Tamam yavrum, meleğimiz yok; ama yağmurumuz var | Charles Bukowski

Поделиться
HTML-код
  • Опубликовано: 27 июл 2023
  • #meleğimizyokamayağmurumuzvar #charlesbukowski #afnalbantoglu #şiirbaba
    -
    İnsanlardan daha fazla tarza sahip köpekler gördüm
    Ki köpeklerin pek bir tarzı yoktur
    Kediler bolca tarz sahibidir
    Charles Bukowski
    -
    Charles Bukowski şiirleri
    Tamam Yavrum, Meleğimiz yok; Ama Yağmurumuz Var
    sera etkisi deyin ne derseniz deyin
    eskisi gibi yağmıyor işte yağmur.
    özellikle büyük kriz zamanındaki
    yağmurlar geliyor aklıma.
    kuruş para yoktu ama bolbol
    yağmur vardı.
    öyle bir gece veya bir gün
    değil,
    7 gün ve 7 gece
    YAĞARDI
    ve Los Angeles'in yağmur ızgaraları
    bu kadar çok yağmuru emebilecek
    şekilde yapılmamıştı
    ve yağmur KALIN
    ve KARARLI
    ve DÜZENLİ yağardı
    ve damlaların çatılara çarpışını
    oradan da oluk oluk
    toprağa akışını DUYARDINIZ
    ve DOLU,
    büyük BUZDAN KAYALAR
    patlayan
    oraya buraya saçılan havada uçuşan;
    ve yağmur
    kısaca
    DURMAZDI
    ve bütün çatılar akardı -
    evin her tarafına
    tencereler,
    kapkacaklar serilir
    TIP TIP sesleri bütün eve yayılırdı;
    ve kaplar boşaltılır,
    boşaltılır
    ve tekrar boşaltılırdı.
    kaldırımların üstünden geçerdi yağmur,
    bahçelerin içinden; ve merdivenleri tırmanıp
    evlere girerdi.
    el bezleri vardı, banyo havluları,
    ve yağmur genelde
    tuvaletlerden girerdi: köpüre köpüre, kahverengi, küçük girdaplarla
    ve külüstür arabalarla dolu olurdu sokaklar
    güneşli bir günde
    marş basmayan arabalarla,
    ve işsiz adamlar
    sanki canlılarmış gibi duran o eski arabaların
    can çekişmelerine bakarlardı
    pencereleri önünden;
    işsizler,
    yenik bir zamanın yenik insanları
    hapsolurdu evlerine
    karıları ve çocukları
    ve kedi köpekleriyle.
    kediler ve köpekler
    dışarı çıkmamak için diretir
    evin garip garip yerlerine
    pisliklerini bırakırlardı.
    işsiz adamlar
    bir zamanlar güzel olan karılarıyla
    evde tıkılıp kalmış olmaktan
    çıldırırlardı.
    korkunç tartışmalar yaşanırdı
    haciz ihtar mektupları
    kondukça posta kutularına.
    yağmur ve dolu, bezelye kutuları,
    yavan ekmekler; kızarmış
    yumurta, rafadan yumurta, haşlanmış
    yumurta; fıstık ezmesi
    sandviçleri, ve her tencerede
    görünmez bir tavuk.
    babam, kesinlikle iyi biri olmayan babam
    her yağmurda, en iyi ihtimalle,
    annemi döverdi,
    kendimi üzerlerine atardım,
    bacaklar, dizler,
    çığlıklar
    ta ki
    birbirlerinden
    ayrılana kadar.
    'Gebertic'em seni, ' bağırırdım 'Bi' kez
    daha vurursan ona öldürürüm seni! '
    'Çabuk bu orospu çocu'unu
    çıkar burdan! '
    'hayır, Henri, annenin
    yanında kal! '
    evet, bütün evler kuşatma altındaydı
    fakat sanırım bizim evdeki dehşet
    ortalamanın üstündeydi.
    ve geceleri
    uyumaya çalıştığımızda
    yağmur yağmaya devam ederdi
    ve karanlıkta
    suların odama girmemesi için
