büyük konuşmayayım ama alacağımı aldım bu yazı ve söyleşiyle beraber, güzel bir yayın ve yazı incelemesi olmuş. elinize sağlık. ama namümküniyat meselesi biraz düşündürücü yani ne nakil ne akıl. çatışma yok çıkarsaması yapılıyor. tabii ki de peygamber efendimiz gibi bir örneklik oluşturamayacağız bunu anlayabildim ama nakil yapanlara güvenmek de bir yerde doğru geliyor çünkü bir akış ve silsile konusu. sanki akıl ele alınınca bu silsile devre dışı bırakılmış oluyor. ama akılın öznel durumu da tabii ki önemli özellikle sahne olarak hayatta yer alıyorsak. bu yüzden aklı buralara yorarak kullanmak gerekiyor sanki tabii ki her zaman eksik ve yarım kalmış bir şekilde kulluğumuzu sürdüreceğiz akıl da öyle nakil de öyle çünkü sahneye kaptırıyoruz kendimizi ister istemez. ya da bastığımız yeri-zemini-düşünmeden hareket ediyoruz. sahne ve zemin çok güzel bir örneklendirme olmuş gayet akılda kalıcı. sahne ve zemin örneğinin ya da akıl ve nakil kavramıyla aslında sosyal bilimlerde metodolojide kullanılan ve güvenilirliği ve geçerliliği artırmak adına araştırmaya başka araştırmacılar dahil etme, farklı zaman serileri kullanma, farklı veri setleri kullanma gibi daha tutarlı bir açıklama sağlama amacının olması burada da güdülüyor aslında ve hatta daha ileriye gidilerek bunun sahneyle ve akılla anlaşılamayacağından bahsediliyor. çünkü hep bir eksik kalınacağından bahsediliyor. bu da aslında alim olanın allah olduğunu bize hatırlatır mahiyette. tekrardan elinize, ağzınıza sağlık, takipteyiz.
9.16 Telâş içinde kendime bir devlet sırrı beğeniyorum çünkü bu, ruhum olmasa da saklanacak bir şeydir devlet sırrıyla birlikte insanın sinematografik bir hayatı olabilir o kibar çevrelerden gizli batakhanelere yolculuklar, lokantalar, kır gezmeleri ve sonunda estetik bir idam belki... Evet, evet ruhu olmak bütün bunları sağlayamaz insana
Ben mi kaçırdım bilmiyorum; ama asli sahneyi nasıl görüceğimizi anlamadım. Yani, nübüvvet sayesinde zemini idrak edebiliyoruz. Asli sahneyi de mi nübüvvet ile idrak edebiliyoruz, yahut akıl ile mi idrak ediyoruz
Bazı sorular canlandı zihnimde dinlerken; Sahne'nin sahne olduğu düşüncesine hangi yolla varmış olduk? Akıl ile mi? Değil, sahnedeki, sahnede olması itibari ile zemin kaynaklı, zemine dayalı bir akletmeden yoksundur Nakil ile mi? Değil, sahnedeki zeminden bir nakilden de yoksundur, Burayı biraz daha işleyelim: Sahne-zemin ayrımı, birinin "bana zeminden iletildi size sahnedeki suretlerine bürüyerek naklettiklerim" dediği zaman mı kendisine başvurulacak bir ayrım, yoksa buna öncelliği olan ve her bireyde daha temelde yer alan bir ayrım mı? Eğer daha temelde yer alan bir ayrım ise sahnede de olsa