Sayın çok değerli hocam öylegüzel anlatıyorsunuz ki adeta nefessiz derlerya işte öyle rabbülalemin emanet ve uzunömürler dilerim rabbim yardımcımız olsun
ALLAH beni affetsin daha önce gördüğüm videolarda Edip Yüksel vari biri gibi gördüğüm için izlemekten imtina etmiştim ne kadar çok yanılmışım.ALLAH a hamdolsun ki bu yargıdan kurtularak dinledim büyük bir feyz aldım .Gerçekten ufuk açıcı
Sadece Allah ve Resul’ünü anlatarak, şu yanlış bu doğru demeden hadi buyurun düşünün diyenlerle doğan İslam yine bunu önerenlerle ayağa kalkacaktır inşallah…
Sa'd ﴾29﴿ Bu bir mübarek kitaptır ki onu sana, insanlar âyetleri üzerinde iyice düşünsünler, akıl iz‘an sahipleri ondan dersler, öğütler alsınlar diye indirdik.
Hocam Allah razı olsun beni günlük hayatta o kadar dengede tutuyor ki sohbetleriniz,mutlaka her gün dinlemeye çalışıyorum bir parça da olsa.Allah daim ilmiyle meşgul eylesin
Bu hocamızı radyoda dinledim. Konuşma tarzı ses tonu bilgi hazinesi o kadar hoş geldi ki, sonra ismimi duyunca araştırdım. Kendisi ile yeni tanıştım. Derler ya dış görünüşe göre kimseyi yargılamayın. Çok doğru. O ses tonunun o bilgilerin bu bedenden değilde yüzünden nur akan birinin çıkıyormuş gibi hayal etmiştim. Hocamız araplara benziyormuş oysaki:) kötü anlamada söylemedim. Ses ile ruh ile beden bazen zıt olabiliyor. Bilgisi çok fazla , sesi çok huzur verici güzel. 38 yaşında bu hocayı yeni tanıdım mesela, geç tanışmışım,internet çağındayız böyle bilgili böyle donanımlı hocalarımızın daha çok İnternete daha çok ekrana daha çok radyolara çıkarmanızı tavsiye ediyorum çıkarmanızı tavsiye ediyorum. Peygamber Efendimiz bile ezan okunurken sesi hoş olanları tercih edermiş, neden insanların içine işlesin namazı ezanı sevdirsin, imanı kuvvetlendirmek 1. vazife, iman kuvvetli değilse namazda devamlı olmuyor, ibadetlerde, tövbelerde kalıcı olmuyor, o yüzden yumuşak huylu, güzel ses tonuyla güler yüzlü sıcak kanlı, sabırlı,daha çok donanımlı bilgiler ile Allah dostu hocalarımızın daha çok etrafa yayılmasına Rabbim nasip etsin. Amin ..
Ders Özeti 4: Hz Mus’ab ı dinleyince Hz Sa’d dedi ki “Vallahi hakkı söylüyorsun, ben buna daha ne diyeyim ki, doğru söyledin” İşte bu imanın parıltısının yüreğe düşmesi! “Ya biz, ya siz dalalet üzereyiz. İki zıt şeyin ikisinin de doğru olması mümkün mü? Eğer hakkın arayışı içerisindeysek konuşalım, paylaşalım, atalarımızdan kalan yanlışa esir olmayalım.” Bu akletmenin önünü açmak demek. Kişi “Hakkı bilmek istiyorum yeter ki. Bilir, öğrenirsem sahiplenirim, karşı rüzgarların hepsini göze alırım.” derse Allah o kişideki hayrı görür ve ona hidayet eder. Bir kimsede bu hayır var ise, Allah ona hakkı ulaştırır,duyurur. Hollanda’da bir partinin başkan yardımcısı, İslam’a karşı çok şedit. “Bu yabancıları sürgün edip gönderelim, bu Müslümanlardan kurtulalım” diye o günkü Mekke’nin bugünkü halini yaşıyorlar. Gün be gün çocukların Müslüman olması onları çıldırtıyor. Başkan yardımcısı olan bu şahsiyet, bu iş böyle olmayacak diyerek kolları sıvıyor ve Kur’an’ı okuyup incelemeye kalkışıyor. Amacı “Bir kitap yazalım, gençliğin eline verelim, gençlerimiz bu kitabı okusun, İslam’ın nasıl yanlış olduğunu görsün de bu dertten kurtulalım.” Bunun üzerine kendisi yaz mevsiminde bir yere kapanıyor ve İslam aleyhinde kitap yazacak., böylece Hollanda gençliğini böylesi bir karanlıktan kurtaracak, bu tehlikeyi izale edecek. Kapandığı yerden -kaç ay durduysa- tekrar kapılarını açıp dış dünyadaki kameralara merhaba dediğinde bu zatı muhterem eşhedü enla ilahe illallah diyerek Müslüman oluşunu ilan etti. Henüz genç yaşında ve şuan İslam tarihçesi olarak devam ediyor. Kişi temelli yaklaşımdaysanız kişileri esas alırsınız, böylelerinin hep bir kişileri vardır. “Benim hocam falanca, doğrusuyla yanlışıyla benim kişim