Çalıkuşu Roman Özeti

Поделиться
HTML-код
  • Опубликовано: 22 окт 2022
  • Çalıkuşu Romanı Üzerine:
    Roman üzerine analiz yapmadan önce özet çıkarmak, metnin
    okuma esnasında önemli ve atlanmaması gereken yerlerinin altını
    çizmek oldukça disipline edici bir yöntemdir. Çalıkuşu’nu irdelerken gördüm ki altı çizilecek o kadar satır var ki bu, özetin anlaşılır
    olması için oldukça uzun bir özet olmak zorunluluğunu dayatıyor.
    Her satırı özenle yazılmış olaylar zincirini anlatmadan ve olayı yaşayan kişilere değinmeden kısacası romanının alt katmanlarının
    dünyasına giremeden Çalıkuşu anlaşılamaz. Gerek Feride’yi oluşturan hayat hikâyesi ve gerekse kişilik oturduktan sonra Feride’nin
    başına gelenler yani çevresi ile ilişkileri romanda anlatılmak istediği dönemi olduğu gibi bize yeniden yaşatır.
    Çalıkuşu, aile şefkati görmemiş erken yaşta anneden 12 yaşında
    da babadan yoksun kalmış, varlıklı akrabalarının uzaktan koruyuculuğu altında Fransız Koleji’nde hiç Türkçe bilmeyen arkadaşları
    arasında sanki Fransa’da bir kolej ikliminde yetişmiş iken nişanlısının kendisinden ayrı geçirdiği görev yıllarında yurt dışında başka
    bir kadınla aşk ilişkisi yaşadığını tam düğün arifesinde öğrenmiş ve
    bu kırgınlıkla 20 yaşında Anadolu’da, Payitahta yakın ama medeniyete en uzak yerler kadar uzak bir köyde öğretmenlik yapmaya
    başlamış bir kadındır.
    Çalıkuşu, ilk Türk romanı ile arasında 45 yıl gibi kısa bir süre
    olmasına rağmen bu anlatı biçiminin Türkçedeki zirvelerinden
    birisidir. Çalıkuşu’na kadar geçen dönemde yazılmış tüm eserlerin kusurlarını bir çocukluk hastalığı gibi değerlendirecek olursak
    Çalıkuşu’na rüştünü ispat etmiş “Türk Romanı” diyebiliriz.
    Öncelikle anlatım yöntemi olarak anılarını yazan ben dili son
    derce etkili ve samimi. Bir kadının ağzından konuşan yazar aslında bir erkek olduğunu bize hissettirmez, biraz yabani özellikleri ve
    döneminin kızlarına benzemese de erkeksi diye tanımlayabilir miyiz Çalıkuşu’nu? Hayır, o tüm duygularını baskı altında tutan ama
    tamamen duygularıyla karar veren bir kadındır.
    Hasta ve onunla hiçbir zaman ilgilenemeyen annesi ve işinden
    fırsat bulamayan asker babası nedeniyle ana dilini annesinden öğrenemez. Yaşamının ilk dört yılını Türkçe bilmeyen ve doğada yaşayan bir sütannenin ellerinde geçirmiştir Feride. Bilahare evlenip
    de giden sütanne yerine gene pek az Türkçe bilen bir emir erinin
    yardımıyla doğa içerisinde yetişmeye devam eden Feride, annesi
    öldüğünde 7 yaşındadır. Ana dili Arapça mı yoksa hiç konuşmayan bir çocuk mudur Feride bunu bilemiyoruz ancak şunu biliriz ki
    İstanbul’a yedi yaşında geldiğinde Türkçe bilmemektedir.
    İlk çocukluk anılarını 12 yaşlarında okuldan verilen bir ödevle
    yazmaya başlayan Feride, anne ve babasıyla ilgili pek bir şey hatırlamaz. Yedi yaşına kadar bu bakıcılarla yaşadıklarıdır aklında
    kalanlar.
    Bu doğal yaşam ve medeniyetten uzak köşeden İstanbul’a aniden gelişi, onu sarıp sarmalayan aile sıcaklığıyla uyum sorunları
    kendi başına Anadolu’ya çıkacağı yirmili yaşlarına kadar devam
    eder. Ancak bu doğal ve nevi şahsına münhasır kişilik yaşadığı bu
    çocukluğun eseridir. Büyükannenin Boğaz’daki yalısında annesiz
    ve babasız ne kadar aile sıcaklığı ile tanışabilirse o kadar tanışan
    Feride henüz Türkçe konuşmuyor ve anlamıyordur. Yalıda kibar
    kuzenlerinin arasında bir “Enkidü” (5) gibidir. Hele kendinden beş
    altı yaş büyük Kâmran soluk yüzü, yeşil gözleriyle uysal ve ölçülülük timsalidir. Feride’nin çılgın oyunlarının sessiz izleyicisi bu paşa
    çocuk, onun tam tersidir. Çocukluğunda büyük bir hırs ve kıskançlıkla kendinden büyük bu kuzene türlü türlü eziyetler çektirse de
    hep ilgi odağıdır. Kâmran, Feride’nin en ağır şakalarına bile kızmamakta belki de bu anne ve babasız kuzenin davranışlarındaki hırçınlığı sessizlikle geçiştirmekle kendine bir hayranlık da yaratmış
    olabilir. Feride, Kâmran’a karşı sert ve umursamaz hareketlerinin
    ardında içten içe ona ilgi duymakta ve hatta onu büyük bir aşkla
    sevmektedir. En yakın dostu ve kuzeni Müjgan’la uzun sohbetlerinde Kâmran’dan hep kızgınlıkla bahsetmesine rağmen Müjgan,
    “Zavallı Feride’ciğim. Sen Kâmran’ı sahiden seviyorsun.” (6) diyerek bu gizli duyguları ilk ortaya çıkarandır.
    Feride, Türk Romanının bağımsız ilk kadın kahramanıdır.
    Handan, Seniha gibi eğitimli ama konaktan çıkabilmek için ya bir
    koca bulmak ya da gizlice mücevherler bozdurarak değil, diplomasıyla var olabilmek, büyük bir sevgiyle bağlandığı ama bunu hiç
    ifade edemediği adamın onu aldatması üzerine tüm gemileri yakıp
    yalnızca kendine güvenerek İstanbul’u ve tüm geçmişini oracıkta
    bırakarak terk eden bir bağımsız kadındır. Feride, hiçbir zaman
    açığ
    Türk Romanının Doğuşu ve Gelişimi Kitap Linki: www.kitapyurdu.com/kitap/turk...
    "Savfk - The Travelling Symphony" is under a Creative Commons Attribution 4.0 International License (CC BY 4.0)
    / savfkmusic
    Music promoted by BreakingCopyright: • 🗼 Copyright Free Inspi...

Комментарии • 19