bireyler, bir "elçi" zeminden olduğunu söylediği şeyleri aktardığında, temelden, belki içsel olarak zeminlerinden hareketle "elçi"nin söylemini değerlendirme imkânına sahip olacaklar mı? Olmayacaklarsa teslimiyet veya yolunu yol edinmede bir sınır olmayacak gibi duruyor, olacaklarsa, misal bu değerlendirmeler atıf yaptığınız gibi, özellikle bir dinin sufi meşrep insanlarının aidiyetleriyle pek uyuşmadığında kabul görecekler mi, birey "temel"li değerlendirmenin mahremiyeti hatrına yoksa zaman-zaman sizin bazı arkadaşlarınızın da uyguladığı gibi hor görmelere, üstenci bakışlara ve dışlamalara mı tabi olacaklar?! Eğer bir "elçi"nin haberi ile zemin-sahne ayrıştırmasına gidilecekse, kavramlaştırmanın isabeti ciddi anlamda sorgulamaya tabi tutulabilir, zira sahnede sahneyi oluşturan "unsurlar" için sahnenin sahne olmasını mümkün kılan bir "sahne arkası" vardır en fazla ki bu yalnız sahneyi oluşturmayanlar, o sahnede bulunmayanlar için "gaybdır" ki onlar için de mutlak gayb değildir, sahnenin haremiyeti için öngörülen itibari kurallar gereği itibari gayb oluşa terkedilmiştir, sahnedekiler de, sahnede bulunmayanlar da sahnenin haremiyeti muhafaza edilsin diye sahne arkasına "yok" muamelesi yapmak zorundadırlar, sahne kurulsun diye var olan sahne arkası bizatihi sahnede rol alanların ve sahne arkası "görevlilerinin" elleriyle sahne için inşa ettikleri, sahne açıldığı andan itibaren ise ihmal edilmek zorunda olan bir yerdir ve sahne devam ettiği sürece de tek değeri sahnedekileri "beslemesi"dir. Hangi detayının ne kadar mütabık olduğuna bakmak için müzakereler gerekli olsa da hiç şüphesiz, burada sahne ötesine intisaba gerginlik yarattığı düşünülen "sahne içi"nden ve daha "bireysel" konuşan iki "peygamber" çağrıştı zihnimde; birisi aklın "peygamberi" olmak üzere I. Kant, diğeri vahyin "peygamberi" olmak üzere bazı "heretik" sufiler, Bu makamda, bir zamanlar, "çok sevdiğim bir dostum" vasıtası ile haberdar olduğum şu mısralar da zihnimde çağrıştı, "Daha Allah ile cihan yok iken, Biz ani var edip ilan eyledik. Hakk'a hiçbir layık mekân yok iken, Hanemize aldık mihman eyledik." Zemine gelince, zemin ne sahnedekilere, ne sahne dışındakilere gayb değildir, hiç olmadı, zemin gözetilerek sahne inşa edilmesi bir zamanların önemli kaygılarından iken, zamanla zemin terbiye etme, hatta tesis etme konusunda bile ciddi gelişmeler kaydedildi. "Elçi", görülmeyen sahne arkasına çağırdığı ölçüde sahnenin haremiyetini de ihlal etmiş, sahneyi hor görmüş olur, oysa sahnedekiler ve dışındakilerin uzlaşısı ile, (gayb olmayan) sahne arkası, sahne sürsün, sahnedeki durmasın diye varlığı ihmal edilen bir sahneye hizmetkârlık mekânıdır. Emeğinize sağlık.
