. *TEVHİDİ TEBLİĞ YAPANLARI DIŞLAMAK İZOLE ETMEK; TEKFİR ETMEK DEĞİL MİDİR.* Ayrıca, İyiliği emir kötülüğü nehy ayetleri (3 /110, 9/ 71,112, 11/116, 31/17) müminlerle de ilgilidir ki, bu aslında otokontrol diyebileceğimiz bir rahmettir. Görülen yanlışların, Kuran (2/213, 4/59, 6/155, 7/3, 17/9, 42/10) ve Sünnet(4/65, 33/21) uyarınca tenkidi, farzı kifayedir. Tenkit eden de tenkit edilen de kendi haklılığını savunuyorsa; bu konuların hakem olarak Allah’ın Kitabına(16/64) götürülmesi, mütevatir sünnete, delil kabul edilen hadislere götürülmesi şarttır. Müslümanları birbirleriyle etkileşimden izole etmenin en etkili yolu; dışlanacak kesimleri Sünnet inkarcısı, Mezhepsiz Harici ya da Vehhabi suçu bucu ilan etmektir. Tevhidi önemsemekle ilgili önemli tenkitler, tebliğler; Müslümanlarla vs uğraşmak değildir ki zaten Allahın emrettiği HERKESE YAPILMASI GEREKEN bir farzı kifayedir. *Genelde tarikatçılar, tv hocaları, diyanet imamları, nurcular, süleymancılar vs; Dinin aslını & Başat konuları anlatmadıklarından dolayı kendilerini tenkid edenlerin Haricilik Vahhabilik Sünnetsizlik Mezhepsizlik, İngiliz ajanlığı olarak nitelendirilmesinin, inandırıcılıktan uzak bir iddia olduğu ortadadır. Çünkü hangi ingiliz ajanı veya mezhepsiz biri Allahın hükümlerini istiyorki, tagutun maide 44 45 47 anlatılmasını isterki, Resule ittibayı isterki, hangi ingiliz demokrasinin batıl bir din olduğunu söylerki...Kuran ve sünnetteki bu konuları siz söyleyinde biz size ingiliz ajanı vahhabi şucu bucu demeyelim.* Demekki binlerce alimi bulunan, imamı ve tv hocaları bulunan sistemin, sistem yanlısı cemaatların, tarikatların; Makam,para, çıkar, dine aykırı örf adet gelenek görenek, profan (kutsalı kaldırılmış) vatancılık, devletçilik, milliyetçilik sentezli, atalar dininin eksenindeki batıl duruşlarından dolayı, Nefislerini ilah edinmelerinden dolayı ciddi bir cevap verememiş olmalarından dolayı İNANDIRICI Değillerdir.
Selam u aleyküm kardeşim Kimsin bilmiyorum ama Allah senin ayaklarını islmada sabit kılsın. Senin gibi akıllı insanlar doktormus hocaymis falan hiç kimsenin kendi fikirlerine teslim olmaz söyledikleri batıl olduğu sürece. Allah senden razı olsun. Bende seninle aynı fikirdeyim inşallah.
. Kasas 17- *Dedi (Musa) ki:* *"Rabbim, bana verdiğin nimetler adına, artık suçlu günahkârlara destekçi olmayacağım."* Bildiğiniz gibi Hz Musa; Fravunun sarayında yetişen ve istese orada kalıp firavunun mirasını devam ettirebilecek, kral olabilecek durumda olan, sarayda kalsa yönetici başbakan vs olarak tebliğini yapabilecek bir peygamber ; Allahın vermiş olduğu rızıklarla mucizelerle bile o sistemi devam ettirmiyor, Firavuni sistemin yanından İMAN EDENLERLE BİRLİKTE AYRILIYOR. O zaman Arkadaşlar, asıl bu batıl yollara demokrasiye (şirke küfre oy istemeye ve vermeye), kemalizme, laikliğe, milliyetçiliğe tevessül etmeyenleri takdir etmeliyiz, övmeliyiz, derece bakımından yüceltmeyiz, peşlerinden gitmeliyiz. İmanına şirk bulaştırmayanların yanında olmalıyız. / Hz. Musa'nın (a.s) bu ahdi çok kapsamlı kelimelerle ifade edilmiştir. O'nun bununla demek istediği; ferd olsun, topluluk olsun, dünyada zulüm ve hainlik eden hiç kimseye yardımcı olmamak idi. İbn Cerir ve diğer birkaç Müfessir'in de doğru anladığı gibi o günlerde Hz. Musa (a.s), Firavun ve hükûmetiyle olan ilişkilerini kesmeyi ahdetmişti: Zira hükümet zalimdi ve ülkede kötü bir sistemi hakim kılmıştı. Daha sonra muttakî bir insanın böyle zorba bir krallıkta görev yapmaya, onun güç ve itibarının yükselmesine alet olmaya daha fazla devam edemeyeceğini anladı. Müslüman alimler, Hz. Musa'nın (a.s) bu sözünden genellikle şunu istidlâl ederler: Bir mümin, ister bir fert, ister bir zümre, isterse iktidardaki bir hükûmet olsun zalime yardım etmekten TAMAMEN kaçınmalıdır. Bir kimse, Ashabın tanınmış tabiilerinden olan Atâ b. Ebi Rabah'a sordu: Benim kardeşim Emevî hakimiyetinde olan Kûfe'nin vali kâtibi... Gerçi halkın meseleleriyle ilgili kararları o vermiyor ama kararlar onun kalemiyle neşrediliyor. Bu hizmeti sürdürmek zorunda, çünkü bu onun tek gelir kaynağı... Hz. Atâ bu ayeti okudu ve şöyle dedi: O kardeşin kalemini elinden atsın. Rezzak Allah'dır. Başka bir Emevî kâtibi, Amir Şa'bî'ye sordu: Ey Ebu Amr! Ben yalnızca verilen kararları kaydedip, neşretmekten sorumluyum. Bunun dışında hiçbir şey yapmam. Bu memuriyet dolayısıyla kazandığım rızk helal mi, değil mi? O şöyle cevapladı: Mümkündür ki masum biri cinayet suçuyla hüküm giyer ve karar senin kaleminden çıkar, yahut birinin mülkü adaletsizce müsadere edilir, yahut bir başkasının evinin yıkılması emredilir ve tüm emirler senin kaleminden çıkar. Sonra imam bu ayeti okudu. Bunun üzerine kâtip şunları söyledi: "Bu günden itibaren kalemimden Emevîlerin hükümleri çıkmayacak!" İmam da karşılık verdi: "Öyleyse Allah da seni günlük rızkından mahrum bırakmayacak." Abdurrahman b. Müslim, Dahhak'dan yalnızca Buhara'ya gidip oradaki memurların maaşlarını dağıtmasını istemişti, fakat o bunu bile reddetti. Arkadaşları bunda bir kötülük olmadığını söyleyince şöyle cevap verdi: Bir zalime hiç bir şekilde yardımcı olmak istemem." (Ruh'ul-Meani c:20, sh: 49) İmam Ebu Hanife'nin hayat hikayesini sahih biçimde yazanlardan el-Muvaffak el-Mekkî, İbn el-Bezzâz el-Karvarî, Molla Ali Kârî, v.s de dahil olmak üzere tümü, Mansur'un başkomutanı Hasan b. Kahtuba'nın sırf imamın direktifiyle görevinden şu sözleri sarf ederek istifa ettiğini kaydetmişlerdir: Bugüne kadar sizin saltanatınızın lehine yaptığım şeyler eğer bu saltanat Allah yolunda idiyse bana yeter. Yok eğer zulüm ve zorbalık yolunda ise amel defterimdeki günahlarıma yenilerini eklemek istemiyorum.
