Benim anlamadığım, Anadolu da yazılmış şiirleri bugün anlayabiliyor iken, divan şiirlerini bugün neden anlayamıyoruz. Keza aynı şekilde yüzlerce yıl önce Alper Tunga için yazılmış ağıtı da anlayabiliyoruz.
Seyyid Muhammed Rıza’nın Es-sebü’s-seyyar’ını okuyorum. Her tümceyi anlamak için Osmanlıca’dan Türkçe’ye çevirmek zorunda kalıyorum. Bir tümceyi anlamak için 5 dakika harcadığım oluyor.
Osmanlı ve Türk Moğol imparatorluğu diplomaside türkçeyi kullanmayı başarmıştı çünkü Osmanlı kendi aristokrat sınıfını devşirmelere çok güzel türkçe öğrenerek gerçekleştirmişti cengizhan ise bölgede uygurlar çok gelişmiş olduğundan onlardan fazlasıyla yararlandı Türkler genellikle diplomalatlarini Perslere borçlular Savaşçı topluluklar yeterli diplomat yetiştiremez genelde Ahmet Cevdet Paşa Türk tarihinin zirvesidir
@@esramnor6734 farscada vardı haklısın ama tek o değildi. Türk dilide resmi dilidir ve Şah İsmayılın və Şah Tehmasibin Kanuniye gönderdiği mektublarda türkce yazılmışdır
@domseal etrâk-ı bî-idrâk, yani idrâksiz Türkler gibi olumsuz sıfatların kullanılmasından hareket edenler, Osmanlı İmparatorluğu'nda Türkler'in aşağılandığını iddia ederler. Bu tutarsız bir yaklaşımdır. Osmanlı tarihçilerinin eserleri incelendiğinde Türkler'le alakalı bu tür ifadelerin menşei kimliği değil sosyolojik ve siyasi bir durumu belirtmek için kullanıldığı görülür. Ayrıca bu ifadeyle kötülenenler, çoğunlukla devlet otoritesine karşı çeşitli hadiselere karışanlar, Timur, Şeyh Bedreddin, Uzun Hasan veya Şah İsmail'le birlikte hareket eden Türkmenler veya Anadolu'da büyük kaosa sebep olan Celali isyanlarıyla, Kanunî'nin oğlu Şehzâde Bâyezid isyanı gibi ayaklanmalara katılanlar kastedilmiştir. Osmanlı tarihçileri, düşman olarak görülen bir devlete destek verenleri veya asileri aşağılamak için bu tür sıfatlar kullanmışlardır. Hatta bu ifadenin iç oğlanı olup menşei olarak Türk olmamasına rağmen otoriteye karşı gelenler için kullanıldığı da görülmektedir. Mehmed Halife'nin Târih-i Gılmânî isimli eserine bakılabilir. Osmanlı döneminin bazı tarihçileri bu olumsuz sıfatları Türk kimliği için değil devlet düzenine ayak uyduramayanları kötülemek için kullanırlar. Hususiyetle yarı göçebe hayat yaşayan Türkmenler devlet düzenine ayak uyduramamaları ve yerleşik hayata zarar vermeleri sebebiyle Tenkid edilmektedir Osmanlı tarih yazarlarının eserlerinde bu tür ifadeleri başka milletler için de görmek mümkündür. Örneğin, göçebe Araplar'a, Arab-ı bed-fial (kötü işler yapan Arap), Arab-ı bed-rey (düşüncesi kötü Arap), Arab-ı Şekavet-şiar (soysuzluğu eşkiyalığı adet hâline getirmiş Arap) denilirdi. Yani Araplar'a sadece "kavm-i necib" dendiği iddiası doğru değildir. Buradaki millet adları Menşei bir mana ifade etmekten ziyade toplulukların hayat tarzını gösterir. Nitekim Fatih Kanunnâmesi'nin bir ceza bahsinde geçen "Türk veya şehirli olsa" ifadesi Türk kelimesinin göçebe Türkmenler ve köylüler için kullanıldığını açık bir biçimde ortaya koymaktadır. Bir hadise ve terim bulunduğu zaman dilimi içerisinde değerlendirilmediği takdirde anakronizm olur. Bugünün kavramlarıyla ve terimlerin bugünkü manasıyla tarihe bakamayız. Tarih kitaplarında geçen ifadeler, kendi bağlamında ve döneminin şartları içinde değerlendirilir. 
