1:57:09 işte çok doğru bir noktaya değindiniz. Batı, o rolü çoktan terk etmiş bir durumda. Şimdi de Oryantalizm ve egzotizm el üstünde tutuluyor. Fakat post modern dönem nedir, dinamikleri nasıldır bunları konuşmak gerek ve Euro-Centrism düşüncesinin kendisi bile bir paradokstur bence. Çünkü bilginin batı merkezliliğini bile batıdan öğrenip de post modern dönemi yakalayalım demek de bir noktada “lokomotifi takip etmeye devam edelim” olur. Evet, Batı efendi kültürdü modern zamanda ve şu anda kondüktör görevi bıraktı. Tren varolan hızıyla kendi kendine gidiyor gidebildiği kadar. Bahsettiğiniz gibi, düzenin ussallaşması gerekiyor ve belli huyları bırakmamız gerekiyor. Yerine koymamız gerek huylar Batı’nın toplumsal yapısında yer alıyorsa almaktan çekinmemeliyiz. Daha materyalist olsak fena mı olur, veya birbirimizin hayatına saygısızca müdahil olmasak fena mı olur, veya içimizdeki romantiği bir nebze öldürüp daha eleştirel daha usçu yaklaşsak olaylara fena mı olur, hala göçebe gibi refleks vermeyi bırakıp bürokratikleşsek; Cumhuriyet, imtiyazı bırakıp kimsesizin kimsesi olsa fena mı olur? Lokomotifin başına Türkiye yeni ağa olarak geçmemeli fakat ne ağa ne maraba olan örnek bir devlet ve toplum örneği olmalı. Çünkü gördüğüm o ki dünyada genel gidişat krizi var ve dünya yeni bir şeylere aç. Öyleyse doyuran biz olalım. Fakat dünya daha önce tattığı tatların hiçbirisini istemiyor gibi bir durumun söz konusu olduğunu da düşünmüyorum. Dolayısıyla modernizmin yeni döneme aktarılabilecek yanları varsa bunları da aktaralım.
1:07:00 bahsettiğiniz Türk Tarih Tezi meselesinin Daha köklü olmak gibi Türk-üstünlükçü bir anlayıştan ziyade savaştan çıkmış bir imparatorluğun ve toplumun ulus devlete entegrasyonu ve Batılı güçlere karşı “Bu vatan bizim ve hep bizimdi” deklerasyonu olarak yorumlamak gerekiyor bence. Tabii bu söylediklerim sadece benden çıkan fikirler değil böyle olduğunu yazan makaleler de var. Ulusal kimlik coğrafya üzerine inşa ediliyor.
46. Dakikaya kadar izledim şu anda. Değinmek istediğim nokta Batı’nın tarihsel gelişim yolunu tek bir yoldan ve o tünelin ucunun da Batı’ya bağlanması meselesi ve bunlara ek olarak da oryantalizm helenizm ve Yunan medeniyeti meselesi. Açıkçası evet, tarihsel gelişimin tek bir yoldan olduğuna ben de inanıyorum. Yerel farklılıkların durumu kategorik olarak değiştirdiğini düşünmüyorum. Ve buna ek olarak kültürlerin birbirlerine üstünlük kurabileceğini de düşünüyorum. Yunan’ın belki de en büyük medeniyetlerden sayılması konusunda onları medeniyet olarak ele alanların, deniz ticaretinde gelişmiş olmaları ile kültürel etkileşimi sağlayacak avantajlara sahip olmaları, matematik felsefe gibi alanlarda ustalaşmış olmaları önemli olmuştur diye düşünüyorum. Tabii Araplar da o dönem için gelişmiş bir kültürdür. Onlar da aynı şekilde matematik felsefe gibi alanlarla ilgilenmiş, edebiyatta güçlü bir medeniyet