Olanı olduğu gibi görmek için, varlığın bilgi ile olan ilişkisini kesmek, yani bilincin bilmeyi bırakıp, varlığa yani kendisine yönelmesi gerekir. Bilinci bir aynaya dönüştürüp ona varlığın yansımasını sağlamaktır esas uyanış. Tozu(bilgiyi) silmeden ayna yansıtamaz. Yansıma gerçekleştiğinde ben ve o ayrımı kalkar ve her şey mutlak bir tekillikle sadece ''var'' olur.
Aşk olsun! Bir de aşk bunu sağlar. Hegel Tinin Fenomenolojisi ve Mantık Bilimi'de bunu amaçlar. "Bilimin başlangıcı, arı bilme, yalın dolaysızlık, arı varlık, varlık başlayandır, saf varlık başlangıçtır, kendisinin zemini olmaksızın bilimin zeminidir."
@@alperensaz873 Ben sizin gibi akademik anlatamıyorum, deneyimden konuşabiliyorum ancak cünkü bu konuları zihinden anlayamıyorum mantıkla, ya da kitaptan okuyunca anlayamıyorum! Ama sanıyorum aynı şeylerden bahsediyoruz?
Gözlemci kim? Gözlemci olarak kalmak durumunda, ben, beden ve zihnimden ayrı kalarak nasıl gözlemci olabilirim? Sonuçta gözlem anında orada beden ve zihnimle varım, başka nasıl varolunabilir ki, gözlemci olarak kalabileyim? Umarım anlatabildim?
@@elvantosun4421 Evet güzel anlattınız. Buna farklı bakışlar var. Mesela Buddha’dan ayrı olarak Hindu felsefesi Advaita Vedanta öğretisinde gözlemlenen ve gözlemci diye bir ikilik ortadan kalkıyor. Gözlemcinin de yok oluşu ve gözlemlenen içind erimesi, gözlemlediğiyle bir olması gibi. Aslında burada gözlemci kalmak demek beden ve zihninden “ayrı” bir valık olmak demek değil, ben bu bedenim ve bu zihnim evet ancak sadece onlarla sınırlı değilim. Farkındalık hepsini kapsayan büyük bir kap gibi. Farkındalık ve düşünce iki ayrı şey. Düşünce olmadan da farkındalık orada. Farkındalık; bu beden ve bu zihinle özdeşleşmeden (unidentification) kapsayabiliyor. Hem bu bedenim, hem bu bedenin ötesinde başka bir şeyim; Eckhart Tolle buna “bilinç” diyor. O geçici zihin-beden karşsıında geçiçi olmayan özümüz. Sırtımızı bilince yaslıyoruz. Buddha da zihin-beden organizmasıyla özdeşleşmemek ve vipassana yani içgörü geliştirmeyi öğretiyor. Bunlar dil ile ifade etmesi zor tümüyle deneyimsel bilgiler dolayısıyla anlaşılmaması ve çelişkili gelmesi normal. Sorduğunuz soruların yanıtlarını düşünerek bulamıyoruz, uzun yıllar sonra pratikle “a-ha!” olabiliyoruz..
@@o4-v5T Merhaba, video sonunda ve açıklamada bahsettiğim eğitimimden öğrenebilirsiniz☺️ Buddha Dharma anlatıyorum.. Alandaki 15 yıllık deneyimimi aktarıyor ve kendi yorumumu katıyorum.
Olanı olduğu gibi görmek için, varlığın bilgi ile olan ilişkisini kesmek, yani bilincin bilmeyi bırakıp, varlığa yani kendisine yönelmesi gerekir. Bilinci bir aynaya dönüştürüp ona varlığın yansımasını sağlamaktır esas uyanış. Tozu(bilgiyi) silmeden ayna yansıtamaz. Yansıma gerçekleştiğinde ben ve o ayrımı kalkar ve her şey mutlak bir tekillikle sadece ''var'' olur.
Aşk olsun!
Bir de aşk bunu sağlar.
