Prof. Dr. Ahmet Arslan'ın Açılış Konuşması

Поделиться
HTML-код
  • Опубликовано: 2 ноя 2024

Комментарии • 16

  • @edipyuksel
    @edipyuksel 7 лет назад +38

    Güzel bir konu. Ne var ki kayıt çok kötü. Yapıcı bir eleştiride bulunacağım. Umarım bana darılmak ve kızmak yerine; eleştiriden ders alır ve bir dahaki çekimlerde bu hatayı işlemezsiniz :)
    Sahnede konuşan bir kişi var. Konuşanın yüzünü görmek izleyici için önemli. Nitekim bu bir audio değil, bir video... Konuşanın yüzünü görmek ilginin devamı ve gücü açısından önemlidir. Ayrıca, bilişsel olarak da önemlidir. Konuşan kişinin yüzündeki mimikleri ve dudağının hareketlerin iyi bir biçimde görmek sözlerini anlamaya katkıda bulunur.
    Peki siz otuz dakika boyunca ekranda ne görüyorsunuz? Duvar. Duvara yansıtılan etkinliğin yeri ve zamanının yer aldığı afiş. Yerdeki döşeme. Vazo, vesaire... Yani orada sürekli sabit duran ve konuşma boyunca dikkatinizi odaklamadığınız can sıkıcı nesneler... Sanki duvardaki yazı tılsımlı bir şeymiş gibi onun uğruna da sahnenin diğer bölümleri kapkaranlık. Karanlık içinde konuşan, yüzünün büyük kısmı arada bir belirsizleşen küçük bir kafayı dinliyoruz… Konferansa izleyici olarak katılanların yaş ortalamasını falan merak ettim ama onları da göremedim.
    Peki siz otuz dakika boyunca ekranda ne görüyorsunuz? Duvar. Duvara yansıtılan etkinliğin yeri ve zamanının yer aldığı afiş. Yerdeki döşeme. Vazo, vesaire... Yani orada sürekli sabit duran ve konuşma boyunca dikkatinizi odaklamadığınız can sıkıcı nesneler...
    Sanki duvardaki yazı tılsımlı bir şeymiş gibi onun uğruna da sahnenin diğer bölümleri kapkaranlık. Karanlık içinde konuşan, yüzünün büyük kısmı arada bir belirsizleşen küçük bir kafayı dinliyoruz… Konferansa izleyici olarak katılanların yaş ortalamasını falan merak ettim ama onları da göremedim.
    Konuşan adamın kafası tüm alanın sadece yaklaşık 150'de 1'i, yani 0,007'si... İlk dakikada ekran tüm sahneyi göstersin; anlarım. Konunun başlığı, organize eden kurumun adı falan... Ama tüm konuşma boyunca konuşmanın odak noktasına odaklanmayan bir kameranın düğmesine basan kişi kendi beyninin düğmesine basmamıştır. Bunu organize edenler ve kameramana nasıl çekim yapacağı konusunda yararlı direktif vermeyenler kritik düşünmeyi hayatlarına geçirmiyorlardır.
    Felsefe laf değildir; hayatın her alanına kritik düşünmeyi uygulama işlemidir. İnşallah bu eleştiriden sonra bu tür konferansların çekimini yapanlar "nasıl daha iyi çekim yapabiliriz?" sorusunu sormayı aklederler. Selam.

    • @hasanayer4781
      @hasanayer4781 7 лет назад +3

      Edip Yuksel Edip sus.

    • @Dale_Blackburn
      @Dale_Blackburn 7 лет назад +3

      Amaciniz nedir ki ? kimse iyi bir cekim olacagina dair bir guvence vermis bulunmuyor.

    • @ozancansel
      @ozancansel 6 лет назад +1

      Gereksiz bir noktaya takılmışsınız, baştan sona dinledim hiç rahatsız etmedi beni

    • @namusbekcisi5438
      @namusbekcisi5438 6 лет назад +4

      Edip Yuksel edip abi güzel bir elestiri yapmışsın ..millet anlamamış malesef

    • @necmettinozcan8519
      @necmettinozcan8519 6 лет назад

      Size özel bir soru sormak istiyorum, Sizi inceledigimde dini konuda, Iman etmediginizi fark ettim! sorarim 49)Hucurat 14,15 ayetinde buyurdugu üzere müslüman oldun mu? oldu isen 4)Nisa 136 Aminu Billahi sirri ile iman ettin mi? sayet etti isen, 2)Bakara 8 ayetine dayanarak Mümin (Muttaki) IKAN (Okuyan) degilsiniz. Kendinizi bana ilmen tanitabilirmisiniz? Tesekkür ederim saygilar

  • @muhsintakaoglu6525
    @muhsintakaoglu6525 6 лет назад

    Kayıt kötüymüş.. takın kulaklığı dinleyin kardeşim altın sözler, bunlar hiç bir yerde bulamazsınız..

