bu saman çöpünü kasırgada bırakma.
HTML-код
- Опубликовано: 20 окт 2024
- burası dünya ve biz artık çok sıkıldık.
alıp başımızı sana gelmek istiyoruz.
sana gelmek, orada kalmak istiyoruz.
çok unuttuk hatırlamak istiyoruz.
başımızın okşanmasını, gözyaşımızın silinmesini, kolumuza girilmesini istiyoruz.
yağmurunu ve meleklerini yeniden istiyoruz.
rüzgarın sesini, ırmağın sesini
dağların dağ, denizlerin deniz, kadınların kadın, çocukların çocuk
erkeklerin erkek, ekmeğin ekmek olduğu bir dünyayı yeniden isterken
seni istiyoruz aslında
bunu söyleyemiyoruz.
her yer gece, çok gece
ve biz meleklerini istiyoruz rabbim.
çok yenildik yetmez mi
bir bankanın önünde, bir koltuğun altında, bir ziyafetin ortasında, bir günahın tenhasında
büyütüp durduk siyahı.
gece, gece, gece
her yağmur tanesini bir melek indirirken yeryüzüne
her yalanı yüz şeytan taşıyor olabilir mi
bilmiyoruz.
çünkü
bilincimiz içerken binlerce yılın karmaşık şurubunu
kameraya bakıp kalabalık şeyler söylemek ve gülümsemekle meşgulüz şu an
sonra oturup düşüneceğiz bütün bu olanları
yusuf'u düşüneceğiz, yakup'u, musa'yı
isa'yı düşüneceğiz, nuh'u ve öbürlerini
ve efendimiz'i
efendimiz'i.
kuyular, kuyular, kuyular kazdık.
bir nefes üflemen için yeryüzü bataklığında sazdık.
kestik kendimizi deldik, yaktık.
sonra sana değil dünyaya aktık.
dünya ki mescittir, biz onu otel yapmışız.
kalktık ki yenilmişiz, değişmişiz, azmışız.
bir sızı kalmış içimizde başka şey yok.
bu sızıdan yol bulup kapına dayanmışız.
bir çocuk oyuncağını alamamış
bir kız sevdiğini saramamış
bir anne yıllardır kolları açık bekliyor oğlunu
bir adam paramparça bir çift göz için
biri ekmek götürememiş evine
birisi aşk
birimiz dünyayı kurtaracak
birimiz yarını
birimizin aklı tutuşmuş yanıyor
birimiz bomboş kalbine bakıp birini anıyor
birimiz ayrılığın ilk günü gibi her akşam kanıyor
birimiz kıyametin koptuğuna inanıyor
birimiz çekip gitmiş yeryüzünden ellerini hâlâ açık sanıyor.
geldik işte bunlar ellerimiz
açılmış bak bilirsin ne diye
ki bilirsin biz bu ellerle neler işledik
burası dünya
şu biziz
bunlar da ellerimiz
öyle açık öyle acemi, öyle boş
öyle mahcup, öyle dalgın, öyle boş
öyle boş.
senin değil miyiz hepimiz
senin değil mi her şey
alırsın kime ne verirsin kime ne
ve bu açtığımız eller senin değil mi
senin değil miyiz hepimiz rabbim
bir yıldız, bir ağaç, bir buğday tanesi kadar.
kimsesiziz kime gidelim
yaralarımız var kime
sıcak bir şey arıyoruz kime
merhamet istiyoruz kime
bağışlanmak istiyoruz kime gidelim
sorumuz ve cevabımız sen değil misin
yorgunuz, kaybetmişiz, dalgınız, kırgınız, küsmüşüz
bu çocuklar birer birer kaybolurken sisler içinde kime gidelim
çok yürüdük yollar kayboldu yol olduk sana geldik
ne getirdin deme bize
senden başka neyimiz varsa o bizim yokumuzdur.
geldik işte bunlar ellerimiz
bunlar da ellerimizin büyük boşluğu.
beş duygum harab, altı yönüm harab
on parmağımda on acı ya rab
denize dalan bir testi nasıl tahammül etsin suya
fırlattın beni dünyaya
yeniden al kucağına, çağır beni yeniden
bu saman çöpünü kasırgada bırakma.
büyük bir kapının önünde bir karınca vurmuş kapıyı bekliyor
kapı açılacak yoksa niye var
rahmet örtecek günahı
geride kalacak gazabın adımları
duyulacak büyük bahçenin o büyük şarkıları
sunulan şarabı çekinmeden içeceğiz
görüneceksin durmadan kendimizden geçeceğiz
görüneceksin her şeyimizle sana göçeceğiz.
başımız yerde
açtık elimizi sevgilinle birlikte
bize bak çekip çıkalım uçurumlardan
bize bak çıkalım dünyanın bütün kulluklarından
parçansak al bizi bir daha ayırma evinde uyuyalım
yabancıysak dost ol bize senden ayrılmayalım
elimiz açık başımız ve ruhumuz secdede durmuş bekliyoruz
sevdiklerin aşkına sevenlerin aşkına
inşirah, inşirah, inşirah
âyeti değil miyiz senin ya Allah..
| mevlâna idris