- Видео 26
- Просмотров 9 492
𝓜𝓼. 𝓛𝓲𝓪
Добавлен 1 июл 2024
Öylesine kendi halimde takılıyorum işte
Видео
#chaelisa #rosé #lisa #blackpink #blink #fyp #fypp #fypage
Просмотров 5526 дней назад
2016/2018 vibes🫠 #rosé #lisa #chaelisa #blackpink #fyp #fypp #fypage
Просмотров 1910 дней назад
Yt kaliteyi bozuyorr | tt hesabımı takip etmek isterseniz : sunnyeditsxq #blackpink #rosé #fyp
Просмотров 50911 дней назад
Bu gün Jisoo'nun doğum günüüü ✨ tiktok hesabımı takip etmek isterseniz: sunnyeditsxq #jisoo #fyp
Просмотров 56712 дней назад
"Kayıp melodi" | Jeon Jungkook ile hayal et TB
Просмотров 75320 дней назад
Hikaye birazdan yorumlarda olucak güzellerim Keyifli okumalar! ✨ #ff #fanfic #fypp #jungkook #bts #jungkookilehayalet #kurgu #hayalet #btsilehayalet #fyp #fypp #foryou
Uzun zaman sonra shorts 🙋🏻♀️ #blackpink #jenlisa #jennie #lisa #fyp #fypp #foryou
Просмотров 3123 дня назад
"Son tren, son veda" | Jeon Jungkook ile hayal et TB
Просмотров 1,1 тыс.29 дней назад
Hikaye yorumlarda güzellik ✨ iyi okumalar! 💖
"İki kadeh iki kırık kalp" | Jeon Jungkook ile hayal et TB
Просмотров 446Месяц назад
Hikaye yorumlarda güzellik✨ İyi okumalar 💕 #fanfic #ff #bts #bangtan #btsfanfiction #btsilehayalet #hayalet #jungkook #jeonjungkook #fyp #fypp #fypppppppppppppppppppppppppppppppppppppppppppppppppppppppppppppppppppppp #foryoupage #keşfet #keşfetbeniöneçıkar
Çok sıkılıyorumm #blackpink #fanfic #ff #kpop #fyp #fypp
Просмотров 101Месяц назад
Pov yorumlarda ✨ #fanfict #ff #kpop #jennie #jungkook #fyp #fypp
Просмотров 289Месяц назад
Tiktok'tan önce buraya paylaşayım dedimm #blackpink #jennie #lisa #fup #fypp
Просмотров 53Месяц назад
#ff #fanfic #jimin #bts #fyp #fypage
Просмотров 303Месяц назад
Şey sanırım chaelisa'ya takmış durumdayım :) #blackpink #chaelisa #rosé #lisa #fyp
Просмотров 484Месяц назад
Favorim sanırım bu oldu :) #ff #fanfic #jimin #bts #fyp
Просмотров 4152 месяца назад
Born to die>>>>
Çok güzel olmuş 💗
@@eyesdontlie_7 teşekkür ederimm💛
@yoongilia rica ederim güzelim 💗
Hikayelerini okumak istiyorum ama kapağa özenemez misin liekook fan made koymuşsun
@@Parkchaeyoungstan Onu liskook gibi hayal etme. Bende liskook desteklemiyorum zaten sadece kapak fotoğraflarını pinterestten alıyorum ve güzel bulduğum için koyuyorum. Hikayelerin hiç bir ship ile alakası yok ama yorumunu dikkate alarak daha uygun fotoğraflar koymaya çalışacağım ☺️💛
5 dakikada halletden biliyorum şarkıyı o dönemleri çok özledim
@@eyesdontlie_7 Çocukluğumun şarkısı ya 🥲 keşke bu şarkının popüler olduğu zamanlara geri dönsek
@yoongilia evett ya amma imkansız gibi bi şey
@@eyesdontlie_7 Olsun ya en azından artık sen varsın 😉 o zamanlar tanışmıyorduk
Ellerine sağlık çok güzel olmussss💛
@@iloveyoujimin Çok teşekkür ederimmmmm🥹🫶🏻💛
Video müqq
@@ForeverEngenez çok teşekkür ederimm🫶🏻💛
Balımm çok güzell olmuşş
@@eyesdontlie_7 senin kadar güzel olmasa da 😮💨💗🫶🏻🫶🏻🫶🏻
Harikaaaaa.....tek kelimeyle bayildimmm 🤍🤍 harikalar yaratıyorsun🤍🤍🫀 hakikaten çok güzeldiiiii🎀🎀🥰🥰
@@Jeon_jungkook-o6m Çok teşekkür ederimm😭🫶🏻🫶🏻💗💗💗
Yani ne söylesem bilemiyorum...o kadar güzeldi ki.... yani bilip bilemediğim tum duyguları yaşadım.... döktürmüşsün valla ellerine emeğine sağlık yazarımmm 🤍🤍🫀🫀
