O kadar güzel anlatmışsın ki.. Bu kadar anlaşılır ve aynı zamanda zor olmasına rağmen anlatılan konu oldukça akıcı konuşuyor olman bu kanalı bana daha çok sevdirtiyor.❤️
4:16 zihnin imgelem gücünün gerçeği çarpıtabileceği konusuna güzel bir örnek.Sahip olduğumuz korkuların çoğunu zihnimizde bir unicorn yaratır gibi yaratmış olabiliriz.
David Hume'un her idenin izlenimlerden çıktığına dair söylemlerini kısmen kabul etmekle birlikte aklıma takılan birkaç hususu dile getirmek isterim: Belirli nesnelerin sırf art arda gelmeleri sebebiyle onlara nedensellik atfetmek doğru değil ise dolaysız izlenimlerim dışında( dolaysız izlenimden kasıt: a) nesnelerin özlerine nüfuz etmek, b) A olayını her defasında B olayına sebep kılan nedensel güç ) cereyan eden her bir olaydan şüphe etmem gerekir. Bu olaylardan biri ve bence en önemlisi, başka insanların da zihne sahip olduğu yönündeki idemin kaynağı sayılabilecek her türlü art arda gelişlerdir. Deneyim sadece, olgular arasında art arda gelen süreçleri açıklamayı amaç ediniyor ve bunun ilerisine geçemiyor. Öyle ya dış dünyada bana benzer birtakım varlıklar var ve ben bu varlıklara belli eylemleri gerçekleştirmeleri sebebiyle belli düzeylerde zihin atfediyorum. Deneyim kavramının tanımından yola çıkarak bu eylemlerin herbirinin benim nezdimde, bilinçsiz olduğunu iddia ettiğim (sözgelimi rüzgarın ağaçların sallanmasına sebep olması gibi) türden olaylardan ne gibi bir farkı vardır? Birine bilinç diğerine bilinçsizlik atfetmek için bir ölçütümüz var mıdır? Ayrıca; nesneler sırf art arda geliyor diye sebeplere vakıf olduğumuzu iddia edemiyorsak ve "nesneler arasında zorunlu bir bağlantı idesi oluşturmanın alışkanlıktan başka bir temeli yoktur ve bu ide gerçeği yansıtmaz" diyebiliyor isek, o halde, şöyle kitaplar yazması böyle konuşması şu matematik problemini çözmesi sebebiyle falan kişiye zihin atfetmenin de bir temeli kalmıyor gibi görünüyor. Çünkü eğer nesneleri birbirine bağlayan zorunlu bir bağlantı yok ise falan kişinin bu kitabı yazması şu sözleri söylemesi ile bilinçsiz olduğunu iddia ettiğimiz falan şeyin şu kitabı yazması şu sözleri dile getirmesi eşit derecede anlaşılır ve beklenir hale geliyor. Eğer A nesnesini B nesnesine bağlayan bir zorunluluk söz konusu değil ve bundan dolayı " A'nın B'ye neden olduğunu söylemek için makul bir sebebimiz yoktur" diyorsak o halde falanca kişiye eylemleri sebebiyle akıl atfetmenin de makul bir sebebi kalmıyor. Çünkü herbiri art arda geliyor, o kadar. David Hume, İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Soruşturma kitabında der ki " Kendi zihin faaliyetlerimizi deneyimleyerek Tanrı dediğimiz varlığa akıl, bilgi, üstün zeka atfediyoruz ". Ve kitaplarını incelediğimizde bu idenin gerçeği yansıtmadığını ve bir tür kurgu olduğunu söylüyor. Benim meselem de tam bu noktada cereyan ediyor: Kendi zihin faaliyetlerimiz üzerine izlenimlere sahibiz ve bu izlenimleri geçmişte yaşamış ve şuan yaşamakta olan insanların bütünü için yanılmaz bir kaideymiş gibi kullanıyoruz. Fakat bunu yapmak için makul bir sebebimiz var mıdır? Kendimi insanlığın bütünü için referans almak ne kadar meşrudur? Ne de olsa başka insanların eylemleri de diğer nesneler gibi art arda geliyor, o kadar.
Bu yapılabilir insanda doğada öylesine bir varlık olarak görülüp aslında onunda doğada öylesine olduğu düşünülebilir ki ben öyle düşünüyorum ister determinizm olsun ister nedensellik zorunlu olmasın bana göre insanin her iki türlü de önemsiz bir yerde.
Zaten ortada bir olgu varsa üzerine sonsuz sayıda hipotez vardır ve hepsini deneyemeyeceğimiz için asla mutlak doğruya ulaşamayız artı olarak bir deney söz konusu olduğunda ve orada sebep sonuca bakıldığında ise zaten diğer bütün değişkenler durdurulmuş sayılarak iki tanesinin gidişatına bakılıyor. Bu sorun bence zihnin kendisinde, bir çok teori var üzerine bu nedenselliklerimizin güvende hissetmek adına olduğu farklı şeyler adına olduğu fakat konu sadece buda değil şu an ki bütün yer çekimi dediğimiz şey, matematik, cebirde imgelemeler sadece bir düşünceden ibaretler. Bunların doğada düşünceden farklı işlediğini düşünmenin kendisi de sadece bir düşünce. Hepsi öznel şeyler 0 sayısı uzayda yok kimsenin kafasında yok madde ve enerjisi yok ama hepimiz gerçek olduğu konusunda ısrarcıyız. Daha da tamamlamak gerekirse bence ne iyi ne de kötü var ne de yanlış ne de doğru. Öyle bir yol olması gerekiyor ki insan düşüncelerinden farklı olarak dünyayı sadece çıplak bir şekilde yorum yapmadan seyredebilsin. Ben burada taraf olarak Lao Tzu yanlısı olarak çekiliyorum. Dediğimiz gibi en doğru dediğimiz şey ve en yanlış dediğimiz şey diyalektik ayak oyunlarıyla çürütülebilir. Bu yüzden kendisi de diyor ki paradoksal olan doğrudur. Çünkü üzerine hipotez yoktur. ne iyidir ne kötüdür. bunu da (letting go) olarak nitelendiriyor ve bence orada işin içine (Soto Zen) felsefesi giriyor bence insanın akışta ve bu paradoksallıkta yaşamasının imkanı var.
dilara hanım, hume gibi fazla popüler olmayan filozoflar hakkındaki videolarınız çok yararlı oluyor çünkü bu kişiler her yerde insanların karşısına çıkamayabiliyorlar. onun haricinde her yerde platon, aristoteles vs. görmekten bezebiliyor insan ister istemez. bu arada, diksiyonunuzu ve feminen enerjinizi seviyorum. 🌼
-Video notlarım- Hume çatalı: Bir düşünce ya kendinden kanıtlıdır ya da deneyimlerden yola çıkılan 'olası' önermelerdir. Alışkanlık çıkarımları: A olayı: Topu iten insan eylemi B olayı: Topun yuvarlanma eylemi A, B'ye sebep olur dedik. Bu kendini kanıtlayan bir önerme değildir. Ancak Hume'un fikrine göre bunu empirik olarak da deneyimleyemeyiz. Sebep 1: Algımız sınırlı, tüm olasılıkları deneyimleyemeyiz. Örneğin çok rüzgarlı bir havada belki de topu itmek, topun ilerlemesini sağlamayacaktır. Sebep 2: Topu iten bir insanı kavrasak bile; bu topun ilerlemesini sağlayan şeyin insan eylemi olduğunu kanıtlamaz. Belki de top, kendi kendine ilerlemesi üzerine proglamlanmıştır veya rüzgar tam itmeyi görme esnasında esmiştir? Sonuç: Varsayımlarımız düşüncelerimizin doğan bir hakikat değil, alışkanlıklarımızdan doğan çıkarımlardır. Önceden gördüğümüz bir deneyimler yüzünden, yuvarlanan bir top gördüğümüzde; bunun 'top dışında' bir etkenden olduğunu düşünürüz. Belki de top sadece hayal ürünüdür, belki de top etkilerden bağımsız bir şekilde ilerliyordur... Olasılıklar sonsuz. Topun dışarıdan bir kuvvet aldığını düşünmemiz alışkanlık çıkarımlardır. "Nedensel zorunluluk; şeylerden ziyade, insan zihnindedir." *Peki bunu bilmek ne işime yarar? Genelde din felsefesinde öne sürülen argümanların temelinin sağlamlaştırılması gerektiğini öğrendim :D
Fiziksel bir olayın neden sonuç ilişkine felsefe ile çare bulamazsın :) Bu anlattığın konu tam da İsaac Newton'un hareket yasalarında anlatılıyor ve bu kadar karmaşıkta değil.
