Konuşmanın YZ programları ile çıkarılmış bir özeti: 1. Konferans başlangıcı: - Salon beklenenden daha kalabalık. - Program protokolden ziyade doğrudan konuşmacıyı dinlemeye odaklanacak şekilde değiştirildi. 2. Kur'an-ı Kerim tilaveti: - Mehmet Emin Maşalı hocadan bazı ayetler okundu. 3. Konuşmacının tanıtımı: - Konuşmacı Prof. Dr. Taha Abdurrahman, çağımızın önemli bir mütefekkiri ve alimi olarak tanıtıldı. - 30'dan fazla kitabı olduğu ve İslam düşüncesine içeriden bakan bir yaklaşımı olduğu belirtildi. 4. Konuşmacının çalışmaları hakkında bilgi: - Taha Abdurrahman'ın eserleri, ümmetin sorunlarına cevap veren projeler olarak nitelendirildi. - Tecdit (yenilenme) konusundaki görüşleri vurgulandı. 5. Konuşmanın ana teması: - "İslam özgün bir felsefesini nasıl kurarız?" sorusuna cevap aranacağı belirtildi. - Konuşmanın 8 duraktan oluşan bir yolculuk şeklinde olacağı açıklandı. 6. Taha Abdurrahman'ın konuşması: - Türkiye'nin tarihi ve kültürel önemine vurgu yapıldı. - Konuşmacı, bu önemli mecliste bulunmaktan duyduğu memnuniyeti ifade etti. 7. Ana konu: İslam felsefesinin kurulması - Konuşmacı, "İslam felsefesi var mıdır?" sorusunu tartışmak yerine, İslam düşünce evrenini felsefe verileriyle nasıl bağlayabileceğimizi ele alacağını belirtti. 8. Temel ilkeler: - Sekiz temel ilkeden bahsedileceği açıklandı. - İlk ilke: Müslüman filozof, başkalarının oluşturduğu felsefi problemleri değil, kendi özgün problemlerini ele almalıdır. 9. Çağdaş Müslüman filozofun karşılaştığı temel sorunlar: - İnsanın alemdeki yeri - Dünyada egemen olan felsefi tasavvur 10. Felsefenin önemi: - Filozofun kendi zamanının çocuğu olduğu vurgulandı. - Müslüman filozofa olan ihtiyacın, Müslüman olmayan filozofa olan ihtiyaçtan daha fazla olduğu belirtildi. 11. Felsefe tasavvurları: - Nesnel bilimci felsefe tasavvuru - Öznel bilgici felsefe tasavvuru Buraya kadar, konuşmanın ana hatlarını ve önemli noktalarını kapsamaktadır. Kalan kısım özeti ise şu şekildedir: 1. Giriş: Konuşmacı, felsefenin amacının hakikat ve hikmet arayışı olduğunu belirtiyor. 2. Hakikat kavramının tarihsel değişimi: Zamanla hakikat kavramının anlamının daraldığı ve yalnızca somut gerçekliği ifade eder hale geldiği açıklanıyor. 3. Felsefenin daralan anlamı: Hakikat kavramının daralmasıyla birlikte felsefenin de anlamının daraldığı ve bilime tabi hale geldiği belirtiliyor. 4. Çağdaş felsefe anlayışları: a) Bilimci felsefe anlayışı b) Sübjektif bilgici felsefe anlayışı 5. Müslüman filozofun görevi: Çağdaş insan realitesini anlamak ve orijinal felsefi sorunlar ortaya koymak. 6. Çağdaş insanın iki büyük sorunu: a) Bilimin kural tanımazlaşması b) Öznel bilginin değerden soyutlanması 7. İslam düşünce evreninin bilgiye yaklaşımı: Bilgiye değer verilmesi ancak hikmetle ilişkilendirilmesi. 8. Müslüman filozofun vazifeleri: a) Nesnel bilimin ahlaksızlığını gidermek b) Öznel bilgiyi istikamete sokmak c) İnsanın alemle olan ilişkisini yeniden tanzim etmek 9. İdrak ve istihdam ilişkilerinin yeniden düzenlenmesi: İdrak ve kullanma ilişkisinin emanet ve sulh temelli olması gerektiği vurgulanıyor. 10. Öznenin bilgisine tabi felsefe anlayışının ıslahı: Tefekkür, taakkul ve teşebbüh kavramlarının yeniden ele alınması. 11. Hz. Peygamber'in örnek alınması: Akli yöntemde ve davranışta Hz. Peygamber'in örnek alınması gerektiği vurgulanıyor. 12. Sonuç: a) Müslüman filozofların orijinal sorunlar üretmesi gerektiği b) Hikmete dayalı felsefi düşüncenin yenilenmesi gerektiği c) İnsanı süflileşmekten kurtarabilecek yegâne şeyin hikmet olduğu vurgulanıyor. 13. Kapanış: Konuşmacıya teşekkür ve takdir ifadeleri.
