Celal hocayı sözü kesilmeden dinlemeyi özlemişiz gerçekten. Su gibi akıyor video. Cengiz bey başta olmak üzere,böyle kaliteli bir ortamı yaratan tüm arkadaşlara çok teşekkürler.
Büyük zevk aldım iki defa kesintisiz izledim çok düzeyli aydınlatıcı mükemmel bilgiler kapsamış.. Çok teşekkür ederim yüreğiniz güzel bilgilerle taşsın çoğalsın 👏👏👏
Videoda emeği geçen herkese teşekkürler. Harikaydı. Cengiz hocanın, Tanrı ile ilgili Celal hocaya soru soran arkadaşı uyarırken ki nezaketini görmek ve hocanın uyarıdaki amacını da iletmesi gerçekten çok güzel bir andı. Sevgiler.
44:58 Celal'ın burda dediği çok doğru. Geçen babamla istemeden bir kaç dakika tarih konuştum. Adam bana ben kitaplara inanmam. Dedem,babam ne dediyse ona inanırım dedi
... ne babana, ne de Celal'in dediğini bak paşa. Düşünce bir yetenektir. Herkeste mevcuttur. Bu yeteneğimiz doğayı gözlem, okuma, araştırma ve denemelerle gelişir. Burada söylediğin:" kitaplara inanmam" sözünü asla kabul etme. Mesela: ben kitaplarımı, benimle konuşmayan dostlarım diye görürüm. Ben istediğimde, bana çok şey veren arkadaşlarımdır onlar. " Her kitap iyidir. Kötü dost, arkadaş olur ama kötü kitap olmaz! " bu da benim hayatımda herkese ilettiğim bir tavsiyemdir. Faydası hep olur, gel kitaplardan vazgeçme derim. Bukadarı yetsin ... okumayı elden bırakma ve esenkal !
@@ibrahimkesikbiyik3349 Dediklerinize katılıyorum. Ben kitaplar'da yazılan her bilgiye bile şüpheyle yaklaşırım. Sanırım bunda küçük yaşta okuduğum felsefi kitapları etkili oldu. Tavsiyeleriniz için teşekkür ederim.
@@ibrahimkesikbiyik3349 Acıkcası kötü kitap vardır ama kişinin kaynak okuması yapmaya calıstığındaki bilgi seviyesine bağlıdır diye düşünüyorum. Ha tabi kaynak okuma konusunda da bazen sıkıntı yaşayabiliyor insan, bazen kaynağı bulamayabiliyorsun. Belirli bir bilgi ve bilinc seviyesine erişmeden her kitabı okumak mantıklı değil, ya okuduğunu anlamazsın yada yanlış öğrenebilirsin. Doğru hatırlıyorsam eğer yanlış öğrenmeye bir örnek: Toplum sözleşmesinde sadrazamlarla ilgili bircok yanlış genelleme mevcuttur, kaynağına inerseniz Kanunların Ruhu kitabına ulaşırsınız oradan da Ricaut Seyahatnamesine. Bu sırayla okunduğunda hataların nereden geldiği anlaşılır. Anlamamaya örnek: Zeki Velidi Togan kitapları diyelim basitce. Eğer iyi bir coğrafya bilginiz yoksa Zeki Velidi Togan'ın kitapları anlaşılmaz bir hale gelecektir. Ben öncelikle doğa bilimleri calismayi, daha sonra Felsefe'ye giriş yapıp birileriyle bunun üstüne tartışmayı mantıklı buluyorum. Bunun yanında bu sırada Coğrafya da pek tabii calisilabilir. Bundan sonra incelemek istediğiniz her kitap(veya kitaptaki bölüm) kaynakları ile beraber okunmalı. Kaynak okuma derinleştikce iki türlü sıkıntı ortaya cıkıyor: 1-) Dil Bariyeri(bu arapca gibi öğrenilmesi zor bir dil olabilir veya siyakat gibi okuması zor bir arşiv belgesi olabilir) 2-) Kaynağa erişememe, bazı yerlerde kaynak taramasını bir söz veya iddia üzerinden arıyorsunuz "memlüklerde ... idi yada ... iddia ediliyordu" şeklinde bir cümle olunca, "memlüklerde bu konuda nereye bakmalı?" şeklinde ortada kalıyor insan. Özellikle seyahatnamelerde.
Tabii ki bahsettiğim sorunlar benim cahilliğimden kaynaklanıyorda olabilir. Ben bir mühendisim haliyle alanım dışında hangi konuda hangi kaynağa bakılır, nereler araştırılır konusunda eksik kalıyor olabilirim.
2 года назад+14
Harika ötesiydi . Katılımcılar , siz ve Celal hoca sanki bir doktora sınıfında ders alıyordum 😊
... özür dilerim ama demeden edemiyeceğim. Bizim dilimize verdiğimiz değerin karşılığı bunlar, okumamamızın neticesi bunlar ... çok şey ver diyeceğim. Delikanlı : Doktora bir imtihandır. Bir çalışma sonrası yapılan yazılı bir sunum ve ardından o konuda bilirkişi diyeceğim ben (o çalışma sahası bilirkişileri olan) prof'larla yapılan sözlü karşılıklı bir oturum ve ...neticesinde alına bir ünvan o da "Dr." dir. Ama bunun dersi olmaz. Anlaştık ...?! Dili doğru konuşamadığımızdan, ... düşünme yeteneğimizde o şekilde ve arızalı oluyor. Bu da yukarıdaki bir yorumcunun "kitaplara güvenmem" demesine kadar uzayıp gidiyor ... Dilimize değer veriniz, ne olur! İyi niyetlerimle yazdım, sakın ... esenkal!
