Henüz 36. dakikasına kadar izlemişken bu yorumu yapmaktan kendimi alamadım; Kara Kare gerçekten de çok değerli bir kanal. Bilenler bilir TRT-2 de böyleydi. Belki hala öyledir. Edebiyat, sanat, kitap v.b. alanlarda leziz sohbetlerle ve programlarla çok ufuk açardı. Maalesef ki toplumca nobran ve hoyrat bir zemine oturduğumuz şu dönemlerde bu kanalın özellikle genç izleyiciler için eski tabirle letafeti nakşettiğini düşünüyorum. Öte yandan yayın içeriğine baktığımızda sanki Cevdet Hoca ile yapılan yayınlarda hocamız sanat eserlerini branşı itibarıyla daha fazla yorumlasa ufkumuz ziyadesiyle açılacak gibi. Şu ana dek Cevdet Hoca'nın eseri, branşı itibarıyla değerlendirmesi sayesinde; 1. Monamit Kavramını ve bu konuda (her ne kadar söylenenin aksine öyle bir solukta okunacak bir eser olmayıp akademik bir makale olsa da) en yetkin eserlerden biri olan Joseph Gampbell'in Kahramanın Yolculuğu adlı eserini hatırladık. 2. Carl Gustav Jung'ı, onun muhteşem teorilerini ve arketiplerini anımsadık veya öğrendik 3. Frank Hurbert'in iyi bir Carl Gustav Jung okuyucusu olduğunu öğrendik ve Dune'de Carl Gustav Jung teorilerinin izlerini bulduk. Ayrıca filimin sinema tekniklerine, yönetmenin eski işlerindeki başarısına Cem Bey vesilesiyle bir bakış attık. Zafer ağabey ise yıllarca Türkiye'de çok laf söyleyip hiçbir şeyi anlatamayan aydın profilinin aksine az lafla konulara toparlayıcı noktaları koydu. Bütün bunlar da ilk yarım saat içerisinde gerçekleşti. İşte bu yüzden Kara Kare kanalı çok değerli ve umarım Cevdet Bey ile yapılan programlar hep benzer bir matematikle ilerler. Biz hocamızdan daha ziyade eserlerin psikolojik izahını ve temellerini bekliyoruz...👍👍👏🤝🤓
Sohbeti konuşmalarınızı analizlerinizi,kalitesini, zafer abinin geleceğin sabitlemesi üzerine yaptığı değerlendirmeleri tanımlayacak bir söz bulamıyorum ki nihayet bu konuyu kavrayabildim. iyi ki varsınız
Çok keyifli bir program oldu. Kitabı filmi anlamada faydalı oldu. Gerçekten dizi de çekilmedi film çekildi mecbur kısa,özet olacak anlatım. Film etkileyiciydi. 1. yi seyretmedim. 2. ye gitmeden önceki videolarınızı seyrettim faydalı oldu. Çok teşekkürler ❤❤❤ kitabı da alasım geldi. Gençlere öneriyorum hem kitabı hem filmi.
sana o kadar katılıyorum ki… cevdet bey sen de bırak bilen konuşsun kardeşim ingilizce kelimeler kullandığında bi bok biliyormuş gibi gözüküyor sanıyorsun herhalde.
Her zamanki gibi harika bir yayındı. Bilim-kurgu serilerini sizden dinlemeye bayılıyorum. çok teşekkür ederim. Mary Doria Russell'ın Serçe kitabını da sizden dinlemeyi çok isterim :)
Keşke şu muhabbette ben de olsaydım. Buraya yazamayacağım kadar çok şey söylemem gerekiyor konuşulanlarla ilgili. Şahsen Caladan'da doğdum, Arrakis'te büyüdüm😅 Dune evrenini iyi bildiğimi iddia ediyorum. Hatta Frank Herbert'i de çalıştım diyebilirim. İlk serinin öncesini ve sonrasını anlatan kitapları da ezberimden anlatabilirim. Eleştirmek için değil ama eksikler olduğunu söylemeden geçemeyeceğim bu sohbette konuşulanlarda. Herşeye rağmen aklınıza yüreğimize sağlık. Shai Hulud yolunuzu açık etsin🙏☺️
Cevdet'i teknoseyirin eski zamanlarından bilirim..doktorada saçı başı dökmüştü, Hamdi Kelleci'nin bilim notlarında eşliğinden büyük keyif alırdık, Dune konusunda da ehil olduğunu bilmiyordum..keyifle izleyeceğim..ellerinize sağlık KK..