Beni ne kadar mutlu ettiğini anlatamam 🥹 Sana farklı duygular yaşatabildiysem ne mutlu bana. Beğenmene çok sevindim 🤍
@yoongilia yani doğru söze ne denir ki dimi... inşallah emeğinin karşılığını alırsın...kanalın dahada büyür ve ünlü bir yazar olursun🤍🤍🩵🫀🫀
@@Jeon_jungkook-o6m Güzel yorumların için çok teşekkür ederim balımm💛
Harikaaa yaaaa....of offf....cok beğendim valla bu ne böyle...🤍🤍 ellerine sağlık yazar hanım 🫀🫀
@@Jeon_jungkook-o6m ay ay ay yerim seniiiii🥹💛💛 senin kadar harika olamaz ama 😌 Beğenmene çok sevindim umarım diğerlerini okursan onlar da hoşuna gider 🫶🏻
@yoongilia öpürəmmm🤍
Çok güzeldiiii...💘BAYILDIMMMM😍
Beğenmene çok sevindimmmmm💛🫶🏻
@yoongilia 💝💜
𝓐𝓻𝓲𝓪 𝓙𝓾𝓷𝓰𝓴𝓸𝓸𝓴 Yazarın anlatımından: Ve işte yine oradaydı... Annesinin vefatından bu yana o eve geri dönmeye cesaret edemeyen Aria tekrar geçmişi ile yüzleşmeye hazırdı. Çocukluğunu geçirdiği bu evde o kadar güzel anıları vardı ki... Her gün bahçede oynadığı günler, şimdi izi bile kalmayan ama bir zamanlar annesi ile ektiği çiçekler, küçük bahçelerindeki minik oyun parkı... artık her şeyin izi silinmiş gibiydi. Ne çiçekler canlıydı, ne de o park bir çocuk eli değecek durumdaydı. Bu soluk görüntü Aria'nın içinin ürpermesine ve canını daha fazla yanmasına sebeb olmuştu. Aria yorgun bakışlar ile karşısındaki görüntüye bakıyordu. İç çekerek içeri girmiş, salona doğru ilerlemişti. Bir zamanlar hayat ve sevgi dolu olan bu ev şimdi soğuk, tozlu, kirli ve yaşanılmaz haldeydi. Tüm mobilyaları toz kaplamış, yıllardır hiç bir şeye el değmemişti. Aria evin her köşesine bir göz gezdirdi ve gözünde geçmişi canlandı. Zamanı geriye alabilmek için her şeyini vermeye hazırdı. Çocukluğunu, mutluluğunu, annesini, eski mutlu aile tablosunu çok özlemişti. Salona göz gezdirirken bir şey dikkatini çekmişti. Salonun ortasında duvara asılı olan ve bir zamanlar bu aile için çok önemli olan o aile tablosu... Annesinin ve babasının bir birlerine aşk ile baktıkları zamanlar... artık her şey bir anı olarak kalmıştı ama maalesef ki güzel bir anı olarak saklanmayı becerememişti... Aria gözünden akan bir damla yaşı içinde tutamadı. Tutmak istemedi. Yeterince güçlü olduğunu ve artık yorulduğunun farkındaydı. Bu yüzden umursamadan göz yaşlarını serbest bırakmış, hıçkırıklarının boş evde yankılanmasına izin vermişti. Tabloya son bir kez nefret ile bakarak göz yaşlarını silmiş arkasını dönerek yavaş adımlarla üst kata çıkmaya yönelmişti. Basamakların gıcırtısı eşliğinde aklına çocukluğu geliyordu. Bir zamanlar hayatının ilk aşkı ve kahramanı olan babası ile bu merdivenlerden koşarak saklambaç oynadığı günler aklının ucundan bir saniye dahi ayrılmıyordu. Bu durum Aria'nın canını fazlasıyla sıkıyordu çünkü o adam ile alakalı hiç bir şey hatırlamak dahi istemiyordu. Üst kata çıktığında annesinin odasının önüne geldi ve bir kaç saniye kendini sessizliğin içine bırakmış öylece bekledi. Ellerini gergin bir şekilde sıktı ve sonrasında kapının kolunu yavaşça indirerek en son yıllar önce girdiği bu odaya bir adım attı. Her şey eskisi gibi aynı yerinde duruyordu. Tek farkı şu an her şeyin anlamsız ve pis olmasıydı. Aria yatağın diğer tarafına geçerek dolabın içindeki sandığı çıkardı. Bu annesinin içine değerli eşyaları koyduğu ve kimsenin dokunmasına izin vermediği bir