıya doğru doğabilir.
2- Hep doğu beldelerinden doğduğunu bildiğimiz iman ve İslam güneşi, bu âhirzaman hengâmında bu sefer Batı'dan (bir ülke veya kıtadan) doğabilir..
Yani Batı dünyasında bir devlet, kıta veya devletler müslüman olup İslamî temsilin merkezi olabilir..
Böyle bir durumda Batı'yı kendine kıble edinerek islama ve islami deperlere düşmanlık eden talihsizlerin artık biir dayanağı kalmaz ve onlar da ister istemez kabule mecbur kalırlar.. Ama böyle bir durumda dahi imtihan sırrı ortadan kalkar diyebiliriz..
3- Her iki husus da gerçekleşebilir.
Bu bağlamda İsa as'ın nüzûlü meselesinde de
1- Bizzat (şu an başka bir boyuta ışınlanmış) bedeniyle beraber bulunduğu boyuttan şehadet alemine nüzul edebilir.
Ama bunu herkesin (yaşıyorken) kesin karinelerle bilmesi gerekmez. Belki dar dairede bir grup insan bilir.
Ama belki öldükten sonra çok insanlar, bir kısım alametlerine icraatlarına binaen "Ha, demek İsa Mesih bu şahısmış.." derler.. Kabul ederler..
2- Belki rûhâniyeti başka bir bedende, belki ölmüş birinin bedeninde temessül edip o ölmüş beden de o şekilde hayata devam edebilir.
Bunu dar dairede 5-10 kişi bilse de, esas itibarıyla umum insanlar için imtihan sırrı bozulmamış olur..
Üstad Hazretlerinin sadece bir yerde ayrı bir ihtimal olarak ifade ettiği "Bir kısım hanefi fukahasınca Mehdi ve Mesih aynı şahıstır" ifadesine de bu bağlamda dikkatlerinizi çekiyorum..
Bu ihtimale binaen İsa Mesih'in Mehdi'nin ardında namaz kılması nasıl olacak derseniz, yani İsa Mesih Peygamber olarak ve yeni bir dinle gelmeyecek.
Babası Hz. Muhammed as'a, O'nun sav şeriatına tabi olacak, demektir.
3- Şahsı mânevî olarak İseviyetin (hristiyanlığın) tasaffî ederek özündeki doğrularla buluşup İslama iktida etmesi ki, ("Güneşin Batı'dan doğması" meselesiyle de bir yerde örtüşüyor..), İsa Mesih'in nüzûlü, Mehdi'nin ardında namaza durması, bu mânâyı da ifade ediyor olabilir..
Bununla beraber "Güneşin Batı'dan doğması ister gerçek mânâda, ister mecazî mânâda ayan beyan ve bedihî olacağından, tövbe kapılarının ondan sonra kapanması manidardır..
Yine bununla bağlantılı olarak, belki de İsa Mesih'in, (vefatı ve bir rivayete göre Ravza-i Tahîre'ye defni vesilesiyle..) kesin kez tanınmasıyla işte bu "Güneşin Batı'dan doğması" meselesi (ister gerçek, ister mecazî mânâsıyla, ister her iki şekilde de olsun) muhtemelen aynı dönemde gerçekleşebilir..
Yani bedahet kesbedince imtihan sırrı ortadan kalkar..
Çokları ister istemez "Allah Allah" der. Tövbe eder, dini kabule mecbur kalır.
Ama artık bundan sonra çokları için tövbe kapılarının da kapandığı bir zamandır..
Bundan sonra madde ve mânânın imtizâcıyla altın bir çağ yaşanır.
Bu çağın sonunda çokları yine Allah Allah dese de, o manayı kalbine indiren, kalbinde hisseden azalır.. Dünyevileşme, cismanileşme çoğalır.. Gün gelir, dillerde Allah Allah kelamı olsa da, gönüller tam manasıyla şehvetlere esir olur..