olmalarının yanı sıra onlar da Medine gibi ticaret şehirlerine sahiptirler. Türkler de o büyük kültürlerin arasındadır. Tabii tüm bu Batı felsefesini takip etme durumum kolonizasyon noktasında son bulmaktadır. Kültürler birbirine benzeşmemeli. Genel Batılılaşma meselesine de individüalizmin gelişimi, rasyonalizmin benimsenmesi ve materyalizmin gelişimi açısından yaklaşmalıyız. Fakat kaynaklarımız sadece batı olmamalıdır. Etno sembolik ögeler de kullanılmalıdır. İslam’ın medenileştirme misyonunu korumakla birlikte kök milli değerlerimizi de yaşatmalıyız ki Kültür emperyalizmine karşı kimliğimizi koruyabilelim. Buna din meselesi de dahildir. Dediğim gibi, İslam’ın medenileştirme misyonunu milli bir şekilde korumak gerekirken (Milli mezhepleri takip ederek), Tuyonizm veya Şamanizm olarak da bildiğimiz pagan inancının getirdiği daha proaktif insan modelini de topluma geçirmeliyiz (Doğayla uyum halinde yaşayan topluluklar olduğu için paganlar yerleşik dinlere göre daha proaktif insan görüntüsü çizmektedir bence). Protest kültürün gelişimi için ve etik sorumsuzluğun “şeytana uydum” gibi laflarla açıkça ortada olduğu bir toplumda bireysel sorumluluğun artması için de buradan beslenmemiz mümkündür. Ki sadece bu da değil, daha materyalist bir toplum için de buradan faydalanabiliriz çünkü Eski Türkler’de ahiret inancının eksik ve materyal dünya öncelikli bir toplum olduğu kaynaklarla sabittir. Yani, Batılılaşmak veya modernleşmek için illa kültürel benzeşim veya kültürlerin Batı Kültürü potası altında erimesine gerek yoktur bence. Ayrıca, böyle etno sembolik ögeler yaşatılarak kimlik mümkün olduğunca eskiye dayandırılmalıdır. (Not: hala karar vermekte güçlü çektiğim ve o güçlüğün sonucunda verdiğim kararda, sevmediğim bir şekilde, faydayı önceleyen bir konu var ki o da kimlik krizini çözmek için kimliği mümkün olduğunca geriye dayandırırken kullanılacak etno sembolik unsurların, Bozkurt ve ona yüklenen anlam gibi, başka bir romantizmi ve mistisizmi doğurma ihtimalidir.)
Hocam ziya gökalpin türk köylüsünden uzak olduğunu bahsettiniz ama ben ziya Gökalpin Kürt aşiretlerini inceleyip saha araştırmaları yaptığını duydum yalan mı hocam
1:28:55 "خمر" Kelimesi "örtü-örtmek" demektir, spesifik olarak "başörtüsü" manasına gelmez. Hatta yanlış hatırlamıyorsam "şarap" kelimesi de benzer kelime ile ifade ediliyordu "aklı örten, sarhoşluk veren" gibisinden. Örtüyü "başörtüsü" olarak yorumlamak da dinin gereği değildir. 1400 yıldır müslümanların hatta hristiyan ve yahudilerin başlarını örtmesi de dünya toplumlarının birbirine benzeyen bazı örfleridir, din değil. Hele "baş örtmek farzdır" falan demek Allah adına din uydurmaktan başka birşey değildir.
Ben uydurmadım Hz. Peygamber'den bize intikal eden bu. Oradaki örtünün ne örtüsü olduğunu da 1400 senedir Müslümanlar ittifakla biliyorlar. Buna keyfî bir mana verebilirsiniz o sizin bileceğiniz iş.