@@ehl-ikeyif7480 Ama videoda örneği verilen güneşin doğma olayı da fiziksel bir örnekti. Şey, verdiğim örnek yanlış seçilmiş olabilir. Sadece konuyu gözümde canlandırmak amaçlı yazmıştım.
hocam çok güzel anlatmışsınız ağzınıza sağlık david hume'u daha sade olarak dinlemek isteyen arkadaşlar varsa Ahmet Arslan hocanın ''Kuşkuculardan sonrası'' videosunu izlemenizi öneririm :)
Hume nedenselliğinden bahsederken gazzaliye de değinmek gerekirdi. Çünkü nedenselliğin determinizmi gerektirmediğini ilk olarak eni konu tartışan kendisidir. Başarılarınızın devamını dilerim
@@abdulkadirkaradongel gazaliden önce bu konu tartışılmamış veya düşünülmemiş demedim. Ancak eni konu nedenselliğin determinizmi gerektirmeyeceği iddiasını o ortaya atmıştır diyebiliriz. Hatta david hume büyük oranda gazzaliden etkilenmiştir kendi görüşünü kurarken. Benim demek istediğim: hume'ın nedenselliğinden bahsediliyorsa gazzaliye de değinilmeli. Bu konuyla ilgili şu makaleye bakabilirsin "GAZZALİ VE DAVID HUME’DA NEDENSELLİK KURAMI"
Cok dogru, Newton"u herkez teorik yonu Ile tanir ama evrensel yer cekim sabitini "G" tanimlamasini dunyanin kutlesini ve ay-dunya mesafesini sayisal olarak bilmesine borcluydu. Dolayisiyla nedensellik kavrami deneyimlerimizin bir sonucudur.
Nedenselliği dikkatlice incelersek peşi sıra gelen iki sürecin birbirini gerektirmesi gibi gizli bir varsayım yaptığımızı görürüz. Halbuki buradaki bu "gerektirme" şeklindeki yorum, dediğim gibi bizim yorumumuzdur. Doğanın olanları vardır, "olması gereken" tabiri; bizim doğaya yüklediğimiz yorumları içeren bir tabirdir. Yani "olması gereken" tabiri, doğanın oluşuna insan yorumu eklenerek yaratılmış/icat edilmiş bir tabirdir.
Unicorn örneğini rüyalarda da görürüz. Örneğin kanatı deneyimledik ve kanatlı insan görebiliyoruz rüyamızda. Çoğu zaman da gelecek olaylara yorumlanır hatta. Bence nedensellik kişiye göre değişen bir şeydir. Kırmızı kalemle sınava girip başarılı olan biri kalemi kutsallaştırır. Çünkü başarının sırrı kırmızı renkli kalemdir . Hayatta böyledir başımıza kötü bişi geldiğinde " ben ne günah işledim de bu başıma geldi" deriz. Son bir örnek kimse cenneti ve cehennemi deneyimlememesine rağmen olduğuna inanır. İnanmayan bu noktada suçlamak doğru olmaz inana da neden inanıyorsun diyemeyiz. Her iki tarafta bir nedenden farklı sonuçlar çıkarır. 😇😇😇
ikisi de septiklerden alıyor örneklerini. Kaynak için İlkçağ Felsefe Tarihi Cilt 4 / Ahmet Arslan bakabilirsiniz. Ayrıca Ahmet Hoca'nın katıldığı Teke Tek programlarından birinde de mevzusu geçiyor.
1-Doğrusu, NEDENSELLİK olgusunu açımlamak çok zor bir husus olsa da, bu hususu elden geldiğince nesnel bir biçimde açımlamak üzre, birkaç şey söylemek isterim, ki umarım, en azından bazı nesnel ipuçları yani dayanak noktaları aydınlığa kavuşur. 2-Esasen, nesnel gerçeklik açısından, A, B´nin; B, C´nin nedenidir, vb. şeklinde bir nedensellik algısı yanlış olur, dolayısıyle, nedenselliği daha ziyade KARŞILIKLI ETKİLEŞİM şeklinde anlamak ya da anlamaya çalışmak, nesnel bir analize çok daha uygun bir tutum ve yaklaşım olur. 3-Zira, VAROLUŞ dediğimiz gerçeklik, birçok BİLEŞEN´lerden ve o bileşenlerin birbirlerine olan ETKİ´sinden oluşur, dolayısıyle, nedensellik olgusunun nesnel biçimde anlaşılmasında öne çıkaracağımız temel kavram, soyut ve ayrıksı bir NEDEN kavramı değil fakat somut ve bütünleyici bir ETKİ kavramıdır, öyle olması gerekir. 4-Çünkü, varoluşu, bütün-parça zorunlu denklemi(=bütünlük oluşturma) bağlamında harekete geçiren temel itki ETKİDE BULUNMA itkisidir, ki etkileşimin olmadığı yerde, ne varoluştan, ne de varoluşun bütünlüğü ve çeşitlenmesinden söz edebiliriz. 5-O halde, temel sorumuz, bizatihi ''NEDEN(-LİLİK) NEDİR?'' sorusu değil fakat bizatihi ''ETKİ(-LEME/ETKİLEŞİM) NEDİR?'' sorusu olmalıdır bana göre.O zaman hemen o temel soruyu soralım : Etki(=büyü) nedir? 6-ETKİ, en yalın anlamı ile, birşeyin başka birşeye DOKUNMASI ve dokunduğu şeyi bir yönde harekete ve değişime ZORLAMASI´dır.Ama, varoluşsal bütünlük gereği, birşey, başka birşeyi etkilediğinde, o başka şey de KARŞI-ETKİ´de bulunur, ve böylelikle, zorunlu bir KARŞILIKLI ETKİLEŞİM durumu gerçekleşir. 7-Dolayısıyle, ETKİ temel kavramı açısından baktığımızda, nedenselliğin, soyut ve ayrıksı nedenler bütünlüğü değil de, aksine, somut ve bütünleştirici etkiler ve karşı etkiler bütünlüğü olduğu nesnel gerçeğini algılamış oluruz.O zaman, her etki, bir açıdan NEDEN iken, başka bir açıdan da SONUÇ´tur aslında. 8-Daha doğrusu, karşılıklı etkileşim sürecinde, ilk etkiyi yapan neden, etkilenenin etkilenme biçimi de sonuç işlevini görür, ama, etkilenmek, aynı zamanda, bir karşı etki olduğu için, bir karşı nedendir de. 9-Dolayısıyle, ETKİ kavramı bağlamında, Tanrı´nın yaratıcılığının temeli olan OL EMRİ de, esasen, YARATICI ETKİ´dir.Fakat, Tanrı´nın yaratma etkisi, kendisi olmayan bir varlık üzerine olduğu için, O´nun yaratıcı etkisini, İLK NEDEN anlamında bir İLK ETKİ olarak tanımlayamayız, zira Tanrı´nın yaratma etkisi ile yaratılmış birşeyin başka yaratılmış bir şeyi etkilemesi, AYNI CİNSTEN VE ÖZDEŞ ETKİLER değildir, ki, eğer özdeş etkiler olsa idi, o zaman Tanrı´nın oldurma etkisini YARATICILIK olarak tanımlayamazdık nesnel gerçeklik gereği. 10-O halde, mahlukat düzleminde, varlıkların(=olma/oluş biçimlerinin) birbirlerini etkilemesinin gerçekte ne anlama geldiğini, Tanrı´nın ortak olunamaz TEKLİK, MUTLAKLIK, SONSUZLUK, TAMLIK, BENZERSİZLİK ve KENDİLİĞİNDENLİK nitelikleri üzerinden kolaylıkla anlayabiliriz, şöyle ki : Tanrı bölünürlüğü, izafiliği, sonluluğu, eksikliği, benzerliliği ve zorunlu olmayanı(=mümkünü) yaratmaktadır. 11-Dolayısıyle, tüm varlık biçimleri, birbirleri ile, bölünürlük, izafilik, sonluluk, eksiklik, benzerlilik ve olasılık etkileri ve karşı etkileri şeklinde bir KARŞILIKLI ETKİLEŞİM içindedirler. 12-Daha da özetle, ''VAROLUŞ(=evren=mahlukat), TANRI´NIN SONSUZ TAMLIĞI DOĞRULTUSUNDA İLERLEYEN, DAİMİ KARŞILIKLI-ETKİLEŞİM EKSİKLİĞİDİR'', yani, ''Varoluş, Tanrı´nın sonsuz nedensizliği doğrultusunda ilerleyen, daimi nedensellik sürecidir'', velhasılı kelam.Sağlıcakla ve dua ile :)
nedensellik diyince göz gazzaliyi arıyor. mesela hume'un nedenselliği alışkanlık olarak isimlendirmesinden takriben 700 yıl önce Gazzali aynı ismi vermişti.