اِنَّٓا اَنْزَلْنَا التَّوْرٰيةَ فٖيهَا هُدًى وَنُورٌۚ يَحْكُمُ بِهَا النَّبِيُّونَ الَّذٖينَ اَسْلَمُوا لِلَّذٖينَ هَادُوا وَالرَّبَّانِيُّونَ وَالْاَحْبَارُ بِمَا اسْتُحْفِظُوا مِنْ كِتَابِ اللّٰهِ وَكَانُوا عَلَيْهِ شُهَدَٓاءَۚ فَلَا تَخْشَوُا النَّاسَ وَاخْشَوْنِ وَلَا تَشْتَرُوا بِاٰيَاتٖي ثَمَناً قَلٖيلاًؕ وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ ﴿٤٤﴾ Meal (Kur'an Yolu) ﴾44﴿ Kendilerini Allah’a vermiş olan peygamberlerin ve -Allah’ın kitabını korumaları kendilerinden istendiği için- rablerine teslim olmuş zâhidlerin, bilginlerin yahudiler arasında kendisiyle hükmettikleri, içinde hidayet ve nur bulunan Tevrat’ı elbette biz indirdik. Hepsi onun (hak olduğunun) şahitleri idi. O halde insanlardan korkmayın, benden korkun da âyetlerimi az bir bedel karşılığında satmayın. Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir. Tefsir (Kur'an Yolu) “Rablerine teslim olmuş zâhidler” diye tercüme edilen rabbâniyyûn kelimesi, rabbânînin çoğulu olup “dinî ilimlerle, özellikle Tevrat’la meşgul olan ve halka doğru inanç öğreten yahudi din âlimleri” demektir (bilgi için bk. Âl-i İmrân 3/79, 146). “Bilginler” diye tercüme ettiğimiz ahbâr ise yahudi din bilgini anlamına gelen hibr veya habr kelimesinin çoğulu olup Arapça’da “yazılı veya şifahî güzel eserler veren, güzel üslûp sahibi bilginler” anlamında kullanılmaktadır. İbrânîce’si ise haber (çoğulu haberîm) olup “arkadaş, meslektaş” anlamına gelmektedir. Aynı zamanda Ferîsî mezhebi mensuplarını ifade eden bu kelime Talmud döneminde Beytülmidrâs denilen yerlerde yahudi şeriatını ve dinî ilimleri öğreten, dinin hükümlerini bilen ve yahudi halkı arasında ortaya çıkan meseleleri halleden kişileri ifade ediyordu. Ahbâr, Kur’an-ı Kerîm’de iki defa rabbâniyyûn kelimesiyle (Mâide 5/44, 63), iki defa da ruhbân kelimesiyle (Tevbe 9/31, 34) birlikte olmak üzere dört defa geçmekte ve yahudi bilgin ve fakihlerini ifade etmektedir (bilgi için bk. Ömer Faruk Harman, “Ahbâr”, İFAV Ans., I, 55). Kur’an’ın açıklamalarından, Tevrat’ın Allah tarafından insanlar için gönderilmiş bir ışık ve bir kılavuz olduğu, Hz. Mûsâ’dan itibaren Hz. Peygamber’in zamanına kadar gelmiş geçmiş peygamberlerin yahudilerin davaları hakkında onunla hüküm verdiği ve onun şeriatıyla amel ettiği anlaşılmaktadır. Ayrıca Kur’an’da İslâm kelimesinin bütün ilâhî dinleri kapsadığı ve peygamberlerin hepsinin müslüman olduğu bildirilmiş (krş. Bakara 2/136; Âl-i İmrân 3/19; Yûsuf 12/101); peygamberlerden hangisi olursa olsun yahudiler hakkında hüküm verecekse -onlar yahudi olarak kaldıkları müddetçe- kendi dinleri ve şeriatlarıyla hükmedeceği ifade edilmiştir. Bununla birlikte “Kendilerini Allah’a vermiş olan peygamberlerden maksat sadece Hz. Muhammed’dir, onu yüceltmek için çoğul kalıbı kullanılmıştır” diyenler de vardır (İbn Âşûr, VI, 208). Bu yoruma göre yahudiler hakkında Tevrat’la hüküm verecek olan, Hz. Muhammed’dir. Tevrat’la hükmedenler sadece peygamberler değildir; onların vârisleri olan takvâ sahibi rabbânîler ve ahbâr (din bilginleri, fakihler) dahi onunla hükmederler. Çünkü bu peygamberler ve din âlimleri Allah’ın kitabını değiştirilmek ve tahrif edilmekten korumakla görevlendirilmiş ve buna şahit yani gözetleyici olmuşlardır. Allah’ın kitabını korumak ise onun bozulmasını, değiştirilmesini, yanlış anlaşılmasını, kuralsız te’vil edilmesini önlemekle, metnini yazmak, ezberlemek, anlamını ve hükmünü öğrenmek, gereği ile amel etmek ve onu başkalarına öğretmekle olur. Bunu yapmak bazı sıkıntılarla karşı karşıya kalmayı gerektirdiği için Allah “İnsanlardan korkmayın, benden korkun” buyurarak kendi emirlerini uygulamaya kullarını teşvik etmiş, menfaat karşılığında Allah’ın âyetlerinin tahrif edilmemesini istemiş; bunu dikkate almayan ve O’nun âyetleriyle hükmetmeyenlerin kâfir olduklarını, dolayısıyla bunlar için elem verici bir azabın hazırlanmış olduğunu haber vermiştir. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyerek ilâhî emir ve yasakları çiğneyenlerin durumu bu bağlamda üç açıdan değerlendirilmiş olup işledikleri kusur ve günahın cinsine göre nitelendirilmişlerdir: Birincisi (44. âyet), Allah’ın indirdiğini inkâr ettikleri veya hafife aldıkları için onunla hükmetmeyenler olup bunlar kâfirlerdir. İkincisi (45. âyet), Allah’ın indirdiğine inandığı halde onunla hükmetmeyenlerdir. Allah’ın hükmü adaleti, onun zıddı zulmü temsil ettiğinden onunla hükmetmeyenler zalimlerdir. Üçüncüsü (47. âyet), Allah’ın indirdiği ile hükmetmemek, O’nun emrinden çıkmak mânasına geldiği için onunla hükmetmeyenler fâsıklardır. Bazı müfessirler bu âyetleri şöyle yorumlamışlardır: “Eğer bir kişi ilâhî hükmü yanlış, kendisinin veya başkasının hükmünü doğru kabul ederek, buna göre hüküm verirse bu kişi kâfir, zalim ve fâsıktır. Eğer bir kişi ilâhî hükmün doğruluğunu kabul eder ve buna aykırı bir hüküm verirse İslâm’ın dışına çıkmış olmazsa da imanına zulüm ve fıskı karıştırmış olur. Eğer bir kişi hayatın her alanında Allah’ın hükmünü inkâr ve reddederse her bakımdan kâfir, zalim ve fâsık sayılacaktır. İlâhî hükmü bazı noktalarda kabul eder, bazılarında reddederse iman ve İslâm’ını küfür, zulüm ve fıskla karıştırmış olur” (Elmalılı, III, 1696; Mevdûdî, I, 429). 44 ve 45. âyetler yahudiler, 47. âyet ise hıristiyanlar hakkında inmiş olmakla birlikte bu hükümler bütün insanlar için geçerli genel kurallar niteliğindedir. Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 278-279
Hocam bioenerji caiz mi tanıdığım yakın çevremdeki arkadaşlarım bu ilimden yararlanıyor ders aldıkları kişinin dindar birisi olduğunu söylüyorlar. Eğer eğitimi veren kişi güvenilir birisi olursa bu ilimden yararlanabilirmiyiz? Cevap verirseniz çok sevinirim🙏
. s.a. Hocam.. Bu yorumların bazılarını bire bir aynı cümlelerle kullanmayın, herkese, her zaman, her yerde anlatmayın. Tedbirli olunuz. Allah subhanehu ve tealaya emanet olunuz. Birde bu yazdıklarım pratik bilgilerdir, ilim hocaların dizinin dibinde cemaatin içinde öğrenilir. Ben böyle tanımasam bile her güzel yere yazıyorum kusura bakmayın. Kurana sünnete uygun olanları alınız. HERKESTEN ÖZÜR DİLERİM…DUALAR BEKLERİM.
