Dersten Kısa Notlar: -“Gördün mü, bir kulu namaz kılarken engelleyen o adamı? Peki, düşündün mü (ey inkârcı), ya o kul doğru yolda ise? Yahut günahtan sakınmaya çağırıyorsa! Düşündün mü (ey resulüm), ya o adam hakkı inkâr ediyor, sırt çeviriyorsa! Allah’ın her şeyi gördüğünü bilmiyor mu o? Hayır hayır! Eğer vazgeçmezse mutlaka onu perçeminden çeker yakalarız! O yalancı, günahkâr perçeminden! O hemen kurultayını çağırsın. Biz de zebânileri çağıracağız! Sakın onun isteğine uyma! Secdeye kapan ve Allah’a yakınlaş.” (Alak, 9-16) Ayete konu olan kul Ebu Cehil’dir. Bu ayetler birer şablon gibi. Yani her zaman yaşanabiliyor ve evrensel. Hayatı doğru okuyanlar ile hayatın içinde boğulanlar… Yaradan’ı tanıyan sorumluk sahibi bir kimsenin dışa doğru vurduğu en belirgin sahne namaz sahnesi. -Tarih kurulalı beri en tahammülsüz olan taraf batıl olan taraftır. Yeryüzü hayatı içinde müminleri işkenceye uğratmış, onları Cenâb-ı Hakk’a saygılı yaşamaktan hep engellemeye çalışmış olan hep Firavunları, Nemrut’ları görüyoruz. Tarih batılın inanca karşı, Yaradan’la iyi ilişki kurmak isteyen iyi kullara karşı uyguladığı bu türlü zulümler ile dolu. -Namaz bir diğer şansa hiç zararı olmayan bir şey, yani o anda kulun etrafla sıfır ilişkisi var. Buna tahammülsüzlük ne demek? -Cenâb-ı Hak bu ayetlerde hiç anlamadan dinlemeden bir başkasını doğrudan ötekileştirip sonra onu reddedip engellemeye yönelen müstekbir insan prototipini önümüze koyuyor. Bu insanın ne kadar çaresiz ve anlamsız bir halde olduğunu ve dolasıyla da cebre başvurduğunu.. Çünkü eğer kendi özgüveni olsa başkasıyla iletişim kurar ve onu omuz hizasında eşit görür ve onunla ilişkisini medeni olarak geliştirir. Ama “kuralları burada ben koyarım” diyen bu müstekbirler tarih boyunca kendilerini ilah yerine koymuşlardır. -Batılın araçları zulüm, tuğyan, azgınlık, taşkınlık, dikte ve baskıdan ibaret. -Allah azze ve celle ile iyi olabilme arzusu bizdeki takvayı besliyor. O’nunla kötü olmaktan delicesine korkuyoruz. Gideceğimiz başka kapı yok. O’nun hükümdarlığından başka sığınacak yerimiz olmadığı için Cenâb-ı Hak ile iyi ilişki oluşturmak bizim açımızdan güven dolu, esenlik dolu yaşayabilmenin yegane yoludur. -Ayette Cenâb-ı Hak diyor ki eğer bile bile bu cürmünden vazgeçmezse Biz onu perçeminden çeker yakalarız. Bu çekip yakalamak kelimesi Kur’an-ı Kerîm’de sadece burada geçiyor. Çekme anlamı olduğu gibi üzerini karartma, lekeleme, gölgeleme, rengini bozma manası da var. Öyle inanıyorum ki gün gelecek bu alın altı beyin lobunda, kulun Cenâb-ı Hakk’a karşı yalancılığıyla birlikte kararma belirtisi renk bozulmasına dair bir şey keşfedilecektir, buna adım gibi eminim. Çünkü Cenâb-ı Hakk’ın haber verdiği şeyler hep ortaya çıktı. Nitekim yalan-karar noktasının beynin bu merkezinde yoğunlaştığına dair de bilgiler var. Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
Hocam ağzınıza sağlık.bırakamıyorum elimden sizi dinlemeye başlayınca.perçem konusunda ben de sizin gibi düşünüyorum bu ayeti okuduğumda aynı zamanda secde yaptığımız bölge geliyor aklıma huşu ile.paylaşmak istedim
Musa ve Harun as. Diyaloglarının çağrıştırdıkları; Peygamber diyalogları… Bir Türk filminden bir kare hatırlıyorum; Zeki ve Metin bir tarafa bakıyor büyük bir resimde.. altında yazan: “bu adamlar nereye bakıyor?” Haliyle merak uyandırıyor..Peygamber diyalog ve dualarında rabbimizi hissedebileceğimiz ifadeler var.. kelimelerde zamirleri biliyoruz.. ya düşünce.. şah damarımızdan ve düşünceden daha yakın olan nasıl işaret edilebilir..onunla nasıl konuşulur..namazdaki fiziksel hareketlerde hissedilenler.. bu hareketler bir faniye doğru yapılsa ne hissedilir..namazda doğru hislere nasıl varırız.. varsak namaz dışına taşar mı..
Allah razı olsun kıymetli hocam ✨️🤲
Allah razı olsun sizden 🤲
Allah razı olsun
Hocam Allah (cc) razı olsun.