Ramazan ramazan güzel oluyor iftardan sahura kadar ayrı bir faslı muhabbet 😂 dune okudum bugün bitti 😂 birde dune dundür bugün bugündür tüm soğuk espirilerimi yaptığıma göre işe gidebilirim
İzlemeden harika bir yayın olduğuna eminim. Umarım Shogun sezon finali yaptığında onun hakkında da bir canlı yayın gelir şimdiden dört gözle bekliyorum 😁
kanalin selameti acisindan mumkunse giris kisminda ki espirileri bi daha yapmayın:)) 😃.. bi Dune dinleyecegiz diye cektigimiz iskenceye bak yaaa:)) Neyse Yine de seviliyorsunnuz.. iyi calismalar, iyi yayinlar...
LÜTFEN. Hocam benimde bir sorum var filmin sonunda Paul savaşta bıçak darbesi aldığında annesi panik bir şekilde ayağa kalkıyor Paul geleceği gördüğü halde ölme şansı varmıydı hocam nasıl anlamalıyız
Ne yazık ki savaş, soykırım ve kitlesel öldürmeler “normal insan davranışı”dır; çünkü hepsi de düzenli bir şekilde meydana gelir. Tarihe ister savaş, çekişme ve şiddet ile ara verilen barış dönemleri ya da barışla ara verilen savaş, çekişme, şiddet dönemleri olarak bakabilirsiniz. Bir tarihçi olarak, insan agresyonunu, kabalığını, şiddeti ve çekişmelerini insan tarihinin tam da merkezinde olduğunu düşünüyorum. Çoğumuzun kabul etmek isteyebileceğinden daha fazla “normal”lik söz konusu; çünkü biz insanlar kendimizle alakalı bazı ilüzyonlardan vazgeçmekte zorlanıyoruz. Kim olduğumuz ve ne yaptığımız gerçeğini doğrudan görmekten çekiniyoruz; çünkü gerçeğin bizi üzmesinden korkuyoruz.[1] Tarihin bize verdiği kanıt, insanların zalim ve canavarca eylemleri yapabilme kapasitesine sahip olduğunu gösteriyor, hem bireysel olarak hem de bir gruba dahil olarak. Soykırımı “bir grup güçlü bireyin akıldışı bir davranışı” olarak göremememin sebebi bu. Tam tersine soykırım, bizim neleri yapabileceğimizin çok net bir ispatıdır. Soykırımsal boyutlardaki mega suçlar, insan tarihinin görünen yüzünün hemen arkasında meydana gelmeyi bekliyor; çünkü kurbanlaştırdığımız hayvanların başına daima bu olay geliyor. Yahudi yazar Isaac Bashevis Singer söz konusu hayvanlar olunca bütün insanların birer Nazi olduğunu söylemiştir. Hayvanların yaşadığı şey, “Sonsuz Treblinka”’dır. Masum canlıların kitlesel olarak öldürülmesine 1945’te son verilmedi ki; sadece hayvanların “sonsuza dek” sömürülmesi ve katledilmesine doğru bir rota değişikliği yaşandı; bu da insan baskısı ve şiddetinin bir modeli ve itici gücü olmaya yaradı. Mezbahalar olduğu sürece Treblinka ve Auschwitz daima var olacak. Yahudi Alman düşünür Theodor Adorno’nun söylediği gibi, “ Auschwitz, birisi bir mezbahaya bakıp, “ama onlar hayvan” diye düşündüğünde başlar”.[1] Hayvanların katledilmesini güçlünün güçsüzleri sömürmeye hakkı olduğu şeklinde onayladığımız sürece birbirimize karşı şiddet uygulamaya ve yıkıcı davranışlarda bulunmaya devam edeceğiz. Adolf Hitler, “gücü olmayan, hayatta kalmış şansını hakkını kaybeder” diyor. Savaşı kaybettiyse de onun faşist görüşü başarılı oldu, ne kadar ironik. İnsan uygarlığı da bu faşist görüşle yapıyor yapacağını; inekler, domuzlar, koyunlar, tavuklar ve diğer hayvanlar kendilerini savunamadığı için, hayatta kalma haklarını kaybediyorlar. Bundan dolayı onlara ne istersek yapmakta özgürüz sanıyoruz. Elbette hayvanlara yardım etmenin en önemli yolu, onları yememektir. Herkes en azından bunu yapabilir: Mezbahaları ağzınızdan uzak tutun.