@@lexhistoriaekesit Keyfî mana vermek sizin yaptığınız oluyor. Size Kur'anda yazandan bahsediyorum, kaldı ki videoda bizzat kendiniz okudunuz ancak Arapça okuduğunuz kitabı Türkçe'ye çevirirken örtü kelimesinin başına bir "baş" eklediniz, "hz. peygamberden bize intikal eden bu" diyorsunuz. Hz. Peygamber'den bize Kur'andan başka birşey intikal etmedi, onda da ne yazdığı belli. 1400 senedir müslümanların üzerinde ittifak ettikleri şey onları ilgilendiriyor, Allah onların hesabını benden sormayacak. Benim bir tane hayatım var ve o hayatın hesabını vereceğim. Dînî meseleleri "bu zamana kadar kimse bilmiyordu da sen mi doğruyu buldun?" bakış açısıyla tartışamayız. Bu perspektifle ancak gelenek-görenek savunursunuz, din değil. Yayınlarınızı takip ediyorum. En sonuncudan bir önceki yayınınızda "olmaz abi çok zor ya, sadece kur'anı merkeze alıp ben tek tek ayet mi yorumlayacağım yani" dediniz. Yanlış olmasın diye o yayının tekrarını açıp son yarım saatini bir daha izledim, kelimesi kelimesine bunları söylüyorsunuz. Tanrı'dan geldiğine inandığınız kitabı yorumlama işini "mezhep imamı" (bu da ne demekse artık) dediğiniz adama havale edip ona uyduysanız bu gelenek sürdürmek oluyor, inanç böyle birşey değil. İçerisinde yazılanlar üzerinde tek tek durmaya tenezzül etmediğiniz tanrısal bir kitaba inandığınızı söylemek zorunda da değilsiniz. "Ben İslam geleneğine ilgi duyuyor ve onu kendi meşrebimce sürdürüyorum" deyip kenara çekilmek de bir seçenek.
Farz mıdır değil midir bilmem ve açıkçası çok umurumda olan bir konu da değil fakat şu anda birbiriyle çatışma halinde olarak görülen bu dinlerin bu gibi aynı hamleleri olması ve birbirine çok yakın felsefeler geliştirmesi bile post-modernizme eleştiri geliştirmek için önemli bir detaydır. Çünkü gittikçe artan yerel değişiklikten (göçler, istilalar, coğrafi farklılaşma) doğan farklılaşmalar, aralarındaki benzerliği kategorik olarak mı değiştirmektedir yoksa sadece bir detay mıdır? Buradan çıkacak yorumlara bağlı olarak da şu soru geliştirilebilir: yerel bilgi ve yerel farklılıklar tarihsel gelişim penceresi açısından büyük resmi değiştirmekte midir yoksa evrensel bilginin belli başlı değişikliklere sahip yerel isimlendirmesi midir?
@@mahcuptilki6628ayette kadınların bir yerlerini örtmesinden bahsediyor. Sen istersen o örtüyü masa örtüsü olarak kabul et, burada bir örtünme fiili var ve örtülmesi gereken yerlerin üstü kapalı iması var. Burada ayet ayet göstererek nerelerin kadınların ziyneti, nerelerin görünmesi zaruri yer olduğunu delillendirmen lazım. Düz retorikle, bipolar müptezellerden dinlediğin zırvalıkları tekrarlıyorsun sadece.
1:38:43 Yanlış. Sırf Asyalı olmayı bırakmamak için zaten, 30'lu yıllarda "Biz brakisefal kafatasına sahip olduğumuz için beyaz ırktanız ama beyaz ırkın kaynağı da Altay Dağı'dır. Çünkü, Avrupa ile Anadolu'yu var kılan ülkeler aslında birer Türk boyu idi. Fakat zamanla asimile oldular" diye bir garâbet tarih anlatısını oluşturdular.
Milletini öven bir teoriyi mantıksız bulabilir dışarı deklare etmeyebilirsin ancak nefretle hakaret ile anmak başka bir şey. Bunu gerçeğin tarafında olmak olarak göremem.
Teşekkürler.