  • @mtak4875
    @mtak4875 7 лет назад +6

    edip Yükseli seversiniz sevmezsiniz...Ama doğru söylüyor. Kayıt çok kötü. Konuşana saygısızlık kişinin yüzünün değil de duvardaki panonun sürekli gösterilmesi.

  • @yusufcan9047
    @yusufcan9047 7 лет назад

    Bu hoca 9 eylülde mi çalışıyor? Kitapları varda bende

    • @ozancansel
      @ozancansel 6 лет назад

      Ege Üniversitesi'nde

    • @necmettinozcan8519
      @necmettinozcan8519 6 лет назад

      Kitabullâh Diyor Ki... birde bu ktabi incele, bosa yasama!
      1. “Ya eyyühelleziyne amenû Aminu Billâhi...” (4.Nisâ: 136)
      “Ey iman edenler, ‘B’ harfinin işaret ettiği anlam ile iman edin Allâh’a...”
      2. “Ve minenNâsi men yekulü amennâ Billâhî ve Bil yevmil âhıri ve mâ hum Bimu’miniyn” (2.Bakara: 8)
      “İnsanlardan bir kısmı ‘B’ işareti kapsamınca (varlıklarını Allâh Esmâ’sının oluşturduğu inancıyla) Allâh’a ve âhiret süreçlerine (sonsuzluk içinde, kendilerinden açığa çıkanın sonuçlarını yaşayarak yer alacaklarına) iman ettiklerini söylerler; ne var ki imanları gerçekte bu kapsamda değildir!”
      3. “…fe aminu Billâhi ve Rasûlihin Nebiyyil Ümmiyyilleziy yu’minu Billâhi ve kelimatiHİ…” (7.A’raf: 158)
      “…Bu yüzden iman edin, Esmâ’sıyla nefsinizin dahi hakikati olan Allâh’a ve Ümmî Nebi olan O Rasûl’e ki O, Esmâ’sıyla nefsinin dahi hakikati olan Allâh’a ve O’nun bildirdiklerine iman eder…”
      4. “Feemmelleziyne amenû Billâhi va’tesamu Bihi feseyüdhıluhüm fiy rahmetin minHU ve fadlin ve yehdıyhim ileyHİ sıratan müstekıyma” (4.Nisâ’: 175)
      “Esmâ’sıyla her şeyin aslı olan Allâh’a iman edip, O’na hakikatleri olarak sımsıkı tutunanlara gelince, onları HÛ’dan bir rahmetin ve fazlın içine sokacak ve onları kendisine varan sırat-ı müstakime hidâyetleyecektir.”
      5. “Ve izâ kıyle lehümüttebi’û mâ enzellAllâhu kalû bel nettebi’u mâ elfeyna aleyhi abâena* evelev kâne abâühüm lâ ya’kılune şey’en ve lâ yehtedûn” (2.Bakara: 170)
      “Onlara: ‘Allâh’ın inzâl ettiğine (varlığın ve varlığınızın Allâh Esmâ’sı olduğuna ve Sünnetullâh bilgisine) iman edin” denildiğinde onlar: ‘Hayır, babalarımız neye tâbi ise biz de onların tâbi olduklarına (dışsal tanrısallığa) uyarız’ derler... Ya babaları gerçeğe akıl erdiremeyen hakikati bulamamış kişidiyseler?”
      6. “…innAllâhe le Ğaniyyün anil alemiyn” (29.Ankebût: 6)
      “…Muhakkak ki Allâh, âlemlerden (Esmâ bileşimi birimselliklerden) elbette Ğaniyy’dir (“HÛ”viyeti {ZÂT’ı} itibarıyla, Esmâ’sında açığa çıkanlarla kayıtlanmaktan veya onlarla sınırlı tanımlanmaktan münezzehtir)!”
      7. “…Leyse kemisliHİ şey’*…” (42.Şûrâ: 11)
      “…O’nun benzeri bir şey yoktur!..”
      8. “Küllü men ‘aleyhâ fan; ve yebka vechu Rabbike ZülCelâli vel`İkrâm” (55.Rahmân: 26-27)
      “Arzda (bedensel yaşamdaki benliklerin) hepsi fânidir (her bedendeki nefs - bilinç ölümü tadar). Zül’Celâli vel’İkrâm Rabbinin vechidir (Esmâ mânâları) Bakıy olan!”
      9. “Lâ tüdriküHUl ebsaru ve HUve yüdrikül ebsar*…” (6.En’am: 103)
      “Ebsar (görme - değerlendirme organları) O’nu idrak edemez; O, ebsarı idrak eder (değerlendirir)!”
      10. “…Len teraniy…” (7.A’raf: 143)
      “…Beni, asla göremezsin! (yâ Musa)…”
      11. “Ma kaderullahe hakka kadriHİ…” (22.Hac: 74)
