Eski futbolcunun olmayan başarısıyla değil de olan başarısızlığı ile barışık olması, bunu da kültürel birikimle sunması ve pişmanlığı olabilecek en eğlenceli şekilde yansıtması gerçekten çok samimi geliyor, seviliyorsun hoju
Sene 2011 yazı, sokaklarda rahatça futbol oynadığım ve liseye başlayacağım yaz. Öyle çok da iyi futbol oynamazdım ama o yaz maç ekibimin benden biraz yaşça küçük olması, salağa yatan forvet olmama kimsenin laf dememesi etkisiyle bolca gol de atıyordum. O yaşlarda Ankaragüçlülüğüm de hasta seviyede, sosyal medyanın yeni çıkmasıyla herhangi bir insanın Ankaragücü için yazdıklarını bile okuyordum. O aralar Facebook’ta Ankaragücü’nün takımca paintball videosunu izliyordum. Her ne kadar futboluyla pek aklımda kalmasa da özgüvenli ve keyifli haliye bir adam ilgimi çekti. Üstündeki paintball kıyafetlerini takımın genç yıldızı Turgut Doğan Şahin’e göstererek “Turgut, rütbelerimi görüyor musun?” diyordu Ergin Keleş. Laf da çok hoşuma gitmişti, o yaz yaptığımız bir mahalle maçında son golü attım. Nasıl sevineceğimi de çoktan seçmiştim, rakip takıma “Turgut, rütbelerimi görüyor musun?” diyerek bağırdım. Bu sözüm çocukların o kadar hoşuna gitti ki geçenlerde düğünde denk geldiğim, artık koca adam olmuş çocuklardan biri bile “Turgut Abi, nasılsın?” diye hatrımı sormuştu. Yanımdaki eşim garip garip bakıyordu ama o çocukların gözünde ben Turgut olmuştum. Oysa ben Ergin Keleş olmak istiyordum. 2011-2012 sezonu Ankaragücü tarihinin en unutulmaz sezonlarından birisi oldu, malum transfer yasakları ve maddi imkansızlıktan sürekli giden futbolcularla sene sonunda toplanan rekor 11 puanla küme düşmüştük. Sezona Sestak-Vittek ikilisi ile başlayan takım sezon ortasında Turgut-Ergin ikilisine kalmıştı. Takımın efsanesi Hakan Kutlu her maç Ankaragücü’ne yakışır mücadele edileceğini söylese de çoğumuz için 17 maçta 7 puan toplamış o takımdan umudumuz da pek yoktu. Yine bir kış akşamı Ankaragücü’nün deplasman maçını izlemek için babamla oturduk, rakip o senenin yeni takımlarından Mersin İdman Yurduydu. Diğer maçlardan farklı olarak Ankaragücü artık tüm Süper Lig tecrübesi olan oyuncularını kaybetmiş ve takımın hemen hemen tamamı gençlerden oluşan, bizim için bile ismini ilk kez duyduğumuz futbolcularla sahaya çıkıyordu. Yine yenileceğiz umutsuzluğu ile başladığımız maça Ergin Keleş’in golüyle 1-0 öne geçtik, o an eğilerek yaptığı bir gol sevincini yaptı. Hayatta çokça yenilmiş, sevdası küme düşecek bir ergenin gözünde o an büyülü bir an oldu. Maç da hep o büyülü anın etkisiyle devam etti, Mersin her ne kadar golümüze cevap verse de Ergin Keleş 2.golü atarak maçı bize kazandırdı. Hayatım boyunca en unutamadığım 3-5 Ankaragücü maçından birisi oldu. Tüm hafta boyunca mucizelere inanmaya başladım, Ankaragücü ruhunun endüstriyel futbolu yeneceğine inandım. Ertesi hafta karlı bir Ankara akşamında Beşiktaş’ı ağırladık, her ne kadar rakip tek kale oynasa da Turgut Doğan Şahin ve Ergin Keleş’in ayağına top geldiğince heyecanlanıyorduk. Öyle ki gecenin sonunda 1 puanı da almış, şampiyon olmuşçasına sevindik de. Ankaragücü’nün kümede kalacağına, bu gençlerle ve başında her ne kadar onlardan birkaç yaş büyük olsa da Ergin ve Turgut abileriyle bu takımın kümede kalacağına hayatımda inandığım çoğu şeyden daha çok inandım. Ertesi haftaki Sivas deplasmanına kadar Ankaragücü bana