. *TEVHİDİ TEBLİĞ YAPANLARI DIŞLAMAK İZOLE ETMEK; TEKFİR ETMEK DEĞİL MİDİR.* Ayrıca, İyiliği emir kötülüğü nehy ayetleri (3 /109, 9/ 71,112, 11/116, 31/17) müminlerle de ilgilidir ki, bu aslında otokontrol diyebileceğimiz bir rahmettir. Görülen yanlışların, Kuran (2/213, 4/59, 6/155, 7/3, 17/9, 42/10) ve Sünnet(4/65, 33/21) uyarınca tenkidi, farzı kifayedir. Tenkit eden de tenkit edilen de kendi haklılığını savunuyorsa; bu konuların hakem olarak Allah’ın Kitabına(16/64) götürülmesi, mütevatir sünnete, delil kabul edilen hadislere götürülmesi şarttır. Müslümanları birbirleriyle etkileşimden izole etmenin en etkili yolu; dışlanacak kesimleri Sünnet inkarcısı, Mezhepsiz Harici ya da Vehhabi suçu bucu ilan etmektir. Önemli tenkitler Müslümanlarla vs uğraşmak değildir ki zaten Allahın emretiği HERKESE YAPILMASI GEREKEN bir farzı kifayedir. Genelde tarikatçılar, tv hocaları, diyanet imamları, nurcular, süleymancılar vs; Dinin aslını & Başat konuları anlatmadıklarından dolayı kendilerini tenkid edenlerin Haricilik Vahhabilik Sünnetsizlik Mechepsizlik, İngiliz ajanlığı olarak nitelendirilmesinin, inandırıcılıktan uzak bir iddia olduğu ortadadır.
Tevhidi anlatmanın, Resule ittibayı anlatmanın, Tagutu reddi anlatmanın HARİCİLİK VAHHABİLİK VS OLMADIĞININ EN ÖNEMLİ GÖSTERGESİ DE yaşadıkları batıl dine iman ettikleri için, iki ilah edindikleri için başka rabler ilahlar edindikleri için ; kendilerini tenkit edenin getirdiği eleştirilere karşı ; binlerce alimi bulunan, imamı ve tv hocaları bulunan sistemin, sistem yanlısı cemaatların, tarikatların; Makam, dine aykırı örf adet gelenek görenek, profan (kutsalı kaldırılmış) vatancılık, devletçilik, milliyetçilik sentezli, atalar dininin eksenindeki batıl duruşlarından dolayı, ciddi bir cevap verememiş olmalarıdır.
*HUCCET ULAŞTIĞINDA ONU ANLAMAK ŞART MIDIR:* 2. yazı . *Hidayet de iki çeşittir.* 1) *İrşad Hidayeti (doğru yolu gösterme hidayeti):* Allah (c.c) bu hidayetin kafirlerde olduğunu isbat etti. Allah (c.c) şöyle buyuruyor: Semud'a gelince… Biz onlara doğru yolu gösterdik. Oysa onlar körlüğü hidayete tercih ettiler. (Fussilet: 17) Muhakkak ki sen dosdoğru yola hidayet edersin. (Şura: 52) 2) *Kabul ve İcabet Etme Hidayeti:* Allah (c.c) bu hi-dayeti kafirlerden nefyetmiştir . Allah (c.c)'ın şu ayette buyurduğu gibi: Muhakkak ki sen sevdiğine hidayet edemezsin. Fakat Allah dilediğine hidayet eder. (Kasas: 56) Onların hidayetleri sana ait değildir. Fakat Allah dilediğine hidayet eder. (Bakara: 272) Allah (c.c), Şura: 52 ayetinde: "Muhakkak ki sen doğ-ru yola hidayet edersin" buyurarak, Rasulullah (s.a.s)'ın sadece doğru yola hidayet edebileceğini bildirmiştir. İşte bu hidayet, doğru yolu gösterme hidayetidir. Fakat Rasulullah (s.a.s) insanların bu hidayeti kabul edip etmemeleri konusunda mükellef değildir. Allah (c.c) onu da: "Onların hidayetleri sana ait değildir" diyerek Bakara: 272 aye-tinde bildirmiştir. Dolayısıyla hidayeti kalplere sokmak Rasulullah (s.a.s)'a değil, Allah (c.c)'a aittir. Allah (c.c), kafirlerde sözleri duyup idrak etme, manasını anlama ve doğru yolu bulma, görme özelliğinin olduğunu bildirmiştir. Çünkü huccetin ikame edilmesi için bunların hepsi şarttır. Allah (c.c)'ın kafirlerden ikinci çeşi-di yani; kabul ve icabet etme özelliğini kaldırması; o özelliğin mü'minlerle alakalı olması ve Allah (c.c)'ın onlar için yüz çevirmelerinden dolayı imanı dilememesi sebebiyledir. İşte böylece kafirlerde olumlu olan anlayışı ve onlardan yasaklanmış olan anlayışı açıklamış olduk. İbnu'l Kayyım (r.a) şöyle dedi: "Allah (c.c)'ın kafirlerden, duyma, görme, akletme gibi özellikleri kaldırması, onlara bu özelliklerin fayda vermiyor olması sebebiyledir. Allah (c.c) şöyle buyuruyor: Onlara kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik. Onların duymaları, görmeleri ve kalpleri onlara bir fayda sağlamadı. Zira onlar Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlardı. Böylece alay etmiş oldukları kendilerini kuşatıverdi."" (Ahkaf: 26)" Doğrusu biz, cin ve insandan çoğunu cehennem için yoktan varettik. Onların kalbleri vardır onunla (gerçekleri) anlamazlar. Onların gözleri vardır onlarla (gerçekleri) görmezler. Onların kulakları vardır onlarla (gerçekleri) duymazlar. İşte bunlar hayvanlar gibidirler, hatta daha sapıktırlar. İşte bunlar (hakikatler karşı-sında) gafil olanlardır. (A'raf: 179) Onlarda bu duyu organlarıyla hidayetin meydana gel-memesi, onların bu duyu organlarından fayda sağlamamalarından dolayıdır. Dolayısıyla onlarda bu duyu organları sanki yok gibidir. Allah (c.c)'ın şu ayette buyurduğu gibi: Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Böylece onlar artık akletmezler. (Bakara: 171) (Miftahu'd Daru's Sade c: 1 s: 101)
. *HUCCET ULAŞTIĞINDA ONU ANLAMAK ŞART MIDIR:* 1. yazı Huccetten kastedilen manayı anlamak, onun sıhhatli bir şekilde ikame edilmesinde şarttır. Ancak ikame edilmesi sonrası hucceti iman ehlinin anladığı gibi anlamak ve kabul etmek hucceti ikame etmek için şart değildir. Çünkü anlamak iki çeşittir. Aynı şekilde duymak da iki çeşittir. Ve yine hidayet de iki çeşittir. *Allah (c.c), kafirlerde duymanın, akletmenin ve hidayet bulmanın bir çeşidinin var olduğunu Kur’an’da isbat etmiş ve diğer bir çeşidini ise nefyetmiştir.