Ustad, Taha Abdurrahman'a hoş geldiniz, diyorum. Cok faydalı bir program. Arkasının gelmesi dileğiyle.. Konuşma metinleri yayınlanmalı. İslam dünyasında bu fikirler üzerine projeler hazırlanmalı.🤲🌹🌙🇹🇷
Evvela çalışmak boş durmaktan iyi olduğu için bu konferansta katkısı olan herkese teşekkür etmek lazım . Fakat çalışmak iyi olmakla birlikte boşa çalışmak yanlış yerde su aramak gibi bir risk var. Bu yüzden uzun vadeli çalışmak isteyen lakin dünyadan henüz pek haberi olmayan körpe öğrencileri uyandırma ve yönlendirme faaliyeti olarak bir iki satır yazayım dedim. Bismillah: Yazardan başlayabiliriz . Allah razı olsun şahsen sevdiğim bir adamdır ama şahsımı tanımadığınız için bu cümlenin bir önemi yok. Arap dünyasında gavur hayranları vardır ve Arap dünyasını batılılaştırmaya çalışırlar. Bunun teorisini kurmaya çalışırlar. Daha doğrusu geleneksel teoriyi çökertmeye çalışırlar. Nasır Ebu Zeyd, veya Taha hocanın hemşehrisi Abid el Cabiri bunlardan iki tanesidir. Veli Abinin ince tanımıyla eski tüfek solcu bu tipler yaşlanınca namaza niyaza da başlayabilirler hatta dini yazılar bile yazarlar. Ama bu Türkiyedeki kamalistlerin yaşlanınca namaza başlamaları gibidir. Dolayısıyla bu durum sizi aldatmamalıdır. Zira hakka tabi olmak batılı inkarla başlar ve ilk amel gusüldür. Yani eski pisliklerinden arınmaktır. Taha Hoca Müslüman kimliği savunan bir adamdır ve mesela hemşehrisi Cabiri’nin rakibidir. Felsefeden beslenen ve onun jargonuyla konuşan Cabiri ve emsaline laf yetiştirip ve onlardan etkilenen herkese alternatif üretir. Dolayısıyla kendisi de aynı dili kullanmak zorundadır. Mesela bu konferansta hep felsefi jargonla konuştuğu meseleyi kendi ürettiği güzel bir şablona oturtması bunu göstermektedir. Şimdi körpe arkadaşlara gelelim. Siz ilk önce ne arıyorsunuz ona karar verin. Taha Abdurrahman olmak mı. Bu hedef adamın bir ömrünü almış. Siz bir ömür adayabilir misiniz buna? Hadi azmettiniz diyelim buna. Şimdiye kadarki aldığınız eğitim müsait mi. Bu adam liseden mezun olduğunda Arapça ve Fransızcayı ana dili seviyesinde biliyordu büyük ihtimal . Sizin ana diliniz bile sorunlu. Arap-İslam düşmanı, kendi çocuklarını Türkiye’de okutmayan, gavur hayranı öztürkçecilerin canına okudukları ne idiğü belirsiz derme çatma bir dil var elinizde sadece. Bu dil ile ne kadar felsefe ne kadar geleneksel ilimleri tahsil edeceksiniz. Fazla uzatmadan konunun diğer yönüne geçeyim: Konferansın başlığı Özgün Bir İslam Felsefesi Nasıl İnşa Edilir? Buna ihtiyaç var mı? İslam ile felsefe ne kadar bir araya gelir. Tarihte gelmiş