Katkınız için ben teşekkür ederim efendim :)
emeğinize sağlık üstadım size saygım her geçen gün artıyor. öğretmenler gününüzü kutlarım ❤
1:57:09 işte çok doğru bir noktaya değindiniz. Batı, o rolü çoktan terk etmiş bir durumda. Şimdi de Oryantalizm ve egzotizm el üstünde tutuluyor. Fakat post modern dönem nedir, dinamikleri nasıldır bunları konuşmak gerek ve Euro-Centrism düşüncesinin kendisi bile bir paradokstur bence. Çünkü bilginin batı merkezliliğini bile batıdan öğrenip de post modern dönemi yakalayalım demek de bir noktada “lokomotifi takip etmeye devam edelim” olur. Evet, Batı efendi kültürdü modern zamanda ve şu anda kondüktör görevi bıraktı. Tren varolan hızıyla kendi kendine gidiyor gidebildiği kadar. Bahsettiğiniz gibi, düzenin ussallaşması gerekiyor ve belli huyları bırakmamız gerekiyor. Yerine koymamız gerek huylar Batı’nın toplumsal yapısında yer alıyorsa almaktan çekinmemeliyiz. Daha materyalist olsak fena mı olur, veya birbirimizin hayatına saygısızca müdahil olmasak fena mı olur, veya içimizdeki romantiği bir nebze öldürüp daha eleştirel daha usçu yaklaşsak olaylara fena mı olur, hala göçebe gibi refleks vermeyi bırakıp bürokratikleşsek; Cumhuriyet, imtiyazı bırakıp kimsesizin kimsesi olsa fena mı olur? Lokomotifin başına Türkiye yeni ağa olarak geçmemeli fakat ne ağa ne maraba olan örnek bir devlet ve toplum örneği olmalı. Çünkü gördüğüm o ki dünyada genel gidişat krizi var ve dünya yeni bir şeylere aç. Öyleyse doyuran biz olalım. Fakat dünya daha önce tattığı tatların hiçbirisini istemiyor gibi bir durumun söz konusu olduğunu da düşünmüyorum. Dolayısıyla modernizmin yeni döneme aktarılabilecek yanları varsa bunları da aktaralım.
1:07:00 bahsettiğiniz Türk Tarih Tezi meselesinin Daha köklü olmak gibi Türk-üstünlükçü bir anlayıştan ziyade savaştan çıkmış bir imparatorluğun ve toplumun ulus devlete entegrasyonu ve Batılı güçlere karşı “Bu vatan bizim ve hep bizimdi” deklerasyonu olarak yorumlamak gerekiyor bence. Tabii bu söylediklerim sadece benden çıkan fikirler değil böyle olduğunu yazan makaleler de var. Ulusal kimlik coğrafya üzerine inşa ediliyor.
geometri çözerken arkadan dinliyorum mütiş akıyor ya
46. Dakikaya kadar izledim şu anda. Değinmek istediğim nokta Batı’nın tarihsel gelişim yolunu tek bir yoldan ve o tünelin ucunun da Batı’ya bağlanması meselesi ve bunlara ek olarak da oryantalizm helenizm ve Yunan medeniyeti meselesi. Açıkçası evet, tarihsel gelişimin tek bir yoldan olduğuna ben de inanıyorum. Yerel farklılıkların durumu kategorik olarak değiştirdiğini düşünmüyorum. Ve buna ek olarak kültürlerin birbirlerine üstünlük kurabileceğini de düşünüyorum. Yunan’ın belki de en büyük medeniyetlerden sayılması konusunda onları medeniyet olarak ele alanların, deniz ticaretinde gelişmiş olmaları ile kültürel etkileşimi sağlayacak avantajlara sahip olmaları, matematik felsefe gibi alanlarda ustalaşmış olmaları önemli olmuştur diye düşünüyorum. Tabii Araplar da o dönem için gelişmiş bir kültürdür. Onlar da aynı şekilde matematik felsefe gibi alanlarla ilgilenmiş, edebiyatta güçlü bir medeniyet olmalarının yanı sıra onlar da Medine gibi ticaret şehirlerine sahiptirler. Türkler de o büyük kültürlerin arasındadır. Tabii tüm bu Batı felsefesini takip etme durumum kolonizasyon noktasında son bulmaktadır. Kültürler birbirine benzeşmemeli. Genel Batılılaşma meselesine de individüalizmin gelişimi, rasyonalizmin benimsenmesi ve materyalizmin gelişimi açısından yaklaşmalıyız. Fakat