Keşke videolarınız her filozof için 3,4 saat kadar olacak şekilde filozofun düşüncelerinin en önemli kısımları ile detayları ve eleştirileri ile birlikte işleseniz çok güzel olurdu.Sizce de 15 ,20 dakika az değil mi?Valla her defasında video bittiğinde bendeki his, tadı damağımda kaldı oluyor.Emekleriniz ,nitelikli araştırmalarınız ve çok güzel sunumunuz için teşekkür ederim. 🤩👍
düşünürken, düşüncelerimiz bir temelden hareket etmeli bir temel dayanağı olmalı. işte mantık bunun için gerekli mantığı temel alarak düşünüyoruz ama bu mantıkta doğmatik degildir değişebilir olayları anlamak için mantıksal düşünce üretiyoruz .
Nedensellik konusunu iyice anlamak için ikiye ayırmak gereklidir nedenseligin mutlakligi ve deneysel gözlem alanımıza giren boyutu mutlak nedensellik kainattaki en mikro alemden en makro aleme kadar her şeyin Allah tarafından her an zamanın en küçük parçasında bile yaratılıyor olduğu hakikattir diğer kısım bizimde duyu organlarimizla ilintili olarak gözlemlediğimiz süreç ilişkisi yani koorelesyonlarda diyebiliriz bu ikisinin ilki gözlem alanımıza kapalıdır yani biz Allah i dunya gözümüzle nasıl gorebilirizki ikincisi sınırlı olarak gözlem yapmakla vazifeli olduğumuz kısımdır insanların bazılarını yanıltan gözlem yapmakla hüküm vermek arasındaki fark i farkedemeyen ve örnek olarak bitkiye defalarca şu verip hepsinde de bitkinin büyüdüğünü gözlemleyip sonunda işte buldum şu bitkiyi büyüten dir diyerek bunu tabi kudreti inkar manasında kullanıyorsa bu küfürdür ve hiçbir delilide yoktur yani kısaca neden yada sebeb ne derseniz diyin hepsi sonsuz kudretin ilm irade ve hayat ve sair sıfatlarından bağımsız olamaz
Nedenselliğin zihnimizin alışkanlıklarından gelmesi, ancak şu an için evreni açıklama çabamızda (bilim) bunun alternatifi olmaması ortada. Biz bu noktada, nasıl bilimi bu varsayımla yapıyorsak ve bu verimliyse aynı şekilde Tanrı'da evrimsel süreçte gelişen zihnimizi ilk nedenden yola çıkıp kendisine ulaşmak için bu şekilde dizayn etmiş olabilir, EN AZINDAN DAHA MAKUL ALTERNATİF BİR YOL KEŞFEDİLENE KADAR.
Ayrıca bilim literatüründe "şans/tesadüf" doğada açıklaması henüz sistematik bir biçimde ortaya konamayan fenomenler için kullanılır. "Zorunluluk" içinse kuantum dünyasına bir kulaç atmanız yeterli, zira bu bir kulaç sizin o dünyada kalmanızı fazlasıyla "zorunlu" hale getirecektir.
Hume'un eşek örneğini modern zamana uyarlarsak : her sabah işe gitmek için 08 00 da otobüse biniyorsunuz.Bu her gün istisnasnasız yaşanıyor.Bunu izleyen bir çocuk şöyle düşünebilir ; "bu kişinin otobüse binmesi ile otobüsün hareket etmesi arasında zorunlu bir nedensellik var."Fakat biz biliyoruz ki otobüs şoförü her seferinde sizin binmeniz ile hareket etmek zorunda değil.Bugüne kadar her binmenizde hareket etmiş olması bir zorunluluk değil.Yarın hareket etmemeyi tercih edebilir.
Bir şey sorabilir miyim ? Bir horoz düşünün( sözler köşkü gibi girdim) Bu horoz her sabah güneş doğmadan ötüyor.Şimdi Hume’a göre bir süre sonra insanlar bu horoza tapmaya başlayabilir.Çünkü güneşin doğuşunun nedeninini horozun ötüşü olarak düşünebilirler.Sonra horoz ölsün ve gergin bir geceden sonra aaa sabah yine güneş doğdu.İnsanlar sinirlendiler bütün horoz rahiplerini falan dövdüler ve bir korelasyonun bir olayın nedeni olmayabileceği ortaya çıktı.Şimdi sorum ne değişti ? Hala korelasyonlarda biri diğer olayın gerçek nedeni olabilir.Burdan doğada nedenselliğin olmadığı çıkarımını nasıl yapıyoruz ? Bence Hume sadece epistemolojik bir boşluğa işaret ediyor.
Ne kadar doğru bilemiyorum fakat bu videodan şunu çıkardım insan psikolojisini, insan beyninin yapı ve işleyişini biraz daha iyi incelemeliyiz. Belki kendi yarattığımız bazı problemlerin sebebini buluruz. Ve aslında kendi penceremizden baktığımızı anlarız.
güneş hep orda herzaman bir ışığı var.. düşünceler sadece dönmekte olan dünyadaki zavallı yaratıklarının hayatı anlamak içim yaptıkları felsefeden ibarettir
anlamadığım bir yer var. yarın güneş doğacak önermesi neden olası bir önerme değildir? yarını bekleyerek güneşin doğup doğmayacağını kontrol edebiliriz sonuçta. oradaki ayrımı anlayamadım.
Bir top olsa ve bu topun hareketine etki edebilecek her şeyi ortamdan kaldırsak("neler topun hareketine sebep olur?" ironik sorusunu cevaplayıp) ve sonrasında topu itsek ve top hareket etse, topun hareketini etkileyebileceğini düşündüğümüz her şeyi de ortadan kaldırdığımız için topun hareketini gökteki bulutların hareketine ya da kuşların uçuşuna ya da topun kendi isteğiyle ilerlemesine bağlamaktansa kendi ittirmemize bağlamamız gerekmez mi zaten? Biz topu ittirdik diye topun gittiğini sanıyorsak topun gitmesine neden olacak başka şeyleri arayıp bulamadıktan sonra elbette böyle düşünmeliyiz. Buna benzer bir deneyi doğada da yapabiliriz ve doğada da nedensellik olduğunu görürüz böylece. Doğada varsa artık bizden bağımsız olarak var olmuş oluyor.
