Teşekkürler Ducane bey. Bir cok kisinin konuşmasını dinledim bir tek sizin acik yurekllilikle konuştuğunu gördüm. Turkiye de. Harika birvkisilik ozelligi. İnsanın kendisini hastasiyla anlatmasi onun iç gücünü gosterir.
Beynimin yanma noktasına geldiği şu anda yatmadan önce bu videoya bir yorum yazmak istedim her zamanki gibi. Günde 5 vakit namazına ölene (aklı başında olduğu sürece) kadar sadık kalmış olan rahmetli teyzem yaşlanmaya başlayınca kendisine ibadetlerinde esneklik getirmeye başlamıştı. Özellikle kış günlerinde abdest almaktan çekindiği için bana sorardı "ezana ne kadar kaldı?", eğer sorun yaşayacaksa (tekrar dışarıya git, abdest al, elin ayağın üşüsün) 10-15 dakika erken kılmasına kendince çözüm üretmişti, "Aman ne yapayım Kâbe'de ezan okunmuştur, ben de namazımı kılıvereyim" 🙂 O pratik zekâsına hep hayran kalmışımdır. Çok teşekkürler Dücane Hoca, bizi yine aklımızın eşiğine getirip bıraktınız. Sağ olun var olun. 🌺🌺🍀🍀
"Buyruk yargı bildirmez, sınanamaz" yani Pratik Us. Düşünce sınanabilir yani teorik us; Felsefe. Son kısımda söyleşinin zirvesinde zihnimde oluşan.Hocam, bu derece zor Tanrı soyutlamasının bu kadar yalın anlatımı imkanı için teşekkürler. Tekrar tekrar izlenmesi gerekiyor Var olun kıymetli hocam
Baştan sona su gibi aktı hocam çok teşekkür ederiz 🙏🏻 Üslubunuz umarım örnek olur herkese 🌿 Sağlığınız huzurunuz daim olsun hep anlatın inşallah..saygılarımla hocam 💐
Dakika 55: "Anneciğim hiç böyle şeyleri düşünmez, istavritleri pişirirdi..." İşte bunun arkasından o Merhumeye (yeri geldiğinde) "RABB'im (A.C.) Rahmet etsin" diyememek... Ya da kime neye emanet edilecekse emanet edememek... Sıradan bir insan olarak, size müthiş bir saygı duysam da, sizi kavrayamam burada başlıyor. Dolayısıyla, ne denirse densin, tanrıyı "mıncıkladıktan" sonra geriye kalan benim gibi üç öğün helaya girmek zorunda kalan bir ŞEY kalıyor. Hal böyleyken inancı, bilimden ayırmak gerçekte mümkün görünmüyor benim için. Dolayısıyla sohbetinizi tabi ki dinleyeceğim ama İNANCIM beni Cennet'e götürsün diye de ebeden duacıyım. Hürmetlerimle... 🌹
Hocam, Ahmet Arslan ile yaptığınız söyleşi çok önemli ve değerli. Sanıyorum kendisi de konuşmaya devam etmek isteyecektir lakin üslubunun biraz sert olması dolayısıyla size sabırlar diliyorum. Sizin yaptığınız bu konuşmaları ve çağırdığınız isimlerle yapılan söyleşileri insana ve toplumumuza bir ihsan olarak addetmek isterim.
Hocam gün geçtikçe Gençleşiyorsunuz Atinalı halk veya Filazoflar sizinle gurur duyuyordur nasıl mı? Şöyle : bizim düşünce sistemimizi halka açıklayarak iyiki varsınız hocam 🙂
Eyvah eyvah başlıklı doğum oranımızın düşmesi akit'te yer alan habere yazılan yorum : Sıradan hatta nükteli bir ifadeyle amatör bir Müslüman olarak tanımlayabilirim kendimi. Bu amatörlüğümün ya da sıradan müslümanlığım eyvah eyvah deme basiretsizliğine izin vermiyor. Sorumluluğu, kabak gibi üstümüzde olan sorumluluğu üstümüze almamak ya da kabullenmek basiretsizliğinin ancak iki nedeni olabilir. Birincisi, içi boş bir ruh haliyle, yüzsüzce ulaştığımız kibir. İkincisi ise tam tersi utanılası, sorgulama cesareti bile gösteremediğimiz zavallılığımız. Bu o kadar anahtar bir konu ki yorumların bu kadar gerçekçi ve kimisinin derin bir ciddiyete sahip olması çok ama çok anlamlı. İktidarla aynı olduğumuzu gizlemediğimizde de, gizlediğimizde ve hatta gerçekten ayrı olduğumuzda bile sorumluluğun her koşulda ortak bir sorumluluğumuz olduğunu kabullenmeyi namus sayacak erdemi seçmememiz nasıl açıklanabilir.? Söz oyunu değil bu sorum. Ciddi bir soru bu. Ne olabilir gerçekten? Allah başka inançlarda olduğu gibi sadece korktuğumuz için mi taptığımız bir tanrı. Yok Allah sevilmeden inanılmayacak bir tanrı mı? Allah'a o'nu sevmeden nasıl inanılır? O' nun bahşettiklerini anlamadan nasıl inanılır, nasıl şükretmenin huzurunu yaşar. Var olmanın karşılığı olmayan sadece tanrısal bir bahşediş olmak olduğunu anlamadan O'nun yüceliğini bir neticesi olmak gururu nasıl mutlu eder insanı. İnsan O'nun yaratılanı olmanın sorumluluğunu almadan O'nun adına konuşmaktan, yaptığı yorumu anlamın ta kendisiymiş gibi sunmaktan nasıl utanmaz? O'nun rızasından daha büyük ödülün olamayacağını farketmeden utanabilir mi? Kadınların, kızların yani ablanın, kardeşin, evladın, yeğenin... O yaşadığı sıkıntıları, çektikleri çileyi ne zaman göreceğiz? Ne zaman sahipleneceğiz? Evlilik öncesi cinsellik yaşamama tercihlerine, bizim gösteremeyeceğimiz dirayeti göstermelerine ne zaman gerçek bir saygı duyacağız? Cinselliği geç yaşayacak olmalarının, yaşayamamış olmalarının oluşturduğu bedensel ve psikolojik yıkımlara üzülmekten alıkoyan nedir bizi? İl başkanlığı seçimleri, Ayasofya' camiinin ibadete açılması, Voleybol'da Avrupa'nın şampiyonu olmak, gece müzik yasağına karşı koymak, İstanbul sözleşmesinde herhangi taraf olmak daha mı önemli? Bir twittlik şanımızdan, ne-kim olduğumuzdan değil, nasıl göründüğümüzden kaygı duymaktan, Atatürk silüetli rakı bardağından, bizim gibi düşünmeyene tahammül bile etmemekten (ki bunu bile diğerini kendimize tahammül edememekle suçlayarak yapıyoruz), kurlardan, iğrenç bilmişlik için harcadığımız emekten daha mı önemsiz. Ne zaman geçmişin yoz kavgasından kurtulup günümüzü yaşıycaz. Kafamızı kaldırıp bir birimizin yüzüne ne zaman bakacağız? İstanbul’dan utanmayı kim öğretecek bize? Utanmayı kim öğretecek bize? Utanmayı kim öğretecek bize? Hangi bahar, hangi kış, hangi şiir, hangi bakış, hangi ölüm utandıracak bizi? Biz ne zaman utanacağız? Güvercinlere, yosuna, denize, kaldırım taşına, Sinan'a, Sinan'ının aleminin hilaline sığmış gökyüzüne, çiçeğe, yılana, çıyana ne zaman mahçup olacağız? Bizi mahçup ettirmeyen asaletimizi dayandırdıklarımıza ne zaman mahçup olacağız? Yahudi seçilmişliğimizle ne zaman yüzleşeceğiz. Ne zaman yüzümüz olacak bizim. Kendi medeni kanunumuzu ne zaman yazıcaz? Medeniyetimiz ne olacak bizim? Roma'yı neden bıçaklayıp