kaynaklarımız sadece batı olmamalıdır. Etno sembolik ögeler de kullanılmalıdır. İslam’ın medenileştirme misyonunu korumakla birlikte kök milli değerlerimizi de yaşatmalıyız ki Kültür emperyalizmine karşı kimliğimizi koruyabilelim. Buna din meselesi de dahildir. Dediğim gibi, İslam’ın medenileştirme misyonunu milli bir şekilde korumak gerekirken (Milli mezhepleri takip ederek), Tuyonizm veya Şamanizm olarak da bildiğimiz pagan inancının getirdiği daha proaktif insan modelini de topluma geçirmeliyiz (Doğayla uyum halinde yaşayan topluluklar olduğu için paganlar yerleşik dinlere göre daha proaktif insan görüntüsü çizmektedir bence). Protest kültürün gelişimi için ve etik sorumsuzluğun “şeytana uydum” gibi laflarla açıkça ortada olduğu bir toplumda bireysel sorumluluğun artması için de buradan beslenmemiz mümkündür. Ki sadece bu da değil, daha materyalist bir toplum için de buradan faydalanabiliriz çünkü Eski Türkler’de ahiret inancının eksik ve materyal dünya öncelikli bir toplum olduğu kaynaklarla sabittir. Yani, Batılılaşmak veya modernleşmek için illa kültürel benzeşim veya kültürlerin Batı Kültürü potası altında erimesine gerek yoktur bence. Ayrıca, böyle etno sembolik ögeler yaşatılarak kimlik mümkün olduğunca eskiye dayandırılmalıdır. (Not: hala karar vermekte güçlü çektiğim ve o güçlüğün sonucunda verdiğim kararda, sevmediğim bir şekilde, faydayı önceleyen bir konu var ki o da kimlik krizini çözmek için kimliği mümkün olduğunca geriye dayandırırken kullanılacak etno sembolik unsurların, Bozkurt ve ona yüklenen anlam gibi, başka bir romantizmi ve mistisizmi doğurma ihtimalidir.)
İdris küçükömerin batılılaşma ve düzenin yabancılaşması kitabını öneririm. Bu konuyu güzel şekilde özetlemiş
Arkadaşı beklerken zaman geçsin diye dinlim dedim videoyu bitirdim
Arkadaş geldi'mi?
@ataturkcukadirmsroglu 2 saat bekletti ama geldi. İnsan geç kalan arkadaşa nasıl kızacağını da bilemiyor biliyon mu atsan atılmaz satsan satılmaz
@@Yitit1 Benim tüm arkadaşlarım farklı şehirlerde olduğu için bu olayı yaşamıyorum ama hakikaten deli eder adamı anlaştığın saatte elemanın gelmemesi.
Ekseri vaziyet o oluyor
3.bölüm gelsin .
Hocam cumhuriyet dönemiyle ilgili kitap tavsiye serisi yapar mısınız?
Genç kardeşlerime Mümtaz Turhan'dan "Garplılaşmanın Neresindeyiz" kitabını tavsiye ederim.
Biz zten Avrupalı değil onların eski yöneticileriyiz , alamanları kuzey karadenizden biz sürdük ancak HİTLER geri gelebildi o da 2-3 sene kalabildi
1:30:26 banladın ya rahatladım hocam Allah razı olsun
Hocam ziya gökalpin türk köylüsünden uzak olduğunu bahsettiniz ama ben ziya Gökalpin Kürt aşiretlerini inceleyip saha araştırmaları yaptığını duydum yalan mı hocam
1:21:25 28 yıllık erkeğim. Hiçbir kadının saçı bende ereksiyon yapmadı.
1:28:55 "خمر"
Kelimesi "örtü-örtmek" demektir, spesifik olarak "başörtüsü" manasına gelmez. Hatta yanlış hatırlamıyorsam "şarap" kelimesi de benzer kelime ile ifade ediliyordu "aklı örten, sarhoşluk veren" gibisinden.
Örtüyü "başörtüsü" olarak yorumlamak da dinin gereği değildir. 1400 yıldır müslümanların hatta hristiyan ve yahudilerin başlarını örtmesi de dünya toplumlarının birbirine benzeyen bazı örfleridir, din değil.
Hele "baş örtmek farzdır" falan demek Allah adına din uydurmaktan başka birşey değildir.
Ben uydurmadım Hz. Peygamber'den bize intikal eden bu. Oradaki örtünün ne örtüsü olduğunu da 1400 senedir Müslümanlar ittifakla biliyorlar. Buna keyfî bir mana verebilirsiniz o sizin bileceğiniz iş.
