yaptığınız is cok degerli birsey ve bunu böylesi kalitede yapmanızda bir okadar özel , bazen dinleyemedigimde suçluluk duyuyor bir gece de üç bes video tüketiyorum .d
### Bir Delinin Güncesi: İlk Bölüm İstanbul’un boğucu sokaklarının bir köşesinde, eski ama görkemli bir apartman yükseliyordu. Apartmanın içinde yaşayanlar, dışarıdan bakıldığında sıradan bir hayat sürdükleri izlenimini veriyordu. Ancak, bu duvarların ardında herkesin sakladığı derin sırlar ve trajediler vardı. Nalan, genç ve güzel bir kadındı. Parlak gözleri ve zarif duruşuyla dikkat çeken Nalan, aslında karmaşık bir hayatın ortasında savruluyordu. Büyük bir aileye mensup olan Nalan, onların beklentileri ve baskıları altında eziliyordu. Ailesi, onu hep en mükemmel olarak görmek istiyor ve bu baskı, onun ruhunda derin yaralar açıyordu. Nalan’ın eşi Sedat ise, zengin ve başarılı bir iş adamıydı. Ailesinin serveti sayesinde lüks içinde yaşayan Sedat, dışarıdan kusursuz bir hayat sürüyor gibi görünüyordu. Ancak, iç dünyasında büyük bir boşluk ve huzursuzluk hissediyordu. Bu boşluğu doldurmak için kendini eğlenceye ve gece hayatına vermişti. Bir gün, Nalan hayatını kökten değiştirecek bir olay yaşadı. Apartmanın bodrum katında, kullanılmayan bir odada eski bir günlük buldu. Günlük, apartmanda yıllar önce yaşamış olan bir adamın yazdığı yazılardan oluşuyordu. Bu adam, kendi iç dünyasında büyük bir savaşı yaşarken, çevresindeki insanlara da bu savaşın izlerini bırakmıştı. Nalan, günlüğü okumaya başladığında, bu adamın hayatıyla kendi hayatı arasında büyük bir benzerlik olduğunu fark etti. Günlükte yazanlar, onun kendi ruhsal yolculuğuna ışık tutuyordu. Bu günlük, Nalan’ın hayatında yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Günlüğü yazan adam, apartmanın eski sakinlerinden Ferit’ti. Ferit, yıllar boyunca kendi iç dünyasında büyük bir mücadele vermiş ve bu mücadeleyi günlüğüne aktarmıştı. Ferit’in yazdıkları, onun delilik ve deha arasında gidip gelen bir zihnin ürünüydü. Nalan, Ferit’in yazılarını okudukça, onun hayatına dair daha fazla şey öğrenmeye başladı. Ferit, günlüğünde apartmandaki diğer sakinlerle olan ilişkilerini de anlatıyordu. Bu ilişkiler, Nalan’ın çevresindeki insanlarla olan ilişkilerine çok benziyordu. Nalan, Ferit’in yazdıklarından yola çıkarak, kendi hayatında neleri değiştirmesi gerektiğini anlamaya başladı. --- Devamı gelecek...