duruyoruz, Sezar'ı bıçaklar gibi? Hangi medeniyeti ne zaman kuracağız? Beğenmediğimiz medeniyetleri neden beğenmediğimizi ne zaman bilicez? Bildiğimizle bilmediğimizi ne zaman bilicez. İyiyle kötüyü, ne zaman bilicez? Ne zaman bilicez kuzeyle güneyi, doğuyla batıyı bildiğimiz gibi... İçimizdeki Sümerli'yi, Hititli'yi, Osman'lıyı ne zaman insan sayıcaz... Cumhuriyet ne zaman insan olacak? İnanmayanı nasıl insan sayıcaz... İnana ne zaman inanıcaz... Ne zaman kopucaz doğamızdan... Ne zaman insan olucaz... İnsan olmadan nasıl Müslüman oluyoruz? Allah'ın yüceliğini insanda görmek neden kuşku uyandırsın? Utanmadan, mahçup, olmadan, korkmadan, üşümeden, ölmeden, öpüşmeden, geceleri yıldızlara bakmadan, fal bakmadan, yıldızlardan fal tutmadan, kırmadan dökmeden nasıl insan olunur. Nasıl insan olunur sevmeden... Kurdu, kuşu, kırmızı bir kalemtraşı, dostunu, hiç görmediğin tanımadığın bir arkadaşını, babanın mezarını, annenin avuç içini, evladın mutluluğunu, yaşlılığı, kabullenmeyi, kötü bir şarkıyı, komşunun çizdiği Rembrandt' ı kıskandıracak kadar güzel resmi, başka ülkeleri, haritadan rastgele seçtiğin afrika ülkesi'ni, yahudiyi, ihtiyarı, u'rumu, seni seveni, kendini, eşini, eşini sevmeden nasıl insan olunur? İnsan'ı sevmeden insan olunur mu? Sevmeden Allah olur mu? Sevmeden iman olur mu? İnsan olmadan insan olunur mu? Bir günah cenneti, bir sevap cehennemi yaşatacak kadar saftır. Engin denizler kadar kısadır suyun. Sonsuz ufuk kadar azdır gidebileceğin? Ki bunlar yüzündendir en son üzüleceğin... Bunlar yüzündendir ki en fazla insandır insan olabileceğin...
Sayın hocamız Filozof düccane daha 20 yaşında uyanmış ama ben 50 yaşında ancak uyanabikdım. Çok yazık oldu benim 35 yıllık aktif ömrüme. Halen uyanmayanlara üzülüyorum.
Dücane bey şu anki hükümet değiştiğinde eğitim sisteminde size ve sizin gibi bilimsel verilere dayanarak araştıran inceleyen,öncü öğreticilerle dolsun diliyorum🙏
Dücane beyin meclise girip birilerin emrinde olabilecegini düşünmek, onu tanımamaktır; o, bu nevi şeylere tenezzül etmez..O, bir filozof..şükür ki Türkiye'den çıktı..Ülkemizin en büyük degeri..
@@tulaykanl1015 haklısınız, zihnim beni yanıltmış ona ancak meclis yakışır diye düşünmüş olmalıyım..basit bir öğretmenligi koca filozofa yakıştıramamış olmalıyım
Efendim iyi hocayı hakeden iyi öğrenci mi var ki? Benim lisede hocalarım çok kıymetli insanlardı. Sınıftan çıktıklarında öğrenciler arkasından söverlerdi, atıp tutarlardı. Bahsettiğim okul yetkin ve üniversite sınav sonucu oldukça başarılı bir fen lisesi. Öğrenciler rezilden rezildi. Notları iyi olsa ne yazar resmen iğrenç ve her an tiksindiğim insanlardı. Edebiyat hocam ilk dersinde kavram ile imge arasındaki farkı anlatan bi insandı. Edebiyattan çok felsefe yapar, düşünmemizi, sorgulamamızı isterdi. Geleceği parlak olarak görünen başarılı öğrencilerse hiçbir önem göstermezdi. Ne anlarlar ki zaten? 5-10 puan için kopya çekerler, ağızlarından küfür eksik olmaz, inandıkları inancın kitabını okumamışlar, taraftarı oldukları siyasal ideolojiler hakkında bi haberler, ülke kötü durumda keşke avrupaya gitsem derler ama hiçbir çaba çalışma sarfetmezler saydıkça sayarım. Türk gençliği rezilliktetir. Başlıca sebebi de ne eğitim ne hayat koşulları bizzat kendileridir. Bu gençlik iyi öğretmenin kıymetini de bilmez. Hakettiklerinin fazlasını yaşıyorlar.
Ayrıca Necm 28: Halbuki onların bu hususta hiç bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise hiç şüphesiz hakikat bakımından bir şey ifade etmez. Yûnus 36: Onların çoğu ancak zannın ardından gider. Oysa zan, hak namına hiçbir şeyin yerini tutmaz. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarını hakkıyla bilendir.
Doğa felsefecilerinin doğa üzerine yönettikleri düşünceler teolojide paradigma değişimi olarak değerlendirilemez mi? Netice olarak o dönemlerde bu düşünürlerin salt bilim gibi bir muratları olamayacağına göre teolojiden bağımsız olduklarının temellendirilmesi hangi gerekçelere bağlanabilir?
"Eğer, güneş gibi bir dimağım ve ziyası gibi ihatalı bir ilmim ve harareti gibi şümullü bir kudretim ve ziyasındaki yedi renk gibi muhit duygularım ve gezdiğim her yere ve işlediğim her mevcuda müteveccih birer yüzüm ve bakar birer gözüm ve geçer birer sözüm bulunsa idi, belki senin gibi ahmaklık edip kendi kendime mâlik olduğumu dava ederdim. Haydi def'ol git, sen benden iş bulamazsın!"
Bir kaç yıl önce Prof Ahmet Arslan’ın bir söyleşisini izlemiştim ve felsefenin matematik fen vb değil sosyal bilimler olduğunu söylemişti, yanlış hatırlıyorsam kusura bakmayın tabii..
Hocam, kıkırdayan Trakyalı kız hikayesini daha önce Sinoplu Diyojene atfetmiştimiz, son iki seferfir Milaslı Thales'e atfen söylüyorsunuz, bunu hangisi doğru?
Hocam üç yıldır bütün konuşmalarınızı dinledim/dinliyorum, hatta bazı konuşmalarınızı iki üç kez dinlediğim oldu, ama hangi konuşmanızda söylediğinizi hatırlayamıyorum. Ama aldığım notlarda ben Diyojen diye yazmışım, belki ben yanılıyorumdur, belki çokta önemli değil önemli olan hikayenin ne anlattığı
İslam dünyası diojeni Sokratesle karıştırdığı için sevmiştir. Trakyalı çingene kızla alakası yok. Bu arada çingene olduğunu tasavvur eden benim. Hoca çingene de demedi hiç bir zaman
Hocam yine çok güzel bir ders idi. Sadece İbni Haldun kısmında aynı fikirde değilim. Doğru kurmak için çaba sarfettiği Ümran bilimi , asabiye , vb kavramlar üzerinde bakıldığında naturalizm ile pek alakalı görünmese bile temel sosyoloji ve toplum psikolojisi adına yaptığı katkılar göze alındığında çok abartılmıyor diye düşünüyorum. Sizin söylemek istediğiniz felsefenin tanrısı kavramına uzak gibi görünsede ( yaşadığı mekan ve zaman dolayısı ile ) bence övgüyü hak eden biri değil midir ? Saygılarımla
Eğer "Deist" oldugunuzu düşünüyorsanız, Dücane bey'in anlattıklarıyla Deist olmak pek mümkün görünmüyor. Bence Deist oluşunuzun nedenini O'nun dışında bir yerlerde aramalısınız.
