Lisede Fen-Matematik bölümü ve sonra üniversitede mühendislik okudum. Bir sayısalcı olduğumu ise yüksek lisansımı Kalite Yönetimi alanında yapıp İşletme Fakültesi'nden dersler aldığımda anladım. Yüksek lisans derslerinde hocaların düşünce yapısı ve konuları açıklama şekli beni çok şaşırttı. Bir sunum yaptığımda bir mühendis sunumu diye geri bildirim aldığımı bile hatırlıyorum. Burada hem kendi kafamın çalışma şeklini görebilmek hem de sözelci zihinlerle karşılaşıp farklı düşünce yapıları ile birebir temas etmiş olmayı yüksek lisansımın en büyük katkılarından biri olarak görüyorum.
Şu sayısalcı sözelci meselesinde bir eşit ağırlıkçı olarak hep arada kalıyorum. Sayısalcılar muhtemelen eşit ağırlığı da sözelci olarak görüyordur ama EAcıların matematiği ve dolayısıyla analitik zekası genelde iyi oluyor (Türkçe-Matematik netiyle giriliyor sonuçta). Üstelik fizik, kimya gibi sıkıcı konuların derinine inmektense, hayatın içindeki konulara bu analitik zekayı uygulamak daha zevkli. Ben İstanbul Üniversitesi'nde Felsefe okudum. Hocalarımız hep "Felsefeyi anlayan her şeyi anlar" derdi. Ben de hayatın her alanında felsefe okumuş olmanın faydasını gördüğümü düşünüyorum. (her şeyin bütününü anlayabilmek ve küçük meselelerde kaybolmamak gibi.) Gerçi felsefe okumak fakirlik demek. Şimdi kitap ve dergilerde yazıyorum, aileden biraz varlık getirmiş olmasam yazarlıkla hayatımı idame ettiremezdim. Ortalama bir sayısalcı, ortalama bir sözelci ya da EAcıdan daha çok para kazanıyor kesinlikle.
youtubeda hangi bölüm olduğununun anlaşılması için bölüm başlığını en başa yazar mısınız? Mesela Sayısalcı mı Sözelci mi? politik yanlış 14 ( ata & erdem)
İnsanların çoğunun sayısalı iş kaygısıyla seçtiklerini düşünüyorum. Sistem, ihtiyacını karşılamak için toplumu yönlendiriyor bence. Mesela bir birey neden yazılımcı olmak "zorunda" da çiçekçi olamıyor? 18 yaşında hayattan ne istediğini bile bilmeyen bir gence mesleğini seç demek ne kadar hakkaniyetli? Üstte bir yorum gördüm, bir yazar neden aç kalacak kadar az para kazanıyor; şairlere yazarlara da ihtiyacımız yok mu, herkesi mühendis-doktor-avukat yaparsak eşyalarımızı kim tamir edecek? Toplumsal düzende ciddi bir problem var bence.
Benim lise yıllarımda (2004-08) başarılı ve kafası basan öğrenciler sayısal seçer, orta halliler ea, tembeller de sözel seçer gibi yazılı olmayan bir kural vardı. Ben lisede tarih dersine (hocamın da etkisiyle) aşıktım. Çok başarılı bir öğrenci olmama rağmen çevremdeki herkes (mal mısın niye sözel seçtin dese de) bilerek sözel seçmiştim :D Hatta bu yazılı olmayan kural da beni çok rahatsız ettiği için hırs yapıp üniversite sınavında fen de çalışıp okuldaki bütün sayısalcılardan daha çok fen-mat neti yapmıştım. Kendimce kanıtlamak istediğim şuydu: "Bakın insanlar sözeli aptal oldukları için değil idealleri uğruna da seçebiliyor" dedirtmekti. Bu içsel düşüncelerimin çevremde sözelcilere karşı bakışı değiştirdiğini hiç düşünmüyorum :D ama o günden bugüne değişmeyen tek düşüncem insanların sayısalı seçmeye cesaret edemiyor diye sözeli seçtiği konusunun her zaman geçerli olmadığı. Böyle bir iddia duyunca deliriyorum ve aksini kanıtlama isteği uyanıyor içimde :D
Bilmiyorum katılır mısınız, ama bence iyi bir sosyal bilimci olmak iyi bir fen bilimci olmaktan çok daha zor. Fen bilimleri genelde siyah-beyaz oldukları için disiplinli çalıştıktan sonra dünyada bir şeyler icat edebilirsiniz. Ama sosyal bilimlerin göreceli doğasında insanları etkileyecek teoriler ortaya koymak bence çok daha zor. Yani bence Marx olmak Einstein olmaktan çok daha zor. Burada sayısalcılar Marx zırvalamış deyip geçebilirler. Ama ben Einstein için birbirini öldüren kimseyi duymadım oysa Marx'ın etkilediği insanlar dünyayı ortadan ikiye böldüler.
