17. Like. Yine güzel bir vıdeo içeriği ve güzel bir paylaşım. Emeğinize sağlık. Bu tür ve benzeri güzel paylaşımlarınızı devamı içi her zaman takipteyiz. Süper.
DAĞLARIN ÜZERİNDE GİZEMLİ BİR KALE "ALAMUT KALESİ VE HASAN SABBAH" Haşhaşilerin barındığı Alamut Kalesi ve Hasan Sabbah her zaman merak konusu olmuştur. ancak anlatılanlara göre dünyanın en gizemli örgütünün bu kalede barındığı bir gerçek. Peki sırlarla dolu bu Alamut Kalesi nerede? Alamut Kalesi, kelime olarak ''Kartal Yuvası'' anlamına gelmektedir. Alamut Vadisi'yle Talekan Nehri'nin birleştiği yerde, Kazvin'in kuzeydoğusunda yer alan Alamut Kalesi, yüksekliği 2.000 metreyi aşan kayalar üzerine inşa edilmiştir. Alamut Kalesi, bugün İran sınırları içinde yer alan Deylem bölgesinde Alamut Vadisi ile Talekan Nehri'nin birleştiği yerde bulunuyor. Alamut Kalesi, kelime olarak ''Kartal Yuvası'' anlamına gelmektedir. Alamut kalesi 860 yılında inşa edilmiş bir kaledir. Alamut kalesi aynı zamanda Elemût Belde’t-ûl’İkbâl olarak da adlandırılan bir kaledir. Tarihçilere göre Deylem hükümdarlarından biri tarafından inşa ettirilmiştir. Kale pek çok kez defalarca inşa ettirilmiştir. Kale haşhaşi lideri olan Hasan Sabbah'ın eline 1090 yılında geçti. Batı'nın karargahı olarak Alamut kalesi kullanılmış oldu. Kuruluş tarihi konusunda kesin bir bilgi olmamasına rağmen Deylem (Daylam) hükümdarlarından ve Custani (Justanid) hanedanından olan Vehsudan b. Mezrubanda tarafından 805 yılında inşa edildiği söylenmektedir. Kale, tarihsel süreç içerisinde birçok kez yeniden imar edilmiştir Alamut Kalesi, günümüzde birkaç kalıntıdan ibaret olsa da oldukça ünlü bir yerdir. Bu ününü ise Hasan Sabbah'a borçludur. Hasan Sabbah ve daileri, kaleyi ele geçirdikten sonra bu bölgeyi Batıniliği'n ve teşkilatın merkezi olarak kullanmışlardır. Hasan Sabbah ve cennet fedaileri olarak anlatılan efsaneler Alamut Kalesi'nde geçmekle birlikte, fedailerin bu kalenin içerine kurulan cennet bahçelerinde öldürmek ve ölmek için yetiştirildiği söylenmektedir. Fakat kaledeki cennet bahçeleri hatta haşhaş kullanıldığına dair kesin bilgiler bulunmamaktadır. Bazı kaynaklar, bu rivayetlerin muhalifler tarafından karalama kampanyası olarak ortaya atıldığını savunmaktadır. Kesin olan şey ise, Hasan Sabbah'ın bu kaleyi ele geçirdiği ve ölümüne kadar bu kalede kaldığıdır. Alamut Kalesi'nin ele geçirilmesi ile ilgili farklı iddialar bulunmaktadır. Hasan Sabbah, kaleyi 1090 yılında ele geçirmiştir. Kalenin ele geçiriliş biçimi ile ilgili en yaygın iddia, kaleye sızan dailerin yürüttüğü çalışmalar sonucunda kaledeki halkın ve askerlerin büyük bölümü etki altına alınmış ve Batıni inancını benimsemiştir. Çalışmaların sonunda ise Hasan Sabbah tek başına kaleye gelmiş ve kale yöneticisini buradan kovmuştur. Diğer iddialarda ise Hasan Sabbah'ın da gizlice kaleye gelerek halkı kendi görüşüne çekme faaliyetlerine katıldığıdır. Ayrıca Hasan Sabbah'ın kale yöneticisine para ödeyerek kaleyi yöneticiden satın aldığı da söylentiler