Allah'ım bizleri sana gerçek manasıyla ibadet ve itaatta daim ve kaim eyle..Amin
Dersten Kısa Notlar:
-“Gördün mü, bir kulu namaz kılarken engelleyen o adamı? Peki, düşündün mü (ey inkârcı), ya o kul doğru yolda ise? Yahut günahtan sakınmaya çağırıyorsa! Düşündün mü (ey resulüm), ya o adam hakkı inkâr ediyor, sırt çeviriyorsa! Allah’ın her şeyi gördüğünü bilmiyor mu o? Hayır hayır! Eğer vazgeçmezse mutlaka onu perçeminden çeker yakalarız! O yalancı, günahkâr perçeminden! O hemen kurultayını çağırsın. Biz de zebânileri çağıracağız! Sakın onun isteğine uyma! Secdeye kapan ve Allah’a yakınlaş.” (Alak, 9-16)
Ayete konu olan kul Ebu Cehil’dir. Bu ayetler birer şablon gibi. Yani her zaman yaşanabiliyor ve evrensel. Hayatı doğru okuyanlar ile hayatın içinde boğulanlar…
Yaradan’ı tanıyan sorumluk sahibi bir kimsenin dışa doğru vurduğu en belirgin sahne namaz sahnesi.
-Tarih kurulalı beri en tahammülsüz olan taraf batıl olan taraftır. Yeryüzü hayatı içinde müminleri işkenceye uğratmış, onları Cenâb-ı Hakk’a saygılı yaşamaktan hep engellemeye çalışmış olan hep Firavunları, Nemrut’ları görüyoruz. Tarih batılın inanca karşı, Yaradan’la iyi ilişki kurmak isteyen iyi kullara karşı uyguladığı bu türlü zulümler ile dolu.
-Namaz bir diğer şansa hiç zararı olmayan bir şey, yani o anda kulun etrafla sıfır ilişkisi var. Buna tahammülsüzlük ne demek?
-Cenâb-ı Hak bu ayetlerde hiç anlamadan dinlemeden bir başkasını doğrudan ötekileştirip sonra onu reddedip engellemeye yönelen müstekbir insan prototipini önümüze koyuyor. Bu insanın ne kadar çaresiz ve anlamsız bir halde olduğunu ve dolasıyla da cebre başvurduğunu.. Çünkü eğer kendi özgüveni olsa başkasıyla iletişim kurar ve onu omuz hizasında eşit görür ve onunla ilişkisini medeni olarak geliştirir. Ama “kuralları burada ben koyarım” diyen bu müstekbirler tarih boyunca kendilerini ilah yerine koymuşlardır.
-Batılın araçları zulüm, tuğyan, azgınlık, taşkınlık, dikte ve baskıdan ibaret.
-Allah azze ve celle ile iyi olabilme arzusu bizdeki takvayı besliyor. O’nunla kötü olmaktan delicesine korkuyoruz. Gideceğimiz başka kapı yok. O’nun hükümdarlığından başka sığınacak yerimiz olmadığı için Cenâb-ı Hak ile iyi ilişki oluşturmak bizim açımızdan güven dolu, esenlik dolu yaşayabilmenin yegane yoludur.
-Ayette Cenâb-ı Hak diyor ki eğer bile bile bu cürmünden vazgeçmezse Biz onu perçeminden çeker yakalarız. Bu çekip yakalamak kelimesi Kur’an-ı Kerîm’de sadece burada geçiyor. Çekme anlamı olduğu gibi üzerini karartma, lekeleme, gölgeleme, rengini bozma manası da var. Öyle inanıyorum ki gün gelecek bu alın altı beyin lobunda, kulun Cenâb-ı Hakk’a karşı yalancılığıyla birlikte kararma belirtisi renk bozulmasına dair bir şey keşfedilecektir, buna adım gibi eminim. Çünkü Cenâb-ı Hakk’ın haber verdiği şeyler hep ortaya çıktı. Nitekim yalan-karar noktasının beynin bu merkezinde yoğunlaştığına dair de bilgiler var.
Prof. Dr. Hfz. Halis AYDEMİR
Allah razı olsun hocam
Allah bizimle beraber....elhamdülillah
Elhamdulillah 🤲🏻 Allah razı olsun
Elhamdülillah istifade ettik.
Hocam ağzınıza sağlık.bırakamıyorum elimden sizi dinlemeye başlayınca.perçem konusunda ben de sizin gibi düşünüyorum bu ayeti okuduğumda aynı zamanda secde yaptığımız bölge geliyor aklıma huşu ile.paylaşmak istedim
Helal i hoş olsun Allah razı olsun hocam teşekkür ederiz
🌹❤️
🤲🏼🤲🏼🤲🏼🕋🕋🕋
Selamün aleyküm
Nasiye = frontal lob ???
Musa ve Harun as. Diyaloglarının çağrıştırdıkları; Peygamber diyalogları… Bir Türk filminden bir kare hatırlıyorum; Zeki ve Metin bir tarafa bakıyor büyük bir resimde.. altında yazan: “bu adamlar nereye bakıyor?” Haliyle merak uyandırıyor..Peygamber diyalog ve dualarında rabbimizi hissedebileceğimiz ifadeler var.. kelimelerde zamirleri biliyoruz.. ya düşünce.. şah damarımızdan ve düşünceden daha yakın olan nasıl işaret edilebilir..onunla nasıl konuşulur..namazdaki fiziksel hareketlerde hissedilenler.. bu hareketler bir faniye doğru yapılsa ne hissedilir..namazda doğru hislere nasıl varırız.. varsak namaz dışına taşar mı..
Çok acilen müzik lazımdı sanki geciktiniz 😁
Lol
Allah razı olsun
Allah razı olsun hocam