Ve insanlığın burcunda şehvet bayrağı dalgalanırken (sokaklarda hayvanlar gibi ...), samimi müslümanların ruhları kabzedildikten sonra artık kıyamet kopar..
Vallahu A'lem.
Izdırabın sonu yoktur sanma, bu âlem de geçer,
Ömr-i fânî gibidir, gün de geçer, dem de geçer,
Gam karâr eyleyemez handei hurrem de geçer,
Devr-i şâdî de geçer, gussa-i matem de geçer..
Gece gündüz yok olur, ân-ı dem âdem de geçer..
Rabbim imandan, islamdan;
ihlas, sadakat ve istikametten ayırmasın,
sevenleriyle sevdikleriyle beraber cümle müminleri, müslümanları..
Yeryüzünün her tarafındaki bütün teşne gönüllerin de hidayetini en güzel şekilde nasip ve müyesser eylesin..
Vesile olabiliyorsak bizleri de vesile eylesin.
Vesile olamıyorsak bizleri de engel eylemesin, onların hidayeti için gereken esbâbı en güzel şekilde halkeylesin..
Bizlere de ihlas ve samimiyet versin ve bizleri de affeylesin..
Bakınız mahşer günü tüm insanlarla birlikte peygamberler de dirilecek (haşr olacak) ve kendi dinlerinin gerçek müminlerini cennete götürecek. Hz. İsa da ancak burada diğer peygamberler gibi tekrar dirilecek.. Hz. İsa'nın öldüğü zaten (her bir canlı ölümü tadacaktır) ayetinde ve Hz İsa'nın da bir insan olduğunu açıkça belirten ayetlerde görülüyor.
Hadis rivayetleri bence (ve zaten açık Kur'an ayetleri ortadayken başka türlü bir yorum yapmak akla ve mantığa aykırıdır) Hristiyanlarla Müslüman arasında bir yakınlık oluşturmak amacıyla asıl amacından saptırılarak Hz. İsa'nın mahşer gününden önce diğer peygamberlerden ayrı olarak dünyaya geleceği şeklinde manipüle edilmiş. Bazı din alimleri İslam dinine göre aralarında husumet bulunan kişileri barıştırmak amacıyla yalan söylemenin (burada olan şey yalandan ziyade hadislerin gerçek anlamlarının çarpıtılmasından ve yanlış yorumlanmasından ibarettir) caiz olduğu görüşündedir. Bu hadis rivayetleri açıkça Hıristiyanlar ve Müslümanlar arasında bir yakınlık tesis etme amacını taşıyor. İşte tam bu yüzden bu tip hadisler güvenilir hadis olarak değerlendirilemez. Zaten pek çok İslam alimi de bu hadisleri güvenilir hadis olarak kabul etmiyor. Bundan yıllar önce (2000'li yılların başlarında) Mısır'daki El Ezher şeyhi de bu yönde bir fetva yayınlamıştır.
Modaretor çok karıştırıyorsun.bediuzzamanin demek istediğini kadar ifade etmek istiyor,onun dediği kadar söylemek istiyor.
Geçen yayınlarınızın birinde 500 yıllık mesafede bizim gibi insanlar var şeklinde bir hadisi şerif var dedi hocamız lakin hadisi şerifin tam metninde böyle bir anlatım bulunmamaktadır. Ayrıca hz. Adem den önce ademler vardır diye anlatılan rivayet Cumhur tarafından kabul görmemektir. Sn Aydoğan beyin ve hocamınız bu konu hakkındaki görüşlerini merak ediyorum
500 yıllık mesafe başka hadiste geçiyor: “Sizinle onun (sema katının) arasındaki mesafe beş yüz yıllık bir mesafedir'' buyurdu.” (Müsned, Ahmed bin Hanbel, 3295: 24482)
Bir çok Adem var hadisine bazılarının itibar etmemesi çok önemli değil, böyle bir rivayet olduğunu İbn Arabi nakletmiş. Zayıf bir hadis de olsa, burada sadece farklı görüşler bildiriliyor, mutlaka bu görüş doğrudur denilmiyor. Akademik analiz yapılıyor.