Videoda da, makalede de, sahne ve zemin tasavvuru hakkında bir kaynağa işaret ediliyor. Dolayısıyla aynı kelimeleri kullandığınız halde bambaşka şeyler anlıyor ve kastediyor durumuna düşmeksizin, burada bahsedilenler üzerine bir müzakere yürütme niyetinde iseniz, evvela bu kavramları burada kastedildiği anlamlarıyla anladığınızdan emin olmak için oraya müracaat etmeniz yerinde olurdu. Özelikle de bu kavramlara dair böyle büyük büyük hüküm cümleleri kurarak eleştiri getirmeye girişmeden önce. Halbuki bunu yapmış olsaydınız, bu sefer de yukarıdaki gibi bir karıştırmaya zaten düşmemiş olurdunuz diye tahmin ediyorum. Ancak maşallah sizin kendi sahne ve zemin tasavvurunuz o kadar muhkem ki, ona göre "elçi"ye dahi sınırlar tayin edebiliyorsunuz, nerede kaldı ki buradaki kaynağı kâle alasınız. "hor görmeler, üstenci bakışlar ve dışlama" gibi ithamlara gelince, videoyu hazırlayanların, sahnesinin esiri olmayanlardan gelen ikazlar şöyle dursun, zemininden bîhaber olanlardan bile gelse hakkaniyetli olması kaydıyla her eleştiriyi ciddiye aldıklarından ve dahi daha fazlasını kendi kendilerine yaptıklarından şüpheniz olmasın. Ancak bu, her haksız tahfife ve asıl üsttenci had bildirme girişimlerine de eyvallah edileceği anlamına gelmez. Selametle.
öncelikle güzel bir videoydu. video,makale ve siz a.turan esinin perdeli intikalisiniz :) burada ismi isim yapan zemine intikal etmekten bahsediyorsunuz. bu çağrı ve yol gösterme her ne kadar güzel ama insanların kendi sahnelerinin, isimlerinin yetersiz oluşunu farketmesi gerek evvela. gerçi bunu farkettikleri zaman da nebilere geleni isteyecekler.. (kasas 48-51)'e bakılır. Dolayısıyla artık zemine ulaştırmak için sahnenin zemine dair tevilini bilmek gerekiyor. örneğin gayp olan zeminde bulunan beytul mamurun izdüşümü olan kabeyi veya kabenin izdüşümü olan beytul mamuru idrak etmek gerek. buradaki tavafı goz onune almak gerek veya zeminde yankılanan hamd alemlerin rabbinedir ifadesinin bize 5 kere çarpan sesini duymak gerek ki isimlerin ismi mukabilinde gelmiştir.. (şimdi biz nasıl bu isim ve kelam mahluktir diyelim ki...) nebinin zemin ve sahnesi arasındaki uyumu görmek eşsiz bir yol sağlayacaktır. onun yolu da tevil için mucadele eden zatın tarikinden geçer. bunun kim olduğu bütün mezheplerce malumdur. O ki sufilerin, evliyanın serveridir.. son olarak kişinin kendi sahnesini ve varlığını idrak etmesini soğuk bir sekilde ifade eden bir film tavsiye edeyim. (Collateeal) Kendi konumunu bilen insan zemine doğru ilk adımı atacaktır ki bu kendisinden cok uzakta değil. Hak bizi kendi tarafına doğru çeksin. Selametle.
Bu adamı Yusuf kaplana bi tık benzetiyorum. Büyük başlıklar var büyük konular var ama onun yeri burası değil mevzu derin edası var. Okumak lazım var. Sloganlar büyük mottolar büyük başlıklar ama asla derinleşip orda kalan orda ışık tutan bişey yok. Şu güne kadae 5 kere izledim 5i de böyleydi.. Silik sönük cansız ama derinlikliymiş gibi bir anlatım. Ne yazıkki bana hitap etmiyor.. Bir video önce t. Hakan alpi izledim herşey ne kadar netti.. Burda o asla geçmiyor bana ne konuştuk niye konuştuk ne dedi hiç bişey yok aklımda. Heybe boş..
Siz özensiz, çalakalem hazırlanmış, bayat anlatılara ihtiram etmeye devam edin öyleyse. Size ağır gelmiş olabilir. Ki bu ziyadesiyle süzülmüş hali. Makalenin aslı var, bir çok iktibas var başka muhtelif kaynaklardan. Buyrunuz onlara müracaat ediniz. Samimi bir çabanız, elle tutulur bir eleştiriniz olursa bekleriz.