mi. Bunu sorgulayın. Taha Hocanın da burada işaret ettiği gibi felsefe bayrağı bilime teslim etti. Artık onun emrinde. O halde modern bilimin ne olduğunu yine bilimin içinden öğrenmeniz felsefeyi öğrenmekten daha makul olur. Madem ille de bir şeyler öğrenmek istiyorsunuz kökeni sorunlu felsefe yerine kökü sağlam geleneksel ilimleri öğrenin. Felsefeye yatkınsanız felsefenin geleneksel alternatifi olan kelam disiplini öğrenin. Sağlam bir mutezile kelamcısı bile olsanız kafası karışık bir felsefeci olmanızdan bence daha karlıdır. Veya belagat çalışabilirsiniz. Uzun bir yoldur ama dilin dibi belagattir. Başka bir yol Said Nursinin kelamı güncelleme gayretini anlamanızdır. Risaleyi sistematik şekilde iyi anlamış bir şakirdin ayakları birçok ilahiyatçıdan daha iyi yere basar. Konu uzun. Yola çıkmadan nereye gideceğinizi ne aradığınızı iyi tespit edin. Allah yardımcınız olsun.
Bilginin islamileşmesi diyordu faruki,Taha hocam batı karşısında önce bilgiyi elde etmede yenilmiş islam ümmetinin ,"islâmî Bilginin özgün elde edilme "şeklini çok güzel izah edilmiştir.
Gayet güzel ve anlamlı bir etkinlik olup Türkiye müslümanlarının şiddetle ihtiyaç duyduğu bir konudur. Devamını dilerim. Ancak konuşma ile çeviri arasında büyük bir fark vardı. Umarım düzeltilir.
Kur'an'da geçen "hikmet" kelimesine keyfi bir anlam atayıp, "hikmet felsefedir" diyenlerin delili yoktur? Taha'nın söylemi, İslam'a isnadı bakımından boştur. Zira hikmet=felsefe gibi bir denklemin üzerine oturmuştur ama bu denklem delilsizdir. Hikmet kelimesine yüklenen bu anlam eğer doğru olsaydı Allah Resulü Muhammed'in kendisine risalet verildiğinde yanında bir de Aristo mantığı verilmesi gerekirdi. (sana kitabı ve hikmeti verdik) Aristo, Platon, Kant, Hegel ya da Witkeştayn gibi Allahtan bi haber yaşamış olanların oluşturduğu müktesebattan hayır ummak müminin yapacağı iş olamaz. Bütün bu söylemler son kertede "ferdin, nazariyata dair fikriyatıdır". Oysa kaynağı cihetinden "Kur'an insan aklına isnad edilemez". Tüm bu söylemlerin temelinde bulunan buz gibi bir gerçek vardır: BU ADAMLAR, KENDİ ENTELLEKTÜEL KATKILARI OLMADAN İSLAM'IN ANLAŞILAMAYACAĞINI DÜŞÜNÜRLER. Söylemleri hep bulanık, hep ağdalı diller ile örülmüştür. Özellikle böyle yaparlar ki okuyucu tam olarak ne söylediğini anlamasın. Bunlara göre, köydeki Mehmet amca cahildir, kendileri "alim"dir. İtiraz edersen, "sen anlamamışsın" derler. Kendi ömürlerini ziyan ettikleri gibi bizim ömrümüzü de ziyan edenlerdir. Kur'an'dan başka yol gösterici yoktur, olamaz. Aksini düşünen mümin olamaz, mümin kalamaz.