@domseal Devşirme olarak alınan Hristiyan çocuklar, Türkçe ve İslamiyet'i öğrenmeleri için Türk ailelerinin yanına verilirdi. Bu işleme de "Türk'e vermek" denirdi. Tarihçi Hadidî bu hadiseyi şöyle anlatır: "Ol kullar penc ü yekden kim derilür, Yazup defterle Etrâk'a virilür, Ki Türk'e hizmet idüp öğrene dil". Osmanlı tarihçilerinin eserlerinde Türk veya Etrâk kelimesiyle birlikte kullanılan olumsuz sıfatlar genele teşmil edilmemiştir. Bu eserlerdeki Türkler'le alakalı olumsuz sıfatları gündeme getirenler, aynı kitaplardaki olumlu ifadeleri görmezden gelmektedirler. Tarihçi Aşıkpaşazâde, Süleyman Paşa'yı anlatırken "Devri zaman Türk'ün oldı" demektedir. Hoca Sadeddin, eserinde Osmanlı fetihlerini anlatırken "Türk yiğitleri", "Zaferleri gölge idinmiş Türk askerleri" gibi ifadelerle Osmanlı ordusunu över. Tarihçi Mehmed Neşrî, eserinde I. Murad'ın Sırp Kralı'nın kendisini savaşa davet ettiğinde hiddetlenerek, "İnşallah ana Türk erliğin gösterem" sözüyle padişahın Türklük'ten gurur duyduğunu ifade eder. Gazavât-ı Sultan Murad isimli eserde ise "Türk askerinin savaşçılığı karşısında, daha önce Türklere karşı ileri geri konuşan kâfirlerin dayanamayıp nasıl kaçtıkları" vurgulanır. Tâcizâde Cafer Çelebi, Fatih dönemindeki Osmanlı askerlerini "Muzaffer Türk ordusu" olarak anar. 17. yüzyıl tarihçilerinden Solakzâde de tarihinin birçok yerinde Türk ismini olumlu olarak kullanır ve Cem Sultan'ı "Kostantiniyye'yi fetheden Türk'ün oğlu, Türk padişahının oğlu" diye anar. 16. yüzyılın en büyük tarihçilerinden Gelibolulu Mustafa Âli ise "Künhü'l-Ahbâr" isimli dünya tarihinde Türk boylarını anlatırken bunları "seçkin millet, güzel ümmet" olarak zikreder. Tahsin Paşa hatıralarında, Söğüt Alayı'ndan bahsederken "Türk neslinin temiz ve mübarek kanı dolaşan Karakeçili bölüğü" olarak zikreder. Bunlardan başka pek çok Osmanlı tarihçisinin eserlerinde de bu tür olumlu ifadelere rastlanılır. Yavuz'un Türkler'le ilgili olumsuz ifadesi yoktur Türk, Yavuz'a göre eşek idi diye sağda solda yazılıp, duruluyor. Yavuz'un Türkler'le ilgili böyle bir ifadesi yoktur. Aslı astarı olmayan bu iddiaya göre Çaldıran Savaşı öncesinde Yavuz'la Şah İsmail arasındaki yazışmalarda "Ben Sultan Beyazıt oğlu Sultan Selim, sen ki ey eşek Türk" şeklinde ifadeler geçmiş. Yavuz'un Şah İsmail'e gönderdiği ikisi Farsça ikisi Türkçe dört name elimizdedir. Yavuz Şah İsmail'e bu mektuplarda "İsmail Bahadır" veya "Emir İsmail" diye hitap etmiştir. 19. yüzyıl şairlerinden Tokatlı Nuri ise "Dilberler Destanı" isimli eserinde Arap, Rum, Ermeni, Arnavut, Boşnak, Tatar, Kürt, Çerkes, Yahudi, Roman, Türk, Gürcü ve Şehirli kadınları kendi tasavvuruna göre fiziksel özellikleri ve davranışlarıyla değerlendirir. Yalnızca Türk kadınlar hakkında değil 13 topluluğun dokuzu hakkında hakaretamiz ifadeleri vardır. Sadece Türkler'e yönelik olumsuz sıfatların kullanılması sözkonusu değildir. Ayrıca halk edebiyatımızda tam tersine birçok şairin şiirlerinde Türk kadını ile ilgili olumlu ifadeler vardır. Koçi Bey'e atfedilen ifadeler ise yine etnik kökenle ve sadece Türkler'le alakalı değildir. Devşirme kanununa aykırı olarak sisteme girenlerle (Türk, Yörük, Yahudi, Kürt, Laz, Roman, Ecnebi vs.) ilgili kullanılmıştır. Türk, Vahdettin'e göre dini, soyu sopu, yurdu belirsiz, cahiller sürüsüydü diye bir iddia da vardır. Vahdeddin hakkında belgelere dayalı en önemli araştırmayı yapan ve konunun tek uzmanı Murat Bardakçı bu iddianın hiçbir aslı astarı olmadığını defalarca yazmıştır. Bunlar gibi Türkler'in aşağılanmasıyla ilgili iddiaların çoğu ya doğru değildir veya geçtiği metindeki anlamından saptırılmıştır.  