Yorumlardan anlaşılıyor ki her dinleyici neyi duymaya ihtiyacı varsa onu duymuş. Ufuk açıcı bir sohbet ama herkes ufkunu istediği yönde açıyor. Ayrıca, yorgunluktan esnemeniz samimiyet hissettirdi. Sakın takılmayın hocam😊 Emeklerinizin etki gücü yüksek, bilesiniz🙏🏻
Ahh Dücane hocam '' kendimi kuru bir sünger gibi hissediyorum, sizi dinledikçe canlanıyorum.'' zaman zaman içimde coşkusal patlamalar yaşıyor hatta ağladığımda oluyor. :) Sağ olun var olun teşekkürler
Sizi çok yakından takip ettiğimi söyleyemem. Ama size ne zaman kulağım takılsa. Bilgi ve dürüstlüğünüzden zerre şüpheye kapılmıyorum. Sıradan bir insanın teşekkürlerini kabul edin. İyi ki varsınız. Esenlikler.
DÜŞUNCEDE HÜRMET EMEKLE OLUR Düşünmek bütünü görme yeteneğidir. Bunu çok az insan becerir. 1- Nedir? (tanımlanabilir mi) 2- Nasıl? (betimlenebilir mi) 3- Niçin? (varlığının nedeni ve amacı var mı) ...... " Derdi olan insan olur, derdi olmayan da okuyarak dert sahibi olur. Asıl mesele bir derdimizin olmasıdır." Rasim Özdenören
Sevgili Dücane, şimdiye kadar yaptığımız karşılıklı sohbetlerin en keyiflisiydi bu akşam benim için. Şahsen ben; tüm kalbimle, tanrının var olmasını diliyorum her gece. Umarım vardır ve beni dinliyordur diye umut ediyorum. Sevdiklerinle birlikte, sevgiyle kal bizim sevgili İskenderiye Fenerimiz.
Tanrı mı bilmem ama birşeyler olduğu belli, insan zihni öyle karmaşık ve derin ki inandığı şeye dahi dönüşebilir, yaklaşabilir. İnanmak istiyorsanız var olmasını dilemeyin direk inanın ne kadar mutlu olacağınızı göreceksiniz ve imanınızın da gitgide bir şekilde arttığını. İnsanların kişilikleri farklı olabiliyor, bazıları olmamasını diliyor bazıları olmasını diliyor. Olmamasını diliyorsanız da olmadığını düşünün. Arada kalanlar, bu hikayede yananlar oluyor ben inanıyorum ve kendi varlığım kadar inanıyorum beni de hiç mahcup etmedi, dışarıdan bakan biri bana diyebilir ki "kendi zihninde yarattığı o potansiyele inanıyor" olsun, bu seviyeye çıktıysam ne mutlu bana derim ben de
Var oldugunu ve ya olmadigini dusunuyorum ,tam olarak din uzerinden kabul etmiyorum,yetinemedigim seyler cok.Fakat ,kendime yapilmasini istemedigim hic bir seyi baskasina yapmam,benim icin kendimden baslamak lazim.Lakin ,Duccane hoca saglikli konusuyor ,karshilikli sohbet etmek sansiniz olmus ,bu harika.Son olarak ,insanin kendi uzerinde calishmasi lazim,buna Tanri aramak gerek olmadigini dushunuyorum.Tanri olmasa, ben yine ayni adeleti savunurdum.
sorgulamaya devam ama insanı çökerten durumlarda Allah'a yalvarmaktan vazgeçemiyorum.bu belki de dindar olarak yetiştirilme ve inanmaktan kaynaklı.ve adalet duygum, vicdanım Allah la bağlantılı.
Merhum Mısırlı düşünür Mustafa Mahmud'un hoş bir ifadesi var bu konuyla ilintili gördüğüm.. "Tanrı kendisini anlamaya çalışanlara, körü körüne inananlardan daha yakındır." Anlamak için emek vermek, didinmek.. Basit bir insan olan benim gözümde dahi çok onurlu bir yere sahip.. Allah nezdinde değerinin de çok ama çok değerli bir davranış, çaba olduğunu düşünüyorum..
Geçen hafta 3 yıldır abone olmama rağmen yaptığım yoruma neden abone olmadığımı sorduğunuz kişilerden biriyim hocam. Doğrudur, haklısınız sizin söyleşilerinizi dinlemek, videolarınızı seyretmek yani bir bakıma pasif edilgen durumda bulunmak emek açısından çok bir şey ifade etmiyor. Ama hürmetimde hiç bir eksiklik ve azalma yok bunu bilmenizi isterim. Çünkü sizi izleyen her normal seviyede bir zihin anlattıklarınızdan etkilenip mutlaka konuya farklı açılardan yaklaşmak için araştıracak, okuyacak kısaca kendi gücü nispetinde emek verecektir. Sizin öneminiz ilk hareket ettirici olmanız. Abone olmama rağmen olmadığımı düşünmenizi de Thales’ in önündeki çukuru görmemesi meselesine benzettim. Canınız sağolsun. Ben takibe ve talebe devam edeceğim. Sevgi ve hürmetlerimle 🙏
@@rindanefikirleriolan1flano664 ben sadece benzetme yaptım. Thales ile özdeşleştirmedim. Zaten sonuçta bu bir yanlış anlaşılmanın dile getirilmesi. O kadar. Fazla anlam yüklemeye gerek yok.
Hocam iki senedir sizi takip ediyordum.Fakat bir türlü tanrısallıkla ilgili fikirlerinizi tam olarak anlamamıştım.İlk defa bu video sayesinde tam olarak anlayarak öğrenmiş oldum.Saygılar.
Sene 1996 Malatya ilinde sizi dinlemistim. O günden sonra yazdıklarınızı okudum. Sizi dinlemeye devam ediyorum. Ağzınıza saglik. Sizi her dinleyenin anlayacağını da düşünmüyorum.
2006 daki 6 aylık erasmus eğitimimden sonra 2. aydınlanmayı sizinle yaşıyorum. yıllardır düşündüğüm şeylerdi ama kendi düşüncelerime değer vermemiş ve olacakları tahmin ede ede bu iktidarı desteklemiştim. şimdi artık düşüncelerime değer vermeyi öğrendim. size teşekkür ederim.
Kaybetmeyi göze almayacağız düşünceler biriktirmeden bu yaşamdan göçmek dileğiyle... Kavramadan yaşamanın yaşamak olmadığını en zarif haliyle aktardınız hocam minnet ve şükranlarımı sunarım...
sayenizde düşünmek güzel düşlemekten ziyadenin anlamı ve anlamsızlığının bir anlama varması tüm hücrelerim kamaşıyor olması takdir edilesi ve imrenilesi hale sokuyor benliğimi..
Çok çok teşekkür ederim. Harikaydı. Deist ve ateist arkadaşlar dinledilerse bu görüşler hakkında söylediklerinizi bu defa doğru anlamışlardır diye düşünüyorum. İyi geceler...
Beklersen, dönecek kimse yok. Sen dönersen yüzünü O'na; göreceksin ki O'nun vechi her yerdedir. "Doğu da Allah'ındır, batı da... Nereye dönerseniz Allah'ın yüzü oradadır." (Bakara/115) Sana "şah damarından yakın olan"dan ayrı kalman mümkün mü? O'ndan uzaklaştığını zannettiğin yer kimin?
Aahh kıymetli hocam gerçekten öyle bir şey kaybettik ki... yerini hiçbirşeyle dolduramıyoruz bu da acı bir gerçek Teşekkür ederiz zihnimizde yaktığınız ışık için
Coğrafya inancı şekillendiriyor. Baklava , Türklerin mi Yunanın mı? Her iki tarafta bizim diyor. Bir deve var ortada, bir taraf bizim ki yarattı diyor, bir taraf bizim ki. Benim Tanrım senin Tanrını döver mantığı. Sayın Cündioğlu teşekkürler, ufuk açıcı bir sohbet oldu.🥰
Daha önce ahlak üzerine, kendimce buralara yorumlar eklemişimdir ve hatta bir yorumumda tanrı üzerinede yorum yapacağım sözünü verdiğimi farkettim. Fakat buna cesaret edemedim. Ne konuşacağım. İnsanlara hele ki size bilmediğiniz neyi söyleyebilirim. Yıllar önce gençliğimizin büyüklenmelerine sahip olduğum günlerde, ilerde bankacı olacak olan ve bizim ortamımıza göre çok daha okumuş ve kültürlü olan arkadaşımla ve yine onun taksimde bildiği, götürdüğü bir ortamda, lafı güzaf olsun diye,bana bilmediğim bir şey söyle dediğimde, bana oldukça iyi ezberlediği bir bankacı kavramını söyledi ve işte bunu bilmiyorsun demişti. Sonra ben ortama pek ayak uyduramasamda, dianysos hepimizi kavradı ve eğlenmeye devam ettik. Yıllar sonra yine karşılaştığımızda, oldukça geveze ve haddinden fazla didaktik konuşur buldum onu ve dedim bankacı ağzıyla niye konuşuyorsun. Sonra meseleyi hatırlayamadığım bir konuda, itirazım olduysada, bana kzmış olsa gerek, bilgin yoksa konuşamazsın demişti. Fakat öyle bir ruh halindeydiki, gözlemim net ve doğruydu. Sanki biz onun müşterileriydik ve o da ünüversitede tüm öğrendikleri, belkide acısını çektiği konuları üzerimize boca etmeye istekliydi. Sonra bana bakmayarak konuşmaya başladı. Doğru söylediği tek cümle, bilgin yoksa konuşamazsın. Her insan birazda mesleğinin ve anılarının özeti gibidir. Değer emek yasası, insanların hareket ve davranışlarınada yansır. Hayatını zor ve meşakkatli yollarla kazanan birisinin bu sevinç ve üzüntülerini ifade biçimlerine yansımaması mümkün değildir. Yine çocukken benimle ilk tanışıklığımızda, dalga geçen, enerjisi oldukça yüksek ve hepsi birbirinden farklı bir biçimde yakışıklı olan üç kardeş vardı. Bu bahsettiğim en büyükleri ve aramızda hep mesafeli ama ilginç bir arkadaşlık oldu. O Bir eğlence kulübünde müşterilerle haşır neşir olan bir şefti, hatta bir iki kere gitmişliğimiz var ve o bana ironi yapmadan asla duramazdı. Hep derdi bana müstehzi bakıp, hep büyük adam olmak isterdim ama bak burda garsonluk yapıyorum. Sürekli bu şekilde yaklaşımı hep dvam etti. Belkide benim tavırlarımda bir problem vardı. bilemiyorum. Oysaki hayatımda en gurur duyduğum şey hep işçi olmak olmuştur. Gerçekten belkide oturulan kumaşların ve alnı secdeye değenlerin secdadelerinde alın terim vardır. Hayallerimin ve umutlarımın üzerinde oturur insanlar, bilmeselerde. Dokuduğumuz kıyafetleri giyerler belkide ne hoş dediğimiz kızlar. Ama asıl anlatmak istediğim, kuryelik yapan ortanca kardeşi bir motor kazasında vefat edince, diğer arkadaş cenazeye gelmemi söyledi ve uzun yıllar görüşmesekte, haberin ağırlığı gitmemi gerektirdi. Bu arkadaşım en büyükleri sanki gece kulübündeki en şık elbisesini giymiş ve her geleni ceketinin düğmelerini ilkleyip karşılıyor ve sonra tekrar açıyor ve yeni birisini gördüğünde tekrar ilkliyordu. Beni görüncede aynısını yaptı ve sarıldık. Tam o esnada en küçükleri bir köşede otumuş nerdeyse ağıt ediyor ve ağlamaktan gözleri patlayacak gibi olmuş oturuyordu ve aklıma geldi, musalla taşında ki bu renkli gözlü çocuk, benim çocukluğumun geçtiği bodrum katında bir apartman dairesinin ve bahçesinin hemen karşısında en altta oturan, ara ara tüm yaramazlıklarıyla iki apartmanı birbirinden ayıran alçak duvarı aşarak bizim küçük ama hoş açık balkoncuğa gelir ve sohbet ederdik. Ama onların mizacında olan dalga geçme ve yaramazlık bazen evdeki eşyalara zarar verir ve annemin azarlarıyla karşılaşırdık. İşte bu musalla taşında yatan ortak anılarımında ışıltısına sahip, bir zamanlar capcanlı, hayat dolu olan bir insandı. Babam istanbula geldiğinde bizim eve gelmez ve apartman altında bulunan bir konfeksiyonda oturur ve işte bu çocuk babamın dizinin dibinden ayrılmaz ve tüm sevimliliği ve enerji fazlalağıyla her türlü hale çok çabuk uyum sağlardı. Babaları bunları terk ettiğinden olsa gerek,çok çabuk iş hayatlarına atıldılar ve o musalla taşında benim mahallem ve zihnimden bir parçada yatmaktaydı. Bu renkli gözlü dünyada o küçük balkoncukta sabahlara kadar kar yağarmı diye, omuzuma battaniyeyi alıp,uykumun son raddesine kadar beklediğim,günler geldi aklıma. Bu yazı tanrı üzerine. Ne yazacağım.En çok kar tanesine benzetmişimdir tanrıyı ve yağdığında hep içimden gelir, tanrı tanesi demek. Tanrı tanesi. Nasıl bir güzellik ama eriyip gidecek. Kaybetmeyi göze almadan sevemezsin....