24482 (1)- Ebu Hureyre der ki: "Biz, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında iken üzerimizden bir bulut geçti ve Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Bunun ne olduğunu biliyor musunuz?'' diye sordu. Biz: "Allah ve Resulü daha iyi bilir" karşılığını verdik. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu bir buluttur. Bu bulutlar yeryüzünün sulayıcısıdır. Allah onları kendisine şükretmeyen ve kendisine dua etmeyen kullarına bile göndermektedir'' buyurdu. Sonra da: "ŞU üzerinizdekinin ne olduğunu biliyor musunuz?'' diye sorunca:
"Allah ve Resulü daha iyi bilir" dedik. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu semadır, o korunmuş tavan ve geri çevrilmiş bir dalgadır" buyurdu. Sonra da: "Bu sema ile sizin aranızdaki mesafenin ne kadar olduğunu biliyor musunuz?'' diye sordu. Biz: "Allah ve Resulü daha iyi bilir" deyince: ''Sizinle onun arasındaki mesafe beş yüz yıllık bir mesafedir'' buyurdu. Sonra: "Onun üstünde neler olduğunu biliyor musunuz?'' diye sorunca: "Allah ve Resulü daha iyi bilir" dedik. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onun üzerinde başka bir sema daha vardır. Bu sema ile ilk sema arasındaki mesafenin ne kadar olduğunu biliyor musunuz?'' diye sorunca: "Allah ve Resulü daha iyi bilir" dedik. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Beş yüz yıllık bir mesafedir'' buyurdu
ve bu şekilde yedi kat semayı saydı. Sonra: ''Onların da üzerinde ne olduğunu biliyor musunuz?'' diye sordu. Biz: "Allah ve Resulü daha iyi bilir" dediğimizde: ''Onların üzerinde de Arş vardır. Onun ve yedinci katın arasındaki mesafenin ne kadar olduğunu biliyor musunuz?'' dediğinde: "Allah ve Resulü daha iyi bilir" dedik. Bunun üzerine: " Arş ile son semanın arasındaki mesafe iki sema arasındaki mesafe kadardır'' buyurdu.
Sonra: ''Altınızda neler olduğunu biliyor musunuz?'' diye sorunca: "Allah ve Resulü daha iyi bilir" dedik. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
IIAltınızdaki yeryüzüdür'' buyurup: ''Onun da altında neler olduğunu biliyor musunuz?" diye sordu. Biz: "Allah ve Resulü daha iyi bilir" deyince: ''Onun altında da başka bir yer vardır. İkisi arasındaki mesafenin ne kadar olduğunu biliyor musunuz?'' diye sordu. Biz: "Allah ve Resulü daha iyi bilir" dedik. Bunun üzerine: ''İkisi arasındaki mesafe beş yüz yıllık bir mesafedir'' buyurdu ve yedi kat yeri saydı. Sonra da: ''Vallahi siz, sizden birini bir iple yedi kat yerin dibine sarkıtmış olsaydınız bu kişi Allah'ın indine inerdi'' buyurup: "O. Evvel ve Ahir'dir. Zahir ve Batın'dır. O, her şeyi hakkıyla bilendir"[Hadid 3-7 ] ayetini okudu.
[Zayıf]
Diğer tahric: Tirmizi 5/424 (3320, "garib") ve Tayalisi, inha (2292) rivayet ettiler. Ravi Abdülmelik nedeniyle isnadı zayıftır.
