Bir öğretmen olarak söylüyorum eleştirileriniz haklı ve doğru. Ne bir öğretmenler odası geleneği kaldı ne de toplumun kalkınmasında öncü olan eğitim camiası. Öğretmenlerin artık birer memurdan farkı kalmadı. Çöküşün ve çürümenin olduğunu eğitim ve eğitimin çıktısı olan öğrencilere bakarak görebiliyoruz. Artık ne yazık ki biz öğretmenlerin ne bir ideali kaldı ne topluma öncülük eden vasfı. O yüzden kendini bilen bir ideali olan ve gerçekten bu değerli mesleğin hakkını verebilen Öğretmenlerin Öğretmenler Günü kutlu olsun.
Bir öğretmen olarak söylüyorum. Hem toplumun genelinde hem devletin/hükumetin eğitim politikalarında hem de öğretmenlerde eksiklikler mevcuttur. Toplumun genelinde öğretmenlik mesleği bir kere değer kaybetmiştir. Hiçbir şey olmazsa en azından öğretmen olsun düşüncesi toplumun içinde yaşadığı çağın getirdikleri ile beraber günümüzdeki öğretmenlik mesleğine verilen değere evrilmiştir. Meslekler arasında öğretmenlik, en düşük statüye inmiştir artık. Bu algının oluşmasında tabii ki hükümet ve devletin politikaları neden olmuştur. Verilen değer yüksek olsaydı toplum da öğretmenine sahip çıkardı ama gel gör ki en düşük maaşlarda çalıştırılan bir meslek haline dönüşmüştür. Büyük şehirlerde öğretmenler gerçekten çok büyük geçim sıkıntısıyla karşı karşıyadır ve hükümetin /devletin buna yönelik bir çözümü yoktur. Öğretmenin kendi ihtiyaçlarını bile karşılayamıyorken bu süreçte öğrencileri düşünüp öğrencilere faydalı olabilmesi biraz ütopik gelecektir çünkü herkes biliyor ki ihtiyaçlar piramidine göre öğretmenler en üst basamakta olması gerekirken maalesef fizyolojik ihtiyaçlar basamağında patinaj çekiyor. Öğretmenlere gelecek olursak bence ne olursa olsun ‘öğretmen’ olabilmesi lazım ancak çoğu zaman bunu yapmak istese bile yapamıyor. İdealist bir öğretmen de olsa çoğu yollar, çoğu kapılar kapalı oluyor kendisine karşı ve bu da çoğu planının projesinin ertelenmesine neden oluyor. Millî Eğitim‘de dördüncü senem. Ben şahsen olabildiğince her öğrencime dokunmaya çalışıyorum ve Öğretmenler günü geldiğinde WhatsApp uygulamamın tamamen yeşil bildirimlerle öğrencilerimden gelen mesajlarla süslenmiş olması beni mutlu ediyor. Ancak öğrencilerim için bir şeyler yapmak istesem bile içinde olduğumuz kısıtlardan dolayı yapamıyoruz çoğu zaman bu da ayrı üzüyor. Ve ne yazık ki mesleğimi çok sevsem de bazen bazı ortamlarda öğretmenim demeye çekiniyorum çünkü insanlar şunu diyor artık: “Ola ola öğretmen mi oldun? Belediyede temizlikçi işçisi olsaydın daha fazla maaş kazanırdın.” Bu da yine şunu gösteriyor:Toplumun eğitim odaklı değil para getirisi yüksek mevkilere odaklı olması 😢
Öğretmene çok yük veriliyor.aileler ne yapıyor.0-6 yaş kişiliğin çoğunluğunun oluştuğu yaş. Ben görsel sanatlar branş öğretmeniyim .bir sınıfa haftada 1 saat giriyorum. Haftada 30 tane sınıfınız oluyor. Öğretmen de bir insan. Öğretmen ne kadar iyi örnek olsa da ailede kazandıklarını devam ettiriyorlar çoğunlukla. Neden ailelere yüklenilmiyor? . Onlar neden çocuklarına iyi örnek olmuyor? İyiyi, güzeli, edebi kendileri örnek olarak öğretmiyorlar. Bence asıl sorun ailede ve eğitim sisteminde .
Söylediklerinizin çoğunda aynı sayfadayim , keza öğretmenler odası kalitesi hakkında da . Lakin 35-40 kişilik sınıflarda, çok zaman müthiş bir zihinsel ve fiziksel tukenmislik ile dersten çıktığımızda, bırakın yeni fikri ciktilar üretmeyi, o 7-8 dk da çok zaman ağzımızı açmaya mecalimiz dahi olmuyor.
Konuyu ele alış biçiminize hayranlık duydum. Maddi konuların, öğretmenin öğretmenliğine etki etmemesi gerektiğini ben de düşünüyorum ama iki nokta var: Birincisi, öğretmenden üst düzey düşünce ürünleri bekliyorsa k Maslow'u anmadan geçmemek lazım. Doğalgaz faturasıyla ev kirasına maaşının üçte ikisini veren kalanını da kredi kartına kaptıran biri öğretmen, yüklediğiniz misyonu, eğer bu kişi kinik falan değilse karşılayamaz. İkincisi o söylediğiniz kapasitede insan zannedilen kadar çok olsaydı zaten bu kadar önemli ve değerli olamazlardı. Öğretmen tanımınızdaki yüksek kapasiteli insanı ne bu toplumsal öğretmen algısıyla, ne verilen gazla, ne de bu saçma sapan ücretlerle tavlayamazsınız. Böyle insanlar; doktor, mühendis, pilot hatta asker olmaya çalışıyor. Hiçbirinin listesinde öğretmenlik yok. Neden acaba? Kaçınılmaz şekilde birinci maddeye geri dönüyoruz. Evet kimse öğretmenlik yapıp da milyoner olalım demiyor ama ortalama 40 bin lira maaş verip haydi bize Platonluk yap dersek adama "hadi len oradan" derler. Kira 25 bin, faturalar 10 bin, kredi kartı 60 bin ve sen dalga geçer gibi bu meslek para için yapılmaz, haydi bize mürşit ol, haydi toplumu geliştir diyemezsin. Aslında dersin de işte ürün bu olur. Başta siz, eleştirenlere söylüyorum. Kendinize sadece şunu sorun:Bu şartlarla, ben bir sınıfa girip ilham veren bir öğretmen olarak ders anlatmak ister miyim. Babadan kalma zenginler, konu dışı! Eski öğretmenler şöyleydi, eski öğretmenler böyleydi söylemleri de anlamsız. Her şey değişiyor da öğretmenin hayattan beklentileri mi değişmiyor. Beni maddi manevi ne kadar aşağılarlarsa aşağılasınlar, ben gene de deniz feneri olmaya devam edeceğim. Tamam da ne münasebetle! Öğretmenden bunu bekleyeceğimize öğretmene toplum ve devlet olarak yaptığımız kötülüklere son vermeliyiz. Toplum ve devletin öğretmen karşısındaki tutumu sarhoş kocaya benziyor. Hem evine bakıp evin ihtiyacını gideremiyor, hem de evde neden yemek yok diye karısını dövüyor. Bu kadından sana karı olmaz!