@@lexhistoriaekesit Keyfî mana vermek sizin yaptığınız oluyor.
Size Kur'anda yazandan bahsediyorum, kaldı ki videoda bizzat kendiniz okudunuz ancak Arapça okuduğunuz kitabı Türkçe'ye çevirirken örtü kelimesinin başına bir "baş" eklediniz, "hz. peygamberden bize intikal eden bu" diyorsunuz.
Hz. Peygamber'den bize Kur'andan başka birşey intikal etmedi, onda da ne yazdığı belli. 1400 senedir müslümanların üzerinde ittifak ettikleri şey onları ilgilendiriyor, Allah onların hesabını benden sormayacak. Benim bir tane hayatım var ve o hayatın hesabını vereceğim.
Dînî meseleleri "bu zamana kadar kimse bilmiyordu da sen mi doğruyu buldun?" bakış açısıyla tartışamayız. Bu perspektifle ancak gelenek-görenek savunursunuz, din değil.
Yayınlarınızı takip ediyorum. En sonuncudan bir önceki yayınınızda "olmaz abi çok zor ya, sadece kur'anı merkeze alıp ben tek tek ayet mi yorumlayacağım yani" dediniz.
Yanlış olmasın diye o yayının tekrarını açıp son yarım saatini bir daha izledim, kelimesi kelimesine bunları söylüyorsunuz.
Tanrı'dan geldiğine inandığınız kitabı yorumlama işini "mezhep imamı" (bu da ne demekse artık) dediğiniz adama havale edip ona uyduysanız bu gelenek sürdürmek oluyor, inanç böyle birşey değil.
İçerisinde yazılanlar üzerinde tek tek durmaya tenezzül etmediğiniz tanrısal bir kitaba inandığınızı söylemek zorunda da değilsiniz. "Ben İslam geleneğine ilgi duyuyor ve onu kendi meşrebimce sürdürüyorum" deyip kenara çekilmek de bir seçenek.
Farz mıdır değil midir bilmem ve açıkçası çok umurumda olan bir konu da değil fakat şu anda birbiriyle çatışma halinde olarak görülen bu dinlerin bu gibi aynı hamleleri olması ve birbirine çok yakın felsefeler geliştirmesi bile post-modernizme eleştiri geliştirmek için önemli bir detaydır. Çünkü gittikçe artan yerel değişiklikten (göçler, istilalar, coğrafi farklılaşma) doğan farklılaşmalar, aralarındaki benzerliği kategorik olarak mı değiştirmektedir yoksa sadece bir detay mıdır? Buradan çıkacak yorumlara bağlı olarak da şu soru geliştirilebilir: yerel bilgi ve yerel farklılıklar tarihsel gelişim penceresi açısından büyük resmi değiştirmekte midir yoksa evrensel bilginin belli başlı değişikliklere sahip yerel isimlendirmesi midir?
@@mahcuptilki6628ayette kadınların bir yerlerini örtmesinden bahsediyor. Sen istersen o örtüyü masa örtüsü olarak kabul et, burada bir örtünme fiili var ve örtülmesi gereken yerlerin üstü kapalı iması var. Burada ayet ayet göstererek nerelerin kadınların ziyneti, nerelerin görünmesi zaruri yer olduğunu delillendirmen lazım. Düz retorikle, bipolar müptezellerden dinlediğin zırvalıkları tekrarlıyorsun sadece.
😘💚
1:38:43 Yanlış. Sırf Asyalı olmayı bırakmamak için zaten, 30'lu yıllarda "Biz brakisefal kafatasına sahip olduğumuz için beyaz ırktanız ama beyaz ırkın kaynağı da Altay Dağı'dır. Çünkü, Avrupa ile Anadolu'yu var kılan ülkeler aslında birer Türk boyu idi. Fakat zamanla asimile oldular" diye bir garâbet tarih anlatısını oluşturdular.
Milletini öven bir teoriyi mantıksız bulabilir dışarı deklare etmeyebilirsin ancak nefretle hakaret ile anmak başka bir şey. Bunu gerçeğin tarafında olmak olarak göremem.
Asimile oldu bazıları güçlü kültüre işte