Hadisi şerifin tam metni burada 500 yolluk mesafede başka Ademler başka musalar var diye bir ifade yok ama hocamız yayında bu ifadeleri kullandı
Başka Ademler konusunda ise zayıf görüşler ele alınarak bir süre sonra bu zayıf görüşlerle bir düşünce ortaya atılıyor ve doğru diye sunuluyor sorun burada başlıyor. Akademik analiz olabilmesi ele alınması zaten mümkün olmayan bir konu var burada ve bakara 30. Ayet üzerine yapılan bir yorumdan yola çıkılıyor oysa “İşte melekler daha önce cinlerin bir kısmının bu duyguların telkinleriyle kan döküp fitne fesat çıkarıp küfre girdikleri gibi, aynı özelliği taşıyan insanların da aynı akıbeti paylaşacaklarını anlamışlardı. “(bk. Bediüzzaman Said Nursi, İşaratü’l-İ’caz, Bakara, 30. ayetin tefsiri)
@@asmmavzer9706
Israrla neyi iddia etmeye çalıştığınızı anlayamadım. Ulema bu konuları her zaman tartışmış ve farklı görüşler öne sürmüşler.
Kaynakların bildirdiğine göre, Abdullah b. Abbas “Allah O yüce Yaratıcıdır ki, yedi kat göğü ve yerden de onların benzerini yaratmıştır.” (Talak, 65/12) mealindeki ayeti açıklarken şöyle demiştir:
“Bu (yedi) alemden her birisinde bu arzın İbrahim peygamberi gibi bir insan ve diğer mahlukların benzerleri bulunmaktadır.” (Taberi tefsiri)
Bazı rivayetlere göre, İbn Abbas bu ayetin açıklamasını isteyenlere: “Eğer bu ayeti tamamen açıklarsam, bunu tekzip etmek suretiyle küfre düşersiniz.” demiştir. (Taberi, İbn Kesir, ilgili yer; Münavi, Feydu’l-Kadir, 6/386)
Bu, bizim için de bir uyarı olmalıdır...
Beyhaki’nin bir rivayetinde İbn Abbas şöyle demiştir:
“Yedi adet arz ve dünya vardır. O alemlerin her birisinde Sizin peygamberiniz gibi bir peygamber, Adem gibi bir Adem, Nuh gibi bir Nuh, İbrahim gibi bir İbrahim ve İsa gibi bir İsa bulunmaktadır." (bk. Beyhaki, el-Esma ve’s-Sıfat, 2/267; İbn Kesir, ilgili ayetin tefsiri).
Bu hadisin senedi sahih…
@@tanerserdar Taner bey öncelikle burada yapılmış bariz bir hatanın olduğunu belirtiyorum. Programda verilen hadisin şerifin belirttiği şekliyle geçmediği buradan yorumla düşünceler öne sürüldüğünü ifade ediyorum. Sizde zaten bunu doğruluyorsunuz hala bana eleştiri de bulunuyorsunuz . Evet programda yanlış ifade edildiğini söyleseniz yeterli olacaktır. İddia eden ben değilim iddia edilen konunun hatalar barındırdığını söylemekteyim. Yanlışın yanlış olduğunu söylemeyip, eleştiri yapmayalım mı? Uzaylılar konusunda ya da kendi görüşlerimizin doğruluğunu öne çıkarmak için tevil üstüne tevil yapmak ne kadar doğru olur ?
1- ibni arabi gibi keşf ilmine sahip zatların belirttiği hususların tevile ihtiyacı vardır. Misal aleminde olması muhtemel bir çok böyle durumun mahiyetini bilememekteyiz . (Kaf dağı ve cessase hadisi gibi) tefsir alimlerinin ittifak ettiği hz ademin ilk insan ve Nebî olmasının aksine ortaya atılan bu görüş tevil eksikliğinden dolayı israiliyat fikriyatı olan (hin,bin) düşünceler ortaya atılıyor ya da evrimcilerin bazı görüşleri desteklenmiş oluyor. Yanlışlık işte burada ortaya çıkıyor sorun bu yani… burada aslında bakara 30. Ayetin tefsirinden yola çıkarak yorum yapılıyor ama yine Cumhur a göre dünyada o zaman cinlerin yaşadığına ittifak ediliyor.