Çok güzel anlatmissiniz, herkes isini iyi yapıp çok para kazansın ama öğretmen para kazanmasa da isini iyi yapsın. Bugün iyi bir doktora verilen paraya kimse acımıyor. Niye çünkü sağlığı söz konusu. Eğitime gelince gelince niye öğretmen bu işi para icin yapmaz deniliyor. Madem egitim bu kadar önemli ,mad öğretmen bu kadar önemli hakkını verin o zaman ,
@gulsevenbabacan8245 Tam olarak öyle. Hem şoför yanı hem de 2,5 lira olsun istiyorlar. Üstelik bunun mevcut öğretmen kadrosuyla ilgili olarak da söylemiyorum. Çok basit bir hesap: Günümüzde YKS'de derece yapan çocuklar, ya da Önemli liselerden mezun olan çocuklar, tabii yurt dışına kaçırmadıklarımız, öğretmen olmak ister mi istemez mi? Soru bu. Cevap tabii ki hayır! Peki neden? Öğretmenlik kötü bir meslek mi? Yoo. E neden o zaman? Cevap gayet açık. Öbür söylemlerin tamamı bu asıl nedeni gizlemek için ortaya atılıyor. Tuzu kuruları, ölmemeyi yaşamak zannedenleri bir de çapından dolayı başka hiçbir meslek yapamayacak halde olanları saymazsak bu ekonomik faciaya kimse gönüllü olmaz. Bunu bile bile neden böyle konuşuyorlar. Bunun da çok farklı nedenleri olmakla beraber, en önemli nedeni rövanş.... Şöyle ki öyle veya böyle çocukken hepimizin hayatına temas eden öğretmenler olduğu gibi, bizi kıran veya küstüren öğretmenler de olmuştur. Sonuçta Minimum 12 yıl, yüzlerce öğretmen hayatımıza değiyor. İşte bugün, öğretmenler aleyhine, büyük bir zevkle konuşanlar, bu eski kuyruk acılarının intikamını almanın hazzıyla öğretmenleri didikliyorlar. Yoksa öğretmenliğe dair söylemler, öğretmen olmayanın ağzında olsa olsa laf kalabalığıdır. Önce çıkacaksın 40 kişinin karşısına. Bunların en az yarısı okumak istemeyen, fakir, akran zorbalığına uğrayan, hayatın sillesini yemiş, instagramdan annelik babalık öğrenmiş iki gelişmemişin elinde heba olmuş çocuklar. O bahsedilen idealizmi burada sergileyeceksin. Onca hakareti, küçümsemeyi, değersizleştirme girişimini göğüsleyip işini kusursuz bir şekilde yapacaksın ondan sonra öğretmen şöyle olmalı, öğretmenlik böyle olmalı diye akıl vereceksin. Yoksa ben seni dinlemem. Söylediklerini de ciddiye almam. Öğretmenlik; öğretmenlik yapmayanların, üzerinde tek söz söylemeye hakkının olmadığı bir meslek. Herkes bunu anlamalı. Yetişkinlerle çalışan üniverste hocaları da dahil. Üstelik değerlendiren kim olursa olsun ilkokul, ortaokul ve lise dönemlerini tek elden değerlendirmek de yanlış.
40 bin maaşa çalışan öğretmenin hatta asgari ücretle özel sektörde çalışanın öğretmenin verdiği emeği üniversitelerdeki prof doç bilmem içi boşlar vermiyor :) bunu da farketmek lazımmm
Söylediklerinizin hepsine katılıyorum 5yıl okulda personel olarak çalıştım ögretmenlerle yakın diyalog içindeydim okuldaki 60 öğretmenden sadece 10 tanesi idealist ,derse istekli ve motivasyonu yüksek hoca vardı onların eğittiği çocuklar çok farklıydı bazı hocalar derse girmek istemiyordu hatta ablacım Bizim yerimize derse girer misin diye teklif eden vardı , onları suçlamıyorum çünkü pandemiden sonra çocukların davranışları çok değişti derse alakaları çok düşüktü agresif kurallara uymama şiddete eğilim çoğalmıştı buda hocaları bezdirdi üstüne bir de bazı velilerin baskısı öğretmenlerin motivasyonunu düşürdü buda dersine yansıyor çoğu okulda artık sadece çocuğu sağ Salim evine gönderelim endişesi var buda çok vahim bir durum maalesef 😔👍🙏
Genede bütün olumsuzluklara rağmen kendini geleceğin mimari olarak gören bunun için emek harcayan ve çocuklara bir can bir birey olarak bakan ve hayatlarına dokunan öğretmenlerin öğretmenler gününü kutluyorum ❤🙏👍
Keşke işimiz mühendislik kadar somut ve net olsaydı. Eğitimcilik çok daha kompleks bir meslek, çünkü insan inşaa ediyoruz ve insanın hazinelerini yeşertmek gibi çok karmaşık bir görevimiz var. Fakat malesef bir mühendis kadar değer görmediğimiz için ve insanın da bir malzeme basitliğinde eğitileceği yanılgısından kaynaklanan çok daha zorlaşan bir iş. Evet malesef paspastan daha düşük değere indirgendik. Çok haklısınız.
Hedef kaygısı çok az, Derse defter kitap getirmeyen sayısı artıyor; zaten kitap bedava olduğu için bir özen de yok, kitaplarpaçavraya dönmüş veya kayıp, Ödev yapan azalıyor, hazır bulunuşluluk neredeyse yok, Sınava çalışan sayısı bile hızla azalıyor. Düşük not kaygısı yok.. Eğitim-öğretimde MAKUL DÜZEYDE KAYGI hayati önemdedir. Kaygısızlık, gailesizlik, efor sarfedilen bir işe damat gibi takım elbiseyle giderek giderilemiyor; denendi :)) Bizim aydınlarımız bile sahadan bihaber, aydınlatılmaya muhtaç.. Siyasi kirlenmişlik, temas ettiği her noktayı da kirletiyor maalesef.
Bir fizik öğretmeni olarak öğretmenler odasında yapay zeka konuşmaya çalıştığımda bilgisayar öğretmeni yapayzekanın dinde yeri yok diye muhabbete devam ediyor. Farkettiğiniz gibi liyakat son derece iyi sistemimizde.
Örgü, örgü örülmüş ülkem, Nato mandasında olduğumuzu Oktay Sinanoğlu yıllarca anlattı ve sadece Türk Dilini Kaybetmeyelim elimizde kalan tek ortak kutsalımız, hazinemiz.
Vay ağzına sağlık hocam maaş için öğretmenlik yapan kıymetli öğretmenler bu işi yapmasalar çok daha kıymetli. Bu işi severek yapanlar yapsın geleceği şekillendirsinler
Kömür nasıl ki özünde elmas olma potansiyelini taşıyorsa ve onu işleyip ortaya çıkartacak bir mücevherat ustasına ihtiyaç duyuyor ise çocuk da özündeki o potansiyeli ortaya çıkaracak hakiki manada bir öğretmene ihtiyaç duyar. Ama dediğiniz gibi ülkemizde böyle öğretmenlerimizin sayısı oldukça az ne yazık ki.