* Hucceti ikame etmek için birinci çeşidi şart, ikinci çeşidi ise şart değildir. Hucceti ikame etmek için şart olan birinci çeşidi; huccetin manasını, ne olduğunu ve onunla kastedilenin ne olduğunu anlamaktır. Bu sebeple kafirler, Kur’an’ı duyabilir, anlayabilir ve isterlerse hidayet yolunu bulabilirler. O halde bir kafire huccetin ikame edilebilmesi için anlayabileceği bir dilde huccetin ona ulaşması yeterlidir . Huccetin kafirlerden nefyedilmiş ikinci çeşidi ise; huccetin kabulü, ona iman ve ona uymakla alakalıdır. *Duymak iki çeşittir:* 1) *İdrak Duyması (normal duyma):* Allah (c.c) bunun kafirler için söz konusu olduğunu isbat etmiştir. Allah (c.c) şöyle buyuruyor: “Onlara ayetlerimiz okunduğunda derler ki: “Doğrusu biz duyduk. Şayet dilersek bunun benzerini biz de söylerdik. Elbette bu ancak öncekilerin masallarıdır.” (Enfal: 31) 2) *Kabul ve İcabet Etme Duyması:* Allah (c.c) bunu kafirler için kaldırmıştır. Allah (c.c) şöyle buyuruyor: “Şayet Allah onlarda bir hayır olduğunu bilseydi, onlara işittirirdi. Şayet onlara işittirseydi, onlar yine de itiraz ederek yüzçevirirlerdi.” (Enfal: 23) Allah (c.c) cehennem ehli hakkında, onların durumunu anlatarak şöyle buyuruyor: “Derler ki: “Eğer biz duysak ve akletseydik çılgın ateşin halkından olmazdık.” (Mülk: 10) Allah (c.c) bu ayetlerden Enfal: 31’de kafirlerin; “doğrusu biz duyduk” dediklerini haber veriyor. Böylece onların duymanın birinci çeşidini gerçekleştirdiklerini isbat etti. Allah (c.c) Mülk: 10 ayetinde ise kafirlerin; “eğer biz duysak” dediklerini haber veriyor, ki bundan Allah (c.c)’ ın onlardan duymanın ikinci çeşidini kaldırdığı yani; kafirlerde duydukları şeyleri kabul ve ona icabet etme özelliğinin olmadığı anlaşılmaktadır. *Akletmek de iki çeşittir.* 1) *Mükellef olmanın şartlarından olan akletmek:* Bu; bir kimsenin manayı anlaması konusunda mükellef olabilmesi için gerekli olan akıldır. Bu özellik kafirlerde vardır. Allah (c.c) şöyle buyuruyor: “(Ey mü’minler)! Siz onların (sizin iman ettiğiniz gibi) iman etmelerini mi arzuluyorsunuz? Oysa onlardan, Allah’ın kelamını duyup da aklettikten sonra bile bile tahrif edenler vardı.” (Bakara: 75) Allah (c.c) bu ayette ki: "Allah'ın kelamını duyup" sözüyle kafirlerin duyduklarını isbat etti. Ve yine ayetteki: "aklettikten sonra bile bile tahrif edenler vardı" sözüyle; onların anlamış olduklarını isbat etti. Bu demektir ki; o kafirler hem duydular hem de duyduklarını anladılar ve ondan sonra tahrife giriştiler. İşte bu tür akıl kafirlerde bulunan bir akıl türüdür. 2) *Hucceti kabul etme ve ona icabet etme konusun-da gerekli olan akıl:* Allah (c.c) aklın bu türünü kafirler-den nefyetmiştir . Allah (c.c) bu konuda şöyle buyuruyor: *Derler ki: Eğer biz duysak ve akletseydik çılgın ateşin halkından olmazdık."* (Mülk: 10) Allah (c.c) bu tür aklı onlardan almasının sebebinin; onların Allah (c.c)'ın kelamından yüz çevirmeleri olduğu-nu haber vermiştir. Allah (c.c) bu konuda şöyle buyuruyor: *Rabbinin ayetleri kendisine hatırlatılıp da onlar-dan yüz çeviren ve iki eliyle işlediklerini unutandan da-ha zalim kim vardır? Muhakkak ki biz onların kalplerine onu anlamalarına engel bir ağırlık ve kulaklarına da sağırlık verdik. Doğrusu sen onları hidayete çağır-san onlar asla hidayete eremezler.* (Kehf: 57) Allah (c.c) bu ayette o kimselerin kalplerinin ve kulaklarının mühürlenmesinin sebebini şöyle açıklamaktadır: *Onlardan yüz çeviren ve iki eliyle işlediklerini unu-tandan daha zalim kim vardır? Muhakkak ki biz onla-rın kalplerine onu anlamalarına engel bir ağırlık ve kulaklarına da sağırlık verdik.*