    cesurca direnen penceremden
    ayın yağmur sularıyla bulanık
    görüntüsünü seyrederken
    Nuh'u hayal ederek
    ve Gemisini
    tekrar oluyor galiba
    diye düşünürdüm.
    hepimiz düşünürdük
    bunu.
    ve sonra, birdenbire,
    dinerdi yağmur.
    galiba hep
    sabaha doğru
    5,6 sularında dinerdi,
    huzur çökerdi her yere,
    ama tam bir sessizlik değil
    çünkü hala devam ederdi
    tip
    tip
    tip
    sesleri
    ve sonra sis ve duman
    dağılırdı
    ve sabah 8'de
    gözleri kamaştıran sapsarı bir güneş ışığı
    düşerdi yeryüzüne,
    Van Gogh sarısı -
    çılgın, kör edici!
    ve ardından
    sağanaktan kurtulan
    çatı olukları
    güneş altında
    genleşmeye başlardı:
    PENG! PENG! PENG!
    ve herkes kalkıp dışarı bakardı
    hala yağmuru içine çeken
    bahçeler
    hiç bu kadar yeşil olmamış
    bir yeşil içinde
    ve kuşlar
    bahçelerde
    deli gibi cıvıldayan kuşlar,
    7 gün 7 gecedir
    yere konup da
    adamakıllı bir şey yiyememiş
    tohum yemekten
    bıkmış kuşlar
    solucanların
    toprak üstüne çıkmasını beklerlerdi,
    yarı boğulmuş solucanların.
    kuşlar solucanları önce topraktan çekip
    havaya kaldırır
    sonra da midelerine indirirlerdi;
    karatavuklar ve serçeler olurdu.
    karatavuklar serçeleri uzaklaştırmaya
    çalışır
    ama serçeler,
    açlıktan delirmiş,
    daha küçük ve çabuk,
    kendi paylarını
    kotarırlardı.
    erkekler verandada durur
    sigaralarını içerlerdi,
    şimdi kapı kapı dolaşıp
    büyük olasılıkla hiç bir kapı ardında
    bulamayacakları bir
    iş arayacaklarının,
    büyük olasılıkla çalışmayacak arabalarını
    çalıştırmaya uğraşacaklarının
    bilincinde.
    ve bir zamanlar güzel olan
    karıları
    banyoya girer
    saçlarını tarar,
    makyajlarını yapar,
    dünyalarını tekrar
    bir araya getirmeye çalışırlardı,
    onları saran korkunç mutsuzluğu
    unutmaya çalışarak,
    kahvaltı için
    ne hazırlasam diye
    telaşlanarak.
    ve radyo
    okulların
    açıldığını söylerdi.
    ve
    ardından
    işte ben
    yine okul yolundaydım,
    yollarda kocaman
    su gölcükleri,
    tepemde yeni bir dünya gibi
    güneş,
    evde annemler,
    okula
    zamanında vardım.
    Bayan Sorenson bizi
    'bugün teneffüs yok,
    yerler çok ıslak'
    diyerek karşıladı.
    çocuklar 'AOF'
    bağırdı bir ağızdan.
    'fakat teneffüs saatinde
    çok farklı bir şey
    yapacağız, ' dedi,
    've çok zevkli
    bir şey! '
    hepimiz merak ettik
    bu çok zevkli şeyin
    ne olduğunu
    ve o iki saat

Комментарии • 4

  • @omeray3995
    @omeray3995 Год назад +3

    Bukowski,iyi çeviri ve bu inanılmaz ses ama izlenme 4 üzücü gerçekten.

  • @kadrisya
    @kadrisya Год назад +1

    Sıkılmadan dinliyorum , binlerce kez dinlerim de bu sesi..

  • @hulyanagas1365
    @hulyanagas1365 Год назад +2

    Çok büyük emek var gerçekten bir sanat bu teşekkür ederiz bize sunduğunuz için dinleyip desteklemek zor olmamalı ❤

  • @onurdemir9857
    @onurdemir9857 Год назад +1

    Yerimizi aldık, sesini özledik..