@@dilovaniac kültür olarak evet.Lakin iman boyutunu bilirim ama bilmem.Satir aralarında kendisi bu sorulara cevaplar veriyor.Eski ve yeni Dücane karsilastirmalarinda özellikle.İslam fikir adamlarına getirdiği eleştirilerde.Hoca daha çok Tanrı fikri etrafında dolanıyor.Bence bu kanaldaki videoları ilkinden basla izle.Hatta üye ol, üyelere özel yaptığı yayınlar daha açık ve zevkli
Dücane hoca agnostik (kuşkucu) olmanın iyi olduğunu söylüyor çünki şundan korkuyor: tanrı var veya yok denilirse insan sorgulamayı durdurur. Hocam bizim sorgulamamız için tam ortada kalmamızın iyi olduğunu söylüyor. Bana göre deist olarak bir umutla sorgulamak daha iyi.
@@unutulmusbiri4864 Hayır, ne deizmin ne ateizmin ne de agnostisizmin “iyi” olduğunu söyledi; palavra atmayın. Bunların hepsi tepkiseldir. Kuşkuculuk bile bir noktada durmazsa felsefe karşıtlığı haline bürünür. Bu tepkisellikten bir kimlik, bir anlam inşa edecek kadar sığ kafalıysanız ve kendinizi bunlarla sınırlandırmak ve böylece dindarlarla sonsuza dek sürecek bir bağımlılık (birbirini var etme), bir aşk-nefret ilişkisi içinde kalmak istiyorsanız bir şey diyemem tabii. Bana kalırsa Sayın Dücane Cündioğlu bu sonsuz oyundan çekildi ve aklına olan inancıyla hakemlik yolunu, yani bir üst perdeye geçmeyi seçti. Bunu dindarların ve onlara karşıt olduğunu iddia eden dindarların (:D) yerine, kendisini ve hayatını feda ederek yaptı. Sığ yorumlarınızı mümkünse kendinize saklayın.
39:50 kaydı itibariyle... anlıyoruz ki insan, MANTIKEN kendi kendini yetiştirmek iHTİYACI hissetmelidir bu İHTİYAÇ genç yaşlarda oluşmadığı ve veya önemi hatırlatılmadığı için; ne zaman hissediliyorsa o, doğru zaman olsa gerekir zira mantığın varlığı iŞLEVİ ne ise odur
Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı? Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı! Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun! 'Yandık! 'diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun! Yetmez mi musâb olduğumuz bunca devâhi? Ağzım kurusun... Yok musun ey adl-i İlâhî! M.Akif Ersoy
Çünki bizdeki intizam o kadar mükemmeldir ki, ancak herşeyi görür ve işitir ve bilir ve yapar bir zât bize hükmedebilir. Öyle ise sus! Vazifem o kadar mühim ve intizam o kadar mükemmeldir ki; senin ile, senin böyle karmakarışık sözlerine cevab vermeğe vaktim yok" der, onu tardeder.
Alakasız olacak fkat Dücane havanın Facebookdaki film arşivini niçin sildiğini bilen var mı? Belki arşivi kaydetmis olanlar var mıdır aramızda? Tesekkürler
İçki içmek yasak. Allahın adaletine inanmak serbest. Allahın adaletine inanmak acizlik İçki içmek modernlik özgüven. Neden herşey serbest olmasın bir diğerine zarar ver mediğin müddetçe.
hiçbir buyruğun sorgulanması herhangi bir çıkarım sağlayamaz , buyruğun iyi , kötü , doğru veya yanlışlığı uygulamada ortaya çıkar , ne gariptir ki uygulanıp da problemsiz olduğu görülmüş hiç bir buyruğa henüz rastlanamamıştır .Ya yasa denen kavramın kimyası karakteri bozuktur ya da insan bozulmuştur .
Son din olduğunu iddia eden İslam özelinde, Hz. Muhammed’in Tanrı’sının sıfatları aklın bir belirlenimi olarak anlaşılabilir mi hocam? Yasanın/buyruğun/sınırın/teklifin akıl ile olan ilişkisi düşünüldüğünde, bu akıl kendisini, muhayyile için, irade, kudret, sem’, basar sıfatları ve va’d-vaid bildirisi ile belirlemiş/sınırlamış olabilir mi? Ya da böyle düşünülebilir mi?
@@yuksely2783 O halde vahyin sahibi de cahildir? Vahyin ifadelerinin, hakikate en yakın nasıl anlaşılabileceğini sorguluyorum. Bu sıfatlar insan uydurması değil, Kur’an’ın aktarımları.
@@yuksely2783 anlam olarak yer alması yetmez mi, illa zati-subuti sıfatlarım şunlardır mı denmeli? Sorum, öyle ya da böyle vahiyde ifade edilen tanrısal niteliklerin nasıl anlaşılmasının daha doğru olacağına yönelik.
Kendi istikametini emeğiyle çizen bir toplum mu yoksa tarihsel akışa tabi kalmayı mı sürdüreceğiz karar verme zamanı... Sağlık ve huzur dilerim hocam...
Emek her zaman olmalı ancak önemli olan; yaşadığı dönemi şartları içinde değerlendirirken de objektif ,mevcudu gördüğü gibi yani yorumsuz dürüstçe anlatabilmektir.Duygularını elbette yok sayamaz ama,başkalarıyla empatiyle yaklaşacak dürüstlükle geleceğe aktarmayı insanî bir sorumluluk olduğunu bilmeli gerçek tatihçi
120'lik nenemDersim 38'de doğmamış bebekleri anne karnında süngüleyen askerlerin kötü emellerine izin vermeseydi,diyerek Tanrıya sitem rdetdi. Ve dünyasını değiştireceği yani hakka yürüdüğü zaman iki eli Tanrı'nın yakasında olacağını söylerdi;isyanla.. Sonra çocuk gibi ağlar ,yakarır affını dilerdi. Doğayı kutsayan nenem Tanrıyı doğada görürdü v.s Sipariş verir gibi kalp kriziyle hakka yürüdü Yorumunuz önemli olacaktır; ancak nenemi en iyi ben tanıdığım için ona olan saygım,gerçekçiliğine bağlılığım ve güvenim sarsılmaz (tartışmasız)
Düdane kardeş kötü bir praktiste sevgisiz büyümüş ve yaşama tutunmaya çalışsan bir akılsın Alevi sezgisi üzerine aklet naçizane orada neler bulacaksın Arabi farsi dillin ötesinde sen değerlisin
Peygamberin okuma yazma biliyor olması o kadar çok şeyi değiştirir ki bunu bilmemeniz, anlamamız gerçekten çok vahim. Vahim Vahim Vahim.. Peygamber okuma yazma biliyorsa, ki biliyordu, Kur'an ile ilgili her şey baştan aşağı değişir. Peygamber okuma yazma biliyordu. Kitabı kendisi yazdı veya en azından kontrol etti. Kur'an mushafı peygamber döneminde hazırlandı. (Ebubekir topladı, Osman kitap haline getirdi şeklindeki hikaye tam bir palavradir.) Hal böyle olunca, ilk kurguda Allah-Cebrail-Muhammed var. Diğerleri kitabın oluşması konusunda etkileri sıfırlanıyor. Geleneksel anlayışta ise mushaf için Allah Cebrail Muhammed sahabeler gerekiyor. Hatta daha vahimi sahabelere itimadı tabiinden, onları da tebeitabiimden vehakeza.. Yani Muhammed'in okuma yazma biliyor oluşu tüm akaidi değiştirir.