Hz. İsa: - Ya Tanrı hakkında yanlış bir şey söylersem? Havari: - Korkma, Tanrı seninle! O senin yanlış bir şey söylemene izin vermez! Hz. İsa: - Peki ya Tanrı hakkında doğruyu söylersem? Havari: - ! ! ! The Last Temptation of Christ (1988) - Martin Scorsese
Dücane beyi ilk kez dinlediğimde 17 yaşındaydım. RUclips üzerinden bir kaç ses kaydına ulaşmıştım. Hayatın bana sunduklarını düşünürsek pek de talihli sayılmam. Şuan 32 yaşındayım, düşünce alemimi inşa ederken dücane beyin bakış açısından çokça istifade ettim. Ne talebesi olacak kalibredeyim ne de eğitim durumum buna müsait. Bu uzaktan okumalarım, anlamasam dahi sezinlemelerim pratikte bana bir çok avantaj sağladı. Velhasıl kelam yaşamı yorumlama kabiliyeti insanoğluna bir derinlik katıyor. Bundan sonraki yaşamımda felsefe konusunda elimden geldiğince genç arkadaşlara destek vermeye çalışacağım. Belki de bir kaç yaşama dokunma şansım olur.
Год назад
Felsefeyi eğitimin içerisinde tanımlamış gibi olmuşsunuz. Oysa hocanın bizatihi kendisi eğitimle sınırlı bir felsefe anlayışının yanlış olduğunu kanıtlamıştır mu? İnsanın düşüncesini egitmesi için ilkelere bağlayabilmesi için illa felsefe eğitimi ya da üniversite vs okuması şart değildir. Naçizane fikrimi paylaşmak istedim...
@ Vakti elde etmenin iki yolu vardır. Biri para ile satın almak diğeri bedel ödeyerek elde etmek. İlki için şansa ikincisi için tutkuya ihtiyaç vardır. Bu yüzden düşünmek çok maliyetlidir. Sanırım ben bu maliyeti ödeyemedim. Bu konularda yıllarını harcamış insanları takip etmeyi seviyorum ve bu insanlara saygı duyuyorum. Elbette kendi çapımda bazı çıkarımlarım oluyor fakat tabiki uzmanlık düzeyinde değil.
Hocam emeğinize sağlik. Tanrı üzerinde düsünulemeyip, tanrısallık üzerinde düsünülebilir, dediniz. Yani sorgulama doğal olarak ,ussallaştırır, inancın dışında baska bir hal olusur. Ama yorumlarda farkli şeyler anlatıliyor. Benim derdim, inancımızi koruyalım, ama gecmiste ,dini kullanarak toplumu, geri birakan, davranışları elestirip, yine ayni hatalara düşmeyelim, şeklinde. Yani bu ,gavur icadı istemezuk diyenlerle, medreselerden bilimi dislayan ,zihniyetin bugün tespit edilip eleştirilip, aynı hayalara düsmeyelim, şeklinde. İyı günler.
Dücane bey bu geceki konuşmasının bir yerinde (bkz:39.33 -43.19) Ahmet Yüksel Özemre Bey'e ait tercüme bir esere dair, bir zamanlar yapmış olduğu eleştirilere atıfta bulundu Dücane bey, kendisi gibi değerli bir insan olan Sn. Özemre'ye atıfta bulununca, öncelikle merhum Özemre Bey'in vefatı üzerine yazmış olduğu köşe yazısı geldi aklıma. Dücane Bey , 28 Haz 2008 tarihinde Y. Şafak gazetesinde yayımlanan "Yaprak döker bir yanımız". isimli köşe yazısında değerli insan Ahmet Yüksel Özemre için şu ifadeleri kullanmış: "Ahmet Yüksel Özemre vefat etti. Çelebi bir zattı. Bu ülkenin ilim-irfanını bâş üstünde tutmak için elinden geleni yapmıştı. Elinden geleni. Gönlünü ve beynini bu ülkenin hizmetine sunmuştu.Üsküdarlıydı. Üsküdar''ın çocuklarındandı. Her şeyiyle.Dün cenazesindeydim. Sandukasının hemen yanında. Düşündüm. Geçmişi. Geçmekte olanı. Olanı. Olup biteni. Bütün Üsküdarlılarla birlikte. Dostlarla birlikte. Helâlleşmiştik.Bir kez daha helâlleştik." Yazının tamamı için bkz: www.yenisafak.com/yazarlar/ducane-cundioglu/yaprak-doker-bir-yanimiz-11651 ... Yine ilgilileri için, bu iki çelebi zâtın mezkûr tercüme eserin çevirisine dair karşılıklı mektuplaşmalarını içeren linkleri aşağıda dikkatinize sunmak isterim. 1.1) Sn.Cündioğlunun ilk eleştiri yazısı için bkz: www.yenisafak.com/yazarlar/ducane-cundioglu/toshihiko-izutsuya-arapcayi-kim-ogretti-dersiniz-42019 1.2) Sn. Özemre'nin ilk eleştiriye cevabı için bkz: www.ozemre.com/mektuplar/ducane-cundiogluya-mektup 2.1) Sn.Cündioğlunun ikinci eleştiri yazısı için bkz: www.yenisafak.com/yazarlar/ducane-cundioglu/bir-eletirinin-kisa-hikyesi-42932 Not: İş bu yazıda Sn. Cündioğlu, ilgili konuya dair Dergâh dergisinde daha geniş ve ayrıntılı bir değerlendirme yayımlayacağını va‘detmiş. 2.2) Sn. Özemre'nin ikinci eleştiriye cevabı için bkz: www.ozemre.com/mektuplar/b-ducane-cundiogluya-acik-mektup Not: İş bu yazıda Sn Özemre, Sn. Cündioğlunun kendisine ilgili konuya dair son hitabı olduğunu belirtmiş. 3.1 Sn. Cündioğlu'nun Dergah dergisi için kaleme aldığı ayrıntılı yazı için bkz: ducanecundioglusimurggrubu.blogspot.com/2013/01/ibn-arabiyi-anlamak-kolay-mi.html?m=1 Ayrıca; Dücane bey'den iktibas ile "Gönlünü ve beynini bu ülkenin hizmetine sunmuş" değerli insan Ahmet Yüksel Özemre için hazırlanan site için bkz: www.ozemre.com/ Teşekkürler Ahmet Yüksel Özemre, Teşekkürler Dücane Cündioğlu iyi ki varsınız. Mutlu Geceler
Hocam, merhaba. İlk olarak yirmili yaşlarımda KPSS' ye hazırlanırken duymuştum isminizi. O zaman bir sözünüzü işitmistim insanın inanmama özgürlüğü mealinde bir söz. Bizim mahalleden biri nasıl böyle bir cümle kurar? Inanmamaninda özgürlüğü mü olur diyerek sözünüze hiç emek vermeden sizi bir kalemde silmiştim. Şimdilerde kırk beşime gün sayıyorum ve yolum bir kez daha sizinle kesişti. Yalnız bu sefer farklı bir karşılaşma bu. Geçen süreçte belki her anımı sorguladım sahip olduğum şeyler mutluluktan ziyade özgürlüğümün meşruiyetini tartışmaya açtı benim için inanmak yada inanmamanın bir iradeye verilmiş ne de kıymetli bir tercih olduğunu da artık kavradim. Velhasıl değiştim ve sizi artık emek vererek dinliyorum. Her söylediğinize katilmasam da söz söylemedeki emeğinize saygı duyuyor ve onları içsellestirme imkanima bakıyorum artık. Bilmenizi istedim sizin haberiniz yokken hissettiklerimi hocam. Bu arada us tanrısal olanı düşünmeye başladıkça artık Tanrı kaybolur derken o şefkatli, bizi koruyan Tanrı figürünün değişime uğramasını mi kastediyorsunuz öyleyse nasıl bir değişim bu? Ayrıca tanrı ile tanrısal arasında nasıl bir fark vardır hocam. Daha iyi kavramak için soruyorum, inşallah bir gün karşılaşmak dileğiyle hocam.
Tanrı "bağımsız" olduğu için TANRI'dır... :)) Saygım; bağımsız olan / davranan, "hakikati" araştırarak, deneyimleyerek, tanıyarak, düşünerek kavrayan / bulan, ve ondan sonra üzerinde "konuşmayı" başarabilenlere.. Uzaklardan, çocukluğumun, genç kızlığımın Ŭsküdar'ına (altın şehrine), İskele Tekel çay bahçesine, Araba vapurlarına, ve bir zamanlar, Çamlıca eteklerinden, aşağılara kadar uzanmakta olan çam ağaçlarının, fıstık ağaçlarının, "ruhlarına" selamlar yollayarak... 🍃🍁🍃
" İnsan nedir ve kimdir ? Kafalarınızı billurlaştırın, hedeflerinizi netleştirin." S.Ahmet Arvasi Haydeger " Felsefe yapmak sözcüklere şifa vermektir." Aynı zaman da anlamları, tasarımları... Önce nesnenin var olup olmadığını sorarız. Nedir ? sorusu felsefenin en etkili sorusudur. Düşünmek, çelişme ve çatışmayı çözümlemektir.