@@suphi9479 Aleyküm selam ve rahmetullah; Müslümanların, İslam konusunda söyledikleri sözler homojen değildir. Müslüman ulemanın- gerek geçmişte gerek günümüzde- üzerinde ittifak ettikleri bir İslam tanımı yoktur. Bu doktrinel bir zaaftır. Müslümanlar, bütün bu farklı görüşleri birer zenginlik olarak görerek kendini avutmaya çalışsa da "asıl" olan mevzu Kur'an'a güvenmemektir. Düşkün insanın, aşkın ilahtan gelmiş bir kitabın düşkünün tefsir ve yorumlarına muhtaç olacağını düşünmek başka nasıl açıklanabilir ki? Her neyse kısaca izah edeyim: 1. Kur'an Allah'ın indindendir. Kimseye -resuller, melekler dahil- ihtiyacı yoktur. O'na ihtiyacı olan bizleriz. 2. Tüm mezhepler ve ekollerin oluşmasında hikmet kavramına yüklenen anlam belirleyicilerden bir tanesidir. Örneğin şafiye göre sünnettir. Kelimelere keyfi anlamlar atanmasının sonucunda el-Kitab ile müminin bağı kopmuştur. (lütfen dikkat)Hikmet, el-Kitab'ın -yani yazının- grameridir. 3. Bu savrulmaların arkasında yatan asıl unsurlardan biri de kitab'ın "hitap" olarak verildiği, sonradan muhammed ve arkadaşlarının bu "lafızdan bağımsız mana"yı -nasıl bir şeyse artık-kendi kelimeleri ile kayıt altına aldıkları iddiasıdır. Oysa Kur'an "kitab, yani yazı olarak resule verilmiştir." Bunun için Kuranı okumak yeterlidir. 4. Kur'an'ın aslı, orjinali, Muhammed'den miras alınanı, Cebrailin verdiği metin "noktasız, harekesiz, ayet bölünmeleri olmayan" bir metindir. Dünyadaki her insan bunda ittifak halindedir. Buna rağmen ulema, Allah'ın indinden gelen bu yazıya müdahalede bulunmuş, evrakta sahtecilik yapmıştır. Bu semptomlar yahudilik semptomudur. (slogan olarak algılayabilirsiniz. ulema Kur'an'a ihanet etmiştir, halen etmektedir.bu konu kuranda işlenir.) 5. Cabiri gibi Taha da mağrib ekolüne mensubtur. Endülüs mirası üzerinden elde ettikleri şey arap milliyetçiliğinden başkası değildir. kendi kavimlerini ve kültürlerini İslam zannederler. 6. Allah'ın kitabı entellektüeller toplum içerisinde kendilerine yer edinsinler diye değil, sıradan insan bu entellere muhtaç kalmasın diye gelmiştir. Uzattım. bitireyim. Elhamdülillahi Rabbil Alemin Selam ve dua ile..
"Çağın İslam Mütefekkiri" ; "özgün bir islam felsefesi nasıl inşa edilir" konulu başlığa bu kadar müşteri olması bir yağlı kemik davası yok ise vahim bir tefekkürsüzlüğün alametidir...
Konuşmanın YZ programları ile çıkarılmış bir özeti:
1. Konferans başlangıcı:
- Salon beklenenden daha kalabalık.
- Program protokolden ziyade doğrudan konuşmacıyı dinlemeye odaklanacak şekilde değiştirildi.
2. Kur'an-ı Kerim tilaveti:
- Mehmet Emin Maşalı hocadan bazı ayetler okundu.
3. Konuşmacının tanıtımı:
- Konuşmacı Prof. Dr. Taha Abdurrahman, çağımızın önemli bir mütefekkiri ve alimi olarak tanıtıldı.
- 30'dan fazla kitabı olduğu ve İslam düşüncesine içeriden bakan bir yaklaşımı olduğu belirtildi.
4. Konuşmacının çalışmaları hakkında bilgi:
- Taha Abdurrahman'ın eserleri, ümmetin sorunlarına cevap veren projeler olarak nitelendirildi.
- Tecdit (yenilenme) konusundaki görüşleri vurgulandı.
5. Konuşmanın ana teması:
- "İslam özgün bir felsefesini nasıl kurarız?" sorusuna cevap aranacağı belirtildi.
- Konuşmanın 8 duraktan oluşan bir yolculuk şeklinde olacağı açıklandı.