Aklı yürütme , tüme varım daha büyük gerçekliğe ulaşmak, elde etmek yani fiil ile tümden gelim ile gerçeği anlamak , mekanı zaman ayırmak nesneleştirmek eylemdir. Gerçeklik ve onun temsil arasındaki örüntü oluşturan şey bilincin kendisidir. 2+2=4, toplam işlemidir.Toplma işlemi, sayı tanımı ve sayma fiilin ile tanımıdır. A piror yani idealeştirimiş hipotez , kabul , varsayım değildir. Sayı; bölünmez, bir birine denk nesnelerin, onları temsil eden sembollerin birlerin miktarı , ölçüsüdür. Gözlemlenmiştir olasılığı 0 kabul edilmiştir. Kutunun veya odanın kapısını açmadan kedinin durumu konusunda belirsizlik ve olasılıklar içermesi kontrolün ve etkinin dışta olmasıdır. Güneşin doğup doğmaması da. Arkadaki fark birinden kapının şifresi bilinmesi , diğerinde bilinmemesi ya da başkasında olması. Bilmek ve kontrol ilişkisi var. Neden sonuç ilişkisi, ilk neden meselesine gelince, seçim yapmak sanallaştırma eylemdir ki bu da mekan yanı konumu yaratır. Neden; nirengi noktası ölçümün dayanak , referans yeridir, tanımıdır. Sonuç ise hareketi zaman, farkı, sıralama, oluşturan ikinci neden arasındaki bağdır. İlk nedeni kabul etmeyen bilim ile , bütün sebebi ilk nedene dayandıran din arasında, büyük bir çelişki barındırır. İslâm aşkın , sürekli , sonsuz yaratıcı tanım ile bunu aşmış olmasına rağmen, müslümanlarda diğer dinlerin durumuna düşmekten kurtulamamıştır. Allah bir şeye ol dediğinde olur. Bu yüzden sonucu oluşturan neden ile , nedeni var eden sonuç arasında bir çelişki olmaz. Adalet ahlaktan , ahlak akıldan, akıl eylemi iradeden gelir. İrade bilgiden, bilgi ise inançtır. İnanç ise sonucu belirler. Sonuç ise nedeni yaratır.
david hume un ele aldığı metod deneysel gözlem metodu, metafiziğe karşı ama bir metafizik kuruyor ayrıca kantın bir benzerini yapıyor, zaten birbirine benzer filozofları bir arada işlemek gerekiyor hume aslında bir girişim diyor buna kesin birşey değil bu konularda hume un pek başarılı olduğu söylenemez açıkcası.
Bu konu tartışılırken Hume'den yaklaşık 6 asır önce benzer düşüncelerin Gazali tarafından da savunulduğu tartışılsaydı iyiydi. Karşılaştırmalı felsefeyi hep iyi gelir.
Gazali de Hume da bu konu hakkındaki örneklerini Septikler'den alıyor yalnız. Kaynak için İlkçağ Felsefe Tarihi Cilt 4/ Ahmet Arslan bakabilirsiniz. Ahmet Hocamızın katıldığı Teke Tek programlarından birinde de bu mevzuyu açıkladığını görebilirsiniz.
@@alihaydardemirkan2439 alakası bile yok bunu diyen iyi okumamış araştırmamış cahildir yalan yanlış bilgi vermeyin gidin gazalinin kitaplarını Arapça öğrendikten sonra aslından okuyun tabi Arapçayı mecaz belağat fesahat gibi tüm ilimleriyle öğrenmek öyle basit değil en az 5 10 yılınızı alır öyle basit değil ilim öğrenmek kaynağından öğrenmek eski alimler boşuna mı arapça farsça öğrenip aslından okuyorlardı siz de gidip yalan yanlış saçma tercümelerle öğrenip gelip burda yanlışları söylüyorsunuz biraz emek verin emek olmadan ilim olmaz
David Hume’dan önce bu fikir Gazzali tarafından da ifade edildi. Peki bu düşünce, ontolojik nedensellik değil de alışkanlıktan kaynaklı epistemolojik nedensellik, nasıl kanıtlanıyor? Sanki ispat noktasında ikisi de eşit, kazanan yok, oyun berabere gibi 🤔
nedensellik yanlış evet, çünkü mesela kızılötesi ışığı göremezsin ama o ışık vardır ! kızılötesi ışığı göremezsin hissedemezsin nedensellik yanlış o zaman
Hayır. Önemli bir noktayı atlıyorsunuz. Bizi bir ilk neden e götüren mantığı da Yaratıcının tasarlamış ve mümkün kılmış olması beklenmelidir. Bu mantık neden yaratıcıyı bağlasın ki. Çelişkili değil mi? Mantık mı Yaratıcı'yı yarattı, Yaratıcı mı mantığı yarattı?
Bu arada intro mükemmel olmuş. Kanalını bir üst profesyonellik seviyesine taşımış.
Bir intro mu yapmis bunu? Nasil..? :)
@@antinkuntin5452 ne demek istediğiniz anlamdım. Ancak ben baştaki çalan Dilozof kanalına ait müzikten bahsetmiştim.
@@yarenbutsad yaren; inanin ben de sizi anlamiyorum.
@@antinkuntin5452 ben her ikinizi de anlamıyorum:)
@@antinkuntin5452 ıĺ0000000000000000000000000000000
O kadar güzel anlatmışsın ki.. Bu kadar anlaşılır ve aynı zamanda zor olmasına rağmen anlatılan konu oldukça akıcı konuşuyor olman bu kanalı bana daha çok sevdirtiyor.❤️
4:16 zihnin imgelem gücünün gerçeği çarpıtabileceği konusuna güzel bir örnek.Sahip olduğumuz korkuların çoğunu zihnimizde bir unicorn yaratır gibi yaratmış olabiliriz.
Ali Bayramoğlu- Majino serisini izlemenizi öneririm
David Hume'un her idenin izlenimlerden çıktığına dair söylemlerini kısmen kabul etmekle birlikte aklıma takılan birkaç hususu dile getirmek isterim: Belirli nesnelerin sırf art arda gelmeleri sebebiyle onlara nedensellik atfetmek doğru değil ise dolaysız izlenimlerim dışında( dolaysız izlenimden kasıt: a) nesnelerin özlerine nüfuz etmek, b) A olayını her defasında B olayına sebep kılan nedensel güç ) cereyan eden her bir olaydan şüphe etmem gerekir. Bu olaylardan biri ve bence en önemlisi, başka insanların da zihne sahip olduğu yönündeki idemin kaynağı sayılabilecek her türlü art arda gelişlerdir. Deneyim sadece, olgular arasında art arda gelen süreçleri açıklamayı amaç ediniyor ve bunun ilerisine geçemiyor. Öyle ya dış dünyada bana benzer birtakım varlıklar var ve ben bu varlıklara belli eylemleri gerçekleştirmeleri sebebiyle belli düzeylerde zihin atfediyorum. Deneyim kavramının tanımından yola çıkarak bu eylemlerin herbirinin benim nezdimde, bilinçsiz olduğunu iddia ettiğim (sözgelimi rüzgarın ağaçların sallanmasına sebep olması gibi) türden olaylardan ne gibi bir farkı vardır? Birine bilinç diğerine bilinçsizlik atfetmek için bir ölçütümüz var mıdır?
Ayrıca; nesneler sırf art arda geliyor diye sebeplere vakıf olduğumuzu iddia edemiyorsak ve "nesneler arasında zorunlu bir bağlantı idesi oluşturmanın alışkanlıktan başka bir temeli yoktur ve bu ide gerçeği yansıtmaz" diyebiliyor isek, o halde, şöyle kitaplar yazması böyle konuşması şu matematik problemini çözmesi sebebiyle falan kişiye zihin atfetmenin de bir temeli kalmıyor gibi görünüyor. Çünkü eğer nesneleri birbirine bağlayan zorunlu bir bağlantı yok ise falan kişinin bu kitabı yazması şu sözleri söylemesi ile bilinçsiz olduğunu iddia ettiğimiz falan şeyin şu kitabı yazması şu sözleri dile getirmesi eşit derecede anlaşılır ve beklenir hale geliyor. Eğer A nesnesini B nesnesine bağlayan bir zorunluluk söz konusu değil ve bundan dolayı " A'nın B'ye neden olduğunu söylemek için makul bir sebebimiz yoktur" diyorsak o halde falanca kişiye eylemleri sebebiyle akıl atfetmenin de makul bir sebebi kalmıyor. Çünkü herbiri art arda geliyor, o kadar.
David Hume, İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Soruşturma kitabında der ki " Kendi zihin faaliyetlerimizi deneyimleyerek Tanrı dediğimiz varlığa akıl, bilgi, üstün zeka atfediyoruz ". Ve kitaplarını incelediğimizde bu idenin gerçeği yansıtmadığını ve bir tür kurgu olduğunu söylüyor. Benim meselem de tam bu noktada cereyan ediyor: Kendi zihin faaliyetlerimiz üzerine izlenimlere sahibiz ve bu izlenimleri geçmişte yaşamış ve şuan yaşamakta olan insanların bütünü için yanılmaz bir kaideymiş gibi kullanıyoruz. Fakat bunu yapmak için makul bir sebebimiz var mıdır? Kendimi insanlığın bütünü için referans almak ne kadar meşrudur? Ne de olsa başka insanların eylemleri de diğer nesneler gibi art arda geliyor, o kadar.