Demokrasi ile İslam'ın arasındaki problem idealleştirilen toplumsal modelde değil, referanstadır. Model İslam'a uygun olunca zihinler o uygunluğa takılıp referans gözardı ediliyor.Model nedir?Model iktidarın aristokratik oligarşik vb.herhangi bir sınıfın tekelinde olmayıp yönetilen halk olduğu için halkın üzerine zorla iktidar olmayıp halkın rızasına dayalı yönetimlerin iş başına gelmesidir.İslami açıdan bizim buna bir itirazımız olamaz.Neden?İslam'ın La İlahe İllallah ilkesi esasen ve netice itibarı ile insanın insana kulluk etmemesi veya insanın insanı kendi kulluğu yani egemenliği ve boyunduruğu altına almamasıdır.O nedenle bu ilahi hükme inanan insanlar olarak halkın üzerine zor kullanarak gelen iktidarlara biz nasıl onay verebiliriz ki?Ama ne var ki mesele bundan ibaret değildir.Siz insanlardan hiç bir ırkınsınıf,soy,zümre vs'nin diğerlerinin üzerine zorla iktidar olmamasını veya iktidarın seçkinci elitlerin tekelinde olmamasını salt aklın gereği olarak da onaylayabilirsiniz;hem aklın hem de bir ve tek olan Allah'a kulluğun gereği olarak da onaylayabilirsiniz.Müslümansanınz hareket noktanız ikincisi olmalı ve bu ideal toplum düzenini ikinci referans üzerine bina etmelisiniz.İkincisi hiç bir ırkın,soyun,sopun diğerine tahakküm etmediği,iktidarın aristokratik,bürokratik vs seçkinlerin elinde olmadığıüiktidarların halkın rızası ile iş başına geldiği bir yönetim biçimini bu referansla insanlık alemine götürmek zorundasınız.İ'la-yı kelimetullah budur.Aksi halde insanın insan üzerinde tahakküm ve sulta kurmadığı,halkın seçtiği yönetimlerin iş başına geldiği bir siyasal düzeni siz seküler bir referans üzerine bina etmiş olursunuz.İslam adına böyle bir sisteme destek verirseniz kendi şahsınızda İslam'ı o seküler sisteme arızi olarak eklemlemiş olursunuz.İnsanın ünsan üzerinde sulta kurmaması,insanın insanı boyunduruk altına almaması Allah'a karşı bir sorumluluk olarak alınmadığı sürece geriye kalan iman ve amelleriniz,ibadetleriniz havada kalır.Çünkü o takdirde ya iktidarda hep seküler insanlar olacaktır veya siz gelseniz bile seküler bir rejimde iktidar olacağınızdan sonuçta o seküler geminin kaptanı olacaksınız.Yani iktidar hiç bir zaman gerçekten sizin iktidarınız olmayacak,aksine siz İ'lay-ı kelimetullah'ın değil;o seküler rejimin hizmetkarı olacaksınız.Müslümanlığa göre Allah göklerde ve yerde tek ve mutlak egemendir.Bu egemenlik bildirisinin muhatabı insanlıktır.Zira hayvanat,nebatat ve cemadatın bu mutlak egemenliğin dışına çıkma iradesi bulunmuyor.Mahlukattan bu iradeye sahip olan tek varlık insandır.İnsan da bunu birbirini boyunduruk altına almak suretiyle yapar.Bütün insanlar Allah'ın kulu olduğu için insan insanı kendi kulluk ve boyunduruğu altına aldığı zaman Allahü Teala'nın göklerdeki ve yerdeki mutlak egemenliği üzerinde ortaklık iddiası anlamına gelir.Yani şirktir.Şirk ise İslam'da affı mümkün olmayan en büyük günahtır.Bu cümleden olaraş şirk dünya üzerinde vuku bulan zulümler,haksılıklar,emperyalist savaşlar-acı,kan ve göz yaşının nedeni ve beslendiği kaynaktır.Tevhid ise tüm bunlara karşı insanlığın teminatı ve sığınağıdır.Demokrasi kendini bu referansa dayandırmaz.Yani demokrasi bu işi işin içine karıştırmadan yapmak demektir.İslam ise bunu Allah'a karşı sorumluluk temeline dayandırır.İkisi çok farklı şeylerdir.O sekülerdir.Laiktir.Bu iki kavram zaten içiçe kavramlardır.O nedenle vahyi referans almayan demokrasiyi İslam'a uygun göstermeye çalışmak İslam'ı kendi içinden tahrif anlamına Dahası tevhid Yahudilik ve Hıristiyanlığın da temelidir.Ama onlardaki sapmalar nedeni ile üstü bağaa bir küllenmiş durumdadır.Ama literatürleri biraz karıştırılırsa onları kendi kaynaklarından tevhidle yüzleştirme imkanı vardır ve bu Müslümanları bekleyen bir sorumluluktur (Bkz. Al-i İmran ve devam eden ayetler.Müslümanlar bu sorumluluklarını yerine getirmek için öne çıktıklarında Bakara//143 ve Al-i İmran 100 ayetlerinin gereğini yerine getirmiş olacaklardır.
Hocam emeğinize sağlık, bir sorum olacak, şöyle ki: kuranı kerim değişmiş deniliyor, buna her ne kadar Allah kelamı ayet ile cevap versek de bu karşı tarafta bir aksiyon yaratmıyor, yani beklentinin ne olduğu da tam belli değil gibi . Böyle bir soruya nasıl bir cevap vermek lazım, teşekkür ederim.