Hocam us a sınır olmadığı için elimde değil cook şeyler düşünüyorsun Aklı veren Tanrı istese sınır koyardı inanın beynim yandı .. Hele şu arılar yıldızlar böcekler mevzusu iyi ki sizde anlattınız bende bir türlü onlara baktığımda farklı boyuta giremiyorum bakıyorum bazıları arıyı böceği şevkle anlatıyor öyle kalıyorum … Aklımdan geçiyor ne yapıyım.. Hocam size tabiki tahammül ederiz .. Çok yorgun olduğunuz belli ama hep aynı şevkle anlatıyorsunuz .. Sizi tanıdığıma çok mutluyum .. 🙏🌺
Emek verme hususunda size sonuna kadar katılıyorum. Zaten bence emek vermek (ki bu aynı zamanda ciddiye almaktır) yetişkinlik alametidir; üstünkörü yorumlar yapmak veya dalga geçmekse çocukluk/ergenlik alameti. Fakat şahsen, Twitter'daki aforizmik tavrınızla kendi kendinizin ciddiye alınmasına mâni olduğunuzu da düşünüyorum. Düşünmenin ehemmiyetinden bu kadar dem vuran bir kimse olarak bir o kadar da 'aforizmalarla konuşma heveslisi' olmanız kanaatimce yaman bir çelişki. Twitter'ın kendisi felsefe yazıp çizmeye çok müsait bir ortam değil; aslında insanı daha ziyade aforizmalara teşvik ediyor. Doğru. Fakat aforizma da -düşüncenin yoğunlaşmış bir formu olma iddiasındayken- esasen düşünceyi sığlaştırıyor. Düşünmek tenkit etmek demekse bu tür tenkitlere en çok sizin açık olmanız gerekir diye düşünüyorum. (Tabii bu da yine Twitter'da sizi her tenkit edeni engellemenizle birlikte bir başka yaman çelişki teşkil eden bir husus.) İlaveten: Eğer düşünme daimî bir "dışarıda kalma" hâliyse insan dışarıda kala kala dışarıda kalmanın müptelası hâline gelebilir; dışarının "yerlisi"ne dönüşebilir (ki kanaatimce "sistem" dediğimiz şey zaten tam da bu kendilerini dışarıda bırakan unsurlarla birlikte sistem oluyor, bunlara rağmen değil). Gerçek bir düşünme kendini de düşünmeli ve dışarıda kalmanın da dışında kalabilmeli. Elbette siz yıllarını bu meselelere vermiş bir filozof olarak bunları belki de zaten bin kere düşünmüşsünüzdür. Fakat şu konuşmadan edindiğim intibalara istinaden yine de sizi, naçizane, kendi düşünme biçiminizi düşünmeye (bu düşünme biçimini tenkit etmeye) davet etme ihtiyacı hissettim (ki gerçekten de dediğiniz gibi "düşünüyor"sanız bu davete icabet edeceğinizi de düşünüyorum).
Dücane Bey, konu hakkında bilgi sahibi biri olarak şunu size iletmek isterim: Kişilerin gizlilik ayarlarında yaptığı ayarlamalardan dolayı hangi kanallara abone olduğu bilgisi gizlenir. Yani kişi size abone olsa dahi abonelik ikonunu göremiyorsunuz. Sitem ettiğiniz kişilerin aboneniz olma ihtimalleri oldukça yüksek. Bahsettiğim ayar sebebiyle bu bilgiyi göremiyorsunuz sadece. Seviliyor ve izleniyorsunuz, saygılar.
Said Nursi nin " O'nu bulan her şeyi bulur. O'nu bulmayan hiçbir şey bulmaz. Bulsa da başına belâ bulur.” sözünü ilke edinerek yaşayanların da bu söyleşi Yi dinlemesi dileğiyle...
Değerli Hocam! Teşekkürler! ÇIKARDIĞIM SONUÇ Duygusal Tanrısallığa Sarılmak İçin Duyusal Tanrı’yı Kaybetmek Mi Gerekir? İnsanlar Tanrı üzerine düşünmek yerine, niçin ona inanmayı tercih ederler? Tanrı’yı kaybetmeyi göze almadıkça, insan niçin Tanrı üzerine düşünmeyi beceremez? Duygusal tanrısallığa sarılmak için duyusal Tanrı’yı kaybetmek mi gerekir? Tanrı üzerine düşünmek ne demektir? Tanrı hakkında; 1.Var mı? 2. Nedir?(Tanımlanabilir mi?) 3.Nasıl? (Betimlenebilir mi?) 4.Niçin? (Varlığının nedeni ve amacı var mıdır?) sorularını cevaplayarak Tanrı üzerine düşünme gerçekleştirilebilir. “Nedir?”, “Nasıl?” ve “Niçin?” sorularının cevabı varsa ancak “Var mıdır?” sorusu olumlu cevaplanabilir. “Nedir?” sorusu bir tanımlamayı gerektirir. Tanımlama ise herhangi bir varlığın ya da kavramın, zihnimizde canlanması gereken şeyleri ifade eder. Örneğin; “Bukalemun nedir?” sorusuna cevap aradığımızı düşünelim. “Boyu 30 cm’yi bulan, renk değiştirmesiyle ünlü bir sürüngendir.” şeklinde bir tanımlama yapabiliriz. Bukalemunun tanımında görüldüğü gibi bir sürüngen cinsi vardır ve bu cins içinde bukalemunun renk değiştirme ve boy unsuru üzerinden bir tanımlama yapılıyor. Dolayısıyla bir tanımlamada bir cins ve bu cinsin içinde ayrımı yapacak en az iki unsurun olması gerekir. Bu duruma göre “Tanrı nedir?” sorusunun bir tanımı yapılamaz. Çünkü onun ne bir cinsi ne de birden fazla unsuru vardır. “Nasıl?” sorusuyla, Tanrı nesnel biçimde betimlenebilir mi? İnsanı betimlerken, uzun boylu, sakallı, gözlüklü deriz. Ama “Tanrı nasıldır?” diye sorulduğunda onun betimlenmesi mümkün değildir. “Niçin?” sorusuyla, varlığının nedeni ve amacı sorgulanır. Bunu da O’na sormak gerekir ki bu da mümkün değildir. Dolayısıyla, “Nedir?”, “ Nasıl?” ve “ Niçin?” sorularının yanıtı olmadan , “Tanrı vardır ya da yoktur “ demenin bir anlamı olmaz. Çünkü onun ne olduğunu bilmiyoruz. Bu durumda “Tanrı ya vardır ya da yoktur.” demek gerekir. Peki, akıl bu dört soruyu kapsayacak biçimde Tanrı’yı düşünürse ne olur? Bu dört soru cevapsız kalacağı için Tanrı, zihnimizde buharlaşır ve kaybolup gider. Tanrı zihnimizde kaybolup buharlaştığı için akıl ile Tanrı kavramı özdeşleşir. Yani akıl ve Tanrı kavramı aynı şey haline gelir. Ve akıl, bu kavram üzerinden kendini kavramış olur. Kısacası insan sadece kendisi üzerine düşünmüş olur. Çünkü insan, kendi zihninde bir form olarak bulunan kavramı düşündüğünde aynı zamanda kendisini düşünmüş olur. Dolayısıyla aklın düşündüğü şey yine kendisidir. Yani akılsal olandır. Buna göre de Tanrı, akılsal değil, Tanrısal olan akılsaldır. Ne demektir, Tanrısal olan? Yukarıdaki dört sorunun cevabıyla oluşan duyusal bir Tanrı değil, duygusal anlamda bir Tanrısallık vardır. Ve bu Tanrısallık da kudretle/güçle olur. Spinoza’nın dediği gibi; “İnsanın özü arzu, Tanrı’nın özü kudrettir.” Birtakım dindar bilincin iddia ettiği gibi doğadaki bitkiler, hayvanlar, yıldızlar gibi şeyler üzerinden Tanrı’nın varlığı değil, Tanrısallığının kudreti/gücü kanıtlanabilir. Yani bu nesneler, Tanrı hakkında, “Nedir?”, “ Nasıl?” ve “ Niçin?” sorularına cevap vermez. Ve Tanrı cisimsel bir şey olmadığı için de bunlar, O’nun varlığını ikrar etmez, kudretini ikrar ederler. Tanrı’nın konuştuğu kutsal kitaplarda Tanrı’nın kudreti mi söz konusudur? Bir de oraya bakalım. Kur’an da, “Peki onlar devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yeryüzünün nasıl yayıldığına bakmazlar mı?” (Ğaşiye,17) Gibi sözler ifade eden ayetler, Tanrı’nın varlığına değil, kudretinin varlığına delildir. Çünkü Tanrı olmak var olmak değil, Kadir olmak, kudretli ve güçlü olmaktır. Tanrılık, kudretle olur ve bu yüzden Kur’an da ki bu ayetlerin Tanrı’nın varlığını kanıtlamakla hiçbir alakası yoktur. Hatta Kur’an’ın böyle bir iddiası da yoktur. Kur’an da ateizm yok ki, Tanrı’nın varlığı konusunda ateistlere bir cevap versin. Ve onun için varlık, yokluk sorunu hiç söz konusu olmamıştır. Kur’an da Tanrı konuşur ama ayrıca “ben varım!” demez. Var olmasa zaten konuşamaz. Çünkü kitabı var, Peygamberi var. Bu arada iki de bir “ben varım!” demez. Bu bir mantık hatası olur. Ama “şunları yapanları cehenneme, şunları yapanları da cennete atarım!” diyerek sürekli gücü ve kudretiyle kendini ön plana çıkarır. Dolayısıyla Kur’an da inançsızlık sorunu yoktur. İki sorun vardır. Birincisi, Tanrı’nın birliği sorunudur. O’na başka Tanrılar vasıtasıyla şirk koşmamak gerekir. Burada kudretten dolayı bir hiyerarşi sorunu vardır. İkincisi de hesaba çekilmek için tekrar diriliş sorunudur. İslam tarihinde ilk dönem dindar bilincin, Tanrı’nın varlığına yönelik, “Nedir?”, “Nasıl?” ve “Niçin?” sorularını cevapsız bırakacak biçimde aklı gerçek anlamda, kullanmaması da Kur’an’ın Tanrı’nın varlığını değil, kudretini öncelediğini gösterir. İlk dönem dindar bilinç, akla yaklaşımını genellikle şu sözlerle ifade eder. “ Akılsızın dini olmaz, dini olmayanın aklı olmaz. Akıl Tanrı’yı bilir. “Tanrı neden yapılmıştır? Onun nedeni nedir?” gibi sorular, sorulamaz. Çünkü Tanrı’nın nedeni yoktur. Tanrı nedensiz ve her şeyin nedenidir. Akıl yetersizdir. Akıl sadece ikrar eder. Tanrı hakkında konuşamayız. Tanrı hakkında ancak peygamberler konuşabilir.” gibi sözler, Tanrı’nın sadece kudretinin ifade edilebileceğini gösterir. “Akıl ne zaman devreye girecek?”, “Akıl, iyi ile kötüyü tespit edebilir mi?” sorularına ise kelamcılar, “akıl iyi ve kötüyü tespit