Heybe boşmuş gerçekten de. Siz 27 dakikalık bir youtube videosunda nasıl bir derinleşme bekliyordunuz? Daha derinlikli bir anlatımı makalede bulabilirsiniz. İnsaf ve dikkat ile yaklaşırsanız orada, anlatılabilenin daha da ötesini sezebilmek için ipuçları da bulursunuz. Bu video makaledeki ana fikri ana hatlarıyla ifade etmek ve ilgilisini bu kıymetli üründen haberdar etmek için birçok kişinin de emeğiyle hazırlandı. Sorun farklı vecheleri ile ortaya konuyor mu, evet. Gelenekteki ana yaklaşımlara işaret var mı, evet. Bu yazıdaki çözümün hem onlarla ilişkisine işaret ediliyor, hem de bunu onlardan ayıran orijinal çerçeve olarak zemin ve sahne tasavvurundan bahsediliyor mu, evet. Bu tasavvurla ilgili derinleşmek için kaynağı olan Yalçın Koç külliyatına işaret var mı, evet. Bu tasavvur ile baktığımızda aklı, nakli ve bunların çatışmasını, konunun alışıldık olarak tartışıldığı zeminden çok farklı bir şekilde ele almamız gerektiği, bunun neden böyle olduğu ve daha birçok şey genel olarak anlatılıyor mu, evet. Maksat da budur. Ama T. Hakan Alp size daha çok hitap ediyorsa Kamu Âlem ile zaten çok yorulmamanızı tavsiye ederim.
İnsanın içsel yolculuğuna öyle güzel katkıda bulunuyorsunuz ki...
Allah sizden razı olsun 🙏🏼🫂❤
🌹🙏👏
Allah razı olsun..
Allah razı olsun
Maşallah teşekkürler ilgi duyuyoruz devamını bekleriz
Sayın hocam Çok güzel izahat yapmışsınız emeğinize sağlık
🌟🌟🌟🌟🌟
Güzel bir içerik olmuş. Teşekkürler 🎉
Hocam bu istifadeli program için teşekkürler...
- Egosal Benliğin
- Zihnin
- Bilincin nasıl oluştuğunu doğru tanımlayanadan
Bu konuları doğru anlamak çok zor.
büyük konuşmayayım ama alacağımı aldım bu yazı ve söyleşiyle beraber, güzel bir yayın ve yazı incelemesi olmuş. elinize sağlık. ama namümküniyat meselesi biraz düşündürücü yani ne nakil ne akıl. çatışma yok çıkarsaması yapılıyor. tabii ki de peygamber efendimiz gibi bir örneklik oluşturamayacağız bunu anlayabildim ama nakil yapanlara güvenmek de bir yerde doğru geliyor çünkü bir akış ve silsile konusu. sanki akıl ele alınınca bu silsile devre dışı bırakılmış oluyor. ama akılın öznel durumu da tabii ki önemli özellikle sahne olarak hayatta yer alıyorsak. bu yüzden aklı buralara yorarak kullanmak gerekiyor sanki tabii ki her zaman eksik ve yarım kalmış bir şekilde kulluğumuzu sürdüreceğiz akıl da öyle nakil de öyle çünkü sahneye kaptırıyoruz kendimizi ister istemez. ya da bastığımız yeri-zemini-düşünmeden hareket ediyoruz. sahne ve zemin çok güzel bir örneklendirme olmuş gayet akılda kalıcı. sahne ve zemin örneğinin ya da akıl ve nakil kavramıyla aslında sosyal bilimlerde metodolojide kullanılan ve güvenilirliği ve geçerliliği artırmak adına araştırmaya başka araştırmacılar dahil etme, farklı zaman serileri kullanma, farklı veri setleri kullanma gibi daha tutarlı bir açıklama sağlama amacının olması burada da güdülüyor aslında ve hatta daha ileriye gidilerek bunun sahneyle ve akılla anlaşılamayacağından bahsediliyor. çünkü hep bir eksik kalınacağından bahsediliyor. bu da aslında alim olanın allah olduğunu bize hatırlatır mahiyette. tekrardan elinize, ağzınıza sağlık, takipteyiz.