filanca” derler. Kişi temelli yaklaşımlar yanlış ihtiva etmeye müsaittir. Çünkü hiçbir kimse hatadan masum değildir. “De ki: İşte bu benim yolumdur. Ben, ne yaptığımı bilerek Allah’a çağırıyorum; ben ve bana uyanlar (bunu yapıyoruz). Allah’ı ortaklardan tenzih ederim! Ve ben ortak koşanlardan değilim.” (Yusuf-108) Yaratan ve yaşatan O. Her şeye gücü yeten, yüce arşın sahibi O. Hiçbir şey O’nun bilgisi dışında olmuyor. Bu yüzden O ancak BİR olabilir. Çünkü her şeye egemen. Hep yedirip, hiç yedirilmeyen. Her şeye tanık olan O. Hz Sümeyye bunu anladığında gözünde Ebu Cehilleri küçülttü, Mahzumileri, Haşimoğullarını, Mekke ulularını, atalarının gücünü küçülttü, Mekke oligarşisini, statikosunu gözünde miniminnacık kıldı. Hepimiz Allah’ın kullarıymışız diye, Allah azze ve celleyi tanımanın getirdiği kudret ile İslam’da bu uğurda ilk kanını veren insan oldu, bir kadın olarak hem de! Demek ki akledince bir insan köle de olsa fark etmiyor aynı güce geliyor, erkek olsa da kadın olsa da fark etmiyor aynı güce kavuşuyor. “Sen ancak zikrin ardına düşen kimseyi uyarabilirsin.” (Yâ’sin-11) Akletmedeki en temel prensip; sorumluluk sahibi bireyin kendisinde! “Benim yerime başkaları mı akledecek, ben onlara mı uyacağım? Niye? Benim fıtratımda akletmek yok mu, benim iradem yok mu?” diyebilmek.. Her birey gelirken nasıl tek başına emaneti yüklenip geldiyse; Allah’ın huzuruna da yine tek başına hesabını vermek üzere dönecek. Allah beni yaratırken anneme babama sormadı ki; ben Rabbime şehadet ederken gidip anama babama danışayım! Sorumluluk kişinin kendisindedir; ben öğreneceğim, ben içselleştireceğim, Hakk’ı ben sahipleneceğim. Annem babam dediği için değil, burada doğduğum için değil.. Eğer sahabedeki akletmenin bir benzerini biz de yaşamak istiyorsak, gözümüzü yumduğumuzda şu soruya nasıl cevap verebildiğimizi düşünmeliyiz: -Ben şu tarihte, Türkiye’de şu anneden Müslüman bir çocuk olarak doğmasaydım aynı tarihte Avrupa'da şu Hristiyan ortamda Hristiyan bir anne babadan da olsaydım, gelmişim 30 yaşıma veya gelmişim 25-40 yaşıma.. Ne durumda olurdum? Şu mühtediler gibi Hakkı aramış bulmuş, kendi dinini araştırıp batıl olduğunu görmüş, sonra öteye uzanmış İslam'ı araştırıp hidayete yol almış olur muydun yoksa ben şimdi orada teslis yapıyor, bir papaz efendimiz var böyle güzel kıyafetleri var cübbesi var, giyimi kuşamı güzel çok hümanist tavır içerisinde gülücükler dağıtıyor etrafa, zaten çocukken de o beni vaftiz yapmış kilisede büyümüşüm.. Bütün duygusal bağlantılar tamam. Onun haftalık sohbetine gidiyor, O ne derse onu dinliyor, iyi ki varsın, sen olmasan ben hidayeti bulamazdım, başkalarına kanardım.. Bu mu olurdu? Bu sorunun cevabını bugüne kadar yaşadıklarımız üzerinden verebiliriz ezbere değil.. “Ben oralarda 3 güne kalmaz o dinden çıkardım” diyorsanız bu güzel bir durum. Ama kendisi hiç araştırmamış, daha ben benimkini araştırmadım ki muhtemelen orayı da araştırmazdım öylece kalakalırdım çok talihsiz bir durum olurdu diyorsak eğer, o zaman biz Sahabe-i Kiramın içinde doğdukları topluma karşı Hakkı tanıma sürecinde Resûlullah’a kulak verirken yaptıkları şeyi henüz yapmaya başlamamış gibi oluruz. Körü körüne bir mukallid gibi kalırız. Eğer kişi dininin hak olduğuna dair, onun batıldan ayrımlarına dair hiçbir şey bilmiyorsa durumu son derece tehlikeli demektir. Akledilmemiş bir iman henüz kalbe inmemişse çok büyük bir tehlike.
Ne cok seviyoruz sizi, tum tanidiklarima, hatta yeni tanistiklarima hemen sizden bahsediyorum.Niye; çünkü ben de ne boyle bilgi, ne de böyle yumusak, tatli bir hitabet var...cok daha fazla insana sesinizi duyurursunuz inşaallah.Siz peygamber olmadiginiz halde insanlar sizi boyle cok seviyor, hurmet ediyor, Ahhh, kim bilir Hz.Muhammed(sav) insanlara ne kadar çok sevgili geliyordu...
