Allah ve insan münasebeti - Mesnevi Dersleri 14

Поделиться
HTML-код
  • Опубликовано: 8 сен 2024
  • Gayri Münteşir Arabi Mesnevi Nuriye Dersleri - Prof. Dr. Şadi Eren
    Bil ki: Müvesvis sana “Sen ancak sayısız canlılardan birisin. Karınca ve arı sa­­na birer kardeştir. Sen kim, ‘semayı kitabın sayfalarını dürer gibi kolaylıkla dü­­ren’, ‘arz tamamıyla kıyamet gününde kabzasında ve gökler elinde dürülü olan’ Allah kim?” (Enbiya 104 - Zümer 67) dediğinde, ona şöyle de: O’nu iz’an ile tanıdığımda, benim son derece aciz, fakir ve zelil olmam beni O’­­nun sonsuz kudret, servet ve izzetine bir ayna yapar.
    Bu sır, kardeşlerim olan di­­ğer canlılar mertebesinden beni yükseltir. Onun azametinin kemâli ve kud­re­ti­­nin her şeyi ihatasının bir lazımı; benim nidalarımı duyması ve ihtiyaçlarımı gör­mesidir. Gökleri ve yeri idare etmesi,
    benim küçük işlerimi tedbirine engel ola­maz. Ama insanın azameti nisbetinde cüz’i, basit işlerle uğraşmaktan uzak olması ise, azametinden değil, acz, naks ve zaafından kaynaklanır.
    Görmüyor musun her su kabarcığı, hatta yağmur damlalarının serpintileri ve her cam parçası, güneşin timsalini içinde bulunduruyor. Şayet bunlar konuşa­bil­­se­ler her biri “güneş benimdir, benim yanımda, benim içimde ve benimledir” di­­ye­cektir. Bu küçük şeylerin güneşle olan münasebetine, ne seyyarelerin göz­le­ri, ne denizlerin yanakları, ne de güneşin azameti zarar verir. Hatta son derece fakir ve hakir oluşumuzu bilmemiz nisbetinde münasebet ol­­ma­makla beraber Allaha olan yakınlık ve münasebet ziyadeleşir.
    Fakr ve ac­zi­ne nihayet olmayanın; gına ve kudretine, izzet ve azametine nihayeti olma­yanla mü­­nasebeti ne kadar da latîftir! Tenzih ederiz o zâtı ki, nihayet azamet içinde nihayet lütfu, son derece bü­yük­­lük içinde son derece merhameti dercetti, son derece uzaklığı son derece ya­­kın­­lıkla bir araya getirdi ve zerrelerle güneşler arasında kardeşlik tesis etti. Böy­­le­ce zıdları cem ederek kudretini gösterdi.
    İşte bak, nasıl da göklerin ve yerin tedbirinin haşmeti, böcek ve haşerelerin la­­tîf terbiyesinden Onu alıkoymuyor! Kara ve denizin tedbiri, küçücük arı ve kuş­­ları icadına ve denizin derinlerinde küçük balıklara hayat vermesine engel ol­muyor!
    Karadaki fırtınaların şiddeti ve denizin keskin öfkesi, denizin yoğun ka­­ranlıkları içinde şiddetli dalgalarla çalkantısında, gecenin ve bulutların zulü­­ma­­tı içinde en gizli bir yerde mütevekkilane duran son derece zayıf ve son dere­­ce aciz, küçücük bir canlıya tam bir lütuf ve ikramda bulunmasına zarar ver­mi­­yor!
    Böylece, denizin öfkesi ve ekşi-abus çehresinin arasından rahmet tebessüm eder. Çünkü bu deniz, vüs’atli nağmeleriyle “Ya Azîm, Ya Celîl, Ya Kebîr, Ya Al­lah. Seni tenzih ederim. Senin kibriyan ne kadar da azametli!” diye nida eder.
    Şu küçük canlı da, hafi terennümlerle “Ya Latîf, Ya Kerîm, Ya Rezzak, Ya Ra­­hîm, Ya Allah. Seni tenzih ederim. Senin ikramın ne kadar da latîf!” der.
    Bu iki zikrin iktiranında ve bu iki tesbihin imtizacında; latîf bir haşmet, muh­­te­şem bir letafet ve Vahid, Ehad, Samed olan Allaha yüce bir ubudiyet vardır. جَلَّ جَلَالُهُ وَعَمَّ نَوَالُهُ O’nun celâli büyük, nimetleri umumidir.
    Vesile Olan Yapan Gibidir! Beğenip Paylaşarak destek olabilirsiniz...
    Feyyaz Bilim Ve Gelişim Derneği
    İman ve islamiyeti anlatan türkçe ve diğer dillerde onlarca İnternet Sitesi, Mobil Uygulama ve Eğitim Hizmetleri
    RUclips Sayfalarımız:
    ╚► / sorularlaislamiyet
    ╚► / nurpenceresi
    ╚► / feyyaztv
    ╚► / feyyazcocuk
    İnternet Sitelerimiz:
    ╚► sorularlaislam...
    ╚► sorularlarisal...
    ╚► feyyaz.tv/
    ╚► feyyazcocuk.com/
    ╚► kuran-ikerim.org/
    ╚► binbirhatim.com/
    Mobil Uygulamalarımız: Android
    ╚► play.google.co...
    ╚► play.google.co...
    ╚► play.google.co...
    Mobil Uygulamalarımız: IOS
    ╚► apps.apple.com...
    ╚► apps.apple.com...
    ╚► apps.apple.com...

Комментарии • 2

  • @user-cu8wp4qt6t
    @user-cu8wp4qt6t 3 месяца назад +2

    “Bir adam Allah’ın rızasını umarak ailesinin geçimini sağlarsa, harcadıkları onun için birer sadaka olur.” (Buhârî, Îmân 41, Megâzî 12, Nefekât 1; Müslim, Zekât 49)