@@fatihsenlik381 vurgulamak istediğim aslında Einstein Marx karşılaştırması değildi. Yani belki kişisel fikir ama her şeyin gri olduğu bir alanda rakipleri arasında parlayabilmek çok daha zor gibi geliyor. Yani bir doğa olayını formüle eder getirirsin zaten kanıtladığın için sana kimse itiraz edemez. oysa örneğin, faizin enflasyonun sonucu olduğu gibi bir iddian varsa bunu kanıtlamak ve insanlara kabul ettirmek çok daha zor. çünkü deney sahan toplum ve böyle bir deneyi diğer koşullardan izole ederek laboratuvarda yapamıyorsun. o yüzden bütün bu zorluklarına rağmen bir sürü faktörü göz önünde bulundurarak bir teori yaratmak çok daha zor geliyor bana.
Lisede Fen-Matematik bölümü ve sonra üniversitede mühendislik okudum. Bir sayısalcı olduğumu ise yüksek lisansımı Kalite Yönetimi alanında yapıp İşletme Fakültesi'nden dersler aldığımda anladım. Yüksek lisans derslerinde hocaların düşünce yapısı ve konuları açıklama şekli beni çok şaşırttı. Bir sunum yaptığımda bir mühendis sunumu diye geri bildirim aldığımı bile hatırlıyorum. Burada hem kendi kafamın çalışma şeklini görebilmek hem de sözelci zihinlerle karşılaşıp farklı düşünce yapıları ile birebir temas etmiş olmayı yüksek lisansımın en büyük katkılarından biri olarak görüyorum.
Şu sayısalcı sözelci meselesinde bir eşit ağırlıkçı olarak hep arada kalıyorum. Sayısalcılar muhtemelen eşit ağırlığı da sözelci olarak görüyordur ama EAcıların matematiği ve dolayısıyla analitik zekası genelde iyi oluyor (Türkçe-Matematik netiyle giriliyor sonuçta). Üstelik fizik, kimya gibi sıkıcı konuların derinine inmektense, hayatın içindeki konulara bu analitik zekayı uygulamak daha zevkli. Ben İstanbul Üniversitesi'nde Felsefe okudum. Hocalarımız hep "Felsefeyi anlayan her şeyi anlar" derdi. Ben de hayatın her alanında felsefe okumuş olmanın faydasını gördüğümü düşünüyorum. (her şeyin bütününü anlayabilmek ve küçük meselelerde kaybolmamak gibi.) Gerçi felsefe okumak fakirlik demek. Şimdi kitap ve dergilerde yazıyorum, aileden biraz varlık getirmiş olmasam yazarlıkla hayatımı idame ettiremezdim. Ortalama bir sayısalcı, ortalama bir sözelci ya da EAcıdan daha çok para kazanıyor kesinlikle.