### Bir Delinin Güncesi: İkinci Bölüm Nalan, Ferit'in günlüğünü okumaya devam ederken, her sayfada onun iç dünyasının derinliklerine daha da dalıyordu. Ferit'in yaşadığı zorluklar ve içsel çatışmalar, Nalan’ın kendi hayatındaki sorunlarla paralellik gösteriyordu. Ferit, ailesinin beklentileri ve toplumsal baskılar altında ezilirken, deliliğin sınırlarında geziniyordu. Bir gün Nalan, günlüğün bir sayfasında Ferit'in apartmandaki bir komşusuyla olan ilişkisini anlatan bir yazı buldu. Bu komşu, apartmanın en gizemli ve saygı duyulan sakinlerinden biri olan Hüsamettin Bey’di. Ferit, Hüsamettin Bey’in onun deliliğine dair büyük bir sır sakladığını ve bu sırrın, apartmandaki herkesin hayatını değiştirecek nitelikte olduğunu yazmıştı. Nalan, Ferit'in yazdıklarını anlamak için Hüsamettin Bey ile konuşmaya karar verdi. Hüsamettin Bey, apartmanda uzun yıllardır yaşayan ve herkesin saygı duyduğu bir adamdı. Nalan, onun kapısını çaldığında, Hüsamettin Bey derin bir iç çekerek kapıyı açtı. "Nalan Hanım, buyurun. Sizi burada görmek büyük bir sürpriz," dedi Hüsamettin Bey, nazik bir şekilde. Nalan, derin bir nefes alarak, "Hüsamettin Bey, size Ferit hakkında sorularım var. Onun günlüğünü buldum ve yazdıklarını anlamaya çalışıyorum," dedi. Hüsamettin Bey, bir an duraksadı ve ardından Nalan’ı içeri davet etti. Oturma odasında, Ferit'in günlüğü hakkında konuşmaya başladılar. Hüsamettin Bey, Ferit’in hayatında büyük bir rol oynamıştı ve onun deliliğinin ardındaki gerçeği biliyordu. "Ferit, çok zeki ve hassas bir adamdı," dedi Hüsamettin Bey. "Ancak, ailesinin ve toplumun beklentileri onu derinden etkiledi. Deliliği aslında, çevresindeki dünyaya karşı bir tepkiydi." Nalan, Hüsamettin Bey’in anlattıklarını dikkatle dinlerken, kendi hayatıyla Ferit’in yaşadıkları arasındaki benzerlikleri daha da net bir şekilde görüyordu. Hüsamettin Bey, Nalan’a Ferit’in son günlerinde yazdığı bir mektubu verdi. Bu mektup, Ferit’in içsel dünyasının son izlerini taşıyordu. Mektubu okuduğunda, Nalan derin bir üzüntü hissetti. Ferit, deliliğinin içinde büyük bir yalnızlık ve çaresizlik hissetmişti. Ancak, bu mektup aynı zamanda Nalan’a, kendi hayatında neleri değiştirmesi gerektiğine dair ipuçları veriyordu. --- Devamı gelecek...
### Bir Delinin Güncesi: Üçüncü Bölüm Nalan, Ferit’in mektubunu okudukça, onun iç dünyasının derinliklerinde kayboluyordu. Ferit, bu mektubunda apartmandaki diğer sakinlerle olan ilişkilerini ve yaşadığı zorlukları anlatmıştı. Her bir satır, Nalan’ın kendi hayatındaki benzerlikleri fark etmesini sağlıyordu. Mektubun sonlarına doğru, Ferit’in yaşadığı büyük bir krizden bahsediliyordu. Bu kriz, onun deliliğinin doruk noktasına ulaştığı ve artık geri dönüşü olmayan bir yola girdiği anı temsil ediyordu. Nalan, Ferit’in yaşadıklarını anlamaya çalışırken, kendi hayatındaki sorunları da çözmeye kararlıydı. Bir gün, Nalan apartmanda dolaşırken, Ferit’in yazdığı bir başka not buldu. Bu notta, apartmanın en gizemli sakini olan Muzaffer Bey’den bahsediliyordu. Muzaffer Bey, apartmanda yaşayanların çoğundan uzak duran ve kendi dünyasında yaşayan biriydi. Nalan, bu gizemli adamla konuşmaya karar verdi. Muzaffer Bey’in kapısını çaldığında, içeriden gelen derin bir sessizlikle karşılaştı. Birkaç dakika sonra, kapı yavaşça açıldı ve Muzaffer Bey göründü. Gözlerinde derin bir hüzün ve yorgunluk vardı. Nalan, onunla konuşmak için izin istedi ve Muzaffer Bey, ağır adımlarla onu içeri davet etti. Nalan, Ferit’in notlarını göstererek, "Muzaffer Bey, Ferit hakkında sizinle konuşmak istiyorum. Onun yazdığı günlüğü buldum ve sizinle olan ilişkisini merak ediyorum," dedi. Muzaffer Bey, gözlerini kapatarak derin bir iç çekti. "Ferit, çok özel bir insandı. Onunla olan ilişkimiz, sıradan bir dostluktan çok daha fazlasıydı. Onun iç dünyasında büyük bir savaş vardı ve ben, bu savaşta ona yardımcı olmaya çalıştım," dedi. Muzaffer Bey, Ferit’in yaşadığı zorlukları ve onunla olan dostluğunu anlatmaya başladı. Bu anlatım, Nalan’ın kendi hayatında neleri değiştirmesi gerektiğini daha iyi anlamasını sağladı. Muzaffer Bey’in sözleri, Nalan’ın ruhunda derin izler bırakıyordu. --- Devamı gelecek...