. *ÖNCE İLAHTAN RABDEN & TEVHİDDEN TEBLİĞ YAPILMALIDIR/BAHSEDİLMELİDİR* Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır meali Kehf, 14. Ayet: (Oranın hükümdarı karşısında) ayağa kalkarak dediler ki: *"Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. Biz, O'ndan başkasına ilâh deyip tapmayız, yoksa saçma sapan konuşmuş oluruz.* Asilerin karşısında, şirk koşanların, otorite olanların, kanun koyma, hükmetme makamında olanların karşısında (Hükümet, Kral, Başkan vs) ilk önce *Tevhidden, Allaha imandan, şirk koşmamaktan (üçü de aynı kavram) bahsedilmelidir.* Yoksa komşulara iyi davranmaktan, trafik haftasından, yollardan, hastanelerden, kuran kurslarından, namazlardan, sadakalardan, orucdan vs bahsedilmesi halinde SAÇMALAYANLARDAN OLURUZ DENİLMEKTEDİR. Demekki görece iyiliklerden bahsedilerek ve asilerin yani tagutun ikincil hataları düzeltilerek din anlatılmazmış. *Bugün bu konulardan*; hangi kurumlar (diyanet imamları, tarikatçılar, tv hocaları, nurcular, süleymancılar vs) hocalar neden bahsetmiyor. Başat konuları neden gizliyorlar, iyi düşünmek gerek. Not; KURAN BÜTÜNLÜGÜNDE BAKARSAK, *BAŞAT OLARAK HERKESE TEBLİĞDE ALLAH SUBHANEHU VE TEALAYA İMANDAN, ŞİRK KOŞMAMAKTAN, TEVHİDDEN YANİ SADECE ONU İLAH OLARAK, RAB OLARAK KABUL ETMEMIZ GEREKTİĞİNI VE BÖYLECE DOĞRU YOLDA OLMAMIZ GEREKTİĞİNİ ANLATMAKTAN BAŞLAMAK GEREKİYOR. YOKSA SAÇMALAMIŞ OLURUZ..*
. *TALEP, HIRS ŞART* *“Allah onlarda bir hayır görse işittirirdi. İşittirse bile onlar yüz çevirirlerdi.”* Enfal 23 ‘Eğer Allah onlarda hayır görse idi’ yani dini talim konusunda, öğrenme konusunda hırs görseydi, ‘işittirirdi’ yani onlara anlamayı nasip ederdi. Bu da şuna delalet eder ki, bugün insanların çoğunun dinden bir şey anlamamalarının sebebi, Allah’ın onların kalplerindeki *dini talim hırsının olmamasını bilmesindendir.* *Bu bize açıklıyor ki; insanın yaratılmışların en şerlilerinden olmasının en büyük sebebi dini talim, öğrenme hırsının olmamasıdır.* Öyleyse size göre bu cahili Arabi (sahabe); istenileni talep ediyorsa bundan sonra sizin gibi resullere tabi olduğunu söyleyenin, müslümanım diyenin ne özrü vardır? Öyle ki ona ulaşan ulaşmış ve yanında ilmi ona arz edenler varken o başını kaldırıp bakmamıştır. Ta ki hazır olsa işitse bile böyledir. Tıpkı Allah (celle celaluhu) dediği gibi; *“ Rablerinden onlara anlatılan bir zikir gelmeye dursun onlar ancak işitirler ve onlar oynarlar. Kalpleri oyun içindedir.”* Enbiya 2
.