Osmanlı hanedanının atası Oğuz Han'dı Osmanlı tarihleri incelendiğinde Orta Asya'dan geldiklerinin ve Türklüklerinin fazlasıyla farkında oldukları görülür. Şecerelerde Osmanlı hanedanı çevredeki diğer devletlerde olduğu gibi Cengiz Han'a veya Halifelere değil Oğuz Han'a bağlanır. Osmanlılar Oğuz neslinden ve Kayı boyundandır. Osmanlı tarihi Türk tarihinin bir parçası olarak ele alınır. Osmanlı hanedanının Türklük'le bir meselesi olsa kendi soyunu Oğuz Han'a bağlar mıydı? Nitekim Şehzâde Cem'in oğluna Oğuz Han, İkinci Bâyezid'in oğluna ise Korkud isimlerinin verilmesi tesadüf değil dönemin siyasi yapısı içerisinde bilinçli bir tercihtir. İkinci Abdülhamid, yatak odasının önünde hanedanın mensup olduğu Karakeçili Yörükleri'ni yatırtacak kadar çok güvenir ve onlara "öz hemşerilerim" derdi. Osmanlı bir millet ismi değildir. Osmanlı adı Selçuklu, Karahanlı, Gazneli isimleri gibi bir hanedanın adıdır. Selçuklular, Karahanlılar, Gazneliler gibi Osmanlılar da bir Türk devletidir. Ancak hiç unutulmaması gereken husus Osmanlılar'ın bir imparatorluk olduğu ve günümüzün milliyetçilik anlayışının o dönemde olmadığıdır.
O yıllara kadar Osmanlı medreselerinde sadece Arapça ve Farsça öğretilmesi sebebiyle Türkçe hiçbir zaman prestijli bir dil olmadı. Zaten o kadar çok arapça ve Farsça kelime dile girdi ki neredeyse dilin %80' yabancı kelimelerden oluştu. Ay kelimesi yerine mah kelimesinin kullanılması bile Osmanlı resmi belgelerinde dilin ne kadar bozulduğunu gösterir.
Günümüz diye kastettiğin şeyin adı "Türkiye Türkçesi". Orada Türkçe derken genel olarak dilin kendisinin Türkçe olduğunu söylüyor ama dönem bakımından Osmanlı Türkçesi dönemi oluyor. Türkçe üç döneme ayrılır:Eski,orta,yeni. Osmanlı ve Türkiye Türkçeleri yeni Türk dili kısmına dahil.
Biz Türklerin Ulu babalarımız her zaman at üzerinde savaşarak toprak arayışında olduqları icin oxumak yazmak arxa planda qalıb, bunun icinde bize yakın qonşu miletlerin yazı pozu kültürüyle tanışıb onlardan iletişim mecburiyetiyle istifsde edibler.
Eski devirler için resmi dil tabiri yanlış. Çünkü başka alanlarda başka diller konuşuluyor. Osmanlı'da bilim dili Arapça, edebiyat dili Farsça, bürokrasi ve ordu dili Türkçedir. Ordu dili bütün Türk devletlerinde Türkçedir zaten. Bürokrasi dili Osmanlı'da ise sanıldığının aksine Türkçedir.
@@esramnor6734 Osmanlıca Türkçesi diye bir şey yok. Osmanlı Türkçesi var, 16 y.y.dan sonra. Çağatay Türkçesinden sonra 2. bir yazı dili olarak ortaya çıkıyor. Osmanlı da, Türkçe bürokrasi dilidir. Fakat o dönemlerde sivil bürokrasi, modern zamanların % 0,1'i dahi değil. Kaynak Erhan Afyoncu. Dolayısıyla resmi dil diyerek, bugünkü gibi bir mana yüklemek yanlış.
@@esramnor6734 Orada çevirme yok. Fazla harf var. Sen neyin lüzumlu olduğunu anlayabilecek seviyeye gelene kadar yazma istersen. Telefonun çevirir durur sonra.
Osmanlının konuşma dili şuan konuştuğumuz Türkçe'ye yakındır şuan konuştuğumuz Türkçe yukarıda ki arkadaşın belirttiği gibi arapça-farsça-fransızca kökenli kelimelerden oluşuyor o dönemde öyleydi sadece yazı dili olarak arap alfabesi kullanılırdı şuan ise latin alfabesi kullanıyoruz ama tabii ki öz Türkçe konuştuğumuz söylenemez o dönem dilimize pek çok yeni kelime girmiş
Hülya sen harbiden cahilin önce gidenisin ya Osmanlı sen arap mı zannediyorsun ? Osmanlı Türk'tür, ordunun dili Türkçedir, kançılaryanın (diplomasinin) dili Türkçedir. Devleti kuran hâkim unsur bir Türk aşiretidir. … Bu imparatorluk Türk'tür.