Bu yapılabilir insanda doğada öylesine bir varlık olarak görülüp aslında onunda doğada öylesine olduğu düşünülebilir ki ben öyle düşünüyorum ister determinizm olsun ister nedensellik zorunlu olmasın bana göre insanin her iki türlü de önemsiz bir yerde.
Zaten ortada bir olgu varsa üzerine sonsuz sayıda hipotez vardır ve hepsini deneyemeyeceğimiz için asla mutlak doğruya ulaşamayız artı olarak bir deney söz konusu olduğunda ve orada sebep sonuca bakıldığında ise zaten diğer bütün değişkenler durdurulmuş sayılarak iki tanesinin gidişatına bakılıyor. Bu sorun bence zihnin kendisinde, bir çok teori var üzerine bu nedenselliklerimizin güvende hissetmek adına olduğu farklı şeyler adına olduğu fakat konu sadece buda değil şu an ki bütün yer çekimi dediğimiz şey, matematik, cebirde imgelemeler sadece bir düşünceden ibaretler. Bunların doğada düşünceden farklı işlediğini düşünmenin kendisi de sadece bir düşünce. Hepsi öznel şeyler 0 sayısı uzayda yok kimsenin kafasında yok madde ve enerjisi yok ama hepimiz gerçek olduğu konusunda ısrarcıyız. Daha da tamamlamak gerekirse bence ne iyi ne de kötü var ne de yanlış ne de doğru. Öyle bir yol olması gerekiyor ki insan düşüncelerinden farklı olarak dünyayı sadece çıplak bir şekilde yorum yapmadan seyredebilsin. Ben burada taraf olarak Lao Tzu yanlısı olarak çekiliyorum. Dediğimiz gibi en doğru dediğimiz şey ve en yanlış dediğimiz şey diyalektik ayak oyunlarıyla çürütülebilir. Bu yüzden kendisi de diyor ki paradoksal olan doğrudur. Çünkü üzerine hipotez yoktur. ne iyidir ne kötüdür. bunu da (letting go) olarak nitelendiriyor ve bence orada işin içine (Soto Zen) felsefesi giriyor bence insanın akışta ve bu paradoksallıkta yaşamasının imkanı var.
dilara hanım, hume gibi fazla popüler olmayan filozoflar hakkındaki videolarınız çok yararlı oluyor çünkü bu kişiler her yerde insanların karşısına çıkamayabiliyorlar. onun haricinde her yerde platon, aristoteles vs. görmekten bezebiliyor insan ister istemez.
bu arada, diksiyonunuzu ve feminen enerjinizi seviyorum. 🌼
Bu arada intro aşırı hoş olmuş. Aeshetic bir havası varr
Palaşımlarınız için teşekkürler. Sizin kanalınızla karşılaştığım için çok memnun ve mutluyum.Başarılarınızın devamını dilerim.
Evet,tam da "tanrı ve nedensellik" için buraya gelmiştim,bahsetmeniz güzel oldu🙏🏻
introyu tekrar tekrar izlemekten videoya başlayamadım 🥰🥰
Her video bir öncekinden güzel geliyor gözüme. Dekor, intro👌
estetiğin özün önüne geçmesi çağımızın hastalığı.
-Video notlarım-
Hume çatalı: Bir düşünce ya kendinden kanıtlıdır ya da deneyimlerden yola çıkılan 'olası' önermelerdir.
Alışkanlık çıkarımları:
A olayı: Topu iten insan eylemi
B olayı: Topun yuvarlanma eylemi
A, B'ye sebep olur dedik. Bu kendini kanıtlayan bir önerme değildir. Ancak Hume'un fikrine göre bunu empirik olarak da deneyimleyemeyiz.
Sebep 1: Algımız sınırlı, tüm olasılıkları deneyimleyemeyiz. Örneğin çok rüzgarlı bir havada belki de topu itmek, topun ilerlemesini sağlamayacaktır.
Sebep 2: Topu iten bir insanı kavrasak bile; bu topun ilerlemesini sağlayan şeyin insan eylemi olduğunu kanıtlamaz. Belki de top, kendi kendine ilerlemesi üzerine proglamlanmıştır veya rüzgar tam itmeyi görme esnasında esmiştir?
Sonuç: Varsayımlarımız düşüncelerimizin doğan bir hakikat değil, alışkanlıklarımızdan doğan çıkarımlardır.
Önceden gördüğümüz bir deneyimler yüzünden, yuvarlanan bir top gördüğümüzde; bunun 'top dışında' bir etkenden olduğunu düşünürüz. Belki de top sadece hayal ürünüdür, belki de top etkilerden bağımsız bir şekilde ilerliyordur... Olasılıklar sonsuz. Topun dışarıdan bir kuvvet aldığını düşünmemiz alışkanlık çıkarımlardır.
"Nedensel zorunluluk; şeylerden ziyade, insan zihnindedir."
*Peki bunu bilmek ne işime yarar? Genelde din felsefesinde öne sürülen argümanların temelinin sağlamlaştırılması gerektiğini öğrendim :D
Video Notlarım başlığı üzerine çizgi çekmek ne anlama geliyor ? Arada görüyorum da merak ettim.
Fiziksel bir olayın neden sonuç ilişkine felsefe ile çare bulamazsın :) Bu anlattığın konu tam da İsaac Newton'un hareket yasalarında anlatılıyor ve bu kadar karmaşıkta değil.
@@tanrcaal-lat5162 habil onu iyi ezmişti münazarada.
@@ehl-ikeyif7480 Ama videoda örneği verilen güneşin doğma olayı da fiziksel bir örnekti. Şey, verdiğim örnek yanlış seçilmiş olabilir. Sadece konuyu gözümde canlandırmak amaçlı yazmıştım.
Uzun süredir izliyorum ve artık benim için sınavlara çalışmak değil bir alışkanlık meselesi haline geldi🌟
aferin cümle içinde kullandın. artıyı hak ettin
Eskisi gibi sanat hakkında da videolar bekliyoruz, umarım yakın zamanda yaparsın.
Sanat hakkında video bekleyeceğinize sanat yapmaya çalışsanız daha iyi olmaz mı? :)
@@Migrant42 ikisini de aynı anda yapabileceğimi düşünüyorum :')
@@yarenbutsad aynı an da bir bardak süt ile bir bardak suyu içmek mümkün müdür peki?:)
@@Migrant42 daha büyük bardakta topla
@@burakbakir6268 zaman? iki katına çıkmaz mı? :)
Yine döktürmüş kızımmız yaa. gururumuz resmen
Farklı felsefi görüşlerle ufkumuzu genişletiyorsunuz , emekleriniz için teşekkürler Dilara abla 👍🏻
Şahane video! Emeğine sonsuz teşekkürler. Artık bir sonraki videoda Kant'a mı geçiyoruz? =)
Tam da ne yapsam diye düşürken gelen Dilozof bildirimi ❤️❤️❤️❤️❤️
Çay içerkn alim teli dedim bnde buradayım :)
Hayret RUclips ilk defa saniyesinde bildirim gönderdi
Çok kaliteli bi kanal. Elinize sağlık 👌🏻👌🏻
Yine zor anlaşılır bir konunun temelleri harika anlatılmış. Hume konusu şu an 20.yy felsefesi dersimizde :)
İşte beklediğim video
Güzel bir yayın olmuş.Emeğinize sağlık.
