Allah razı olsun inşallah gözüm abicim Allah rahmet eylesin inşallah mekanın Firdes cenneti olsun inşallah bizleride şefaatine mazhar etsin inşallah güzel Allah’ım
RİSALE-İ NURLARDAKİ ŞİRK SÖZLER(Çalışma : 1,2,3) RİSALE-İ NURLARDAKİ ŞİRK SÖZLER (1) 1-Risale-i Nur'un şefaatçı kabul edilmesi Şuâlar, Onüçüncü Şua'da geçen;.. Bütün arkadaşlar lâ ilâhe illallah zikrine devam ediyorduk. Zelzele bütün şiddetiyle devam etmekteydi. O sırada hatırımıza geldi, Risale-i Nur'u aşkla ve bir saikle üç-beş defa şefaatçi ederek Cenab-ı Hak'tan halâs ettik.(Bu apaçık şirk değil midir?) Elhamdulillah derhal sakin oldu... 2-Risalei Nur'un darda kalanlara ve günahkârlara yardım etmesi Allahü teala şöyle buyurur: "Darda kalmış kişi dua ettiği zaman onun yardımına kim yetişiyor da sıkıntıyı gideriyor ve sizi yeryüzünün hâkimleri yapıyor? Allah ile beraber başka bir tanrı mı var? Ne kadar az düşünüyorsunuz.." (Neml 27/62) "De ki, Allah'ın dışında kuruntusunu ettiklerinizi çağırın bakalım; onlar, sıkıntınızı ne gidermeye, ne de bir başka tarafa çevirmeye güç yetirebilirler. (isrâ 17/56) bu ayetleri hatırda tutarak aşağıdaki bölümü okuyalım.. Sikke-i Tasdik-i Gaybî'de geçen bir şiirde: "Cürmümüzle külhan gibi pürnârız, Dert elinden hem her gün zâr u zârız. Affet bizi madem sana hep yârız, Ey nur-u rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur! Çevrildi ateşle bu koca dünya, Bir cehennem gibi kaynadı derya. Yetiş imdada ey şâh-ı evliya! Ey bu zamanda rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur!" Risalei nurlar sığınılacak, af dilenecek makam, âlemlerin rahmeti olarak gösterilmektedir. Bu şiir yukarıdaki ayetlere ve Kur'ana göre şirktir. Çünkü af istenecek, sığınılacak, yardım istenecek Risale değil Allah; Alemlerin rahmet nuru Risaleler değil Kur'an-ı Kerim'dir. 3-Risale-i Nur'un ve talebelerinin manevî kişiliğinin Gavs-ı Âzam olması İslama göre "Gavs" (kendisine sığınanlara yardım eden) sadece Allah 'tır. "yalnızca Sen'den yardım dileriz." Ayetinin ışığında Kur'an; yardım istemek için bizleri Allah'a yöneltir. Aksi inanç ise şirktir. Fakat bakalım Risaleler yardım için kimlere yönlendiriyor.. Kastamonu Lâhikası 121.Mektup ta geçen cümlede Said-i Nursi yardım için şöyle diyor: "Ben, eskide, Risale-i Nur'un şahs-ı mânevîsini, o imamlardan birisini zannediyordum. Şimdi anlıyorum ki, Gavs-ı Âzam'da, kutbiyet ve gavsiyetle beraber, "Ferdiyet" dahi bulunduğundan, âhirzamanda, şakirtlerinin bağlandığı Risale-i Nur, o Ferdiyet makamının mazharıdır." Sözüyle Said Nursi Risale-i Nur'u "Gavs" olarak kabul etmiş olup şirk işlemiş oluyor. 