Ders Özeti 3: Batı’da yaşayanlar bilirler, Hristiyanlarla biraz yakınlaşıp Teslis inançlarını sorduğunuzda, çok masumca yaklaşsanız bile “orada dur” derler, “o işe biz girmeyiz.” Çünkü öğüdü Yuhanna’dan almışlardır. Çünkü kilisede Yuhanna der ki “Teslis çok gizemli bir şeydir, çok sırlıdır. Tanrı’nın insanlığa öğrettiği en büyük sır! Kurtuluşun anahtarı. Bu kadar gizemli olduğu için öyle herkesin aklı ermez, öyle üstün bir sır ki; akıl sır ermez!” Yani demek istiyor ki bu inancı kapsülünü bile açmadan löp diye yutuyorsun, o sana iyi geliyor. Bir dünya başka kapsüller de var, onları değil de niye bunu alıyorum, bana yararı mı zarar mı verir içine bir bakayım, demek yok, hayır! O yüzden kiliseden çıktığınızda biri sizinle Teslis’i konuşalım derse konuşmayın. Çok zorda kalırsanız onu alın buraya getirin, diye öğütlüyor papaz. Böyle bir bariyer oluşturarak kendilerini korumaya alıyorlar. Paylaşıma kapalılar. Usül şu, paylaşıma açık olup karşı taraf ile nötr duruma ineceksin; yukarıda oturarak olmaz. Yani diyeceksin ki “Belki ben yanlışım, belki sen doğrusun. Sen seninkileri bana anlat, ben de benimkileri sana anlatayım. Ben hazırım yani doğruyu görürsem ben öyle babamı atamı vs dikkate almam! Yeter ki kişi doğruyu öğrenmenin önündeki bariyerleri kaldırsın, gerçeği öğrenmeye adım atsın. Akletmedeki en önemli engelimiz bu çünkü. Düşman akletmenin önünü tıkayarak ancak sonuç alabiliyor. Çocuklarının gün be gün Müslüman olduğunu gören Mekke uluları “Bu Kur’an’ı dinlemeyin, yanlış!” dedi. Cenâb-ı Hâk ise onların iman esaslarını bize anlatmaktan hiçbir imtina etmiyor. Çünkü batılın hak üzerinde hiçbir olumsuz etkisi yoktur. Hak nur; batıllar ise çoktur, karanlıktır, zulümat gibidir. Karanlıklar çok gelse bile aydınlığı hiç bastırabilir mi? Zifirikaranlık bir odada bile olsan ufacık bir mum yaktığınızda karanlık sağa sola kaçışır. Aydınlığa karşı mukavemeti yoktur. İlke bu; HAK GELİNCE BATIL KAYBOLUR. Kafirler, müşrikler anladılar ki bütün geçiş noktası bilginin akışından kaynaklanıyor, bilgi akarsa önünü alamıyoruz, hemen Müslüman oluyorlar. Dolayısıyla “dinlemeyin, dinlerseniz kendinizden geçiyorsunuz ve atalarınızı inkar ediyorsunuz, başkalaşıyorsunuz. Tedbir alın, Mekke’ye gelmeyin, gelirseniz de kulaklarınızı tıkayın.” Bu kişilerden bazılarının kulaklarındaki tıkacı çıkarıp akletmeye fırsat açmaları Cenâb-ı Hâkk’ın hidayet etmesine yetiyor. “Gerçek ise eğer; elbette ki kabul ederim!” diyebilmek. Bunu kendinizde deneyin, kolay bir şey değil bu. İman eden sahabilerin attığı önemli adım bu; batıl tarafta sırf ailem,atam var diye kalamam!
Ders Özeti 2: Sahabe Hz Cafer Necaşi’ye sesleniyor: “Ey Kral! Biz cahiliye kavmiydik. Biz putlara, taşlara tapardık şekillere suretlere resimlere tapardık. Böyle bir kimse idik. Allah bize bir peygamber gönderdi, kendisini tanıyoruz,mezhebini biliyoruz karakterini biliyoruz.” Sahabe-i Kiram Allah azze ve celleyi biliyorlar; göklerin ve yerin yaratıcısının yüce arşın sahibinin Allah azze ve celle olduğunu biliyorlar. Biliyorlar ama Cenâb-ı Hâkk’a şirk koşuyorlar. Şeytan kişiye iki türlü yanaşır ya yok saydırmaya, Allah yoktur demeye çalıştırır ya da bakar ki kişi Cenâb-ı Hâkk’ı inkar etmeye yanaşmıyor o zaman ona Allah çoktur demeye çalıştırır. Allah'ın Resulü onlara gelip Allah'tan gayrı bir ilah olmadığı gerçeğini hatırlattı,akletmelerini istedi. Peki nasıl akdedecekler? İnsan nasıl akledip; Var Eden İlahın tek bir ilah olması gerektiği sonucuna ulaşır? Ekstra ilave ilahların batıl olduklarını nasıl deşifre eder? Üstelik ortamda bu inanış yerleşik olduğu halde kabul görmüş olduğu halde.. Çünkü karşı bir direnç var;üstelik duygusal bir direnç.. Atalar dedeler var, tam içinde doğmuşsun. Sahabe-i Kiram dediğimizde ağırlıklı olarak gençleri tasavvur etmeliyiz. O gözü kara gençler Mekke ortamındaki statükoya baş kaldırdılar “hayır”dediler. İlk başlarda karşı cephe nasıl yaklaştı; “Biz babalarımızı nasıl bulduksa onların peşine gideriz.Bizim için önemli olan odur. Yani biz onların zürriyetinden geliyoruz, babalarımıza güvenmeyeceğiz de kime güveneceğiz? Onlar bize kötüsünü bırakır mı, bırakmaz.” İşte bu güven duygusu temeliyle yaklaştılar. Bu bir model. Cenâb-ı Hâk bunu reddetti. Bu yanlış modelle yol alamazsınız. “Kesinlikle doğru olan atalarımın yoludur. Ben başka bir doğru aramam, onların dediğiyle karşı karşıya gelmem.” Buna “kişiye dayalı bir yaklaşım” diyoruz yani doğrularınızı yanlışlarınızı kişiye dayalı seçiyorsunuz. Bazı kimseleri beğenmişsiniz ya atanız,babanız olduğu için ya hocanız olduğu için ama onlar bir “kişi” sonuçta ve o ne derse ben onun dediğini doğruluyorum diyorsunuz. Denileni