Cok teşekkür ederim dilara david hume ile ilgili odevim vardi. Tam zamaninda yetiştin 😂
Kısaca ,
Fikirler Şekillenmiş halde bulunmazlar Ancak Üzerinde çalıştığınız zaman Ortaya çıkarlar ➰🗝
Gerçekten emeğinize sağlık. Bu ülkede bu gibi bilgi verici içerikler görmek gurur verici :)
Seni dinlemek huzur veriyor nokta 🧿♥️🌷🧿🙏🌅🦅
hocam çok güzel anlatmışsınız ağzınıza sağlık david hume'u daha sade olarak dinlemek isteyen arkadaşlar varsa Ahmet Arslan hocanın ''Kuşkuculardan sonrası'' videosunu izlemenizi öneririm :)
Hume nedenselliğinden bahsederken gazzaliye de değinmek gerekirdi. Çünkü nedenselliğin determinizmi gerektirmediğini ilk olarak eni konu tartışan kendisidir. Başarılarınızın devamını dilerim
Gazaliden önce yunan filozofları da bu konuyu tartışmış ama emin olun yunanlardan önce de bu konu hakkında düşünen illaki vardır
@@abdulkadirkaradongel gazaliden önce bu konu tartışılmamış veya düşünülmemiş demedim. Ancak eni konu nedenselliğin determinizmi gerektirmeyeceği iddiasını o ortaya atmıştır diyebiliriz. Hatta david hume büyük oranda gazzaliden etkilenmiştir kendi görüşünü kurarken. Benim demek istediğim: hume'ın nedenselliğinden bahsediliyorsa gazzaliye de değinilmeli. Bu konuyla ilgili şu makaleye bakabilirsin "GAZZALİ VE DAVID HUME’DA NEDENSELLİK KURAMI"
Felsefeyi bana sevdiren kişi
Aynen bende aynı
Cok dogru, Newton"u herkez teorik yonu Ile tanir ama evrensel yer cekim sabitini "G" tanimlamasini dunyanin kutlesini ve ay-dunya mesafesini sayisal olarak bilmesine borcluydu.
Dolayisiyla nedensellik kavrami deneyimlerimizin bir sonucudur.
Nedenselliği dikkatlice incelersek peşi sıra gelen iki sürecin birbirini gerektirmesi gibi gizli bir varsayım yaptığımızı görürüz. Halbuki buradaki bu "gerektirme" şeklindeki yorum, dediğim gibi bizim yorumumuzdur. Doğanın olanları vardır, "olması gereken" tabiri; bizim doğaya yüklediğimiz yorumları içeren bir tabirdir. Yani "olması gereken" tabiri, doğanın oluşuna insan yorumu eklenerek yaratılmış/icat edilmiş bir tabirdir.
Nedensellik fizik biliminde entropi kavramının bir sonucudur ve teoloji terminolojisinde "kader" kavramına karşılık gelir bana göre.
arka plan ve müzik çok iyi
Geldik ❤
Profil foton ❤
@@kardelenercan173 ❤
Ellerine emegine saglik Dilara. Tesekkurler.
Çok faydalı bir seri oluyor.
Sevgili Dilozof bu kanalda bir yayınında kıymetli Ahmet Ayhan Çitil Hocamızı da konuk etmeni çok isterim. Matematik felsefesi hiç fena olmazdı
yarın felsefi sınavı var, tam umudumu kaybetmiştim bu video'ya denk geldim, :)
Non-lineer sistemler (olasılıksallık) hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? Ya da konuya ilişkin bir video hazırlar mısınız? Teşekkürler
Unicorn örneğini rüyalarda da görürüz. Örneğin kanatı deneyimledik ve kanatlı insan görebiliyoruz rüyamızda. Çoğu zaman da gelecek olaylara yorumlanır hatta.
Bence nedensellik kişiye göre değişen bir şeydir. Kırmızı kalemle sınava girip başarılı olan biri kalemi kutsallaştırır. Çünkü başarının sırrı kırmızı renkli kalemdir . Hayatta böyledir başımıza kötü bişi geldiğinde " ben ne günah işledim de bu başıma geldi" deriz.
Son bir örnek kimse cenneti ve cehennemi deneyimlememesine rağmen olduğuna inanır. İnanmayan bu noktada suçlamak doğru olmaz inana da neden inanıyorsun diyemeyiz. Her iki tarafta bir nedenden farklı sonuçlar çıkarır.
😇😇😇
Gazzâlî'nin tehafütün 17. Meselesinde anlattığı olay. David Hume ile Gazzâlî'nin benzer şeyler savunacağını düşünmezdim.
ikisi de septiklerden alıyor örneklerini. Kaynak için İlkçağ Felsefe Tarihi Cilt 4 / Ahmet Arslan bakabilirsiniz. Ayrıca Ahmet Hoca'nın katıldığı Teke Tek programlarından birinde de mevzusu geçiyor.
Tam bunu düşünüyordum bu aralar..heyecanlandım 😃😃
Cogito üzerine bir felsefe sözlüğü videosu iyi olurdu.
@@pelindilaracolak ah bu videoyu bilmez miyim hocam, ben de bu videodan çok yaralandım kanalımdaki bir video için.
İnsan zihni ile dış dünya algılanıyor ise bütün insanların aynı dış dünyayı algılaması ve ortak bir dış dünyada birlikte yaşamaları ilginç geldi bana.
Çok teşekkürler.
Video güzel olmuş ama biraz ileri seviye felsefi açıklamalar yapmışsınız, çok kavramsal bir akış var belki biraz daha somut olabilir, kolay gelsin
Harika bir video olmuş
1-Doğrusu, NEDENSELLİK olgusunu açımlamak çok zor bir husus olsa da, bu hususu elden geldiğince nesnel bir biçimde açımlamak üzre, birkaç şey söylemek isterim, ki umarım, en azından bazı nesnel ipuçları yani dayanak noktaları aydınlığa kavuşur.
2-Esasen, nesnel gerçeklik açısından, A, B´nin; B, C´nin nedenidir, vb. şeklinde bir nedensellik algısı yanlış olur, dolayısıyle, nedenselliği daha ziyade KARŞILIKLI ETKİLEŞİM şeklinde anlamak ya da anlamaya çalışmak, nesnel bir analize çok daha uygun bir tutum ve yaklaşım olur.
3-Zira, VAROLUŞ dediğimiz gerçeklik, birçok BİLEŞEN´lerden ve o bileşenlerin birbirlerine olan ETKİ´sinden oluşur, dolayısıyle, nedensellik olgusunun nesnel biçimde anlaşılmasında öne çıkaracağımız temel kavram, soyut ve ayrıksı bir NEDEN kavramı değil fakat somut ve bütünleyici bir ETKİ kavramıdır, öyle olması gerekir.
4-Çünkü, varoluşu, bütün-parça zorunlu denklemi(=bütünlük oluşturma) bağlamında harekete geçiren temel itki ETKİDE BULUNMA itkisidir, ki etkileşimin olmadığı yerde, ne varoluştan, ne de varoluşun bütünlüğü ve çeşitlenmesinden söz edebiliriz.
5-O halde, temel sorumuz, bizatihi ''NEDEN(-LİLİK) NEDİR?'' sorusu değil fakat bizatihi ''ETKİ(-LEME/ETKİLEŞİM) NEDİR?'' sorusu olmalıdır bana göre.O zaman hemen o temel soruyu soralım : Etki(=büyü) nedir?
6-ETKİ, en yalın anlamı ile, birşeyin başka birşeye DOKUNMASI ve dokunduğu şeyi bir yönde harekete ve değişime ZORLAMASI´dır.Ama, varoluşsal bütünlük gereği, birşey, başka birşeyi etkilediğinde, o başka şey de KARŞI-ETKİ´de bulunur, ve böylelikle, zorunlu bir KARŞILIKLI ETKİLEŞİM durumu gerçekleşir.
7-Dolayısıyle, ETKİ temel kavramı açısından baktığımızda, nedenselliğin, soyut ve ayrıksı nedenler bütünlüğü değil de, aksine, somut ve bütünleştirici etkiler ve karşı etkiler bütünlüğü olduğu nesnel gerçeğini algılamış oluruz.O zaman, her etki, bir açıdan NEDEN iken, başka bir açıdan da SONUÇ´tur aslında.
8-Daha doğrusu, karşılıklı etkileşim sürecinde, ilk etkiyi yapan neden, etkilenenin etkilenme biçimi de sonuç işlevini görür, ama, etkilenmek, aynı zamanda, bir karşı etki olduğu için, bir karşı nedendir de.