Asıl sebepleri görmezden gelmeye ve kısır döngüyü sürdürüp sadece günü kurtaran(!) sonuçlarla mücadeleye(!) o kadar alışmışız ki nafile çabalardan bile övünç payeleri çıkarıyoruz yalnızca. Sulu bir temeli olan binanın nemli duvarlarını boyamak için kendimizden geçiyoruz adeta; hangi boya nemi örter, hangi boya nemi durdurur, ne renk boya olsun, şu renk çok hoş vs... 0-5 yaş arasında haydi diyelim ki ailede hane içindeki atmosfere müdahale şansımız yok, peki 6-15 yaş arasındaki çocukların potansiyel suçlu olarak yetişmelerini seyretmek dehşet değil mi yahu? Okullarda öğrenci ve velinin problemli tutum ve davranışları karşısında devletin d'si yok ortada. Bir öğrenci küçüklerine, yaşıtlarına, hatta büyüklerine ve hatta öğretmenlerine ve okul idarecilerine sözlü veya fiili bir ahlaksızlık, bir şiddet sergilediğinde yaptığı yanına kâr kalarak ve giderek daha da yozlaşıp cüretlenerek büyüyor ve kendisine diploma takdim ediliyor. Eğitim kurumlarındaki disiplin yönetmelikleri gerçekçi bir biçimde detaylandırılmalı ve asıl önemlisi uygulanmalı çünkü uygulanmıyor, çünkü okul idarecileri uygulamaktan korkuyorlar. Sistem eğitim sürecini yıpratan problemli ve sorumsuz öğrencilerin daha da cüretlenerek psikopatlaşmasına; sorumluluk sahibi, bilinçli, ahlaklı ve masum öğrencilerin yılgınlaşıp tüm kamusal değerlere aidiyet hissinin kaybına neden olacak şekilde adeta bir öğütücü gibi işliyor. Kamu kaynaklarının ciddi biçimde heba edildiği ve meşgul edildiği kriminal bireyler adeta devletin elinde yetişiyor. İstenildiğinde işini kaybetmeye, yasaklara ve para cezalarına varan sağlık(!) tedbirlerini vatandaşa dayatabilen bir irade, okullarda eğitimin akışına zarar veren, başkalarının eğitim hakkını ve huzuru yıpratan öğrenci davranışlarına müdahale etmekten mi aciz? Sorumsuz öğrenciler daha da cüretlendirilirken, nitelikli öğrencilerin yıldırılması ve adalet duygularını erken yaşta yitirip idealize edilen ve önü açılan yozlaşmış bireyler safına geçme ihtiyacı hissetmeleri acı bir kayıp. Eğitim sürecini yıpratan disiplinsizliklere caydırıcı biçimde neşter vuracak disiplin uygulamaları sahada hayata geçirilmeli ve de seviye/nitelik grupları/okulları oluşturulmalı ki kapasitesiz ve kapasiteli öğrencilerin bir vasat ortalamaya evrilmesi başarıymış gibi görülüp toplam kalitenin bir türlü yükselmeyişi durumunun meçhul(!) nedenleri minimize edilsin. Aile içi şiddet, kadına şiddet; bu suça karşı aciz imajı giderek büyüyen eğitim sistemi ikliminin yüzlerce sonucundan sadece bazıları maalesef. Hastanelerde, şiddet yaşanan hanelerde şiddet ihtimalinde uygulanan "acil durum" düğmesi okullarda bile ihtiyaç haline gelmişse durum fecaattir. Bu işleri seneler önce halletmiş ülkeler var ve nasıl çözdükleri ortada, başarılı oldukları da gayet net. Yanlışlar yapıp bedel ödemeyerek büyüyen insanlardan oluşan bir toplumda bu yozlaşmayı durduramamak için ya saf olmak gerekir ya da dürüst olmamak.. Dürüst olmayı başarmış ülkelerden uygulanan sistemi almak kadar kolay oysa bu iş.. Potansiyel şiddet ve suç eğilimi olanlara, ısrarla ve giderek daha umursamazca başkalarına zarar veren, tehdit eden, hak gasp eden davranış sergileyenlere "aferin, bak bu da mezuniyet diploman" diyen bir sistem, kamuda şu anki anketi dolduruyor, çok ironik maalesef. 122 hattı, 116 hattı vb. hatlar belki yüzde biri kurtarır, ama külçe gibi asıl gerçeği, çürümenin seyredildiği gerçeğini değiştirmez. Çözüm isteniyor mu istenmiyor mu? ASIL MESELE BUDUR. Çünkü çözüm imkansız bir gizem değil. Asıl gizem, çözümü olan ve erken yaşta başlayan bu yozlaşmanın seyredilmesi, müdahale edilmemesi ve buna "demokratik eğitim" denilmesi. Eğitimde demokrasi??? Mecbur kalmadıkça, zorunlu tutulmadıkça bir çocuk tüm parasını marketteki çikolatalara harcar, sağlıklı sebzelere değil. 18 yaş öncesi demokrasi, 18 yaş sonrası kolluk kuvveti gerektirir. "Dürüst değiller, çözüm kimsenin umrunda değil" görüntüsü veren icraat mevkileri örneğin Almanya'dan bihaber olabilirler mi? Almanya da öğretmen olarak çalışanlar diyorlar ki; "Sene başında her öğrenci ile sözleşme imzalanır. Almanya da çocuk sınıf düzenini bozduğunda, bir kaç kaç defa "Nachsitzen " dediğimiz ders bitiminde yazı yazma ve sınıfta oturma cezası verilir. Ortaokul ve üst sınıflarda çevreyi temizleme vs. görev verilir. Hiç bir veli de çıkıp benim çocuğumu nasıl çalıştırırsın diyemez. Çocuk olumsuz davranışlarına devam ederse Veli okula davet edilir. Son kez uyarılır öğrenci düzelmezse okul değişikliğine gidilir. Gittiği okulda en ufak huzursuzluk çıkarırsa çocuk Grundschule de veya 5. sınıf üstü ise (ilkokulda ise) hiperaktif öğrencilerin ağırlıkta olduğu fördernschule ye ( bu okul 9 yıla kadar devam edebilir. ) gönderilir. Akademik olarak daha başarısız bu okul. Çocuğun eğitiminde devlet değil aile sorumludur Almanya'da. Ceza sistemi de pek ala uygulanıyor. Asla şiddet olayı yoktur. 1. sınıfta dahi gerekirse öğrenci sınıfta bırakılır. Öyle bizdeki gibi akıllıların dediği gibi "efendim ilköğretimde öğrenci eliminasyon sistemine tabi tutulamaz" afili laflarla öğrencileri başarısızlığa, disiplinsizliğe sevk edecek yolların önü de açılmıyor. Bizde ne uygulanan bir disiplin yönetmeliği var ne de başka bir şey; tüm sorumluluğu öğretmene yükle ama öğretmenin elinde hiç bir yaptırım olmasın. Dünyada bunun örneği var mı ?" Almanya ile kıyasladığımızda, bizdeki vaziyet, adeta toplum olarak intihar ettiğimizin göstergesidir.