Hocam bu video yu izlemek için lütfen vakit ayırın ve oradaki özellikle Sefa ile bir video -sohbet yapın.Saygılarımla.ruclips.net/video/9-fHJHGcLMo/видео.html
Ayırmak, sınıflamaktır.. Sınıflamak sınırlandırmakla algısal olarak karışır. Bu konu cepte dursun. Sınıflamak ise beynin analitik kaslarının çalışması sonucudur, ürünüdür. Düşünmek, yürümek ve konuşmak gibi fiziki bir fiil gerektirmez. Ama tüm azalarımız da bu faaliyetlerin daha iyi olabilmesi için varlar. Çoğunluğun iyisi diyelim bazıları için düşünmek, yürümek veya konuşmak iyi bir beceri olmayabilir. Yürümek için fiziki ve ruhsal güç. Düşünmek için ruhsal ve mantıksal güç. Konuşmak için ruhsal, fiziksel ve mantıksal güç etkilidir. Yürümeyi genişletip tüm fiillerimiz diyelim. Yaşama kalitesini bu üçünün uyumu çok etkiler.
Ruhsal güç inanç sisteminden gelir. Ne kadar güçlü olduğunuzu ruhsal gücünüz belirler. İnanç sisteminiz ne kadar sağlamsa o kadar güçlü adledilir ve bir o kadar dışarıya karşı etkili olursunuz. Etkiden kastım; etki-tepkinin anlamlı hali. Değiştirme gücünüz vardır. Gelelim adalet konusuna; adalet, fiili bir kavramdır. Yani fiil olmadan adaleti düşünemezsiniz. Örneğin; çocuk başarılıysa çikolata alınır başarısızsa ona göre değerlendirme yapılır. Fakat değerlendirmelerimiz neticeler üzerindendir. Yani adalet burada neticeden sonra gelir. Allah mutlak adildir. Ölünce kimsenin itiraz edemeyeceği bir adilliği kastediyorum. Sonuç olarak bu dünyanın adil olmasını değil buradan iyi şekilde ayrılmayı bekliyoruz. Adalet mutlak olarak buranın sonunda tecelli edecektir. Bunun böyle olması gerektiğini nereden anlıyoruz; çünkü yukarıda bahsettiğim gibi fiilin bir sonu olmadan adaleti neye göre sağlayacağınız muallak olacağından mutlak adaletten bahsetmek mümkün olmayacaktır. Bu şu demektir; yaptıklarımızdan ve mutlak adil oluşundan dolayı eylemlerimizin niyetlerine kadar çok inçe bir değerlendirme sonucu adalet sağlanacaktır. Sorunsal olarak aklınızda kalan biri niye peygamber olmuş da başka biri olmamış diyebilirsiniz, cevabı çok basit. Mutlak adalet gereğidir. Siz çocuklarınızdan birini ekmek almaya gönderirsiniz kimi göndereceğiniz kimin ehil olup olmadığına göre karar verilen bir şeydir. Bu cihetle bunun gibi kaderi mutlak kararların önceden verilmesi de mutlak adaletin gereğidir.
İmanın esasları vardır, 6 adet. Buna sımsıkı sarılmadıktan sonra felsefe rahatınızı arttırmaz size aksine huzursuzluk verir. İman ise felsefeyle tasdik edilemez. Felsefe ancak mantıksal olarak yaklaşır. İmanın esasları ise ruhsaldır yani inanç ister. Dediğim gibi imana sımsıkıya sarılmıyorsanız felsefe sizi hep yanlış yerlere sürükler
İmanın esaslarından bir veya ikisini eksilterek inanırsan sonrada ben deistim dersen bu da felsefi açıdan yanlıştır. Çünkü sen dinlere ait olmayan bir inanç sistemi koyduğunda mantık açısından sınıfladığın için bir din olmuş olur. Allah katında tek din İslam’dır.
Yaşama kalitesi demiştik başta, bunun için kilit cümle şudur; pergel metaforundan yani, sabit ucunu İman ve sünnete, diğer ucuyla ise tüm fikirlere yelken açmak fıtrata iyi gelir.
Son ama belkide gerçekten son yazacağım şudur ki; dinden nasıl çıkıldığını iyi araştırın. Şu günlerde sabaha imanlı girip akşama imansız kalabiliyoruz. Ölümün ise sabah mı akşam mı olacağı belirsiz.
Mükemmel bir söyleyişi dinlemiş olduk. Hocamızın emeği için; dimağına ve yüreğine sağlık diliyorum
Teşekkürler Ducane bey. Bir cok kisinin konuşmasını dinledim bir tek sizin acik yurekllilikle konuştuğunu gördüm. Turkiye de. Harika birvkisilik ozelligi. İnsanın kendisini hastasiyla anlatmasi onun iç gücünü gosterir.
hocam 3. izleyişim ve her izlediğimde cehaletimden kaynaklanan bir gülümsemeyle bırakıyorsunuz beni. Teşekkür ederim her şey için.
Beynimin yanma noktasına geldiği şu anda yatmadan önce bu videoya bir yorum yazmak istedim her zamanki gibi. Günde 5 vakit namazına ölene (aklı başında olduğu sürece) kadar sadık kalmış olan rahmetli teyzem yaşlanmaya başlayınca kendisine ibadetlerinde esneklik getirmeye başlamıştı. Özellikle kış günlerinde abdest almaktan çekindiği için bana sorardı "ezana ne kadar kaldı?", eğer sorun yaşayacaksa (tekrar dışarıya git, abdest al, elin ayağın üşüsün) 10-15 dakika erken kılmasına kendince çözüm üretmişti, "Aman ne yapayım Kâbe'de ezan okunmuştur, ben de namazımı kılıvereyim" 🙂 O pratik zekâsına hep hayran kalmışımdır. Çok teşekkürler Dücane Hoca, bizi yine aklımızın eşiğine getirip bıraktınız. Sağ olun var olun. 🌺🌺🍀🍀
"Buyruk yargı bildirmez, sınanamaz" yani Pratik Us. Düşünce sınanabilir yani teorik us; Felsefe. Son kısımda söyleşinin zirvesinde zihnimde oluşan.Hocam, bu derece zor Tanrı soyutlamasının bu kadar yalın anlatımı imkanı için teşekkürler. Tekrar tekrar izlenmesi gerekiyor Var olun kıymetli hocam
Baştan sona su gibi aktı hocam çok teşekkür ederiz 🙏🏻
Üslubunuz umarım örnek olur herkese 🌿
Sağlığınız huzurunuz daim olsun hep anlatın inşallah..saygılarımla hocam 💐
Bilerek kabul etmek, bilerek reddetmek.
Muhteşem ozetleme.
Hocam bizim için çölde bulunan su kuyusu hükmündesiniz, Allah size sağlık sıhhat versin.
Dakika 55:
"Anneciğim hiç böyle şeyleri düşünmez, istavritleri pişirirdi..."
İşte bunun arkasından o Merhumeye (yeri geldiğinde) "RABB'im (A.C.) Rahmet etsin" diyememek...
Ya da kime neye emanet edilecekse emanet edememek...
Sıradan bir insan olarak, size müthiş bir saygı duysam da, sizi kavrayamam burada başlıyor.
Dolayısıyla, ne denirse densin, tanrıyı "mıncıkladıktan" sonra geriye kalan benim gibi üç öğün helaya girmek zorunda kalan bir ŞEY kalıyor.
Hal böyleyken inancı, bilimden ayırmak gerçekte mümkün görünmüyor benim için.
Dolayısıyla sohbetinizi tabi ki dinleyeceğim ama İNANCIM beni Cennet'e götürsün diye de ebeden duacıyım.