Bir de şunu eklemek isterim: Celal Hoca ve onun bu genel felsefi söylemlerine karşı olan kişilerin arasında, şu şekilde bariz bir farka şahit oluyorum: 1) Celal Hoca düşüncesini ortaya koyarken ve herhangi bir antik filozoftan bahsedip ne demek istemiş olabileceği hakkında bir şeyler söylerken; ilgili dönemi, o ilgili dönemde yaşıyor olan insanların ne şekilde bir davranış ve toplum yapısı içerisinde olduklarını; dolayısı ile nasıl davranış patternlerine sahip olup bu davranış patternlerinin bulunduğu toplumların içerisinden (karşı veya destekleyen) nasıl insanlar yetişmiş olabileceğini; dolayısı ile içerisinden çıkan herhangi bir filozofun, hangi cümle ile ne demek istemiş olabileceğini çok güzel bağlaya bağlaya ilerliyor. Bunları da, daha da temelde, insanın biyolojik özellikleri ile onun psikolojik ve cemiyet/sosyal dünyası ile çok güzel bağlantılıya bağlantılıya ilerliyor. Burada pozitif bilim bilgisi ve mahareti ise ona çok yardımcı oluyor. Bu onu yetkin kılıyor. Yani tıpkı Humboldt gibi, bütünlükçü bir yapı ortaya koyuyor kendi düşüncesini değerlendirirken (tabii, konuşmalarında bu kadar ince anlatım sergileyemiyor ama en azından kitaplarını okuyan, veya konuşmalarını birden çok dinleyen bir kişi bu durumu anlıyor) Durum sanki böyle imiş gibi... Bütün bunlar akabinde, bence Celal Hoca'nın ortaya koyduğu yakınsamalar, sanki doğruya daha yakın ve daha tümel bir nitelikte gibi. Çünkü felsefeyi sadece felsefe olarak veya felsefe tarihi olarak ele almıyor; biyoloji, sosyoloji, ekoloji ile harmanlıyor onu entelektüel gücü sayesinde. Bu sayede tutarlılık oranı artıyor. Açıkçası bana böyle geliyor... 2) Diğer taraftan ona karşı olan hocalarımızın, yazarlarımızın, düşünürlerimizin ise kısmi olarak durumunu şöyle görüyorum: Dil bilgileri ve tecrübeleri ve argümantasyon yapma ve düşünce temellendirme yetileri her ne kadar gelişmiş ve bu konuda çok yetkin olsalar da; veya herhangi dogmatik bir düşünceye çok fazla düşmemiş ve özgür bir düşünce yapısına sahip olsalar da; sanki, konuyu (sadece) "ameliyat ederek anlama" hatasına düşüyorlar. Bu hatayı pozitif bilimlerde çok görürüz okey, ama beşeri bilimciler bu hataya niye böyle çok düşüyorlar anlamıyorum. Böyle olunca bu onları bütünlükçü bir düşünce temellendirmesi yapmaktan alıkoyuyor. Belki ortaya atacakları düşünce, Celal Hoca'nın söylediklerine tamamen zıt olacak olsa da, bu sayede belki çok daha derli toplu bir yapılanma ile belki Celal Hoca'yı da ikna edebilecekler, veya ikna edemeseler bile düşünen izleyicilerce daha çok mantıklı bulunacaklar. Ama bu maalesef çok mümkün olmuyor. Öyle olunca dinleyici pozisyonunda kalmakla yetinmek zorunda oluyorlar maalesef (çoğu). Veya elle tutulur bir karşı argüman, veya tutarlı bir itiraz kültürü de oluşamıyor ona karşı. Yani böylelikle sanki, Celal Hoca Humboldt gibi yaklaşırken konulara, anti-tez üretenler ise Ranke gibi, Ranke tarihsel metodu ile yaklaşıyorlar sanki. Buna da şuradan varıyorum: Bir olgunun veya bir sorunun irdelenmesinde nedensel "bire bir eşleştirme" tekniği kullanıyorlar. Sanki böyle kimya deneyi yaparmış gibi... Mesela Thales'in söylediklerini irdelerken, direkt kelime üstünden giderek "bu o dilin kendisinde şu şu anlamlara gelebilir veya etimolojide şunlar şunlar olabilir, okey ihtimaller bunlardır ve gerisini bilemeyiz. Burada bırakmalıyız" gibi yaklaşıyorlar sanki. Bu da bizi daha bilinebilir bir söyleme yakınsamaktan alıkoyuyor. Yani Humboldt metodunda olduğu gibi öncelikle bugünü, doğayı ve insanı anlayarak geçmişte neler olabileceğini doğru modellemeler ile yakınsamaya çalışmak değil; orada duran salt verilere, datalara, yazınlara, sözcüklere yaslanarak bizi hazır bekleyen pürü pak geçmiş bilgisine ulaşılabileceğini savunuyorlar sanki, tıpkı Ranke metodunda da olduğu gibi. Tekrardan emeklerinize sağlık, güzel sohbetti her türlü bence :)
celal biraz daha tolere edip rasyonel bir sekilde birakiyor ucu acik bir konuysa. Diger sosyal bilimciler genelde kendi ideoloji veya perspektiflerini yansitiyor, gazete kosesi gibi. Bazen Celal'in soylemi cok sert ve kesin gibi gelebiliyor, bunlar da Celal'in ucu acik olmamasi gerektigini dusundugu konular. Celal'in yontemi, Richard Feynman'in bilimin 'uncertainty' yani kesin olmayisi ve bunda da bir sikinti olmamasi metodudur.