Kusrubakmayin ama sadeleşme Türkçeyi rezil ettiherkrs artık durmadan aynı şeyleri söylüyor ayrıca Cumhuriyet sonrası yine Istanbul Yanı osmanlı türkçesi seçiliyor ve olması gerek buydu sorun anadolu insanının ağız yapısını koruyacak hali kalmaması
Anadolu selçuklu devletinde sarayda konuşulan dil farsçadır halk türkçe konuşur büyük selçuklu devletinin sarayında da konuşulan dil türkçedir halkın yarısı türkçe diğer yarısı ise arapça ve farsça konuşur selçuklu hanedanı türk oğuz boyunun kınık obasındandandır (bilesinizki selçukluda topraklar paylaşılıyordu hanedanlar arasında) osmanlıda oğuz boyunun kayı obasındandır osmanlı mutlak monarşi olduğundan tek dir ve halk tek bir dil ile konuşurdu
Selçukluler Oğuzhanin soyunden gelmeyor ve oğuz değil, onlar oğuzlarin kinik boyu içina gelib yaşamiş, karişmiş Karluk Turklerindendir ve Efrasiyabin soyunden geleyorlar.Kinik boyu içina neçin,nasil gelgiye Abulgazi Bahadirhanin "şeceri i tarakima"kitabinde yazilmiş.O donem Karluk Turkleri hem Turkçe hemda farsçe konuşurdu.
Osmanlıda halk tek bir dil mi konuşurdu?😂😂 Komik olma gerçekten. Arap coğrafyasından Kafkasya ya şuanki Rus topraklarının bir kısmından Avrupanın yarısına kadar çok geniş bir coğrafyaya hükmetmiş bir imparatorluk. Hadi bilgin yok akıl mantıkta mı yok? Şuanki Tc sınırlarında bile resmi dil dışında birçok dil konuşuluyor. O zamanki koca 3 kıtada tek bir dil konuşulduğunu sana düşündürten ne?
Türkçe ancak en az %50 si Arapça ve Farsça'dan oluşan bir dil.
Benim anlamadığım, Anadolu da yazılmış şiirleri bugün anlayabiliyor iken, divan şiirlerini bugün neden anlayamıyoruz. Keza aynı şekilde yüzlerce yıl önce Alper Tunga için yazılmış ağıtı da anlayabiliyoruz.
Seyyid Muhammed Rıza’nın Es-sebü’s-seyyar’ını okuyorum. Her tümceyi anlamak için Osmanlıca’dan Türkçe’ye çevirmek zorunda kalıyorum. Bir tümceyi anlamak için 5 dakika harcadığım oluyor.
Türkçeden türkçeye çeviri yapıyorsun da o yüzden . zaman harcıyorsun.
@@hilmigungor3379 heee
Türkçeyi türkçeye nası çeviriyonuz aq
Osmanli Turkçesi Çağatayçeye çok yakinmiş.Ben Özbek Turku olarak eski Osmanliçeye çok iyi anliyorum ama çağdaş Turkçe çok deyeşmiş.
Türkiyede mi yaşıyorsun türkçeyi nereden öğrendin
Sallama Ziyaaa sallama Osmanlı Türkçesinin ne olduğunu bilmiyorsun bari sus
Osmanlı Müslümanı kuma alırdı yetmeyince cariye satın alırdı akşam kayardı sabah namaz kılardı iyi Müslümandı.Halife Abdülhamid 16 kuma aldı.
Osmanlı ve Türk Moğol imparatorluğu diplomaside türkçeyi kullanmayı başarmıştı çünkü Osmanlı kendi aristokrat sınıfını devşirmelere çok güzel türkçe öğrenerek gerçekleştirmişti cengizhan ise bölgede uygurlar çok gelişmiş olduğundan onlardan fazlasıyla yararlandı Türkler genellikle diplomalatlarini Perslere borçlular
Savaşçı topluluklar yeterli diplomat yetiştiremez genelde Ahmet Cevdet Paşa Türk tarihinin zirvesidir
osmanlı padışahlar farsçe şiirları var selçuk donemınden resmı dıll farsçeyıdı bu beyefedı bılgı sahıbı değil
Selçuklular timurlular safeviler akkoyunlularda resmi dil farsca ilk Türk İslam devletinde resmi dil Türkçe kabul eden Osmanlı bunu herkes bilmez
@@esramnor6734 safevilerin resmi dili türk dilidir
@@ulvicebrayilov7427 hayır resmi dili farscaydı araştır
@@esramnor6734 farscada vardı haklısın ama tek o değildi. Türk dilide resmi dilidir ve Şah İsmayılın və Şah Tehmasibin Kanuniye gönderdiği mektublarda türkce yazılmışdır
1876 Anayasası 18. madde
Tebaa-i Osmâniye'nin hidemât-ı devlette istihdâm olunmak için devletin lisân-ı resmîsi olan Türkçeyi bilmeleri şarttır.