9.16
Telâş içinde kendime bir devlet sırrı beğeniyorum
çünkü bu, ruhum olmasa da saklanacak bir şeydir
devlet sırrıyla birlikte insanın sinematografik bir hayatı olabilir
o kibar çevrelerden gizli batakhanelere
yolculuklar, lokantalar, kır gezmeleri ve sonunda estetik bir idam belki...
Evet, evet ruhu olmak bütün bunları sağlayamaz insana
Mikrofon hakkında bilgi alabilir miyim :))
Ben mi kaçırdım bilmiyorum; ama asli sahneyi nasıl görüceğimizi anlamadım. Yani, nübüvvet sayesinde zemini idrak edebiliyoruz. Asli sahneyi de mi nübüvvet ile idrak edebiliyoruz, yahut akıl ile mi idrak ediyoruz
Bazı sorular canlandı zihnimde dinlerken;
Sahne'nin sahne olduğu düşüncesine hangi yolla varmış olduk? Akıl ile mi? Değil, sahnedeki, sahnede olması itibari ile zemin kaynaklı, zemine dayalı bir akletmeden yoksundur
Nakil ile mi? Değil, sahnedeki zeminden bir nakilden de yoksundur,
Burayı biraz daha işleyelim:
Sahne-zemin ayrımı, birinin "bana zeminden iletildi size sahnedeki suretlerine bürüyerek naklettiklerim" dediği zaman mı kendisine başvurulacak bir ayrım, yoksa buna öncelliği olan ve her bireyde daha temelde yer alan bir ayrım mı? Eğer daha temelde yer alan bir ayrım ise sahnede de olsa bireyler, bir "elçi" zeminden olduğunu söylediği şeyleri aktardığında, temelden, belki içsel olarak zeminlerinden hareketle "elçi"nin söylemini değerlendirme imkânına sahip olacaklar mı? Olmayacaklarsa teslimiyet veya yolunu yol edinmede bir sınır olmayacak gibi duruyor, olacaklarsa, misal bu değerlendirmeler atıf yaptığınız gibi, özellikle bir dinin sufi meşrep insanlarının aidiyetleriyle pek uyuşmadığında kabul görecekler mi, birey "temel"li değerlendirmenin mahremiyeti hatrına yoksa zaman-zaman sizin bazı arkadaşlarınızın da uyguladığı gibi hor görmelere, üstenci bakışlara ve dışlamalara mı tabi olacaklar?!
Eğer bir "elçi"nin haberi ile zemin-sahne ayrıştırmasına gidilecekse, kavramlaştırmanın isabeti ciddi anlamda sorgulamaya tabi tutulabilir, zira sahnede sahneyi oluşturan "unsurlar" için sahnenin sahne olmasını mümkün kılan bir "sahne arkası" vardır en fazla ki bu yalnız sahneyi oluşturmayanlar, o sahnede bulunmayanlar için "gaybdır" ki onlar için de mutlak gayb değildir, sahnenin haremiyeti için öngörülen itibari kurallar gereği itibari gayb oluşa terkedilmiştir, sahnedekiler de, sahnede bulunmayanlar da sahnenin haremiyeti muhafaza edilsin diye sahne arkasına "yok" muamelesi yapmak zorundadırlar, sahne kurulsun diye var olan sahne arkası bizatihi sahnede rol alanların ve sahne arkası "görevlilerinin" elleriyle sahne için inşa ettikleri, sahne açıldığı andan itibaren ise ihmal edilmek zorunda olan bir yerdir ve sahne devam ettiği sürece de tek değeri sahnedekileri "beslemesi"dir. Hangi detayının ne kadar mütabık olduğuna bakmak için müzakereler gerekli olsa da hiç şüphesiz, burada sahne ötesine intisaba gerginlik yarattığı düşünülen "sahne içi"nden ve daha "bireysel" konuşan iki "peygamber" çağrıştı zihnimde; birisi aklın "peygamberi" olmak üzere I. Kant, diğeri vahyin "peygamberi" olmak üzere bazı "heretik" sufiler,
Bu makamda, bir zamanlar, "çok sevdiğim bir dostum" vasıtası ile haberdar olduğum şu mısralar da zihnimde çağrıştı,
"Daha Allah ile cihan yok iken,
Biz ani var edip ilan eyledik.