Sadece öğretmenlik mesleği değil ki her meslek her statünün bir değeri ideali yok dünya farklılaşıyor ideallerin olduğu bir dünyada yaşamıyoruz artık. ideal geleceği görebilmek ve onun için çabalayabilmek gerektiriyor ne yazık ki hayat artık An ‘ lardan oluşuyor bir çoğumuz için
Öğretmenin kavram olarak yeniden tanımlanması gerekiyor.Yalnızca öğretmen değil Sevgi ile yaşamı anlatan kişiler Kendilerini de tekrar eğitmeleri gerekiyor. Öğretmenlere Saygılarımla,
BENİMDİR İSİM, HERŞEY DE BENİM.. Ben seni sine yaptım ki, sen mi olasın? Seni benden fer'i ettim ki, ben mi diyesin? Sen benim severek giydiğim sinesin, Ben deme ki, benim ile ben olasın... Sefalar süresin, ser olasın, Benimlesin, benim aşkımdır sende... Sen bir örtüsün bende, Ben sende gizlenir, beni ben ederim... Senin benden başka bir şeyin yok işte, Nefes bile almasam... senin kudretin mi var? Arzumu senden işletiyorsam, sen miyim? Sen benimsin, dursam durursun işte, Bendesin, benden ayrılma sen benim işte... Kaynak: Asaran cilt-3 sayfa, 37 Abdülkadir Duru Niçin "ASARAN" DEDİK? ASIR'ları AN'ında toplayan, maddeleri gövdesinde toplu bulunduran, görünenlerin hepsini gözünün ufacık bir merceğinde toplu tutabilen, tatların tümünü topyekün dilinde yaşatabilen; bu kadar büyük, bu kadar cem'al olan insanın bütün kıymeti de dikkatinde toplanıyor. Dikkatin değeri ise, bir AN'da ortaya çıkıyor. İnsanın gerçek anlamda yaşadığı ömrü de, farkında olunarak alıp verilen o bir nefesle bir AN'dır. Bu farktan yoksun gelip-geçen yıllarsa "AH!" edilen ömürdür. İşte "ASARAN" ASIR'ları AN'nında toplayabilen insanın, herkesi o Özlemi çekilen yaşama çağırmasıdır. Her biri bir AN'ın değerini içeren bu dizeler, her okuyanı dikkati oranında AN'ına getireceğini de denemeye sunar. Abdülkadir Duru Abdülkadir Duru HUZURLU YAŞAMAK İSTEYEN İNSAN: ▪️Sever sevgi beklemez. ▪️ Takdir eder, takdir beklemez. ▪️ Yardım eder, yardım beklemez. ▪️ Anlayış gösterir, anlayış beklemez. TOPLUMDA: Her insan kendi görüşünü tamam, düşündüğünü doğru, yaptığını haklı, olayları da kendi umduğu gibi ister. Onun için huzursuzluk tabii halde gelişir, devam eder. Bu durumu huzura kavuşuturacak tek şey: bu Genel ölçüyü bulmaktır. Genel ölçü, insanın öz yaratılışını tanımak ve her ihtiyacını iyi bilmekten bulunacaktır. Abdülkadir Duru
Öğrenci zili çaldığında sınıfının yolunu tutan, öğretmen zili çaldığında da sınıfında olan kaç öğretmen var?? 40 dakikalık her dersin 5-10 dakikasını çalandan öğretmen olmaz.
40 bin maaşa çalışan öğretmenin hatta asgari ücretle özel sektörde çalışanın öğretmenin verdiği emeği üniversitelerdeki prof doç bilmem içi boşlar vermiyor :) bunu da farketmek lazımmm
Ebeveyn olma niteliğine haiz olmayan bir çok kişi çocuk büyütüyor ama nasıl büyütüyor.. 18 yaşın altında gece sokaklarda oyun oynayan(!) çocukların ailelerine dokunan bir sistem var mı mesela.. "Biz yakalıyoruz mahkeme salıyor." cümlesini yılgınlıkla söyleyip iş motivasyonu düşmüş çok kişiler görüyoruz duyuyoruz.. Acaba neden? 🤡
Toplumsal mühendisliğin beş yöntemi vardır. Birincisi yasalar kincisi yasaları uygulayan kurumlar tüm devlet kurumları üçüncüsü öğretmenler dördüncüsü din adamları beşincisi medya. Bir toplumun gelişmişlik düzeyi bu beş yöntemin doğru bir şekilde işlemesiyle alakalı. Ama maalesef toplumsal tabakalaşma liyakatsız anlayışlarla derinleşerek devam etti. Sonuç gelişmek yerine gerileme devam ediyor. Bunda öğretmenlerin de payı var. Ne yazık ki tarih ilerliyor çünkü nedensellik ilerliyor. Yapıp etmelerimizin karşılığını yaşıyoruz. Peşimde koşan resim öğretmenine rağmen 51 yaşında felsefe mezunu oldum. Resimden eser kalmadı. Çünkü asgari ücretli bir çalışanım hala. Bize bırakılan bu mirası değiştirmemiz gerekir. Ama önce kendimizi geliştirmemiz gerekir. O da çok zor.
Tefsir dalında yüksek lisans yapan birisi olarak söylüyoru ilahiyatların içi bomboş. Papağan gibi eskilerin söylediklerini tekrarlamaktan ve yanlış veya doğru onları savunmaktan başka bir şey yok. Başka bir fikir öne sürdüğünde ötekileşiyorsun. Bu kurumların şimdiye, geleceğe dair ne bir vizyonu ne bir hayali nede bir önerisi yok ve olamaz. Çünkü kimsenin eskilerin söylediklerinden çıkarım yaparak yeni seyler düşinmesine, üretmesine izin verilmiyor. Asırlardır süren hakim gelenek ne diyorsa bu kurumlar sadece onu tekrar ediyor o kadar! Güya İslami ilimler öğretiliyor ama asıl temel olan kuranı kimse çocuklara anlatmıyor. Kur'an diye bir kitap yok bu kurumlarda. Sadece yüzünden güzel okuma var, anlamak, değerlendirmek diye bir şey yok yok yookkk malesef. Yüksek lisans yapan gençlerin çoğu daha kuranı baştan sona bir kere olsun anlayarak okumamıs ve bu kişiler camilerde din satıyor..
" Fikri hür , vicdanı hür , irfanı hür " düsturunu edinebilmenin bedelini ödeyebilmek herkese nasib olmayacak bir yüceliktir. O yüce dağa tırmanışın ilk adımı ise , kendi biricikliğini farketmekle başlar . Aksi durumda Yunus uyarır : " Sen kendini bilmezsin , bu nice okumaktır ? ".Alfabeyi yanlış öğrenmişsen, sözün de , yazın da yanlış olacaktır . Ve yaşam sana yankılanacaktır : " Sil , baştan ! "
Öğretmenlerin hangi şartlarda çalıştığıyla ilgili hiçbir fikriniz yok. Birkaç yıl deneyin bakalım bir ortaokula gidip gösterirler size benzini pompayı!
Bir öğretmen olarak söylüyorum eleştirileriniz haklı ve doğru. Ne bir öğretmenler odası geleneği kaldı ne de toplumun kalkınmasında öncü olan eğitim camiası. Öğretmenlerin artık birer memurdan farkı kalmadı. Çöküşün ve çürümenin olduğunu eğitim ve eğitimin çıktısı olan öğrencilere bakarak görebiliyoruz. Artık ne yazık ki biz öğretmenlerin ne bir ideali kaldı ne topluma öncülük eden vasfı. O yüzden kendini bilen bir ideali olan ve gerçekten bu değerli mesleğin hakkını verebilen Öğretmenlerin Öğretmenler Günü kutlu olsun.
Bir öğretmen olarak söylüyorum.
Hem toplumun genelinde hem devletin/hükumetin eğitim politikalarında hem de öğretmenlerde eksiklikler mevcuttur.
Toplumun genelinde öğretmenlik mesleği bir kere değer kaybetmiştir. Hiçbir şey olmazsa en azından öğretmen olsun düşüncesi toplumun içinde yaşadığı çağın getirdikleri ile beraber günümüzdeki öğretmenlik mesleğine verilen değere evrilmiştir. Meslekler arasında öğretmenlik, en düşük statüye inmiştir artık.