kritik etmeyi, ele almayı, belki yanlıştır demeyi, asla bunu aklınızdan geçirmiyorsunuz. “O ne derse doğrudur, kabulümdür” diyorsan bunun adı sınırsız, kayıtsız, mutlak teslimiyet olur. Peki bu yanlış modelin yerine neyi öğretti Allah'ın Resulü onlara? Hakkı batıldan, doğruyu yanlıştan ayırıp, doğru düşünceyi nasıl sahiplenebilir, ona taraf olabilir ve ona artık varlığımızı adayabiliriz? Cenâb-ı Hâk dedi ki “De ki onlara kanıtınızı getirin” Bu yaklaşımın adı da “kanıta dayalılık” Cenâb-ı Hâk buna davet etti. Tüm Nebevi süreçlerde, hatta önceki peygamberler de dahil, insanlarda açmak istedikleri fırsat aralığı; kendi değerlendirmelerine, kendi akletmelerine, dolayısıyla bireysel sorumluluklarına onları yaklaştırabilmek, tabiri caizse kendileriyle yüzleştirebilmek. Bunun en çarpıcı örneği Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin Medine'ye muallim olarak gönderdiği Musab bin Ümeyr (ra) Hz Musab Medine'ye gitmiş, tabi çoğu kişi kendisinden haz etmiyor. Düşünsenize Irak'tan birisi gelmiş bir şeyler anlatıyor, milletin aklını çeliyor karıştırıyor. Memleketi birbirine katacak karıştıracak diye tehlike algılıyorlar. Sa’d b.Muaz da orada, Medine’nin tanınmış, ağırlığı olan şahsiyetlerinden. Hz Musab’a tabi kötü kötü bakıyor. Hz Musab Sa’d’ın yanına gitti “Hele bir otursan, beni bir dinlesen, söylediklerim hoşuna giderse kabul edersin, beğenmezsen ben zaten senden uzaklaşırım, hiç rahatsız etmem, ikna etme gibi bir derdim yok.” dedi. Bunun üzerine Sa’d dedi ki; “Sen insaflı bir şey söyledin. Madem ki benim değerlendirmeme bırakıyorsun, sadece paylaşmak istiyorsun, buyur paylaş.” İşte bu yöntem, kişinin kendine olan güveni kadar, iradesinin saygınlığı ve onun bunu değerlendirmesine açtığınız fırsat alanı. Ama çaktırmadan da onu önyargılarından sıyırıyorsunuz, kendisine duyduğu güven üzerinden sıyırıyorsunuz.
Hocam siyer okuyorum, orada Hz.Alinin Müslüman olmasında efendimizi namaz kılarken görüp sorup efendimizin davetine ilk başta çekinip anneme babama sorayım diyor, efendimizde kimseyle paylaşma cunku kimseye henuz duyurmamis, kendi iradenle karar ver diyor, daha sonra Ali gördükçe kalbine işleyip efendimize gelip Rabbim beni yaratırken kimseye sormadı ondan geldim ona gidecegim ozaman hur irademle kabul ediyorum diyor diye okudum.
Sayın Halis AYDEMİR hocam. Yakup Deniz adlı zat yayınladığı birçok video ile gençlerimiz başta olmak üzere halkı dinden uzaklaştırma çabası içerisinde. Bu şahsın faaliyetlerini engelleme noktasında gerekli adımları atmanızı istirham ediyorum.
Hocam ilmine bereket teşekkür ederim
Allah'ım sen nasıl razıysan bize de öyle yaşamayı nasip et 🤲.Allah sizden razı olsun hocam
Amin
Allah razı olsun hocam
Ve aleyküm selam rahmetullahi ve berekatu Amin
O kadar güzel anlatıyorsunuz ki hocam ,özümüze dönüyoruz...Allah sizden razı olsun
Amin
MaşaAllah 🌟 kaliteli izleyiciler.
Teşekkürler hocam 🌿
Anlamıin ardına düştük..
Gercegin ardına düştük..
Hakikatin ardına düştük..
Ey sırların sahibi..
Bana seni anlamayı nasip et.😢😢
Dünya kapilari birer birer yüzümüze kapanırken 😢😢
Ey kapaliliklari açan Rabbim bana senin bilginin kapılarını aç😢😢
Amin Allahümme amin
Amin
Amin
Sayın çok değerli hocam öylegüzel anlatıyorsunuz ki adeta nefessiz derlerya işte öyle rabbülalemin emanet ve uzunömürler dilerim rabbim yardımcımız olsun
Allah razı olsun,Rabbim kulunu mana üzere anlam üzere yarattı.Manaların en başı da Allah’ı bilmek.Bütün manalar bunun içinde çünkü.
Hocama bak be Allahina kurban olduğum 🌹🌹
ALLAH beni affetsin daha önce gördüğüm videolarda Edip Yüksel vari biri gibi gördüğüm için izlemekten imtina etmiştim ne kadar çok yanılmışım.ALLAH a hamdolsun ki bu yargıdan kurtularak dinledim büyük bir feyz aldım .Gerçekten ufuk açıcı
Elhamdulillah..
ağzınıza sağlık Allah razı olsun ...
Allah hocamdan razı olsun. Konuya hakimiyeti, ilgisi, alakası, bilgisi ve yaklaşım şekli çok güzel...
Sizinle karşılaştıran Rabbime hamd olsun😌
Sadece Allah ve Resul’ünü anlatarak, şu yanlış bu doğru demeden hadi buyurun düşünün diyenlerle doğan İslam yine bunu önerenlerle ayağa kalkacaktır inşallah…
Rabbim razı olsun, işlerinde muvaffak eylesin
Emeği geçen herkesten ve kıymetli hocamızdan Allah razı olsun ❤
ALLAH razı olsun değerli HOCAM Rabbim istifade etmeyi nasib etsin bizlere 🤲🏻🤲🏻🤲🏻
Rabbim ilmini ihlasını artırsın muhterem hocam.
Hocam, Allah sizden razı olsun
Maşaallah
Gerçekten hiçbir din adamını dinlemek içimden gelmiyordu ancak size denk gelince fikrim değişti. Rabbim sayılarınızı arttırsın.
Amin
ağzınıza ve yüreğinize sağlık.
Allah razı olsun kıymetli hocam
Allah Razı olsuun kardeşim..Ağzına yüreğine sağlık..
