Hasır -Mehmet Akif Ersoy- Safahat - Yusuf Ziya Özkan

Поделиться
HTML-код
  • Опубликовано: 17 сен 2024
  • Daha fazlası için sitemizi ziyaret edebilirsiniz.
    bibliyofiller.com/

Комментарии • 4

  • @beklenenkoleksiyon2136
    @beklenenkoleksiyon2136 4 года назад +3

    Hasır
    Geçende, yayla civârında bir ufak cevelân
    Bahânesiyle, bizim eski âşinâlardan
    Bir attarın azıcık gitmek istedim yanına,
    Ki her zaman beni da’vet ederdi dükkânına.
    Biraz musâhabeden sonra söktü müşteriler:
    - Ver ordan on paralık zencefil, çörek otu, biber.
    Geçenki beş para borcumla on beş etmedi mi?
    - Silik bu yirmilik almam…
    - Uzatma gör işimi!
    - Oğul, çabuk… Bana tîrak … Okunmuş olmalı ha!
    Bizim çocuk, adı batsın, yılancık olmuş…
    - Ya?
    - Sübek kadar yüzü hütdağ kesildi!
    - Vah vah vah!
    - Hanım, geçer, nefes ettir…
    - Geçer mi? İnşallah.
    - Bi yirmilik paket amma sabahki tozdu bütün…
    - Ayol hep içtiğimiz toz… Bozuldu eski tütün!
    - Efendi amca, sakız ver… Biraz da balmumu kes.
    - Kızım, parayla olur ha! Peşinci bak herkes.
    Beşer onar paralar hepsi yaklaşıp deliğe,
    Süzüldüler oradan bir kilitli çekmeceye.
    Epeyce fâsıladan sonra geldi başka biri:
    - Genişçe bir hasırın var mı? Neyse hem değeri.
    Cenâze sarmak içindir, eziyyet etme sakın!
    Mahallemizde beş aydır yatan o hasta kadın
    Bugün, sabahleyin artık cihandan el çekmiş…
    - Ne çâre! Kısmeti bir böyle günde ölmekmiş.
    - Yanında kimse de yokmuş… Aman bırak neyse.
    Ecel gelince ha olmuş, ha olmamış kimse!
    - Dokuz kuruş bu hasır, siz, sekiz verin haydi…
    Pazarlık etmeyelim bir kuruş için şimdi!
    Hasır büküldü, omuzlandı, daldı bir sokağa;
    Sokuldu kimbilir ordan da hangi bir bucağa.
    Açıldı, bir ölü saklanmak üzre sînesine;
    Kapandı ketm-i adem heybetiyle sonra yine!
    Beş on fakîre olup bâr-ı dûş-i istiskâl ,
    Huzûr-ı lâlini bir nevha etmeden ihlâl,
    Sükûn içinde uzaklaştı âşiyânından.
    Geçince sûrunu şehrin, uzattı servistan
    Garîb yolcuyu tevkîfe bin bükülmez kol!
    Omuzdan indi hasır, yoktu çünkü artık yol.
    Mezarcının o kürek yüzlü dest-i lâkaydı
    Lânesiyle nihâyet mezâra yaslandı.
    Hücûm-ı mihnet-i peyderpeyiyle dünyânın,
    Hayâtı bir yığın âlâm olan zavallı kadın,
    Hasırdan örtüsü dûşunda hufreden indi…
    Enîn-i rûhu da artık müebbeden dindi.
    Bu hâtırât ile kalbimde başlayınca melâl ,
    Oturmak istemez oldum, kıyâm edip derhâl;
    -Yüzümde âleme nefrin , içimde şevk-i memât ;
    Gözümde içyüzü dehrin : Yığın yığın zulümât !-
    Bulunduğum o mukassî mahalden ayrıldım.
    Bu perde bitti mi? Heyhât! Atmadım bir adım,
    Ki rûhu eylemesin böyle bin fecîa harâb!.
    Hayât nâmına yâ Rab, nedir bu devr-i azâb ?

  • @user-mx6wl4hb7y
    @user-mx6wl4hb7y 7 месяцев назад

    Arkadaki çan sesi rahatsız etti beni.