arasındadır. Alamut Kalesi'nin ele geçiriliş yönetimi ile ilgili en fantastik hikaye ise Serpersi Saykes'in yazmış olduğu ''Tarih-i İran'' isimli kitaptadır. Burada anlatıldığına göre Hasan Sabbah, bu kaleden bir sığır derisinin kaplayacağı kadar toprak istemiştir. Bu talebine olumlu yanıt verilince Hasan Sabbah bir öküz derisini ince ince çekerek tüm kaleyi kaplayacak hale getirmiştir ve bölgeyi almıştır. Tarihin çeşitli dönemlerinde kuşatılan Alamut, bazen aylarca hatta bir yılı geçen süre boyunca kuşatma altında kalmıştır. Fakat bu kuşatmalardan her seferinde kurtulmuştur. Burada kalenin savunmaya elverişli konumunun yanı sıra bu kuşatmalar sırasında kuşatma komutanlarına veya kuşatmayı yapan komutanın bağlı olduğu hükümdara yapılan suikast saldırıları, kuşatmanın kaldırılmasını sağlamıştır. Alamut Kalesi'nin yıkılması, 1256 yılında Moğol hükümdarı Hülagu han tarafından gerçekleşmiştir. Bu kuşatmaya yaklaşık 300 bin Moğol askerinin katıldığı, bazı tarih kaynaklarında geçmektedir. Alamut'un son komutanı olan Rükneddin Hür Şah'ın teslim olduğu, buna rağmen sonrasında öldürüldüğü de tarih kitaplarında geçen bilgilerdendir. Kalenin alınması için kalenin altına tüneller kazıldığı ve bu tünellere patlayıcı, yanıcı maddeler koyularak kalenin yıkıldığı kanısını hakimdir. Bununla beraber geniş bir kitap arşivlerinden birine sahip olan Alamut Kütüphanesi'ndeki kitapların büyük kısmının yok olduğu söylenmektedir. HASAN SABBAH KİMDİR? Hasan Sabbah Ortaçağın önemli liderlerinden biri… Ayşe Atıcı Arayancan’ın yazmış olduğu “Dağın Efendisi Hasan Sabbah ve Alamut” adlı kitapkta İsmaillilerin Hasan Sabbah’a, “Seyyidina (efendimiz) Hasan” adını verdiğini söylüyor. Babası, ilmi seven bir kişi olarak, Sabbah’ın kelam, mantık, felsefe ve matematik eğitimi almasını sağlamış. Sabbah’ın çocukluğunda din adamı olmak istediğini öğreniyoruz. Hasan Sabbah, yaşı ilerleyince Selçuklu veziri Nizamülmülk’ün yanında idari olarak görev almış. Lakin yazar, Sabbah ile Nizamülmülk’ün arasının mali işler nedeniyle bozulduğunu söylüyor. Zamanla Sabbah’ın okuma metinleri değişmiş ve İbn Attaş’ın da onayıyla İsmaili mezhebine dâhil oluyor. Arayancan’ın belirttiğine göre İsmaili eğitimini geliştirmek için Mısır’a giden Sabbah, buradaki sünni âlimlerin büyüklüğünü reddettiği için buradan kovulur, İsmailiği yaymaya çalıştığı için de sürgüne gönderilir. Yazar, Sabbah’ın yolunun İran’a düştüğünü, burada İsmailiğin propagandasını yapmaya başladığını belirtiyor. “Selçuklular ve Alamut Kalesi” başlıklı bölümde yazar, İran ve Afganistan coğrafyasının bu dönemde tam olarak zerdüştlüğün etkisinden kurtulamadığını ve Sabbah’ın da İsmaililiği yaymak adına bunu kullandığını belirtiyor. Bu döneme kadar Sabbah’ı çok önemsemeyen Selçuklu Sultanı Melikşah ise Sabbah’ın bu çalışmalarının ardından Nizamülmülk’ü bu konuyla ilgilenmesi için görevlendirir. Vezir önemli bir orduyla kaleyi kuşattırır. Günlerce süren kuşatmanın ardından açlığa dayanamayacak noktaya gelen halk Sabbah’tan