[1] Yirminci yüzyılın kanıtlayacağı gibi Amerika’daki mezbahaların endüstriyel itlafı ile Nazi Almanyası’nın montaj hattı seri itlafı arasında sadece bir adım vardı.[2] Her şeye hükmeden tür olma yolunda yükselişimizin tarihi boyunca hayvanları kurban etmemiz birbirimizi kurban haline getirmemizin hem temelini atmış hem de bir modelini oluşturmuştur. İnsan tarihinin incelenmesi buradaki örüntüyü açıkça ortaya koyar: öncelikle insanlar hayvanları sömürür ve katleder; ardından insanlar diğer insanlara hayvan gibi davranır ve onlara da aynısını yaparlar. İnsanların kendi kontrolü altına giren hayvanlara davranış biçimini nitelendiren baskı, kontrol ve manipülasyon, aynı zamanda insanların birbirine davranma biçimi anlamında bir model oluşturdu. Hayvanların köleleştirilmesi/evcilleştirilmesi insan köleliğine giden yolu araladı. Karl Jacoby’nin söylediği gibi, kölelik “evcilleştirme sürecinin insanlara doğru genişletilmesi” idi.[3] Avustralya’daki Hartheim ötenazi merkezinde 2 sene geçirmeden önce Bruno Bruckner, Linz mezbahasında kapı görevlisi olarak çalışmıştı. Treblinka’daki sadist gardiyan Willi Mentz iki T4 imha merkezi olan Grafeneck ve Hadamar’daki ineklerden ve domuzlardan sorumluydu. Treblinka’nın son kumandanı Kurt Franz, SS’e katılmadan önce kasap olarak eğitim almıştı. Sobibor ölüm kampında görevlendirilmeden önce Hadamar’da imha fırınında çalışan Karl Frenzel de aslında kasaptı. Polanya’ya Yahudileri imha etmek için gönderilen Alman personel için hayvan sömürüsü ve hayvan öldürmede tecrübe sahibi olmanın mükemmel bir eğitim anlamına geldiği ortaya çıkıyordu. Hayvan sömürüsü ve hayvanların öldürülmesi insanların kitlesel olarak öldürülmesi için bir emsâl oluşturuyor, ve bunu daha mümkün kılıyor; çünkü bizi bizden farklı olan ötekilere empati, şefkat ve hürmetle yaklaşmamaya şartlandırıyor.[3] Yemek seçimleri ne olursa olsun Hitler, Almanya'daki vejetaryen akımına karşı az bir sempati duymuştu. 1933'te iktidara geldiğinde Almanya'daki tüm vejetaryen derneklerini yasaklamış, önde gelen isimlerini tutuklamış ve Frankfurt'ta basımı yapılan ana vejetaryen dergisini kapatmıştı. Nazi zulmü, karnivor bir ulus içerisinde sadece küçük bir azınlık olan Alman vejetaryenlerini ya ülkeden kaçmaya ya da kendilerini saklamaya zorlamıştı. Almanyalı barış yanlısı ve vejetaryen Edgar Kupfer-Koberwitz önce Paris'e, sonra da Gestapo'nun kendisi yakalayıp oradan da Dachau Nazi kampına geri gönderdiği İtalya'ya kaçmıştı. Vejetaryen beslenmenin savaş zamanında yaşanan gıda kıtlığı sorununu hafifletmede yardımcı olacak olmasına rağmen Nazi Almanyası savaş süresince işgal ettiği tüm bölgelerdeki vejetaryen derneklerini yasaklamıştı. Charles Patterson
Ben açıkcası dünyayı zaten çok bunaltıcı buluyorum bir de resim bilim yazarlar olmasa çekilmez.Bence iyi kötü yazarlıkda ve ressamlıkda yokdur her kes kendi dünyasını deneyimi paylaşıyor.