Hegel Tinin Fenomenolojisi ve Mantık Bilimi'de bunu amaçlar.
"Bilimin başlangıcı, arı bilme, yalın dolaysızlık,
arı varlık, varlık başlayandır, saf varlık başlangıçtır, kendisinin zemini olmaksızın bilimin zeminidir."
@@alperensaz873 Ben sizin gibi akademik anlatamıyorum, deneyimden konuşabiliyorum ancak cünkü bu konuları zihinden anlayamıyorum mantıkla, ya da kitaptan okuyunca anlayamıyorum!
Ama sanıyorum aynı şeylerden bahsediyoruz?
@@muratbaydar9790 Sizin gönderdiğiniz videoyu hala izleyemedim, ama aklımda, merak ediyorum…
@ söylemem gerektiğini fark ettiğim şeyleri anlatmak istediğimi iletmiştim..(Mail ile)
@@alperensaz873Merhaba, epostanıza yanıt yazmıştım😊
Ne duru bi güzellik su🌊gibi... ne huzurlu bi ses uğultu 🌬️ gibi...
❤❤❤❤❤❤
Gözlemci kim? Gözlemci olarak kalmak durumunda, ben, beden ve zihnimden ayrı kalarak nasıl gözlemci olabilirim? Sonuçta gözlem anında orada beden ve zihnimle varım, başka nasıl varolunabilir ki, gözlemci olarak kalabileyim?
Umarım anlatabildim?
"Kişi sevmeye karşısındakinden, anlamaya kendinden başlar" Şule Öncü. Ego cogito (düşünen ben) kendini gözlemlediğinde (adeta gözlemlediği olarak) aşabilir. Bir bebeğin annesinde kendini aştığı gibi.
@@elvantosun4421 Evet güzel anlattınız. Buna farklı bakışlar var. Mesela Buddha’dan ayrı olarak Hindu felsefesi Advaita Vedanta öğretisinde gözlemlenen ve gözlemci diye bir ikilik ortadan kalkıyor. Gözlemcinin de yok oluşu ve gözlemlenen içind erimesi, gözlemlediğiyle bir olması gibi.
Aslında burada gözlemci kalmak demek beden ve zihninden “ayrı” bir valık olmak demek değil, ben bu bedenim ve bu zihnim evet ancak sadece onlarla sınırlı değilim. Farkındalık hepsini kapsayan büyük bir kap gibi. Farkındalık ve düşünce iki ayrı şey. Düşünce olmadan da farkındalık orada. Farkındalık; bu beden ve bu zihinle özdeşleşmeden (unidentification) kapsayabiliyor. Hem bu bedenim, hem bu bedenin ötesinde başka bir şeyim; Eckhart Tolle buna “bilinç” diyor. O geçici zihin-beden karşsıında geçiçi olmayan özümüz. Sırtımızı bilince yaslıyoruz. Buddha da zihin-beden organizmasıyla özdeşleşmemek ve vipassana yani içgörü geliştirmeyi öğretiyor.
Bunlar dil ile ifade etmesi zor tümüyle deneyimsel bilgiler dolayısıyla anlaşılmaması ve çelişkili gelmesi normal. Sorduğunuz soruların yanıtlarını düşünerek bulamıyoruz, uzun yıllar sonra pratikle “a-ha!” olabiliyoruz..
🎉🎉🎉
❤
Bu videoadaki anlattığınız bilgileri nereden öğrenebilirim? (kitap/kaynak/ makale/belgesel vsvs.) Teşekkür ederim
@@o4-v5T Merhaba, video sonunda ve açıklamada bahsettiğim eğitimimden öğrenebilirsiniz☺️
Buddha Dharma anlatıyorum.. Alandaki 15 yıllık deneyimimi aktarıyor ve kendi yorumumu katıyorum.
Arayı çok açma ablam
Ücreti ne kadardir
Merhaba, bu linkte tüm bilgiler var; mindlight.com.tr/bagimliliktanozgurlesmek.html