yardım ister. Sabbah ise sabretmelerini söyler. Ardından kaleyi kuşatan Emir Yoruntaş’ın ölmesiyle kuşatma kaldırılır. Halk bunu Sabbah’ın kerametine bağlar. “Sultan Melikşah, Hasan Sabbah’ı yeni bir din icat etmek ve cahilleri kandırmakla suçlar ve eğer kendisine itaat edilmez ise kalelerini yerle bir edeceğini bildirmek üzere elçi ile bir mektup gönderir. Hasan Sabbah ise bu mektuba karşılık olarak Müslüman olduğunu, Abbasilerin hilafeti gasp ettiğini, hilafetin gerçek sahibinin Fatımi olduğunu söyleyerek sultanı Nizamülmülk’ün entrikalarına karşı uyarır ve Selçuklu Devletini tehdit eder. Yazar, İsmaillilerin gayretleriyle Nizamülmülk’ün suikast düzenleyerek öldürülmesi ve Selçuklu tahtından Melikşah’ın ölümünün ardından Muhammed Tapar ve Berkyaruk arasında iktidar mücadelesinin başlamasıyla İsmaililerin rahatladığını ve Sabbah’ın büyüdüğünü söylüyor. Bu süreçte Sabbah, saray ve ordu içine sızmıştır. Kendisi ile ilgili tüm olaylardan haberdar olur. Selçuklu askerlerinin önemli bir kısmını kendi yanına çeker. “İsmaililere karşı olan komutanlar ve vezirler, evlerinden dışarı zırh giymeden ya da koruma almadan çıkmaya cesaret edemez hale geldiler.” Yazar, Tapar’ın ardından Sultan Sencer döneminde de İsmailiğin devlet için bir tehlike olduğunu belirtiyor. Sencer kendi döneminde de İsmaililer üzerine yürüdü. Ama Hasan Sabbah, saraydaki bir adamı vasıtasıyla Sultan Sencer’in odasına girerek yatağının altına bir bıçak koyup “eğer ben sultanın iyiliğini düşünmeseydim, sert yere konmuş olan o bıçağı onun yumuşak göğsüne saplatırdım” notunu bırakması üzerine Sencer, Sabbah ile anlaşmak zorunda kaldı. Sultan, Sabbah’tan inançlarına davet etmemelerini, yolları tehdit etmemelerini, yeni kaleler yapmamalarını istemiştir. Yazara göre, bu antlaşmanın ardından iki taraf da yeniden mücadele içine girmemiştir. HASAN SABAH NASIL ÖLDÜ? Yazar, “Hasan Sabbah’ın Ölümü” başlıklı bölümde kitaba konu olan kahramanı detaylandırıyor. 90 yaşında, 1124’ de ölen Sabbah, Alamut yakınlarında gömüldü. Fakat mezarı Moğollar tarafından yıkılmıştır. “Kendi davası uğruna 35 yıl Alamut’ta yaşamış ve rivayetlere göre kaleden aşağı hiç inmemiş, ikametgahından sarayın damına gitmek için sadece iki kez çıkmıştır. Kendisini dünya işlerinden soyutlayarak, yaşamını İsmaili davasına adamış, tüm zamanlarını ibadetle, kitap okumakla, ülke işleri ile uğraşarak geçirmiştir.” Yazar, Sabbah’ın içki içmediğini, şarap içen oğlu Muhammed’i ise bu sebeple öldürdüğünü belirtiyor. KAYNAKÇA Ömer Rıza Doğrul, Cennet Fedaileri: İslâm Tarihinde Gizli ve Yıkıcı Teşekküller, İstanbul 1944 İbrahim Kafesoğlu, Sultan Melikşah Devrinde Büyük Selçuklu İmparatorluğu, İstanbul 1953 Mustafa Gālib, es̱-S̱âʾirü’l-Ḥimyerî el Ḥasan eṣ-Ṣabbâḥ, Beyrut 1979. “Sultan Berkyaruk Devrinde (1092-1104) Bâtınîlerle Yapılan Mücadeleler”, Prof. Dr. Fikret Işıltan’a 80. Doğum Yılı Armağanı, İstanbul 1995, M. Şerefeddin, “Fatımîler ve Hasan Sabbâh”, (1926), sayfa 1 ve 44. “Bâtınîlik Tarihi”, (1928), s. 12 ve 24.