      “ALLÂH’ı (adıyla işaret edileni) hakkıyla değerlendiremediler!..”
      12. “ErRahmânu alel Arşisteva” (20.Tâhâ: 5)
      “Rahmân, Arş’a istiva etti (El Esmâ’sıyla âlemleri yaratıp hükümran oldu. Kuantum Potansiyelde ilmini seyretti ilmiyle).”
      13. “İnnema emruhû izâ erade şey’en en yekule lehu kün feyekûn; fesubhanelleziy BiyediHİ melekûtü külli şey’in ve ileyHİ turce’ûn” (36.Yâsiyn: 82-83)
      “Bir şeyi irade ettiğinde, O’nun hükmü, ona ‘Kün = Ol!’dan (olmasını istemesinden) ibarettir!.. (O şey kolaylıkla) olur. Her şeyin melekûtu (Esmâ kuvveleri) elinde olan (tedbirâtın bu mertebede oluştuğuna işaret) Subhan’dır... O’na rücu ettirileceksiniz.”
      14. “Ve fiy enfüsiküm* efela tubsırun” (51.Zâriyat: 21)
      “Nefslerinizde (Benliğinizin hakikati)! Hâlâ (fark etmiyor) görmüyor musunuz?”
      15. “Ve men kâne fiy hazihi a’ma fehuve fiyl ahıreti a’ma ve edallu sebiyla” (17.İsra’: 72)
      “Kim bu dünyada âmâ (hakikati göremeyen) ise o, gelecek sonsuz yaşamda da âmâdır (kördür)! (Düşünce) yolu (tarzı) itibarıyla daha da sapmıştır!”
      16. “HUvel’Evvelu vel’Âhıru vezZâhiru velBâtın*…” (57.Hadiyd: 3)
      “HÛ’dur, Evvel, Âhir, Zâhir, Bâtın (“HÛ”dan gayrı olarak hiçbir şey yoktur)!..”
      17. “…ve nahnu akrebu ileyhi min hablil veriyd” (50.Kaf: 16)
      “…Biz ona, şah damarından daha yakınız!”
      18. “…ve HUve me’akum eyne ma küntüm*…” (57.Hadiyd: 4)
      “…Nerede olursanız O sizinle (hakikatinizin Esmâ ül Hüsnâ’sıyla varolması sonucu) beraberdir! (Mâiyet sırrına işaret).”
      19. “…feeynemâ tüvellû fesemme VECHULLÂH…” (2.Bakara: 115)
      “…Ne yana dönersen Vechullâh karşındadır (Allâh Esmâ’sının açığa çıkışıyla karşı karşıyasın)!..”
      20. “…elâ inneHU Bi külli şey’in Muhıyt” (41.Fussilet: 54)
      “…Dikkat edin! Muhakkak ki O, Bi-küllî şey’in (her şeyin Esmâ özellikleri ile varlığını meydana getiren olarak) Muhiyt’tir (ihâta eder)!”
      21. “Ve ma hâlâknesSemavati vel Arda ve ma beynehüma illâ BilHakk*…” (15.Hicr: 85)
      “Biz, semâları ve arzı ve ikisi arasındakileri Hak olarak yarattık!..”
      22. “…kulillâhu sümme zerhüm fiy havdıhim yel’abun” (6.En’am: 91)
      “… ‘Allâh’ de, sonra bırak onları daldıklarında oynayıp dursunlar!”
      23. “…ve ma rameyte iz rameyte ve lakinnALLÂHe rema…” (8.Enfâl: 17)
      “…(Oku) attığında sen atmadın, atan Allâh’tı!..”
      24. “Lâ yüs’elu amma yef’alu…” (21.Enbiyâ’: 23)
      “Yaptığından soru sorulmaz!..”
      25. “…yahlüku mâ yeşa’*…” (42.Şûrâ: 49)
      “…Dilediğini yaratır…”
      26. “…innAllâhe yef’alu ma yüriyd” (22.Hac: 14)
      “…Kesinlikle Allâh irade ettiğini yapar (ilminden açığa çıkmasını irade ettiğini kudretiyle oluşturur; İlim - İrade - Kudret).”
      27. “…ve yef’alullahu ma yeşa’” (14.İbrahiym: 27)
      “…Allâh dilediğini yapar!”
      28. “…ve ennAllâhe yehdiy men yüriyd” (22.Hac: 16)
      “…Muhakkak ki Allâh kimi dilerse onu hakikate yönlendirir, hidâyet eder.
      29. “…yehdillâhu linûriHİ men yeşâ’*…” (24.Nûr: 35)
      “...Allâh (insanın hakikati olan Esmâ mertebesi) dilediği kimseyi kendi nûruna (kendi hakikati ilmine) erdirir!”
      30. “Men yehdillâhu fe “HU”vel mühtediy*…” (7.A’raf: 178)
      “Allâh kime hidâyet eder ise, odur hakikate eren!..”

