OKULLARDAKİ FLOR/FLORÜR UYGULAMASI ZARARLI MI?

Поделиться
HTML-код
  • Опубликовано: 15 янв 2025

Комментарии • 18

  • @songul9087
    @songul9087 2 года назад

    Ne güzel bir insansınız. Rabbım ilminizi artırsın.

  • @pelincumurkoyas3771
    @pelincumurkoyas3771 4 года назад +3

    Geldim, izledim👍 teşekkürler video için 🥰 hemen dönüp whatsuptan dersimi okuyup çalışmaya..📚📖📑📑📑 yazılanlar birikti hizlanmaliyim🤗

  • @mustafaakn8365
    @mustafaakn8365 3 года назад +1

    Hidroksiapatit maddesi Rus malı Splat Sensitive ve Splat Maximum White Super Fresh adlı diş macununda var. Organik diş macunu üretiminde Ruslar çok iyidir.

  • @haticecarboga3440
    @haticecarboga3440 2 года назад

    Teşekkür ederiz

  • @hafizeoksuz7158
    @hafizeoksuz7158 4 года назад +2

    🌹👍

  • @aysuaysu8727
    @aysuaysu8727 3 года назад

    hidroksiapatitten... Nano formları...

  • @haticecarboga3440
    @haticecarboga3440 2 года назад

    26 aylık bebeğimde çürükler var hidroksiapatit uygulaması nerede yapılıyor

  • @sanne5014
    @sanne5014 3 года назад

    Yetişkinler diş bakımını nasıl yapmalı macun kullanmamak gerekiyorsa?

    • @haticecarboga3440
      @haticecarboga3440 2 года назад

      Sadece dış fırçasıyla sabah akşam fırçala 👍

    • @esmanur8381
      @esmanur8381 2 года назад

      @@haticecarboga3440 temizlemiyor tortu bırakıyor çok fazla sararıyor

  • @haticecarboga3440
    @haticecarboga3440 2 года назад

    Hidroksiapatit Nano formunu uygulayan fakülte varmı

  • @sevgia5
    @sevgia5 3 года назад +6

    Malesef ki kanıta dayalı(evidence based) diş hekimliğinden çok uzak bir sunum dinledik...

    • @seling2458
      @seling2458 3 года назад +1

      Sizin kendi geliştirdiğiniz bir kanıt var mı?