6. Taha Abdurrahman'ın konuşması:
- Türkiye'nin tarihi ve kültürel önemine vurgu yapıldı.
- Konuşmacı, bu önemli mecliste bulunmaktan duyduğu memnuniyeti ifade etti.
7. Ana konu: İslam felsefesinin kurulması
- Konuşmacı, "İslam felsefesi var mıdır?" sorusunu tartışmak yerine, İslam düşünce evrenini felsefe verileriyle nasıl bağlayabileceğimizi ele alacağını belirtti.
8. Temel ilkeler:
- Sekiz temel ilkeden bahsedileceği açıklandı.
- İlk ilke: Müslüman filozof, başkalarının oluşturduğu felsefi problemleri değil, kendi özgün problemlerini ele almalıdır.
9. Çağdaş Müslüman filozofun karşılaştığı temel sorunlar:
- İnsanın alemdeki yeri
- Dünyada egemen olan felsefi tasavvur
10. Felsefenin önemi:
- Filozofun kendi zamanının çocuğu olduğu vurgulandı.
- Müslüman filozofa olan ihtiyacın, Müslüman olmayan filozofa olan ihtiyaçtan daha fazla olduğu belirtildi.
11. Felsefe tasavvurları:
- Nesnel bilimci felsefe tasavvuru
- Öznel bilgici felsefe tasavvuru
Buraya kadar, konuşmanın ana hatlarını ve önemli noktalarını kapsamaktadır. Kalan kısım özeti ise şu şekildedir:
1. Giriş: Konuşmacı, felsefenin amacının hakikat ve hikmet arayışı olduğunu belirtiyor.
2. Hakikat kavramının tarihsel değişimi: Zamanla hakikat kavramının anlamının daraldığı ve yalnızca somut gerçekliği ifade eder hale geldiği açıklanıyor.
3. Felsefenin daralan anlamı: Hakikat kavramının daralmasıyla birlikte felsefenin de anlamının daraldığı ve bilime tabi hale geldiği belirtiliyor.
4. Çağdaş felsefe anlayışları:
a) Bilimci felsefe anlayışı
b) Sübjektif bilgici felsefe anlayışı
5. Müslüman filozofun görevi: Çağdaş insan realitesini anlamak ve orijinal felsefi sorunlar ortaya koymak.
6. Çağdaş insanın iki büyük sorunu:
a) Bilimin kural tanımazlaşması
b) Öznel bilginin değerden soyutlanması
7. İslam düşünce evreninin bilgiye yaklaşımı: Bilgiye değer verilmesi ancak hikmetle ilişkilendirilmesi.
8. Müslüman filozofun vazifeleri:
a) Nesnel bilimin ahlaksızlığını gidermek
b) Öznel bilgiyi istikamete sokmak
c) İnsanın alemle olan ilişkisini yeniden tanzim etmek
9. İdrak ve istihdam ilişkilerinin yeniden düzenlenmesi: İdrak ve kullanma ilişkisinin emanet ve sulh temelli olması gerektiği vurgulanıyor.
10. Öznenin bilgisine tabi felsefe anlayışının ıslahı: Tefekkür, taakkul ve teşebbüh kavramlarının yeniden ele alınması.
11. Hz. Peygamber'in örnek alınması: Akli yöntemde ve davranışta Hz. Peygamber'in örnek alınması gerektiği vurgulanıyor.
12. Sonuç:
a) Müslüman filozofların orijinal sorunlar üretmesi gerektiği
b) Hikmete dayalı felsefi düşüncenin yenilenmesi gerektiği
c) İnsanı süflileşmekten kurtarabilecek yegâne şeyin hikmet olduğu vurgulanıyor.
13. Kapanış: Konuşmacıya teşekkür ve takdir ifadeleri.
Çok teşekkür ederiz.
Adamsınız
Konuşma metninin yayınlanmasını istirham ederim. Bu değerli program için çok teşekkür ederim 🤲🏻👏🏻💐
Ümran dergisinde önümüzdeki ay çıkacak inşallah
Metin İslam Düşünce Enstitüsü'nün resmi internet sitesine yüklendi.