Hürmetlerimle... 🌹
Ducane hocam sizi dinleyince huzurlu oluyoruma.Allah sizden razı olsun
Diline yüreğine sağlık sevgiler saygılar hocam sizi can kulağı ile dinler im
Hocam, Ahmet Arslan ile yaptığınız söyleşi çok önemli ve değerli. Sanıyorum kendisi de konuşmaya devam etmek isteyecektir lakin üslubunun biraz sert olması dolayısıyla size sabırlar diliyorum. Sizin yaptığınız bu konuşmaları ve çağırdığınız isimlerle yapılan söyleşileri insana ve toplumumuza bir ihsan olarak addetmek isterim.
Muhteşem.Yalnız en az x 1.75 hızlandırarak izleyebiliyorum.
Ramazanda başladım sizi dinlemeye. Teşekkürler paylaşımlarınız için. Birçok konuda ufkumu genişlettiniz. Farklı bakmamı sağladınız.
Bilmeden ne kabul et ne reddet harika paylaşım sağol üstadım
Hocam gün geçtikçe Gençleşiyorsunuz
Atinalı halk veya Filazoflar sizinle gurur duyuyordur nasıl mı? Şöyle : bizim düşünce sistemimizi halka açıklayarak iyiki varsınız hocam 🙂
Asıl sorun itaat etmektir der Frederic Gros 🙏
Sizin karamsarlığınız bize umut olarak yansıyor .İyiki varsınız hocam
Ömrünüz uzun olsun Hocam…
Sayin hocam,
Bir bölümde de tanrının sifatları sorunu üzerine, negatif teoloji vb. konuları içeren, bir anlati olursa memnun oluruz.
Eyvah eyvah başlıklı doğum oranımızın düşmesi akit'te yer alan habere yazılan yorum :
Sıradan hatta nükteli bir ifadeyle amatör bir Müslüman olarak tanımlayabilirim kendimi. Bu amatörlüğümün ya da sıradan müslümanlığım eyvah eyvah deme basiretsizliğine izin vermiyor. Sorumluluğu, kabak gibi üstümüzde olan sorumluluğu üstümüze almamak ya da kabullenmek basiretsizliğinin ancak iki nedeni olabilir. Birincisi, içi boş bir ruh haliyle, yüzsüzce ulaştığımız kibir.
İkincisi ise tam tersi utanılası, sorgulama cesareti bile gösteremediğimiz zavallılığımız. Bu o kadar anahtar bir konu ki yorumların bu kadar gerçekçi ve kimisinin derin bir ciddiyete sahip olması çok ama çok anlamlı. İktidarla aynı olduğumuzu gizlemediğimizde de, gizlediğimizde ve hatta gerçekten ayrı olduğumuzda bile sorumluluğun her koşulda ortak bir sorumluluğumuz olduğunu kabullenmeyi namus sayacak erdemi seçmememiz nasıl açıklanabilir.? Söz oyunu değil bu sorum. Ciddi bir soru bu. Ne olabilir gerçekten? Allah başka inançlarda olduğu gibi sadece korktuğumuz için mi taptığımız bir tanrı. Yok Allah sevilmeden inanılmayacak bir tanrı mı? Allah'a o'nu sevmeden nasıl inanılır? O' nun bahşettiklerini anlamadan nasıl inanılır, nasıl şükretmenin huzurunu yaşar. Var olmanın karşılığı olmayan sadece tanrısal bir bahşediş olmak olduğunu anlamadan O'nun yüceliğini bir neticesi olmak gururu nasıl mutlu eder insanı. İnsan O'nun yaratılanı olmanın sorumluluğunu almadan O'nun adına konuşmaktan, yaptığı yorumu anlamın ta kendisiymiş gibi sunmaktan nasıl utanmaz? O'nun rızasından daha büyük ödülün olamayacağını farketmeden utanabilir mi?
Kadınların, kızların yani ablanın, kardeşin, evladın, yeğenin... O yaşadığı sıkıntıları, çektikleri çileyi ne zaman göreceğiz? Ne zaman sahipleneceğiz?
Evlilik öncesi cinsellik yaşamama tercihlerine, bizim gösteremeyeceğimiz dirayeti göstermelerine ne zaman gerçek bir saygı duyacağız? Cinselliği geç yaşayacak olmalarının, yaşayamamış olmalarının oluşturduğu bedensel ve psikolojik
yıkımlara üzülmekten alıkoyan nedir bizi? İl başkanlığı seçimleri, Ayasofya' camiinin ibadete açılması, Voleybol'da Avrupa'nın şampiyonu olmak, gece müzik yasağına karşı koymak, İstanbul sözleşmesinde herhangi taraf olmak daha mı önemli? Bir twittlik şanımızdan, ne-kim olduğumuzdan değil, nasıl göründüğümüzden kaygı duymaktan, Atatürk silüetli rakı bardağından, bizim gibi düşünmeyene tahammül bile etmemekten (ki bunu bile diğerini kendimize tahammül edememekle suçlayarak yapıyoruz), kurlardan, iğrenç bilmişlik için harcadığımız emekten daha mı önemsiz. Ne zaman geçmişin yoz kavgasından kurtulup günümüzü yaşıycaz. Kafamızı kaldırıp bir birimizin yüzüne ne zaman bakacağız?
İstanbul’dan utanmayı kim öğretecek bize? Utanmayı kim öğretecek bize?
Utanmayı kim öğretecek bize?
Hangi bahar, hangi kış, hangi şiir, hangi bakış, hangi ölüm utandıracak bizi?
Biz ne zaman utanacağız?
Güvercinlere, yosuna, denize, kaldırım taşına, Sinan'a, Sinan'ının aleminin hilaline sığmış gökyüzüne, çiçeğe, yılana, çıyana ne zaman mahçup olacağız?
Bizi mahçup ettirmeyen asaletimizi dayandırdıklarımıza ne zaman mahçup olacağız?
Yahudi seçilmişliğimizle ne zaman yüzleşeceğiz. Ne zaman yüzümüz olacak bizim. Kendi medeni kanunumuzu ne zaman yazıcaz? Medeniyetimiz ne olacak bizim? Roma'yı neden bıçaklayıp duruyoruz, Sezar'ı bıçaklar gibi? Hangi medeniyeti ne zaman kuracağız? Beğenmediğimiz medeniyetleri neden beğenmediğimizi ne zaman bilicez? Bildiğimizle bilmediğimizi ne zaman bilicez. İyiyle kötüyü, ne zaman bilicez? Ne zaman bilicez kuzeyle güneyi, doğuyla batıyı bildiğimiz gibi... İçimizdeki Sümerli'yi, Hititli'yi, Osman'lıyı ne zaman insan sayıcaz... Cumhuriyet ne zaman insan olacak? İnanmayanı nasıl insan sayıcaz... İnana ne zaman inanıcaz... Ne zaman kopucaz doğamızdan... Ne zaman insan olucaz...
İnsan olmadan nasıl Müslüman oluyoruz? Allah'ın yüceliğini insanda görmek neden kuşku uyandırsın? Utanmadan, mahçup, olmadan, korkmadan, üşümeden, ölmeden, öpüşmeden, geceleri yıldızlara bakmadan, fal bakmadan, yıldızlardan fal tutmadan, kırmadan dökmeden nasıl insan olunur. Nasıl insan olunur sevmeden... Kurdu, kuşu, kırmızı bir kalemtraşı, dostunu, hiç görmediğin tanımadığın bir arkadaşını, babanın mezarını, annenin avuç içini, evladın mutluluğunu, yaşlılığı, kabullenmeyi, kötü bir şarkıyı, komşunun çizdiği Rembrandt' ı kıskandıracak kadar güzel resmi, başka ülkeleri, haritadan rastgele seçtiğin afrika ülkesi'ni, yahudiyi, ihtiyarı, u'rumu, seni seveni, kendini, eşini, eşini sevmeden nasıl insan olunur? İnsan'ı sevmeden insan olunur mu? Sevmeden Allah olur mu? Sevmeden iman olur mu? İnsan olmadan insan olunur mu?