(Kehf, 26 Şûrâ 21) ayetleri herşeyi özetliyor öte yandan Din işleri ayrı devlet işleri ayrıdır sözü Şirktir Allah'ın böyle bir vaadi yoktur aksine hüküm Allah'ındır sadece maide süresine takılmakta olmaz
Zümer Suresi 65 Ey Muhammed! Andolsun ki sana da, senden önceki peygamberlere de vahy olunmuştur Andolsun, eğer Allah’a ortak koşarsan işlerin şüphesiz boşa gider ve hüsranda kalanlardan olursun. Andolsun ki ey peygamberim sana da senden önceki peygamberlere de biz aynı şeyleri vahy ettik eğer Allah’a ortak koşarsan Allah’la birlikte başkalarını da dinler Allah’la birlikte başkalarını da razı etmeye yönelir Allah’la birlikte başkalarının yasalarını da uygulamaya kalkışırsan kesinlikle bilesin ki tüm işlerin tüm amellerin tüm hayatın boşa gider ve hem dünyada hem de âhirette kaybedenlerden eli boşa çıkanlardan olursun önceki elçilerine de son elçisine de böyle vahy etmiş Rabbimiz eğer şirk koşarsanız tüm amelleriniz boşa gider Şirk tüm amelleri boşa çıkarır boşa götürür. Rabbimizin peygamberine hitap tarzının sertliğine bakılırsa bu meselenin gerçekten çok ciddi gerçekten çok önemli bir mesele olduğunu anlıyoruz anlıyoruz ki bu konuda peygamber bile olsa gözünün yaşına bakılmayacaktır zira (şahısların büyüklüğü) Allah’ın emirlerine teslimden geçer Allah’ın emirlerine teslim olmayanlar kim olurlarsa olsunlar Allah onların işini bitirir bitirecektir
Şirk İslam’ın ibadet olarak kabul ettiği bir eylemi Allah’tan (cc) başkasına yapmak ya da Allah’a (cc) ait sıfatlardan birini herhangi bir varlığa vermektir. Şirkin birçok çeşidi vardır. Sevgide şirk (Bakara, 165) itaatte şirk (Tevbe, 9) dua ve ibadette şirk (A’râf, 37)Yûnus 106) yasama ve kanun koymada şirk (Kehf, 26) Şûrâ 21) bazı varlıkları topluma kaynaştırmak için şirk (Ankebût, 25) Allah’a (cc) şirk koşan kimse Allah’a (cc) en büyük iftirayı atmış zulümlerin en büyüğünü işlemiştir (Lokmân, 13). Bu nedenle tüm amelleri boşa gitmiş (39/Zümer, 65) ve Allah (cc) cenneti ona haram kılmıştır (Mâide, 72) Bilinmeli ki her kim Allah’a (cc) ortak koşarsa Allah (cc) ona cennet yüzü göstermeyecek ve onun varacağı yer cehennem olacaktır
Allah’a inanmak yetmez, Allah’ı yarattığı varlıklar üzerinde (yasa koyucu), (emir verici) ve (yasak koyucu) olarak da tanımak gerekir. Anayasa yapmada başkalarının Allah’a ortak koşulması yani İslam düzenine alternatif rejim uydurulması şirktir şirk en büyük zulümdür kim ilâhlığında otoritesinde mülkünde tasarruflarında Allah’a ortak koşarak şirke düşerse Allah Cenneti ona (ebedi) haram kılar Allah'ın kanunlarını görmezden gelen beşeri sisteme Allah yardım etmez güç ellerine geçtiği halde bu sistemi deģiştirmeyenlerin buna destek olmayanların dualarına icabet etmez aksine onlar için bu dünyada çesitli belalar mahşerde çetin bir azap vardır
Merhaba ahme hocam hocam Benim annem 3 aylıkken vefat etmiş babam kendi üzerine kaydetmeden beni evlatlık vermişler beni evlatlık alan aile kendi çocukları gibi üzerlerine kaydetmişler ben onbeş yaşındayken kendi çocukları oldu benim resmi olarak onlardan mirasının yarısını alıyorum Burada dinen bu miras bana vebal getirirmi islam miras hukuku bu konuda bizim gibi kişilere ne tavsiye ediyor bu konuda bir video yaparsanız benim gibi arkadaşlar faydalanır diye düşünnüyorum
merhaba hocam ben size bir konu hakkinda sormak istiyorum bu benim kafami da yillardir cok karistiran bir mesele dikkate alirsaniz memnun olurum.ben kucuk yastan beri hemcinslerime ilgi duydugumu dusunuyorum bir tek kendimin boyle oldugunu saniyordum ama ilwriki yaslarimda boyle insanlarin da var olduklarini gordum ailem ve cevrem bunu cok elestirse ve ozentilik oldugunu soyluyolar belki de haklilardir diye cok korkuyor ve kendi icimde cok celisiyorum gunah islemek ve cehenneme gitmek beni cok korkutuyor ama bir hemcinsime asik olmayi ben de istemiyorum lutfen sorularima yanit verin bunu hala bu sekilde sakliyor olmak cok zor insanlardan ve cehennemden cok korkuyorum
Bu yazacağım yorumla aynı meseleyı 3. kez arzetmiş olacağım. Önemli olan uyarı ve ikazları Efendimiz (S.A.V.)'in üç kez tekrar ettiğini biliyorum. Ben de aynı konuyu 3. kez ve son kez arzedeceğim. Anladığım kadarıyla videoyu çekip edit yapan arkadaşlarımız, ya yorumların hepsini göremiyorlar, ya da görselerde bildiklerini yapmaya devam ediyorlar. Çünkü bu konuyla alakalı yaptığım yorumlara herhangi bir feedback almadım şu ana kadar, kayıt ve edit ekibinden. Muheterem yapımcı ve yayıncı arkadaşlar, lütfen kamera açısını sürekli değiştirmeyin. Konular önemli ama inanın bana sürekli değiştirilen kamera açıları gözümüzü yormakta, konuyu anlamamıza engel olmakta. Lütfen son kez ricam kamera açısını değiştirmeyin. Çok can sıkıcı bir hal alıyor.
Bu tarz söylemler başka zihniyetteki insanlar oldugu için eleştirmek kolay, ama "biz gerçek manada Demokrat olamayiz söylemi daha sik yakin ve üst çevrede duyulan söylemler, bunuda ayni rahatlikta eleştire bilirmisiniz
Heyecandan dinleyemiyorum videoyu. Elime bu vb birkaç ayeti delil sunarak işte bu kafirliktir vs söylemleri yapanların kitabı ulaştırılmıştı… Düz çeviri yapsan da çıkmayacak manayı insanlara anlatmak nasıl bir şeydir Allahım… Gerçekten dediğiniz gibi sapla samanı… neyse ne desem bilmiyorum. Traji komik vesselam.
Allah razı olsun hürmetler sayın hocam. Siz ne kadar guzel bir insansiniz. Sizleri tanidigimiz icinde Rabbime sukurler olsun.
Allah razı olsun hocam🤲Emeğine yüreğine ağzına sağlık🙏🙏🙏
Allah razı olsun hürmetler sayın hocam
Allah razı olsun
Allah razı olsun hocam.
Teşekkür ederiz.
Teşekkürler emeğinize yüreğinize ağzınıza sağlık sayın hocam
Allahim razı olsun hocam
Teşekkürler Ahmet hocam
Kesinlikle… Yeni bir Kuran oluşturmuş olurlar….
Sizleri seviyorum iyi ki varsınız Allah razı olsun 🙏🏻
hocam içimde gele gele diyorum ki allah sizde razı olsun keşki bu söyledikleriniz daha geniş kitlelere aktarıla bulse
allah a emanet olun
Çok teşekkürler hocam
ALLAH razı olsun ...
Teşekkürler
Allah ebeden razı olsun hocam
Kolay gelsin iyi yayınlar ve iyi çalışmalar diliyorum değerli hocam
Eyvallah ALLAH RAZI OLSUN hocam
.
*TEVHİDİ TEBLİĞ YAPANLARI DIŞLAMAK İZOLE ETMEK; TEKFİR ETMEK DEĞİL MİDİR.*
Ayrıca, İyiliği emir kötülüğü nehy ayetleri (3 /110, 9/ 71,112, 11/116, 31/17) müminlerle de ilgilidir ki, bu aslında otokontrol diyebileceğimiz bir rahmettir. Görülen yanlışların, Kuran (2/213, 4/59, 6/155, 7/3, 17/9, 42/10) ve Sünnet(4/65, 33/21) uyarınca tenkidi, farzı kifayedir.