Açıklamalar kısmında TRANSKRİPT BUTONUNU TIKLARSANIZ metni görebilirsiniz.
Ustad, Taha Abdurrahman'a hoş geldiniz, diyorum.
Cok faydalı bir program.
Arkasının gelmesi dileğiyle..
Konuşma metinleri yayınlanmalı. İslam dünyasında bu fikirler üzerine projeler hazırlanmalı.🤲🌹🌙🇹🇷
mutlu ve bahtiyarım, emeği geçenlere teşekkür ederim
Bu değerli konuşmayı yayınladığınız için Allah razı olsun
Tüm emeği geçenlere teşekkür ederim.
Emeği geçen herkese teşekkürler Rabbim cümlesinden ebeden razı olsun
Kamera biraz daha yakınlara kurulabilirmiş. Hocamızı daha yakından görerek dinlerdik.
Evvela çalışmak boş durmaktan iyi olduğu için bu konferansta katkısı olan herkese teşekkür etmek lazım .
Fakat çalışmak iyi olmakla birlikte boşa çalışmak yanlış yerde su aramak gibi bir risk var. Bu yüzden uzun vadeli çalışmak isteyen lakin dünyadan henüz pek haberi olmayan körpe öğrencileri uyandırma ve yönlendirme faaliyeti olarak bir iki satır yazayım dedim. Bismillah:
Yazardan başlayabiliriz . Allah razı olsun şahsen sevdiğim bir adamdır ama şahsımı tanımadığınız için bu cümlenin bir önemi yok. Arap dünyasında gavur hayranları vardır ve Arap dünyasını batılılaştırmaya çalışırlar. Bunun teorisini kurmaya çalışırlar. Daha doğrusu geleneksel teoriyi çökertmeye çalışırlar. Nasır Ebu Zeyd, veya Taha hocanın hemşehrisi Abid el Cabiri bunlardan iki tanesidir. Veli Abinin ince tanımıyla eski tüfek solcu bu tipler yaşlanınca namaza niyaza da başlayabilirler hatta dini yazılar bile yazarlar. Ama bu Türkiyedeki kamalistlerin yaşlanınca namaza başlamaları gibidir. Dolayısıyla bu durum sizi aldatmamalıdır. Zira hakka tabi olmak batılı inkarla başlar ve ilk amel gusüldür. Yani eski pisliklerinden arınmaktır. Taha Hoca Müslüman kimliği savunan bir adamdır ve mesela hemşehrisi Cabiri’nin rakibidir. Felsefeden beslenen ve onun jargonuyla konuşan Cabiri ve emsaline laf yetiştirip ve onlardan etkilenen herkese alternatif üretir. Dolayısıyla kendisi de aynı dili kullanmak zorundadır. Mesela bu konferansta hep felsefi jargonla konuştuğu meseleyi kendi ürettiği güzel bir şablona oturtması bunu göstermektedir.
Şimdi körpe arkadaşlara gelelim. Siz ilk önce ne arıyorsunuz ona karar verin. Taha Abdurrahman olmak mı. Bu hedef adamın bir ömrünü almış. Siz bir ömür adayabilir misiniz buna? Hadi azmettiniz diyelim buna. Şimdiye kadarki aldığınız eğitim müsait mi. Bu adam liseden mezun olduğunda Arapça ve Fransızcayı ana dili seviyesinde biliyordu büyük ihtimal . Sizin ana diliniz bile sorunlu. Arap-İslam düşmanı, kendi çocuklarını Türkiye’de okutmayan, gavur hayranı öztürkçecilerin canına okudukları ne idiğü belirsiz derme çatma bir dil var elinizde sadece. Bu dil ile ne kadar felsefe ne kadar geleneksel ilimleri tahsil edeceksiniz. Fazla uzatmadan konunun diğer yönüne geçeyim: Konferansın başlığı Özgün Bir İslam Felsefesi Nasıl İnşa Edilir?