Bir günah cenneti, bir sevap cehennemi yaşatacak kadar saftır. Engin denizler kadar kısadır suyun. Sonsuz ufuk kadar azdır gidebileceğin? Ki bunlar yüzündendir en son üzüleceğin... Bunlar yüzündendir ki en fazla insandır insan olabileceğin...
Emeginize saglik 🌸
Sayın hocamız Filozof düccane daha 20 yaşında uyanmış ama ben 50 yaşında ancak uyanabikdım. Çok yazık oldu benim 35 yıllık aktif ömrüme. Halen uyanmayanlara üzülüyorum.
Hocam mükemmel bir anlatım için teşekkür ediyorum. Saygılarımla
Dücane bey şu anki hükümet değiştiğinde eğitim sisteminde size ve sizin gibi bilimsel verilere dayanarak araştıran inceleyen,öncü öğreticilerle dolsun diliyorum🙏
Dücane beyin meclise girip birilerin emrinde olabilecegini düşünmek, onu tanımamaktır; o, bu nevi şeylere tenezzül etmez..O, bir filozof..şükür ki Türkiye'den çıktı..Ülkemizin en büyük degeri..
@@dr.saimgungor iyi de ben meclise girsin falan demedim..aklımın ucundan bile geçmez..
@@tulaykanl1015 haklısınız, zihnim beni yanıltmış ona ancak meclis yakışır diye düşünmüş olmalıyım..basit bir öğretmenligi koca filozofa yakıştıramamış olmalıyım
@@dr.saimgungor "Basit bir öğretmenlik"!
Efendim iyi hocayı hakeden iyi öğrenci mi var ki? Benim lisede hocalarım çok kıymetli insanlardı. Sınıftan çıktıklarında öğrenciler arkasından söverlerdi, atıp tutarlardı. Bahsettiğim okul yetkin ve üniversite sınav sonucu oldukça başarılı bir fen lisesi. Öğrenciler rezilden rezildi. Notları iyi olsa ne yazar resmen iğrenç ve her an tiksindiğim insanlardı. Edebiyat hocam ilk dersinde kavram ile imge arasındaki farkı anlatan bi insandı. Edebiyattan çok felsefe yapar, düşünmemizi, sorgulamamızı isterdi. Geleceği parlak olarak görünen başarılı öğrencilerse hiçbir önem göstermezdi. Ne anlarlar ki zaten? 5-10 puan için kopya çekerler, ağızlarından küfür eksik olmaz, inandıkları inancın kitabını okumamışlar, taraftarı oldukları siyasal ideolojiler hakkında bi haberler, ülke kötü durumda keşke avrupaya gitsem derler ama hiçbir çaba çalışma sarfetmezler saydıkça sayarım. Türk gençliği rezilliktetir. Başlıca sebebi de ne eğitim ne hayat koşulları bizzat kendileridir. Bu gençlik iyi öğretmenin kıymetini de bilmez. Hakettiklerinin fazlasını yaşıyorlar.
Ne kadar güzel bir cümle: ''Hiç bir şeyi bilmeden kabul etmeyeceğim, hiç bir şeyi bilmeden redetmeyeceğim'' Bunu not edip bir kenara koydum.
ayet bu
Hangi ayet?
@@bektasbalci7223 enfal42
Ayrıca
Necm 28: Halbuki onların bu hususta hiç bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise hiç şüphesiz hakikat bakımından bir şey ifade etmez.
Yûnus 36: Onların çoğu ancak zannın ardından gider. Oysa zan, hak namına hiçbir şeyin yerini tutmaz. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarını hakkıyla bilendir.
TESEKKURLER EFENDIM....
Hocam teşekkürler.Anlayana sivrisinek saz,anlamayana davul zurna az..
Doğa felsefecilerinin doğa üzerine yönettikleri düşünceler teolojide paradigma değişimi olarak değerlendirilemez mi? Netice olarak o dönemlerde bu düşünürlerin salt bilim gibi bir muratları olamayacağına göre teolojiden bağımsız olduklarının temellendirilmesi hangi gerekçelere bağlanabilir?
Dücane hocam, size ulaşmak için Samsun'dan yola düşsem size kavuşmuş sayılır mıyım?
İyi yayınlar
"Eğer, güneş gibi bir dimağım ve ziyası gibi ihatalı bir ilmim ve harareti gibi şümullü bir kudretim ve ziyasındaki yedi renk gibi muhit duygularım ve gezdiğim her yere ve işlediğim her mevcuda müteveccih birer yüzüm ve bakar birer gözüm ve geçer birer sözüm bulunsa idi, belki senin gibi ahmaklık edip kendi kendime mâlik olduğumu dava ederdim. Haydi def'ol git, sen benden iş bulamazsın!"
ilk yorum :) hoca yine ramazanda birbirine kattı herşeyi
Bir kaç yıl önce Prof Ahmet Arslan’ın bir söyleşisini izlemiştim ve felsefenin matematik fen vb değil sosyal bilimler olduğunu söylemişti, yanlış hatırlıyorsam kusura bakmayın tabii..
Hocam, kıkırdayan Trakyalı kız hikayesini daha önce Sinoplu Diyojene atfetmiştimiz, son iki seferfir Milaslı Thales'e atfen söylüyorsunuz, bunu hangisi doğru?
Hangi konuşmamda Sinoplu Diyojen'e atfetmişim? Kaynak?
Hocam üç yıldır bütün konuşmalarınızı dinledim/dinliyorum, hatta bazı konuşmalarınızı iki üç kez dinlediğim oldu, ama hangi konuşmanızda söylediğinizi hatırlayamıyorum. Ama aldığım notlarda ben Diyojen diye yazmışım, belki ben yanılıyorumdur, belki çokta önemli değil önemli olan hikayenin ne anlattığı
İslam dünyası diojeni Sokratesle karıştırdığı için sevmiştir. Trakyalı çingene kızla alakası yok. Bu arada çingene olduğunu tasavvur eden benim. Hoca çingene de demedi hiç bir zaman
🌹🌹🌹
Merhaba Hocam nasılsınız, Bir şey soracağım müsadenizle, Metafizik üzerine ders vermeyi yahut konu anlatmayı düşünüyor musunuz?
Bu konuda çok söyleşi yaptım, onları izleyebilirsiniz.
@@DucaneCundiogluResmiKanal Yanıtınız için teşekkür ederim Hocam.
Fiziksiz metafizik yaz çıkar.
Videoda teknik problem var çok kesinti oluyor .
Hocam yine çok güzel bir ders idi. Sadece İbni Haldun kısmında aynı fikirde değilim. Doğru kurmak için çaba sarfettiği Ümran bilimi , asabiye , vb kavramlar üzerinde bakıldığında naturalizm ile pek alakalı görünmese bile temel sosyoloji ve toplum psikolojisi adına yaptığı katkılar göze alındığında çok abartılmıyor diye düşünüyorum. Sizin söylemek istediğiniz felsefenin tanrısı kavramına uzak gibi görünsede ( yaşadığı mekan ve zaman dolayısı ile ) bence övgüyü hak eden biri değil midir ? Saygılarımla
السلام عليكم أستاذ دجانة، شكرا على المحتوى المفيد الذي تقدمه، أريد التواصل معكم لأمر يخص الكاتب جميل مريج رحمه الله. وشكرا
Hocam sizin sayenizde Deist oldum. Allah sizden razi olsun.
Eğer "Deist" oldugunuzu düşünüyorsanız, Dücane bey'in anlattıklarıyla Deist olmak pek mümkün görünmüyor. Bence Deist oluşunuzun nedenini O'nun dışında bir yerlerde aramalısınız.
Hocanin sayesinde agnostik olunur.Deist veya ateist değil.İlk videolarından birinde deizmi ve ateizmi eleştirmiş ve tepki çekmişti.
