Franfurt Okulu ve Eleştirel Teori

Поделиться
HTML-код
  • Опубликовано: 26 апр 2017
  • Doç. Dr. Güncel Önkal, Maltepe Üniversitesi ve Kadıköy Belediyesi işbirliği ile "20. Yüzyılda Felsefeye Yolculuk" adı altında verdiği seminerde Frankfurt Okulu bağlamında "Eleştirel Teori" isimli felsefi yaklaşımını anlatıyor. ...20'nci yüzyıl felsefesindeki “anlam” arayışının bugünkü sosyal bilimler metodolojisi ile kültür çalışmaları üzerindeki etkilerini anlamak için eleştirel teorinin dinamiklerine bir yolculuk yapacağız. Günümüz dünyasını daha özgürce anlamak için Horkheimer ve Adorno’nun iletişim, politik bilinç, insan ve kültür açıklamaları bu oturumda disiplinlerarası bir yaklaşımla ele alınacaktır...
    FRANKFURT OKULU:
    Frankfurt okulu, Almanya’da 1923 yılında kurulan ve sosyoloji, siyaset bilimi, psikanaliz, tarih, estetik, felsefe, müzikoloji gibi farklı disiplinlerden insanları bir araya getiren Toplumsal Araştırma Enstitüsü`nün bir düşünce akımı olarak ifade edilmesidir. Okulun genel yaklaşım biçimi eleştirel teori olarak adlandırılmaktadır... Devamı: tr.wikipedia.org/wiki/Frankfu...
    ELEŞTİREL TEORİ:
    Eleştirel teori; Immanuel Kant, Georg Wilhelm Friedrich Hegel, Max Weber, Karl Marx, ve Sigmund Freud'un düşüncelerinin etkisi temelinde; sosyal ve beşeri bilimler bilgisiyle toplum ile kültür inceleme ve eleştirisine dayanan sosyal teori. Eleştirel teori, epistemolojik olarak; nesnelleştirici değil, düşünsel olduğu için doğabilimsel teorilerden farklıdır... Devamı: tr.wikipedia.org/wiki/Ele%C5%...
    ELEŞTİREL TEORİ HAKKINDA DAHA DETAYLI BİLGİ:
    Frankfurt okulu tarafından geliştirilip kullanılan ve okulun genel yaklaşımını ifade eden adlandırmadır.Eleştirel teori, bu bağlamda, hem teorik araçların eleştirel bir edinimini hem de teorinin kullanımının eleştirelliğini belirtir... Devamı: www.felsefe.gen.tr/elestirel_t...
    THEODOR W. ADORNO:
    Adorno, sosyoloji ve felsefe profesörüydü. Aynı zamanda kompozitörlük de yapan bir müzikolog ve eleştirmendi. Düşüncelerinin ağırlık noktası toplumsal kritiğin bütününü oluşturduğundan bir toplum bilimci olarak da anılır... Devamı: tr.wikipedia.org/wiki/Theodor...
    (Ek Kaynak: www.felsefe.gen.tr/theodor_ado... )
    HERBERT MARCUSE:
    Frankfurt Okulu mensuplarından biri olan Marcuse, Marksist kuramı, 1920'den başlayarak değişen tarihsel koşullarla uyumlu hale getirmenin mücadelesini vermiştir. Bu amaçla, eleştirel Marksizmin kendi versiyonunu öne süren ve 1960'lı yıllardan başlayarak uluslararası bir ün kazanan Marcuse, Amerika Birleşik Devletleri'yle Avrupa'daki yeni sol hareketin destekçisi ve savunucusu olmuştur... Devamı: www.felsefe.gen.tr/herbert_mar...
    HERBERT MARCUSE'NİN FELSEFE YAKLAŞIMI VE BİBLİYOGRAFYASI:
    Teknolojik ilerleme bir egemenlik sistemi doğurmuştur. Bu da insanı robotlaştırır. Satatükonun etkisiyle iletişim araçları insanları şartlandırıp toplumsal denetim araçları haline gelmişlerdir. İnsanların eleştiri gücü bu sayede ellerinden alınmış ve insanlar boyun eğmeye mahkum edilmişlerdir... Devamı: tr.wikipedia.org/wiki/Herbert...
    MAX HORKHEIMER
    Max Horkheimer, Musevi kökenli Alman düşünür ve toplumbilimcidir... Horkheimer "Bireylerin özgür gelişimi, nesnel aklın; yani toplumun aklının gelişimine bağlıdır." görüşündedir. Amaçsal ve araçsal akıl ayrımını da Horkheimer yapar. Araçsal akıl, kapitalizmin gelişimi için araçsallaşan akıldır. Amaçsal akıl da toplumun idealini, amacını hedef alan akıldır. Araçsal akıl, aklın kapitalist teknolojik gelişmelere araç olması şeklinde tanımlanır. Teknik akıl kavramı da araçsal akıldır ve Aristoteles'ten gelmektedir... Devamı: www.felsefe.gen.tr/max_horkhei...
    GÜNCEL ÖNKAL KİMDİR: (Özgeçmişini aşağıdan indirebilirsiniz)
    itb.maltepe.edu.tr/sites/defau...
    MAKALELERİ:
    maltepe.academia.edu/guncelo
    FACEBOOK:
    / onkal1
    .