DAĞLARIN ÜZERİNDE GİZEMLİ BİR KALE "ALAMUT KALESİ VE HASAN SABBAH".
👍🌑👍
👍
Selamlar hayırlı günler emeğinize sağlık harika mükemmel paylaşm teşekkür ederiz 🙌🏻👍🏻👈🏻
Hayırlı günler
Güzel paylaşım olmuş emeğinize sağlık 🙏😊
Teşekkür ederim
L6 Merhaba çok güzel tarihi bilgiler emeğine sağlık kardeşim👍👍👍
teşekkür ederim
Çok güzel bir paylaşım
Teşekkür ederim...
Bilgilendirici paylaşımınız için teşekkür ederiz huzurlu günler diliyorum 🙌🏻
Teşekkür ederim
Güzel bir paylaşım
👍
Beautiful sharing
thanks
Nice share
thanks
Gizemli kale
Aynen
Hello, thank you for sharing the video. Wishing you a peaceful and happy new day
hello
17. Like.
Yine güzel bir vıdeo içeriği ve güzel bir paylaşım.
Emeğinize sağlık. Bu tür ve benzeri güzel paylaşımlarınızı devamı içi her zaman takipteyiz.
Süper.
teşekkür ederim
Bom vídeo bonito castelo 👍
thanks
emeğinize sağlık
Teşekkür ederim
İyi geceler dilerim.
teşekür ederim
Amazing! Dear friend, thank you so much for sharing your amazing video! 100% viewing! Friendly Like ❤🤝👍 6
thanks
Trabalho muito bom 👍
Eu Te desejo Sucesso
Duradouro 😊
Thank you
İlginç
🌖🌕🌔
Günaydın. Emeğinize sağlık. Yeni ve güzel içeriği ile farklı video sunumu olmuş. Süper......
teşekkür ederim
video hazırlığınız ve sunumunuz için teşekkür ederiz. Emeğinize sağlık.
Teşekkür ederim
Süper
Teşekkür ederim
Kitabını da okumuştum, emeğinize sağlık...
Teşekkür ederim.
DAĞLARIN ÜZERİNDE GİZEMLİ BİR KALE
"ALAMUT KALESİ VE HASAN SABBAH"
Haşhaşilerin barındığı Alamut Kalesi ve Hasan Sabbah her zaman merak konusu olmuştur. ancak anlatılanlara göre dünyanın en gizemli örgütünün bu kalede barındığı bir gerçek. Peki sırlarla dolu bu Alamut Kalesi nerede?
Alamut Kalesi, kelime olarak ''Kartal Yuvası'' anlamına gelmektedir.
Alamut Vadisi'yle Talekan Nehri'nin birleştiği yerde, Kazvin'in kuzeydoğusunda yer alan Alamut Kalesi, yüksekliği 2.000 metreyi aşan kayalar üzerine inşa edilmiştir.
Alamut Kalesi, bugün İran sınırları içinde yer alan Deylem bölgesinde Alamut Vadisi ile Talekan Nehri'nin birleştiği yerde bulunuyor.
Alamut Kalesi, kelime olarak ''Kartal Yuvası'' anlamına gelmektedir.