4-Risalelerin koruyucu kabul edilmesi Emirdağ Lahikası, Yirmi Yedinci Mektup, c. II, s. 1723. de geçen: " bîçare Ceylan yanıma geldi, dedi: "Biz yanıyoruz, mahvolduk." Ben de iki gün evvel mağazalarında bulunan Âyet-ül Kübra'nın bir kısım matbu' nüshalarını yanıma getirmek için söyledim, fakat getirmedi. Demek o ateşi söndürmek için orada kalmıştı. Ben de Risale-i Nur'u ve Âyet-ül Kübra'yı şefaatçı yapıp: "Ya Rabbi kurtar" dedim. Üç saat o dehşetli yangın hücumundabütün o büyük daireyi mahvetti. Altında ve bitişiğindeki dükkânları bütün yaktı, yıktırdı. Risale-i Nur'un ve Âyet-ül Kübra'nın hıfzında (korumasında) olan mağazaya kat'iyyen ilişmedi ve altındaki şakirdin dükkânı da müstesna olarak sağlam kaldı." Sözleriyle Said Nursi Risalelerin yangına engel olduğunu, mağazayı koruduğunu iddia ederek şirk işlemiştir. 5-Vahdeti vucud inancının kabul edilmesi Öncelikle, Vahdeti Vucud inancının kurucusu olan İbn Arabî'nin inandığı Allah'ın, Kur'an'ın anlattığı Allah olmadığını belirtelim, zira onun Allahı, her an yoktan yaratan, ahlâkî sıfatlara sahip olan şahsî bir Allah değildir. İbn Arabî, inandığı Allah'ı insana bağımlı kılmakta, insanı bir bakıma Allah'ın yaratıcısı kabul etmekte ve böylece insanı ilâhlaştırmakla din dairesinden çıkmış bulunmaktadır. Şimdi bu küfür ve şirk dolu inançla ilgili Said Nusi'nin cümlelerine bakalım.. Lem'alar, Yirmisekizinci Lem'a; "Öyle de: Vahdet-ül-Vücûd mes'elesi gibi hakaik-ı ulviye,(yüce bir hakikat) ehl-i gaflet ve esbab içinde dalan avamlara girse, tabiat telâkki edilir ve üç mühim zarar verir." Lem'alar, Dokuzuncu Lem'a; ".... Muhyiddin-î Arabî demiş: "Ruhun mahlukiyeti inkişafından ibarettir." O suâl ile benim gibi zaif bir biçareyi Muhyiddin-î Arabî gibi müthiş bir harika-i hakikat, bir dâhiye-i ilm-i esrâra karşı mübarezeye mecbur ediyorsun. Fakat madem nusûs-u Kur'ana istinaden bahse girişeceğim, ben sinek dahi olsam o kartaldan daha yüksek uçabilirim. Belki: Hazret-î Muhyiddin aldatmaz, fakat aldanır. Hâdîdir, fakat her kitabında mühdî olamıyor. Gördüğü doğrudur. Fakat hakikat değildir." Vahdet-ül-Vücud ise bir meşreb ve bir hal ve bir nâkıs mertebedir. Fakat zevkli, neş'eli olduğundan, seyr ü sülûkta o mertebeye girdikleri vakit çoğu çıkmak istemiyorlar, orada kalıyorlar; en münteha mertebe zannediyorlar." Nur Risaleleri'nde oldukça yumuşatılarak geçiştirilmiş olan konu hakkında Said Nursî'nin ifadeleri birbirini tutmamaktadır. Getirdiği izahlarda tutarlılık olduğu söylenemez. Bu şirk inancını bir yandan "tevhide gark olmak, tevhide dalmak, Hüdâperestlik, zevkî bir tevhîd, ulvî hakikatlar" vb. sözlerle nitelemektedir; diğer yandan da İslâmî esaslara aykırılığını bildiğinden "bunu avam anlayamaz" tarzında bir gerekçe ile insanları bu öğretiden men etmeye çalışmaktadır. Bu ne menem bir tevhittir ki, "avamın eline geçince onları firavunlaştırma, nefislerini mâbûd edinme" gibi gizli (potansiyel) bir tehlikeyi de içermektedir.
Aziz sıddık fedakar müşfik kahraman ağabeyim siyanet meleğimiz r.a
Allah razı olsun inşallah gözüm abicim
Allah rahmet eylesin inşallah mekanın Firdes cenneti olsun inşallah bizleride şefaatine mazhar etsin inşallah güzel Allah’ım
Allah rahmet eylesin.