### Bir Delinin Güncesi: Dördüncü Bölüm Muzaffer Bey’in anlattıkları, Nalan’ın zihninde yankılanırken, Ferit’in günlüğüne daha fazla odaklanmaya karar verdi. Günlük, onun için bir rehber ve bir ayna olmuştu. Kendi hayatındaki sorunları anlamak ve çözmek için bu yazılardan faydalanıyordu. Ferit, günlüğünün bir bölümünde apartmandaki diğer sakinler hakkında yazmıştı. Her birinin kendi iç dünyasında yaşadığı zorlukları ve sırları anlatıyordu. Nalan, bu yazıları okudukça apartmandaki diğer insanlara dair daha fazla şey öğreniyordu. Apartmanda yaşayanlardan biri de, genç ve çekici bir kadın olan Cana’ydı. Cana, dışarıdan bakıldığında güçlü ve bağımsız bir kadın olarak görünse de, iç dünyasında büyük bir yalnızlık ve çaresizlik hissediyordu. Nalan, Ferit’in Cana hakkında yazdığı satırları okudukça, onunla daha fazla empati kurmaya başladı. Cana, aslında Nalan’ın en yakın arkadaşlarından biriydi. Ancak, Cana’nın yaşadığı duygusal fırtınalar ve içsel çatışmalar, Nalan’ın hiç bilmediği bir dünyayı gözler önüne seriyordu. Ferit, Cana’nın derinlerde sakladığı bu sırları günlüğüne yazarken, onun acılarını ve umutlarını da kağıda dökmüştü. Bir gün, Nalan Cana ile konuşmaya karar verdi. Ona, Ferit’in günlüğünden bahsetti ve Cana’nın yaşadığı zorlukları anlamak istediğini belirtti. Cana, bu durumu öğrendiğinde şaşkınlıkla karışık bir rahatlama hissetti. Nalan’a, iç dünyasında yaşadığı fırtınaları ve geçmişte yaşadığı travmaları anlatmaya başladı. "Nalan, ben güçlü görünmeye çalışıyorum ama içimde büyük bir boşluk var," dedi Cana. "Ferit, benim bu acılarımı anlayan tek insandı. Onun yazdıklarını bilmek, benim için büyük bir teselli." Nalan, Cana’nın anlattıklarını dikkatle dinlerken, kendi hayatındaki benzerlikleri daha da net bir şekilde görüyordu. Cana’nın yaşadığı duygusal fırtınalar, Nalan’ın kendi iç dünyasında yaşadığı çatışmalarla büyük bir paralellik gösteriyordu. --- Devamı gelecek...
### Bir Delinin Güncesi: Beşinci Bölüm Nalan ve Cana'nın dostlukları, Ferit'in günlüğü sayesinde daha da derinleşmişti. Ferit'in yazdıkları, apartmandaki diğer sakinlerle ilgili yeni sırlar ve hikayeler ortaya çıkarıyordu. Nalan, bu hikayelerin her birinde kendi hayatına dair ipuçları buluyordu. Nalan, günlüğün bir bölümünde Ferit’in Rıza Bey adlı bir komşusuyla olan ilişkisini anlatan bir yazı buldu. Rıza Bey, apartmanın en eski sakinlerinden biriydi ve Ferit’in yaşadığı birçok olayın tanığı olmuştu. Ferit, Rıza Bey’in bilgeliğinden ve deneyimlerinden sıkça bahsediyordu. Rıza Bey ile konuşmak için cesaretini toplayan Nalan, onun kapısını çaldığında, yaşlı adam yavaşça kapıyı açtı. Gözlerinde derin bir bilgelik ve yılların getirdiği bir yorgunluk vardı. Nalan, Ferit'in günlüğünden bahsederek, Rıza Bey’in onun hakkındaki düşüncelerini öğrenmek istediğini belirtti. Rıza Bey, Nalan’ı içeri davet ederek, "Ferit özel bir insandı. Onunla konuşmak, her zaman ilginç ve öğretici olurdu," dedi. "O, etrafındaki dünyayı farklı bir gözle görürdü." Nalan, Rıza Bey’in anlattıklarını dikkatle dinlerken, Ferit’in hayatına dair daha fazla şey öğreniyordu. Rıza Bey, Ferit’in yaşadığı zorlukları ve onun içsel mücadelesini derin bir anlayışla anlatıyordu. Bu anlatılar, Nalan’ın kendi iç dünyasında yaşadığı çatışmaları anlamasına yardımcı oluyordu. Rıza Bey, Nalan’a Ferit’in son günlerinde yazdığı bir şiiri gösterdi. Bu şiir, Ferit’in ruh halini ve içsel çatışmalarını yansıtıyordu. Nalan, şiiri okuduğunda, Ferit’in hissettiği derin yalnızlığı ve çaresizliği anlamıştı. --- Devamı gelecek...