Tenkit eden de tenkit edilen de kendi haklılığını savunuyorsa; bu konuların hakem olarak Allah’ın Kitabına(16/64) götürülmesi, mütevatir sünnete, delil kabul edilen hadislere götürülmesi şarttır.
Müslümanları birbirleriyle etkileşimden izole etmenin en etkili yolu; dışlanacak kesimleri Sünnet inkarcısı, Mezhepsiz Harici ya da Vehhabi suçu bucu ilan etmektir.
Tevhidi önemsemekle ilgili önemli tenkitler, tebliğler; Müslümanlarla vs uğraşmak değildir ki zaten Allahın emrettiği HERKESE YAPILMASI GEREKEN bir farzı kifayedir.
*Genelde tarikatçılar, tv hocaları, diyanet imamları, nurcular, süleymancılar vs; Dinin aslını & Başat konuları anlatmadıklarından dolayı kendilerini tenkid edenlerin Haricilik Vahhabilik Sünnetsizlik Mezhepsizlik, İngiliz ajanlığı olarak nitelendirilmesinin, inandırıcılıktan uzak bir iddia olduğu ortadadır. Çünkü hangi ingiliz ajanı veya mezhepsiz biri Allahın hükümlerini istiyorki, tagutun maide 44 45 47 anlatılmasını isterki, Resule ittibayı isterki, hangi ingiliz demokrasinin batıl bir din olduğunu söylerki...Kuran ve sünnetteki bu konuları siz söyleyinde biz size ingiliz ajanı vahhabi şucu bucu demeyelim.*
Demekki binlerce alimi bulunan, imamı ve tv hocaları bulunan sistemin, sistem yanlısı cemaatların, tarikatların; Makam,para, çıkar, dine aykırı örf adet gelenek görenek, profan (kutsalı kaldırılmış) vatancılık, devletçilik, milliyetçilik sentezli, atalar dininin eksenindeki batıl duruşlarından dolayı, Nefislerini ilah edinmelerinden dolayı ciddi bir cevap verememiş olmalarından dolayı İNANDIRICI Değillerdir.
Selam u aleyküm kardeşim Kimsin bilmiyorum ama Allah senin ayaklarını islmada sabit kılsın. Senin gibi akıllı insanlar doktormus hocaymis falan hiç kimsenin kendi fikirlerine teslim olmaz söyledikleri batıl olduğu sürece. Allah senden razı olsun. Bende seninle aynı fikirdeyim inşallah.
Allah razı oslun yıllardır süre gelen bir çok konuyu açıklığa kavuşturuyorsunuz
Muhterem Ahmet hocam
Emeginize ve kaleminize saglik.
Tnx
Allaha razı olsun emeklerinize sağlık Ahmet hocam.Bir ricam kamera devamlı değişmesi hızlı bir şekilde çok dikkat bozuyor ara ara yapsanız
Super yaaaa SAYGILAR
👍
Teşekkürler ...
Degerli Ahmet abi, deniz urunleri (ahtapot, kalamar, karides, midye vs.) ile ilgili kisa da olsa bir bilgilendirme yapabilir misiniz? Tesekkur ederim.
.
Kasas 17- *Dedi (Musa) ki:* *"Rabbim, bana verdiğin nimetler adına, artık suçlu günahkârlara destekçi olmayacağım."*
Bildiğiniz gibi Hz Musa; Fravunun sarayında yetişen ve istese orada kalıp firavunun mirasını devam ettirebilecek, kral olabilecek durumda olan, sarayda kalsa yönetici başbakan vs olarak tebliğini yapabilecek bir peygamber ;
Allahın vermiş olduğu rızıklarla mucizelerle bile o sistemi devam ettirmiyor, Firavuni sistemin yanından İMAN EDENLERLE BİRLİKTE AYRILIYOR.
O zaman Arkadaşlar, asıl bu batıl yollara demokrasiye (şirke küfre oy istemeye ve vermeye), kemalizme, laikliğe, milliyetçiliğe tevessül etmeyenleri takdir etmeliyiz, övmeliyiz, derece bakımından yüceltmeyiz, peşlerinden gitmeliyiz. İmanına şirk bulaştırmayanların yanında olmalıyız.
/
Hz. Musa'nın (a.s) bu ahdi çok kapsamlı kelimelerle ifade edilmiştir. O'nun bununla demek istediği; ferd olsun, topluluk olsun, dünyada zulüm ve hainlik eden hiç kimseye yardımcı olmamak idi.
İbn Cerir ve diğer birkaç Müfessir'in de doğru anladığı gibi o günlerde Hz. Musa (a.s), Firavun ve hükûmetiyle olan ilişkilerini kesmeyi ahdetmişti: Zira hükümet zalimdi ve ülkede kötü bir sistemi hakim kılmıştı. Daha sonra muttakî bir insanın böyle zorba bir krallıkta görev yapmaya, onun güç ve itibarının yükselmesine alet olmaya daha fazla devam edemeyeceğini anladı.
Müslüman alimler, Hz. Musa'nın (a.s) bu sözünden genellikle şunu istidlâl ederler: Bir mümin, ister bir fert, ister bir zümre, isterse iktidardaki bir hükûmet olsun zalime yardım etmekten TAMAMEN kaçınmalıdır.
Bir kimse, Ashabın tanınmış tabiilerinden olan Atâ b. Ebi Rabah'a sordu:
Benim kardeşim Emevî hakimiyetinde olan Kûfe'nin vali kâtibi... Gerçi halkın meseleleriyle ilgili kararları o vermiyor ama kararlar onun kalemiyle neşrediliyor. Bu hizmeti sürdürmek zorunda, çünkü bu onun tek gelir kaynağı...
Hz. Atâ bu ayeti okudu ve şöyle dedi:
O kardeşin kalemini elinden atsın. Rezzak Allah'dır.
Başka bir Emevî kâtibi, Amir Şa'bî'ye sordu:
Ey Ebu Amr! Ben yalnızca verilen kararları kaydedip, neşretmekten sorumluyum. Bunun dışında hiçbir şey yapmam. Bu memuriyet dolayısıyla kazandığım rızk helal mi, değil mi?
O şöyle cevapladı:
Mümkündür ki masum biri cinayet suçuyla hüküm giyer ve karar senin kaleminden çıkar, yahut birinin mülkü adaletsizce müsadere edilir, yahut bir başkasının evinin yıkılması emredilir ve tüm emirler senin kaleminden çıkar. Sonra imam bu ayeti okudu.
Bunun üzerine kâtip şunları söyledi: "Bu günden itibaren kalemimden Emevîlerin hükümleri çıkmayacak!"
İmam da karşılık verdi: "Öyleyse Allah da seni günlük rızkından mahrum bırakmayacak."
Abdurrahman b. Müslim, Dahhak'dan yalnızca Buhara'ya gidip oradaki memurların maaşlarını dağıtmasını istemişti, fakat o bunu bile reddetti. Arkadaşları bunda bir kötülük olmadığını söyleyince şöyle cevap verdi: Bir zalime hiç bir şekilde yardımcı olmak istemem." (Ruh'ul-Meani c:20, sh: 49)
İmam Ebu Hanife'nin hayat hikayesini sahih biçimde yazanlardan el-Muvaffak el-Mekkî, İbn el-Bezzâz el-Karvarî, Molla Ali Kârî, v.s de dahil olmak üzere tümü, Mansur'un başkomutanı Hasan b. Kahtuba'nın sırf imamın direktifiyle görevinden şu sözleri sarf ederek istifa ettiğini kaydetmişlerdir:
Bugüne kadar sizin saltanatınızın lehine yaptığım şeyler eğer bu saltanat Allah yolunda idiyse bana yeter. Yok eğer zulüm ve zorbalık yolunda ise amel defterimdeki günahlarıma yenilerini eklemek istemiyorum.