*TEVHİDİ TEBLİĞ YAPANLARI DIŞLAMAK İZOLE ETMEK; TEKFİR ETMEK DEĞİL MİDİR.*
Ayrıca, İyiliği emir kötülüğü nehy ayetleri (3 /109, 9/ 71,112, 11/116, 31/17) müminlerle de ilgilidir ki, bu aslında otokontrol diyebileceğimiz bir rahmettir. Görülen yanlışların, Kuran (2/213, 4/59, 6/155, 7/3, 17/9, 42/10) ve Sünnet(4/65, 33/21) uyarınca tenkidi, farzı kifayedir.
Tenkit eden de tenkit edilen de kendi haklılığını savunuyorsa; bu konuların hakem olarak Allah’ın Kitabına(16/64) götürülmesi, mütevatir sünnete, delil kabul edilen hadislere götürülmesi şarttır.
Müslümanları birbirleriyle etkileşimden izole etmenin en etkili yolu; dışlanacak kesimleri Sünnet inkarcısı, Mezhepsiz Harici ya da Vehhabi suçu bucu ilan etmektir.
Önemli tenkitler Müslümanlarla vs uğraşmak değildir ki zaten Allahın emretiği HERKESE YAPILMASI GEREKEN bir farzı kifayedir.
Genelde tarikatçılar, tv hocaları, diyanet imamları, nurcular, süleymancılar vs; Dinin aslını & Başat konuları anlatmadıklarından dolayı kendilerini tenkid edenlerin Haricilik Vahhabilik Sünnetsizlik Mechepsizlik, İngiliz ajanlığı olarak nitelendirilmesinin, inandırıcılıktan uzak bir iddia olduğu ortadadır.
Tevhidi anlatmanın, Resule ittibayı anlatmanın, Tagutu reddi anlatmanın HARİCİLİK VAHHABİLİK VS OLMADIĞININ EN ÖNEMLİ GÖSTERGESİ DE yaşadıkları batıl dine iman ettikleri için, iki ilah edindikleri için başka rabler ilahlar edindikleri için ; kendilerini tenkit edenin getirdiği eleştirilere karşı ; binlerce alimi bulunan, imamı ve tv hocaları bulunan sistemin, sistem yanlısı cemaatların, tarikatların; Makam, dine aykırı örf adet gelenek görenek, profan (kutsalı kaldırılmış) vatancılık, devletçilik, milliyetçilik sentezli, atalar dininin eksenindeki batıl duruşlarından dolayı, ciddi bir cevap verememiş olmalarıdır.
*HUCCET ULAŞTIĞINDA ONU ANLAMAK ŞART MIDIR:* 2. yazı
.
*Hidayet de iki çeşittir.*
1) *İrşad Hidayeti (doğru yolu gösterme hidayeti):* Allah (c.c) bu hidayetin kafirlerde olduğunu isbat etti.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
Semud'a gelince… Biz onlara doğru yolu gösterdik. Oysa onlar körlüğü hidayete tercih ettiler.
(Fussilet: 17)
Muhakkak ki sen dosdoğru yola hidayet edersin. (Şura: 52)
2) *Kabul ve İcabet Etme Hidayeti:* Allah (c.c) bu hi-dayeti kafirlerden nefyetmiştir .
Allah (c.c)'ın şu ayette buyurduğu gibi:
Muhakkak ki sen sevdiğine hidayet edemezsin. Fakat Allah dilediğine hidayet eder. (Kasas: 56)
Onların hidayetleri sana ait değildir. Fakat Allah dilediğine hidayet eder. (Bakara: 272)
Allah (c.c), Şura: 52 ayetinde: "Muhakkak ki sen doğ-ru yola hidayet edersin" buyurarak, Rasulullah (s.a.s)'ın sadece doğru yola hidayet edebileceğini bildirmiştir. İşte bu hidayet, doğru yolu gösterme hidayetidir. Fakat Rasulullah (s.a.s) insanların bu hidayeti kabul edip etmemeleri konusunda mükellef değildir. Allah (c.c) onu da: "Onların hidayetleri sana ait değildir" diyerek Bakara: 272 aye-tinde bildirmiştir. Dolayısıyla hidayeti kalplere sokmak Rasulullah (s.a.s)'a değil, Allah (c.c)'a aittir.