Hakk'a hiçbir layık mekân yok iken,
Hanemize aldık mihman eyledik."
Zemine gelince, zemin ne sahnedekilere, ne sahne dışındakilere gayb değildir, hiç olmadı, zemin gözetilerek sahne inşa edilmesi bir zamanların önemli kaygılarından iken, zamanla zemin terbiye etme, hatta tesis etme konusunda bile ciddi gelişmeler kaydedildi. "Elçi", görülmeyen sahne arkasına çağırdığı ölçüde sahnenin haremiyetini de ihlal etmiş, sahneyi hor görmüş olur, oysa sahnedekiler ve dışındakilerin uzlaşısı ile, (gayb olmayan) sahne arkası, sahne sürsün, sahnedeki durmasın diye varlığı ihmal edilen bir sahneye hizmetkârlık mekânıdır.
Emeğinize sağlık.
Videoda da, makalede de, sahne ve zemin tasavvuru hakkında bir kaynağa işaret ediliyor. Dolayısıyla aynı kelimeleri kullandığınız halde bambaşka şeyler anlıyor ve kastediyor durumuna düşmeksizin, burada bahsedilenler üzerine bir müzakere yürütme niyetinde iseniz, evvela bu kavramları burada kastedildiği anlamlarıyla anladığınızdan emin olmak için oraya müracaat etmeniz yerinde olurdu. Özelikle de bu kavramlara dair böyle büyük büyük hüküm cümleleri kurarak eleştiri getirmeye girişmeden önce. Halbuki bunu yapmış olsaydınız, bu sefer de yukarıdaki gibi bir karıştırmaya zaten düşmemiş olurdunuz diye tahmin ediyorum.
Ancak maşallah sizin kendi sahne ve zemin tasavvurunuz o kadar muhkem ki, ona göre "elçi"ye dahi sınırlar tayin edebiliyorsunuz, nerede kaldı ki buradaki kaynağı kâle alasınız.
"hor görmeler, üstenci bakışlar ve dışlama" gibi ithamlara gelince, videoyu hazırlayanların, sahnesinin esiri olmayanlardan gelen ikazlar şöyle dursun, zemininden bîhaber olanlardan bile gelse hakkaniyetli olması kaydıyla her eleştiriyi ciddiye aldıklarından ve dahi daha fazlasını kendi kendilerine yaptıklarından şüpheniz olmasın. Ancak bu, her haksız tahfife ve asıl üsttenci had bildirme girişimlerine de eyvallah edileceği anlamına gelmez. Selametle.
öncelikle güzel bir videoydu. video,makale ve siz a.turan esinin perdeli intikalisiniz :)
burada ismi isim yapan zemine intikal etmekten bahsediyorsunuz. bu çağrı ve yol gösterme her ne kadar güzel ama insanların kendi sahnelerinin, isimlerinin yetersiz oluşunu farketmesi gerek evvela. gerçi bunu farkettikleri zaman da nebilere geleni isteyecekler.. (kasas 48-51)'e bakılır. Dolayısıyla artık zemine ulaştırmak için sahnenin zemine dair tevilini bilmek gerekiyor. örneğin gayp olan zeminde bulunan beytul mamurun izdüşümü olan kabeyi veya kabenin izdüşümü olan beytul mamuru idrak etmek gerek. buradaki tavafı goz onune almak gerek veya zeminde yankılanan hamd alemlerin rabbinedir ifadesinin bize 5 kere çarpan sesini duymak gerek ki isimlerin ismi mukabilinde gelmiştir.. (şimdi biz nasıl bu isim ve kelam mahluktir diyelim ki...) nebinin zemin ve sahnesi arasındaki uyumu görmek eşsiz bir yol sağlayacaktır. onun yolu da tevil için mucadele eden zatın tarikinden geçer. bunun kim olduğu bütün mezheplerce malumdur. O ki sufilerin, evliyanın serveridir..