Rabbim ebediyen razı olsun kıymetli hocam
ALLAH cc hamd olsun
Allah razı olsun
Sa'd ﴾29﴿ Bu bir mübarek kitaptır ki onu sana, insanlar âyetleri üzerinde iyice düşünsünler, akıl iz‘an sahipleri ondan dersler, öğütler alsınlar diye indirdik.
Emeğinize yüreğinize dilinize sağlık Rabbim sizden razı olsun 🤲
Pek muhterem hocam,Rabbim size uzun ömürler versin inşaallah 🤲🏻❤️🇹🇷
Allah razı olsun Hocamızdan ve emeği geçenlerden 🤲💐💐💐
Gördüğümüz şeylerin içerisindeki goremediklerimiz bu kadar güzel anlatılamaz di.
Allah hocamızdan razı olsun.
Hocam Allah razı olsun beni günlük hayatta o kadar dengede tutuyor ki sohbetleriniz,mutlaka her gün dinlemeye çalışıyorum bir parça da olsa.Allah daim ilmiyle meşgul eylesin
Eywallah Allah ilmimizi salih amelimizi arttırsın
Rabbim hizmeti geçenlerden razı olsun.
Allah razı olsun kıymetli hocam ❤
Bu hocamızı radyoda dinledim. Konuşma tarzı ses tonu bilgi hazinesi o kadar hoş geldi ki, sonra ismimi duyunca araştırdım. Kendisi ile yeni tanıştım. Derler ya dış görünüşe göre kimseyi yargılamayın. Çok doğru. O ses tonunun o bilgilerin bu bedenden değilde yüzünden nur akan birinin çıkıyormuş gibi hayal etmiştim. Hocamız araplara benziyormuş oysaki:) kötü anlamada söylemedim. Ses ile ruh ile beden bazen zıt olabiliyor. Bilgisi çok fazla , sesi çok huzur verici güzel. 38 yaşında bu hocayı yeni tanıdım mesela, geç tanışmışım,internet çağındayız böyle bilgili böyle donanımlı hocalarımızın daha çok İnternete daha çok ekrana daha çok radyolara çıkarmanızı tavsiye ediyorum çıkarmanızı tavsiye ediyorum. Peygamber Efendimiz bile ezan okunurken sesi hoş olanları tercih edermiş, neden insanların içine işlesin namazı ezanı sevdirsin, imanı kuvvetlendirmek 1. vazife, iman kuvvetli değilse namazda devamlı olmuyor, ibadetlerde, tövbelerde kalıcı olmuyor, o yüzden yumuşak huylu, güzel ses tonuyla güler yüzlü sıcak kanlı, sabırlı,daha çok donanımlı bilgiler ile Allah dostu hocalarımızın daha çok etrafa yayılmasına Rabbim nasip etsin. Amin ..
Amin 🤲
Amin
👌👌👌
Elhamdurillah.Rabbimin yaratimina sevgisine layık bir kul olmayı nasip eylesin cumlemizr🎉🎉❤
Elhamdulillah
💞Masha'Allah BarekAllah ❤
ALLAH CC EN BÜYÜK...
Amenna ve saddekna Amin ecmain
Emeğinize yüreğinize sağlık hocam Allah razı olsun 🤲
Kıymetli Hocam Allah ım razı olsun sizden
Allah razı olsun hocam
Aleykum selam❤
Rabb'im cümlemizden razı olsun kıymetli hocam
Amin
Ellerinizden öperiz Hocam.
Ne güzel böyle Bilgi dolu kaliteli kiymetli hocalarimizin olmasi.
Rabbim size uzun ömürler versin.
Rabbim ömrünüzü ve ilminizi bereketli eylesin
Can hocam
Ders Özeti 4:
Hz Mus’ab ı dinleyince Hz Sa’d dedi ki “Vallahi hakkı söylüyorsun, ben buna daha ne diyeyim ki, doğru söyledin” İşte bu imanın parıltısının yüreğe düşmesi!
“Ya biz, ya siz dalalet üzereyiz. İki zıt şeyin ikisinin de doğru olması mümkün mü? Eğer hakkın arayışı içerisindeysek konuşalım, paylaşalım, atalarımızdan kalan yanlışa esir olmayalım.” Bu akletmenin önünü açmak demek.
Kişi “Hakkı bilmek istiyorum yeter ki. Bilir, öğrenirsem sahiplenirim, karşı rüzgarların hepsini göze alırım.” derse Allah o kişideki hayrı görür ve ona hidayet eder. Bir kimsede bu hayır var ise, Allah ona hakkı ulaştırır,duyurur.
Hollanda’da bir partinin başkan yardımcısı, İslam’a karşı çok şedit. “Bu yabancıları sürgün edip gönderelim, bu Müslümanlardan kurtulalım” diye o günkü Mekke’nin bugünkü halini yaşıyorlar. Gün be gün çocukların Müslüman olması onları çıldırtıyor. Başkan yardımcısı olan bu şahsiyet, bu iş böyle olmayacak diyerek kolları sıvıyor ve Kur’an’ı okuyup incelemeye kalkışıyor. Amacı “Bir kitap yazalım, gençliğin eline verelim, gençlerimiz bu kitabı okusun, İslam’ın nasıl yanlış olduğunu görsün de bu dertten kurtulalım.” Bunun üzerine kendisi yaz mevsiminde bir yere kapanıyor ve İslam aleyhinde kitap yazacak., böylece Hollanda gençliğini böylesi bir karanlıktan kurtaracak, bu tehlikeyi izale edecek. Kapandığı yerden -kaç ay durduysa- tekrar kapılarını açıp dış dünyadaki kameralara merhaba dediğinde bu zatı muhterem eşhedü enla ilahe illallah diyerek Müslüman oluşunu ilan etti. Henüz genç yaşında ve şuan İslam tarihçesi olarak devam ediyor.