9-Dolayısıyle, ETKİ kavramı bağlamında, Tanrı´nın yaratıcılığının temeli olan OL EMRİ de, esasen, YARATICI ETKİ´dir.Fakat, Tanrı´nın yaratma etkisi, kendisi olmayan bir varlık üzerine olduğu için, O´nun yaratıcı etkisini, İLK NEDEN anlamında bir İLK ETKİ olarak tanımlayamayız, zira Tanrı´nın yaratma etkisi ile yaratılmış birşeyin başka yaratılmış bir şeyi etkilemesi, AYNI CİNSTEN VE ÖZDEŞ ETKİLER değildir, ki, eğer özdeş etkiler olsa idi, o zaman Tanrı´nın oldurma etkisini YARATICILIK olarak tanımlayamazdık nesnel gerçeklik gereği.
10-O halde, mahlukat düzleminde, varlıkların(=olma/oluş biçimlerinin) birbirlerini etkilemesinin gerçekte ne anlama geldiğini, Tanrı´nın ortak olunamaz TEKLİK, MUTLAKLIK, SONSUZLUK, TAMLIK, BENZERSİZLİK ve KENDİLİĞİNDENLİK nitelikleri üzerinden kolaylıkla anlayabiliriz, şöyle ki : Tanrı bölünürlüğü, izafiliği, sonluluğu, eksikliği, benzerliliği ve zorunlu olmayanı(=mümkünü) yaratmaktadır.
11-Dolayısıyle, tüm varlık biçimleri, birbirleri ile, bölünürlük, izafilik, sonluluk, eksiklik, benzerlilik ve olasılık etkileri ve karşı etkileri şeklinde bir KARŞILIKLI ETKİLEŞİM içindedirler.
12-Daha da özetle, ''VAROLUŞ(=evren=mahlukat), TANRI´NIN SONSUZ TAMLIĞI DOĞRULTUSUNDA İLERLEYEN, DAİMİ KARŞILIKLI-ETKİLEŞİM EKSİKLİĞİDİR'', yani, ''Varoluş, Tanrı´nın sonsuz nedensizliği doğrultusunda ilerleyen, daimi nedensellik sürecidir'', velhasılı kelam.Sağlıcakla ve dua ile :)
Çok eğlenceli bir videoydu teşekkürler :))
Özlemişiz🖤
nedensellik diyince göz gazzaliyi arıyor. mesela hume'un nedenselliği alışkanlık olarak isimlendirmesinden takriben 700 yıl önce Gazzali aynı ismi vermişti.
Keşke videolarınız her filozof için 3,4 saat kadar olacak şekilde filozofun düşüncelerinin en önemli kısımları ile detayları ve eleştirileri ile birlikte işleseniz çok güzel olurdu.Sizce de 15 ,20 dakika az değil mi?Valla her defasında video bittiğinde bendeki his, tadı damağımda kaldı oluyor.Emekleriniz ,nitelikli araştırmalarınız ve çok güzel sunumunuz için teşekkür ederim. 🤩👍
Bacım “school of life “ formatında videolar yap .
düşünürken, düşüncelerimiz bir temelden hareket etmeli bir temel dayanağı olmalı. işte mantık bunun için gerekli mantığı temel alarak düşünüyoruz ama bu mantıkta doğmatik degildir değişebilir olayları anlamak için mantıksal düşünce üretiyoruz .
Kant'ı bekliyoruz
Hep merak ettiğim bir konuydu nedensellik. İzleyelim bakalım
Nedensellik konusunu iyice anlamak için ikiye ayırmak gereklidir nedenseligin mutlakligi ve deneysel gözlem alanımıza giren boyutu mutlak nedensellik kainattaki en mikro alemden en makro aleme kadar her şeyin Allah tarafından her an zamanın en küçük parçasında bile yaratılıyor olduğu hakikattir diğer kısım bizimde duyu organlarimizla ilintili olarak gözlemlediğimiz süreç ilişkisi yani koorelesyonlarda diyebiliriz bu ikisinin ilki gözlem alanımıza kapalıdır yani biz Allah i dunya gözümüzle nasıl gorebilirizki ikincisi sınırlı olarak gözlem yapmakla vazifeli olduğumuz kısımdır insanların bazılarını yanıltan gözlem yapmakla hüküm vermek arasındaki fark i farkedemeyen ve örnek olarak bitkiye defalarca şu verip hepsinde de bitkinin büyüdüğünü gözlemleyip sonunda işte buldum şu bitkiyi büyüten dir diyerek bunu tabi kudreti inkar manasında kullanıyorsa bu küfürdür ve hiçbir delilide yoktur yani kısaca neden yada sebeb ne derseniz diyin hepsi sonsuz kudretin ilm irade ve hayat ve sair sıfatlarından bağımsız olamaz
Nedenselliğin zihnimizin alışkanlıklarından gelmesi, ancak şu an için evreni açıklama çabamızda (bilim) bunun alternatifi olmaması ortada. Biz bu noktada, nasıl bilimi bu varsayımla yapıyorsak ve bu verimliyse aynı şekilde Tanrı'da evrimsel süreçte gelişen zihnimizi ilk nedenden yola çıkıp kendisine ulaşmak için bu şekilde dizayn etmiş olabilir, EN AZINDAN DAHA MAKUL ALTERNATİF BİR YOL KEŞFEDİLENE KADAR.
Ayrıca bilim literatüründe "şans/tesadüf" doğada açıklaması henüz sistematik bir biçimde ortaya konamayan fenomenler için kullanılır. "Zorunluluk" içinse kuantum dünyasına bir kulaç atmanız yeterli, zira bu bir kulaç sizin o dünyada kalmanızı fazlasıyla "zorunlu" hale getirecektir.
@Merdan Akın Bilim için metodolojik olarak naturalizm makul ancak tartıştığımız alan felsefe veya din zeminine geçince bu çok tartışmalı.
@Merdan Akın Videonun sonuna doğru (14.20'de başlıyor) ilk nedenin Tanrı'ya götürmesi bana makul gelmiyor, diyor. Ona binaen söyledim.
Hume'un eşek örneğini modern zamana uyarlarsak : her sabah işe gitmek için 08 00 da otobüse biniyorsunuz.Bu her gün istisnasnasız yaşanıyor.Bunu izleyen bir çocuk şöyle düşünebilir ; "bu kişinin otobüse binmesi ile otobüsün hareket etmesi arasında zorunlu bir nedensellik var."Fakat biz biliyoruz ki otobüs şoförü her seferinde sizin binmeniz ile hareket etmek zorunda değil.Bugüne kadar her binmenizde hareket etmiş olması bir zorunluluk değil.Yarın hareket etmemeyi tercih edebilir.
Teşekkür edrim
sonunda video gelmiş laa
Bir şey sorabilir miyim ? Bir horoz düşünün( sözler köşkü gibi girdim) Bu horoz her sabah güneş doğmadan ötüyor.Şimdi Hume’a göre bir süre sonra insanlar bu horoza tapmaya başlayabilir.Çünkü güneşin doğuşunun nedeninini horozun ötüşü olarak düşünebilirler.Sonra horoz ölsün ve gergin bir geceden sonra aaa sabah yine güneş doğdu.İnsanlar sinirlendiler bütün horoz rahiplerini falan dövdüler ve bir korelasyonun bir olayın nedeni olmayabileceği ortaya çıktı.Şimdi sorum ne değişti ? Hala korelasyonlarda biri diğer olayın gerçek nedeni olabilir.Burdan doğada nedenselliğin olmadığı çıkarımını nasıl yapıyoruz ? Bence Hume sadece epistemolojik bir boşluğa işaret ediyor.
Harika.
Ne kadar doğru bilemiyorum fakat bu videodan şunu çıkardım insan psikolojisini, insan beyninin yapı ve işleyişini biraz daha iyi incelemeliyiz. Belki kendi yarattığımız bazı problemlerin sebebini buluruz. Ve aslında kendi penceremizden baktığımızı anlarız.
Buna psikoloji deniyor zaten 😂
Harika...
güneş hep orda herzaman bir ışığı var.. düşünceler sadece dönmekte olan dünyadaki zavallı yaratıklarının hayatı anlamak içim yaptıkları felsefeden ibarettir
anlamadığım bir yer var. yarın güneş doğacak önermesi neden olası bir önerme değildir? yarını bekleyerek güneşin doğup doğmayacağını kontrol edebiliriz sonuçta. oradaki ayrımı anlayamadım.