Yabancısı olduğum ülkele ve yazarları ...Sizden Çinli bu yazarın ve diğerlerinin bilinmedik hayat öykülerini de anlatmanızı isterim. Doğum tarihleri o kadar ilgilendirmiyor. Her yerde bulunabilecek şeyler. En ilginç özelliklerini ,sevdiklerini, eğilimlerini, korkularını ,alışkanlıklarını ,takıntılarını çok merak etmekteyim.Gerçi bu kitaplarda da görülebiliyor .Ancak tüm kitaplarını bilmek gerekir öyle değil mi? Yine de empatiden mi, hümanizmden mi ,EQ'dan mı bunu bilemem . Saygılarımla Daimi dinleyicininiz BERAY ( ÇELEBİ )
Hayvanlașmıș insanlarla, gerçek insan arasında ki farkı hayvanların ahlakı üzerinden kinayeli bir şekilde anlatmış.. Çünkü hayvanlarda şefkat, merhamet, hak, hukuk kaygısı yoktur başkalarını yutmakla beslenirler.. Hayvanlașmıș insanlar ise heva, hevas ve arzularını tatmin etmek için bırakın başka insanları her türlü hileye yalana başvurup kendi kardeşlerine ihanet edecek kadar alçalmıșlardır. Zaten şu medenî görünen insanların içini dışına çevirsen kimini kurt, kimini yılan, kimini çakal, kimini ayı suretinde göreceksin... Bu yüzden "gerçek insan" vurgusu çok yapılmış hikayede.... Ayrıca kapitalizmede örnek olabilir..
Herkes kendi algısına göre yorumlayabilir, net bir manası yok. Bana kalırsa doğrudan şizofreni dediğimiz rahatsızlığı betimlemiş. Doktorun dinlenme tavsiyesini semirmeye bağlamış. Sıradan bir köpeğin bakışını sırtlanlarla ilişkilendirmiş. Kendisine deli diye bakanları yamyam sanması, tarihi bilgileri çarptırması hasta bir zihnin gerçeklik algısının ne kadar değiştiğini özetliyor.
@@umman1038 yorumlarınız ağzımı açık bıraktı. Hayal gücünüz çok geniş. Olayların kapitalizme kadar dayanmış olması bakış açınızın ne kadar farklı olduğunu gösteriyor. EMRE BURAK ERDEM kardeşim yorumunuz çok mantıklı. Yakın ahbabım paranoyak ve şizofren aynen onun görüşü anlatılmış. Ilacını almadığı zamanlardaki ruh hali aynen bu şekil kardeşı dahil herkesin kendisini öldürme planları yaptığını kurguluyor
@@salihsalih5487yorumunuz için teşekkür ederim, Algının seçiciliği diye ifade edilen fıtrî bir hakikat var. Yani insan, muhatab olduğu bir yığın şey arasından kendi durumuna uygun olanı seçer alır. :)) Mesela bir kitabı okuyan iki insanın diğerinden farklı cümlelerin altını çizdiğini görürüz, birisi bir hadise anlatır her ikisi de farklı farklı şeyler dile getirir... Mühim olan ders çıkarabilmek.. :)
Emeğinize sağlık 👏👏👏
Son kitap bükücü Akın ALTAN ❤
Ben şaşkın siz süpriz dolusunuz. Sağ ve Esen kalın Akın bey, teşekkür ederim.
Ağzınıza sağlık. Sesinizin hayranıyım.Teşekkürler.
yaptığınız is cok degerli birsey ve bunu böylesi kalitede yapmanızda bir okadar özel , bazen dinleyemedigimde suçluluk duyuyor bir gece de üç bes video tüketiyorum .d
Sesinize saglik. Tesekkurler
Teşekkürler efendım
Komşularım da beni yemek istiyor. Bakalım nasıl pişirecekler.
