SÜMMANİ - ŞEKERLİ KÖYÜ'NDE YIKILAN EVİN DESTANI _NUSRET TORUNİ_

Поделиться
HTML-код
  • Опубликовано: 8 сен 2024
  • Kazâ-i Narman’da vardım bir toya
    Cemâatli bir meskene yetiştim
    Davetçi dağıldı yoksula baya
    Dem çekecek bu mihmâna yetiştim
    Yığıldı ahbâblar eyledik ülfet
    Saat sekize dek kıldık muhabbet
    O gece kaldılar sağ u selamet
    Ertesi gün ne noksanına yetiştim
    Devr-i noksan budur bu sır âşikâr
    Herkes efkârınca ettiler tayyâr
    Gelin hanesine çün oldu seyyâr
    Seyre çıkıp bir seyrâna yetiştim
    Seyre cem olmuş nice civânlar
    Sevişir gülüşür sabı sübyânlar
    Elleşir güleşir çok pehlivânlar
    Aslan cengi bir meydâna yetiştim
    Demler şereflendi o zât-ı meydân
    Aferin kazandı nice kahramân
    Gelin hânesinde çok oldu iskân
    Dedi şükür bu mihmâna yetiştim
    Meydana cem oldu bay ile gedâ
    Vakit Cuma idi verildi salâ
    Herkes namazını eyledi edâ
    Emr-i Hak’dan o fermâna yetiştim
    O divânda edâ ettik namazı
    El kaldırıp Hakk’a kıldık niyâzı
    Herkes hanesine kıldı pervâzı
    Rahat olup bir iskâna yetiştim
    Emr-i fermân senin Cenâb-ı Kudret
    Herkes konağında çün oldu rahat
    Çağırın birinin görünüz hizmet
    Dem çekelim bir ahkâma yetiştim
    Adâb-ı iskânda bu idi usûl
    Hoş müzeyyen kuşandı sağ ile sol
    Orda icra oldu sünnet-i Resûl
    Tekbir veren çok lisâna yetiştim
    Tekbirde lisânlar verdi avâzı
    Herkes taksiminde oldular razı
    Dediler Sümmânî kalk indir sazı
    Dem çekelim hoş zamâna yetiştim
    Sazı almadan yahu elime
    Tezene vurmadan sazın teline
    Tekellüm girmeden henüz dilime
    Bir ses geldi bin figâna yetiştim
    Figân geldi cemâatin katında
    Âlem bî-hoş oldu kâldı mâtemde
    Dediler dam çöktü şenlik altında
    Ne durursuz bu amâna yetiştim
    Damana ses geldi diller dolaştı
    Ayağını ele alan ulaştı
    Dediler nusubet bize bulaştı
    Aman Allah ne yamana yetiştim
    Dedim yaman deme emreden Hüdâ
    En sonunda ben de gittim piyâde
    Vardım nasın dediğinden ziyâde
    Tarif olmaz ne zamana yetiştim
    Kimi der gelmeye iktidârım yok
    Kimi der hemşirem kimi yârim yok
    Kimi der validem cân ciğerim yok
    Cân kurtarın diyen câna yetiştim
    Bunların hâlini görenler şaştı
    Görülmemiş bir hâl gözler kamaştı
    Herkes cenazesin alıp yanaştı
    Amân Allâh ne figâna yetiştim
    Dedim sakın veriben emreden Hüdâ
    En sonunda ben de oldum piyâde
    Vardım nâsın dediğinden ziyâde
    Arşa çıkmış bir dumâna yetiştim
    Arşa direklenmiş o toz u dumân
    Ağlaşır sızlaşır sabısı sübyân
    Kızıl kana dönmüş nice nevcivân
    Tebdîl olmuş ol hicrâna yetiştim
    Bozulmuş güllerin kalmaz nevrâğı
    Tutulmuş ağzında dili damâğı
    Kiminin gövdesi eli ayağı
    Görünür bir nişana yetiştim
    Bu nasıl hüzündür bu ne alâmet
    Bu ne beladır bu ne kıyâmet
    Elli yedi cânlı çıktı selâmet
    Hamd ettiler bu insâna yetiştim
    Çıkanlar da me’lûl mahsûn bakarak
    Götürdüler yarı düşüp kalkarak
    Ağızlardan kara kanlar akarak
    Bu tertipte çok kervâna yetiştim
    Bu kervânın tâkâtı yok dizinde
    Yara vardır nicesinin özünde
    Kanlı köpük cümlesinin ağzında
    Revân olmuş kızıl kana yetiştim
    Bu nasıl zulümdür erişti bize
    Topraklar saçıldı yüz ile göze
    Eştiler sonra da çıktı cenaze
    Arttı figân âh amâna yetiştim
    Çıktı bir cenaze şahin bakışlı
    Kılabudun giymiş her yer nakışlı
    Bir melek simâsı anber kokuşlu
    Zennedersin mâhtabana yetiştim
    Çıktı bir cenaze merdân hâneli
    Abâ-i ceddinden nesli binalı
    Sedri ser nakışlı eller kınalı
    Cân çekilmiş kuru tene yetiştim
    Şenlik ağlayarak bağladı safı
    Şiven sesi sardı her bir tarafı
    Çıktı bir ergen kız elinde defi
    Kollar kırık o sultâna yetiştim
    Bu hâli ahvâli her gören yandı
    Figân sedâsından dağlar sallandı
    Defter tuttuk altmış beşe dayandı
    Dosta giden bu kurbâna yetiştim
    Arttı fizân figân bunlar ağlaştı
    Figân sedâsından dağlar sallaştı
    Herkes cenazesin aldı paylaştı
    Dost giden bunca câna yetiştim
    Çıktı bir cenaze kime danışak
    Cân evinde damarları yumuşak
    Rûh kafesten uçmuş göğsünde uşak
    Bırakmamış o civâna yetiştim
    Çıktı bir cenaze şerefli şanlı
    Ayaklar kırılmış çarşafı kanlı
    Murâdı gözünde taze nişanlı
    Meyit olmuş nazik câna yetiştim
    Yürüdü kurbânlar uryân sesinden
    Dağlar sedâsı figân sesinden
    Zemin titreşti nâra sesinden
    Affet Allâh ne yamâna yetiştim
    Vakit ikindiydi koptu bir dumân
    Bulamadım bir yer olayım iskân
    Gece sabaha dek geldi vah figân
    Amân Allâh ne şivâna yetiştim
    Bir fırtına oldu büyük bir tufan
    Ne yana döndümse geldi el amân
    Cem’ oldu hafızlar okudu Kur’ân
    Emir Hak’tan bu fermâna yetiştim
    Bu bir tevarihtir bu sır âşikâr
    Bozuldu mutfaklar oldu târumâr
    Sümmânî bir destân kıldı yâdigâr
    Üç yüz dokuz bu destâna yetiştim

Комментарии • 18