    • @ebusuffle9393
      @ebusuffle9393 6 лет назад +3

      @@necmettinozcan8519
      Ya siktir git islam propagandanı başka yerde yap

  • @monavandastarryluna2888
    @monavandastarryluna2888 6 лет назад

    .

  • @necmettinozcan8519
    @necmettinozcan8519 6 лет назад

    BİLİMDEN, TEFEKKÜR GÜCÜNDEN
    MAHRUM KALMIŞ BEYİNLER
    Bir yanlış görüş daha...
    Din’i, Allah Rasûlü’nün koyduğu kurallar olarak değerlendirip, insanların huzur ve saadet içinde yaşamalarını temin gayesiyle getirilmiş bir nizam olduğunu düşünmek.
    Din’i sadece sosyal bir düzen şeklinde mütalâa etmek!!
    "Allah vardır ama o evrensel bir güçtür. Kâinatı ve içindekiler yaratan sonsuz güçtür. Dünya üzerindeki hiç bir şey onu ilgilendirmez. İnsanların cennete veya cehenneme gitmesi ona göre hiçtir. Bir insanla konuşması diye bir şey de sözkonusu değildir.
    Peygamberler, insanların huzur, saadet içinde yaşamaları için ortaya çıkmış dâhî insanlardır!. İçinde bulundukları şartlara göre bir takım prensipler, kanunlar koymuşlardır.
    Bu konan kurallar da o devrin ilkel insanlarına göre gerekli şeylerdir!. Günümüz insanının o kurallara göre yaşaması geriye dönüş, geri kafalılık olur!. Çöl insanı toz toprak içinde yaşadığından temizlensin diye abdesti; âtıl durup hareketiyetini kaybetmesin, jimnastik olsun diye namazı; oburluğun getirdiği sağlıksızlığı gidersin diye de orucu getirmiştir!!. Kısacası Allah vardır ama bir din yollamamıştır!. Peygamber lakâblı dahi kişi gününün şartlarına göre insanlara yararlı bir takım usuller getirmiştir ki, bunların 1400 sene sonra hiçbir geçerliliği kalmamıştır!. Günümüz insanı modern medenî insan olarak artık kendi kurallarını kendi koyabilir... " !!!
    Evet, işte bu türden daha birçok düşünce(!)ler...
    Tefekkür gücünden, olayları geniş açıyla seyredebilmek basîretinden, bilimden, insanı tanımak mârifetinden uzak kalmış beyinlerin, gördüğü ve işittiği kadar fikir yürütmesi dolayısıyla ortaya çıkan acı tablo!.
    "ONLARIN BEYİNLERİ VARDIR; DÜŞÜNMEZLER!".
    târifiyle anlatılan kişiler!.
    Sanırım hayatta en güç iş, böylesine ilkel kalmış beyinleri, böylesine çalışmamaktan paslanmış beyin hücrelerini, tefekküre sokmak, bir takım gerçekleri görüp idrâk düzeyine gelmelerini sağlamaya çalışmaktır!.
    Önce bunlara, Evrenin, varlığın yapısını idrâk ettireceksiniz...
    Sonra, İnsanın yapısını, çalışma sistemini idrâk ettireceksiniz. Sonra Dünya'nın yapısını, âkibetini anlatıp idrâk ettireceksiniz. Sonra dünyaya bağımlı kalan insanın sonunu izah edeceksiniz. Sonra, insanın ruhunun oluşumunu, özellikle, bedensiz kaldıktan sonra ne gibi şartlarla karşılaşacağını açıklayacaksınız. Bütün bunlardan sonra ruhun kendini kurtarabilmesi için ne gibi çalışmalar yapması gerektiğini anlatacaksınız.