Bu algının oluşmasında tabii ki hükümet ve devletin politikaları neden olmuştur. Verilen değer yüksek olsaydı toplum da öğretmenine sahip çıkardı ama gel gör ki en düşük maaşlarda çalıştırılan bir meslek haline dönüşmüştür. Büyük şehirlerde öğretmenler gerçekten çok büyük geçim sıkıntısıyla karşı karşıyadır ve hükümetin /devletin buna yönelik bir çözümü yoktur. Öğretmenin kendi ihtiyaçlarını bile karşılayamıyorken bu süreçte öğrencileri düşünüp öğrencilere faydalı olabilmesi biraz ütopik gelecektir çünkü herkes biliyor ki ihtiyaçlar piramidine göre öğretmenler en üst basamakta olması gerekirken maalesef fizyolojik ihtiyaçlar basamağında patinaj çekiyor.
Öğretmenlere gelecek olursak bence ne olursa olsun ‘öğretmen’ olabilmesi lazım ancak çoğu zaman bunu yapmak istese bile yapamıyor. İdealist bir öğretmen de olsa çoğu yollar, çoğu kapılar kapalı oluyor kendisine karşı ve bu da çoğu planının projesinin ertelenmesine neden oluyor. Millî Eğitim‘de dördüncü senem. Ben şahsen olabildiğince her öğrencime dokunmaya çalışıyorum ve Öğretmenler günü geldiğinde WhatsApp uygulamamın tamamen yeşil bildirimlerle öğrencilerimden gelen mesajlarla süslenmiş olması beni mutlu ediyor.
Ancak öğrencilerim için bir şeyler yapmak istesem bile içinde olduğumuz kısıtlardan dolayı yapamıyoruz çoğu zaman bu da ayrı üzüyor.
Ve ne yazık ki mesleğimi çok sevsem de bazen bazı ortamlarda öğretmenim demeye çekiniyorum çünkü insanlar şunu diyor artık: “Ola ola öğretmen mi oldun? Belediyede temizlikçi işçisi olsaydın daha fazla maaş kazanırdın.” Bu da yine şunu gösteriyor:Toplumun eğitim odaklı değil para getirisi yüksek mevkilere odaklı olması 😢
Öğretmene çok yük veriliyor.aileler ne yapıyor.0-6 yaş kişiliğin çoğunluğunun oluştuğu yaş. Ben görsel sanatlar branş öğretmeniyim .bir sınıfa haftada 1 saat giriyorum. Haftada 30 tane sınıfınız oluyor. Öğretmen de bir insan. Öğretmen ne kadar iyi örnek olsa da ailede kazandıklarını devam ettiriyorlar çoğunlukla. Neden ailelere yüklenilmiyor?
. Onlar neden çocuklarına iyi örnek olmuyor? İyiyi, güzeli, edebi kendileri örnek olarak öğretmiyorlar. Bence asıl sorun ailede ve eğitim sisteminde .
Söylediklerinizin çoğunda aynı sayfadayim , keza öğretmenler odası kalitesi hakkında da . Lakin 35-40 kişilik sınıflarda, çok zaman müthiş bir zihinsel ve fiziksel tukenmislik ile dersten çıktığımızda, bırakın yeni fikri ciktilar üretmeyi, o 7-8 dk da çok zaman ağzımızı açmaya mecalimiz dahi olmuyor.
Konuyu ele alış biçiminize hayranlık duydum. Maddi konuların, öğretmenin öğretmenliğine etki etmemesi gerektiğini ben de düşünüyorum ama iki nokta var: Birincisi, öğretmenden üst düzey düşünce ürünleri bekliyorsa k Maslow'u anmadan geçmemek lazım. Doğalgaz faturasıyla ev kirasına maaşının üçte ikisini veren kalanını da kredi kartına kaptıran biri öğretmen, yüklediğiniz misyonu, eğer bu kişi kinik falan değilse karşılayamaz. İkincisi o söylediğiniz kapasitede insan zannedilen kadar çok olsaydı zaten bu kadar önemli ve değerli olamazlardı. Öğretmen tanımınızdaki yüksek kapasiteli insanı ne bu toplumsal öğretmen algısıyla, ne verilen gazla, ne de bu saçma sapan ücretlerle tavlayamazsınız. Böyle insanlar; doktor, mühendis, pilot hatta asker olmaya çalışıyor. Hiçbirinin listesinde öğretmenlik yok. Neden acaba? Kaçınılmaz şekilde birinci maddeye geri dönüyoruz.
Evet kimse öğretmenlik yapıp da milyoner olalım demiyor ama ortalama 40 bin lira maaş verip haydi bize Platonluk yap dersek adama "hadi len oradan" derler. Kira 25 bin, faturalar 10 bin, kredi kartı 60 bin ve sen dalga geçer gibi bu meslek para için yapılmaz, haydi bize mürşit ol, haydi toplumu geliştir diyemezsin. Aslında dersin de işte ürün bu olur. Başta siz, eleştirenlere söylüyorum. Kendinize sadece şunu sorun:Bu şartlarla, ben bir sınıfa girip ilham veren bir öğretmen olarak ders anlatmak ister miyim. Babadan kalma zenginler, konu dışı! Eski öğretmenler şöyleydi, eski öğretmenler böyleydi söylemleri de anlamsız. Her şey değişiyor da öğretmenin hayattan beklentileri mi değişmiyor. Beni maddi manevi ne kadar aşağılarlarsa aşağılasınlar, ben gene de deniz feneri olmaya devam edeceğim.
Tamam da ne münasebetle! Öğretmenden bunu bekleyeceğimize öğretmene toplum ve devlet olarak yaptığımız kötülüklere son vermeliyiz. Toplum ve devletin öğretmen karşısındaki tutumu sarhoş kocaya benziyor. Hem evine bakıp evin ihtiyacını gideremiyor, hem de evde neden yemek yok diye karısını dövüyor. Bu kadından sana karı olmaz!
Çok güzel anlatmissiniz, herkes isini iyi yapıp çok para kazansın ama öğretmen para kazanmasa da isini iyi yapsın. Bugün iyi bir doktora verilen paraya kimse acımıyor. Niye çünkü sağlığı söz konusu. Eğitime gelince gelince niye öğretmen bu işi para icin yapmaz deniliyor. Madem egitim bu kadar önemli ,mad öğretmen bu kadar önemli hakkını verin o zaman ,
@gulsevenbabacan8245 Tam olarak öyle. Hem şoför yanı hem de 2,5 lira olsun istiyorlar. Üstelik bunun mevcut öğretmen kadrosuyla ilgili olarak da söylemiyorum. Çok basit bir hesap: Günümüzde YKS'de derece yapan çocuklar, ya da Önemli liselerden mezun olan çocuklar, tabii yurt dışına kaçırmadıklarımız, öğretmen olmak ister mi istemez mi? Soru bu.
Cevap tabii ki hayır!
Peki neden?
Öğretmenlik kötü bir meslek mi? Yoo. E neden o zaman? Cevap gayet açık.
Öbür söylemlerin tamamı bu asıl nedeni gizlemek için ortaya atılıyor. Tuzu kuruları, ölmemeyi yaşamak zannedenleri bir de çapından dolayı başka hiçbir meslek yapamayacak halde olanları saymazsak bu ekonomik faciaya kimse gönüllü olmaz. Bunu bile bile neden böyle konuşuyorlar. Bunun da çok farklı nedenleri olmakla beraber, en önemli nedeni rövanş....