41:00 Soru: Tales niçin önemli bizim için? Cevap: İlk defa Tanrılardan bağımsız insanoğlunun bilgiyi edinebileceğini ortaya koyduğu için önemli. 42:00 Talesle birlikte ilk defa ispat kavramı matematiğe giriyor. 46:35 Anaksimandros, "benim düşünceme göre dünya boşlukta duruyor" diyor. Bu laf benim kanaatime göre insanlığın tarihi boyunca edilmiş en önemli laf. 48:10 Anaksimandros Tevratta (Tanrı dünyayı boşlukta yaratmıştır ayetine istinaden) cite ediliyor. (alıntı yapılıyor, atıfta bulunuluyor) Bu adamların büyüklüğü buradan kaynaklanıyor.
17:35 Türkler neden okumayı sevmez? 18:42 Alfabe sorunu 19:40 Alfabe değişimi Videonun tamamını izleyemedim önemli dakikaları bu yorumun altına atar mısınız?
Cornford'un bu kitabı 2003'te Ufuk Can Akın tarafından da çevrilip dilimizde yayımlanmıştır. Celal Şengör ve Senem Onan'ın bu çeviriye kattıkları artıdeğer, ekledikleri önsöz ve dipnotlardır. İş Kültür'den çıkan bu kitap, bir çevirinin orijinal esere değer kattığı çok güzel bir örnektir.
Hocam merhaba Anaksimandros'un aperion hakkında belirttiği töz temellendirmesinde ilk defa kavramsal açıdan töz belirtildiğini belirtmek gerekli. Anaksimenes'in Anaksimandros'un kavramsal tözünden etkiyle duyumsal açıdan olguya indirgemeden havanın dolaşımından bahsetmesi bir ölçüde önemli. Ancak burada Anaksimenes, havanın duyumsal-mekânsal bakımından yer kaplaması, yapısı ve etkinliğini töz olarak koymuyor, aperionik biçimde süreç ve dolaşım yoluyla havanın, suya etki etmesiyle başlattığı hareketin, sonucunda suyun hava-sıvı-gaz olduğunu anlatıyor. Anaksimandros yoluyla kavramsal düşünme burada havanın dolaşımının ve hareketinin sonsuz(aperion) (zamansal-mekânsallığın) etkisini açıklayan Anaksimenes, havayı hem kavramsal hem de duyumsal varlığını, aperion eylediği-eylettiğini töz olarak biçimlendirmiş. Dolayısıyla, Anaksimandros aperion'u kavram/nesnenin töz/ide bağlantısını kurduruyor, dolayısıyla biz ne sadece kavramsal ne de sadece duyumsal açıdan bşr haklılandırnayla tözün sonsuzluğundan bahsedebiliriz. Program için çok sağolun.
Aslında ortaçağ karanlığı diye bir şey yok, bu sadece Avrupa merkeziyetçi bir tarih anlayışının sonucu. O dönemde çok büyük bilim insanları ve filozoflar geliyor. Sadece Avrupa kötü halde olduğu için böyle dİyorsunuz.
@@protoss9987orta çağın başlangıcı ısaya yani 0 yılında başlar. Bu kutsal kurallar Avrupa'daki Çöküş dönemi 1630-1660 başlar. Aydınlanma yani Rönesans başlar. Dinlerin çöküşü ile Rönesans başlar. Ortacağın dönemi hala bitmediği ülkelerden biriside üzgünüm ama Türkiye. Ortacağın özelliği fikir ve bireyin özgürlüğünün olmayışına saklıdır. Üzdüysem üzgünüm, uyumaya devam edin.
@protoss9987 orta çağın başlangıcı ısaya yani 0 yılında başlar. Bu kutsal kurallar Avrupa'daki Çöküş dönemi 1630-1660 başlar. Aydınlanma yani Rönesans başlar. Dinlerin çöküşü ile Rönesans başlar. Ortacağın dönemi hala bitmediği ülkelerden biriside üzgünüm ama Türkiye. Ortacağın özelliği fikir ve bireyin özgürlüğünün olmayışına saklıdır. Üzdüysem üzgünüm, uyumaya devam edin.
Birileri antik yunan ve mısır da özel mükiyet karşılaştırması yapabilir mi? Mısır merkezi yönetimi bütün toprakların sahibi olup bireylere sadece kullanım hakkını vermiş olması söz konusu nmu gerçekten? Eğer böyleyse bu gerrçek anlamda bir özel mülkiyet demek değildir gibime geliyo.
benim anlamadığım şey şu, bilhassa sokrat öncesi dönemle ilgili olarak elde bulunan çok az malumat olmasına rağmen nasıl romanvari bir şekilde yaptıkları şeyler anlatılabiliyor. thales'in kendisinden bize ulaşan hiçbir şey yok. yüzlerce yıl sonra yazılmış birkaç paragraflık fragmanlardan nasıl böyle bir hikaye çıkarılabiliyor? bunu merak ettim. celal bey'in anlatımında sanki thales'in günlükleri elindeymiş ve doğrudan oradan aktarıyormuş gibi ton var. muhtemelen gerçekte thales'in ne düşündüğü ve söylediği bile eldeki kaynaklara göre bilinemez. bence kendisi iyi bir modern masal anlatıcısı.