اِنَّٓا اَنْزَلْنَا التَّوْرٰيةَ فٖيهَا هُدًى وَنُورٌۚ يَحْكُمُ بِهَا النَّبِيُّونَ الَّذٖينَ اَسْلَمُوا لِلَّذٖينَ هَادُوا وَالرَّبَّانِيُّونَ وَالْاَحْبَارُ بِمَا اسْتُحْفِظُوا مِنْ كِتَابِ اللّٰهِ وَكَانُوا عَلَيْهِ شُهَدَٓاءَۚ فَلَا تَخْشَوُا النَّاسَ وَاخْشَوْنِ وَلَا تَشْتَرُوا بِاٰيَاتٖي ثَمَناً قَلٖيلاًؕ وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ ﴿٤٤﴾
Meal (Kur'an Yolu)
﴾44﴿ Kendilerini Allah’a vermiş olan peygamberlerin ve -Allah’ın kitabını korumaları kendilerinden istendiği için- rablerine teslim olmuş zâhidlerin, bilginlerin yahudiler arasında kendisiyle hükmettikleri, içinde hidayet ve nur bulunan Tevrat’ı elbette biz indirdik. Hepsi onun (hak olduğunun) şahitleri idi. O halde insanlardan korkmayın, benden korkun da âyetlerimi az bir bedel karşılığında satmayın. Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.
Tefsir (Kur'an Yolu)
“Rablerine teslim olmuş zâhidler” diye tercüme edilen rabbâniyyûn kelimesi, rabbânînin çoğulu olup “dinî ilimlerle, özellikle Tevrat’la meşgul olan ve halka doğru inanç öğreten yahudi din âlimleri” demektir (bilgi için bk. Âl-i İmrân 3/79, 146). “Bilginler” diye tercüme ettiğimiz ahbâr ise yahudi din bilgini anlamına gelen hibr veya habr kelimesinin çoğulu olup Arapça’da “yazılı veya şifahî güzel eserler veren, güzel üslûp sahibi bilginler” anlamında kullanılmaktadır. İbrânîce’si ise haber (çoğulu haberîm) olup “arkadaş, meslektaş” anlamına gelmektedir. Aynı zamanda Ferîsî mezhebi mensuplarını ifade eden bu kelime Talmud döneminde Beytülmidrâs denilen yerlerde yahudi şeriatını ve dinî ilimleri öğreten, dinin hükümlerini bilen ve yahudi halkı arasında ortaya çıkan meseleleri halleden kişileri ifade ediyordu. Ahbâr, Kur’an-ı Kerîm’de iki defa rabbâniyyûn kelimesiyle (Mâide 5/44, 63), iki defa da ruhbân kelimesiyle (Tevbe 9/31, 34) birlikte olmak üzere dört defa geçmekte ve yahudi bilgin ve fakihlerini ifade etmektedir (bilgi için bk. Ömer Faruk Harman, “Ahbâr”, İFAV Ans., I, 55).
Kur’an’ın açıklamalarından, Tevrat’ın Allah tarafından insanlar için gönderilmiş bir ışık ve bir kılavuz olduğu, Hz. Mûsâ’dan itibaren Hz. Peygamber’in zamanına kadar gelmiş geçmiş peygamberlerin yahudilerin davaları hakkında onunla hüküm verdiği ve onun şeriatıyla amel ettiği anlaşılmaktadır. Ayrıca Kur’an’da İslâm kelimesinin bütün ilâhî dinleri kapsadığı ve peygamberlerin hepsinin müslüman olduğu bildirilmiş (krş. Bakara 2/136; Âl-i İmrân 3/19; Yûsuf 12/101); peygamberlerden hangisi olursa olsun yahudiler hakkında hüküm verecekse -onlar yahudi olarak kaldıkları müddetçe- kendi dinleri ve şeriatlarıyla hükmedeceği ifade edilmiştir. Bununla birlikte “Kendilerini Allah’a vermiş olan peygamberlerden maksat sadece Hz. Muhammed’dir, onu yüceltmek için çoğul kalıbı kullanılmıştır” diyenler de vardır (İbn Âşûr, VI, 208). Bu yoruma göre yahudiler hakkında Tevrat’la hüküm verecek olan, Hz. Muhammed’dir.
Tevrat’la hükmedenler sadece peygamberler değildir; onların vârisleri olan takvâ sahibi rabbânîler ve ahbâr (din bilginleri, fakihler) dahi onunla hükmederler. Çünkü bu peygamberler ve din âlimleri Allah’ın kitabını değiştirilmek ve tahrif edilmekten korumakla görevlendirilmiş ve buna şahit yani gözetleyici olmuşlardır. Allah’ın kitabını korumak ise onun bozulmasını, değiştirilmesini, yanlış anlaşılmasını, kuralsız te’vil edilmesini önlemekle, metnini yazmak, ezberlemek, anlamını ve hükmünü öğrenmek, gereği ile amel etmek ve onu başkalarına öğretmekle olur. Bunu yapmak bazı sıkıntılarla karşı karşıya kalmayı gerektirdiği için Allah “İnsanlardan korkmayın, benden korkun” buyurarak kendi emirlerini uygulamaya kullarını teşvik etmiş, menfaat karşılığında Allah’ın âyetlerinin tahrif edilmemesini istemiş; bunu dikkate almayan ve O’nun âyetleriyle hükmetmeyenlerin kâfir olduklarını, dolayısıyla bunlar için elem verici bir azabın hazırlanmış olduğunu haber vermiştir.
Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyerek ilâhî emir ve yasakları çiğneyenlerin durumu bu bağlamda üç açıdan değerlendirilmiş olup işledikleri kusur ve günahın cinsine göre nitelendirilmişlerdir:
Birincisi (44. âyet), Allah’ın indirdiğini inkâr ettikleri veya hafife aldıkları için onunla hükmetmeyenler olup bunlar kâfirlerdir.
İkincisi (45. âyet), Allah’ın indirdiğine inandığı halde onunla hükmetmeyenlerdir. Allah’ın hükmü adaleti, onun zıddı zulmü temsil ettiğinden onunla hükmetmeyenler zalimlerdir.
Üçüncüsü (47. âyet), Allah’ın indirdiği ile hükmetmemek, O’nun emrinden çıkmak mânasına geldiği için onunla hükmetmeyenler fâsıklardır.
Bazı müfessirler bu âyetleri şöyle yorumlamışlardır: “Eğer bir kişi ilâhî hükmü yanlış, kendisinin veya başkasının hükmünü doğru kabul ederek, buna göre hüküm verirse bu kişi kâfir, zalim ve fâsıktır. Eğer bir kişi ilâhî hükmün doğruluğunu kabul eder ve buna aykırı bir hüküm verirse İslâm’ın dışına çıkmış olmazsa da imanına zulüm ve fıskı karıştırmış olur. Eğer bir kişi hayatın her alanında Allah’ın hükmünü inkâr ve reddederse her bakımdan kâfir, zalim ve fâsık sayılacaktır. İlâhî hükmü bazı noktalarda kabul eder, bazılarında reddederse iman ve İslâm’ını küfür, zulüm ve fıskla karıştırmış olur” (Elmalılı, III, 1696; Mevdûdî, I, 429). 44 ve 45. âyetler yahudiler, 47. âyet ise hıristiyanlar hakkında inmiş olmakla birlikte bu hükümler bütün insanlar için geçerli genel kurallar niteliğindedir.