edemez. Allah’ın emrettikleri iyidir, yasakladıkları kötüdür.”, diye cevap verirler. Modern döneme gelindiğinde ise İslam dünyasında akla verilen sınır, birtakım işaretlerden Tanrıya ulaşmak şeklindedir. Onlar, esas itibariyle en temele inancı koyarlar ve inancı savunmak için akla başvururlar. Doğadaki varlıkların mükemmelliğini, Tanrı’nın varlığına delil olarak sunarlar. Burada akıl, Tanrı’nın varlığını “Nasıl?”, “Neden?” ve “Niçin?” soruları üzerinden değil, Tanrısalı ikrar etmek için kullanılır. Dindar bilinç, Tanrı’ya inandığı halde, sanki inanmamış gibi aklı göreve çağırır. Onlara göre akıl, doğadaki varlıkların mükemmelliğini sezinleyerek, sanki Tanrı’nın varlığını kanıtlar. Dindar bilinç de, doğadaki bu nesnelerin mükemmelliğini akılsal bir yorum gibi Tanrı’nın varlığını kanıtlamak için kullanırlar. Halbuki aynı şeyi ateistler doğada mükemmel olmayan şeyler üzerinde Tanrı’nın var olmadığını kanıtlamaya çalışabilirler. Her ikisinin de bu kanıtlama işlevi aklın gerçek işlevi açısından bir kanıtlama değil, bir ikrar, kabul ve inançtır. Dolayısıyla akıl, duyusal olarak Tanrı üzerine düşündüğünde Tanrı buharlaşıp kaybolur, ama duygusal olarak düşündüğünde kudret ve güçten ibaret bir Tanrısallık karşımıza çıkar. Dindar bilinç, ancak duygusal Tanrısalı düşünebilir ve O’na dua edebilir. Tanrı’yı düşündüğü zaman, onu kaybeder. Çünkü düşünmek, kavramsal olan Tanrıyı düşünmektir. Ve kavramsal Tanrı’ya da dua edilmez. Duygusal Tanrısalın kendi başını okşamasını, merhamet etmesini ve içlerine bir ferahlık vermesini isterler. Bu durumda onu nasıl düşünebilirsin ki. Çünkü O’nun hakkında konuştuğu zaman saçmalamaya başlar. Dolayısıyla, dünyada kendi yaşam binamızı ya düşünce zemininde ya da inanç zemininde yükselteceğiz. Düşünce zemininde yükselen binanın sadece duyusal, rasyonel, akılsal yönü kalır. Felsefe, yüksek düşünce, bilim ve sanat bu binayı süsler. Şiddetli depremler ve rüzgarlar bu binaya zarar veremez. Çünkü zemindeki düşünce, sürekli sorup, sorgulayarak bir devinim içindedir. Sabit, mutlak, korunmuş ve kutsal değildir. Bilgi, bilinç ise bu binanın tükenmeyen ana malzemesidir. İnanç zemininde yükselen bina kaygan bir zeminde yükselmiştir. Hafif bir deprem ya da rüzgârda yıkılmalar, kayıplar ve yok olmalar başlar. Sabitlik, mutlaklık ve kutsallık bu binanın ömrünü uzatmaz, bilakis kısaltır hatta yıkabilir. Sonuç olarak Tanrı hakkında düşünmek istiyorsan, onu kaybetmeyi göze almalısın! Ve “Duygusal tanrısallığa sarılmak için duyusal Tanrı’yı kaybetmek mi gerekir?” sorusuna bir cevap aramalısın!
Sizi bu yorumunuzdaki her cumleniz her dusunceniz her harfiniz icin ayri ayri tebrik takdir ederim. Bir yorum ne kadar öğretici olur ki sorusunun en ust limiti olabilirsiniz. Sevgiler👍🏿
Hocam Üsküdar carşıdA Bi yeni açılan kitapcı/kafeden kitabınızı aldım. (bir mabed bekçisi) Üsküdara da yeni kitapcılar açılıyor.. Degişimi başladı mı hocam😀
Emek herşeyi arındırır. Düşüncede hürmet emekle olur. Var mı? Allahû Lâ ilâhe illâ Hû... Nedir? Objektif ve subjektif bir varlık ve tezahür olmayıp idrak ve tasavvura gelmeyen Mutlak Varlıktır. Tanımlanabilir mi? Ben ötede, öte ben de... Ne varım ben? Ne yokum ben. Yanlız Allah büyüktür. ..... Akşam dinledim, simdi tekrar dinliyoru.m. Düşünmek tekrar düşünmektir. Saygı sevgi ve hürmetler hocam...
Dücane hocam emeğinize, gece yarılarına kadar aktardığınız bilgilere, siz uyumaya giderken (belki) bizim kafamıza bir sürü soru bırakmanıza teşekkür ederim. Sizi dinlerken ben de bir yandan proje hazırlıyorum, proje kenarına notlar çıkıyor. Strasbourg'dan saygılar. Hocam bir de Aydın ve Yarı Aydın ile Ahmak konusunu işleseniz örneklemelerle. Saolun, varolun.
Lise yıllarındaki felsefe hocam aklıma geldi. İmam hatip lisesinde A-Teist bir felsefe hocasının , imam olarak yetiştirilen ( yetiştirilmeye çalışılan ) gençlere , tanrı nın varlık sorunsalını anlattığı dersler aklıma geldi. Felsefe tüm okullarda zorunlu olmalıdır. DİN dersleri ise kaldırılmalıdır.. Kopya çekmeyin. Soracağım soruları önceden vereceğim. Kimse sınıfta kalmayacak. Sadece öğrenmenizi istiyorum. Derdi. Dürüstlük budur.
Adam gibi adam insan ruh,kalp,vicdan duygu doktoru..samimiyet bilginlik bilgelik..
Bütün taraflara 'Haklısın,sen de haklısın.' demek aslında 'hepiniz haksızsınız.' demenin en nazik yolu gibi geldi..Teşekkürler Hocam🙏
@apybia spvki Sen de haklısın:)
Dinledikçe zihnimizdeki tortulardan arınıyoruz... Binlerce kere teşekkür...
Hocaların en tatlısı en huysuzu öyle güzel anlatır ki dinlemeye doyulur mu 🤗❣️
Yorumlardan anlaşılıyor ki her dinleyici neyi duymaya ihtiyacı varsa onu duymuş. Ufuk açıcı bir sohbet ama herkes ufkunu istediği yönde açıyor.
Ayrıca, yorgunluktan esnemeniz samimiyet hissettirdi. Sakın takılmayın hocam😊
Emeklerinizin etki gücü yüksek, bilesiniz🙏🏻
Kıymetli hocam.. sizin için Bir şey değişmeyebilir..ama bizler için çok şey değişiyor.. sağolun,varolun İyi ki varsınız ❤
Bulmak için aramak gerekli ama bulanlarsa sadece kaybetmeyi göze alacak kadar cesur olanlar.
Aşıklar mumdan gemiye benzer hakikatin denizinde o sönmez alevine yaklaştıkça erir , o artık o değildir , birdir.
Ahh Dücane hocam '' kendimi kuru bir sünger gibi hissediyorum, sizi dinledikçe canlanıyorum.'' zaman zaman içimde coşkusal patlamalar yaşıyor hatta ağladığımda oluyor. :) Sağ olun var olun teşekkürler
Bizi bırakmayınız lütfen. RUclipsda tek izlediğim kanalsınız. Dediğiniz gibi düşünme ile çok az kişi muhatap olur. Teşekkürler.
Hayatım boyunca geçirdiğim en keyifli ve aynı anda en rahatsız edici iki küsür saatti :). Teşekkürler.
Hocamız yüz yıl sonrasından gelip kitabın tam ortasından anlatıyor; keşke hocam bu yüzyılda da konuşulsa tüm bu dinlediklerimiz. Emeğinize sağlık.
Cümlenin güzelliği " değişik derecelerde vuslat talep eder " 🙏💙 zarafetiniz ilham veriyor kıymetli hocam.
Sizi çok yakından takip ettiğimi söyleyemem. Ama size ne zaman kulağım takılsa. Bilgi ve dürüstlüğünüzden zerre şüpheye kapılmıyorum. Sıradan bir insanın teşekkürlerini kabul edin.
İyi ki varsınız. Esenlikler.
DÜŞUNCEDE HÜRMET EMEKLE OLUR
Düşünmek bütünü görme yeteneğidir.
Bunu çok az insan becerir.
1- Nedir? (tanımlanabilir mi)
2- Nasıl? (betimlenebilir mi)
3- Niçin? (varlığının nedeni ve amacı var mı)
......
" Derdi olan insan olur, derdi olmayan da okuyarak dert sahibi olur.
Asıl mesele bir derdimizin olmasıdır."
Rasim Özdenören
Hürmetler hocam sizi dinlerken dışardan konuşan birini değil içerden konuşan birini dinliyorum
Sevgili Dücane, şimdiye kadar yaptığımız karşılıklı sohbetlerin en keyiflisiydi bu akşam benim için.
Şahsen ben; tüm kalbimle, tanrının var olmasını diliyorum her gece. Umarım vardır ve beni dinliyordur diye umut ediyorum.
Sevdiklerinle birlikte, sevgiyle kal bizim sevgili İskenderiye Fenerimiz.
Size kötü bir haberim var İlyas bey. Tanrı öldü.
Tanrı mı bilmem ama birşeyler olduğu belli, insan zihni öyle karmaşık ve derin ki inandığı şeye dahi dönüşebilir, yaklaşabilir. İnanmak istiyorsanız var olmasını dilemeyin direk inanın ne kadar mutlu olacağınızı göreceksiniz ve imanınızın da gitgide bir şekilde arttığını. İnsanların kişilikleri farklı olabiliyor, bazıları olmamasını diliyor bazıları olmasını diliyor. Olmamasını diliyorsanız da olmadığını düşünün. Arada kalanlar, bu hikayede yananlar oluyor ben inanıyorum ve kendi varlığım kadar inanıyorum beni de hiç mahcup etmedi, dışarıdan bakan biri bana diyebilir ki "kendi zihninde yarattığı o potansiyele inanıyor" olsun, bu seviyeye çıktıysam ne mutlu bana derim ben de
Nazik açıklamanız için çok teşekkür ederim. Sevgiler.
Var oldugunu ve ya olmadigini dusunuyorum ,tam olarak din uzerinden kabul etmiyorum,yetinemedigim seyler cok.Fakat ,kendime yapilmasini istemedigim hic bir seyi baskasina yapmam,benim icin kendimden baslamak lazim.Lakin ,Duccane hoca saglikli konusuyor ,karshilikli sohbet etmek sansiniz olmus ,bu harika.Son olarak ,insanin kendi uzerinde calishmasi lazim,buna Tanri aramak gerek olmadigini dushunuyorum.Tanri olmasa, ben yine ayni adeleti savunurdum.
sorgulamaya devam ama insanı çökerten durumlarda Allah'a yalvarmaktan vazgeçemiyorum.bu belki de dindar olarak yetiştirilme ve inanmaktan kaynaklı.ve adalet duygum, vicdanım Allah la bağlantılı.
