Ayşegül Karakülhancı'yla Ufuk Turu: Yeşiller ne kadar yeşil?

Поделиться
HTML-код
  • Опубликовано: 7 окт 2022
  • Yeşiller olarak bilinen hareket, 1970’lerin sonlarına doğru Avrupa’da filizlendi. Fakat asıl olarak dünya çapındaki devrim dalgasının geri çekildiği 1980’li yıllarda güçlendi. Hareket özellikle Almanya’da çok büyük popülarite kazandı.
    Çevre duyarlılığı yanında nükleer silahlanma ve savaş karşıtlığıyla özellikle eğitimli kentli orta sınıf içinde büyük sempati topladı. Sosyalizm adına sergilenen pratiklerin yarattığı hayal kırıklığı ve tepkilerin payı da büyüktü bu güçlenmede.
    Değişik biçimlerde sivil itaatsizlik eylemlerini esas alsa da 1980’li yıllarda yeşil hareket gerçekleştirdiği militan protesto eylemleriyle tanınır oldu. Frankfurt Havaalanı pistlerinin genişletilmesine karşı direniş, Almanya’daki NATO üslerinin kuşatılması, nükleer silah taşıyan trenlerin yollarının bloke edilmesi gibi eylemleri bütün dünyanın ilgisini çekti.
    Alman yeşilleri 1980 başlarında partileşme yönelimine girdiler. Sonrasında ilk kez 1998’de hükümet ortağı oldular. O yıl Sosyal Demokrat partiyle kurdukları Kızıl-Yeşil koalisyonu, yeşil hareketin o zamana kadar verdiği görüntü-yarattığı algı ile gerçekliği arasındaki açıklığı gözler önüne serdi. Hitler faşizminin yenilgiye uğratıldığı 2. Paylaşım Savaşı’ndan sonra Alman Ordusu ilk kez Yeşillerin hükümet ortağı oldukları bir dönemde Almanya toprakları dışında bir savaşa katıldı ve Yugoslavya’nın parçalanması sürecinde aktif rol oynadı.
    Bugün bu filmin üstelik genişlemiş bir versiyonunu izliyoruz. Yeşiller Almanya’da bir kez daha hükümet ortağı, üstelik 1998’den daha güçlü bir konumdalar ve bu kez sadece NATO’nun kışkırttığı Ukrayna’daki savaş ateşine odun taşımakla kalmıyorlar. Nükleer karşıtlığını da bordalarından atıp düne kadar kapatılmalarını savundukları atom santrallerinin üretime devamını içeren politikaların savunucusu olarak karşımıza çıkıyorlar. Düşünün ki Yeşiller Partisi’nin eski eşbaşkanlarından şu an Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, “Alman seçmenler ne düşünürlerse düşünsünler (savaşı sürdürmesi için) Ukrayna’yı desteklemeye devam edeceklerini” dile getirmekten çekinmiyor. Partinin bir diğer önde gelen ismi şu an Almanya Tarım Bakanı olan Cem Özdemir de, “Dünyanın açlıkla karşı karşıya kalmaması için Ukrayna’ya gelişmiş silah sistemleri göndermek gerektiğini” savunan bir mantık tutulmasını dillendirebildi.
    Bugün artık “Yeşiller ne kadar yeşil, ne kadar sol, ne kadar hümanist” soruları gündemde.
    Podcast dizimizin bu programında H. Selim Açan, Avrupa ve Almanya siyaseti konusunda bilgilendirici makale ve haberleriyle tanıdığımız gazeteci Ayşegül Karakülhancı ile bu bariz siyasi ve ahlaki deformasyonu konuşuyor.
    Aşağıdaki soruların yanıtlarını birlikte arıyorlar:
    -Bir süredir genelde AB’nin özel olarak ise Almanya’da koalisyon ortağı Yeşillerin izledikleri politikanın ikiyüzlülüğüne dair eleştirel makaleler kaleme alıyorsun. Bunları gözden kaçırmış olabilecek dinleyicilerimizi de gözeterek eleştirdiğin konuları spotlar şeklinde hatırlatır mısın ?
    -Yeşillerin bu evrimini neye bağlıyorsun? Bu bağlamda Almanya’daki Yeşiller Partisi hâlâ “yeşil” mi sence? Onu “sol”da görebilir miyiz?
    -Almanya nereye gidiyor? Geçenlerde bu kez SPD’li (Sosyal Demokrat Parti) Savunma Bakanı Lambrecht “Almanya’nın Avrupa’da askeri olarak (da) öncü güç rolünü oynamak zorunda olduğunu” söyledi. Yani Wehrmacht Almanyası’nın hortlatılması yolundaki emeller artık açıkça dillendiriliyor. Öte yandan Ukrayna konusunda savaşı körüklemekte ısrarlı fanatik politika yüzünden şimdiden ciddi bir enerji krizi baş gösterdi, enflasyon tırmanıyor, fiyatlar ve kiralar fırlamış durumda, işçi ve emekçilerin yanı sıra artık orta burjuvazi de gelecek kaygısı duyuyor. Toplumsal ve politik gelişmeler açısından önümüzdeki süreçte nasıl bir Almanya manzarası öngörüyorsun?

Комментарии •