dünyanın en güçlü takımı gibi geliyordu. Sivas maçı bizi rüyadan uyandırdı, hem yenildik hem de parasızlıktan yedeği olmadığı için ıslak formalarla maça devam etmek zorunda kaldık. O Beşiktaş maçı da bizim için sezonun son puanı oldu ve 15 maç üst üste kaybederek küme düştük. Takımın iki yıldızı Ergin ve Turgut da Sivas maçından sonra ayrılarak başka Süper Lig takımlara gitti. Mahallede attığı golden sonra sen olmak için senin sözünü tekrarlayan o çocuk, hala seni gördüğü zaman dünyanın en güçlü takımı olsa bile Ankaragücü’nün kazacağına inanıyor. Kendi Ergin olmayı istemişti ama diğerleri onu Turgut yaptı. Kaderden midir bilemem ama Ergin-Turgut ikilisi ona rüya gibi iki hafta yaşattı. Bugün hala düşünüyorum, Ankaragücü şampiyonlar ligi şampiyonu olsa da o günkü sevgim kadar sevemem takımı. Mersin maçındaki gollerin -özellikle de ilk golün- için teşekkür ederim Keleşnikof. Bir Ankaragücü taraftarı seni hiç unutmayacak. Şu an 27 yaşındaki adam hala o anları hatırladığında yaşlı gözlerle hep gülümseyecek.
Yaşadıklarını gözlemlemekle ‘maruz kalmak’ arasında ince bi çizgi var. Söylenip durmak, her seferinde kendini kurban yerine koymak sonucunda ders çıkarmadan yaşadıklarına maruz kalmanı sağlar. Kötü örnek genelde daha öğretici olandır. Ergin maruz kalmamış ders çıkarmış, biz de çıkardıkları dersleri oturup dinliyoruz.
İlk bölüm onume geldiginde "futbolculugu neydi ki sohbetini dinleyeyim" demistim sonra da bir sans vereyim dedim. Ne Trabzon şivesi var, ne de sıkan bir konuşması. Bolumleri uzatmaniz gerekiyor 😂
bence büyük potansiyeldin ergin hoca yıllarca futbol oynamış biri olarak anlattıklarının altına imzamı atarım umarım futbolculukta yapamadığını antrenör olarak yaparsın seni görmek güzel
Leandrinho olayı 2. Hafta yaşanıyor ondan sonra adam 3 ve 4. haftalarda oynuyor sonra kadro dışı bırakılıyor. Samet Aybaba dünyanın en kötü 3-4 Teknik Direktöründen biri.
Eski futbolcunun olmayan başarısıyla değil de olan başarısızlığı ile barışık olması, bunu da kültürel birikimle sunması ve pişmanlığı olabilecek en eğlenceli şekilde yansıtması gerçekten çok samimi geliyor, seviliyorsun hoju
Sene 2011 yazı, sokaklarda rahatça futbol oynadığım ve liseye başlayacağım yaz. Öyle çok da iyi futbol oynamazdım ama o yaz maç ekibimin benden biraz yaşça küçük olması, salağa yatan forvet olmama kimsenin laf dememesi etkisiyle bolca gol de atıyordum. O yaşlarda Ankaragüçlülüğüm de hasta seviyede, sosyal medyanın yeni çıkmasıyla herhangi bir insanın Ankaragücü için yazdıklarını bile okuyordum. O aralar Facebook’ta Ankaragücü’nün takımca paintball videosunu izliyordum. Her ne kadar futboluyla pek aklımda kalmasa da özgüvenli ve keyifli haliye bir adam ilgimi çekti. Üstündeki paintball kıyafetlerini takımın genç yıldızı Turgut Doğan Şahin’e göstererek “Turgut, rütbelerimi görüyor musun?” diyordu Ergin Keleş. Laf da çok hoşuma gitmişti, o yaz yaptığımız bir mahalle maçında son golü attım. Nasıl sevineceğimi de çoktan seçmiştim, rakip takıma “Turgut, rütbelerimi görüyor musun?” diyerek bağırdım. Bu sözüm çocukların o kadar hoşuna gitti ki geçenlerde düğünde denk geldiğim, artık koca adam olmuş çocuklardan biri bile “Turgut Abi, nasılsın?” diye hatrımı sormuştu. Yanımdaki eşim garip garip bakıyordu ama o çocukların gözünde ben Turgut olmuştum. Oysa ben Ergin Keleş olmak istiyordum.