@@tanerserdar 2- bahsettiğiniz hadisi şerifin ibni Abbas’a dayanan isnadının sahih fakat senedde bulunan ravilerdrn Amr bin mürre sebebiyle şaz olduğu söylenmiştir. Beyhaki tarafından yapılan bu değerlendirme Suyuti tarafından beğenilmiş , isnadın sahih olmasından metninde sahih olması gerekmeyeceğini, bazen metinde Sıhhate mani bir takım kusurlar olacağını belirtmiştir. Hacer el heytemi hadisin zayıf olduğu anlaşıldığında onu tevile gerek kalmayacağını, böyle gayp haberleri konusunda böyle zayıf hadislerin kabul edilmeyeceğini mutlaka tevil gerekecekse bunun beşere gönderilen peygamberlerin risalesini cinlere taşıyan elçi cinlerin olabileceği böylece onlarında resul ismiyle anılmasının mümkün olduğunu belirtmiş aynı tevili Süyuti de yapmıştır.
Bir haberin şaz olması metnen veyahut seneden veyahut hem seneden hem metnen olabilir. Zira İmam Beyhaki 'nın;
İbn Abbas'tan naklonunan bu isnad sahih olsa da şazdır. Ebu Duha için başka mutabi' bilmiyorum.
Demesi de bu menkul haberin senedinin şaz oldugunu anlatır.
Fahruddin er-Razi demiştir ki
Şöyle de denilmesi mümkündür;
Allah Teala nice hayvanat cinsini semavat dahilinde halk eylemiştir ki bunlar tıpkı insan gibi yeryuzunde yürürler.
Daha çok metinde görülmekle birlikte seneddeki muhalefetten kaynaklanması da mümkün olan şâz hadisin benimsenmesi baştan beri hoş karşılanmamıştır. Nitekim II. (VIII.) yüzyıl âlimlerinden İbrâhim b. Ebû Able, şâz rivayetlere meyledip bunları öğrenmeye çalışanların son derece zararlı şeyleri öğrendiklerini söylemiş, Muâviye b. Kurre şâz olan bilgiden uzak durulmasını tavsiye etmiş, Şu‘be b. Haccâc, şâz hadisin şâz kimselerden geldiğini söyleyip bunlara karşı dikkat edilmesini istemiş, Abdurrahman b. Mehdî ise şâz bilgi rivayet eden kimsenin ilimde önder olamayacağını belirterek bu tür rivayetleri nakletmekten kaçınılması gerektiğini ifade etmiştir (Râmhürmüzî, s. 206; İbnü’s-Salâh, s. 119). Bundan dolayı şâz hadis zayıf hadis çeşitlerinden biri sayılarak terkedilmiş ve dinî konularda delil kabul edilmemiştir
Biraz uzun oldu özür dilerim hadisi alimi değilim ama yapılan yorumlara bakınca bu konuda da oldukça fazla ihtilaf bulunmaktadır. Uzaylı konusu ; ruhçuluk akımından etkilenen insanlara , onlara atıf yapan new Age dinlere , uzaylılarla görüştüğünü söyleyip medyumluk yapanlara kapı aralıyor. Zaten bu mantıkla karbon formunda olan varlıkların olma durumunda Resulullah SAV ile temas kurması da kaçılmazdır ki bunu cinler ile ilgili görüyoruz.
Hülasa İslami referans ile ortaya atılan görüşlerin sıhhati açısından sıkıntıların olduğu bunlara rağmen bu görüşlerin kuvvetli bir biçimde ele alınması ve bu görüşlerin batıl düşünceleri destekler mahiyette olması sorun teşkil ediyor. Değerli görüşleri olan saygı duyduğum Ömer hoca ve Aydoğan beyden bu eleştirilerim konusunda yanıt bekliyordum sadece …
Teşekkürler
👍👍👍👍👍👍
❤
❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤👍👍👍👍👍👍👍👍👍❤❤❤❤❤❤❤❤❤✌✌✌✌✌✌✌✌✌✌
Teşekkürler
❤️