@domseal etrâk-ı bî-idrâk, yani idrâksiz Türkler gibi olumsuz sıfatların kullanılmasından hareket edenler, Osmanlı İmparatorluğu'nda Türkler'in aşağılandığını iddia ederler. Bu tutarsız bir yaklaşımdır. Osmanlı tarihçilerinin eserleri incelendiğinde Türkler'le alakalı bu tür ifadelerin menşei kimliği değil sosyolojik ve siyasi bir durumu belirtmek için kullanıldığı görülür. Ayrıca bu ifadeyle kötülenenler, çoğunlukla devlet otoritesine karşı çeşitli hadiselere karışanlar, Timur, Şeyh Bedreddin, Uzun Hasan veya Şah İsmail'le birlikte hareket eden Türkmenler veya Anadolu'da büyük kaosa sebep olan Celali isyanlarıyla, Kanunî'nin oğlu Şehzâde Bâyezid isyanı gibi ayaklanmalara katılanlar kastedilmiştir. Osmanlı tarihçileri, düşman olarak görülen bir devlete destek verenleri veya asileri aşağılamak için bu tür sıfatlar kullanmışlardır. Hatta bu ifadenin iç oğlanı olup menşei olarak Türk olmamasına rağmen otoriteye karşı gelenler için kullanıldığı da görülmektedir. Mehmed Halife'nin Târih-i Gılmânî isimli eserine bakılabilir.
Osmanlı döneminin bazı tarihçileri bu olumsuz sıfatları Türk kimliği için değil devlet düzenine ayak uyduramayanları kötülemek için kullanırlar. Hususiyetle yarı göçebe hayat yaşayan Türkmenler devlet düzenine ayak uyduramamaları ve yerleşik hayata zarar vermeleri sebebiyle Tenkid edilmektedir
Osmanlı tarih yazarlarının eserlerinde bu tür ifadeleri başka milletler için de görmek mümkündür. Örneğin, göçebe Araplar'a, Arab-ı bed-fial (kötü işler yapan Arap), Arab-ı bed-rey (düşüncesi kötü Arap), Arab-ı Şekavet-şiar (soysuzluğu eşkiyalığı adet hâline getirmiş Arap) denilirdi.
Yani Araplar'a sadece "kavm-i necib" dendiği iddiası doğru değildir. Buradaki millet adları
Menşei bir mana ifade etmekten ziyade toplulukların hayat tarzını gösterir.
Nitekim Fatih Kanunnâmesi'nin bir ceza bahsinde geçen "Türk veya şehirli olsa" ifadesi Türk kelimesinin göçebe Türkmenler ve köylüler için kullanıldığını açık bir biçimde ortaya koymaktadır.
Bir hadise ve terim bulunduğu zaman dilimi içerisinde değerlendirilmediği takdirde anakronizm olur. Bugünün kavramlarıyla ve terimlerin bugünkü manasıyla tarihe bakamayız. Tarih kitaplarında geçen ifadeler, kendi bağlamında ve döneminin şartları içinde değerlendirilir.

@domseal Devşirme olarak alınan Hristiyan çocuklar, Türkçe ve İslamiyet'i öğrenmeleri için Türk ailelerinin yanına verilirdi. Bu işleme de "Türk'e vermek" denirdi. Tarihçi Hadidî bu hadiseyi şöyle anlatır: "Ol kullar penc ü yekden kim derilür, Yazup defterle Etrâk'a virilür, Ki Türk'e hizmet idüp öğrene dil".
Osmanlı tarihçilerinin eserlerinde Türk veya Etrâk kelimesiyle birlikte kullanılan olumsuz sıfatlar genele teşmil edilmemiştir.
Bu eserlerdeki Türkler'le alakalı olumsuz sıfatları gündeme getirenler, aynı kitaplardaki olumlu ifadeleri görmezden gelmektedirler.
