Kaybedenler Kulübü - 17 şubat 2012

Поделиться
HTML-код
  • Опубликовано: 23 дек 2024

Комментарии • 9

  • @kaybedenlerkulubu1990
    @kaybedenlerkulubu1990  4 года назад +8

    Kaan’ın arada anlattığı bu trenin üzerine konan arı hikayesi beş dakika falan sürdü. Ve o hikâyeyi bitirdiğinde kafamda beliren görsellik üzerin “bunu yazmak istiyorum, senaryolaştırmak istiyorum” dediğimi hatırlıyorum. Ki ilk yazdığım Kaybedenler Kulübü’nün açılış sahnesi böyledir zaten. Radyodaki Kaan karakterinin sesi altında böyle görsel bir şey vardır, bir sekans vardır... Radyo stüdyosunda bir flaşın patlamasıyla biter. Yani stüdyoyu sadece bir saniye görürüz bütün o sekans içerisinde ama sesi hep duyarız. Ben o sahneyi daha sinopsisi yazmadan önce yazmıştım bile… Bunun senaryosunu yazacağım dediğim anda o sahneyi yazdım ve bir kenara koydum. Ondan sonra sinopsise oturdum. Benzer bir şey bu senaryoda da oldu. Bu senaryoda da önce final sahnesini yazıp kenara koydum, sonra oturdum ikinci versiyonunu yazdım.
    Sinan: Programın üzerinden yıllar geçti. Yıllar sonra bu hikâyeyi bir sinema filmine dönüştürmeyi tetikleyen şeyi merak ediyorum. Bugünün izleyicisini enterese edeceğini düşündüren şey nedir sana?
    Mehmet Öztekin: O biraz benim yaklaşımımla ilgili tabii…
    Sinan: Bak ama, sorudaki şeye bak! (Gülüşmeler)
    Mehmet Öztekin: Bir ağırlık var, yani ne yapacağımı şaşırdım! (Kahkahalar)
    Kaan Çaydamlı: Ben bir tek Ulvi’nin sorularına cevap vereceğim! (Kahkahalar)
    Mehmet Öztekin: Şimdi orada şöyle bir durum var. Aslında her hikaye anlatılmaya değerdir. Eğer sen onu doğru aktarabiliyorsan elbette. Anlatılan şeyin çok fazla bir önemi olduğunu düşünmüyorum, önemli olan onu doğru anlatabilmek, doğru aktarabilmek. Kaybedenler Kulübü için de böyle. Bunun üzerinde çok düşündüm, biraz şuna benziyor: piyanonun icat edildiği dönemde Beethoven gibi birinin dünyaya gelmiş olması, bugün doğmuş çok iyi besteciler için çok büyük talihsizlik mesela… Bence Kaybedenler Kulübü’nün özel radyolar furyasındaki durumu buydu. Aslına bakarsan Kaybedenler Kulübü gibi bir program ancak bugün yapılmaya başlanabilirdi…
    Sinan: Bir tür erken doğum muydu yani?
    Mehmet Öztekin: Evet, bence bir erken doğumdu! Nitekim bu senaryoyu çok yere götürdüm ben. Öyle bir an geldi ki, “yok, bu iş olamayacak, bunu bir kenara koyalım” dedik. Senaryoyu götürdüğümüz herkesin tavrı, yorumu aynıydı neredeyse… “Hmmm çok güzel, çok sofistike!” Yani “ben bundan bir bok anlamadım” demenin en kibar versiyonuyla karşılık verdi prodüktörler…
    Sinan: Orada bir durmanı isteyeceğim ve Kaan sana bir soru yönelteceğim hemen. Bu senin hikâyen sonuçta… Seni ve senin yaşadıklarını anlatıyor film. Bütün bunları “şan olsun” diye mi yaptın abi?
    Kaan Çaydamlı: Pardon? Şan olsun derken?
    Sinan: Bir gün birilerinin çıkıp bunları anlatacağını, başkalarına taşıyacağını düşünerek mi yaşadın yani?
    Kaan Çaydamlı: Öyle bir şey söz konusu değil. Terk edilmiştim! Evimde üst kata, küçük bir odaya sığınmıştım. Madem öyle, nasıl başladığımı anlatayım… Mühendislik yapıyorum, kötü bir ilişkim var, eve gitmek istemiyorum ve günde on üç saat, on dört saat, on beş saat hafta sonu dahil çalışıyorum… Eve geldiğimde de uyumaya karşı bir direnme hali… Koltuğa oturuyorum, özel radyolar başlamış o sıralar, açıyorum ve dinliyorum saatlerce…
    Sinan: Sene kaç tam olarak?
    Kaan Çaydamlı: Yeni başladığı yıllar! 90’lar falan… Belki 90’ların hemen başı… Bende bir takım mekanizmalar böyle çalışıyor. Fark etmeden bir şeye odaklanıyorum, biraz Mehmet’in günde dört tane film seyretmesi gibi bir şey bu… Bir gün kendimi radyo programı yapmak isterken, radyoda konuşmak isterken yakaladım. Kadıköy’de oturuyoruz bir arkadaşla. Ahmet Özgür’dü galiba, ses sistemini yapıyordu Kent FM’in. Kadıköy’deyiz, “e hadi gidelim konuşalım, sen bir şey yap” dedi orada… “İyi gidelim bakalım” dedim, gittik. Gece Fanzini diye bir gece programı yaptım. Bir de “Kitapsız” diye bir kitap programı yapıyordum. Kitaptan hiç bahsetmediğim bir kitap programıydı… Radyoya başlamam böyle oldu. Birden bire… Hazır buldum kendimi ve gittim başladım… Kaybedenler Kulübü formatı aslında Gece Fanzini’nde biraz çalışılmış bir format oldu… Küçük bir eğitim oldu yani… Sonra radyo Gümüşsuyu’na geçti. Bu arada bizi Açık Radyo ’ya davet ettiler ve Açık Radyo’ya gittik… Ya ben soruyu kaçırdım galiba? Doğru gidiyor muyuz?
    Ulvi: Evet doğru gidiyoruz…

  • @aloayhalesi001
    @aloayhalesi001 Год назад

    Kalesine sağlık.

  • @saimkorkmaz4086
    @saimkorkmaz4086 4 года назад +5

    Admin bir ara netd deki görüntülü canlı yayınları organize ederseniz biz de nasiplenmiş oluruz. Görüntülü olması şart değil ses de yeter

  • @tala5511
    @tala5511 4 года назад +4

    Aç karnına yemek yenir mi ya

  • @sonerlik3712
    @sonerlik3712 3 года назад

    Kaç gündür hicbirsey olamıyorum hissedemiyorum hiçbir şey. Hatta kaç aydır. Lan enerjiyle seneni aradığın zamanı hatırla amaaan yapıp. Medyayı aradığını... Hatta yalnızlığından başka hiçbir şeye ihtiyaç duymadığın o doğallığını.....

  • @sirackaymakci
    @sirackaymakci 4 года назад

    demek öyle

  • @EmreAU07
    @EmreAU07 4 года назад

    Hmmm demek ne kadar sofistike ve bi o kadarda bilmukabele bir durum oldu

  • @mehmetbozkurt6237
    @mehmetbozkurt6237 4 года назад

    heeeeğ amirler

  • @meliih.
    @meliih. 3 года назад