elim ayağım epeydir kimin kime ne anlattığını bilmiyorum adında hem ekmek hem gül geçen kimseyi görmedim tanımıyorum ben biraz yavaş günde beş defa hiçbir şey yapmayan biri ben biraz en üzgün baharatlara fena meyilli mümkünse haşhaş yoksa benzeri sözcüklerle de kırabilirim kalbimi diyelim zencefil diyelim hatmi elim ayağım başımdan geçenle aklımdan geçenin karıştığı bu masal aşk her şeyi daha yavaş yapmaktır diye diye yürüdüğüm bir sokak kalbinde tef ve delik kalbinde dünya lekesi taşıyan bir çocuk resmi demişti madem günde beş vakit kalkıp sana baktım madem dünyanın bu kadar sabahını ben uyandım ben uyudum bu kadar uykusunu diledim dünyaya fena inanmış bir yüzüm olsun kendimi seninle öldüreceğim dediğim feci bir kalbim bir elim bir ayağım ağzıma doldurduğum rüzgarla üfleyeceğim sözlerim diyelim fena diyelim feci elim ayağım artık nereye ne götürdüğümü bilmediğim bu sapakta sesini burada bırakıp giden şeylere baharat diyen o aktar dedi tamam olmak küfür tamam etmek hâşâ bir ömür ağrıma gitse de dünyadan oluşmuş harfler yarım dalgın ve kusurlu geldim ben buraya «günde beş defa hiçbir şey yapmamaktansa kalıp sana baktım kalıp sana bakmak oldu dünya» baharatları tek tek zamanın bizi nasıl terlettiğini tane tane dünyaya inanmış bir yüzü üzgün üzgün anlattım sana dedim belki de bir yere üzgün üzgün bakmaktır dünya dağlarına yedi çarşılarına bir kez kar yağan doğu durup beklemenin durup beklemekle devam ettiği günler uyanınca da süren rüyalardan geldim ben buraya diyelim fesleğen vardı durup fesleğen çalıştım buralarda diyelim fesleğen çalışmış kadar yoruldum ben dünyada bil dedim ilk kez ekmek ve gül geçecek yanımızdan ilk kez ekmek ve gül geçecek adımızda yalvarırım beni dünyaya bulaştırma elim ayağım ilkin ruhunu ve duvarını duayla koruyan bir evde karıştı aklım karıştı kalbim doğu dağlarını yedi diyen ninem her baktığını görmesin diye su içirdi kız kardeşlerime rüzgar yedirdi her bildiğini demesin diye işte ona hep bir çukurdan baktım hep yutkundum ninem ve dünya demeden önce dağlarını yiyen doğunun adıyla bakışsız bu yüzü seçtim kendime dedim belki de bir yutkunma yeriydi hayat o avlu o dam o çocukluk dedim belki de bir yutkunma yeriydi dünya elim ayağım yani kalbi yutkunmakla dolu kız kardeşlerim bu nasıl mümkün saçlarından başladılar konuşmaya dedim değil mi ki simsiyah yaşımdayım değil mi ki ekmeğimi yüzümün teri içinde yedim ben de gitmeliyim artık o en fena bitkilere çağırdığım haşhaş gittiğim hatmi olduğum zencefil aslında hep bir odun sarsınlar onu içeyim dedim kendi kendime duvarımızda dua dualarda büyülü o nine elim ayağım taşıma düşman beğendirmekle geçirdiğim o günlerde ben iyiyim de kalbim delik ben iyiyim de burası doğu ben iyiyim de çevrem kötü diye tarif edildiğim her yerde bu farz dedim bu farz bu kesmediğim şeyleri uzatıyorum sanmanızdaki uzun kusur bu kalbinizin kenarındaki yavaşlık cümlelerimi yarım beni duman eden her neyse onun adına bu nasıl mümkün ki önce gözlerimden başladım ben konuşmaya akşamını gördüm dünyanın merak kuşku ve bekleme yerlerini hayatın beni tahtaya çıkardığı bir sabah kırıldı dünya soğuktur diye yazdığım o kalem o ayna gördüm nereye gitsem ben dik gölgem kamburdu bu dünyada elim ayağım sen gittin yağmurun sürdü sonra denediğim taş çarşıları oldu dünyanın sabır bitkileri kırk uykusunu uyuduğum doğu kırk yolunu yürüdüğüm sokak hayat hep tuhaf bir yapışkanlıkla kaldı boynumda dedim kırk sesle yıkansam da gitmez kalbimden sesin ben dik gölgem kambur bu leke başka
ve ben bugün yutkunamadım çöpten ekmek alan çocuklara bakınca 😢 ve şimdi size denk geldim.. var olunuz.. emekleriniz değer görsün.. âh ne bıçkın bir dünya.. ne delişmen bir eda yaşamak denilen bu rüya..