Tarihçi Aşıkpaşazâde, Süleyman Paşa'yı anlatırken "Devri zaman Türk'ün oldı" demektedir. Hoca Sadeddin, eserinde Osmanlı fetihlerini anlatırken "Türk yiğitleri", "Zaferleri gölge idinmiş Türk askerleri" gibi ifadelerle Osmanlı ordusunu över. Tarihçi Mehmed Neşrî, eserinde I. Murad'ın Sırp Kralı'nın kendisini savaşa davet ettiğinde hiddetlenerek, "İnşallah ana Türk erliğin gösterem" sözüyle padişahın Türklük'ten gurur duyduğunu ifade eder. Gazavât-ı Sultan Murad isimli eserde ise "Türk askerinin savaşçılığı karşısında, daha önce Türklere karşı ileri geri konuşan kâfirlerin dayanamayıp nasıl kaçtıkları" vurgulanır. Tâcizâde Cafer Çelebi, Fatih dönemindeki Osmanlı askerlerini "Muzaffer Türk ordusu" olarak anar.
17. yüzyıl tarihçilerinden Solakzâde de tarihinin birçok yerinde Türk ismini olumlu olarak kullanır ve Cem Sultan'ı "Kostantiniyye'yi fetheden Türk'ün oğlu, Türk padişahının oğlu" diye anar. 16. yüzyılın en büyük tarihçilerinden Gelibolulu Mustafa Âli ise "Künhü'l-Ahbâr" isimli dünya tarihinde Türk boylarını anlatırken bunları "seçkin millet, güzel ümmet" olarak zikreder. Tahsin Paşa hatıralarında, Söğüt Alayı'ndan bahsederken "Türk neslinin temiz ve mübarek kanı dolaşan Karakeçili bölüğü" olarak zikreder.
Bunlardan başka pek çok Osmanlı tarihçisinin eserlerinde de bu tür olumlu ifadelere rastlanılır.
Yavuz'un Türkler'le ilgili olumsuz ifadesi yoktur
Türk, Yavuz'a göre eşek idi diye sağda solda yazılıp, duruluyor. Yavuz'un Türkler'le ilgili böyle bir ifadesi yoktur.
Aslı astarı olmayan bu iddiaya göre Çaldıran Savaşı öncesinde Yavuz'la Şah İsmail arasındaki yazışmalarda "Ben Sultan Beyazıt oğlu Sultan Selim, sen ki ey eşek Türk" şeklinde ifadeler geçmiş.
Yavuz'un Şah İsmail'e gönderdiği ikisi Farsça ikisi Türkçe dört name elimizdedir.
Yavuz Şah İsmail'e bu mektuplarda "İsmail Bahadır" veya "Emir İsmail" diye hitap etmiştir.
19. yüzyıl şairlerinden Tokatlı Nuri ise "Dilberler Destanı" isimli eserinde Arap, Rum, Ermeni, Arnavut, Boşnak, Tatar, Kürt, Çerkes, Yahudi, Roman, Türk, Gürcü ve Şehirli kadınları kendi tasavvuruna göre fiziksel özellikleri ve davranışlarıyla değerlendirir. Yalnızca Türk kadınlar hakkında değil 13 topluluğun dokuzu hakkında hakaretamiz ifadeleri vardır. Sadece Türkler'e yönelik olumsuz sıfatların kullanılması sözkonusu değildir. Ayrıca halk edebiyatımızda tam tersine birçok şairin şiirlerinde Türk kadını ile ilgili olumlu ifadeler vardır.
Koçi Bey'e atfedilen ifadeler ise yine etnik kökenle ve sadece Türkler'le alakalı değildir. Devşirme kanununa aykırı olarak sisteme girenlerle (Türk, Yörük, Yahudi, Kürt, Laz, Roman, Ecnebi vs.) ilgili kullanılmıştır.
Türk, Vahdettin'e göre dini, soyu sopu, yurdu belirsiz, cahiller sürüsüydü diye bir iddia da vardır. Vahdeddin hakkında belgelere dayalı en önemli araştırmayı yapan ve konunun tek uzmanı Murat Bardakçı bu iddianın hiçbir aslı astarı olmadığını defalarca yazmıştır.
Bunlar gibi Türkler'in aşağılanmasıyla ilgili iddiaların çoğu ya doğru değildir veya geçtiği metindeki anlamından saptırılmıştır.