2 kere 2 4 tür , çünkü parmaklarınla sayabilirsin. öyle varsayarız diyemeyiz.
Hocam kaynak eklemeyi unuttunuz sanırım.
Bir top olsa ve bu topun hareketine etki edebilecek her şeyi ortamdan kaldırsak("neler topun hareketine sebep olur?" ironik sorusunu cevaplayıp) ve sonrasında topu itsek ve top hareket etse, topun hareketini etkileyebileceğini düşündüğümüz her şeyi de ortadan kaldırdığımız için topun hareketini gökteki bulutların hareketine ya da kuşların uçuşuna ya da topun kendi isteğiyle ilerlemesine bağlamaktansa kendi ittirmemize bağlamamız gerekmez mi zaten? Biz topu ittirdik diye topun gittiğini sanıyorsak topun gitmesine neden olacak başka şeyleri arayıp bulamadıktan sonra elbette böyle düşünmeliyiz. Buna benzer bir deneyi doğada da yapabiliriz ve doğada da nedensellik olduğunu görürüz böylece. Doğada varsa artık bizden bağımsız olarak var olmuş oluyor.
Heidegger benimle ol, oturup yıldızlardan..
Bu anlatılan sanırım Gazali'nin pamuk ateş konusu ile benzer bir bakış açısı
Eskiden bi bitis muzigin vardi onu neden koymuyorsun artik ?çok guzeldi 😂
Khoosheh Chin :) Ben de çok seviyordum.
Harikasin
Aklı yürütme , tüme varım daha büyük gerçekliğe ulaşmak, elde etmek yani fiil ile tümden gelim ile gerçeği anlamak , mekanı zaman ayırmak nesneleştirmek eylemdir. Gerçeklik ve onun temsil arasındaki örüntü oluşturan şey bilincin kendisidir.
2+2=4, toplam işlemidir.Toplma işlemi, sayı tanımı ve sayma fiilin ile tanımıdır. A piror yani idealeştirimiş hipotez , kabul , varsayım değildir. Sayı; bölünmez, bir birine denk nesnelerin, onları temsil eden sembollerin birlerin miktarı , ölçüsüdür. Gözlemlenmiştir olasılığı 0 kabul edilmiştir.
Kutunun veya odanın kapısını açmadan kedinin durumu konusunda belirsizlik ve olasılıklar içermesi kontrolün ve etkinin dışta olmasıdır. Güneşin doğup doğmaması da. Arkadaki fark birinden kapının şifresi bilinmesi , diğerinde bilinmemesi ya da başkasında olması. Bilmek ve kontrol ilişkisi var.
Neden sonuç ilişkisi, ilk neden meselesine gelince, seçim yapmak sanallaştırma eylemdir ki bu da mekan yanı konumu yaratır. Neden; nirengi noktası ölçümün dayanak , referans yeridir, tanımıdır. Sonuç ise hareketi zaman, farkı, sıralama, oluşturan ikinci neden arasındaki bağdır.
İlk nedeni kabul etmeyen bilim ile , bütün sebebi ilk nedene dayandıran din arasında, büyük bir çelişki barındırır. İslâm aşkın , sürekli , sonsuz yaratıcı tanım ile bunu aşmış olmasına rağmen, müslümanlarda diğer dinlerin durumuna düşmekten kurtulamamıştır.
Allah bir şeye ol dediğinde olur. Bu yüzden sonucu oluşturan neden ile , nedeni var eden sonuç arasında bir çelişki olmaz. Adalet ahlaktan , ahlak akıldan, akıl eylemi iradeden gelir. İrade bilgiden, bilgi ise inançtır. İnanç ise sonucu belirler. Sonuç ise nedeni yaratır.
Determinizm, belirlenircilik, gerekircilik veya belirlenimlilik insanın sınırlı algısı ile kısır bir araştırma o vakit yapay zeka ile gelişebilir mi?
arkadaki müzik sadece benim mi dikkatimi dağıttı acaba?
Spinoza nin Tanrısı konusuna devam eder misin?
Intro ❤
Daha anlaşılır anlatmalisiniz 🙏
2-3 gün önce aratmıştım "David Hume Dilozof" diye sonunda gelmiş
david hume un ele aldığı metod deneysel gözlem metodu, metafiziğe karşı ama bir metafizik kuruyor ayrıca kantın bir benzerini yapıyor, zaten birbirine benzer filozofları bir arada işlemek gerekiyor hume aslında bir girişim diyor buna kesin birşey değil bu konularda hume un pek başarılı olduğu söylenemez açıkcası.
Nietzchie okumak istiyorum ama dili çok ağır önerebileceğiniz birsey var mı
Ahmet Arslan’ı kanala alsanız çok iyi olur
Bu konu tartışılırken Hume'den yaklaşık 6 asır önce benzer düşüncelerin Gazali tarafından da savunulduğu tartışılsaydı iyiydi. Karşılaştırmalı felsefeyi hep iyi gelir.
Gazali de Hume da bu konu hakkındaki örneklerini Septikler'den alıyor yalnız. Kaynak için İlkçağ Felsefe Tarihi Cilt 4/ Ahmet Arslan bakabilirsiniz. Ahmet Hocamızın katıldığı Teke Tek programlarından birinde de bu mevzuyu açıkladığını görebilirsiniz.
@@alihaydardemirkan2439 alakası bile yok bunu diyen iyi okumamış araştırmamış cahildir yalan yanlış bilgi vermeyin gidin gazalinin kitaplarını Arapça öğrendikten sonra aslından okuyun tabi Arapçayı mecaz belağat fesahat gibi tüm ilimleriyle öğrenmek öyle basit değil en az 5 10 yılınızı alır öyle basit değil ilim öğrenmek kaynağından öğrenmek eski alimler boşuna mı arapça farsça öğrenip aslından okuyorlardı siz de gidip yalan yanlış saçma tercümelerle öğrenip gelip burda yanlışları söylüyorsunuz biraz emek verin emek olmadan ilim olmaz
David Hume’dan önce bu fikir Gazzali tarafından da ifade edildi. Peki bu düşünce, ontolojik nedensellik değil de alışkanlıktan kaynaklı epistemolojik nedensellik, nasıl kanıtlanıyor? Sanki ispat noktasında ikisi de eşit, kazanan yok, oyun berabere gibi 🤔
Haklisiniz fakat ,Gazaliden önce de Septikler söylemiş
@@ulviallahverdiyev3904Nerede söylemiş?
11.yy da bunu Gazali de söylemişti sanırım..
Biraz felsefe yapalim büyük isimlerden korkmadan :)
Unicorn‘u deneyimlememis olabilir miyiz gercekten de? :)
Deneyim/deneyimlemek nedir..? Fziksel bagilliga muhtac midir „deneyimlemek“?
Düsünmeye deger sanki :)
nedensellik yanlış evet, çünkü mesela kızılötesi ışığı göremezsin ama o ışık vardır ! kızılötesi ışığı göremezsin hissedemezsin nedensellik yanlış o zaman
after money..rememberers..
Saygımla
Hayır. Önemli bir noktayı atlıyorsunuz. Bizi bir ilk neden e götüren mantığı da Yaratıcının tasarlamış ve mümkün kılmış olması beklenmelidir. Bu mantık neden yaratıcıyı bağlasın ki. Çelişkili değil mi? Mantık mı Yaratıcı'yı yarattı, Yaratıcı mı mantığı yarattı?
Mantık yaratılmış değildir. Tanrının özüdür.
Denizhan bey ilk sebeb derken neyin ilk sebebini arıyorsunuz anlamadım
Videolarını Odysee'ye de atar mısın?
Arka plan greenscren de mi?
1000 kitap kullanıyormusun
Siz anlatın;ben hep dinlerim
Gazali’ciler toplanmışız🤣
Size "David Hume'un felsefeye katkısı sizce nedir" deseler ne dersiniz?
Tabiat Risalesi
Nedense aklıma nurcular geldi
arda denkel'in kitabı anlam ve nedensellik mi