    • @mustafaakn8365
      @mustafaakn8365 3 года назад +4

      Şu kaynakları beğenir misiniz:
      1. Biyobirikim
      Biyobirikim, belirli bir kimyasalın vücutta birikme eğilimine verilen teknik isim. Florür, biyobirikimli kimyasalların arasında. Sağlıklı bir kişi, her gün aldığı florürün %50 - 60’ını idrar yoluyla vücudundan atıyor. Geri kalanıysa kemiklerde ve beyinde birikiyor. Bebek ve çocuklarsa aldıkları florürün sadece %20’sini vücuttan atabiliyor. Kemiklerde biriken florür miktarı hayat boyu artış gösteriyor.
      2. Üreme sistemi
      Laboratuvar hayvanlarında yapılan deneylerde, yüksek dozlarda florürün erkek üreme organlarına hasar verdiği ve kısırlığa yol açtığı tespit edilmiş. ABD’de yapılan bir araştırma, şebeke suyunda 3 mg/lt. ve daha fazla florür bulunan yerlerde doğurganlık oranlarının düştüğünü belirlemiş. Bir başka araştırmaysa, yine yüksek florürlü bölgelerde yaşayan erkeklerde ortalamanın altında testosteron hormonu tespit etmiş.
      3. Beyin (merkezi sinir sistemi)
      Florürün merkezi sinir sistemi için zararlı olduğunu belgeleyen onlarca araştırma var. Florürün beyinde biriktiğine, davranış değişikliklerine yol açabildiğine ve uzun vadede Alzheimer hastalığına yol açabildiğine dair bulgular var. İçme suyunun florürlenmesini destekleyenler, bu çalışmalarda çok yüksek dozda florür kullanıldığını savunsalar da, florürün biyobirikimli olduğunu unutmamak gerekli.
      4. Düşük IQ
      Çin, İran, Hindistan ve Meksika’da yapılan 24 ayrı çalışmada, vücuttaki florür miktarıyla IQ arasında ters bağıntı olduğu ortaya konmuş. İçme suyundaki 1 mg/lt. florür artışının, 0,59 IQ puanı kaybına yol açtığı bulunmuş.
      5. Erken ergenlik
      Florürün merkezi sinir sistemi dışında da olumsuz etkileri var. Florür aynı zamanda pineal bezini olumsuz etkiliyor. Bu bez, pek çok başka işlevin yanı sıra, büyüme ve ergenlik süreçlerinden sorumlu. Yapılan araştırmalar, içme suyuna florür katılan bölgelerde kız çocukların, florür kullanılmayan bölgelere kıyasla 5 ay önce âdet gördüğünü ortaya koymuş.
      6. Tiroid hormonları
      Florürün tiroid bezini de olumsuz etkilediği bildiriliyor. Ukrayna’da yapılan bir çalışmada, 2,3 ml/lt. düzeyinde florürün tiroit hormonunda azalmaya yol açtığı belirlenmiş. Hatta bu etki o kadar tutarlıymış ki, 20. yüzyıl ortalarında hipertiroidizmi (aşırı aktif tiroid bezi) olanlara florür tedavisi önerilmiş.
      7. Romatizma belirtileri
      Skeletal florozis, florürün kemiklerde birikmesiyle ortaya çıkan ve romatizma benzeri belirtilere yol açan bir rahatsızlık. İşin kötüsü, belirtileri romatizmayla karıştırılabildiğinden, erken safhada teşhis koyulması oldukça güç. Belirtiler ışığında doktorlar genellikle romatizmadan şüphelendikleri için, aslında son derece basit bir şekilde (florür alımını keserek) tedavi edilebilecek rahatsızlık, uzun yıllar tedavi edilmeyebiliyor.
      8. Kemik erimesi
      Florür, kemiklerde birikiyor. Florürün sağlık üzerindeki etkisini araştıran ilk çalışmalardan birine göre, içme suyuna florür katılan bölgelerdeki çocuk nüfusunda görülen kemik ve kemik bağlantılı rahatsızlıklarda iki kat artış kaydedilmiş. Benzer şekilde, Meksika’da yapılan bir araştırma, diş macunundaki florürle çocuk kemik kırılmaları arasında bağıntı olduğunu ortaya çıkarmış.
      KAYNAKLAR:
      Ann Marie Michaels, The Top 10 Dangers of Fluoride, Cheeseslave.com
      Bachinskii PP, Gutsalenko OA, Naryzhniuk ND, Sidora VD, Shliakhta AI, Action of the Body Fluorine of Healthy Persons and Thyroidopathy Patients on the Function Of Hypophyseal-Thyroid System, Problemi Endokrinologii, Cilt: 31, Sayı: 6, Kasım-Aralık, 1985, Sayfa: 25-29.
      Başak Pirtini, Toksik Diş Macunu - Florür tehlikesi, Dogalanneyim.blogspot.com
      Bilge Hapçıoğlu, Rian Dişçi, Leman Demir, Ender Başak, Övat Güray, Nurten Özer, Türkiye İçme Sularında Florürün Bölgesel Dağılımı (I), İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi, Cilt: 26, Sayı: 4, Aralık, 1992, Sayfa: 222-23.
      David B. Ast ve Edward Schlesinger, The Conclusion of a Ten-Year Study on Water Fluoridation (PDF), American Journal of Public Health and the Nation’s Health, Cilt: 46, Sayı: 3, Mart 1956, Sayfa: 265-71.
      M. Teresa Alarcón-Herrera, Ignacio R Martín-Domínguez, Rodolfo Trejo-Vázquez, Sandra Rodriguez-Dozal, Well Water Fluoride, Dental Fluorosis, and Bone Fractures in the Guadiana valley of Mexico (PDF), Fluoride, Quarterly Journal of the International Society for Fluoride Research, Cilt: 34, Sayı: 2, Mayıs 2001, Sayfa: 91-160.
      Phyllis J. MullenixCorresponding author contact information, Pamela K. Denbesten, Ann Schunior, William J. Kernan, Neurotoxicity of Sodium Fluoride in Rats, Neurotoxicology and Teratology, Cilt: 17, Sayı: 2, Mart-Nisan 1995, Sayfa: 169-77.
      Stan C. Freni, Exposure to High Fluoride Concentrations in Drinking Water is Associated With Decreased Birth Rates, Journal of Toxicology and Environmental Health, Cilt: 42, Sayı: 1, Ocak 1994, Sayfa: 109-121.
      Yunpeng Ding, YanhuiGao, Huixin Sun, Hepeng Han, Wei Wang, Xiaohong Jia, Xuehui Liu, Dianjun Sun, The
      Relationships Between Low Levels of Urine Fluoride on Children’s
      İntelligence, Dental Fluorosis in Endemic Fluorosis Areas in Hulunbuir,
      Inner Mongolia, China, Journal of Hazardous Materials, Cilt: 186, Sayı: 2-3, Şubat 2011, Sayfa: 1942-46.