Doğru olsa bile Tevrat yorumu.Bu tebiki de Kuran da söylendiği gibi...Tevrat ve incil gibi kitapların insanlar tarafından değiştirildiği için...Kuran-ı Kerim son Kitap olarak Tüm önceki kitapları kapsayarak indirilmiştir.Yazılmıştır demiyorum...Indirilmiştir.Kitap yazarları ve şairlik bu kitabın kuantum alanından bile geçemez.Arap dili Kurana ait olduğu gibi Tüm diller de yine Allah'a ait dillerdir.Bilgiden türeyen Bilim ait olduğu yerden gelir insan zihnine tezahür edebildiği ölçü de dünya ile buluşur.Hiç bir ülkeye ait bilgiler değil tüm elde edilmiş bilgiler yine ilahi şekliyle insan beyninden başlar ve bir saat gibi aynı anda diğer zihinleri de kendi kapsamının içine alır.Kuantum fiziği budur.Fiziki kurallar yaratılmış hazır kurallardır.Insan yürümeye hazır yaratılmış canlı bir makinedir.Cansız makineler icad eden hiç bir insan...Makinelerin içine bir ruh üfleyemez...Veya görülmemiş bir rüzgarı tekrar yaratamaz.Özgün yaratım tek özgün olanın hakimiyeti doğrultusun da ilerler.
... bilmiyorum neye, nelere bir açıklama yapmak istediğinizi. Biraz izledim, kısa takibim sonrasında yaklaşık 28 adet almanca yazılmış Cornford'un yazılarına ilişkin yazılar (kitap vs) buldum. Bu arada bahsettiğiniz "Sokrates Öncesi ve Sonrası" kitabınıda indirdim internetten. Bu arada Celal efendiyle aynı burçdanız, ondan 10 gün önce dünyaya ... neyse. Bana da burada, Hannoverde, tanıdıklarım prof desede benim öyle bir isteğim de yok, ünvanım da. Yanlız bırakın kimin 2500 yıl öncesi ne düşündüğünü, neden, niye .. yorumlarını. Günün, olayların, yaşananların, ... gelecekte, yarınlarda olabileceklerin felsefesine kafa patlatalım biraz da, ne dersiniz? Atamızın "harf devrimi" büyük kazançlarımızdan biri (Celal ile aynı fikirde olduğum bir konu, diğeri ise onun gibi asker ruhluyum, 60lı yıllarda İstanbulda deniz lisesi imtihanlarına katıldım, ... ) olmakla birlikte, ülkemizde halen okur yazarların sayısı artmış olsa da, düşünemeyenlerin sayısı neden bu kadar fazla, bir de bunun cevabını verseydi Celal sevinirdim. Ben de onun gibi ilim düşkünüyüm ve dinsizim, ( ikimizde ışık olduktan sonra, belki Marsta veya Neptünde, ... niya olmasın ... ) Benim ilahi gücüm DOĞA, sadece DOĞA. Bu da bir yana ... Kendi düşünürlerimizin ardına düşelim biraz da. Hep batı aleminde mi var yani düşünenler? Celal buranın havasını iyi solumuş, dolu dolu yaşamış, ... özgeçmişini de biliyorum, o da neyse. Fakat, kendisi bir düşünürle aynı fikirde olmadığını söylerken iyi de, İbrahim Hakkının yazdıkları üzerine sarfettiği sözler olmadı. Bırak o da öyle düşünmüş olsun, sen yanlışı izah et! Bende var o eser, bazı tesbitleri pekala hiç de fena değil. Açın mesela bu ve bunun gibi eserleri, öğrensin o zaman bizim halkımız da, felsefenin ne olduğunu. Bunu da geçtim. 11:09 da Cornford efendi hakkındaki tabeladaki yazıya diyeceğim. Latince biraz biliyor olmama rağmen, ona bilmek diyemem ama metnin karşılığı;
Celal hocayı sözü kesilmeden dinlemeyi özlemişiz gerçekten. Su gibi akıyor video. Cengiz bey başta olmak üzere,böyle kaliteli bir ortamı yaratan tüm arkadaşlara çok teşekkürler.
Muhteşem bir programdı hocam teşekkürler. O kadar işim arasında oturup tekrar kitabı gözden geçirdim.
Büyük zevk aldım iki defa kesintisiz izledim çok düzeyli aydınlatıcı mükemmel bilgiler kapsamış..
Çok teşekkür ederim yüreğiniz güzel bilgilerle taşsın çoğalsın 👏👏👏
Celal ŞENGÖR iyki bu ülkedesiniz sizin fikirlerinizi dinlemek bizler gibi sıradan insanlar için büyük lütuf... SAYGILAR...
Cengiz hocam güzel çevirileriniz, kitaplarınız ve makalelerinizle bizi aydınlatıyorsunuz CElal hocayı bir kere daha konuk almanızı isterriz.
Videoda emeği geçen herkese teşekkürler. Harikaydı. Cengiz hocanın, Tanrı ile ilgili Celal hocaya soru soran arkadaşı uyarırken ki nezaketini görmek ve hocanın uyarıdaki amacını da iletmesi gerçekten çok güzel bir andı. Sevgiler.
Program möhtəşəm oldu. Azərbaycandan böyük maraqla izlədim.
Sizi ilk defa izledim. Çok güzel açıklık getirdiniz konulara, teşekkürler.
44:58 Celal'ın burda dediği çok doğru. Geçen babamla istemeden bir kaç dakika tarih konuştum. Adam bana ben kitaplara inanmam. Dedem,babam ne dediyse ona inanırım dedi
... ne babana, ne de Celal'in dediğini bak paşa. Düşünce bir yetenektir. Herkeste mevcuttur. Bu yeteneğimiz doğayı gözlem, okuma, araştırma ve denemelerle gelişir. Burada söylediğin:" kitaplara inanmam" sözünü asla kabul etme.