son olarak kişinin kendi sahnesini ve varlığını idrak etmesini soğuk bir sekilde ifade eden bir film tavsiye edeyim. (Collateeal)
Kendi konumunu bilen insan zemine doğru ilk adımı atacaktır ki bu kendisinden cok uzakta değil. Hak bizi kendi tarafına doğru çeksin. Selametle.
Filmin adi Collateral midir? Türkçe adını da yazabilir misiniz
@zekikorkutata6564 evet colleteral, Türkçesi "Tetikçinin Gecesi"
Ne diye delersin gemimizi? Ne diye bir nefse karşılık olmaksızın nefsimizi? Ne diye tamir edersin bu köhnemiş evimizi?
Bu adamı Yusuf kaplana bi tık benzetiyorum. Büyük başlıklar var büyük konular var ama onun yeri burası değil mevzu derin edası var. Okumak lazım var. Sloganlar büyük mottolar büyük başlıklar ama asla derinleşip orda kalan orda ışık tutan bişey yok. Şu güne kadae 5 kere izledim 5i de böyleydi.. Silik sönük cansız ama derinlikliymiş gibi bir anlatım. Ne yazıkki bana hitap etmiyor.. Bir video önce t. Hakan alpi izledim herşey ne kadar netti.. Burda o asla geçmiyor bana ne konuştuk niye konuştuk ne dedi hiç bişey yok aklımda. Heybe boş..
Burada uzun sürer, makaleyi oku diyor, sen bunu mu anladın :) Boş ise burada ne isin var.
Siz özensiz, çalakalem hazırlanmış, bayat anlatılara ihtiram etmeye devam edin öyleyse. Size ağır gelmiş olabilir. Ki bu ziyadesiyle süzülmüş hali. Makalenin aslı var, bir çok iktibas var başka muhtelif kaynaklardan. Buyrunuz onlara müracaat ediniz.
Samimi bir çabanız, elle tutulur bir eleştiriniz olursa bekleriz.
Heybe boşmuş gerçekten de.
Siz 27 dakikalık bir youtube videosunda nasıl bir derinleşme bekliyordunuz? Daha derinlikli bir anlatımı makalede bulabilirsiniz. İnsaf ve dikkat ile yaklaşırsanız orada, anlatılabilenin daha da ötesini sezebilmek için ipuçları da bulursunuz.
Bu video makaledeki ana fikri ana hatlarıyla ifade etmek ve ilgilisini bu kıymetli üründen haberdar etmek için birçok kişinin de emeğiyle hazırlandı.
Sorun farklı vecheleri ile ortaya konuyor mu, evet. Gelenekteki ana yaklaşımlara işaret var mı, evet. Bu yazıdaki çözümün hem onlarla ilişkisine işaret ediliyor, hem de bunu onlardan ayıran orijinal çerçeve olarak zemin ve sahne tasavvurundan bahsediliyor mu, evet. Bu tasavvurla ilgili derinleşmek için kaynağı olan Yalçın Koç külliyatına işaret var mı, evet. Bu tasavvur ile baktığımızda aklı, nakli ve bunların çatışmasını, konunun alışıldık olarak tartışıldığı zeminden çok farklı bir şekilde ele almamız gerektiği, bunun neden böyle olduğu ve daha birçok şey genel olarak anlatılıyor mu, evet.
Maksat da budur.
Ama T. Hakan Alp size daha çok hitap ediyorsa Kamu Âlem ile zaten çok yorulmamanızı tavsiye ederim.