    • @sevgia5
      @sevgia5 3 года назад +1

      @@mustafaakn8365 Bilimsel çalışmalarda "kanıta dayalı" yaklaşımda bireysel çalışmalardan ziyade bu çalışmaların analizlerini inceleriz. Sistematik derleme ve meta-analiz dediğimiz bu çalışmalar kanıt düzeyi yüksek çalışmalardır. Verdiğiniz referanslarda, bahsettiğim tarzda kanıt düzeyi yüksek çalışmalara rastlayamadım. O sebeple konuyla alakalı yeni yayınlanan bir meta-analiz çalışması(1) ekliyorum. Sonuç kısmını dikkatle okumanızı öneriyorum.
      "Thus, based on the evidence available on the topic, it is not possible to state neither any association or the lack of an association between F exposure and any neurological disorder."
      Eğer incelediyseniz, kaynaklarınızdaki çalışmalarda kullanılan deneysel flor miktarları günlük alınan dozun çok çok üzerinde. YÜKSEK DOZDA flor maruziyetinin nörotoksisiteye sebep olup olmadığı konusunda da kesinlik yok. Kaldı ki çok fazla su içtiğinizde de kusma bulantıdan tutun kalıcı beyin hasarına kadar gidebilen, sodyum kaybına bağlı hiponatremi dediğimiz klinik durumla karşılaşabiliyoruz. Su zehirlidir içmeyin mi diyeceğiz? Tabi ki hayır. Önemli olan kullanılan ajanın dozudur.
      Bilimsel literatürde GÜVENLİ DOZDA kullanıldığında florun nörotoksik olduğuna dair kanıta dayalı verilere rastlamıyoruz.
      1- Miranda, G.H.N., Alvarenga, M.O.P., Ferreira, M.K.M. et al. A systematic review and meta-analysis of the association between fluoride exposure and neurological disorders. Sci Rep 11, 22659 (2021). doi.org/10.1038/s41598-021-99688-w