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 278-279
Sonuç?
Ne demek istiyorsunuz?
Bir cümleyle yazar mısınız?
Konusmayi destekleyen diyanetin tefsirinden bir bölüm
Teşekkür ederim
Hocam bioenerji caiz mi tanıdığım yakın çevremdeki arkadaşlarım bu ilimden yararlanıyor ders aldıkları kişinin dindar birisi olduğunu söylüyorlar. Eğer eğitimi veren kişi güvenilir birisi olursa bu ilimden yararlanabilirmiyiz? Cevap verirseniz çok sevinirim🙏
Sevgiler
Thanks so much brother
Teşekkürler hocam
💯💯💯💯💯💯💯💯💯💯💯💯
Sagolun hocam
Harika. yanlış anlaşılan bütün konulara değinin lütfen.
evde köpek besleme meselesini açıklasanız.
Eski videolara bakarsanız görürsünüz. İlk yaptığı sohbetlerden birinde gayet güzel açıklamıştı.
Thanks!
Merhaba Ahmet hocam. Namaz kılanın önünden geçmenin ölçüsü nedir?
başörtüsü konusu da önemli bir problem. dwginirseniz iyi olacak.
❤❤❤
.
s.a. Hocam.. Bu yorumların bazılarını bire bir aynı cümlelerle kullanmayın, herkese, her zaman, her yerde anlatmayın.
Tedbirli olunuz. Allah subhanehu ve tealaya emanet olunuz.
Birde bu yazdıklarım pratik bilgilerdir, ilim hocaların dizinin dibinde cemaatin içinde öğrenilir.
Ben böyle tanımasam bile her güzel yere yazıyorum kusura bakmayın. Kurana sünnete uygun olanları alınız.
HERKESTEN ÖZÜR DİLERİM…DUALAR BEKLERİM.
🌹🤲🌹
Demokrasi ile İslam'ın arasındaki problem idealleştirilen toplumsal modelde değil, referanstadır. Model İslam'a uygun olunca zihinler o uygunluğa takılıp referans gözardı ediliyor.Model nedir?Model iktidarın aristokratik oligarşik vb.herhangi bir sınıfın tekelinde olmayıp yönetilen halk olduğu için halkın üzerine zorla iktidar olmayıp halkın rızasına dayalı yönetimlerin iş başına gelmesidir.İslami açıdan bizim buna bir itirazımız olamaz.Neden?İslam'ın La İlahe İllallah ilkesi esasen ve netice itibarı ile insanın insana kulluk etmemesi veya insanın insanı kendi kulluğu yani egemenliği ve boyunduruğu altına almamasıdır.O nedenle bu ilahi hükme inanan insanlar olarak halkın üzerine zor kullanarak gelen iktidarlara biz nasıl onay verebiliriz ki?Ama ne var ki mesele bundan ibaret değildir.Siz insanlardan hiç bir ırkınsınıf,soy,zümre vs'nin diğerlerinin üzerine zorla iktidar olmamasını veya iktidarın seçkinci elitlerin tekelinde olmamasını salt aklın gereği olarak da onaylayabilirsiniz;hem aklın hem de bir ve tek olan Allah'a kulluğun gereği olarak da onaylayabilirsiniz.Müslümansanınz hareket noktanız ikincisi olmalı ve bu ideal toplum düzenini ikinci referans üzerine bina etmelisiniz.İkincisi hiç bir ırkın,soyun,sopun diğerine tahakküm etmediği,iktidarın aristokratik,bürokratik vs seçkinlerin elinde olmadığıüiktidarların halkın rızası ile iş başına geldiği bir yönetim biçimini bu referansla insanlık alemine götürmek zorundasınız.İ'la-yı kelimetullah budur.Aksi halde insanın insan üzerinde tahakküm ve sulta kurmadığı,halkın seçtiği yönetimlerin iş başına geldiği bir siyasal düzeni siz seküler bir referans üzerine bina etmiş olursunuz.İslam adına böyle bir sisteme destek verirseniz kendi şahsınızda İslam'ı o seküler sisteme arızi olarak eklemlemiş olursunuz.İnsanın ünsan üzerinde sulta kurmaması,insanın insanı boyunduruk altına almaması Allah'a karşı bir sorumluluk olarak alınmadığı sürece geriye kalan iman ve amelleriniz,ibadetleriniz havada kalır.Çünkü o takdirde ya iktidarda hep seküler insanlar olacaktır veya siz gelseniz bile seküler bir rejimde iktidar olacağınızdan sonuçta o seküler geminin kaptanı olacaksınız.Yani iktidar hiç bir zaman gerçekten sizin iktidarınız olmayacak,aksine siz İ'lay-ı kelimetullah'ın değil;o seküler rejimin hizmetkarı olacaksınız.Müslümanlığa göre Allah göklerde ve yerde tek ve mutlak egemendir.Bu egemenlik bildirisinin muhatabı insanlıktır.Zira hayvanat,nebatat ve cemadatın bu mutlak egemenliğin dışına çıkma iradesi bulunmuyor.Mahlukattan bu iradeye sahip olan tek varlık insandır.İnsan da bunu birbirini boyunduruk altına almak suretiyle yapar.Bütün insanlar Allah'ın kulu olduğu için insan insanı kendi kulluk ve boyunduruğu altına aldığı zaman Allahü Teala'nın göklerdeki ve yerdeki mutlak egemenliği üzerinde ortaklık iddiası anlamına gelir.Yani şirktir.Şirk ise İslam'da affı mümkün olmayan en büyük günahtır.Bu cümleden olaraş şirk dünya üzerinde vuku bulan zulümler,haksılıklar,emperyalist savaşlar-acı,kan ve göz yaşının nedeni ve beslendiği kaynaktır.Tevhid ise tüm bunlara karşı insanlığın teminatı ve sığınağıdır.Demokrasi kendini bu referansa dayandırmaz.Yani demokrasi bu işi işin içine karıştırmadan yapmak demektir.İslam ise bunu Allah'a karşı sorumluluk temeline dayandırır.İkisi çok farklı şeylerdir.O sekülerdir.Laiktir.Bu iki kavram zaten içiçe kavramlardır.O nedenle vahyi referans almayan demokrasiyi İslam'a uygun göstermeye çalışmak İslam'ı kendi içinden tahrif anlamına Dahası tevhid Yahudilik ve Hıristiyanlığın da temelidir.Ama onlardaki sapmalar nedeni ile üstü bağaa bir küllenmiş durumdadır.Ama literatürleri biraz karıştırılırsa onları kendi kaynaklarından tevhidle yüzleştirme imkanı vardır ve bu Müslümanları bekleyen bir sorumluluktur (Bkz. Al-i İmran ve devam eden ayetler.Müslümanlar bu sorumluluklarını yerine getirmek için öne çıktıklarında Bakara//143 ve Al-i İmran 100 ayetlerinin gereğini yerine getirmiş olacaklardır.
Hocam emeğinize sağlık, bir sorum olacak, şöyle ki: kuranı kerim değişmiş deniliyor, buna her ne kadar Allah kelamı ayet ile cevap versek de bu karşı tarafta bir aksiyon yaratmıyor, yani beklentinin ne olduğu da tam belli değil gibi . Böyle bir soruya nasıl bir cevap vermek lazım, teşekkür ederim.