Mesela: ben kitaplarımı, benimle konuşmayan dostlarım diye görürüm. Ben istediğimde, bana çok şey veren arkadaşlarımdır onlar.
" Her kitap iyidir. Kötü dost, arkadaş olur ama kötü kitap olmaz! " bu da benim hayatımda herkese ilettiğim bir tavsiyemdir. Faydası hep olur, gel kitaplardan vazgeçme derim.
Bukadarı yetsin ... okumayı elden bırakma ve esenkal !
@@ibrahimkesikbiyik3349 Dediklerinize katılıyorum. Ben kitaplar'da yazılan her bilgiye bile şüpheyle yaklaşırım. Sanırım bunda küçük yaşta okuduğum felsefi kitapları etkili oldu. Tavsiyeleriniz için teşekkür ederim.
@@ibrahimkesikbiyik3349 Acıkcası kötü kitap vardır ama kişinin kaynak okuması yapmaya calıstığındaki bilgi seviyesine bağlıdır diye düşünüyorum. Ha tabi kaynak okuma konusunda da bazen sıkıntı yaşayabiliyor insan, bazen kaynağı bulamayabiliyorsun. Belirli bir bilgi ve bilinc seviyesine erişmeden her kitabı okumak mantıklı değil, ya okuduğunu anlamazsın yada yanlış öğrenebilirsin.
Doğru hatırlıyorsam eğer yanlış öğrenmeye bir örnek:
Toplum sözleşmesinde sadrazamlarla ilgili bircok yanlış genelleme mevcuttur, kaynağına inerseniz Kanunların Ruhu kitabına ulaşırsınız oradan da Ricaut Seyahatnamesine. Bu sırayla okunduğunda hataların nereden geldiği anlaşılır.
Anlamamaya örnek: Zeki Velidi Togan kitapları diyelim basitce. Eğer iyi bir coğrafya bilginiz yoksa Zeki Velidi Togan'ın kitapları anlaşılmaz bir hale gelecektir.
Ben öncelikle doğa bilimleri calismayi, daha sonra Felsefe'ye giriş yapıp birileriyle bunun üstüne tartışmayı mantıklı buluyorum. Bunun yanında bu sırada Coğrafya da pek tabii calisilabilir. Bundan sonra incelemek istediğiniz her kitap(veya kitaptaki bölüm) kaynakları ile beraber okunmalı.
Kaynak okuma derinleştikce iki türlü sıkıntı ortaya cıkıyor:
1-) Dil Bariyeri(bu arapca gibi öğrenilmesi zor bir dil olabilir veya siyakat gibi okuması zor bir arşiv belgesi olabilir)
2-) Kaynağa erişememe, bazı yerlerde kaynak taramasını bir söz veya iddia üzerinden arıyorsunuz "memlüklerde ... idi yada ... iddia ediliyordu" şeklinde bir cümle olunca, "memlüklerde bu konuda nereye bakmalı?" şeklinde ortada kalıyor insan. Özellikle seyahatnamelerde.
Tabii ki bahsettiğim sorunlar benim cahilliğimden kaynaklanıyorda olabilir. Ben bir mühendisim haliyle alanım dışında hangi konuda hangi kaynağa bakılır, nereler araştırılır konusunda eksik kalıyor olabilirim.
Harika ötesiydi . Katılımcılar , siz ve Celal hoca sanki bir doktora sınıfında ders alıyordum 😊
... özür dilerim ama demeden edemiyeceğim. Bizim dilimize verdiğimiz değerin karşılığı bunlar, okumamamızın neticesi bunlar ... çok şey ver diyeceğim.
Delikanlı : Doktora bir imtihandır. Bir çalışma sonrası yapılan yazılı bir sunum ve ardından o konuda bilirkişi diyeceğim ben (o çalışma sahası bilirkişileri olan) prof'larla yapılan sözlü karşılıklı bir oturum ve ...neticesinde alına bir ünvan o da "Dr." dir. Ama bunun dersi olmaz. Anlaştık ...?!
Dili doğru konuşamadığımızdan, ... düşünme yeteneğimizde o şekilde ve arızalı oluyor. Bu da yukarıdaki bir yorumcunun "kitaplara güvenmem" demesine kadar uzayıp gidiyor ...
Dilimize değer veriniz, ne olur!
İyi niyetlerimle yazdım, sakın ... esenkal!
Çok güzel bir programdi teşekkürler
Bir de şunu eklemek isterim: Celal Hoca ve onun bu genel felsefi söylemlerine karşı olan kişilerin arasında, şu şekilde bariz bir farka şahit oluyorum:
1) Celal Hoca düşüncesini ortaya koyarken ve herhangi bir antik filozoftan bahsedip ne demek istemiş olabileceği hakkında bir şeyler söylerken; ilgili dönemi, o ilgili dönemde yaşıyor olan insanların ne şekilde bir davranış ve toplum yapısı içerisinde olduklarını; dolayısı ile nasıl davranış patternlerine sahip olup bu davranış patternlerinin bulunduğu toplumların içerisinden (karşı veya destekleyen) nasıl insanlar yetişmiş olabileceğini; dolayısı ile içerisinden çıkan herhangi bir filozofun, hangi cümle ile ne demek istemiş olabileceğini çok güzel bağlaya bağlaya ilerliyor. Bunları da, daha da temelde, insanın biyolojik özellikleri ile onun psikolojik ve cemiyet/sosyal dünyası ile çok güzel bağlantılıya bağlantılıya ilerliyor. Burada pozitif bilim bilgisi ve mahareti ise ona çok yardımcı oluyor. Bu onu yetkin kılıyor. Yani tıpkı Humboldt gibi, bütünlükçü bir yapı ortaya koyuyor kendi düşüncesini değerlendirirken (tabii, konuşmalarında bu kadar ince anlatım sergileyemiyor ama en azından kitaplarını okuyan, veya konuşmalarını birden çok dinleyen bir kişi bu durumu anlıyor) Durum sanki böyle imiş gibi...