    • @mustafaakn8365
      @mustafaakn8365 3 года назад +1

      @@sevgia5 Kanıt vardır-kanıt yoktur tartışmasından önce bilimsel anlamda kanıtın ne olduğunun tanımını yapmak gerekir öncelikle.
      Zararları çok geniş bir zaman dilimine yayılmış bir maddenin zararı elbette kısa sebep-sonuç zinciri dahilinde sizin anladığınız anlamda bir “kesin kanıt” sunamaz. Mesela siyanür birkaç dakika içinde kişiyi öldüren bir zehirdir ve yapılan otopsi sonucunda kişinin kanında siyanür tespit edilebildiğinden ölüm sebebinin siyanür olduğu kolaylıkla söylenebilir. Ama şeker hastağı sonucu ölen bir kişinin otopsi raporunda “bu kişi 20 yıl boyunca paketli gıdalardan aldığı glikoz şekeri yüzünden şeker hastalığına yakalanıp ölmüştür” diye bir şey yazmaz.
      Sizin yaklaşımınız, ormandaki tek bir ağaca odaklanıp bir ormanın içinde olduğunu unutan, yani resmin bütünlüğünü kaybeden birine benziyor. Laboratuvarlarda alışılagelen anlık kısa sebep-sonuç ilişkileri üzerinden gittiğiniz için halk kitleleri olarak varılan toplu sonuçları göremiyorsunuz. Mesela gıda mühendisleri de aynen sizin mantığınızla çalışıyor. Mesela diyelim ki E1 kodlu bir kimyasal katkı maddesini incelemişlerdir, belki en fazla birkaç hafta süren gerekli fare deneylerini yapmışlardır, onu onunla, bunu bununla karıştırıp gözlemlemişlerdir ve sonuçta “abartıp her gün 1 kilo E1 alınmadığı müddetçe bir zararı olmaz” sonucuna varmışlardır. Sonra E2 için, daha sonra E3 için vs. katkı maddeleri için hep aynı raporları hazırlamışlardır. Hem de kesin sebep-sonuç ilişkili kanıtlarıyla bunları yapmışlardır. Ama bunu, tüketicinin o gün E1 barındıran tek bir ürünü yiyeceği faraziyesi üzerinden yapmışlardır. Tüketicinin aynı günde 20 çeşit katkı maddesi barındıran 20 çeşit ürün yiyeceğini hiç hesaba katmamışlardır. Veya kaldı ki o tüketici tek çeşit ürün yese bile kısa vadeli bir araştırmanın sonucu ne derece bir güvence verebilecektir? Mesele florun şu veya bu kadar dozu meselesi değil, biobirikim yapmasıdır. Az da alınsa çok da alınsa bir birikim yapıyor, belli bir eşiği geçince problem orada başlıyor zaten.
      Sizin kanıt anlayışınız biraz da şu örneğe benziyor: Mobese kamera kaydında otomobil uçurumdan aşağı uçuyor ama kameradaki bir arızadan dolayı araba zemine çarpmadan tam havadaykenki görüntüsüne kadar gösteriyor ve ondan sonraki görüntüyü göstermiyor. Ve sigorta şirketi yetkilisi diyor ki: “Otomobilin zemine çarpma anı görüntüye girmediğine göre otomobilin parçalanma sebebinin uçurumdan düşmesi olduğunun kanıtı yoktur!”
      Sizin kanıt anlayışınız böyle. O gıda mühendislerinin yaptığı da bu, sizin yaklaşımınız da bu. Ama o mühendisler sosyolojik olarak geriye yaslanıp toplumsal hayatı bir bütün olarak göremedikleri için de sigara içme oranları ciddi şekilde azaldığı halde son 50 yılda kanser vakaları neden katlamalı bir şekilde arttığının sebebini de açıklayamazlar.
      Flor için “kanıta dayalı” ileri sürdüğünüz iddiaları pekala da alüminyum için de veya civa için de veya kadmiyum için de ileri sürebilirsiniz. Çünkü onlarda da hiçbir kesinlik yok. Onu bırakın, sigaranın zararlarının bile hiçbir kesinliği yoktur. Sigaranın laboratuvar ve klinik deney olarak kesin kanıta dayalı ispatlanabilmiş tek zararı kadınların erken doğum yapmalarına sebep olmasıdır. Gerçekten de katı kurallara dayalı yöntemlerle kesinkes ispatlanabilmiş tek zararı budur. Yani kısa vadeli kesin sebep-sonuç silsilesi üzerinden sigaranın kanser, koah vs gibi genel zararları tam olarak ispatlanamamıştır. Gerçekten de sigara içip de 100 yaşına kadar yaşamış ve hiçbir kronik hastalığı olmayan bir sürü örnek vardır dünyada. Şimdi bu bulgulara bakıp sigaranın aşırıya kaçmadıkça ve güvenli dozda kullanıldığı müddetçe bir zararı olmadığını mı söyleyeceğiz? Evet, sizin mantığınıza göre öyle.
      Evet, hülasa olarak şimdiye kadar hep “çok su bile içsek ölürüz, her şeyin çoğu zarar, demek ki siyanürü az içersek ölmeyiz” saçma mantığıyla bu zararlı maddeler toplumlara kakalandı ve dünya çapında bir kronik hastalık patlamaları yaşıyoruz.