@@dilovaniac kültür olarak evet.Lakin iman boyutunu bilirim ama bilmem.Satir aralarında kendisi bu sorulara cevaplar veriyor.Eski ve yeni Dücane karsilastirmalarinda özellikle.İslam fikir adamlarına getirdiği eleştirilerde.Hoca daha çok Tanrı fikri etrafında dolanıyor.Bence bu kanaldaki videoları ilkinden basla izle.Hatta üye ol, üyelere özel yaptığı yayınlar daha açık ve zevkli
Dücane hoca agnostik (kuşkucu) olmanın iyi olduğunu söylüyor çünki şundan korkuyor: tanrı var veya yok denilirse insan sorgulamayı durdurur. Hocam bizim sorgulamamız için tam ortada kalmamızın iyi olduğunu söylüyor. Bana göre deist olarak bir umutla sorgulamak daha iyi.
@@unutulmusbiri4864 Hayır, ne deizmin ne ateizmin ne de agnostisizmin “iyi” olduğunu söyledi; palavra atmayın. Bunların hepsi tepkiseldir. Kuşkuculuk bile bir noktada durmazsa felsefe karşıtlığı haline bürünür. Bu tepkisellikten bir kimlik, bir anlam inşa edecek kadar sığ kafalıysanız ve kendinizi bunlarla sınırlandırmak ve böylece dindarlarla sonsuza dek sürecek bir bağımlılık (birbirini var etme), bir aşk-nefret ilişkisi içinde kalmak istiyorsanız bir şey diyemem tabii.
Bana kalırsa Sayın Dücane Cündioğlu bu sonsuz oyundan çekildi ve aklına olan inancıyla hakemlik yolunu, yani bir üst perdeye geçmeyi seçti. Bunu dindarların ve onlara karşıt olduğunu iddia eden dindarların (:D) yerine, kendisini ve hayatını feda ederek yaptı. Sığ yorumlarınızı mümkünse kendinize saklayın.
Ufuk açıcı yine. Teşekkürler
Teşekkür ederim.
Emeklerinize saglik
39:50 kaydı itibariyle...
anlıyoruz ki insan, MANTIKEN kendi kendini yetiştirmek iHTİYACI hissetmelidir
bu İHTİYAÇ genç yaşlarda oluşmadığı ve veya önemi hatırlatılmadığı için; ne zaman hissediliyorsa o, doğru zaman olsa gerekir
zira mantığın varlığı iŞLEVİ ne ise odur
Hoca konuşurken yan tarafta sohbet kısmında küçük dücanecikler oluyor adam konuşurken anında yorum :))
Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?
Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!
Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun!
'Yandık! 'diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun!
Yetmez mi musâb olduğumuz bunca devâhi?
Ağzım kurusun... Yok musun ey adl-i İlâhî!
M.Akif Ersoy
Benim de anneannemin hem babası hem dedesi ikisi şehit😔🇹🇷 anneanneciğim rahmetli öldüğü güne kadar hep bekledi biliyor musunuz 😔
🙏🙏🙏
👏👏
Çünki bizdeki intizam o kadar mükemmeldir ki, ancak herşeyi görür ve işitir ve bilir ve yapar bir zât bize hükmedebilir. Öyle ise sus! Vazifem o kadar mühim ve intizam o kadar mükemmeldir ki; senin ile, senin böyle karmakarışık sözlerine cevab vermeğe vaktim yok" der, onu tardeder.
Tanrı ismini değiştirir mi?
DÜCANƏ HOCAMIZ BİZ SİZİN ÜÇÜN BURDAYIQ. HAMIMIZ XƏBƏRDARIQ ƏSƏRLƏRİNİZDƏN VƏ SÖYLƏŞİLƏRİNİZDƏN. ƏMİN OLUN. RAHAT OLUN. CİYƏRDƏN SÖYLƏYİN, CİYƏRİMİZ YANIR HƏQİQƏTİ SİZİN DİLİNİZDƏN EŞİTMƏK ÜÇÜN. HƏR KƏSİN ÖZ VAİZİ VARDIR. BİZİM USTAMIZ, QİBLƏGAHIMIZ VƏ VAİZİMİZ SİZSİNİZ. İNANIN BİZƏ.🙏🙏🙏🙏
Alakasız olacak fkat Dücane havanın Facebookdaki film arşivini niçin sildiğini bilen var mı? Belki arşivi kaydetmis olanlar var mıdır aramızda?
Tesekkürler
İçki içmek yasak.
Allahın adaletine inanmak serbest.
Allahın adaletine inanmak acizlik
İçki içmek modernlik özgüven.
Neden herşey serbest olmasın bir diğerine zarar ver mediğin müddetçe.
Slm
Videoda çok fazla duraksamalar var, sadece bende mi acaba.
2:03:12 keşke bu konuda da video yapsanız çok faydalı olur
hiçbir buyruğun sorgulanması herhangi bir çıkarım sağlayamaz , buyruğun iyi , kötü , doğru veya yanlışlığı uygulamada ortaya çıkar , ne gariptir ki uygulanıp da problemsiz olduğu görülmüş hiç bir buyruğa henüz rastlanamamıştır .Ya yasa denen kavramın kimyası karakteri bozuktur ya da insan bozulmuştur .
Off en heyecanlı yerinde bitti.
Son din olduğunu iddia eden İslam özelinde, Hz. Muhammed’in Tanrı’sının sıfatları aklın bir belirlenimi olarak anlaşılabilir mi hocam? Yasanın/buyruğun/sınırın/teklifin akıl ile olan ilişkisi düşünüldüğünde, bu akıl kendisini, muhayyile için, irade, kudret, sem’, basar sıfatları ve va’d-vaid bildirisi ile belirlemiş/sınırlamış olabilir mi? Ya da böyle düşünülebilir mi?
Allahı belirli sayıda sıfatlarla saymak veya sınırlandırmak büyük cehalettir.
@@yuksely2783 O halde vahyin sahibi de cahildir? Vahyin ifadelerinin, hakikate en yakın nasıl anlaşılabileceğini sorguluyorum. Bu sıfatlar insan uydurması değil, Kur’an’ın aktarımları.
@@zeyneponderin Kuran-i kerimde hiçbir zaman Allahın zati sıfatları şunlardır subuti sıfatları bunlardır diye geçmez...
@@yuksely2783 anlam olarak yer alması yetmez mi, illa zati-subuti sıfatlarım şunlardır mı denmeli? Sorum, öyle ya da böyle vahiyde ifade edilen tanrısal niteliklerin nasıl anlaşılmasının daha doğru olacağına yönelik.
Cansın hocam
Tanrı'yı tanımak, O'nu sevmekten daha iyidir.
Kendi istikametini emeğiyle çizen bir toplum mu yoksa tarihsel akışa tabi kalmayı mı sürdüreceğiz karar verme zamanı... Sağlık ve huzur dilerim hocam...
Emek her zaman olmalı
ancak önemli olan;
yaşadığı dönemi şartları içinde değerlendirirken de objektif ,mevcudu gördüğü gibi yani yorumsuz dürüstçe anlatabilmektir.Duygularını elbette yok sayamaz ama,başkalarıyla empatiyle yaklaşacak dürüstlükle geleceğe aktarmayı insanî bir sorumluluk olduğunu bilmeli gerçek tatihçi
120'lik nenemDersim 38'de doğmamış bebekleri anne karnında süngüleyen askerlerin kötü emellerine izin vermeseydi,diyerek
Tanrıya sitem rdetdi.
Ve dünyasını değiştireceği yani hakka yürüdüğü zaman
iki eli Tanrı'nın yakasında olacağını söylerdi;isyanla..
Sonra çocuk gibi ağlar ,yakarır affını dilerdi.