Merhum Mısırlı düşünür Mustafa Mahmud'un hoş bir ifadesi var bu konuyla ilintili gördüğüm..
"Tanrı kendisini anlamaya çalışanlara, körü körüne inananlardan daha yakındır."
Anlamak için emek vermek, didinmek.. Basit bir insan olan benim gözümde dahi çok onurlu bir yere sahip.. Allah nezdinde değerinin de çok ama çok değerli bir davranış, çaba olduğunu düşünüyorum..
şu video içeriği para ile satın alaınamaz bir değere sahip. gördüğüm en iyi dücane cündioğlu videosu olmuş. paylaşalım.
Geçen hafta 3 yıldır abone olmama rağmen yaptığım yoruma neden abone olmadığımı sorduğunuz kişilerden biriyim hocam. Doğrudur, haklısınız sizin söyleşilerinizi dinlemek, videolarınızı seyretmek yani bir bakıma pasif edilgen durumda bulunmak emek açısından çok bir şey ifade etmiyor. Ama hürmetimde hiç bir eksiklik ve azalma yok bunu bilmenizi isterim. Çünkü sizi izleyen her normal seviyede bir zihin anlattıklarınızdan etkilenip mutlaka konuya farklı açılardan yaklaşmak için araştıracak, okuyacak kısaca kendi gücü nispetinde emek verecektir. Sizin öneminiz ilk hareket ettirici olmanız. Abone olmama rağmen olmadığımı düşünmenizi de Thales’ in önündeki çukuru görmemesi meselesine benzettim. Canınız sağolsun. Ben takibe ve talebe devam edeceğim. Sevgi ve hürmetlerimle 🙏
@@rindanefikirleriolan1flano664 ben sadece benzetme yaptım. Thales ile özdeşleştirmedim. Zaten sonuçta bu bir yanlış anlaşılmanın dile getirilmesi. O kadar. Fazla anlam yüklemeye gerek yok.
Bitiriş bölümüne bitiyorum...Sonuç bölümleriniz hemen her zaman harika .
Hocam iki senedir sizi takip ediyordum.Fakat bir türlü tanrısallıkla ilgili fikirlerinizi tam olarak anlamamıştım.İlk defa bu video sayesinde tam olarak anlayarak öğrenmiş oldum.Saygılar.
Dücane bey ağzınıza,kalbinize sağlık çok teşekkür ederim kıymetli sohbetiniz için.
Sene 1996 Malatya ilinde sizi dinlemistim. O günden sonra yazdıklarınızı okudum. Sizi dinlemeye devam ediyorum. Ağzınıza saglik. Sizi her dinleyenin anlayacağını da düşünmüyorum.
👍
Bende tam tersi oldu dücane bey! Her kitapta tanrıya daha da bi hayranlık duyuyorum
üstad ne kadar doğru konuşuyorsun
şuan yaşadığım sürecini anlatıyorsun resmen
2006 daki 6 aylık erasmus eğitimimden sonra 2. aydınlanmayı sizinle yaşıyorum. yıllardır düşündüğüm şeylerdi ama kendi düşüncelerime değer vermemiş ve olacakları tahmin ede ede bu iktidarı desteklemiştim. şimdi artık düşüncelerime değer vermeyi öğrendim. size teşekkür ederim.
Harikaydı, hakikaten konuştukça açılıyorsunuz sona doğru tadından yenmiyor
Kaybetmeyi göze almayacağız düşünceler biriktirmeden bu yaşamdan göçmek dileğiyle... Kavramadan yaşamanın yaşamak olmadığını en zarif haliyle aktardınız hocam minnet ve şükranlarımı sunarım...
sayenizde düşünmek güzel düşlemekten ziyadenin anlamı ve anlamsızlığının bir anlama varması tüm hücrelerim kamaşıyor olması takdir edilesi ve imrenilesi hale sokuyor benliğimi..
Çok çok teşekkür ederim. Harikaydı. Deist ve ateist arkadaşlar dinledilerse bu görüşler hakkında söylediklerinizi bu defa doğru anlamışlardır diye düşünüyorum. İyi geceler...
*"Tanrıyı elinden bırak.. Dönerse, senindir !"*
Dönmez, ama dönermiş gibi, varmış gibi yaşamaya devam ederiz😉
Beklersen, dönecek kimse yok. Sen dönersen yüzünü O'na; göreceksin ki O'nun vechi her yerdedir. "Doğu da Allah'ındır, batı da... Nereye dönerseniz Allah'ın yüzü oradadır." (Bakara/115) Sana "şah damarından yakın olan"dan ayrı kalman mümkün mü? O'ndan uzaklaştığını zannettiğin yer kimin?
@@asumancelik2703 "İnsan, Tanrıyla açıklanamaz. Fakat Tanrı, insanla açıklanabilir" SIMONE DE BEAUVOIR
"Ben, kulumun zannı üzereyim. O bana bir adım gelirse ben ona koşarak gelirim."
@@asumancelik2703 koşmak derken
Aahh kıymetli hocam gerçekten öyle bir şey kaybettik ki... yerini hiçbirşeyle dolduramıyoruz bu da acı bir gerçek
Teşekkür ederiz zihnimizde yaktığınız ışık için
"Tanrıyı kaybetmeyi göze almadan tanrıyı düşünemezsiniz"👍👍👍
Coğrafya inancı şekillendiriyor. Baklava , Türklerin mi Yunanın mı? Her iki tarafta bizim diyor. Bir deve var ortada, bir taraf bizim ki yarattı diyor, bir taraf bizim ki. Benim Tanrım senin Tanrını döver mantığı. Sayın Cündioğlu teşekkürler, ufuk açıcı bir sohbet oldu.🥰
Hocaların hocası!! Çok yaşa
Daha önce ahlak üzerine, kendimce buralara yorumlar eklemişimdir ve hatta bir yorumumda tanrı üzerinede yorum yapacağım sözünü verdiğimi farkettim. Fakat buna cesaret edemedim. Ne konuşacağım. İnsanlara hele ki size bilmediğiniz neyi söyleyebilirim. Yıllar önce gençliğimizin büyüklenmelerine sahip olduğum günlerde, ilerde bankacı olacak olan ve bizim ortamımıza göre çok daha okumuş ve kültürlü olan arkadaşımla ve yine onun taksimde bildiği, götürdüğü bir ortamda, lafı güzaf olsun diye,bana bilmediğim bir şey söyle dediğimde, bana oldukça iyi ezberlediği bir bankacı kavramını söyledi ve işte bunu bilmiyorsun demişti. Sonra ben ortama pek ayak uyduramasamda, dianysos hepimizi kavradı ve eğlenmeye devam ettik. Yıllar sonra yine karşılaştığımızda, oldukça geveze ve haddinden fazla didaktik konuşur buldum onu ve dedim bankacı ağzıyla niye konuşuyorsun. Sonra meseleyi hatırlayamadığım bir konuda, itirazım olduysada, bana kzmış olsa gerek, bilgin yoksa konuşamazsın demişti. Fakat öyle bir ruh halindeydiki, gözlemim net ve doğruydu. Sanki biz onun müşterileriydik ve o da ünüversitede tüm öğrendikleri, belkide acısını çektiği konuları üzerimize boca etmeye istekliydi. Sonra bana bakmayarak konuşmaya başladı.
Doğru söylediği tek cümle, bilgin yoksa konuşamazsın. Her insan birazda mesleğinin ve anılarının özeti gibidir. Değer emek yasası, insanların hareket ve davranışlarınada yansır. Hayatını zor ve meşakkatli yollarla kazanan birisinin bu sevinç ve üzüntülerini ifade biçimlerine yansımaması mümkün değildir. Yine çocukken benimle ilk tanışıklığımızda, dalga geçen, enerjisi oldukça yüksek ve hepsi birbirinden farklı bir biçimde yakışıklı olan üç kardeş vardı. Bu bahsettiğim en büyükleri ve aramızda hep mesafeli ama ilginç bir arkadaşlık oldu. O Bir eğlence kulübünde müşterilerle haşır neşir olan bir şefti, hatta bir iki kere gitmişliğimiz var ve o bana ironi yapmadan asla duramazdı. Hep derdi bana müstehzi bakıp, hep büyük adam olmak isterdim ama bak burda garsonluk yapıyorum. Sürekli bu şekilde yaklaşımı hep dvam etti. Belkide benim tavırlarımda bir problem vardı. bilemiyorum. Oysaki hayatımda en gurur duyduğum şey hep işçi olmak olmuştur. Gerçekten belkide oturulan kumaşların ve alnı secdeye değenlerin secdadelerinde alın terim vardır. Hayallerimin ve umutlarımın üzerinde oturur insanlar, bilmeselerde. Dokuduğumuz kıyafetleri giyerler belkide ne hoş dediğimiz kızlar. Ama asıl anlatmak istediğim, kuryelik yapan ortanca kardeşi bir motor kazasında vefat edince, diğer arkadaş cenazeye gelmemi söyledi ve uzun yıllar görüşmesekte, haberin ağırlığı gitmemi gerektirdi. Bu arkadaşım en büyükleri sanki gece kulübündeki en şık elbisesini giymiş ve her geleni ceketinin düğmelerini ilkleyip karşılıyor ve sonra tekrar açıyor ve yeni birisini gördüğünde tekrar ilkliyordu. Beni görüncede aynısını yaptı ve sarıldık. Tam o esnada en küçükleri bir köşede otumuş nerdeyse ağıt ediyor ve ağlamaktan gözleri patlayacak gibi olmuş oturuyordu ve aklıma geldi, musalla taşında ki bu renkli gözlü çocuk, benim çocukluğumun geçtiği bodrum katında bir apartman dairesinin ve bahçesinin hemen karşısında en altta oturan, ara ara tüm yaramazlıklarıyla iki apartmanı birbirinden ayıran alçak duvarı aşarak bizim küçük ama hoş açık balkoncuğa gelir ve sohbet ederdik. Ama onların mizacında olan dalga geçme ve yaramazlık bazen evdeki eşyalara zarar verir ve annemin azarlarıyla karşılaşırdık. İşte bu musalla taşında yatan ortak anılarımında ışıltısına sahip, bir zamanlar capcanlı, hayat dolu olan bir insandı. Babam istanbula geldiğinde bizim eve gelmez ve apartman altında bulunan bir konfeksiyonda oturur ve işte bu çocuk babamın dizinin dibinden ayrılmaz ve tüm sevimliliği ve enerji fazlalağıyla her türlü hale çok çabuk uyum sağlardı. Babaları bunları terk ettiğinden olsa gerek,çok çabuk iş hayatlarına atıldılar ve o musalla taşında benim mahallem ve zihnimden bir parçada yatmaktaydı.