Henüz 36. dakikasına kadar izlemişken bu yorumu yapmaktan kendimi alamadım;
Kara Kare gerçekten de çok değerli bir kanal. Bilenler bilir TRT-2 de böyleydi. Belki hala öyledir. Edebiyat, sanat, kitap v.b. alanlarda leziz sohbetlerle ve programlarla çok ufuk açardı. Maalesef ki toplumca nobran ve hoyrat bir zemine oturduğumuz şu dönemlerde bu kanalın özellikle genç izleyiciler için eski tabirle letafeti nakşettiğini düşünüyorum. Öte yandan yayın içeriğine baktığımızda sanki Cevdet Hoca ile yapılan yayınlarda hocamız sanat eserlerini branşı itibarıyla daha fazla yorumlasa ufkumuz ziyadesiyle açılacak gibi. Şu ana dek Cevdet Hoca'nın eseri, branşı itibarıyla değerlendirmesi sayesinde;
1. Monamit Kavramını ve bu konuda (her ne kadar söylenenin aksine öyle bir solukta okunacak bir eser olmayıp akademik bir makale olsa da) en yetkin eserlerden biri olan Joseph Gampbell'in Kahramanın Yolculuğu adlı eserini hatırladık.
2. Carl Gustav Jung'ı, onun muhteşem teorilerini ve arketiplerini anımsadık veya öğrendik
3. Frank Hurbert'in iyi bir Carl Gustav Jung okuyucusu olduğunu öğrendik ve Dune'de Carl Gustav Jung teorilerinin izlerini bulduk.
Ayrıca filimin sinema tekniklerine, yönetmenin eski işlerindeki başarısına Cem Bey vesilesiyle bir bakış attık. Zafer ağabey ise yıllarca Türkiye'de çok laf söyleyip hiçbir şeyi anlatamayan aydın profilinin aksine az lafla konulara toparlayıcı noktaları koydu. Bütün bunlar da ilk yarım saat içerisinde gerçekleşti. İşte bu yüzden Kara Kare kanalı çok değerli ve umarım Cevdet Bey ile yapılan programlar hep benzer bir matematikle ilerler. Biz hocamızdan daha ziyade eserlerin psikolojik izahını ve temellerini bekliyoruz...👍👍👏🤝🤓
Cevdet bey bir ara Elrond Divanı:na bir şey dedi gibi geldi, tam legolas modu açıldı, oku yaya yerleştirdim, sonradan toparladı, yoksa gidiyordu 😆😆😆
Ders niteliğinde ama hiç de sıkmayan bir lezzetle aktı gitti yayın. Hem çok şey öğrendim hem de çok keyif aldım. Ağzınıza ve emeğinize sağlık!
Harika bir 2 saat oldu ağzınıza sağlık
Sohbeti konuşmalarınızı analizlerinizi,kalitesini, zafer abinin geleceğin sabitlemesi üzerine yaptığı değerlendirmeleri tanımlayacak bir söz bulamıyorum ki nihayet bu konuyu kavrayabildim. iyi ki varsınız
Çok keyifli bir program oldu. Kitabı filmi anlamada faydalı oldu. Gerçekten dizi de çekilmedi film çekildi mecbur kısa,özet olacak anlatım. Film etkileyiciydi. 1. yi seyretmedim. 2. ye gitmeden önceki videolarınızı seyrettim faydalı oldu. Çok teşekkürler ❤❤❤ kitabı da alasım geldi. Gençlere öneriyorum hem kitabı hem filmi.