Allah (c.c), kafirlerde sözleri duyup idrak etme, manasını anlama ve doğru yolu bulma, görme özelliğinin olduğunu bildirmiştir. Çünkü huccetin ikame edilmesi için bunların hepsi şarttır. Allah (c.c)'ın kafirlerden ikinci çeşi-di yani; kabul ve icabet etme özelliğini kaldırması; o özelliğin mü'minlerle alakalı olması ve Allah (c.c)'ın onlar için yüz çevirmelerinden dolayı imanı dilememesi sebebiyledir.
İşte böylece kafirlerde olumlu olan anlayışı ve onlardan yasaklanmış olan anlayışı açıklamış olduk.
İbnu'l Kayyım (r.a) şöyle dedi:
"Allah (c.c)'ın kafirlerden, duyma, görme, akletme gibi özellikleri kaldırması, onlara bu özelliklerin fayda vermiyor olması sebebiyledir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
Onlara kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik. Onların duymaları, görmeleri ve kalpleri onlara bir fayda sağlamadı. Zira onlar Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlardı. Böylece alay etmiş oldukları kendilerini kuşatıverdi."" (Ahkaf: 26)"
Doğrusu biz, cin ve insandan çoğunu cehennem için yoktan varettik. Onların kalbleri vardır onunla (gerçekleri) anlamazlar. Onların gözleri vardır onlarla (gerçekleri) görmezler. Onların kulakları vardır onlarla (gerçekleri) duymazlar. İşte bunlar hayvanlar gibidirler, hatta daha sapıktırlar. İşte bunlar (hakikatler karşı-sında) gafil olanlardır. (A'raf: 179)
Onlarda bu duyu organlarıyla hidayetin meydana gel-memesi, onların bu duyu organlarından fayda sağlamamalarından dolayıdır. Dolayısıyla onlarda bu duyu organları sanki yok gibidir.
Allah (c.c)'ın şu ayette buyurduğu gibi:
Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Böylece onlar artık akletmezler. (Bakara: 171)
(Miftahu'd Daru's Sade c: 1 s: 101)
.
*HUCCET ULAŞTIĞINDA ONU ANLAMAK ŞART MIDIR:* 1. yazı
Huccetten kastedilen manayı anlamak, onun sıhhatli bir şekilde ikame edilmesinde şarttır. Ancak ikame edilmesi sonrası hucceti iman ehlinin anladığı gibi anlamak ve kabul etmek hucceti ikame etmek için şart değildir.
Çünkü anlamak iki çeşittir. Aynı şekilde duymak da iki çeşittir. Ve yine hidayet de iki çeşittir.
*Allah (c.c), kafirlerde duymanın, akletmenin ve hidayet bulmanın bir çeşidinin var olduğunu Kur’an’da isbat etmiş ve diğer bir çeşidini ise nefyetmiştir.*
Hucceti ikame etmek için birinci çeşidi şart, ikinci çeşidi ise şart değildir. Hucceti ikame etmek için şart olan birinci çeşidi; huccetin manasını, ne olduğunu ve onunla kastedilenin ne olduğunu anlamaktır. Bu sebeple kafirler, Kur’an’ı duyabilir, anlayabilir ve isterlerse hidayet yolunu bulabilirler. O halde bir kafire huccetin ikame edilebilmesi için anlayabileceği bir dilde huccetin ona ulaşması yeterlidir . Huccetin kafirlerden nefyedilmiş ikinci çeşidi ise; huccetin kabulü, ona iman ve ona uymakla alakalıdır.