Osmanlı hanedanının atası Oğuz Han'dı
Osmanlı tarihleri incelendiğinde Orta Asya'dan geldiklerinin ve Türklüklerinin fazlasıyla farkında oldukları görülür. Şecerelerde Osmanlı hanedanı çevredeki diğer devletlerde olduğu gibi Cengiz Han'a veya Halifelere değil Oğuz Han'a bağlanır. Osmanlılar Oğuz neslinden ve Kayı boyundandır. Osmanlı tarihi Türk tarihinin bir parçası olarak ele alınır. Osmanlı hanedanının Türklük'le bir meselesi olsa kendi soyunu Oğuz Han'a bağlar mıydı? Nitekim Şehzâde Cem'in oğluna Oğuz Han, İkinci Bâyezid'in oğluna ise Korkud isimlerinin verilmesi tesadüf değil dönemin siyasi yapısı içerisinde bilinçli bir tercihtir. İkinci Abdülhamid, yatak odasının önünde hanedanın mensup olduğu Karakeçili Yörükleri'ni yatırtacak kadar çok güvenir ve onlara "öz hemşerilerim" derdi. Osmanlı bir millet ismi değildir. Osmanlı adı Selçuklu, Karahanlı, Gazneli isimleri gibi bir hanedanın adıdır. Selçuklular, Karahanlılar, Gazneliler gibi Osmanlılar da bir Türk devletidir. Ancak hiç unutulmaması gereken husus Osmanlılar'ın bir imparatorluk olduğu ve günümüzün milliyetçilik anlayışının o dönemde olmadığıdır.
O yıllara kadar Osmanlı medreselerinde sadece Arapça ve Farsça öğretilmesi sebebiyle Türkçe hiçbir zaman prestijli bir dil olmadı. Zaten o kadar çok arapça ve Farsça kelime dile girdi ki neredeyse dilin %80' yabancı kelimelerden oluştu. Ay kelimesi yerine mah kelimesinin kullanılması bile Osmanlı resmi belgelerinde dilin ne kadar bozulduğunu gösterir.
Bu 18. Madde Türkçe mi şimdi?
Ya bu adamin programlari harika
osmanlica diye bir dil degi yazi vardir
Hanedan Türkçe konuşmuyordu dememek için kızıl derililere kadar gitti. 40 takla.
Osmanlı Müslümanı kuma alırdı yetmeyince cariye satın alırdı akşam kayardı sabah namaz kılardı iyi Müslümandı.Halife Abdülhamid 16 kuma aldı.
Yanıs bilgi Arapça konusuyorduk
sarayda türkçe konuşulur resmi dili türkçedir derken günümüz türkçesi değil elbet. Anlamak için tercüman gerekir.
Günümüz diye kastettiğin şeyin adı "Türkiye Türkçesi". Orada Türkçe derken genel olarak dilin kendisinin Türkçe olduğunu söylüyor ama dönem bakımından Osmanlı Türkçesi dönemi oluyor. Türkçe üç döneme ayrılır:Eski,orta,yeni. Osmanlı ve Türkiye Türkçeleri yeni Türk dili kısmına dahil.
Osmanlı Devleti arşfıler de var kürdustan kürt ceyıd ana dıl arşfıler var benim elimde
Türkçe öğren knk ne yazdığın anlaşılmıyor.
@@tengriciataturkcu2627 :D
Dunyada ilk defa devlet dilini turkce olan sefevi devleti olmus.osmanl8nin devlet dili erebce olmus
Hayır Arapça dil suan Latince mi konsuyorsun hayır alfaben Latince
Osmanlı Devleti arşfıler bende dedelerimiz arşfıler var ben de kürdustan Osmanlı Devleti arşfıler de var devlet gerçek arşfıler var
Kürdistanını skeym
Biz Türklerin Ulu babalarımız her zaman at üzerinde savaşarak toprak arayışında olduqları icin oxumak yazmak arxa planda qalıb, bunun icinde bize yakın qonşu miletlerin yazı pozu kültürüyle tanışıb onlardan iletişim mecburiyetiyle istifsde edibler.
Yalanınız batsın lafı gevelemeyin selcuklunun dili neydi osmanlicayi karıştırmayın çünkü arada yüz yıllar var
Eski devirler için resmi dil tabiri yanlış. Çünkü başka alanlarda başka diller konuşuluyor. Osmanlı'da bilim dili Arapça, edebiyat dili Farsça, bürokrasi ve ordu dili Türkçedir. Ordu dili bütün Türk devletlerinde Türkçedir zaten. Bürokrasi dili Osmanlı'da ise sanıldığının aksine Türkçedir.
Resmi dil Türkçe ama Osmanlıca Türkçesi
@@esramnor6734 Osmanlıca Türkçesi diye bir şey yok. Osmanlı Türkçesi var, 16 y.y.dan sonra. Çağatay Türkçesinden sonra 2. bir yazı dili olarak ortaya çıkıyor.