Alamut kalesi 860 yılında inşa edilmiş bir kaledir. Alamut kalesi aynı zamanda Elemût Belde’t-ûl’İkbâl olarak da adlandırılan bir kaledir.
Tarihçilere göre Deylem hükümdarlarından biri tarafından inşa ettirilmiştir. Kale pek çok kez defalarca inşa ettirilmiştir. Kale haşhaşi lideri olan Hasan Sabbah'ın eline 1090 yılında geçti. Batı'nın karargahı olarak Alamut kalesi kullanılmış oldu.
Kuruluş tarihi konusunda kesin bir bilgi olmamasına rağmen Deylem (Daylam) hükümdarlarından ve Custani (Justanid) hanedanından olan Vehsudan b. Mezrubanda tarafından 805 yılında inşa edildiği söylenmektedir.
Kale, tarihsel süreç içerisinde birçok kez yeniden imar edilmiştir
Alamut Kalesi, günümüzde birkaç kalıntıdan ibaret olsa da oldukça ünlü bir yerdir.
Bu ününü ise Hasan Sabbah'a borçludur. Hasan Sabbah ve daileri, kaleyi ele geçirdikten sonra bu bölgeyi Batıniliği'n ve teşkilatın merkezi olarak kullanmışlardır.
Hasan Sabbah ve cennet fedaileri olarak anlatılan efsaneler Alamut Kalesi'nde geçmekle birlikte, fedailerin bu kalenin içerine kurulan cennet bahçelerinde öldürmek ve ölmek için yetiştirildiği söylenmektedir.
Fakat kaledeki cennet bahçeleri hatta haşhaş kullanıldığına dair kesin bilgiler bulunmamaktadır.
Bazı kaynaklar, bu rivayetlerin muhalifler tarafından karalama kampanyası olarak ortaya atıldığını savunmaktadır.
Kesin olan şey ise, Hasan Sabbah'ın bu kaleyi ele geçirdiği ve ölümüne kadar bu kalede kaldığıdır.
Alamut Kalesi'nin ele geçirilmesi ile ilgili farklı iddialar bulunmaktadır. Hasan Sabbah, kaleyi 1090 yılında ele geçirmiştir.
Kalenin ele geçiriliş biçimi ile ilgili en yaygın iddia, kaleye sızan dailerin yürüttüğü çalışmalar sonucunda kaledeki halkın ve askerlerin büyük bölümü etki altına alınmış ve Batıni inancını benimsemiştir.
Çalışmaların sonunda ise Hasan Sabbah tek başına kaleye gelmiş ve kale yöneticisini buradan kovmuştur.
Diğer iddialarda ise Hasan Sabbah'ın da gizlice kaleye gelerek halkı kendi görüşüne çekme faaliyetlerine katıldığıdır.
Ayrıca Hasan Sabbah'ın kale yöneticisine para ödeyerek kaleyi yöneticiden satın aldığı da söylentiler arasındadır.
Alamut Kalesi'nin ele geçiriliş yönetimi ile ilgili en fantastik hikaye ise Serpersi Saykes'in yazmış olduğu ''Tarih-i İran'' isimli kitaptadır. Burada anlatıldığına göre Hasan Sabbah, bu kaleden bir sığır derisinin kaplayacağı kadar toprak istemiştir.
Bu talebine olumlu yanıt verilince Hasan Sabbah bir öküz derisini ince ince çekerek tüm kaleyi kaplayacak hale getirmiştir ve bölgeyi almıştır.
Tarihin çeşitli dönemlerinde kuşatılan Alamut, bazen aylarca hatta bir yılı geçen süre boyunca kuşatma altında kalmıştır. Fakat bu kuşatmalardan her seferinde kurtulmuştur.
Burada kalenin savunmaya elverişli konumunun yanı sıra bu kuşatmalar sırasında kuşatma komutanlarına veya kuşatmayı yapan komutanın bağlı olduğu hükümdara yapılan suikast saldırıları, kuşatmanın kaldırılmasını sağlamıştır.