Rabbim hizmetletini makbul eyleyüb Sadaki Cariye olarak mükafatlandırsın...amin
Allahım ebeden razı olsun.hizmette gayreti li abelerimizdendir.Allahım ömrü nü bereketli kılsın inşaAllah
Rahmetullahi aleyhlm ecmain ebeden daimen.. Rabb'im cümlemizi cennetinde buluştursun Amin
Allah rahmet eylesin
❤ Allah razı olsun abimizden
Allah rahmet etsin
Kaderi anlayana ne mutlu hayırları Cenab-ı Hakka şerleri kendine almalı. Allah Razı olsun cennette mekanın yüksek olsun abi
Maşallah
İzni olmadan O’nun huzurunda kim şefaat edebilir?” (Bakara, 255).
Ayet şefaat olduğunu gösteriyor
RİSALE-İ NURLARDAKİ ŞİRK SÖZLER(Çalışma : 1,2,3)
RİSALE-İ NURLARDAKİ ŞİRK SÖZLER
(1)
1-Risale-i Nur'un şefaatçı kabul edilmesi
Şuâlar, Onüçüncü Şua'da geçen;..
Bütün arkadaşlar lâ ilâhe illallah zikrine devam ediyorduk. Zelzele bütün şiddetiyle devam etmekteydi. O sırada hatırımıza geldi, Risale-i Nur'u aşkla ve bir saikle üç-beş defa şefaatçi ederek Cenab-ı Hak'tan halâs ettik.(Bu apaçık şirk değil midir?) Elhamdulillah derhal sakin oldu...
2-Risalei Nur'un darda kalanlara ve günahkârlara yardım etmesi
Allahü teala şöyle buyurur:
"Darda kalmış kişi dua ettiği zaman onun yardımına kim yetişiyor da sıkıntıyı gideriyor ve sizi yeryüzünün hâkimleri yapıyor? Allah ile beraber başka bir tanrı mı var? Ne kadar az düşünüyorsunuz.." (Neml 27/62)
"De ki, Allah'ın dışında kuruntusunu ettiklerinizi çağırın bakalım; onlar, sıkıntınızı ne gidermeye, ne de bir başka tarafa çevirmeye güç yetirebilirler. (isrâ 17/56)
bu ayetleri hatırda tutarak aşağıdaki bölümü okuyalım..
Sikke-i Tasdik-i Gaybî'de geçen bir şiirde:
"Cürmümüzle külhan gibi pürnârız, Dert elinden hem her gün zâr u zârız. Affet bizi madem sana hep yârız, Ey nur-u rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur! Çevrildi ateşle bu koca dünya, Bir cehennem gibi kaynadı derya. Yetiş imdada ey şâh-ı evliya! Ey bu zamanda rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur!"
Risalei nurlar sığınılacak, af dilenecek makam, âlemlerin rahmeti olarak gösterilmektedir. Bu şiir yukarıdaki ayetlere ve Kur'ana göre şirktir. Çünkü af istenecek, sığınılacak, yardım istenecek Risale değil Allah; Alemlerin rahmet nuru Risaleler değil Kur'an-ı Kerim'dir.
3-Risale-i Nur'un ve talebelerinin manevî kişiliğinin Gavs-ı Âzam olması
İslama göre "Gavs" (kendisine sığınanlara yardım eden) sadece Allah 'tır. "yalnızca Sen'den yardım dileriz." Ayetinin ışığında Kur'an; yardım istemek için bizleri Allah'a yöneltir. Aksi inanç ise şirktir. Fakat bakalım Risaleler yardım için kimlere yönlendiriyor..
Kastamonu Lâhikası 121.Mektup ta geçen cümlede Said-i Nursi yardım için şöyle diyor:
"Ben, eskide, Risale-i Nur'un şahs-ı mânevîsini, o imamlardan birisini zannediyordum. Şimdi anlıyorum ki, Gavs-ı Âzam'da, kutbiyet ve gavsiyetle beraber, "Ferdiyet" dahi bulunduğundan, âhirzamanda, şakirtlerinin bağlandığı Risale-i Nur, o Ferdiyet makamının mazharıdır." Sözüyle Said Nursi Risale-i Nur'u "Gavs" olarak kabul etmiş olup şirk işlemiş oluyor.