Umarım sayfan büyür ve hak ettiği yerlere gelir kardeşim, sesin şiirlere çok uyumlu ve seçtiğin fon müziklerin de tam isabet, başarıların devam etsin ve inşallah iyi yerlere gelesin..
elim ayağım
epeydir kimin kime ne anlattığını bilmiyorum
adında hem ekmek hem gül geçen kimseyi görmedim
tanımıyorum
ben biraz yavaş
günde beş defa hiçbir şey yapmayan biri
ben biraz en üzgün baharatlara fena meyilli
mümkünse haşhaş
yoksa benzeri sözcüklerle de kırabilirim kalbimi
diyelim zencefil
diyelim hatmi
elim ayağım
başımdan geçenle aklımdan geçenin karıştığı bu masal
aşk her şeyi daha yavaş yapmaktır diye diye yürüdüğüm bir sokak
kalbinde tef ve delik
kalbinde dünya lekesi taşıyan bir çocuk resmi demişti
madem günde beş vakit kalkıp sana baktım
madem dünyanın bu kadar sabahını ben uyandım
ben uyudum bu kadar uykusunu
diledim dünyaya fena inanmış bir yüzüm olsun
kendimi seninle öldüreceğim dediğim feci bir kalbim
bir elim
bir ayağım
ağzıma doldurduğum rüzgarla üfleyeceğim sözlerim
diyelim fena
diyelim feci
elim ayağım
artık nereye ne götürdüğümü bilmediğim bu sapakta
sesini burada bırakıp giden şeylere baharat diyen o aktar dedi
tamam olmak küfür
tamam etmek hâşâ
bir ömür ağrıma gitse de dünyadan oluşmuş harfler
yarım dalgın ve kusurlu geldim ben buraya
«günde beş defa hiçbir şey yapmamaktansa
kalıp sana baktım
kalıp sana bakmak oldu dünya»
baharatları tek tek
zamanın bizi nasıl terlettiğini tane tane
dünyaya inanmış bir yüzü üzgün üzgün anlattım sana
dedim belki de bir yere üzgün üzgün bakmaktır dünya
dağlarına yedi
çarşılarına bir kez kar yağan doğu
durup beklemenin durup beklemekle devam ettiği günler
uyanınca da süren rüyalardan geldim ben buraya
diyelim fesleğen vardı
durup fesleğen çalıştım buralarda
diyelim fesleğen çalışmış kadar yoruldum ben dünyada
bil dedim
ilk kez ekmek ve gül geçecek yanımızdan
ilk kez ekmek ve gül geçecek adımızda
yalvarırım beni dünyaya bulaştırma
elim ayağım
ilkin ruhunu ve duvarını duayla koruyan bir evde karıştı aklım
karıştı kalbim
doğu dağlarını yedi diyen ninem
her baktığını görmesin diye su içirdi kız kardeşlerime
rüzgar yedirdi her bildiğini demesin diye
işte ona hep bir çukurdan baktım
hep yutkundum ninem ve dünya demeden önce
dağlarını yiyen doğunun adıyla bakışsız bu yüzü seçtim kendime
dedim belki de bir yutkunma yeriydi hayat
o avlu
o dam
o çocukluk
dedim belki de bir yutkunma yeriydi dünya
elim ayağım
yani kalbi yutkunmakla dolu kız kardeşlerim
bu nasıl mümkün
saçlarından başladılar konuşmaya
dedim değil mi ki simsiyah yaşımdayım
değil mi ki ekmeğimi yüzümün teri içinde yedim
ben de gitmeliyim artık o en fena bitkilere
çağırdığım haşhaş
gittiğim hatmi
olduğum zencefil
aslında hep bir odun sarsınlar onu içeyim dedim kendi kendime
duvarımızda dua
dualarda büyülü o nine
elim ayağım
taşıma düşman beğendirmekle geçirdiğim o günlerde
ben iyiyim de kalbim delik
ben iyiyim de burası doğu
ben iyiyim de çevrem kötü diye tarif edildiğim her yerde
bu farz dedim
bu farz
bu kesmediğim şeyleri uzatıyorum sanmanızdaki uzun kusur
bu kalbinizin kenarındaki yavaşlık
cümlelerimi yarım
beni duman eden her neyse onun adına
bu nasıl mümkün ki
önce gözlerimden başladım ben konuşmaya
akşamını gördüm dünyanın
merak kuşku ve bekleme yerlerini
hayatın beni tahtaya çıkardığı bir sabah
kırıldı dünya soğuktur diye yazdığım o kalem
o ayna
gördüm
nereye gitsem ben dik gölgem kamburdu bu dünyada
elim ayağım
sen gittin yağmurun sürdü sonra
denediğim taş çarşıları oldu dünyanın
sabır bitkileri
kırk uykusunu uyuduğum doğu
kırk yolunu yürüdüğüm sokak
hayat hep tuhaf bir yapışkanlıkla kaldı boynumda
dedim kırk sesle yıkansam da gitmez kalbimden sesin
ben dik gölgem kambur
bu leke başka
Teşekkürler 🌺
Günde beş defa hiçbir şey yapmamaktansa kalıp sana baktım,
kalıp sana bakmak oldu dünya.