Müthiş yayın için her birinize ayrı ayrı teşekkürler , ağzınıza sağlık :) 💙
Dune, sinema nedir neden sinemya gidilir bunları bize tekrar hatırlattı.❤ Teşekkürler
Dune ile ilgili videolarınızı sonsuza kadar izleyebilirim. Ağzınıza sağlık🌹
videoyu rastgele ileri sarıyorum sürekli sol üstteki bey konuşuyor. topun oyunda kalma süresi çok azdı benim adıma bu yayın :)
sol üstteki bey konuk ya o yüzden
@@vergitube umarım konuktur
sana o kadar katılıyorum ki… cevdet bey sen de bırak bilen konuşsun kardeşim ingilizce kelimeler kullandığında bi bok biliyormuş gibi gözüküyor sanıyorsun herhalde.
Her zamanki gibi harika bir yayındı. Bilim-kurgu serilerini sizden dinlemeye bayılıyorum. çok teşekkür ederim. Mary Doria Russell'ın Serçe kitabını da sizden dinlemeyi çok isterim :)
Keşke şu muhabbette ben de olsaydım. Buraya yazamayacağım kadar çok şey söylemem gerekiyor konuşulanlarla ilgili. Şahsen Caladan'da doğdum, Arrakis'te büyüdüm😅 Dune evrenini iyi bildiğimi iddia ediyorum. Hatta Frank Herbert'i de çalıştım diyebilirim. İlk serinin öncesini ve sonrasını anlatan kitapları da ezberimden anlatabilirim. Eleştirmek için değil ama eksikler olduğunu söylemeden geçemeyeceğim bu sohbette konuşulanlarda. Herşeye rağmen aklınıza yüreğimize sağlık. Shai Hulud yolunuzu açık etsin🙏☺️
Cevdet'i teknoseyirin eski zamanlarından bilirim..doktorada saçı başı dökmüştü, Hamdi Kelleci'nin bilim notlarında eşliğinden büyük keyif alırdık, Dune konusunda da ehil olduğunu bilmiyordum..keyifle izleyeceğim..ellerinize sağlık KK..
Ramazan ramazan güzel oluyor iftardan sahura kadar ayrı bir faslı muhabbet 😂 dune okudum bugün bitti 😂 birde dune dundür bugün bugündür tüm soğuk espirilerimi yaptığıma göre işe gidebilirim
Yolculukta dinlemelik😍
Giriş kısmında bir an noluyoruz dedim nevşin mengünün kanalı mı açtım yanlışlıkla snsn
Kolay gelsin.
Teşekkürler
Ən çox gözlədiyim video😍😍😍
İzlemeden harika bir yayın olduğuna eminim. Umarım Shogun sezon finali yaptığında onun hakkında da bir canlı yayın gelir şimdiden dört gözle bekliyorum 😁
Zafer abi ikinci kitap spoileri ile bitirdi beni.
Uyarınız sayesinde kitabı bitirip geldim. Müteşekkirim.
@@tarantinotapar3847 Ne demek rica ederim
40 dakkadan sonra beynim yandı
kanalin selameti acisindan mumkunse giris kisminda ki espirileri bi daha yapmayın:)) 😃.. bi Dune dinleyecegiz diye cektigimiz iskenceye bak yaaa:))
Neyse Yine de seviliyorsunnuz..
iyi calismalar, iyi yayinlar...