*Duymak iki çeşittir:*
1) *İdrak Duyması (normal duyma):* Allah (c.c) bunun kafirler için söz konusu olduğunu isbat etmiştir. Allah (c.c) şöyle buyuruyor: “Onlara ayetlerimiz okunduğunda derler ki: “Doğrusu biz duyduk. Şayet dilersek bunun benzerini biz de söylerdik. Elbette bu ancak öncekilerin masallarıdır.” (Enfal: 31)
2) *Kabul ve İcabet Etme Duyması:* Allah (c.c) bunu kafirler için kaldırmıştır. Allah (c.c) şöyle buyuruyor: “Şayet Allah onlarda bir hayır olduğunu bilseydi, onlara işittirirdi. Şayet onlara işittirseydi, onlar yine de itiraz ederek yüzçevirirlerdi.” (Enfal: 23)
Allah (c.c) cehennem ehli hakkında, onların durumunu anlatarak şöyle buyuruyor: “Derler ki: “Eğer biz duysak ve akletseydik çılgın ateşin halkından olmazdık.” (Mülk: 10)
Allah (c.c) bu ayetlerden Enfal: 31’de kafirlerin; “doğrusu biz duyduk” dediklerini haber veriyor. Böylece onların duymanın birinci çeşidini gerçekleştirdiklerini isbat etti.
Allah (c.c) Mülk: 10 ayetinde ise kafirlerin; “eğer biz duysak” dediklerini haber veriyor, ki bundan Allah (c.c)’ ın onlardan duymanın ikinci çeşidini kaldırdığı yani; kafirlerde duydukları şeyleri kabul ve ona icabet etme özelliğinin olmadığı anlaşılmaktadır.
*Akletmek de iki çeşittir.*
1) *Mükellef olmanın şartlarından olan akletmek:*
Bu; bir kimsenin manayı anlaması konusunda mükellef olabilmesi için gerekli olan akıldır. Bu özellik kafirlerde vardır. Allah (c.c) şöyle buyuruyor: “(Ey mü’minler)! Siz onların (sizin iman ettiğiniz gibi) iman etmelerini mi arzuluyorsunuz? Oysa onlardan, Allah’ın kelamını duyup da aklettikten sonra bile bile tahrif edenler vardı.” (Bakara: 75)
Allah (c.c) bu ayette ki: "Allah'ın kelamını duyup" sözüyle kafirlerin duyduklarını isbat etti. Ve yine ayetteki: "aklettikten sonra bile bile tahrif edenler vardı" sözüyle; onların anlamış olduklarını isbat etti. Bu demektir ki; o kafirler hem duydular hem de duyduklarını anladılar ve ondan sonra tahrife giriştiler. İşte bu tür akıl kafirlerde bulunan bir akıl türüdür.
2) *Hucceti kabul etme ve ona icabet etme konusun-da gerekli olan akıl:*
Allah (c.c) aklın bu türünü kafirler-den nefyetmiştir .
Allah (c.c) bu konuda şöyle buyuruyor:
*Derler ki: Eğer biz duysak ve akletseydik çılgın ateşin halkından olmazdık."* (Mülk: 10)
Allah (c.c) bu tür aklı onlardan almasının sebebinin; onların Allah (c.c)'ın kelamından yüz çevirmeleri olduğu-nu haber vermiştir.
Allah (c.c) bu konuda şöyle buyuruyor:
*Rabbinin ayetleri kendisine hatırlatılıp da onlar-dan yüz çeviren ve iki eliyle işlediklerini unutandan da-ha zalim kim vardır? Muhakkak ki biz onların kalplerine onu anlamalarına engel bir ağırlık ve kulaklarına da sağırlık verdik. Doğrusu sen onları hidayete çağır-san onlar asla hidayete eremezler.* (Kehf: 57)
Allah (c.c) bu ayette o kimselerin kalplerinin ve kulaklarının mühürlenmesinin sebebini şöyle açıklamaktadır:
*Onlardan yüz çeviren ve iki eliyle işlediklerini unu-tandan daha zalim kim vardır? Muhakkak ki biz onla-rın kalplerine onu anlamalarına engel bir ağırlık ve kulaklarına da sağırlık verdik.*
❤️❤️
.