Buna ihtiyaç var mı? İslam ile felsefe ne kadar bir araya gelir. Tarihte gelmiş mi. Bunu sorgulayın. Taha Hocanın da burada işaret ettiği gibi felsefe bayrağı bilime teslim etti. Artık onun emrinde. O halde modern bilimin ne olduğunu yine bilimin içinden öğrenmeniz felsefeyi öğrenmekten daha makul olur. Madem ille de bir şeyler öğrenmek istiyorsunuz kökeni sorunlu felsefe yerine kökü sağlam geleneksel ilimleri öğrenin. Felsefeye yatkınsanız felsefenin geleneksel alternatifi olan kelam disiplini öğrenin. Sağlam bir mutezile kelamcısı bile olsanız kafası karışık bir felsefeci olmanızdan bence daha karlıdır. Veya belagat çalışabilirsiniz. Uzun bir yoldur ama dilin dibi belagattir.
Başka bir yol Said Nursinin kelamı güncelleme gayretini anlamanızdır. Risaleyi sistematik şekilde iyi anlamış bir şakirdin ayakları birçok ilahiyatçıdan daha iyi yere basar. Konu uzun. Yola çıkmadan nereye gideceğinizi ne aradığınızı iyi tespit edin. Allah yardımcınız olsun.
Bilginin islamileşmesi diyordu faruki,Taha hocam batı karşısında önce bilgiyi elde etmede yenilmiş islam ümmetinin ,"islâmî Bilginin özgün elde edilme "şeklini çok güzel izah edilmiştir.
Maşallah maşallah 🌹
Gayet güzel ve anlamlı bir etkinlik olup Türkiye müslümanlarının şiddetle ihtiyaç duyduğu bir konudur. Devamını dilerim. Ancak konuşma ile çeviri arasında büyük bir fark vardı. Umarım düzeltilir.
ماشاء الله
Mehmet Görmez hocamızın başta bahsettiği bu değerli Konuşmaya kaynak olan makalenin döküman haline nasıl ulaşabiliriz acaba? Teşekkür ederim.
Konferansta sunulan konuşma metnini yayınlar mısınız?
Altyazı eklense
Konferansın Metnine nasıl ulaşabiliriz bilgilendirirseniz memnun olurum
İde’nin internet sayfasına konulacağı söylendi program bitişinde.
Allah yolunuzu açsın, akıl fikir versin.
Daha önce foturlü gördüğümüz Taha Abdüsselam Türkiye'ye gelince sarık takmış.
Bunun özel bir mesajı var mı?
Yaşlanınca çoğu insan dine daha fazla sarılır.
Satış pazarlama faaliyeti...
Konferans metni için link verebilir misiniz.
Konuşma metnine ulaşalım.
طه عبد الرحمان فيلسوف لا يقل اهمية عن فلاسفة الاسلام القدامى مثل الفارابي والغزالي وابن رشد وابن سينا
Ülkemiz için kullandığı"eski mazisi ve görkemli geleceği" ifadesi için; inşaallah diyeim.
Kur'an'da geçen "hikmet" kelimesine keyfi bir anlam atayıp, "hikmet felsefedir" diyenlerin delili yoktur?
Taha'nın söylemi, İslam'a isnadı bakımından boştur. Zira hikmet=felsefe gibi bir denklemin üzerine oturmuştur ama bu denklem delilsizdir. Hikmet kelimesine yüklenen bu anlam eğer doğru olsaydı Allah Resulü Muhammed'in kendisine risalet verildiğinde yanında bir de Aristo mantığı verilmesi gerekirdi. (sana kitabı ve hikmeti verdik)
Aristo, Platon, Kant, Hegel ya da Witkeştayn gibi Allahtan bi haber yaşamış olanların oluşturduğu müktesebattan hayır ummak müminin yapacağı iş olamaz.
Bütün bu söylemler son kertede "ferdin, nazariyata dair fikriyatıdır".
Oysa kaynağı cihetinden "Kur'an insan aklına isnad edilemez".
Tüm bu söylemlerin temelinde bulunan buz gibi bir gerçek vardır:
BU ADAMLAR, KENDİ ENTELLEKTÜEL KATKILARI OLMADAN İSLAM'IN ANLAŞILAMAYACAĞINI DÜŞÜNÜRLER.