zafer abiyi dinlerim dinlerkende uyurum umuduyla geldim cevdet denen arkadaş nedense susmak bilmiyor uykum kaçtı
Aşağıda "Dune'u derinlemesine konuşuyoruz" yazıyor; yukarıda "yaşanılanların epigenetik etkisi" hakkında konu tartışılıyor :))
LÜTFEN. Hocam benimde bir sorum var filmin sonunda Paul savaşta bıçak darbesi aldığında annesi panik bir şekilde ayağa kalkıyor Paul geleceği gördüğü halde ölme şansı varmıydı hocam nasıl anlamalıyız
Dilinize sağlık
Hocalarım hitabını kim çıkarttı 🤦🏻♀️
Nevşin Mengü girişi yeni moda herhalde
Seviliyorsunuz…
Istanbul'da Akasya AVM'de IMAX sinema var 😊
3 tane var ama 70mm degıl. cakma ımax
Ne yazık ki savaş, soykırım ve kitlesel öldürmeler “normal insan davranışı”dır; çünkü hepsi de düzenli bir şekilde meydana gelir. Tarihe ister savaş, çekişme ve şiddet ile ara verilen barış dönemleri ya da barışla ara verilen savaş, çekişme, şiddet dönemleri olarak bakabilirsiniz. Bir tarihçi olarak, insan agresyonunu, kabalığını, şiddeti ve çekişmelerini insan tarihinin tam da merkezinde olduğunu düşünüyorum. Çoğumuzun kabul etmek isteyebileceğinden daha fazla “normal”lik söz konusu; çünkü biz insanlar kendimizle alakalı bazı ilüzyonlardan vazgeçmekte zorlanıyoruz. Kim olduğumuz ve ne yaptığımız gerçeğini doğrudan görmekten çekiniyoruz; çünkü gerçeğin bizi üzmesinden korkuyoruz.[1]
Tarihin bize verdiği kanıt, insanların zalim ve canavarca eylemleri yapabilme kapasitesine sahip olduğunu gösteriyor, hem bireysel olarak hem de bir gruba dahil olarak. Soykırımı “bir grup güçlü bireyin akıldışı bir davranışı” olarak göremememin sebebi bu. Tam tersine soykırım, bizim neleri yapabileceğimizin çok net bir ispatıdır. Soykırımsal boyutlardaki mega suçlar, insan tarihinin görünen yüzünün hemen arkasında meydana gelmeyi bekliyor; çünkü kurbanlaştırdığımız hayvanların başına daima bu olay geliyor. Yahudi yazar Isaac Bashevis Singer söz konusu hayvanlar olunca bütün insanların birer Nazi olduğunu söylemiştir. Hayvanların yaşadığı şey, “Sonsuz Treblinka”’dır.
Masum canlıların kitlesel olarak öldürülmesine 1945’te son verilmedi ki; sadece hayvanların “sonsuza dek” sömürülmesi ve katledilmesine doğru bir rota değişikliği yaşandı; bu da insan baskısı ve şiddetinin bir modeli ve itici gücü olmaya yaradı. Mezbahalar olduğu sürece Treblinka ve Auschwitz daima var olacak. Yahudi Alman düşünür Theodor Adorno’nun söylediği gibi, “ Auschwitz, birisi bir mezbahaya bakıp, “ama onlar hayvan” diye düşündüğünde başlar”.[1]
Hayvanların katledilmesini güçlünün güçsüzleri sömürmeye hakkı olduğu şeklinde onayladığımız sürece birbirimize karşı şiddet uygulamaya ve yıkıcı davranışlarda bulunmaya devam edeceğiz. Adolf Hitler, “gücü olmayan, hayatta kalmış şansını hakkını kaybeder” diyor. Savaşı kaybettiyse de onun faşist görüşü başarılı oldu, ne kadar ironik. İnsan uygarlığı da bu faşist görüşle yapıyor yapacağını; inekler, domuzlar, koyunlar, tavuklar ve diğer hayvanlar kendilerini savunamadığı için, hayatta kalma haklarını kaybediyorlar. Bundan dolayı onlara ne istersek yapmakta özgürüz sanıyoruz. Elbette hayvanlara yardım etmenin en önemli yolu, onları yememektir. Herkes en azından bunu yapabilir: Mezbahaları ağzınızdan uzak tutun.[1]
Yirminci yüzyılın kanıtlayacağı gibi Amerika’daki mezbahaların endüstriyel itlafı ile Nazi Almanyası’nın montaj hattı seri itlafı arasında sadece bir adım vardı.[2]
Her şeye hükmeden tür olma yolunda yükselişimizin tarihi boyunca hayvanları kurban etmemiz birbirimizi kurban haline getirmemizin hem temelini atmış hem de bir modelini oluşturmuştur. İnsan tarihinin incelenmesi buradaki örüntüyü açıkça ortaya koyar: öncelikle insanlar hayvanları sömürür ve katleder; ardından insanlar diğer insanlara hayvan gibi davranır ve onlara da aynısını yaparlar.