Kişi temelli yaklaşımdaysanız kişileri esas alırsınız, böylelerinin hep bir kişileri vardır. “Benim hocam falanca, doğrusuyla yanlışıyla benim kişim filanca” derler. Kişi temelli yaklaşımlar yanlış ihtiva etmeye müsaittir. Çünkü hiçbir kimse hatadan masum değildir.
“De ki: İşte bu benim yolumdur. Ben, ne yaptığımı bilerek Allah’a çağırıyorum; ben ve bana uyanlar (bunu yapıyoruz). Allah’ı ortaklardan tenzih ederim! Ve ben ortak koşanlardan değilim.” (Yusuf-108)
Yaratan ve yaşatan O. Her şeye gücü yeten, yüce arşın sahibi O. Hiçbir şey O’nun bilgisi dışında olmuyor. Bu yüzden O ancak BİR olabilir. Çünkü her şeye egemen. Hep yedirip, hiç yedirilmeyen. Her şeye tanık olan O.
Hz Sümeyye bunu anladığında gözünde Ebu Cehilleri küçülttü, Mahzumileri, Haşimoğullarını, Mekke ulularını, atalarının gücünü küçülttü, Mekke oligarşisini, statikosunu gözünde miniminnacık kıldı. Hepimiz Allah’ın kullarıymışız diye, Allah azze ve celleyi tanımanın getirdiği kudret ile İslam’da bu uğurda ilk kanını veren insan oldu, bir kadın olarak hem de! Demek ki akledince bir insan köle de olsa fark etmiyor aynı güce geliyor, erkek olsa da kadın olsa da fark etmiyor aynı güce kavuşuyor.
“Sen ancak zikrin ardına düşen kimseyi uyarabilirsin.” (Yâ’sin-11)
Akletmedeki en temel prensip; sorumluluk sahibi bireyin kendisinde! “Benim yerime başkaları mı akledecek, ben onlara mı uyacağım? Niye? Benim fıtratımda akletmek yok mu, benim iradem yok mu?” diyebilmek..
Her birey gelirken nasıl tek başına emaneti yüklenip geldiyse; Allah’ın huzuruna da yine tek başına hesabını vermek üzere dönecek.
Allah beni yaratırken anneme babama sormadı ki; ben Rabbime şehadet ederken gidip anama babama danışayım! Sorumluluk kişinin kendisindedir; ben öğreneceğim, ben içselleştireceğim, Hakk’ı ben sahipleneceğim. Annem babam dediği için değil, burada doğduğum için değil..
Eğer sahabedeki akletmenin bir benzerini biz de yaşamak istiyorsak, gözümüzü yumduğumuzda şu soruya nasıl cevap verebildiğimizi düşünmeliyiz:
-Ben şu tarihte, Türkiye’de şu anneden Müslüman bir çocuk olarak doğmasaydım aynı tarihte Avrupa'da şu Hristiyan ortamda Hristiyan bir anne babadan da olsaydım, gelmişim 30 yaşıma veya gelmişim 25-40 yaşıma.. Ne durumda olurdum? Şu mühtediler gibi Hakkı aramış bulmuş, kendi dinini araştırıp batıl olduğunu görmüş, sonra öteye uzanmış İslam'ı araştırıp hidayete yol almış olur muydun yoksa ben şimdi orada teslis yapıyor, bir papaz efendimiz var böyle güzel kıyafetleri var cübbesi var, giyimi kuşamı güzel çok hümanist tavır içerisinde gülücükler dağıtıyor etrafa, zaten çocukken de o beni vaftiz yapmış kilisede büyümüşüm.. Bütün duygusal bağlantılar tamam. Onun haftalık sohbetine gidiyor, O ne derse onu dinliyor, iyi ki varsın, sen olmasan ben hidayeti bulamazdım, başkalarına kanardım.. Bu mu olurdu? Bu sorunun cevabını bugüne kadar yaşadıklarımız üzerinden verebiliriz ezbere değil..
“Ben oralarda 3 güne kalmaz o dinden çıkardım” diyorsanız bu güzel bir durum. Ama kendisi hiç araştırmamış, daha ben benimkini araştırmadım ki muhtemelen orayı da araştırmazdım öylece kalakalırdım çok talihsiz bir durum olurdu diyorsak eğer, o zaman biz Sahabe-i Kiramın içinde doğdukları topluma karşı Hakkı tanıma sürecinde Resûlullah’a kulak verirken yaptıkları şeyi henüz yapmaya başlamamış gibi oluruz. Körü körüne bir mukallid gibi kalırız. Eğer kişi dininin hak olduğuna dair, onun batıldan ayrımlarına dair hiçbir şey bilmiyorsa durumu son derece tehlikeli demektir. Akledilmemiş bir iman henüz kalbe inmemişse çok büyük bir tehlike.
Teşekkür ederim
🌹🥀🥀🥀🥀🥀🌹
şükür
🌸
ELHAMDÜLİLLAH
Anlat da anlat Hocam, cahilliğimiz eksilsin
Elhamdulillah
Değerli gençlerimiz sizleri TENGRİ ALLAH DEĞİLDİR kanalımıza bekliyoruz🇹🇷🇹🇷🇹🇷
Ne cok seviyoruz sizi, tum tanidiklarima, hatta yeni tanistiklarima hemen sizden bahsediyorum.Niye; çünkü ben de ne boyle bilgi, ne de böyle yumusak, tatli bir hitabet var...cok daha fazla insana sesinizi duyurursunuz inşaallah.Siz peygamber olmadiginiz halde insanlar sizi boyle cok seviyor, hurmet ediyor, Ahhh, kim bilir Hz.Muhammed(sav) insanlara ne kadar çok sevgili geliyordu...