(Kehf, 26 Şûrâ 21) ayetleri herşeyi özetliyor öte yandan Din işleri ayrı devlet işleri ayrıdır sözü Şirktir Allah'ın böyle bir vaadi yoktur aksine hüküm Allah'ındır sadece maide süresine takılmakta olmaz
Zümer Suresi 65
Ey Muhammed! Andolsun ki sana da, senden önceki peygamberlere de vahy olunmuştur Andolsun, eğer Allah’a ortak koşarsan işlerin şüphesiz boşa gider ve hüsranda kalanlardan olursun.
Andolsun ki ey peygamberim sana da senden önceki peygamberlere de biz aynı şeyleri vahy ettik eğer Allah’a ortak koşarsan Allah’la birlikte başkalarını da dinler Allah’la birlikte başkalarını da razı etmeye yönelir Allah’la birlikte başkalarının yasalarını da uygulamaya kalkışırsan kesinlikle bilesin ki tüm işlerin tüm amellerin tüm hayatın boşa gider ve hem dünyada hem de âhirette kaybedenlerden eli boşa çıkanlardan olursun önceki elçilerine de son elçisine de böyle vahy etmiş Rabbimiz eğer şirk koşarsanız tüm amelleriniz boşa gider Şirk tüm amelleri boşa çıkarır boşa götürür.
Rabbimizin peygamberine hitap tarzının sertliğine bakılırsa bu meselenin gerçekten çok ciddi gerçekten çok önemli bir mesele olduğunu anlıyoruz anlıyoruz ki bu konuda peygamber bile olsa gözünün yaşına bakılmayacaktır zira (şahısların büyüklüğü) Allah’ın emirlerine teslimden geçer Allah’ın emirlerine teslim olmayanlar kim olurlarsa olsunlar Allah onların işini bitirir bitirecektir
Şirk İslam’ın ibadet olarak kabul ettiği bir eylemi Allah’tan (cc) başkasına yapmak ya da Allah’a (cc) ait sıfatlardan birini herhangi bir varlığa vermektir.
Şirkin birçok çeşidi vardır. Sevgide şirk (Bakara, 165) itaatte şirk (Tevbe, 9) dua ve ibadette şirk (A’râf, 37)Yûnus 106) yasama ve kanun koymada şirk (Kehf, 26) Şûrâ 21) bazı varlıkları topluma kaynaştırmak için şirk (Ankebût, 25)
Allah’a (cc) şirk koşan kimse Allah’a (cc) en büyük iftirayı atmış zulümlerin en büyüğünü işlemiştir (Lokmân, 13). Bu nedenle tüm amelleri boşa gitmiş (39/Zümer, 65) ve Allah (cc) cenneti ona haram kılmıştır (Mâide, 72)
Bilinmeli ki her kim Allah’a (cc) ortak koşarsa Allah (cc) ona cennet yüzü göstermeyecek ve onun varacağı yer cehennem olacaktır
Allah’a inanmak yetmez, Allah’ı yarattığı varlıklar üzerinde (yasa koyucu), (emir verici) ve (yasak koyucu) olarak da tanımak gerekir.
Anayasa yapmada başkalarının Allah’a ortak koşulması yani İslam düzenine alternatif rejim uydurulması şirktir şirk en büyük zulümdür kim ilâhlığında otoritesinde mülkünde tasarruflarında Allah’a ortak koşarak şirke düşerse Allah Cenneti ona (ebedi) haram kılar
Allah'ın kanunlarını görmezden gelen beşeri sisteme Allah yardım etmez güç ellerine geçtiği halde bu sistemi deģiştirmeyenlerin buna destek olmayanların dualarına icabet etmez aksine onlar için bu dünyada çesitli belalar mahşerde çetin bir azap vardır
👍👍
Merhaba ahme hocam hocam
Benim annem 3 aylıkken vefat etmiş babam kendi üzerine kaydetmeden beni evlatlık vermişler beni evlatlık alan aile kendi çocukları gibi üzerlerine kaydetmişler ben onbeş yaşındayken kendi çocukları oldu benim resmi olarak onlardan mirasının yarısını alıyorum
Burada dinen bu miras bana vebal getirirmi islam miras hukuku bu konuda bizim gibi kişilere ne tavsiye ediyor bu konuda bir video yaparsanız benim gibi arkadaşlar faydalanır diye düşünnüyorum
🤲
👍🏾👍🏼👍🏻
❤👋🤲👍
merhaba hocam ben size bir konu hakkinda sormak istiyorum bu benim kafami da yillardir cok karistiran bir mesele dikkate alirsaniz memnun olurum.ben kucuk yastan beri hemcinslerime ilgi duydugumu dusunuyorum bir tek kendimin boyle oldugunu saniyordum ama ilwriki yaslarimda boyle insanlarin da var olduklarini gordum ailem ve cevrem bunu cok elestirse ve ozentilik oldugunu soyluyolar belki de haklilardir diye cok korkuyor ve kendi icimde cok celisiyorum gunah islemek ve cehenneme gitmek beni cok korkutuyor ama bir hemcinsime asik olmayi ben de istemiyorum lutfen sorularima yanit verin bunu hala bu sekilde sakliyor olmak cok zor insanlardan ve cehennemden cok korkuyorum
Daha önce bu konuda konuşmuştu videosu vardı izlemiştim arayıp bulabilirsin bence
❤
Bu yazacağım yorumla aynı meseleyı 3. kez arzetmiş olacağım. Önemli olan uyarı ve ikazları Efendimiz (S.A.V.)'in üç kez tekrar ettiğini biliyorum. Ben de aynı konuyu 3. kez ve son kez arzedeceğim. Anladığım kadarıyla videoyu çekip edit yapan arkadaşlarımız, ya yorumların hepsini göremiyorlar, ya da görselerde bildiklerini yapmaya devam ediyorlar. Çünkü bu konuyla alakalı yaptığım yorumlara herhangi bir feedback almadım şu ana kadar, kayıt ve edit ekibinden. Muheterem yapımcı ve yayıncı arkadaşlar, lütfen kamera açısını sürekli değiştirmeyin. Konular önemli ama inanın bana sürekli değiştirilen kamera açıları gözümüzü yormakta, konuyu anlamamıza engel olmakta. Lütfen son kez ricam kamera açısını değiştirmeyin. Çok can sıkıcı bir hal alıyor.
Sanirim video uzunlugunu kisaltmak icin yapiyorlar.
Bana da seyretmek zor geliyor. Size katiliyorum.
Allahala Özgür Ruh nerde ilk yorumlari o yazardi aslinda
💖💥👏👍
Bu tarz söylemler başka zihniyetteki insanlar oldugu için eleştirmek kolay, ama "biz gerçek manada Demokrat olamayiz söylemi daha sik yakin ve üst çevrede duyulan söylemler, bunuda ayni rahatlikta eleştire bilirmisiniz
👍👍👍👍👍👍👍👍👍👍👍👍👍
Aro
Demokrasi seçme hürriyeti insani bir hakkimiz
Heyecandan dinleyemiyorum videoyu. Elime bu vb birkaç ayeti delil sunarak işte bu kafirliktir vs söylemleri yapanların kitabı ulaştırılmıştı…
Düz çeviri yapsan da çıkmayacak manayı insanlara anlatmak nasıl bir şeydir Allahım… Gerçekten dediğiniz gibi sapla samanı… neyse ne desem bilmiyorum. Traji komik vesselam.
Sap ve saman samanlık ürünüdür ve hayvan beslemek içindir
Allah razı olsun
Teşekkürler...
Teşekkürler hocam