### Bir Delinin Güncesi: İlk Bölüm
İstanbul’un boğucu sokaklarının bir köşesinde, eski ama görkemli bir apartman yükseliyordu. Apartmanın içinde yaşayanlar, dışarıdan bakıldığında sıradan bir hayat sürdükleri izlenimini veriyordu. Ancak, bu duvarların ardında herkesin sakladığı derin sırlar ve trajediler vardı.
Nalan, genç ve güzel bir kadındı. Parlak gözleri ve zarif duruşuyla dikkat çeken Nalan, aslında karmaşık bir hayatın ortasında savruluyordu. Büyük bir aileye mensup olan Nalan, onların beklentileri ve baskıları altında eziliyordu. Ailesi, onu hep en mükemmel olarak görmek istiyor ve bu baskı, onun ruhunda derin yaralar açıyordu.
Nalan’ın eşi Sedat ise, zengin ve başarılı bir iş adamıydı. Ailesinin serveti sayesinde lüks içinde yaşayan Sedat, dışarıdan kusursuz bir hayat sürüyor gibi görünüyordu. Ancak, iç dünyasında büyük bir boşluk ve huzursuzluk hissediyordu. Bu boşluğu doldurmak için kendini eğlenceye ve gece hayatına vermişti.
Bir gün, Nalan hayatını kökten değiştirecek bir olay yaşadı. Apartmanın bodrum katında, kullanılmayan bir odada eski bir günlük buldu. Günlük, apartmanda yıllar önce yaşamış olan bir adamın yazdığı yazılardan oluşuyordu. Bu adam, kendi iç dünyasında büyük bir savaşı yaşarken, çevresindeki insanlara da bu savaşın izlerini bırakmıştı.
Nalan, günlüğü okumaya başladığında, bu adamın hayatıyla kendi hayatı arasında büyük bir benzerlik olduğunu fark etti. Günlükte yazanlar, onun kendi ruhsal yolculuğuna ışık tutuyordu. Bu günlük, Nalan’ın hayatında yeni bir dönemin başlangıcı oldu.
Günlüğü yazan adam, apartmanın eski sakinlerinden Ferit’ti. Ferit, yıllar boyunca kendi iç dünyasında büyük bir mücadele vermiş ve bu mücadeleyi günlüğüne aktarmıştı. Ferit’in yazdıkları, onun delilik ve deha arasında gidip gelen bir zihnin ürünüydü. Nalan, Ferit’in yazılarını okudukça, onun hayatına dair daha fazla şey öğrenmeye başladı.
Ferit, günlüğünde apartmandaki diğer sakinlerle olan ilişkilerini de anlatıyordu. Bu ilişkiler, Nalan’ın çevresindeki insanlarla olan ilişkilerine çok benziyordu. Nalan, Ferit’in yazdıklarından yola çıkarak, kendi hayatında neleri değiştirmesi gerektiğini anlamaya başladı.
---
Devamı gelecek...
### Bir Delinin Güncesi: İkinci Bölüm
Nalan, Ferit'in günlüğünü okumaya devam ederken, her sayfada onun iç dünyasının derinliklerine daha da dalıyordu. Ferit'in yaşadığı zorluklar ve içsel çatışmalar, Nalan’ın kendi hayatındaki sorunlarla paralellik gösteriyordu. Ferit, ailesinin beklentileri ve toplumsal baskılar altında ezilirken, deliliğin sınırlarında geziniyordu.
Bir gün Nalan, günlüğün bir sayfasında Ferit'in apartmandaki bir komşusuyla olan ilişkisini anlatan bir yazı buldu. Bu komşu, apartmanın en gizemli ve saygı duyulan sakinlerinden biri olan Hüsamettin Bey’di. Ferit, Hüsamettin Bey’in onun deliliğine dair büyük bir sır sakladığını ve bu sırrın, apartmandaki herkesin hayatını değiştirecek nitelikte olduğunu yazmıştı.
Nalan, Ferit'in yazdıklarını anlamak için Hüsamettin Bey ile konuşmaya karar verdi. Hüsamettin Bey, apartmanda uzun yıllardır yaşayan ve herkesin saygı duyduğu bir adamdı. Nalan, onun kapısını çaldığında, Hüsamettin Bey derin bir iç çekerek kapıyı açtı.
"Nalan Hanım, buyurun. Sizi burada görmek büyük bir sürpriz," dedi Hüsamettin Bey, nazik bir şekilde.