Doğayı kutsayan nenem Tanrıyı doğada görürdü v.s
Sipariş verir gibi kalp kriziyle hakka yürüdü
Yorumunuz önemli olacaktır;
ancak nenemi en iyi ben tanıdığım için
ona olan saygım,gerçekçiliğine bağlılığım ve güvenim
sarsılmaz (tartışmasız)
sitem ederdi
!!!!!! İzliyemiyoruz... çok kesinti var kayıttan izlerken...
Aziz nesin e kötü adammı dedi ben anlamadım
ruhun ölümsüzlüğü iddasını Demokritos sokmuş diye okumuştum
Oran orantı niye yok? “Geometri bilmediği için” yok. Dini önderlerin matematik bilmesi bu yüzden önemli.
Saygil
Acaba hocanın bir kedisi oldu mu
Hocam bize felsefenin tanrısını öğretin.
muhteşemdi.
Programınız çok uzun hatta bazen çok detay oluyor ama yinede sonuna kadar izliyorum
peygamber yasa koyabilir demişsiniz (Islamda peygamber yasa koyamaz)
Oynatma hizi 1×25 ideal
Beyninize saglik
Düdane kardeş kötü bir praktiste sevgisiz büyümüş ve yaşama tutunmaya çalışsan bir akılsın Alevi sezgisi üzerine aklet naçizane orada neler bulacaksın Arabi farsi dillin ötesinde sen değerlisin
tanrri yooo nasıl yapcaz Felsefe? İnançların felsefesinde tanrıyı bulmak¿
dinler zerzavatı Ekonomi FELSEFESİ
Peygamberin okuma yazma biliyor olması o kadar çok şeyi değiştirir ki bunu bilmemeniz, anlamamız gerçekten çok vahim.
Vahim
Vahim
Vahim..
Peygamber okuma yazma biliyorsa, ki biliyordu, Kur'an ile ilgili her şey baştan aşağı değişir.
Peygamber okuma yazma biliyordu. Kitabı kendisi yazdı veya en azından kontrol etti. Kur'an mushafı peygamber döneminde hazırlandı.
(Ebubekir topladı, Osman kitap haline getirdi şeklindeki hikaye tam bir palavradir.)
Hal böyle olunca, ilk kurguda Allah-Cebrail-Muhammed var. Diğerleri kitabın oluşması konusunda etkileri sıfırlanıyor.
Geleneksel anlayışta ise mushaf için Allah Cebrail Muhammed sahabeler gerekiyor.
Hatta daha vahimi sahabelere itimadı tabiinden, onları da tebeitabiimden vehakeza..
Yani Muhammed'in okuma yazma biliyor oluşu tüm akaidi değiştirir.
🙏
Tanrı hakkında kim bir yargıya varabilir?Ya gayba iman ya agnostizm.Felsefe de burda başlıyor:Tanrisalligi merak etmek...
استاذي اريد ان اشرب شاي معكم.
32. dk her hangi bir peygamber okuma yazma bilse..peygamber olmayabilirdi.
Hocam bu video yu izlemek için lütfen vakit ayırın ve oradaki özellikle Sefa ile bir video -sohbet yapın.Saygılarımla.ruclips.net/video/9-fHJHGcLMo/видео.html
1.50 hızla dinlemenizi öneririm.
Geometri (ölçü) bilmeyen yani kendini bilmeyen giremez diyor.
hocam kafam çok karışık.
bu bir yorum degildir
والسلام على من اتبع الهدي
dücane hocam sizi severek takip ediyorum. ancak artık dinlerin insan uydurması olduğunu korkusuzca söylemeniz gerekiyor.
Emin misiniz
Psikologlar gibi geliyor.
Ayırmak, sınıflamaktır.. Sınıflamak sınırlandırmakla algısal olarak karışır. Bu konu cepte dursun. Sınıflamak ise beynin analitik kaslarının çalışması sonucudur, ürünüdür.
Düşünmek, yürümek ve konuşmak gibi fiziki bir fiil gerektirmez. Ama tüm azalarımız da bu faaliyetlerin daha iyi olabilmesi için varlar. Çoğunluğun iyisi diyelim bazıları için düşünmek, yürümek veya konuşmak iyi bir beceri olmayabilir.
Yürümek için fiziki ve ruhsal güç.
Düşünmek için ruhsal ve mantıksal güç.
Konuşmak için ruhsal, fiziksel ve mantıksal güç etkilidir.
Yürümeyi genişletip tüm fiillerimiz diyelim.
Yaşama kalitesini bu üçünün uyumu çok etkiler.
Ruhsal güç inanç sisteminden gelir.
Ne kadar güçlü olduğunuzu ruhsal gücünüz belirler. İnanç sisteminiz ne kadar sağlamsa o kadar güçlü adledilir ve bir o kadar dışarıya karşı etkili olursunuz. Etkiden kastım; etki-tepkinin anlamlı hali. Değiştirme gücünüz vardır.
Gelelim adalet konusuna; adalet, fiili bir kavramdır. Yani fiil olmadan adaleti düşünemezsiniz.
Örneğin; çocuk başarılıysa çikolata alınır başarısızsa ona göre değerlendirme yapılır.
Fakat değerlendirmelerimiz neticeler üzerindendir. Yani adalet burada neticeden sonra gelir.
Allah mutlak adildir. Ölünce kimsenin itiraz edemeyeceği bir adilliği kastediyorum.
Sonuç olarak bu dünyanın adil olmasını değil buradan iyi şekilde ayrılmayı bekliyoruz. Adalet mutlak olarak buranın sonunda tecelli edecektir.
Bunun böyle olması gerektiğini nereden anlıyoruz; çünkü yukarıda bahsettiğim gibi fiilin bir sonu olmadan adaleti neye göre sağlayacağınız muallak olacağından mutlak adaletten bahsetmek mümkün olmayacaktır.
Bu şu demektir; yaptıklarımızdan ve mutlak adil oluşundan dolayı eylemlerimizin niyetlerine kadar çok inçe bir değerlendirme sonucu adalet sağlanacaktır.
Sorunsal olarak aklınızda kalan biri niye peygamber olmuş da başka biri olmamış diyebilirsiniz, cevabı çok basit. Mutlak adalet gereğidir. Siz çocuklarınızdan birini ekmek almaya gönderirsiniz kimi göndereceğiniz kimin ehil olup olmadığına göre karar verilen bir şeydir. Bu cihetle bunun gibi kaderi mutlak kararların önceden verilmesi de mutlak adaletin gereğidir.
İmanın esasları vardır, 6 adet. Buna sımsıkı sarılmadıktan sonra felsefe rahatınızı arttırmaz size aksine huzursuzluk verir. İman ise felsefeyle tasdik edilemez. Felsefe ancak mantıksal olarak yaklaşır. İmanın esasları ise ruhsaldır yani inanç ister.
Dediğim gibi imana sımsıkıya sarılmıyorsanız felsefe sizi hep yanlış yerlere sürükler
İmanın esaslarından bir veya ikisini eksilterek inanırsan sonrada ben deistim dersen bu da felsefi açıdan yanlıştır. Çünkü sen dinlere ait olmayan bir inanç sistemi koyduğunda mantık açısından sınıfladığın için bir din olmuş olur.
Allah katında tek din İslam’dır.
Yaşama kalitesi demiştik başta, bunun için kilit cümle şudur;
pergel metaforundan yani, sabit ucunu İman ve sünnete, diğer ucuyla ise tüm fikirlere yelken açmak fıtrata iyi gelir.
Son ama belkide gerçekten son yazacağım şudur ki; dinden nasıl çıkıldığını iyi araştırın. Şu günlerde sabaha imanlı girip akşama imansız kalabiliyoruz. Ölümün ise sabah mı akşam mı olacağı belirsiz.