Bütün bunlar akabinde, bence Celal Hoca'nın ortaya koyduğu yakınsamalar, sanki doğruya daha yakın ve daha tümel bir nitelikte gibi. Çünkü felsefeyi sadece felsefe olarak veya felsefe tarihi olarak ele almıyor; biyoloji, sosyoloji, ekoloji ile harmanlıyor onu entelektüel gücü sayesinde. Bu sayede tutarlılık oranı artıyor. Açıkçası bana böyle geliyor...
2) Diğer taraftan ona karşı olan hocalarımızın, yazarlarımızın, düşünürlerimizin ise kısmi olarak durumunu şöyle görüyorum: Dil bilgileri ve tecrübeleri ve argümantasyon yapma ve düşünce temellendirme yetileri her ne kadar gelişmiş ve bu konuda çok yetkin olsalar da; veya herhangi dogmatik bir düşünceye çok fazla düşmemiş ve özgür bir düşünce yapısına sahip olsalar da; sanki, konuyu (sadece) "ameliyat ederek anlama" hatasına düşüyorlar. Bu hatayı pozitif bilimlerde çok görürüz okey, ama beşeri bilimciler bu hataya niye böyle çok düşüyorlar anlamıyorum. Böyle olunca bu onları bütünlükçü bir düşünce temellendirmesi yapmaktan alıkoyuyor. Belki ortaya atacakları düşünce, Celal Hoca'nın söylediklerine tamamen zıt olacak olsa da, bu sayede belki çok daha derli toplu bir yapılanma ile belki Celal Hoca'yı da ikna edebilecekler, veya ikna edemeseler bile düşünen izleyicilerce daha çok mantıklı bulunacaklar. Ama bu maalesef çok mümkün olmuyor. Öyle olunca dinleyici pozisyonunda kalmakla yetinmek zorunda oluyorlar maalesef (çoğu). Veya elle tutulur bir karşı argüman, veya tutarlı bir itiraz kültürü de oluşamıyor ona karşı.
Yani böylelikle sanki, Celal Hoca Humboldt gibi yaklaşırken konulara, anti-tez üretenler ise Ranke gibi, Ranke tarihsel metodu ile yaklaşıyorlar sanki. Buna da şuradan varıyorum: Bir olgunun veya bir sorunun irdelenmesinde nedensel "bire bir eşleştirme" tekniği kullanıyorlar. Sanki böyle kimya deneyi yaparmış gibi... Mesela Thales'in söylediklerini irdelerken, direkt kelime üstünden giderek "bu o dilin kendisinde şu şu anlamlara gelebilir veya etimolojide şunlar şunlar olabilir, okey ihtimaller bunlardır ve gerisini bilemeyiz. Burada bırakmalıyız" gibi yaklaşıyorlar sanki. Bu da bizi daha bilinebilir bir söyleme yakınsamaktan alıkoyuyor.
Yani Humboldt metodunda olduğu gibi öncelikle bugünü, doğayı ve insanı anlayarak geçmişte neler olabileceğini doğru modellemeler ile yakınsamaya çalışmak değil; orada duran salt verilere, datalara, yazınlara, sözcüklere yaslanarak bizi hazır bekleyen pürü pak geçmiş bilgisine ulaşılabileceğini savunuyorlar sanki, tıpkı Ranke metodunda da olduğu gibi.
Tekrardan emeklerinize sağlık, güzel sohbetti her türlü bence :)
celal biraz daha tolere edip rasyonel bir sekilde birakiyor ucu acik bir konuysa. Diger sosyal bilimciler genelde kendi ideoloji veya perspektiflerini yansitiyor, gazete kosesi gibi. Bazen Celal'in soylemi cok sert ve kesin gibi gelebiliyor, bunlar da Celal'in ucu acik olmamasi gerektigini dusundugu konular. Celal'in yontemi, Richard Feynman'in bilimin 'uncertainty' yani kesin olmayisi ve bunda da bir sikinti olmamasi metodudur.
Cok keyifliydi 😊 devamin bekliyoruz.
entelektüel namusa sahip olmak kolay şey değil. çok abanmamak, bazı şeyleri de birbirine karıştırmamak lazım gelir.
Çok güzel bir program oldu
41:00 Soru: Tales niçin önemli bizim için?
Cevap: İlk defa Tanrılardan bağımsız insanoğlunun bilgiyi edinebileceğini ortaya koyduğu için önemli.
42:00 Talesle birlikte ilk defa ispat kavramı matematiğe giriyor.
46:35 Anaksimandros, "benim düşünceme göre dünya boşlukta duruyor" diyor. Bu laf benim kanaatime göre insanlığın tarihi boyunca edilmiş en önemli laf.
48:10 Anaksimandros Tevratta (Tanrı dünyayı boşlukta yaratmıştır ayetine istinaden) cite ediliyor. (alıntı yapılıyor, atıfta bulunuluyor) Bu adamların büyüklüğü buradan kaynaklanıyor.
