İzmir'in 1964 Yılı Harika Görüntüleri |

Поделиться
HTML-код
  • Опубликовано: 24 апр 2024
  • İzmir 1964 | #eskiizmir
    Savaşlar sonrasında tükenen İzmir, Cumhuriyetle birlikte yeniden canlandırılmak için çalışmalara başlandı. Öncelikle ticareti tekrar canlandırabilmek için yabancı sermaye İzmir’e çağırılmalıydı ve kentin buna ihtiyacı vardı. Bunun için yabancı devletler, şirketler İzmir’e çağrılmakta ve İzmir’in zenginliğini sağlayan yerel ürünler tanıtılmak istendi. Yöre ürünlerinin sergilenip, tanıtılması yönündeki ilk çaba, İzmir İktisat Kongresi sırasında gerçekleştirilmiş ve İzmir Fuarı’nın ilk adımı sayılan “Numune Meşheri” açıldı, daha sonra 1927 yılında dönemin valisi Kazım Paşanın öncülüğünde “9 Eylül Meşheri” adıyla Fuarın kuruluşu gerçekleştirildi. İzmir Fuarı için yer aranırken, İzmir’in imarı da göz önünde bulunduruldu ve yangın yeri 1936’da “Kültürpark” olarak imar edildi ve İzmir Fuarı, bu kent parkında düzenlenmeye başlandı. 1936 yılında tamamlanan Kültürpark, bu döneme kadar ülkemizde gerçekleştirilen en önemli yeşil alan çalışmalarından biri oldu. Kültürpark, içinde bulunan Hayvanat Bahçesi, Paraşüt Kulesi, Lunapark, Açıkhava Tiyatrosu, Resim Heykel Müzesi ve kültür sanat merkezleriyle kentin en önemli rekreasyon alanlarından biri haline geldi.
    1940’lar, E.Egli ve S.H.Eldem’in etkisinde, tıpkı I. Ulusalcılık gibi, “milli” mimarinin özünü geçmişte arayan, ama ondan farklı olarak, bu defa sivil mimarlık ürünlerini yorumlayan yerli malzeme ve işçilikle yapılabilen, “Milli” ama “modern” tasarım yaklaşımı egemen olmaya başladı. Fuar etrafında yangın alanları üzerinde gerçekleştirilen Merkez Bankası Mensupları (1947) ve Belediye Memurları Kooperatifi (1949) gibi kooperatifler, bir yandan İzmir’in gerek geleneksel ve gerek levanten düzeninden farklı, ayrık düzende, tek veya ikiz bitişik birimlerden oluşan yeni bir çevre tanımlarlarken, bir yandan da geleneksel konutu referans alan tasarımları ile “milli /modern” tasarım yaklaşımını sergiliyor.
    1950’lerin kentin genel görüntüsüne kattığı en önemli unsurlardan biri, hiç kuşkusuz Varyantyol’du. 1951-1952 yıllarında iki aşamada tamamlanan ve betonarme üzerine asfalt olarak inşa edilen yol, Bahribaba Parkı’nın bir kısmını yok ederek Konak’ı Eşrefpaşa’ya bağlıyordu. Varyantyol’un bir benzeri Ballıkuyu üzerinden Kadifekale’nin merkeze bağlanması için de düşünülmüş ancak gerçekleştirilemedi. Bunun yanı sıra, artık ihtiyaca yetmediği düşünülen İkiçeşmelik, Gaziler ve Mısırlı yollarının genişletilmesi amacıyla kamulaştırma hareketine girişilmiş; bu yollar, 1952-1955 yıllarında yürütülen çalışmalarla alt yapıları da yenilenerek genişletildi.
    1950’lerin ilk yarısı “tarımda mekanizasyon”un kalkınmaya esas alınması ile kırsal alanda işgücü fazlasının ortaya çıktığı, iş ve aş ümidi ile kente göçen bu tarımsal işgücü fazlasının kentle bütünleşemeyerek kent çeperlerinde “gecekondu” denilen olguyu yaratmaya başladığı yıllardı. Kent çeperlerinde plansız ve her türlü altyapıdan yoksun gelişmeler hızla yayılırken kent merkezlerinde yükselen arazi değerleri kat artışlarını zorlamaktaydı. Bu nedenlerle yetersiz kalan planlar artık Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir’de yeni bir plana gerek duyulmasına ve bir uluslararası yarışmanın yapılmasına yol açtı. Yarışmayı kazanan Prof. Y.Mimar Kemal Ahmet Aru, asistan Y.Mimar Gündüz Özdeş ve asistan Y.Mimar Emin Canbolat’ın 1952 planında öngörülen üç kat gabarinin, göç sonucu artan kentsel nüfusun beklentilerin üstünde gerçekleşmesi ile konut gereksinimine yeterli olamadığı görülüyordu.
    Bu dönemde, mimari biçimlenme özellikleri de erken modern etkilerden uzaklaşarak, II. Ulusal mimarlık yaklaşımını benimseyen özellikler sergiliyordu. Bu yıllarda, mimari biçimlenmede etkin sonuçlar yaratan bir diğer önemli değişim ise malzeme teknolojilerinde meydana gelen gelişmelere ve İzmir’de açılan çimento fabrikasının 1954’te imalata geçmesine bağlı olarak, betonarme karkas yapım sisteminin yaygınlaşmasıydı.
    İki katlı bahçeli konutlar ise, 1960 ve 1970’li yıllarda İzmir’in sanayileşme ve zenginleşmesine paralel, yoğun yaşanan göçle birlikte, hızlı yapılaşmaya kurban edildi ve dışarıya doğru genişleyemeyen kent, yukarıya doğru yükselerek 8 - 10 katlı binalara dönüştü.
    1960’lı yıllardan itibaren, tarımda makineleşmenin etkisi, kırsal alandan hızla kopan nüfusun büyük kentlere göçü olarak kendini gösterdi. Çok kısa sürede kentsel nüfus dengesi büyük değişime uğradı ve gecekondulaşma olgusu ortaya çıktı.
    1922 yangını sonrasında İzmir’in imar çalışmaları içinde en önemli kazanımlarından birisi, hiç kuşkusuz Cumhuriyet Meydanı ve bu meydanda yer alan Atatürk anıtıdır. Meydan ve anıt, kentsel planlama bakımından en önemli göstergelerinden birisi. 1925 yılında yapımı tasarlanan meydan ve anıt, ancak 1929 yılında projelendirilmiş ve İtalyan heykeltıraş Canunica’ya ısmarlanmışsa da, ekonomik bunalım nedeniyle ancak 1932’de dönemin Belediye Reisi Behçet Uz’un çabaları ile tamamlanabildi.
    İçerik hazırlama, seslendirme ve düzenleme: Kadir Tanrıkulu

Комментарии • 8