Ben. Ben bugün bir şiire, bir sese aşık oldum. "Beni Dünyaya Bulaştırma'...💜
Hocam o nasıl güzel bir ses, nasıl güzel bir yorum harika bir detaysın, gerçekten 🤍
🌷
Ağzınıza sağlık. "diledim dünyaya fena inanmış bir yüzüm olsun"
ve ben bugün yutkunamadım çöpten ekmek alan çocuklara bakınca 😢 ve şimdi size denk geldim.. var olunuz.. emekleriniz değer görsün..
âh ne bıçkın bir dünya.. ne delişmen bir eda yaşamak denilen bu rüya..
Hocam inan ki 100 den fazla oldu dinleyişim. Şiir zaten akıl alır gibi bir şey değil, yorumun desen öyle
Varol dostum eksik olma hiç
👍👍👍👍
Ardı sıra suregelen 13 biranın sonunda kaç kez dinlediğinoi bilmemek peki...
Seni böyle güzel bir şiirde hep hatırlamak...
"Bu ,kesmediğim şeyleri uzatıyorum sanmanızdaki uzun kusur "
Ah be ne muazzam. Ağzınıza sağlık 🌼
Fatma Erbaş teşekkürler
"Deli gibi uykum var nermin." paylaşımınızla tanımıştım sizi. İyi ki tanıdım... 🙏
🌺
Yıllardır sıkılmadan dinlerim
Belkide bir yere üzgün üzgün bakmaktı dünya🍂🍃
Umarım sayfan büyür ve hak ettiği yerlere gelir kardeşim, sesin şiirlere çok uyumlu ve seçtiğin fon müziklerin de tam isabet, başarıların devam etsin ve inşallah iyi yerlere gelesin..
Enes Coşar teşekkür ederim varol
kendimi seninle öldüreceğim dediğim feci bir kalbim
bir elim
bir ayağım
Elim ayağım...
18.09.2020. 01.55
Doğal, içten, hakiki, naif, gerçek...şiir hakkıyla, şiir güzelliği ile...
C H eyvallah 🌸
Acımtıraktır gülüşüne karşı koyduğum güç
Ve o güne kadar kimse öyle güzel gülmemiştir.
-Şiyar YAŞA
Hayatımı şekillendiren şiir. Simsiyah yaşımdayım...
Ne güzel tabir.
Sesinize ,yüreğinize sağlık muazzam bir yorum 🌹
Teşekkürler varolun :)
Ağzına yüreğine sağlık kardeşim
Çok güzel 🌹
"Önce gözlerimden başladım ben konuşmaya"
Susma...
kuzeyışıkları eyvallah varol
Seni böyle seversem asarlar beni ...
Elim ayağım gittin..
Çok teşekkür ederim. Çok. 🌸
Sena Güleç ne demek asıl ben teşekkür ederim
ben dik gölgem kambur bu leke başka
👏👏👏👏
👍
AĞZINIZA SAĞLIK
Teşekkürler
Kardeşim Seyyid Ensar'ın Kamet şiirini seslendirirsen çok sevinirim. beğeneceğinden eminim.
👍🦋👍❤️🔥🎧🔥❤️👍🦋👍
Lorika Cemîla
Spotify kanalınızda var mı bu şiir
spotify kanalim yok :(
Sena neresinde geçiyor şiirin
Geçmiyor şiirin adı Sena
Neden şiir gelmiyor artık 🙄
Sedanur bilgisayarım serviste :(
fon müziğini öğrenme imkanımız var mı kardeşim
Mücahit Baydaş mem ararat - lorika cemilaye
@ eyvallah güzel kardeşim başarılarının devamını dilerim,
Mücahit Baydaş varol
Bu 5 kişi neredini beğenmemiş ya bunun?
Valla bilmiyorum :)
Şiiri yorumlayacak bi kardeşim var mı?
Ben
Cok hos ortam yapmışsın da şiirsellik yok, ses vurgu tonlama sıfır. Evlat biraz daha calısmalısın. Biraz daha hisset şiiri içselleştir.