Bilge Türk
Celal şengör sen çok
Yaşa
Cengiz Çevik'in esprileri arada çok kaynamış ya, mizah anlayışını seviyorum gerçekten :D
Cengiz bəy, mən də görüşlərdə iştirak etmək istəyərdim. Necə mümkün olar?
😅😅
1:07:52 çok doğru çünkü Pythagoras'ın düşünce biçimi ile Kabala öğretisi ileri düzeyde benzerlikler taşıyor
17:35 Türkler neden okumayı sevmez?
18:42 Alfabe sorunu
19:40 Alfabe değişimi
Videonun tamamını izleyemedim önemli dakikaları bu yorumun altına atar mısınız?
Cornford'un bu kitabı 2003'te Ufuk Can Akın tarafından da çevrilip dilimizde yayımlanmıştır. Celal Şengör ve Senem Onan'ın bu çeviriye kattıkları artıdeğer, ekledikleri önsöz ve dipnotlardır. İş Kültür'den çıkan bu kitap, bir çevirinin orijinal esere değer kattığı çok güzel bir örnektir.
İsmi ne kitabın
Emeğinize sağlık
Yayın boyu ışığı açıp nur gibi parlayan ve hiç söz hakkı almayan Berat Çevik gibiyim.
@Berat Çevik hocam bişey sorabilir miyim yayındaki biriyle ilgili.Eski bir tanıdığıma benziyor da
Hocam merhaba Anaksimandros'un aperion hakkında belirttiği töz temellendirmesinde ilk defa kavramsal açıdan töz belirtildiğini belirtmek gerekli. Anaksimenes'in Anaksimandros'un kavramsal tözünden etkiyle duyumsal açıdan olguya indirgemeden havanın dolaşımından bahsetmesi bir ölçüde önemli. Ancak burada Anaksimenes, havanın duyumsal-mekânsal bakımından yer kaplaması, yapısı ve etkinliğini töz olarak koymuyor, aperionik biçimde süreç ve dolaşım yoluyla havanın, suya etki etmesiyle başlattığı hareketin, sonucunda suyun hava-sıvı-gaz olduğunu anlatıyor. Anaksimandros yoluyla kavramsal düşünme burada havanın dolaşımının ve hareketinin sonsuz(aperion) (zamansal-mekânsallığın) etkisini açıklayan Anaksimenes, havayı hem kavramsal hem de duyumsal varlığını, aperion eylediği-eylettiğini töz olarak biçimlendirmiş. Dolayısıyla, Anaksimandros aperion'u kavram/nesnenin töz/ide bağlantısını kurduruyor, dolayısıyla biz ne sadece kavramsal ne de sadece duyumsal açıdan bşr haklılandırnayla tözün sonsuzluğundan bahsedebiliriz.
Program için çok sağolun.
Ergün Unutmaz ... Rönesans İtalya'da değil Fransa'da oldu ...yeniden doğuş 😉😉
celal hocanın dionysos hakkında yazdığı makaleyi bulabilen var mı?
Boşuna ortaçağın karanlığı söylenmiyor. Öncesi ayrıca incelenmesi gereklidir. Yeniçağ ise ayrı bir şekilde öğrenilmelidir.
Aslında ortaçağ karanlığı diye bir şey yok, bu sadece Avrupa merkeziyetçi bir tarih anlayışının sonucu.
O dönemde çok büyük bilim insanları ve filozoflar geliyor.
Sadece Avrupa kötü halde olduğu için böyle dİyorsunuz.
@@protoss9987orta çağın başlangıcı ısaya yani 0 yılında başlar. Bu kutsal kurallar Avrupa'daki Çöküş dönemi 1630-1660 başlar. Aydınlanma yani Rönesans başlar. Dinlerin çöküşü ile Rönesans başlar. Ortacağın dönemi hala bitmediği ülkelerden biriside üzgünüm ama Türkiye. Ortacağın özelliği fikir ve bireyin özgürlüğünün olmayışına saklıdır. Üzdüysem üzgünüm, uyumaya devam edin.
@protoss9987 orta çağın başlangıcı ısaya yani 0 yılında başlar. Bu kutsal kurallar Avrupa'daki Çöküş dönemi 1630-1660 başlar. Aydınlanma yani Rönesans başlar. Dinlerin çöküşü ile Rönesans başlar. Ortacağın dönemi hala bitmediği ülkelerden biriside üzgünüm ama Türkiye. Ortacağın özelliği fikir ve bireyin özgürlüğünün olmayışına saklıdır. Üzdüysem üzgünüm, uyumaya devam edin.
Hocam kitap kulübüne nasıl katılabilirim
Birileri antik yunan ve mısır da özel mükiyet karşılaştırması yapabilir mi? Mısır merkezi yönetimi bütün toprakların sahibi olup bireylere sadece kullanım hakkını vermiş olması söz konusu nmu gerçekten? Eğer böyleyse bu gerrçek anlamda bir özel mülkiyet demek değildir gibime geliyo.
Saat gecenin alacakaranlığı Celal Şengör tüm burjuva küstahlığı ve haklılığıyla beni kahkalara boğuyor
celal beyin mail adresi nedir acaba. teknik üniversiteninkini kullanıyor mu.
Sokrates’in Laozi, Konfüçyüs ve Siddhartha Gautama’dan etkilendiğini söyleyebilir miyiz?