Şöyle ki öyle veya böyle çocukken hepimizin hayatına temas eden öğretmenler olduğu gibi, bizi kıran veya küstüren öğretmenler de olmuştur. Sonuçta Minimum 12 yıl, yüzlerce öğretmen hayatımıza değiyor. İşte bugün, öğretmenler aleyhine, büyük bir zevkle konuşanlar, bu eski kuyruk acılarının intikamını almanın hazzıyla öğretmenleri didikliyorlar. Yoksa öğretmenliğe dair söylemler, öğretmen olmayanın ağzında olsa olsa laf kalabalığıdır. Önce çıkacaksın 40 kişinin karşısına. Bunların en az yarısı okumak istemeyen, fakir, akran zorbalığına uğrayan, hayatın sillesini yemiş, instagramdan annelik babalık öğrenmiş iki gelişmemişin elinde heba olmuş çocuklar. O bahsedilen idealizmi burada sergileyeceksin. Onca hakareti, küçümsemeyi, değersizleştirme girişimini göğüsleyip işini kusursuz bir şekilde yapacaksın ondan sonra öğretmen şöyle olmalı, öğretmenlik böyle olmalı diye akıl vereceksin. Yoksa ben seni dinlemem. Söylediklerini de ciddiye almam. Öğretmenlik; öğretmenlik yapmayanların, üzerinde tek söz söylemeye hakkının olmadığı bir meslek. Herkes bunu anlamalı. Yetişkinlerle çalışan üniverste hocaları da dahil. Üstelik değerlendiren kim olursa olsun ilkokul, ortaokul ve lise dönemlerini tek elden değerlendirmek de yanlış.
40 bin maaşa çalışan öğretmenin hatta asgari ücretle özel sektörde çalışanın öğretmenin verdiği emeği üniversitelerdeki prof doç bilmem içi boşlar vermiyor :) bunu da farketmek lazımmm
Depoyu doldurmadan başkasını doldurmaya çalışmak ❤ harika oldu. Eski bir ogretmen olarak mesleğe devam etmem haddime değildi
"Yapabileceğimiz şey bireysel düzeyde olduğu için burası beni ilgilendiriyor." sözünü önemsiyorum.
Biz eskiden kahve önünden geçemezdik öğretmen kızacak diye şimdi okulda öğretmenleri dövüyorlar saygı yoksa hiçbir şey olmaz
Emekli, Köy Enstitüleri Öğretmenlerimizin Ellerinden öper, Öğretmenler Gününü Kutlarım
Söylediklerinizin hepsine katılıyorum 5yıl okulda personel olarak çalıştım ögretmenlerle yakın diyalog içindeydim okuldaki 60 öğretmenden sadece 10 tanesi idealist ,derse istekli ve motivasyonu yüksek hoca vardı onların eğittiği çocuklar çok farklıydı bazı hocalar derse girmek istemiyordu hatta ablacım Bizim yerimize derse girer misin diye teklif eden vardı , onları suçlamıyorum çünkü pandemiden sonra çocukların davranışları çok değişti derse alakaları çok düşüktü agresif kurallara uymama şiddete eğilim çoğalmıştı buda hocaları bezdirdi üstüne bir de bazı velilerin baskısı öğretmenlerin motivasyonunu düşürdü buda dersine yansıyor çoğu okulda artık sadece çocuğu sağ Salim evine gönderelim endişesi var buda çok vahim bir durum maalesef 😔👍🙏
Genede bütün olumsuzluklara rağmen kendini geleceğin mimari olarak gören bunun için emek harcayan ve çocuklara bir can bir birey olarak bakan ve hayatlarına dokunan öğretmenlerin öğretmenler gününü kutluyorum ❤🙏👍
Gerçekten gerçeklerin konuşulduğu harika proğram. Sağ olun, var olun...Ağır olsun...
Hiçbir iyiliği küçük görmeyin, öğrencilere iyilik ve güzellik katın :)
Keşke işimiz mühendislik kadar somut ve net olsaydı. Eğitimcilik çok daha kompleks bir meslek, çünkü insan inşaa ediyoruz ve insanın hazinelerini yeşertmek gibi çok karmaşık bir görevimiz var. Fakat malesef bir mühendis kadar değer görmediğimiz için ve insanın da bir malzeme basitliğinde eğitileceği yanılgısından kaynaklanan çok daha zorlaşan bir iş. Evet malesef paspastan daha düşük değere indirgendik. Çok haklısınız.
Çok güzel yerlere değindiniz 🙏
Hedef kaygısı çok az,
Derse defter kitap getirmeyen sayısı artıyor; zaten kitap bedava olduğu için bir özen de yok, kitaplarpaçavraya dönmüş veya kayıp,
Ödev yapan azalıyor, hazır bulunuşluluk neredeyse yok,
Sınava çalışan sayısı bile hızla azalıyor.
Düşük not kaygısı yok..
Eğitim-öğretimde MAKUL DÜZEYDE KAYGI hayati önemdedir. Kaygısızlık, gailesizlik, efor sarfedilen bir işe damat gibi takım elbiseyle giderek giderilemiyor; denendi :)) Bizim aydınlarımız bile sahadan bihaber, aydınlatılmaya muhtaç.. Siyasi kirlenmişlik, temas ettiği her noktayı da kirletiyor maalesef.
18:46 Kesinlikle öyle. 💯
Öğretmenler gününüz kutlu olsun canım öğretmenlerim. Emekleriniz çok gerçek ve paha biçilemez...Teşekkürr ederim 💞💕
10:52 Mustafa Can 🫠
Bir fizik öğretmeni olarak öğretmenler odasında yapay zeka konuşmaya çalıştığımda bilgisayar öğretmeni yapayzekanın dinde yeri yok diye muhabbete devam ediyor. Farkettiğiniz gibi liyakat son derece iyi sistemimizde.
Öğretmenler gününüz kutlu olsun ❤
Örgü, örgü örülmüş ülkem, Nato mandasında olduğumuzu Oktay Sinanoğlu yıllarca anlattı ve sadece Türk Dilini Kaybetmeyelim elimizde kalan tek ortak kutsalımız, hazinemiz.
Harika ikili❤
Abi helal olsun size. çok iyisiniz.
Vay ağzına sağlık hocam maaş için öğretmenlik yapan kıymetli öğretmenler bu işi yapmasalar çok daha kıymetli.
Bu işi severek yapanlar yapsın geleceği şekillendirsinler
Teşekkürler...
Kömür nasıl ki özünde elmas olma potansiyelini taşıyorsa ve onu işleyip ortaya çıkartacak bir mücevherat ustasına ihtiyaç duyuyor ise çocuk da özündeki o potansiyeli ortaya çıkaracak hakiki manada bir öğretmene ihtiyaç duyar. Ama dediğiniz gibi ülkemizde böyle öğretmenlerimizin sayısı oldukça az ne yazık ki.
Saygıdeğer hocalarım, selamlar 🖐
Asıl sebepleri görmezden gelmeye ve kısır döngüyü sürdürüp sadece günü kurtaran(!) sonuçlarla mücadeleye(!) o kadar alışmışız ki nafile çabalardan bile övünç payeleri çıkarıyoruz yalnızca. Sulu bir temeli olan binanın nemli duvarlarını boyamak için kendimizden geçiyoruz adeta; hangi boya nemi örter, hangi boya nemi durdurur, ne renk boya olsun, şu renk çok hoş vs...