Bu renkli gözlü dünyada o küçük balkoncukta sabahlara kadar kar yağarmı diye, omuzuma battaniyeyi alıp,uykumun son raddesine kadar beklediğim,günler geldi aklıma. Bu yazı tanrı üzerine. Ne yazacağım.En çok kar tanesine benzetmişimdir tanrıyı ve yağdığında hep içimden gelir, tanrı tanesi demek. Tanrı tanesi. Nasıl bir güzellik ama eriyip gidecek. Kaybetmeyi göze almadan sevemezsin....
Umarım yazıyorsunuzdur ve onları yayınlarsınız. Güzel bir üslûbunuz var.
Çok etkileyici🌿
Ekonomi,siyaset ve araba sohbetleri güdükleştiriyor toplumu. Bu mecrada söyleşileri toplumdan uzaklaşıp rahatlamak için izliyorum.
Dücane hocam dört gözle bekliyorum videolarınızı bırakmayın lütfen .
Bu ülkenin sizin gibi aydınlara ihtiyacı var .🙏🙏🙏
Kavramları o kadar güzel dile getiriyorsunuz ki ,aklımız yetmiyor .
İnsan niye bir noktadan sonra acizliğini itiraf edemez, herşeyi kavrama mücadelesinden bir türlü vaz geçemez, durmamız gereken bir durak yokmudur.
Dücane Hocam, değerli bilgi ve duygu dünyanızdan parçacıkları bizlerle paylaşma zerafetini gösterdiğiniz için çok teşekkür ederim. Saygılar,
''Kelimeler '' yetersiz kalacak 🙏📚🦉muhteşemdi 🌟
Tşşkr ederiz. Anlamaya ve öğrenmeye meyilli olarak dinliyoruz❤️
Bu güzel sohbet için çok teşekkür ederiz.🙏
Yine karşımızda çok güzel bir sohbetti çok teşekkürler kalbimiz ısındı usumuz canlandı sizi çok seviyorum çok değerlisiniz❤👏❤👏❤
Sayenizde bir süredir nefes alıyorum teşekkür ederim
Yani sen haklısın..sen haklısın..sen de haklısın...🤗 teşekkürler hocam 🙏
İyi ki varsınız,sizi hiç bilmezdim, büyük bir ilgi ve saygı ile izliyorum, teşekkürler
Hz. İsa: - Ya Tanrı hakkında yanlış bir şey söylersem?
Havari: - Korkma, Tanrı seninle! O senin yanlış bir şey söylemene izin vermez!
Hz. İsa: - Peki ya Tanrı hakkında doğruyu söylersem?
Havari: - ! ! !
The Last Temptation of Christ (1988) - Martin Scorsese
Emeğinize sağlık 🙂 Ayağınıza taş değmesin ."Onları usla hesaba çekemezseniz". "Onları da kendi haline bırakmak lazım"👍
Dücane beyi ilk kez dinlediğimde 17 yaşındaydım. RUclips üzerinden bir kaç ses kaydına ulaşmıştım. Hayatın bana sunduklarını düşünürsek pek de talihli sayılmam. Şuan 32 yaşındayım, düşünce alemimi inşa ederken dücane beyin bakış açısından çokça istifade ettim. Ne talebesi olacak kalibredeyim ne de eğitim durumum buna müsait. Bu uzaktan okumalarım, anlamasam dahi sezinlemelerim pratikte bana bir çok avantaj sağladı. Velhasıl kelam yaşamı yorumlama kabiliyeti insanoğluna bir derinlik katıyor. Bundan sonraki yaşamımda felsefe konusunda elimden geldiğince genç arkadaşlara destek vermeye çalışacağım. Belki de bir kaç yaşama dokunma şansım olur.
Felsefeyi eğitimin içerisinde tanımlamış gibi olmuşsunuz. Oysa hocanın bizatihi kendisi eğitimle sınırlı bir felsefe anlayışının yanlış olduğunu kanıtlamıştır mu? İnsanın düşüncesini egitmesi için ilkelere bağlayabilmesi için illa felsefe eğitimi ya da üniversite vs okuması şart değildir. Naçizane fikrimi paylaşmak istedim...
@ Vakti elde etmenin iki yolu vardır. Biri para ile satın almak diğeri bedel ödeyerek elde etmek. İlki için şansa ikincisi için tutkuya ihtiyaç vardır. Bu yüzden düşünmek çok maliyetlidir. Sanırım ben bu maliyeti ödeyemedim. Bu konularda yıllarını harcamış insanları takip etmeyi seviyorum ve bu insanlara saygı duyuyorum. Elbette kendi çapımda bazı çıkarımlarım oluyor fakat tabiki uzmanlık düzeyinde değil.
Seviyoruz seni be hoca!..
Hocaya not:
TV programları ile youtube arasında ciddi seviye farkı var. Burası çok daha doyurucu.
Burada araya giren, soru cevaplanmadan üstüne başka soru ekleyen bir sunucu yok da ondan bence.
1+1=1programındaki sunucu hanımı beğeniyordum çok da müdahele etmiyordu
Hocam emeğinize sağlik. Tanrı üzerinde düsünulemeyip, tanrısallık üzerinde düsünülebilir, dediniz. Yani sorgulama doğal olarak ,ussallaştırır, inancın dışında baska bir hal olusur. Ama yorumlarda farkli şeyler anlatıliyor. Benim derdim, inancımızi koruyalım, ama gecmiste ,dini kullanarak toplumu, geri birakan, davranışları elestirip, yine ayni hatalara düşmeyelim, şeklinde. Yani bu ,gavur icadı istemezuk diyenlerle, medreselerden bilimi dislayan ,zihniyetin bugün tespit edilip eleştirilip, aynı hayalara düsmeyelim, şeklinde. İyı günler.
Okumayı sevdiğiniz için yeni basım bir kitap adı yazacağım hocam. Ben sipariş ettim, yakında okuyacağım. “Majestelerinin Gemisi Beagle Günlüğü”..
Hocam ağzına sağlık, geçmiş bir çok konuşmanızın özeti gibi olmuş bu yayın . Teşekkürler
Mükemmeldi teşekkür ederim , sayın hocam😊
Hocam sizi dinlemek seviyorsak bize verdiğiniz bilgilere ayırdığınız bu kıymetli vaktinize bizlerde saygı duyup abineliklerimizi yapalım ..
20:24
Parmenides'in varlık anlayışının çözümlemesi gibi olmuş hocam, teşekkürler.
Dücane bey bu geceki konuşmasının bir yerinde (bkz:39.33 -43.19) Ahmet Yüksel Özemre Bey'e ait tercüme bir esere dair, bir zamanlar yapmış olduğu eleştirilere atıfta bulundu
Dücane bey, kendisi gibi değerli bir insan olan Sn. Özemre'ye atıfta bulununca, öncelikle merhum Özemre Bey'in vefatı üzerine yazmış olduğu köşe yazısı geldi aklıma.
Dücane Bey , 28 Haz 2008 tarihinde Y. Şafak gazetesinde yayımlanan "Yaprak döker bir yanımız". isimli köşe yazısında değerli insan Ahmet Yüksel Özemre için şu ifadeleri kullanmış:
"Ahmet Yüksel Özemre vefat etti. Çelebi bir zattı. Bu ülkenin ilim-irfanını bâş üstünde tutmak için elinden geleni yapmıştı. Elinden geleni. Gönlünü ve beynini bu ülkenin hizmetine sunmuştu.Üsküdarlıydı. Üsküdar''ın çocuklarındandı. Her şeyiyle.Dün cenazesindeydim. Sandukasının hemen yanında. Düşündüm. Geçmişi. Geçmekte olanı. Olanı. Olup biteni. Bütün Üsküdarlılarla birlikte. Dostlarla birlikte. Helâlleşmiştik.Bir kez daha helâlleştik."
Yazının tamamı için bkz: www.yenisafak.com/yazarlar/ducane-cundioglu/yaprak-doker-bir-yanimiz-11651
...
Yine ilgilileri için, bu iki çelebi zâtın mezkûr tercüme eserin çevirisine dair karşılıklı mektuplaşmalarını içeren linkleri aşağıda dikkatinize sunmak isterim.
1.1) Sn.Cündioğlunun ilk eleştiri yazısı için bkz:
www.yenisafak.com/yazarlar/ducane-cundioglu/toshihiko-izutsuya-arapcayi-kim-ogretti-dersiniz-42019
1.2) Sn. Özemre'nin ilk eleştiriye cevabı için bkz:
www.ozemre.com/mektuplar/ducane-cundiogluya-mektup
2.1) Sn.Cündioğlunun ikinci eleştiri yazısı için bkz:
www.yenisafak.com/yazarlar/ducane-cundioglu/bir-eletirinin-kisa-hikyesi-42932
Not: İş bu yazıda Sn. Cündioğlu, ilgili konuya dair Dergâh dergisinde daha geniş ve ayrıntılı bir değerlendirme yayımlayacağını va‘detmiş.
2.2) Sn. Özemre'nin ikinci eleştiriye cevabı için bkz:
www.ozemre.com/mektuplar/b-ducane-cundiogluya-acik-mektup
Not: İş bu yazıda Sn Özemre, Sn. Cündioğlunun kendisine ilgili konuya dair son hitabı olduğunu belirtmiş.
3.1 Sn. Cündioğlu'nun Dergah dergisi için kaleme aldığı ayrıntılı yazı için bkz:
ducanecundioglusimurggrubu.blogspot.com/2013/01/ibn-arabiyi-anlamak-kolay-mi.html?m=1
Ayrıca;
Dücane bey'den iktibas ile "Gönlünü ve beynini bu ülkenin hizmetine sunmuş" değerli insan Ahmet Yüksel Özemre için hazırlanan site için bkz:
www.ozemre.com/
Teşekkürler Ahmet Yüksel Özemre, Teşekkürler Dücane Cündioğlu iyi ki varsınız.
Mutlu Geceler
ü
ü
Hocam, merhaba. İlk olarak yirmili yaşlarımda KPSS' ye hazırlanırken duymuştum isminizi. O zaman bir sözünüzü işitmistim insanın inanmama özgürlüğü mealinde bir söz. Bizim mahalleden biri nasıl böyle bir cümle kurar? Inanmamaninda özgürlüğü mü olur diyerek sözünüze hiç emek vermeden sizi bir kalemde silmiştim. Şimdilerde kırk beşime gün sayıyorum ve yolum bir kez daha sizinle kesişti. Yalnız bu sefer farklı bir karşılaşma bu. Geçen süreçte belki her anımı sorguladım sahip olduğum şeyler mutluluktan ziyade özgürlüğümün meşruiyetini tartışmaya açtı benim için inanmak yada inanmamanın bir iradeye verilmiş ne de kıymetli bir tercih olduğunu da artık kavradim. Velhasıl değiştim ve sizi artık emek vererek dinliyorum. Her söylediğinize katilmasam da söz söylemedeki emeğinize saygı duyuyor ve onları içsellestirme imkanima bakıyorum artık. Bilmenizi istedim sizin haberiniz yokken hissettiklerimi hocam. Bu arada us tanrısal olanı düşünmeye başladıkça artık Tanrı kaybolur derken o şefkatli, bizi koruyan Tanrı figürünün değişime uğramasını mi kastediyorsunuz öyleyse nasıl bir değişim bu? Ayrıca tanrı ile tanrısal arasında nasıl bir fark vardır hocam. Daha iyi kavramak için soruyorum, inşallah bir gün karşılaşmak dileğiyle hocam.