Aralarında zaman farkı var lakin genel olarak antik yunan doğudan etkilenmiş olabilir.
ilk bir saatte sorulan sorular çok sıradandı. bu üzdü beni bakalım izlemeye devam edelim
Merhaba amor legendi adlı klübünz üniversite bünyesinde mi katılmak isterdim
بسیار زیبا. سپاسگزارم
Kitap Kulübünü genişletmeyi düşünüyor musunuz?
Parkura adım attığım 2 kitap...
Bu video canlı mıydı?
Ölü
benim anlamadığım şey şu, bilhassa sokrat öncesi dönemle ilgili olarak elde bulunan çok az malumat olmasına rağmen nasıl romanvari bir şekilde yaptıkları şeyler anlatılabiliyor. thales'in kendisinden bize ulaşan hiçbir şey yok. yüzlerce yıl sonra yazılmış birkaç paragraflık fragmanlardan nasıl böyle bir hikaye çıkarılabiliyor? bunu merak ettim. celal bey'in anlatımında sanki thales'in günlükleri elindeymiş ve doğrudan oradan aktarıyormuş gibi ton var. muhtemelen gerçekte thales'in ne düşündüğü ve söylediği bile eldeki kaynaklara göre bilinemez. bence kendisi iyi bir modern masal anlatıcısı.
celal hocam sokratesten dem vurduğu şeyi kendisi yapıyor kimse de ayıkmıyor
Celal Şengör’e göre Sokrates ve Platon adam değildir.
Doğru olsa bile Tevrat yorumu.Bu tebiki de Kuran da söylendiği gibi...Tevrat ve incil gibi kitapların insanlar tarafından değiştirildiği için...Kuran-ı Kerim son Kitap olarak Tüm önceki kitapları kapsayarak indirilmiştir.Yazılmıştır demiyorum...Indirilmiştir.Kitap yazarları ve şairlik bu kitabın kuantum alanından bile geçemez.Arap dili Kurana ait olduğu gibi Tüm diller de yine Allah'a ait dillerdir.Bilgiden türeyen Bilim ait olduğu yerden gelir insan zihnine tezahür edebildiği ölçü de dünya ile buluşur.Hiç bir ülkeye ait bilgiler değil tüm elde edilmiş bilgiler yine ilahi şekliyle insan beyninden başlar ve bir saat gibi aynı anda diğer zihinleri de kendi kapsamının içine alır.Kuantum fiziği budur.Fiziki kurallar yaratılmış hazır kurallardır.Insan yürümeye hazır yaratılmış canlı bir makinedir.Cansız makineler icad eden hiç bir insan...Makinelerin içine bir ruh üfleyemez...Veya görülmemiş bir rüzgarı tekrar yaratamaz.Özgün yaratım tek özgün olanın hakimiyeti doğrultusun da ilerler.
Bir kitabı çeviri üzerinden tartışmak Türkiye'de felsefenin geldiği nokta bu mudur?
Güzel bir programdı. Çok faydalandım. 😚☺😚☺
... bilmiyorum neye, nelere bir açıklama yapmak istediğinizi. Biraz izledim, kısa takibim sonrasında yaklaşık 28 adet almanca yazılmış Cornford'un yazılarına ilişkin yazılar (kitap vs) buldum. Bu arada bahsettiğiniz "Sokrates Öncesi ve Sonrası" kitabınıda indirdim internetten. Bu arada Celal efendiyle aynı burçdanız, ondan 10 gün önce dünyaya ... neyse. Bana da burada, Hannoverde, tanıdıklarım prof desede benim öyle bir isteğim de yok, ünvanım da. Yanlız bırakın kimin 2500 yıl öncesi ne düşündüğünü, neden, niye .. yorumlarını. Günün, olayların, yaşananların, ... gelecekte, yarınlarda olabileceklerin felsefesine kafa patlatalım biraz da, ne dersiniz? Atamızın "harf devrimi" büyük kazançlarımızdan biri (Celal ile aynı fikirde olduğum bir konu, diğeri ise onun gibi asker ruhluyum, 60lı yıllarda İstanbulda deniz lisesi imtihanlarına katıldım, ... ) olmakla birlikte, ülkemizde halen okur yazarların sayısı artmış olsa da, düşünemeyenlerin sayısı neden bu kadar fazla, bir de bunun cevabını verseydi Celal sevinirdim. Ben de onun gibi ilim düşkünüyüm ve dinsizim, ( ikimizde ışık olduktan sonra, belki Marsta veya Neptünde, ... niya olmasın ... ) Benim ilahi gücüm DOĞA, sadece DOĞA. Bu da bir yana ...
Kendi düşünürlerimizin ardına düşelim biraz da. Hep batı aleminde mi var yani düşünenler? Celal buranın havasını iyi solumuş, dolu dolu yaşamış, ... özgeçmişini de biliyorum, o da neyse. Fakat, kendisi bir düşünürle aynı fikirde olmadığını söylerken iyi de, İbrahim Hakkının yazdıkları üzerine sarfettiği sözler olmadı. Bırak o da öyle düşünmüş olsun, sen yanlışı izah et! Bende var o eser, bazı tesbitleri pekala hiç de fena değil. Açın mesela bu ve bunun gibi eserleri, öğrensin o zaman bizim halkımız da, felsefenin ne olduğunu. Bunu da geçtim.
11:09 da Cornford efendi hakkındaki tabeladaki yazıya diyeceğim. Latince biraz biliyor olmama rağmen, ona bilmek diyemem ama metnin karşılığı;
Sevgiler saygılar hocam, klavyenize sağlık ( ? ) :D