2011-2012 sezonu Ankaragücü tarihinin en unutulmaz sezonlarından birisi oldu, malum transfer yasakları ve maddi imkansızlıktan sürekli giden futbolcularla sene sonunda toplanan rekor 11 puanla küme düşmüştük. Sezona Sestak-Vittek ikilisi ile başlayan takım sezon ortasında Turgut-Ergin ikilisine kalmıştı. Takımın efsanesi Hakan Kutlu her maç Ankaragücü’ne yakışır mücadele edileceğini söylese de çoğumuz için 17 maçta 7 puan toplamış o takımdan umudumuz da pek yoktu. Yine bir kış akşamı Ankaragücü’nün deplasman maçını izlemek için babamla oturduk, rakip o senenin yeni takımlarından Mersin İdman Yurduydu. Diğer maçlardan farklı olarak Ankaragücü artık tüm Süper Lig tecrübesi olan oyuncularını kaybetmiş ve takımın hemen hemen tamamı gençlerden oluşan, bizim için bile ismini ilk kez duyduğumuz futbolcularla sahaya çıkıyordu. Yine yenileceğiz umutsuzluğu ile başladığımız maça Ergin Keleş’in golüyle 1-0 öne geçtik, o an eğilerek yaptığı bir gol sevincini yaptı. Hayatta çokça yenilmiş, sevdası küme düşecek bir ergenin gözünde o an büyülü bir an oldu. Maç da hep o büyülü anın etkisiyle devam etti, Mersin her ne kadar golümüze cevap verse de Ergin Keleş 2.golü atarak maçı bize kazandırdı. Hayatım boyunca en unutamadığım 3-5 Ankaragücü maçından birisi oldu.
Tüm hafta boyunca mucizelere inanmaya başladım, Ankaragücü ruhunun endüstriyel futbolu yeneceğine inandım. Ertesi hafta karlı bir Ankara akşamında Beşiktaş’ı ağırladık, her ne kadar rakip tek kale oynasa da Turgut Doğan Şahin ve Ergin Keleş’in ayağına top geldiğince heyecanlanıyorduk. Öyle ki gecenin sonunda 1 puanı da almış, şampiyon olmuşçasına sevindik de. Ankaragücü’nün kümede kalacağına, bu gençlerle ve başında her ne kadar onlardan birkaç yaş büyük olsa da Ergin ve Turgut abileriyle bu takımın kümede kalacağına hayatımda inandığım çoğu şeyden daha çok inandım. Ertesi haftaki Sivas deplasmanına kadar Ankaragücü bana dünyanın en güçlü takımı gibi geliyordu. Sivas maçı bizi rüyadan uyandırdı, hem yenildik hem de parasızlıktan yedeği olmadığı için ıslak formalarla maça devam etmek zorunda kaldık. O Beşiktaş maçı da bizim için sezonun son puanı oldu ve 15 maç üst üste kaybederek küme düştük. Takımın iki yıldızı Ergin ve Turgut da Sivas maçından sonra ayrılarak başka Süper Lig takımlara gitti.