Alamut Kalesi'nin yıkılması, 1256 yılında Moğol hükümdarı Hülagu han tarafından gerçekleşmiştir. Bu kuşatmaya yaklaşık 300 bin Moğol askerinin katıldığı, bazı tarih kaynaklarında geçmektedir.
Alamut'un son komutanı olan Rükneddin Hür Şah'ın teslim olduğu, buna rağmen sonrasında öldürüldüğü de tarih kitaplarında geçen bilgilerdendir.
Kalenin alınması için kalenin altına tüneller kazıldığı ve bu tünellere patlayıcı, yanıcı maddeler koyularak kalenin yıkıldığı kanısını hakimdir.
Bununla beraber geniş bir kitap arşivlerinden birine sahip olan Alamut Kütüphanesi'ndeki kitapların büyük kısmının yok olduğu söylenmektedir.
HASAN SABBAH KİMDİR?
Hasan Sabbah Ortaçağın önemli liderlerinden biri… Ayşe Atıcı Arayancan’ın yazmış olduğu “Dağın Efendisi Hasan Sabbah ve Alamut” adlı kitapkta İsmaillilerin Hasan Sabbah’a, “Seyyidina (efendimiz) Hasan” adını verdiğini söylüyor.
Babası, ilmi seven bir kişi olarak, Sabbah’ın kelam, mantık, felsefe ve matematik eğitimi almasını sağlamış. Sabbah’ın çocukluğunda din adamı olmak istediğini öğreniyoruz.
Hasan Sabbah, yaşı ilerleyince Selçuklu veziri Nizamülmülk’ün yanında idari olarak görev almış. Lakin yazar, Sabbah ile Nizamülmülk’ün arasının mali işler nedeniyle bozulduğunu söylüyor.
Zamanla Sabbah’ın okuma metinleri değişmiş ve İbn Attaş’ın da onayıyla İsmaili mezhebine dâhil oluyor.
Arayancan’ın belirttiğine göre İsmaili eğitimini geliştirmek için Mısır’a giden Sabbah, buradaki sünni âlimlerin büyüklüğünü reddettiği için buradan kovulur, İsmailiği yaymaya çalıştığı için de sürgüne gönderilir.
Yazar, Sabbah’ın yolunun İran’a düştüğünü, burada İsmailiğin propagandasını yapmaya başladığını belirtiyor.
“Selçuklular ve Alamut Kalesi” başlıklı bölümde yazar, İran ve Afganistan coğrafyasının bu dönemde tam olarak zerdüştlüğün etkisinden kurtulamadığını ve Sabbah’ın da İsmaililiği yaymak adına bunu kullandığını belirtiyor.
Bu döneme kadar Sabbah’ı çok önemsemeyen Selçuklu Sultanı Melikşah ise Sabbah’ın bu çalışmalarının ardından Nizamülmülk’ü bu konuyla ilgilenmesi için görevlendirir.
Vezir önemli bir orduyla kaleyi kuşattırır. Günlerce süren kuşatmanın ardından açlığa dayanamayacak noktaya gelen halk Sabbah’tan yardım ister.
Sabbah ise sabretmelerini söyler. Ardından kaleyi kuşatan Emir Yoruntaş’ın ölmesiyle kuşatma kaldırılır. Halk bunu Sabbah’ın kerametine bağlar.
“Sultan Melikşah, Hasan Sabbah’ı yeni bir din icat etmek ve cahilleri kandırmakla suçlar ve eğer kendisine itaat edilmez ise kalelerini yerle bir edeceğini bildirmek üzere elçi ile bir mektup gönderir.
Hasan Sabbah ise bu mektuba karşılık olarak Müslüman olduğunu, Abbasilerin hilafeti gasp ettiğini, hilafetin gerçek sahibinin Fatımi olduğunu söyleyerek sultanı Nizamülmülk’ün entrikalarına karşı uyarır ve Selçuklu Devletini tehdit eder.