İnsanların kendi kontrolü altına giren hayvanlara davranış biçimini nitelendiren baskı, kontrol ve manipülasyon, aynı zamanda insanların birbirine davranma biçimi anlamında bir model oluşturdu. Hayvanların köleleştirilmesi/evcilleştirilmesi insan köleliğine giden yolu araladı. Karl Jacoby’nin söylediği gibi, kölelik “evcilleştirme sürecinin insanlara doğru genişletilmesi” idi.[3]
Avustralya’daki Hartheim ötenazi merkezinde 2 sene geçirmeden önce Bruno Bruckner, Linz mezbahasında kapı görevlisi olarak çalışmıştı. Treblinka’daki sadist gardiyan Willi Mentz iki T4 imha merkezi olan Grafeneck ve Hadamar’daki ineklerden ve domuzlardan sorumluydu. Treblinka’nın son kumandanı Kurt Franz, SS’e katılmadan önce kasap olarak eğitim almıştı. Sobibor ölüm kampında görevlendirilmeden önce Hadamar’da imha fırınında çalışan Karl Frenzel de aslında kasaptı. Polanya’ya Yahudileri imha etmek için gönderilen Alman personel için hayvan sömürüsü ve hayvan öldürmede tecrübe sahibi olmanın mükemmel bir eğitim anlamına geldiği ortaya çıkıyordu.
Hayvan sömürüsü ve hayvanların öldürülmesi insanların kitlesel olarak öldürülmesi için bir emsâl oluşturuyor, ve bunu daha mümkün kılıyor; çünkü bizi bizden farklı olan ötekilere empati, şefkat ve hürmetle yaklaşmamaya şartlandırıyor.[3]
Yemek seçimleri ne olursa olsun Hitler, Almanya'daki vejetaryen akımına karşı az bir sempati duymuştu. 1933'te iktidara geldiğinde Almanya'daki tüm vejetaryen derneklerini yasaklamış, önde gelen isimlerini tutuklamış ve Frankfurt'ta basımı yapılan ana vejetaryen dergisini kapatmıştı. Nazi zulmü, karnivor bir ulus içerisinde sadece küçük bir azınlık olan Alman vejetaryenlerini ya ülkeden kaçmaya ya da kendilerini saklamaya zorlamıştı. Almanyalı barış yanlısı ve vejetaryen Edgar Kupfer-Koberwitz önce Paris'e, sonra da Gestapo'nun kendisi yakalayıp oradan da Dachau Nazi kampına geri gönderdiği İtalya'ya kaçmıştı. Vejetaryen beslenmenin savaş zamanında yaşanan gıda kıtlığı sorununu hafifletmede yardımcı olacak olmasına rağmen Nazi Almanyası savaş süresince işgal ettiği tüm bölgelerdeki vejetaryen derneklerini yasaklamıştı.
Charles Patterson
Abi o dedigin ilk kitabi alin severseniz digerlerini alin onerisi cok onemli. Yuzuklerin efendisi bile herkeste bizdeki gibi calismiyor 😂
Ben açıkcası dünyayı zaten çok bunaltıcı buluyorum bir de resim bilim yazarlar olmasa çekilmez.Bence iyi kötü yazarlıkda ve ressamlıkda yokdur her kes kendi dünyasını deneyimi paylaşıyor.
cevdet yeni ingilizce öğreniyor heralde
Abi 3. Kitabı okumadim şak diye spoiler verdiniz. El insaf ya cinnet geçireceğim. Söylemeden yapmayin sunu ya nolur ya
3. kitap sonrası spoiler var mı ben de 3. kitaba kadar okudum spoiler yemekten korkuyorum.
@ 3. Kitaptan spoiler yedim. Diğer kitapları henüz bitiremediğim için bilmiyorum.
Konuk arkadas olmamis...
Ne bilim kurgusu bunlar Mehdi Mesih konularını bilim kurgu diye işlemişler