Ne kadar boş muhabbet bir insansiniz
@@vatanbizim benim yaşadıklarım hakkında hiçbir tecrübeniz yokken bu boş yorumu yapabilmek ayrı bir boşluk zannimca
@@ibrahimdincel5459 yazdıklarına bakarak konuştum
@@vatanbizim bundan sonrasına benim görgüm müsade etmiyor. Tanımadığınız insanlar üzerine yorum yapmaya devam edin siz
@@ibrahimdincel5459 teşekkürler Allah sizi ehli sünnet itikadina soksun.
2:17:49 hocam bu konuda susamam, onların inancı için hayvanların katledilmesine göz yumamam!
"Zavallılığına, korkunç yalnızlığına, insanların, Tanrının acımazlığına, belki de Tanrının yokluğuna ağlıyordu." (İvan İlyiç'in Ölümü, Tolstoy)
Sonsuzluk ve sonluluk arasındaki ilişkiyi sorgulamak, bir anlamda sınırları çözümlemek ve onları kaldırmaya çalışmak.
Hocam, teşekkürler. Yine çok güzel bir programdı. En baştan beri aboneyim, bildirimlerim de açık. :)
Tanrı "bağımsız" olduğu için TANRI'dır... :))
Saygım; bağımsız olan / davranan, "hakikati" araştırarak, deneyimleyerek, tanıyarak, düşünerek kavrayan / bulan,
ve ondan sonra üzerinde "konuşmayı" başarabilenlere..
Uzaklardan, çocukluğumun, genç kızlığımın Ŭsküdar'ına (altın şehrine), İskele Tekel çay bahçesine, Araba vapurlarına, ve bir zamanlar, Çamlıca eteklerinden, aşağılara kadar uzanmakta olan çam ağaçlarının, fıstık ağaçlarının, "ruhlarına" selamlar yollayarak...
🍃🍁🍃
Tanrının özü Kudret ve Rahmettir
" İnsan nedir ve kimdir ? Kafalarınızı billurlaştırın, hedeflerinizi netleştirin."
S.Ahmet Arvasi
Haydeger " Felsefe yapmak sözcüklere şifa vermektir."
Aynı zaman da anlamları, tasarımları...
Önce nesnenin var olup olmadığını sorarız.
Nedir ? sorusu felsefenin en etkili sorusudur.
Düşünmek, çelişme ve çatışmayı çözümlemektir.
Hocam çok teşekkür ederim. Her zamanki gibi müthiş bir sohbetti. İyi ki varsınız.
Hocam us a sınır olmadığı için elimde değil cook şeyler düşünüyorsun Aklı veren Tanrı istese sınır koyardı inanın beynim yandı ..
Hele şu arılar yıldızlar böcekler mevzusu iyi ki sizde anlattınız bende bir türlü onlara baktığımda farklı boyuta giremiyorum bakıyorum bazıları arıyı böceği şevkle anlatıyor öyle kalıyorum …
Aklımdan geçiyor ne yapıyım..
Hocam size tabiki tahammül ederiz ..
Çok yorgun olduğunuz belli ama hep aynı şevkle anlatıyorsunuz ..
Sizi tanıdığıma çok mutluyum ..
🙏🌺
Emek verme hususunda size sonuna kadar katılıyorum. Zaten bence emek vermek (ki bu aynı zamanda ciddiye almaktır) yetişkinlik alametidir; üstünkörü yorumlar yapmak veya dalga geçmekse çocukluk/ergenlik alameti. Fakat şahsen, Twitter'daki aforizmik tavrınızla kendi kendinizin ciddiye alınmasına mâni olduğunuzu da düşünüyorum. Düşünmenin ehemmiyetinden bu kadar dem vuran bir kimse olarak bir o kadar da 'aforizmalarla konuşma heveslisi' olmanız kanaatimce yaman bir çelişki. Twitter'ın kendisi felsefe yazıp çizmeye çok müsait bir ortam değil; aslında insanı daha ziyade aforizmalara teşvik ediyor. Doğru. Fakat aforizma da -düşüncenin yoğunlaşmış bir formu olma iddiasındayken- esasen düşünceyi sığlaştırıyor. Düşünmek tenkit etmek demekse bu tür tenkitlere en çok sizin açık olmanız gerekir diye düşünüyorum. (Tabii bu da yine Twitter'da sizi her tenkit edeni engellemenizle birlikte bir başka yaman çelişki teşkil eden bir husus.)
İlaveten: Eğer düşünme daimî bir "dışarıda kalma" hâliyse insan dışarıda kala kala dışarıda kalmanın müptelası hâline gelebilir; dışarının "yerlisi"ne dönüşebilir (ki kanaatimce "sistem" dediğimiz şey zaten tam da bu kendilerini dışarıda bırakan unsurlarla birlikte sistem oluyor, bunlara rağmen değil). Gerçek bir düşünme kendini de düşünmeli ve dışarıda kalmanın da dışında kalabilmeli. Elbette siz yıllarını bu meselelere vermiş bir filozof olarak bunları belki de zaten bin kere düşünmüşsünüzdür. Fakat şu konuşmadan edindiğim intibalara istinaden yine de sizi, naçizane, kendi düşünme biçiminizi düşünmeye (bu düşünme biçimini tenkit etmeye) davet etme ihtiyacı hissettim (ki gerçekten de dediğiniz gibi "düşünüyor"sanız bu davete icabet edeceğinizi de düşünüyorum).
Dücane Bey, konu hakkında bilgi sahibi biri olarak şunu size iletmek isterim: Kişilerin gizlilik ayarlarında yaptığı ayarlamalardan dolayı hangi kanallara abone olduğu bilgisi gizlenir. Yani kişi size abone olsa dahi abonelik ikonunu göremiyorsunuz. Sitem ettiğiniz kişilerin aboneniz olma ihtimalleri oldukça yüksek. Bahsettiğim ayar sebebiyle bu bilgiyi göremiyorsunuz sadece. Seviliyor ve izleniyorsunuz, saygılar.
Dücane hocam teknolojinin de dibine inmediyse eğer sizin dediğiniz gibi
Çok değerli bir video, teşekkürler Dücane hocam.
Ahmet Yüksel Özemre Allah Rahmet Eylesin kaliteli adamdı nezaket ölçünü yıllar önce kaybetmişsin hocam şimdi değil…
Çok çelebi bir zât bu :))) Sayın hocam bir ara da teleoloji üzerine konuşma yapmanızı bekleriz. Saygılar, hürmetler.
basta ön yaargılı yaklassam da dediklerinize katılıyorum, tanrı us işi değil inanç işidir
Said Nursi nin " O'nu bulan her şeyi bulur. O'nu bulmayan hiçbir şey bulmaz. Bulsa da başına belâ bulur.” sözünü ilke edinerek yaşayanların da bu söyleşi Yi dinlemesi dileğiyle...
Yanlış gelmişsiniz sizi sözler köşküne alalım
@@hendakoste1 siz beni yanlış anladınız. Dindar insanlar da keşke bu söyleşi Yi izleme fırsati bulsa diyorum. Ama ön yargıları izin vermez.
Keşke herkes gelse dinlese.
Bir din görevlisi olarak dinliyorum. Acaba dinlemesem mi?
@@blimy2346 dinleyin faydası var zararı yok
Değerli Hocam! Teşekkürler!
ÇIKARDIĞIM SONUÇ
Duygusal Tanrısallığa Sarılmak İçin Duyusal Tanrı’yı Kaybetmek Mi Gerekir?
İnsanlar Tanrı üzerine düşünmek yerine, niçin ona inanmayı tercih ederler?
Tanrı’yı kaybetmeyi göze almadıkça, insan niçin Tanrı üzerine düşünmeyi beceremez?
Duygusal tanrısallığa sarılmak için duyusal Tanrı’yı kaybetmek mi gerekir?
Tanrı üzerine düşünmek ne demektir?
Tanrı hakkında;
1.Var mı?
2. Nedir?(Tanımlanabilir mi?)
3.Nasıl? (Betimlenebilir mi?)
4.Niçin? (Varlığının nedeni ve amacı var mıdır?) sorularını cevaplayarak Tanrı üzerine düşünme gerçekleştirilebilir.
“Nedir?”, “Nasıl?” ve “Niçin?” sorularının cevabı varsa ancak “Var mıdır?” sorusu olumlu cevaplanabilir.
“Nedir?” sorusu bir tanımlamayı gerektirir. Tanımlama ise herhangi bir varlığın ya da kavramın, zihnimizde canlanması gereken şeyleri ifade eder. Örneğin; “Bukalemun nedir?” sorusuna cevap aradığımızı düşünelim. “Boyu 30 cm’yi bulan, renk değiştirmesiyle ünlü bir sürüngendir.” şeklinde bir tanımlama yapabiliriz.
Bukalemunun tanımında görüldüğü gibi bir sürüngen cinsi vardır ve bu cins içinde bukalemunun renk değiştirme ve boy unsuru üzerinden bir tanımlama yapılıyor. Dolayısıyla bir tanımlamada bir cins ve bu cinsin içinde ayrımı yapacak en az iki unsurun olması gerekir.
Bu duruma göre “Tanrı nedir?” sorusunun bir tanımı yapılamaz. Çünkü onun ne bir cinsi ne de birden fazla unsuru vardır.
“Nasıl?” sorusuyla, Tanrı nesnel biçimde betimlenebilir mi? İnsanı betimlerken, uzun boylu, sakallı, gözlüklü deriz. Ama “Tanrı nasıldır?” diye sorulduğunda onun betimlenmesi mümkün değildir.
“Niçin?” sorusuyla, varlığının nedeni ve amacı sorgulanır. Bunu da O’na sormak gerekir ki bu da mümkün değildir.
Dolayısıyla, “Nedir?”, “ Nasıl?” ve “ Niçin?” sorularının yanıtı olmadan , “Tanrı vardır ya da yoktur “ demenin bir anlamı olmaz. Çünkü onun ne olduğunu bilmiyoruz. Bu durumda “Tanrı ya vardır ya da yoktur.” demek gerekir.
Peki, akıl bu dört soruyu kapsayacak biçimde Tanrı’yı düşünürse ne olur?
Bu dört soru cevapsız kalacağı için Tanrı, zihnimizde buharlaşır ve kaybolup gider.
Tanrı zihnimizde kaybolup buharlaştığı için akıl ile Tanrı kavramı özdeşleşir. Yani akıl ve Tanrı kavramı aynı şey haline gelir. Ve akıl, bu kavram üzerinden kendini kavramış olur. Kısacası insan sadece kendisi üzerine düşünmüş olur. Çünkü insan, kendi zihninde bir form olarak bulunan kavramı düşündüğünde aynı zamanda kendisini düşünmüş olur.
Dolayısıyla aklın düşündüğü şey yine kendisidir. Yani akılsal olandır. Buna göre de Tanrı, akılsal değil, Tanrısal olan akılsaldır.