Yazar, İsmaillilerin gayretleriyle Nizamülmülk’ün suikast düzenleyerek öldürülmesi ve Selçuklu tahtından Melikşah’ın ölümünün ardından Muhammed Tapar ve Berkyaruk arasında iktidar mücadelesinin başlamasıyla İsmaililerin rahatladığını ve Sabbah’ın büyüdüğünü söylüyor.
Bu süreçte Sabbah, saray ve ordu içine sızmıştır. Kendisi ile ilgili tüm olaylardan haberdar olur. Selçuklu askerlerinin önemli bir kısmını kendi yanına çeker.
“İsmaililere karşı olan komutanlar ve vezirler, evlerinden dışarı zırh giymeden ya da koruma almadan çıkmaya cesaret edemez hale geldiler.”
Yazar, Tapar’ın ardından Sultan Sencer döneminde de İsmailiğin devlet için bir tehlike olduğunu belirtiyor. Sencer kendi döneminde de İsmaililer üzerine yürüdü.
Ama Hasan Sabbah, saraydaki bir adamı vasıtasıyla Sultan Sencer’in odasına girerek yatağının altına bir bıçak koyup “eğer ben sultanın iyiliğini düşünmeseydim, sert yere konmuş olan o bıçağı onun yumuşak göğsüne saplatırdım” notunu bırakması üzerine Sencer, Sabbah ile anlaşmak zorunda kaldı.
Sultan, Sabbah’tan inançlarına davet etmemelerini, yolları tehdit etmemelerini, yeni kaleler yapmamalarını istemiştir. Yazara göre, bu antlaşmanın ardından iki taraf da yeniden mücadele içine girmemiştir.
HASAN SABAH NASIL ÖLDÜ?
Yazar, “Hasan Sabbah’ın Ölümü” başlıklı bölümde kitaba konu olan kahramanı detaylandırıyor. 90 yaşında, 1124’ de ölen Sabbah, Alamut yakınlarında gömüldü.
Fakat mezarı Moğollar tarafından yıkılmıştır.
“Kendi davası uğruna 35 yıl Alamut’ta yaşamış ve rivayetlere göre kaleden aşağı hiç inmemiş, ikametgahından sarayın damına gitmek için sadece iki kez çıkmıştır.
Kendisini dünya işlerinden soyutlayarak, yaşamını İsmaili davasına adamış, tüm zamanlarını ibadetle, kitap okumakla, ülke işleri ile uğraşarak geçirmiştir.”
Yazar, Sabbah’ın içki içmediğini, şarap içen oğlu Muhammed’i ise bu sebeple öldürdüğünü belirtiyor.
KAYNAKÇA
Ömer Rıza Doğrul, Cennet Fedaileri: İslâm Tarihinde Gizli ve Yıkıcı Teşekküller, İstanbul 1944
İbrahim Kafesoğlu, Sultan Melikşah Devrinde Büyük Selçuklu İmparatorluğu, İstanbul 1953
Mustafa Gālib, es̱-S̱âʾirü’l-Ḥimyerî el Ḥasan eṣ-Ṣabbâḥ, Beyrut 1979.
“Sultan Berkyaruk Devrinde (1092-1104) Bâtınîlerle Yapılan Mücadeleler”, Prof. Dr. Fikret Işıltan’a 80. Doğum Yılı Armağanı, İstanbul 1995,
M. Şerefeddin, “Fatımîler ve Hasan Sabbâh”, (1926), sayfa 1 ve 44.
“Bâtınîlik Tarihi”, (1928), s. 12 ve 24.
🌑
Thank you for your effort. You have prepared a nice content video by editing it. We wait for the continuation. Like: 26
👍
Super
👍
❤😂SAYENİZDE GEZİYOM HERYERİ TANİTİYORSUNUZ İZLİYOM
Teşekkür ederim
Teşekkür ederim