4-Risalelerin koruyucu kabul edilmesi
Emirdağ Lahikası, Yirmi Yedinci Mektup, c. II, s. 1723. de geçen:
" bîçare Ceylan yanıma geldi, dedi: "Biz yanıyoruz, mahvolduk." Ben de iki gün evvel mağazalarında bulunan Âyet-ül Kübra'nın bir kısım matbu' nüshalarını yanıma getirmek için söyledim, fakat getirmedi. Demek o ateşi söndürmek için orada kalmıştı. Ben de Risale-i Nur'u ve Âyet-ül Kübra'yı şefaatçı yapıp: "Ya Rabbi kurtar" dedim. Üç saat o dehşetli yangın hücumundabütün o büyük daireyi mahvetti. Altında ve bitişiğindeki dükkânları bütün yaktı, yıktırdı. Risale-i Nur'un ve Âyet-ül Kübra'nın hıfzında (korumasında) olan mağazaya kat'iyyen ilişmedi ve altındaki şakirdin dükkânı da müstesna olarak sağlam kaldı." Sözleriyle Said Nursi Risalelerin yangına engel olduğunu, mağazayı koruduğunu iddia ederek şirk işlemiştir.
5-Vahdeti vucud inancının kabul edilmesi
Öncelikle, Vahdeti Vucud inancının kurucusu olan İbn Arabî'nin inandığı Allah'ın, Kur'an'ın anlattığı Allah olmadığını belirtelim, zira onun Allahı, her an yoktan yaratan, ahlâkî sıfatlara sahip olan şahsî bir Allah değildir. İbn Arabî, inandığı Allah'ı insana bağımlı kılmakta, insanı bir bakıma Allah'ın yaratıcısı kabul etmekte ve böylece insanı ilâhlaştırmakla din dairesinden çıkmış bulunmaktadır. Şimdi bu küfür ve şirk dolu inançla ilgili Said Nusi'nin cümlelerine bakalım..
Lem'alar, Yirmisekizinci Lem'a;
"Öyle de: Vahdet-ül-Vücûd mes'elesi gibi hakaik-ı ulviye,(yüce bir hakikat) ehl-i gaflet ve esbab içinde dalan avamlara girse, tabiat telâkki edilir ve üç mühim zarar verir."
Lem'alar, Dokuzuncu Lem'a;
".... Muhyiddin-î Arabî demiş: "Ruhun mahlukiyeti inkişafından ibarettir." O suâl ile benim gibi zaif bir biçareyi Muhyiddin-î Arabî gibi müthiş bir harika-i hakikat, bir dâhiye-i ilm-i esrâra karşı mübarezeye mecbur ediyorsun. Fakat madem nusûs-u Kur'ana istinaden bahse girişeceğim, ben sinek dahi olsam o kartaldan daha yüksek uçabilirim. Belki: Hazret-î Muhyiddin aldatmaz, fakat aldanır. Hâdîdir, fakat her kitabında mühdî olamıyor. Gördüğü doğrudur. Fakat hakikat değildir." Vahdet-ül-Vücud ise bir meşreb ve bir hal ve bir nâkıs mertebedir. Fakat zevkli, neş'eli olduğundan, seyr ü sülûkta o mertebeye girdikleri vakit çoğu çıkmak istemiyorlar, orada kalıyorlar; en münteha mertebe zannediyorlar." Nur Risaleleri'nde oldukça yumuşatılarak geçiştirilmiş olan konu hakkında Said Nursî'nin ifadeleri birbirini tutmamaktadır. Getirdiği izahlarda tutarlılık olduğu söylenemez. Bu şirk inancını bir yandan "tevhide gark olmak, tevhide dalmak, Hüdâperestlik, zevkî bir tevhîd, ulvî hakikatlar" vb. sözlerle nitelemektedir; diğer yandan da İslâmî esaslara aykırılığını bildiğinden "bunu avam anlayamaz" tarzında bir gerekçe ile insanları bu öğretiden men etmeye çalışmaktadır. Bu ne menem bir tevhittir ki, "avamın eline geçince onları firavunlaştırma, nefislerini mâbûd edinme" gibi gizli (potansiyel) bir tehlikeyi de içermektedir.
İzni olmadan O’nun huzurunda kim şefaat edebilir?” (Bakara, 255)