Nalan, derin bir nefes alarak, "Hüsamettin Bey, size Ferit hakkında sorularım var. Onun günlüğünü buldum ve yazdıklarını anlamaya çalışıyorum," dedi.
Hüsamettin Bey, bir an duraksadı ve ardından Nalan’ı içeri davet etti. Oturma odasında, Ferit'in günlüğü hakkında konuşmaya başladılar. Hüsamettin Bey, Ferit’in hayatında büyük bir rol oynamıştı ve onun deliliğinin ardındaki gerçeği biliyordu.
"Ferit, çok zeki ve hassas bir adamdı," dedi Hüsamettin Bey. "Ancak, ailesinin ve toplumun beklentileri onu derinden etkiledi. Deliliği aslında, çevresindeki dünyaya karşı bir tepkiydi."
Nalan, Hüsamettin Bey’in anlattıklarını dikkatle dinlerken, kendi hayatıyla Ferit’in yaşadıkları arasındaki benzerlikleri daha da net bir şekilde görüyordu. Hüsamettin Bey, Nalan’a Ferit’in son günlerinde yazdığı bir mektubu verdi. Bu mektup, Ferit’in içsel dünyasının son izlerini taşıyordu.
Mektubu okuduğunda, Nalan derin bir üzüntü hissetti. Ferit, deliliğinin içinde büyük bir yalnızlık ve çaresizlik hissetmişti. Ancak, bu mektup aynı zamanda Nalan’a, kendi hayatında neleri değiştirmesi gerektiğine dair ipuçları veriyordu.
---
Devamı gelecek...
### Bir Delinin Güncesi: Üçüncü Bölüm
Nalan, Ferit’in mektubunu okudukça, onun iç dünyasının derinliklerinde kayboluyordu. Ferit, bu mektubunda apartmandaki diğer sakinlerle olan ilişkilerini ve yaşadığı zorlukları anlatmıştı. Her bir satır, Nalan’ın kendi hayatındaki benzerlikleri fark etmesini sağlıyordu.
Mektubun sonlarına doğru, Ferit’in yaşadığı büyük bir krizden bahsediliyordu. Bu kriz, onun deliliğinin doruk noktasına ulaştığı ve artık geri dönüşü olmayan bir yola girdiği anı temsil ediyordu. Nalan, Ferit’in yaşadıklarını anlamaya çalışırken, kendi hayatındaki sorunları da çözmeye kararlıydı.
Bir gün, Nalan apartmanda dolaşırken, Ferit’in yazdığı bir başka not buldu. Bu notta, apartmanın en gizemli sakini olan Muzaffer Bey’den bahsediliyordu. Muzaffer Bey, apartmanda yaşayanların çoğundan uzak duran ve kendi dünyasında yaşayan biriydi. Nalan, bu gizemli adamla konuşmaya karar verdi.
Muzaffer Bey’in kapısını çaldığında, içeriden gelen derin bir sessizlikle karşılaştı. Birkaç dakika sonra, kapı yavaşça açıldı ve Muzaffer Bey göründü. Gözlerinde derin bir hüzün ve yorgunluk vardı. Nalan, onunla konuşmak için izin istedi ve Muzaffer Bey, ağır adımlarla onu içeri davet etti.
Nalan, Ferit’in notlarını göstererek, "Muzaffer Bey, Ferit hakkında sizinle konuşmak istiyorum. Onun yazdığı günlüğü buldum ve sizinle olan ilişkisini merak ediyorum," dedi.
Muzaffer Bey, gözlerini kapatarak derin bir iç çekti. "Ferit, çok özel bir insandı. Onunla olan ilişkimiz, sıradan bir dostluktan çok daha fazlasıydı. Onun iç dünyasında büyük bir savaş vardı ve ben, bu savaşta ona yardımcı olmaya çalıştım," dedi.
Muzaffer Bey, Ferit’in yaşadığı zorlukları ve onunla olan dostluğunu anlatmaya başladı. Bu anlatım, Nalan’ın kendi hayatında neleri değiştirmesi gerektiğini daha iyi anlamasını sağladı. Muzaffer Bey’in sözleri, Nalan’ın ruhunda derin izler bırakıyordu.
---
Devamı gelecek...