    Daha sonra Hazreti Rasûlullah Aleyhis-selâm’ın vahiy yoluyla edinip insanları uyardığı esasları hangi bilimsel gerçeklere ve gerekçelere dayandığını açıklayacaksınız. Ve nihâyet Kur'ân-ı Kerîm'de bu gerçeklerin nasıl anlatıldığını misâllerle basiretlerine sunacaksınız!.
    Bütün bunları yapabilmek için de, evvelâ kendiniz böylesine yetişmiş olacaksınız!.
    Deveye hendek atlatmak, diye bir tâbir vardır; herhalde binbir deveye hendek atlatmak; düşünme kâbiliyetini yitirip, şartlanmalar pasıyla sâbitleşmiş beyin dişlilerini harekete geçirmekten çok daha kolaydır!. Ama gene de tevfik Allah’tan deyip işe koyulmak gerek!.
    Evet, bu kitapta, detaylarda boğulmadan, ana hatları ile bütün bunları elimizden, geldiğince, dilimiz döndüğünce anlatmaya çalıştık. Her şey anlattığımız, açıkladığımız kadar mıdır?..
    Asla!.
    Eskilerden, bizim anlattığımız şeyleri keşif yoluyla, fetih yoluyla bilen zevât vardı. Ancak, o günün ilim düzeyi bu gerçekleri anlatmaya yeterli olmadığı için, mecâzların, misâllerin dayandığı gerçekleri bu şekilde dile getirememişlerdi.
    Bugün lûtfu ilâhi ile bize açılan öyle hususlar mevcuttur ki, henüz onları açıklamamız mümkün değildir!.
    Ancak bazı yeni gelişmelere dayan hususları da bir miktar "TEK'İN SEYRİ" kitabımıza aldık...
    İnşâallah, ilerideki yıllarda daha büyük ilmî gelişmeler olursa, bu hususları da açıklamak bize nasip olur!.
    Bir an için inkâr etmeyi bırakıp, düşünün...
    Şartlanmalarınızı kısa süre için yanınıza koyup objektif olarak anlatılanlara yönelin.
    Bir düşünün...
    Şâyet, Ganj kıyısında doğup büyüse idiniz, “Kutsaldır Ganj” deyip; içine saatte 120 ton lağım boşalan sularına girip, arınma-paklanma ibadetinde bulunacak mıydınız?.. Ya da Kotango kabilesinde doğup büyümüş olsaydınız, gene ibadet gayesiyle “Ulu Manitu” için elinizde balta belinizde saçak otlar bir totem etrafında dönmeyecek miydiniz?..
    Neyse ki, bugün buradasınız ve bunları yapmıyorsunuz!
    Size bu kitapta, insanın içinde olduğu tüm sistemi anlatmaya çalıştık. Esasen konu böyle bir kitaba sığmayacak kadar geniş!. Ne çare ki bu kadarı bile düşünmeye alışmamış, günlük meseleler içinde yorulmuş, bunalmış beyinler için ağır gelecektir.
    Eskiler, "bütün âlem bir hayâlden ibarettir" demiş!. 19. yüzyılın koyu maddeciliği, “MADDECİ” görüşe dayalı biçimde düşünülen “PANTEİST” düşünce günümüz bilimi yanında, eriyen buzun buharlaşması gibi tükenip bitmek üzere.
    Düşünen beyinler katında, evren, gerçekliği itibariyle bir hayâl hâline geldi. Ama öyle bir hayâl ki, içindekiler ebeden onu gerçekmiş gibi yaşayacaklar!.
    Din, tasavvuf yönüyle bütün bu meseleleri halletmiş!.
    Ne çare ki, tasavvufun ne olduğunu bilmeyen çok büyük yığınlar, asırların kendilerine ulaştırdığı bu nimetten mahrumlar!. Bazı batılı düşünürlerden bu gerçeklerin kırıntılarını alıp, onları baştâcı ederken; kendilerindeki hazinelerin adını bile duymamışlar.
    2000 yılının eşiğinde olmasına rağmen, el'ân, Hazreti Muhammed'den önceki, gerçekleri görememe devrini yaşamaktadır!.