Hocam canım hocam
❤❤❤
Sen doğru söylüyorsun hocam...Allahualem...Tarikat anılarımı size anlatmak isterim.
Ders Özeti 3:
Batı’da yaşayanlar bilirler, Hristiyanlarla biraz yakınlaşıp Teslis inançlarını sorduğunuzda, çok masumca yaklaşsanız bile “orada dur” derler, “o işe biz girmeyiz.” Çünkü öğüdü Yuhanna’dan almışlardır. Çünkü kilisede Yuhanna der ki “Teslis çok gizemli bir şeydir, çok sırlıdır. Tanrı’nın insanlığa öğrettiği en büyük sır! Kurtuluşun anahtarı. Bu kadar gizemli olduğu için öyle herkesin aklı ermez, öyle üstün bir sır ki; akıl sır ermez!” Yani demek istiyor ki bu inancı kapsülünü bile açmadan löp diye yutuyorsun, o sana iyi geliyor. Bir dünya başka kapsüller de var, onları değil de niye bunu alıyorum, bana yararı mı zarar mı verir içine bir bakayım, demek yok, hayır!
O yüzden kiliseden çıktığınızda biri sizinle Teslis’i konuşalım derse konuşmayın. Çok zorda kalırsanız onu alın buraya getirin, diye öğütlüyor papaz. Böyle bir bariyer oluşturarak kendilerini korumaya alıyorlar. Paylaşıma kapalılar.
Usül şu, paylaşıma açık olup karşı taraf ile nötr duruma ineceksin; yukarıda oturarak olmaz. Yani diyeceksin ki “Belki ben yanlışım, belki sen doğrusun. Sen seninkileri bana anlat, ben de benimkileri sana anlatayım. Ben hazırım yani doğruyu görürsem ben öyle babamı atamı vs dikkate almam!
Yeter ki kişi doğruyu öğrenmenin önündeki bariyerleri kaldırsın, gerçeği öğrenmeye adım atsın. Akletmedeki en önemli engelimiz bu çünkü. Düşman akletmenin önünü tıkayarak ancak sonuç alabiliyor.
Çocuklarının gün be gün Müslüman olduğunu gören Mekke uluları “Bu Kur’an’ı dinlemeyin, yanlış!” dedi. Cenâb-ı Hâk ise onların iman esaslarını bize anlatmaktan hiçbir imtina etmiyor. Çünkü batılın hak üzerinde hiçbir olumsuz etkisi yoktur. Hak nur; batıllar ise çoktur, karanlıktır, zulümat gibidir. Karanlıklar çok gelse bile aydınlığı hiç bastırabilir mi? Zifirikaranlık bir odada bile olsan ufacık bir mum yaktığınızda karanlık sağa sola kaçışır. Aydınlığa karşı mukavemeti yoktur. İlke bu; HAK GELİNCE BATIL KAYBOLUR.
Kafirler, müşrikler anladılar ki bütün geçiş noktası bilginin akışından kaynaklanıyor, bilgi akarsa önünü alamıyoruz, hemen Müslüman oluyorlar. Dolayısıyla “dinlemeyin, dinlerseniz kendinizden geçiyorsunuz ve atalarınızı inkar ediyorsunuz, başkalaşıyorsunuz. Tedbir alın, Mekke’ye gelmeyin, gelirseniz de kulaklarınızı tıkayın.” Bu kişilerden bazılarının kulaklarındaki tıkacı çıkarıp akletmeye fırsat açmaları Cenâb-ı Hâkk’ın hidayet etmesine yetiyor. “Gerçek ise eğer; elbette ki kabul ederim!” diyebilmek. Bunu kendinizde deneyin, kolay bir şey değil bu. İman eden sahabilerin attığı önemli adım bu; batıl tarafta sırf ailem,atam var diye kalamam!
Ah hocam. Sanki doğru senin söylediğin ama nasıl olur !
Rabbıim beni yaratirken anneme babama sormadiki ben onlari dinleyeyim benim için rabbimin dedigi önemli
Videodan
Ders Özeti 2:
Sahabe Hz Cafer Necaşi’ye sesleniyor: “Ey Kral! Biz cahiliye kavmiydik. Biz putlara, taşlara tapardık şekillere suretlere resimlere tapardık. Böyle bir kimse idik. Allah bize bir peygamber gönderdi, kendisini tanıyoruz,mezhebini biliyoruz karakterini biliyoruz.”
Sahabe-i Kiram Allah azze ve celleyi biliyorlar; göklerin ve yerin yaratıcısının yüce arşın sahibinin Allah azze ve celle olduğunu biliyorlar. Biliyorlar ama Cenâb-ı Hâkk’a şirk koşuyorlar. Şeytan kişiye iki türlü yanaşır ya yok saydırmaya, Allah yoktur demeye çalıştırır ya da bakar ki kişi Cenâb-ı Hâkk’ı inkar etmeye yanaşmıyor o zaman ona Allah çoktur demeye çalıştırır.
Allah'ın Resulü onlara gelip Allah'tan gayrı bir ilah olmadığı gerçeğini hatırlattı,akletmelerini istedi. Peki nasıl akdedecekler? İnsan nasıl akledip; Var Eden İlahın tek bir ilah olması gerektiği sonucuna ulaşır? Ekstra ilave ilahların batıl olduklarını nasıl deşifre eder? Üstelik ortamda bu inanış yerleşik olduğu halde kabul görmüş olduğu halde.. Çünkü karşı bir direnç var;üstelik duygusal bir direnç.. Atalar dedeler var, tam içinde doğmuşsun.
Sahabe-i Kiram dediğimizde ağırlıklı olarak gençleri tasavvur etmeliyiz. O gözü kara gençler Mekke ortamındaki statükoya baş kaldırdılar “hayır”dediler.