Osmanlı da, Türkçe bürokrasi dilidir. Fakat o dönemlerde sivil bürokrasi, modern zamanların % 0,1'i dahi değil. Kaynak Erhan Afyoncu. Dolayısıyla resmi dil diyerek, bugünkü gibi bir mana yüklemek yanlış.
@@serdarvarol7424 telefondan yazdığım için öyle çevirmiş bu kadar lüzumsuz şeylere takılma
@@esramnor6734 Orada çevirme yok. Fazla harf var. Sen neyin lüzumlu olduğunu anlayabilecek seviyeye gelene kadar yazma istersen. Telefonun çevirir durur sonra.
@@serdarvarol7424 yok senin ayarını bozdum sorun bu bence genelde yalancılarda oluyor bu
Arapça konusuyorlar ne turkcesi..
Kaç eser okudunuz Osmanlı döneminde yazılmış acaba bir söyler misiniz?
Osmanli nasil türkce konusuyordu ya,,,türkceyi atat8ünüz getirmedimi,osmanli bence arapca konusmaliydi,cünkü arapca yaziyorlarmis,nasil türkce konusmuslar...?
osmanli hem arapca hem fars ca konusuyordu
Iİ. Abdulhamid Han latin alfabesine gecmeyi istemistir. Harf devriminn alt yapisi zaten hazirdi. Ataturk gerceklestirdi. Osmanli zaten yapicakti bunu.
Osmanlının konuşma dili şuan konuştuğumuz Türkçe'ye yakındır şuan konuştuğumuz Türkçe yukarıda ki arkadaşın belirttiği gibi arapça-farsça-fransızca kökenli kelimelerden oluşuyor o dönemde öyleydi sadece yazı dili olarak arap alfabesi kullanılırdı şuan ise latin alfabesi kullanıyoruz ama tabii ki öz Türkçe konuştuğumuz söylenemez o dönem dilimize pek çok yeni kelime girmiş
Öyle canım Kamaldan önce Çince konuşuyordu dedem demi
Hülya sen harbiden cahilin önce gidenisin ya Osmanlı sen arap mı zannediyorsun ? Osmanlı Türk'tür, ordunun dili Türkçedir, kançılaryanın (diplomasinin) dili Türkçedir. Devleti kuran hâkim unsur bir Türk aşiretidir. … Bu imparatorluk Türk'tür.
selçuklu farsça osmanlı farsça arapça,,,
Kusrubakmayin ama sadeleşme Türkçeyi rezil ettiherkrs artık durmadan aynı şeyleri söylüyor ayrıca Cumhuriyet sonrası yine Istanbul Yanı osmanlı türkçesi seçiliyor ve olması gerek buydu sorun anadolu insanının ağız yapısını koruyacak hali kalmaması
Türkçeydi.Kanun-i esasi 'de geçiyor.
Şuanki türkçe ile konuşsak, anlarlardı mı yani?
@@eliza6189 Yeni kelimeleri anlamazlardı."Bağımsızlık,özgürlük,öğretmen vb."Onun dışında evet anlarlardı.
Anadolu selçuklu devletinde sarayda konuşulan dil farsçadır halk türkçe konuşur büyük selçuklu devletinin sarayında da konuşulan dil türkçedir halkın yarısı türkçe diğer yarısı ise arapça ve farsça konuşur selçuklu hanedanı türk oğuz boyunun kınık obasındandandır (bilesinizki selçukluda topraklar paylaşılıyordu hanedanlar arasında) osmanlıda oğuz boyunun kayı obasındandır osmanlı mutlak monarşi olduğundan tek dir ve halk tek bir dil ile konuşurdu
Selçukluler Oğuzhanin soyunden gelmeyor ve oğuz değil, onlar oğuzlarin kinik boyu içina gelib yaşamiş, karişmiş Karluk Turklerindendir ve Efrasiyabin soyunden geleyorlar.Kinik boyu içina neçin,nasil gelgiye Abulgazi Bahadirhanin "şeceri i tarakima"kitabinde yazilmiş.O donem Karluk Turkleri hem Turkçe hemda farsçe konuşurdu.
Osmanlıda halk tek bir dil mi konuşurdu?😂😂 Komik olma gerçekten. Arap coğrafyasından Kafkasya ya şuanki Rus topraklarının bir kısmından Avrupanın yarısına kadar çok geniş bir coğrafyaya hükmetmiş bir imparatorluk. Hadi bilgin yok akıl mantıkta mı yok? Şuanki Tc sınırlarında bile resmi dil dışında birçok dil konuşuluyor. O zamanki koca 3 kıtada tek bir dil konuşulduğunu sana düşündürten ne?
Osmanlı halk cok dil konusur. Türkce bilmeyen tebalar mevcutru
Bu adama ancak mal derim.