Mahallede attığı golden sonra sen olmak için senin sözünü tekrarlayan o çocuk, hala seni gördüğü zaman dünyanın en güçlü takımı olsa bile Ankaragücü’nün kazacağına inanıyor. Kendi Ergin olmayı istemişti ama diğerleri onu Turgut yaptı. Kaderden midir bilemem ama Ergin-Turgut ikilisi ona rüya gibi iki hafta yaşattı. Bugün hala düşünüyorum, Ankaragücü şampiyonlar ligi şampiyonu olsa da o günkü sevgim kadar sevemem takımı. Mersin maçındaki gollerin -özellikle de ilk golün- için teşekkür ederim Keleşnikof. Bir Ankaragücü taraftarı seni hiç unutmayacak. Şu an 27 yaşındaki adam hala o anları hatırladığında yaşlı gözlerle hep gülümseyecek.
Bir şeyler anlatırken hitap cümle ve kelime seçimleri ne kadar onemli. Ağzına sağlık
Yaşadıklarını gözlemlemekle ‘maruz kalmak’ arasında ince bi çizgi var. Söylenip durmak, her seferinde kendini kurban yerine koymak sonucunda ders çıkarmadan yaşadıklarına maruz kalmanı sağlar. Kötü örnek genelde daha öğretici olandır. Ergin maruz kalmamış ders çıkarmış, biz de çıkardıkları dersleri oturup dinliyoruz.
Boşsun bence
Ne ara başladı ne ara bitti yine anlamadım, iyi ki varsın Ergin Keleş.
Ergin Keleş'i dinlemek keyifli.
İlk sıradan yerimizi alalım en sevdiğimiz RUclips içeriğinde
Hiç bitmesin bu seri 😊
Dün son bölümünü çekmişler ergin abi paylaştı biz geriden izliyoruz
@@mertefeaydin6697 hayırlısı artık. Yolu açık olsun teknik adamlıkta.
İlk bölüm onume geldiginde "futbolculugu neydi ki sohbetini dinleyeyim" demistim sonra da bir sans vereyim dedim. Ne Trabzon şivesi var, ne de sıkan bir konuşması. Bolumleri uzatmaniz gerekiyor 😂
harika bir program olmuş yine
bence büyük potansiyeldin ergin hoca
yıllarca futbol oynamış biri olarak anlattıklarının altına imzamı atarım
umarım futbolculukta yapamadığını antrenör olarak yaparsın seni görmek güzel
Yurtdışında yaşamasam şu bölümleri uzatın diye kendimi Socrates’in 3 milyon dolarlık yeni stüdyosunun önüne zincirleyeceğim
ankaragücü dönemine ayrıca bir parantez açabilir misiniz Ergin'i o dönemde canlı izlemiştim çok kez ve zor bir sezonda fena bir iş çıkarmamıştı
Çok komik, keyifli biri.anıları da çok güzel😅
Ülkede yaş aldıkça olgunlaşan insanlar görmek çok güzel. Yaşlandıkça sapıtanlardan çok çektik, çekiyoruz😒
Sonunda ana sayfaya düştü teşekkürler socrates
Ergin Keleş ve Atahan ikilisi geldi. Hemen yerimizi alalım
ACİL İLHAN PARLAK VE ERGİN KELEŞLE Bİ PROGRAM LAZIM
Metin Tekin ve Ergin Keles ikilisiyle aktüel futbol programi yapilsa nasil olur
Mükemmel olur
Agziniza saglik beyler
O kadar duygusalmiski kendi kariyerinin içine kendi etmiş.Insallah hocaliginda bu hatayı yapmaz
bölümleri biraz daha uzutalım lütfen
Acayip adam ya 😊
Nurullah Saglam'in yaptigi Oguz cetin ve Ertugrul Saglam'a da yapilmisti. Sonra birisi stoper oldu diğeri savunma yapmayı öğrendi
Keyif be
Ergin Hocam rica etsem Real Madrid - Arda Güler birlikteliğini yorumlayabilir misin?
Engin ipekoğlunun hocalığını neden sormuyorsunuz
Naber
ts ye hocada olacaksın.
Boş beleş Ergin keleş
Leandrinho olayı 2. Hafta yaşanıyor ondan sonra adam 3 ve 4. haftalarda oynuyor sonra kadro dışı bırakılıyor. Samet Aybaba dünyanın en kötü 3-4 Teknik Direktöründen biri.