0-5 yaş arasında haydi diyelim ki ailede hane içindeki atmosfere müdahale şansımız yok, peki 6-15 yaş arasındaki çocukların potansiyel suçlu olarak yetişmelerini seyretmek dehşet değil mi yahu? Okullarda öğrenci ve velinin problemli tutum ve davranışları karşısında devletin d'si yok ortada. Bir öğrenci küçüklerine, yaşıtlarına, hatta büyüklerine ve hatta öğretmenlerine ve okul idarecilerine sözlü veya fiili bir ahlaksızlık, bir şiddet sergilediğinde yaptığı yanına kâr kalarak ve giderek daha da yozlaşıp cüretlenerek büyüyor ve kendisine diploma takdim ediliyor. Eğitim kurumlarındaki disiplin yönetmelikleri gerçekçi bir biçimde detaylandırılmalı ve asıl önemlisi uygulanmalı çünkü uygulanmıyor, çünkü okul idarecileri uygulamaktan korkuyorlar. Sistem eğitim sürecini yıpratan problemli ve sorumsuz öğrencilerin daha da cüretlenerek psikopatlaşmasına; sorumluluk sahibi, bilinçli, ahlaklı ve masum öğrencilerin yılgınlaşıp tüm kamusal değerlere aidiyet hissinin kaybına neden olacak şekilde adeta bir öğütücü gibi işliyor. Kamu kaynaklarının ciddi biçimde heba edildiği ve meşgul edildiği kriminal bireyler adeta devletin elinde yetişiyor. İstenildiğinde işini kaybetmeye, yasaklara ve para cezalarına varan sağlık(!) tedbirlerini vatandaşa dayatabilen bir irade, okullarda eğitimin akışına zarar veren, başkalarının eğitim hakkını ve huzuru yıpratan öğrenci davranışlarına müdahale etmekten mi aciz? Sorumsuz öğrenciler daha da cüretlendirilirken, nitelikli öğrencilerin yıldırılması ve adalet duygularını erken yaşta yitirip idealize edilen ve önü açılan yozlaşmış bireyler safına geçme ihtiyacı hissetmeleri acı bir kayıp. Eğitim sürecini yıpratan disiplinsizliklere caydırıcı biçimde neşter vuracak disiplin uygulamaları sahada hayata geçirilmeli ve de seviye/nitelik grupları/okulları oluşturulmalı ki kapasitesiz ve kapasiteli öğrencilerin bir vasat ortalamaya evrilmesi başarıymış gibi görülüp toplam kalitenin bir türlü yükselmeyişi durumunun meçhul(!) nedenleri minimize edilsin. Aile içi şiddet, kadına şiddet; bu suça karşı aciz imajı giderek büyüyen eğitim sistemi ikliminin yüzlerce sonucundan sadece bazıları maalesef. Hastanelerde, şiddet yaşanan hanelerde şiddet ihtimalinde uygulanan "acil durum" düğmesi okullarda bile ihtiyaç haline gelmişse durum fecaattir. Bu işleri seneler önce halletmiş ülkeler var ve nasıl çözdükleri ortada, başarılı oldukları da gayet net. Yanlışlar yapıp bedel ödemeyerek büyüyen insanlardan oluşan bir toplumda bu yozlaşmayı durduramamak için ya saf olmak gerekir ya da dürüst olmamak.. Dürüst olmayı başarmış ülkelerden uygulanan sistemi almak kadar kolay oysa bu iş.. Potansiyel şiddet ve suç eğilimi olanlara, ısrarla ve giderek daha umursamazca başkalarına zarar veren, tehdit eden, hak gasp eden davranış sergileyenlere "aferin, bak bu da mezuniyet diploman" diyen bir sistem, kamuda şu anki anketi dolduruyor, çok ironik maalesef. 122 hattı, 116 hattı vb. hatlar belki yüzde biri kurtarır, ama külçe gibi asıl gerçeği, çürümenin seyredildiği gerçeğini değiştirmez. Çözüm isteniyor mu istenmiyor mu? ASIL MESELE BUDUR. Çünkü çözüm imkansız bir gizem değil. Asıl gizem, çözümü olan ve erken yaşta başlayan bu yozlaşmanın seyredilmesi, müdahale edilmemesi ve buna "demokratik eğitim" denilmesi. Eğitimde demokrasi??? Mecbur kalmadıkça, zorunlu tutulmadıkça bir çocuk tüm parasını marketteki çikolatalara harcar, sağlıklı sebzelere değil. 18 yaş öncesi demokrasi, 18 yaş sonrası kolluk kuvveti gerektirir. "Dürüst değiller, çözüm kimsenin umrunda değil" görüntüsü veren icraat mevkileri örneğin Almanya'dan bihaber olabilirler mi?
Almanya da öğretmen olarak çalışanlar diyorlar ki; "Sene başında her öğrenci ile sözleşme imzalanır. Almanya da çocuk sınıf düzenini bozduğunda, bir kaç kaç defa "Nachsitzen " dediğimiz ders bitiminde yazı yazma ve sınıfta oturma cezası verilir. Ortaokul ve üst sınıflarda çevreyi temizleme vs. görev verilir. Hiç bir veli de çıkıp benim çocuğumu nasıl çalıştırırsın diyemez. Çocuk olumsuz davranışlarına devam ederse Veli okula davet edilir. Son kez uyarılır öğrenci düzelmezse okul değişikliğine gidilir. Gittiği okulda en ufak huzursuzluk çıkarırsa çocuk Grundschule de veya 5. sınıf üstü ise (ilkokulda ise) hiperaktif öğrencilerin ağırlıkta olduğu fördernschule ye ( bu okul 9 yıla kadar devam edebilir. ) gönderilir. Akademik olarak daha başarısız bu okul. Çocuğun eğitiminde devlet değil aile sorumludur Almanya'da. Ceza sistemi de pek ala uygulanıyor. Asla şiddet olayı yoktur. 1. sınıfta dahi gerekirse öğrenci sınıfta bırakılır. Öyle bizdeki gibi akıllıların dediği gibi "efendim ilköğretimde öğrenci eliminasyon sistemine tabi tutulamaz" afili laflarla öğrencileri başarısızlığa, disiplinsizliğe sevk edecek yolların önü de açılmıyor. Bizde ne uygulanan bir disiplin yönetmeliği var ne de başka bir şey; tüm sorumluluğu öğretmene yükle ama öğretmenin elinde hiç bir yaptırım olmasın. Dünyada bunun örneği var mı ?"
Almanya ile kıyasladığımızda, bizdeki vaziyet, adeta toplum olarak intihar ettiğimizin göstergesidir.
Sadece öğretmenlik mesleği değil ki her meslek her statünün bir değeri ideali yok dünya farklılaşıyor ideallerin olduğu bir dünyada yaşamıyoruz artık. ideal geleceği görebilmek ve onun için çabalayabilmek gerektiriyor ne yazık ki hayat artık An ‘ lardan oluşuyor bir çoğumuz için
👍
Sinan Canan hiçbir zaman kötü niyeti olmadı ama bazen ağzından çıkan bazı kelimeler garip oluyor 😮💨
Öğretmenin kavram olarak yeniden tanımlanması gerekiyor.Yalnızca öğretmen değil Sevgi ile yaşamı anlatan kişiler Kendilerini de tekrar eğitmeleri gerekiyor.
Öğretmenlere Saygılarımla,
BENİMDİR İSİM,
HERŞEY DE BENİM..