Комментарии • 3

  • @ozlemsacakc562
    @ozlemsacakc562 6 лет назад +38

    Siyah ! Seri üretime geçmiş dünyada bireyselliğin rengi
    Siyah ! Zıt kutupların ortak rengi.
    Siyaha o kadar çok anlam yüklemişiz ki kendine ait anlamı kalmamıştır. Bir fetiş olmuştur.
    Adorno'nun ' Artık bir vatanı olmayan bir adam için yazmak, yaşamak için bir yer haline gelir.' sözü bana çok dokunaklı gelmişti. Çünkü aynı hisleri yaşıyordum. Disiplinler arası çalışma ve holistik bakış açısıyla hatta eklektik düşünce ile hayatı yorumlamanın , analiz etmenin çok önemli olduğunu , hatta bunun insanı ideolojilerden uzaklaştırıp , daha özgür düşünebilmesini sağlayacağını ve daha ufuk açıcı olacağını düşünüyorum.
    Aşırıya kaçan her şey karşıtını beraberinde getirir. Modernizm , pozivitizm, ve akılcılık skolastik düşünceye bir tepki , bir refleks olarak ortaya çıktığı için kendini abartmıştır. Adorno der ki ‘ Sürrealizm , nesnelliğin insandan esirgediğini geri toplamaktır.’
    Ve Horkheimer da der ki ‘ Mutluluk, artık hayvanlıktan çıkmış olanın bakış açısından görülen bir hayvanlık hali olabilir’’
    Akılcılık ve nesnellikle insanın doğası zaptedilmeye çalışılırsa insan disiplinsizliğe ve mantıksızlığa özlem duyacaktır. Daha doğrusu ihtiyaç duyacaktır. . Bunu en iyi yaşayacağı yer de sanattır. Sanat her zaman dokunulmazlığı olan bir muhalif olmuştur.
    Akılcılığın baskısını sanatsal özgürlükle hafifletmeye çalışırız. Çünkü biliyoruz ki ancak sanatın içinde akılsızca ve mantıksız davranabiliriz.
    Adorno sanatın da meta haline geldiğini söyler. Sisteme karşı yapılan her şey bir süre sonra sistemin pazarladığı bir ürün haline geliyor. Herşey sektörleşiyor, her şey endüstrileşiyor. Zizek’in dediği ve bu videoda çok güzel bir şekilde ifade edildiği gibi, biz reklamlarda satılan ürünlerle birlikte farkında olmadan ideolojiler de satın alıyoruz.
    Teknolojinin tıpkı Fibonacci sayıları gibi katlanarak gelişmesi ve anında günlük hayatımıza dahil olarak insanı peşinden sürüklemesi ve insanın bu sürüklenişin hızına duygusal ve felsefi olarak yetişememesi, sorgulamaya fırsat bulamadan maruz kalması ve bunun sonucunda onun bir parçası haline gelmesi , artık özgür ve özgün bir birey olmaktan çıkıp, ister istemez sistemin işleyişine katılması ve onun işleyişini sağlayan bir araç haline gelmesi
    Dövüş Klübü filmi bütün bunların eleştirisini yapan bir film. Kültürel bir buz çağı yaşansa da bütün bu saçmalıkları, bütün bu geldiğimiz noktayı geride bıraksak, tamamen unutsak ve her şeye yeniden başlayabilsek der.
    Zizek filmlere bakarak toplumsal yapıyla ilgili çok şey öğrenebileceğimizi söyler.

  • @fatihcelikkesap
    @fatihcelikkesap 5 лет назад +1

    Anlatimlar cok guzel

  • @uguryigitkaratas1916
    @uguryigitkaratas1916 4 года назад

    👏👏👏