### Bir Delinin Güncesi: Dördüncü Bölüm
Muzaffer Bey’in anlattıkları, Nalan’ın zihninde yankılanırken, Ferit’in günlüğüne daha fazla odaklanmaya karar verdi. Günlük, onun için bir rehber ve bir ayna olmuştu. Kendi hayatındaki sorunları anlamak ve çözmek için bu yazılardan faydalanıyordu.
Ferit, günlüğünün bir bölümünde apartmandaki diğer sakinler hakkında yazmıştı. Her birinin kendi iç dünyasında yaşadığı zorlukları ve sırları anlatıyordu. Nalan, bu yazıları okudukça apartmandaki diğer insanlara dair daha fazla şey öğreniyordu.
Apartmanda yaşayanlardan biri de, genç ve çekici bir kadın olan Cana’ydı. Cana, dışarıdan bakıldığında güçlü ve bağımsız bir kadın olarak görünse de, iç dünyasında büyük bir yalnızlık ve çaresizlik hissediyordu. Nalan, Ferit’in Cana hakkında yazdığı satırları okudukça, onunla daha fazla empati kurmaya başladı.
Cana, aslında Nalan’ın en yakın arkadaşlarından biriydi. Ancak, Cana’nın yaşadığı duygusal fırtınalar ve içsel çatışmalar, Nalan’ın hiç bilmediği bir dünyayı gözler önüne seriyordu. Ferit, Cana’nın derinlerde sakladığı bu sırları günlüğüne yazarken, onun acılarını ve umutlarını da kağıda dökmüştü.
Bir gün, Nalan Cana ile konuşmaya karar verdi. Ona, Ferit’in günlüğünden bahsetti ve Cana’nın yaşadığı zorlukları anlamak istediğini belirtti. Cana, bu durumu öğrendiğinde şaşkınlıkla karışık bir rahatlama hissetti. Nalan’a, iç dünyasında yaşadığı fırtınaları ve geçmişte yaşadığı travmaları anlatmaya başladı.
"Nalan, ben güçlü görünmeye çalışıyorum ama içimde büyük bir boşluk var," dedi Cana. "Ferit, benim bu acılarımı anlayan tek insandı. Onun yazdıklarını bilmek, benim için büyük bir teselli."
Nalan, Cana’nın anlattıklarını dikkatle dinlerken, kendi hayatındaki benzerlikleri daha da net bir şekilde görüyordu. Cana’nın yaşadığı duygusal fırtınalar, Nalan’ın kendi iç dünyasında yaşadığı çatışmalarla büyük bir paralellik gösteriyordu.
---
Devamı gelecek...
### Bir Delinin Güncesi: Beşinci Bölüm
Nalan ve Cana'nın dostlukları, Ferit'in günlüğü sayesinde daha da derinleşmişti. Ferit'in yazdıkları, apartmandaki diğer sakinlerle ilgili yeni sırlar ve hikayeler ortaya çıkarıyordu. Nalan, bu hikayelerin her birinde kendi hayatına dair ipuçları buluyordu.
Nalan, günlüğün bir bölümünde Ferit’in Rıza Bey adlı bir komşusuyla olan ilişkisini anlatan bir yazı buldu. Rıza Bey, apartmanın en eski sakinlerinden biriydi ve Ferit’in yaşadığı birçok olayın tanığı olmuştu. Ferit, Rıza Bey’in bilgeliğinden ve deneyimlerinden sıkça bahsediyordu.
Rıza Bey ile konuşmak için cesaretini toplayan Nalan, onun kapısını çaldığında, yaşlı adam yavaşça kapıyı açtı. Gözlerinde derin bir bilgelik ve yılların getirdiği bir yorgunluk vardı. Nalan, Ferit'in günlüğünden bahsederek, Rıza Bey’in onun hakkındaki düşüncelerini öğrenmek istediğini belirtti.
Rıza Bey, Nalan’ı içeri davet ederek, "Ferit özel bir insandı. Onunla konuşmak, her zaman ilginç ve öğretici olurdu," dedi. "O, etrafındaki dünyayı farklı bir gözle görürdü."
Nalan, Rıza Bey’in anlattıklarını dikkatle dinlerken, Ferit’in hayatına dair daha fazla şey öğreniyordu. Rıza Bey, Ferit’in yaşadığı zorlukları ve onun içsel mücadelesini derin bir anlayışla anlatıyordu. Bu anlatılar, Nalan’ın kendi iç dünyasında yaşadığı çatışmaları anlamasına yardımcı oluyordu.