*ÖNCE İLAHTAN RABDEN & TEVHİDDEN TEBLİĞ YAPILMALIDIR/BAHSEDİLMELİDİR*
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır meali Kehf, 14. Ayet:
(Oranın hükümdarı karşısında) ayağa kalkarak dediler ki: *"Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. Biz, O'ndan başkasına ilâh deyip tapmayız, yoksa saçma sapan konuşmuş oluruz.*
Asilerin karşısında, şirk koşanların, otorite olanların, kanun koyma, hükmetme makamında olanların karşısında (Hükümet, Kral, Başkan vs) ilk önce *Tevhidden, Allaha imandan, şirk koşmamaktan (üçü de aynı kavram) bahsedilmelidir.*
Yoksa komşulara iyi davranmaktan, trafik haftasından, yollardan, hastanelerden, kuran kurslarından, namazlardan, sadakalardan, orucdan vs bahsedilmesi halinde SAÇMALAYANLARDAN OLURUZ DENİLMEKTEDİR.
Demekki görece iyiliklerden bahsedilerek ve asilerin yani tagutun ikincil hataları düzeltilerek din anlatılmazmış.
*Bugün bu konulardan*; hangi kurumlar (diyanet imamları, tarikatçılar, tv hocaları, nurcular, süleymancılar vs) hocalar neden bahsetmiyor. Başat konuları neden gizliyorlar, iyi düşünmek gerek.
Not; KURAN BÜTÜNLÜGÜNDE BAKARSAK, *BAŞAT OLARAK HERKESE TEBLİĞDE ALLAH SUBHANEHU VE TEALAYA İMANDAN, ŞİRK KOŞMAMAKTAN, TEVHİDDEN YANİ SADECE ONU İLAH OLARAK, RAB OLARAK KABUL ETMEMIZ GEREKTİĞİNI VE BÖYLECE DOĞRU YOLDA OLMAMIZ GEREKTİĞİNİ ANLATMAKTAN BAŞLAMAK GEREKİYOR. YOKSA SAÇMALAMIŞ OLURUZ..*
.
*TALEP, HIRS ŞART*
*“Allah onlarda bir hayır görse işittirirdi. İşittirse bile onlar yüz çevirirlerdi.”* Enfal 23
‘Eğer Allah onlarda hayır görse idi’ yani dini talim konusunda, öğrenme konusunda hırs görseydi, ‘işittirirdi’ yani onlara anlamayı nasip ederdi.
Bu da şuna delalet eder ki, bugün insanların çoğunun dinden bir şey anlamamalarının sebebi, Allah’ın onların kalplerindeki *dini talim hırsının olmamasını bilmesindendir.*
*Bu bize açıklıyor ki; insanın yaratılmışların en şerlilerinden olmasının en büyük sebebi dini talim, öğrenme hırsının olmamasıdır.*
Öyleyse size göre bu cahili Arabi (sahabe); istenileni talep ediyorsa bundan sonra sizin gibi resullere tabi olduğunu söyleyenin, müslümanım diyenin ne özrü vardır? Öyle ki ona ulaşan ulaşmış ve yanında ilmi ona arz edenler varken o başını kaldırıp bakmamıştır. Ta ki hazır olsa işitse bile böyledir.
Tıpkı Allah (celle celaluhu) dediği gibi;
*“ Rablerinden onlara anlatılan bir zikir gelmeye dursun onlar ancak işitirler ve onlar oynarlar. Kalpleri oyun içindedir.”* Enbiya 2