Söylemleri hep bulanık, hep ağdalı diller ile örülmüştür. Özellikle böyle yaparlar ki okuyucu tam olarak ne söylediğini anlamasın.
Bunlara göre, köydeki Mehmet amca cahildir, kendileri "alim"dir.
İtiraz edersen, "sen anlamamışsın" derler.
Kendi ömürlerini ziyan ettikleri gibi bizim ömrümüzü de ziyan edenlerdir.
Kur'an'dan başka yol gösterici yoktur, olamaz.
Aksini düşünen mümin olamaz, mümin kalamaz.
@@suphi9479 Aleyküm selam ve rahmetullah;
Müslümanların, İslam konusunda söyledikleri sözler homojen değildir. Müslüman ulemanın- gerek geçmişte gerek günümüzde- üzerinde ittifak ettikleri bir İslam tanımı yoktur. Bu doktrinel bir zaaftır. Müslümanlar, bütün bu farklı görüşleri birer zenginlik olarak görerek kendini avutmaya çalışsa da "asıl" olan mevzu Kur'an'a güvenmemektir.
Düşkün insanın, aşkın ilahtan gelmiş bir kitabın düşkünün tefsir ve yorumlarına muhtaç olacağını düşünmek başka nasıl açıklanabilir ki? Her neyse kısaca izah edeyim:
1. Kur'an Allah'ın indindendir. Kimseye -resuller, melekler dahil- ihtiyacı yoktur. O'na ihtiyacı olan bizleriz.
2. Tüm mezhepler ve ekollerin oluşmasında hikmet kavramına yüklenen anlam belirleyicilerden bir tanesidir. Örneğin şafiye göre sünnettir. Kelimelere keyfi anlamlar atanmasının sonucunda el-Kitab ile müminin bağı kopmuştur. (lütfen dikkat)Hikmet, el-Kitab'ın -yani yazının- grameridir.
3. Bu savrulmaların arkasında yatan asıl unsurlardan biri de kitab'ın "hitap" olarak verildiği, sonradan muhammed ve arkadaşlarının bu "lafızdan bağımsız mana"yı -nasıl bir şeyse artık-kendi kelimeleri ile kayıt altına aldıkları iddiasıdır. Oysa Kur'an "kitab, yani yazı olarak resule verilmiştir." Bunun için Kuranı okumak yeterlidir.
4. Kur'an'ın aslı, orjinali, Muhammed'den miras alınanı, Cebrailin verdiği metin "noktasız, harekesiz, ayet bölünmeleri olmayan" bir metindir. Dünyadaki her insan bunda ittifak halindedir. Buna rağmen ulema, Allah'ın indinden gelen bu yazıya müdahalede bulunmuş, evrakta sahtecilik yapmıştır. Bu semptomlar yahudilik semptomudur. (slogan olarak algılayabilirsiniz. ulema Kur'an'a ihanet etmiştir, halen etmektedir.bu konu kuranda işlenir.)
5. Cabiri gibi Taha da mağrib ekolüne mensubtur. Endülüs mirası üzerinden elde ettikleri şey arap milliyetçiliğinden başkası değildir. kendi kavimlerini ve kültürlerini İslam zannederler.
6. Allah'ın kitabı entellektüeller toplum içerisinde kendilerine yer edinsinler diye değil, sıradan insan bu entellere muhtaç kalmasın diye gelmiştir.
Uzattım. bitireyim.
Elhamdülillahi Rabbil Alemin
Selam ve dua ile..
Fas'ta bile bu kadar tanınmıyor Taha Abdurrahman.
"Çağın İslam Mütefekkiri" ; "özgün bir islam felsefesi nasıl inşa edilir" konulu başlığa bu kadar müşteri olması bir yağlı kemik davası yok ise vahim bir tefekkürsüzlüğün alametidir...
Cok konusmaya gerek yok.Sadece kuran kelimelerine sadık kalın yeter.
Mehmet Görmez şeettirseydi:))
Kuramazsınız.