İlk başlarda karşı cephe nasıl yaklaştı; “Biz babalarımızı nasıl bulduksa onların peşine gideriz.Bizim için önemli olan odur. Yani biz onların zürriyetinden geliyoruz, babalarımıza güvenmeyeceğiz de kime güveneceğiz? Onlar bize kötüsünü bırakır mı, bırakmaz.” İşte bu güven duygusu temeliyle yaklaştılar. Bu bir model. Cenâb-ı Hâk bunu reddetti. Bu yanlış modelle yol alamazsınız.
“Kesinlikle doğru olan atalarımın yoludur. Ben başka bir doğru aramam, onların dediğiyle karşı karşıya gelmem.” Buna “kişiye dayalı bir yaklaşım” diyoruz yani doğrularınızı yanlışlarınızı kişiye dayalı seçiyorsunuz. Bazı kimseleri beğenmişsiniz ya atanız,babanız olduğu için ya hocanız olduğu için ama onlar bir “kişi” sonuçta ve o ne derse ben onun dediğini doğruluyorum diyorsunuz. Denileni kritik etmeyi, ele almayı, belki yanlıştır demeyi, asla bunu aklınızdan geçirmiyorsunuz.
“O ne derse doğrudur, kabulümdür” diyorsan bunun adı sınırsız, kayıtsız, mutlak teslimiyet olur.
Peki bu yanlış modelin yerine neyi öğretti Allah'ın Resulü onlara? Hakkı batıldan, doğruyu yanlıştan ayırıp, doğru düşünceyi nasıl sahiplenebilir, ona taraf olabilir ve ona artık varlığımızı adayabiliriz? Cenâb-ı Hâk dedi ki “De ki onlara kanıtınızı getirin” Bu yaklaşımın adı da “kanıta dayalılık” Cenâb-ı Hâk buna davet etti. Tüm Nebevi süreçlerde, hatta önceki peygamberler de dahil, insanlarda açmak istedikleri fırsat aralığı; kendi değerlendirmelerine, kendi akletmelerine, dolayısıyla bireysel sorumluluklarına onları yaklaştırabilmek, tabiri caizse kendileriyle yüzleştirebilmek.
Bunun en çarpıcı örneği Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin Medine'ye muallim olarak gönderdiği Musab bin Ümeyr (ra) Hz Musab Medine'ye gitmiş, tabi çoğu kişi kendisinden haz etmiyor. Düşünsenize Irak'tan birisi gelmiş bir şeyler anlatıyor, milletin aklını çeliyor karıştırıyor. Memleketi birbirine katacak karıştıracak diye tehlike algılıyorlar. Sa’d b.Muaz da orada, Medine’nin tanınmış, ağırlığı olan şahsiyetlerinden. Hz Musab’a tabi kötü kötü bakıyor. Hz Musab Sa’d’ın yanına gitti “Hele bir otursan, beni bir dinlesen, söylediklerim hoşuna giderse kabul edersin, beğenmezsen ben zaten senden uzaklaşırım, hiç rahatsız etmem, ikna etme gibi bir derdim yok.” dedi. Bunun üzerine Sa’d dedi ki; “Sen insaflı bir şey söyledin. Madem ki benim değerlendirmeme bırakıyorsun, sadece paylaşmak istiyorsun, buyur paylaş.” İşte bu yöntem, kişinin kendine olan güveni kadar, iradesinin saygınlığı ve onun bunu değerlendirmesine açtığınız fırsat alanı. Ama çaktırmadan da onu önyargılarından sıyırıyorsunuz, kendisine duyduğu güven üzerinden sıyırıyorsunuz.
❤
💎
👍
İn
Hocam siyer okuyorum, orada Hz.Alinin Müslüman olmasında efendimizi namaz kılarken görüp sorup efendimizin davetine ilk başta çekinip anneme babama sorayım diyor, efendimizde kimseyle paylaşma cunku kimseye henuz duyurmamis, kendi iradenle karar ver diyor, daha sonra Ali gördükçe kalbine işleyip efendimize gelip Rabbim beni yaratırken kimseye sormadı ondan geldim ona gidecegim ozaman hur irademle kabul ediyorum diyor diye okudum.
48:32 - 49:36
Saol ya aldım bu aralığı 😅😅😅😅
@@Parantez_Arasi Ahmet orası benim sakin dokunma 😂😂😂
Ancak zikrin arkasina düşeni uyarabilirsin
Videodan
Sayın Halis AYDEMİR hocam.
Yakup Deniz adlı zat yayınladığı birçok video ile gençlerimiz başta olmak üzere halkı dinden uzaklaştırma çabası içerisinde.
Bu şahsın faaliyetlerini engelleme noktasında gerekli adımları atmanızı istirham ediyorum.
Ezanı siyah okudu tesaduf
✓✓
Küfür inkarin ürünüdür
Videodan
Hocam derslerinizi çok beqenerek takip etmeye çalışıyorum. Masanızda hiç doküman olmuyor tamamen birikimlerinizmi yoksa ezbermi yapiyorsunuz
Sahabe "efendilerimiz" mi? Şaşırdım.
Sabir meşhur gibi ..arapça türkçe çeviri konuşmaları...dogrumu ?...arapça üzerinden araya tercüme altında ara dolgu ?
Canım hocamm Allah razı olsun
Allah razı olsun
Allah razı olsun deyerlı hocam.
Elhamdulillah
❤❤❤
Allah razı olsun
❤❤❤❤❤
Allah razı olsun hocam
Allah razı olsun
Hocam Allah (cc) razı olsun.
Allah razı olsun hocam
Allah razı olsun hocammm
Allah razı olsun
Allah razı olsun hocam