1- Ata Özdemirci hocamız Dünya ' da tektir
2- Bölümden çıkardığım sonuç: en doğrusu eşit ağırlık
youtubeda hangi bölüm olduğununun anlaşılması için bölüm başlığını en başa yazar mısınız? Mesela Sayısalcı mı Sözelci mi? politik yanlış 14 ( ata & erdem)
İnsanların çoğunun sayısalı iş kaygısıyla seçtiklerini düşünüyorum. Sistem, ihtiyacını karşılamak için toplumu yönlendiriyor bence. Mesela bir birey neden yazılımcı olmak "zorunda" da çiçekçi olamıyor? 18 yaşında hayattan ne istediğini bile bilmeyen bir gence mesleğini seç demek ne kadar hakkaniyetli? Üstte bir yorum gördüm, bir yazar neden aç kalacak kadar az para kazanıyor; şairlere yazarlara da ihtiyacımız yok mu, herkesi mühendis-doktor-avukat yaparsak eşyalarımızı kim tamir edecek? Toplumsal düzende ciddi bir problem var bence.
Benim lise yıllarımda (2004-08) başarılı ve kafası basan öğrenciler sayısal seçer, orta halliler ea, tembeller de sözel seçer gibi yazılı olmayan bir kural vardı. Ben lisede tarih dersine (hocamın da etkisiyle) aşıktım. Çok başarılı bir öğrenci olmama rağmen çevremdeki herkes (mal mısın niye sözel seçtin dese de) bilerek sözel seçmiştim :D
Hatta bu yazılı olmayan kural da beni çok rahatsız ettiği için hırs yapıp üniversite sınavında fen de çalışıp okuldaki bütün sayısalcılardan daha çok fen-mat neti yapmıştım. Kendimce kanıtlamak istediğim şuydu: "Bakın insanlar sözeli aptal oldukları için değil idealleri uğruna da seçebiliyor" dedirtmekti. Bu içsel düşüncelerimin çevremde sözelcilere karşı bakışı değiştirdiğini hiç düşünmüyorum :D ama o günden bugüne değişmeyen tek düşüncem insanların sayısalı seçmeye cesaret edemiyor diye sözeli seçtiği konusunun her zaman geçerli olmadığı. Böyle bir iddia duyunca deliriyorum ve aksini kanıtlama isteği uyanıyor içimde :D
Bilmiyorum katılır mısınız, ama bence iyi bir sosyal bilimci olmak iyi bir fen bilimci olmaktan çok daha zor. Fen bilimleri genelde siyah-beyaz oldukları için disiplinli çalıştıktan sonra dünyada bir şeyler icat edebilirsiniz. Ama sosyal bilimlerin göreceli doğasında insanları etkileyecek teoriler ortaya koymak bence çok daha zor. Yani bence Marx olmak Einstein olmaktan çok daha zor.
Burada sayısalcılar Marx zırvalamış deyip geçebilirler. Ama ben Einstein için birbirini öldüren kimseyi duymadım oysa Marx'ın etkilediği insanlar dünyayı ortadan ikiye böldüler.
@@fatihsenlik381 vurgulamak istediğim aslında Einstein Marx karşılaştırması değildi. Yani belki kişisel fikir ama her şeyin gri olduğu bir alanda rakipleri arasında parlayabilmek çok daha zor gibi geliyor. Yani bir doğa olayını formüle eder getirirsin zaten kanıtladığın için sana kimse itiraz edemez. oysa örneğin, faizin enflasyonun sonucu olduğu gibi bir iddian varsa bunu kanıtlamak ve insanlara kabul ettirmek çok daha zor. çünkü deney sahan toplum ve böyle bir deneyi diğer koşullardan izole ederek laboratuvarda yapamıyorsun. o yüzden bütün bu zorluklarına rağmen bir sürü faktörü göz önünde bulundurarak bir teori yaratmak çok daha zor geliyor bana.
Ata bey lütfen kendi adınıza konuşun. Ukala olan sizsiniz Erdem bey değil :)
İçinde; empatinin - felsefenin-değerlerin-eleştirilerin olduğu Politik Yanlışlar programını da 2 sayısalcının yapması :)
Tears of my students; ağır olmuş 😂