Ne demektir, Tanrısal olan?
Yukarıdaki dört sorunun cevabıyla oluşan duyusal bir Tanrı değil, duygusal anlamda bir Tanrısallık vardır. Ve bu Tanrısallık da kudretle/güçle olur.
Spinoza’nın dediği gibi; “İnsanın özü arzu, Tanrı’nın özü kudrettir.”
Birtakım dindar bilincin iddia ettiği gibi doğadaki bitkiler, hayvanlar, yıldızlar gibi şeyler üzerinden Tanrı’nın varlığı değil, Tanrısallığının kudreti/gücü kanıtlanabilir.
Yani bu nesneler, Tanrı hakkında, “Nedir?”, “ Nasıl?” ve “ Niçin?” sorularına cevap vermez. Ve Tanrı cisimsel bir şey olmadığı için de bunlar, O’nun varlığını ikrar etmez, kudretini ikrar ederler.
Tanrı’nın konuştuğu kutsal kitaplarda Tanrı’nın kudreti mi söz konusudur? Bir de oraya bakalım.
Kur’an da, “Peki onlar devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yeryüzünün nasıl yayıldığına bakmazlar mı?” (Ğaşiye,17)
Gibi sözler ifade eden ayetler, Tanrı’nın varlığına değil, kudretinin varlığına delildir. Çünkü Tanrı olmak var olmak değil, Kadir olmak, kudretli ve güçlü olmaktır. Tanrılık, kudretle olur ve bu yüzden Kur’an da ki bu ayetlerin Tanrı’nın varlığını kanıtlamakla hiçbir alakası yoktur. Hatta Kur’an’ın böyle bir iddiası da yoktur.
Kur’an da ateizm yok ki, Tanrı’nın varlığı konusunda ateistlere bir cevap versin. Ve onun için varlık, yokluk sorunu hiç söz konusu olmamıştır. Kur’an da Tanrı konuşur ama ayrıca “ben varım!” demez. Var olmasa zaten konuşamaz. Çünkü kitabı var, Peygamberi var. Bu arada iki de bir “ben varım!” demez. Bu bir mantık hatası olur.
Ama “şunları yapanları cehenneme, şunları yapanları da cennete atarım!” diyerek sürekli gücü ve kudretiyle kendini ön plana çıkarır.
Dolayısıyla Kur’an da inançsızlık sorunu yoktur. İki sorun vardır. Birincisi, Tanrı’nın birliği sorunudur. O’na başka Tanrılar vasıtasıyla şirk koşmamak gerekir. Burada kudretten dolayı bir hiyerarşi sorunu vardır. İkincisi de hesaba çekilmek için tekrar diriliş sorunudur.
İslam tarihinde ilk dönem dindar bilincin, Tanrı’nın varlığına yönelik, “Nedir?”, “Nasıl?” ve “Niçin?” sorularını cevapsız bırakacak biçimde aklı gerçek anlamda, kullanmaması da Kur’an’ın Tanrı’nın varlığını değil, kudretini öncelediğini gösterir.
İlk dönem dindar bilinç, akla yaklaşımını genellikle şu sözlerle ifade eder.
“ Akılsızın dini olmaz, dini olmayanın aklı olmaz. Akıl Tanrı’yı bilir. “Tanrı neden yapılmıştır? Onun nedeni nedir?” gibi sorular, sorulamaz. Çünkü Tanrı’nın nedeni yoktur. Tanrı nedensiz ve her şeyin nedenidir. Akıl yetersizdir. Akıl sadece ikrar eder. Tanrı hakkında konuşamayız. Tanrı hakkında ancak peygamberler konuşabilir.” gibi sözler, Tanrı’nın sadece kudretinin ifade edilebileceğini gösterir.
“Akıl ne zaman devreye girecek?”, “Akıl, iyi ile kötüyü tespit edebilir mi?” sorularına ise kelamcılar, “akıl iyi ve kötüyü tespit edemez. Allah’ın emrettikleri iyidir, yasakladıkları kötüdür.”, diye cevap verirler.
Modern döneme gelindiğinde ise İslam dünyasında akla verilen sınır, birtakım işaretlerden Tanrıya ulaşmak şeklindedir. Onlar, esas itibariyle en temele inancı koyarlar ve inancı savunmak için akla başvururlar.
Doğadaki varlıkların mükemmelliğini, Tanrı’nın varlığına delil olarak sunarlar. Burada akıl, Tanrı’nın varlığını “Nasıl?”, “Neden?” ve “Niçin?” soruları üzerinden değil, Tanrısalı ikrar etmek için kullanılır.
Dindar bilinç, Tanrı’ya inandığı halde, sanki inanmamış gibi aklı göreve çağırır. Onlara göre akıl, doğadaki varlıkların mükemmelliğini sezinleyerek, sanki Tanrı’nın varlığını kanıtlar.
Dindar bilinç de, doğadaki bu nesnelerin mükemmelliğini akılsal bir yorum gibi Tanrı’nın varlığını kanıtlamak için kullanırlar.
Halbuki aynı şeyi ateistler doğada mükemmel olmayan şeyler üzerinde Tanrı’nın var olmadığını kanıtlamaya çalışabilirler. Her ikisinin de bu kanıtlama işlevi aklın gerçek işlevi açısından bir kanıtlama değil, bir ikrar, kabul ve inançtır.
Dolayısıyla akıl, duyusal olarak Tanrı üzerine düşündüğünde Tanrı buharlaşıp kaybolur, ama duygusal olarak düşündüğünde kudret ve güçten ibaret bir Tanrısallık karşımıza çıkar.
Dindar bilinç, ancak duygusal Tanrısalı düşünebilir ve O’na dua edebilir. Tanrı’yı düşündüğü zaman, onu kaybeder. Çünkü düşünmek, kavramsal olan Tanrıyı düşünmektir. Ve kavramsal Tanrı’ya da dua edilmez.
Duygusal Tanrısalın kendi başını okşamasını, merhamet etmesini ve içlerine bir ferahlık vermesini isterler.
Bu durumda onu nasıl düşünebilirsin ki. Çünkü O’nun hakkında konuştuğu zaman saçmalamaya başlar.
Dolayısıyla, dünyada kendi yaşam binamızı ya düşünce zemininde ya da inanç zemininde yükselteceğiz. Düşünce zemininde yükselen binanın sadece duyusal, rasyonel, akılsal yönü kalır. Felsefe, yüksek düşünce, bilim ve sanat bu binayı süsler. Şiddetli depremler ve rüzgarlar bu binaya zarar veremez. Çünkü zemindeki düşünce, sürekli sorup, sorgulayarak bir devinim içindedir. Sabit, mutlak, korunmuş ve kutsal değildir. Bilgi, bilinç ise bu binanın tükenmeyen ana malzemesidir.
İnanç zemininde yükselen bina kaygan bir zeminde yükselmiştir. Hafif bir deprem ya da rüzgârda yıkılmalar, kayıplar ve yok olmalar başlar. Sabitlik, mutlaklık ve kutsallık bu binanın ömrünü uzatmaz, bilakis kısaltır hatta yıkabilir.
Sonuç olarak Tanrı hakkında düşünmek istiyorsan, onu kaybetmeyi göze almalısın! Ve “Duygusal tanrısallığa sarılmak için duyusal Tanrı’yı kaybetmek mi gerekir?” sorusuna bir cevap aramalısın!
Sizi bu yorumunuzdaki her cumleniz her dusunceniz her harfiniz icin ayri ayri tebrik takdir ederim. Bir yorum ne kadar öğretici olur ki sorusunun en ust limiti olabilirsiniz. Sevgiler👍🏿
Hocam bunun tek sebebi var.abone olmayi unutuyoruz.videolariniz o kadar guzel cok anlamliki
Paylaşımınız ilk defa karşıma geldi ama videonun başındaki derin fırçadan dolayı hemen abone ol tıkladım. :))
:-))))
@@DucaneCundiogluResmiKanal Seviliyorsunuz hocam. Yüreğimize sağlık.
Sizinle birlikte tanrı üzerine düşünürken hepimiz tanrıyı kaybettik...
Emeginize hayran kaldım. Bir Mabed Bekçısı kitabınız
Hocam Üsküdar carşıdA Bi yeni açılan kitapcı/kafeden kitabınızı aldım. (bir mabed bekçisi) Üsküdara da yeni kitapcılar açılıyor.. Degişimi başladı mı hocam😀
Herşey akılla olmaz iman edelim. Hıııımesaj alındı😉🧐
Cok tesekkur ederim , sarfettiginiz her kelime cok kiymetli
Teşekkür ederim
Emek herşeyi arındırır.
Düşüncede hürmet emekle olur.
Var mı?
Allahû Lâ ilâhe illâ Hû...
Nedir?
Objektif ve subjektif bir varlık ve tezahür olmayıp idrak ve tasavvura gelmeyen Mutlak Varlıktır.
Tanımlanabilir mi?
Ben ötede, öte ben de... Ne varım ben? Ne yokum ben. Yanlız Allah büyüktür.
.....
Akşam dinledim, simdi tekrar dinliyoru.m.
Düşünmek tekrar düşünmektir.
Saygı sevgi ve hürmetler hocam...
Hocam iyiki varsiniz benmi. İçin cok doyurucu bir anlatım oldu TSK ederim
TSK ederim saygilarimla
2:11:42 lakin kaybetmeden de bulamıyor insan..
Bir dayanak olmaktan çıkınca özgürleşir ruh ancak. Franz Kafka (Aforizmalar, 78.)
Dücane hocam emeğinize, gece yarılarına kadar aktardığınız bilgilere, siz uyumaya giderken (belki) bizim kafamıza bir sürü soru bırakmanıza teşekkür ederim. Sizi dinlerken ben de bir yandan proje hazırlıyorum, proje kenarına notlar çıkıyor. Strasbourg'dan saygılar. Hocam bir de Aydın ve Yarı Aydın ile Ahmak konusunu işleseniz örneklemelerle.
Saolun, varolun.
Hocam güzel bir yayındı
İnsan tam özgür düşünmeden Tanrıyı anlamaya çalışmamalıdır.
Tesekür ederim bizleri aydinlattiginiz icin .
muhteşem.
Lise yıllarındaki felsefe hocam aklıma geldi.
İmam hatip lisesinde A-Teist bir felsefe hocasının , imam olarak yetiştirilen ( yetiştirilmeye çalışılan ) gençlere , tanrı nın varlık sorunsalını anlattığı dersler aklıma geldi.
Felsefe tüm okullarda zorunlu olmalıdır. DİN dersleri ise kaldırılmalıdır..
Kopya çekmeyin. Soracağım soruları önceden vereceğim. Kimse sınıfta kalmayacak.
Sadece öğrenmenizi istiyorum. Derdi. Dürüstlük budur.
🌸💮🌺🌼Teşekkür ederim.🌸💮🌺🌼
Teşekkür ederim.
Çok teşekkürler sayın hocam... Size de iyi akşamlar...
Hocam başkaları ile düşündüğün bir yer var ben buna müzikte şahid oldum. Sizin ile paylaşmak çok isterdim.