Rıza Bey, Nalan’a Ferit’in son günlerinde yazdığı bir şiiri gösterdi. Bu şiir, Ferit’in ruh halini ve içsel çatışmalarını yansıtıyordu. Nalan, şiiri okuduğunda, Ferit’in hissettiği derin yalnızlığı ve çaresizliği anlamıştı.
---
Devamı gelecek...
Yabancısı olduğum ülkele ve yazarları ...Sizden Çinli bu yazarın ve diğerlerinin bilinmedik hayat öykülerini de anlatmanızı isterim. Doğum tarihleri o kadar ilgilendirmiyor. Her yerde bulunabilecek şeyler. En ilginç özelliklerini ,sevdiklerini, eğilimlerini, korkularını ,alışkanlıklarını ,takıntılarını çok merak etmekteyim.Gerçi bu kitaplarda da görülebiliyor .Ancak tüm kitaplarını bilmek gerekir öyle değil mi? Yine de empatiden mi, hümanizmden mi ,EQ'dan mı bunu bilemem . Saygılarımla Daimi dinleyicininiz BERAY ( ÇELEBİ )
Okudugun kitapların tamamını mi okuyosun ??
Abi kitap 340 sayfa 26 dk'da nasıl tek part oluyor?
Bende onu düşünüyorum hepsini okumuuormu acaba 340 sayfa bence en az 4 saat olması lazım
@@Juju.1loooooo kısaca özetliyor olabilir arkadaşlar. dinlediğinde kitabın tamanı anlatıyor gb çünkü
hikaye orijinal çeviri ile birebir uyumlu, yaklaşık 10 a4 sayfası tutuyor.
Hepsi bu mu?
Her delinin bir güncesi olsa hayat daha renkli olurdu ellam
Lutfen bir gun bunu anlayan biri kitapin manasini banada aciklasin ne anlatmak istenilmis
Hayvanlașmıș insanlarla, gerçek insan arasında ki farkı hayvanların ahlakı üzerinden kinayeli bir şekilde anlatmış.. Çünkü hayvanlarda şefkat, merhamet, hak, hukuk kaygısı yoktur başkalarını yutmakla beslenirler.. Hayvanlașmıș insanlar ise heva, hevas ve arzularını tatmin etmek için bırakın başka insanları her türlü hileye yalana başvurup kendi kardeşlerine ihanet edecek kadar alçalmıșlardır. Zaten şu medenî görünen insanların içini dışına çevirsen kimini kurt, kimini yılan, kimini çakal, kimini ayı suretinde göreceksin... Bu yüzden "gerçek insan" vurgusu çok yapılmış hikayede.... Ayrıca kapitalizmede örnek olabilir..
@@umman1038 👍
Herkes kendi algısına göre yorumlayabilir, net bir manası yok. Bana kalırsa doğrudan şizofreni dediğimiz rahatsızlığı betimlemiş. Doktorun dinlenme tavsiyesini semirmeye bağlamış. Sıradan bir köpeğin bakışını sırtlanlarla ilişkilendirmiş. Kendisine deli diye bakanları yamyam sanması, tarihi bilgileri çarptırması hasta bir zihnin gerçeklik algısının ne kadar değiştiğini özetliyor.
@@umman1038 yorumlarınız ağzımı açık bıraktı. Hayal gücünüz çok geniş. Olayların kapitalizme kadar dayanmış olması bakış açınızın ne kadar farklı olduğunu gösteriyor.
EMRE BURAK ERDEM kardeşim yorumunuz çok mantıklı. Yakın ahbabım paranoyak ve şizofren aynen onun görüşü anlatılmış. Ilacını almadığı zamanlardaki ruh hali aynen bu şekil kardeşı dahil herkesin kendisini öldürme planları yaptığını kurguluyor
@@salihsalih5487yorumunuz için teşekkür ederim, Algının seçiciliği diye ifade edilen fıtrî bir hakikat var. Yani insan, muhatab olduğu bir yığın şey arasından kendi durumuna uygun olanı seçer alır. :)) Mesela bir kitabı okuyan iki insanın diğerinden farklı cümlelerin altını çizdiğini görürüz, birisi bir hadise anlatır her ikisi de farklı farklı şeyler dile getirir... Mühim olan ders çıkarabilmek.. :)
ABD11
ABD11