Ben seni sine yaptım ki, sen mi olasın?
Seni benden fer'i ettim ki, ben mi diyesin?
Sen benim severek giydiğim sinesin,
Ben deme ki, benim ile ben olasın...
Sefalar süresin, ser olasın,
Benimlesin, benim aşkımdır sende...
Sen bir örtüsün bende,
Ben sende gizlenir, beni ben ederim...
Senin benden başka bir şeyin yok işte,
Nefes bile almasam... senin kudretin mi var?
Arzumu senden işletiyorsam, sen miyim?
Sen benimsin, dursam durursun işte,
Bendesin, benden ayrılma sen benim işte...
Kaynak: Asaran cilt-3 sayfa, 37
Abdülkadir Duru
Niçin "ASARAN" DEDİK?
ASIR'ları AN'ında toplayan, maddeleri gövdesinde toplu bulunduran, görünenlerin hepsini gözünün ufacık bir merceğinde toplu tutabilen, tatların tümünü topyekün dilinde yaşatabilen; bu kadar büyük, bu kadar cem'al olan insanın bütün kıymeti de dikkatinde toplanıyor. Dikkatin değeri ise, bir AN'da ortaya çıkıyor.
İnsanın gerçek anlamda yaşadığı ömrü de, farkında olunarak alıp verilen o bir nefesle bir AN'dır. Bu farktan yoksun gelip-geçen yıllarsa "AH!" edilen ömürdür.
İşte "ASARAN" ASIR'ları AN'nında toplayabilen insanın, herkesi o Özlemi çekilen yaşama çağırmasıdır.
Her biri bir AN'ın değerini içeren bu dizeler, her okuyanı dikkati oranında AN'ına getireceğini de denemeye sunar. Abdülkadir Duru
Abdülkadir Duru
HUZURLU YAŞAMAK İSTEYEN İNSAN:
▪️Sever sevgi beklemez.
▪️ Takdir eder, takdir beklemez.
▪️ Yardım eder, yardım beklemez.
▪️ Anlayış gösterir, anlayış beklemez.
TOPLUMDA:
Her insan kendi görüşünü tamam, düşündüğünü doğru, yaptığını haklı, olayları da kendi umduğu gibi ister.
Onun için huzursuzluk tabii halde gelişir, devam eder. Bu durumu huzura kavuşuturacak tek şey: bu
Genel ölçüyü bulmaktır. Genel ölçü, insanın öz yaratılışını tanımak ve her ihtiyacını iyi bilmekten bulunacaktır. Abdülkadir Duru
Özeleştiri yeteneğini kazanmadan , edindiğin tüm kazançlar sanaldır .
Öğrenci zili çaldığında sınıfının yolunu tutan, öğretmen zili çaldığında da sınıfında olan kaç öğretmen var?? 40 dakikalık her dersin 5-10 dakikasını çalandan öğretmen olmaz.
40 bin maaşa çalışan öğretmenin hatta asgari ücretle özel sektörde çalışanın öğretmenin verdiği emeği üniversitelerdeki prof doç bilmem içi boşlar vermiyor :) bunu da farketmek lazımmm
Öğretmenler kendi değerlerini kendi tutumları ile belirliyorlar. Varsa bir proplem nasıl çalıştıklarına bakmalılar. Ben dahil.
17:20 Mustafa Can 😅
Öğretmenler kitaplıklarını değilde televizyonlarını büyüttükleri için.
Ebeveyn olma niteliğine haiz olmayan bir çok kişi çocuk büyütüyor ama nasıl büyütüyor.. 18 yaşın altında gece sokaklarda oyun oynayan(!) çocukların ailelerine dokunan bir sistem var mı mesela.. "Biz yakalıyoruz mahkeme salıyor." cümlesini yılgınlıkla söyleyip iş motivasyonu düşmüş çok kişiler görüyoruz duyuyoruz.. Acaba neden? 🤡
Toplumsal mühendisliğin beş yöntemi vardır.
Birincisi yasalar kincisi yasaları uygulayan kurumlar tüm devlet kurumları üçüncüsü öğretmenler dördüncüsü din adamları beşincisi medya.
Bir toplumun gelişmişlik düzeyi bu beş yöntemin doğru bir şekilde işlemesiyle alakalı.
Ama maalesef toplumsal tabakalaşma liyakatsız anlayışlarla derinleşerek devam etti.
Sonuç gelişmek yerine gerileme devam ediyor.
Bunda öğretmenlerin de payı var.
Ne yazık ki tarih ilerliyor çünkü nedensellik ilerliyor.
Yapıp etmelerimizin karşılığını yaşıyoruz.
Peşimde koşan resim öğretmenine rağmen 51 yaşında felsefe mezunu oldum.
Resimden eser kalmadı.
Çünkü asgari ücretli bir çalışanım hala.
Bize bırakılan bu mirası değiştirmemiz gerekir.
Ama önce kendimizi geliştirmemiz gerekir.
O da çok zor.
Tefsir dalında yüksek lisans yapan birisi olarak söylüyoru ilahiyatların içi bomboş. Papağan gibi eskilerin söylediklerini tekrarlamaktan ve yanlış veya doğru onları savunmaktan başka bir şey yok. Başka bir fikir öne sürdüğünde ötekileşiyorsun. Bu kurumların şimdiye, geleceğe dair ne bir vizyonu ne bir hayali nede bir önerisi yok ve olamaz. Çünkü kimsenin eskilerin söylediklerinden çıkarım yaparak yeni seyler düşinmesine, üretmesine izin verilmiyor. Asırlardır süren hakim gelenek ne diyorsa bu kurumlar sadece onu tekrar ediyor o kadar!
Güya İslami ilimler öğretiliyor ama asıl temel olan kuranı kimse çocuklara anlatmıyor. Kur'an diye bir kitap yok bu kurumlarda. Sadece yüzünden güzel okuma var, anlamak, değerlendirmek diye bir şey yok yok yookkk malesef.
Yüksek lisans yapan gençlerin çoğu daha kuranı baştan sona bir kere olsun anlayarak okumamıs ve bu kişiler camilerde din satıyor..
" Fikri hür , vicdanı hür , irfanı hür " düsturunu edinebilmenin bedelini ödeyebilmek herkese nasib olmayacak bir yüceliktir. O yüce dağa tırmanışın ilk adımı ise , kendi biricikliğini farketmekle başlar . Aksi durumda Yunus uyarır : " Sen kendini bilmezsin , bu nice okumaktır ? ".Alfabeyi yanlış öğrenmişsen, sözün de , yazın da yanlış olacaktır . Ve yaşam sana yankılanacaktır : " Sil , baştan ! "
Üsküdar Üniversitesi’ne , oradaki politize öğretim görevlisi ve sözüm ona bilim insanına da saygı duymuyorum.
Parası olmayan insan hayal kuramaz ideal da yaratamaz
Bazısı parası olsa da yapamıyor ya bunları..
Konu ile ilgili değil belki ama sezgisel beynimizi geliştirmek için ne yapmalıyız sanat mı
Öğretmenlerin hangi şartlarda çalıştığıyla ilgili hiçbir fikriniz yok. Birkaç yıl deneyin bakalım bir ortaokula gidip gösterirler size benzini pompayı!
❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤
👍🙏👏
👏👏🧿
Nazara geldim iz etiyrum kitlendi afiz zlm kafa Baz mlyor artlk buyle dildi