sandıktı. Çocukluğunda çok merak ederdi bu sandığı. Ama annesi ona kişisel eşyaların izin almadan bakılmayacağını söyleyip duruyordu. Bazen beraber yatağa uzanıp içindeki bir kaç fotoğrafa bakıyorlardı. Şimdi gerçekten içinde ne olduğunu öğrenmeye fırsatı vardı. Aria sandığı çıkarıp yatağın üzerine koymuştu. Açması için anahtara ihtiyacı olduğunu gördüğünde içinden küçük bir küfür ederek tekrar dolabın içine baktı ama ortalıkta hiç bir anahtar görünmüyordu. Aria çekmeceleri karıştırmaya başlayıp her birine bakmıştı. Annesinin yatağının yanındaki çekmecede küçük bir anahtar görmesi ile yüzünde bir gülümseme oluşmuştu. Aria anahtarı eline alarak geri yatağa oturur ve sandığın kapağını yavaşça açar. İçinde bulunan babasının hediye ettiği bir kaç tane kolye ve takılar, notlar, kurumuş güller, rengi solmuş eski fotoğrafları görür. Ama asıl dikkatini bunlar değil bir müzik kutusu çeker. Sandığı bir kenara alarak müzik kutusunu içinden çıkarır. Bu müzik kutusunu hatırlıyordu. Annesi ona sıkça bundan bahsediyordu. Babasının ona aldığı ilk hediye olduğunu biliyordu ama hiç bir zaman açıp içini ne görmüş ne de duymuştu Aria. Açmak istediğinde açılmadığını ve tekrardan bir anahtara ihtiyacı olduğunu fark eder. Belki sandığın içerisindedir diye baktığında orada olmadığını fark eden Aria daha da gerilir. "Hadi ama burda ol lütfen!" demesiyle orada olmadığını kabullenip ayağa kalkar ve çekmecelere bakar. O kadar umutluydu ki anahtarı bulabilmek için... ama sanırım bu sefer aynı şansa sahip değildi. Çekmeceleri, dolapları, kitapların arasını kontrol etti. Ama anahtar yoktu. Müzik kutusunu dikkatle eline alıp yüzeye yaklaştırdı. İçinde, bir sır saklıyormuş gibi hissetti. Melodi, kutunun içinde kilitli kalmış bir hatıraydı ve Aria bunu ortaya çıkarmaya kararlıydı. Ama anahtar olmadan, ne melodiyi dinleyebilir ne de kutunun içinde başka bir şey olup olmadığını öğrenebilirdi. Sonunda derin bir nefes aldı. “Tamir ettirmek gerekecek” dedi kendi kendine. Bu kutunun alındığı dükkana gidip orada açtırabilir belki diye düşündü. Ama kutu o kadar eskiydi ki bunu anca bir antikacı falan açabilir diye düşündü. Daha fazla oyalanmadan kutuyu sandığın içerisine koyarak çok büyük ve ağır olmayan sandığı da kucağına alarak odadan çıktı. Hızlı ve telaşlı adımlar ile merdivenlere ilerliyordu ama o an aklına bir şey geldi. Kendi odası... Sandığı merdivenlerin başına bırakarak koridorun sonunda bulunan odanın önünde durdu. Uzun zamandır görmediği odasını tekrar görmeye hazır mıydı bilmiyordu. Bu odada çok fazla anısı olmuştu ve onlarla yüzleşmeye hazır mıydı emin değildi ama tek bildiği şey içeri girmek istediğiydi. Paslandığından dolayı gıcırdayan kapıyı yavaşça açarak çocukluk odası gözlerinin önüne serilmişti. Açık pembe duvarlar, ergenliğinin etkisiyle duvarlara astığı plaklar ve posterler, dolabın üzerinde bulunan en sevdiği eski model araba koleksiyonu... her şey ona geçmişini hatırlatıyordu... Aria geçmişinden kurtulmakta zorluk çekiyordu. Herkes ona sıklıkla ne kadar güçlü olduğunu hatırlatıyordu ama Aria bunun üstesinden gelebileceğini düşünmüyordu. O lanet günden sonra hayatı ikiye ayrılmıştı. Annesinin ölümünden önce... ve sonra... Yatağının başında duran kocaman pembe ayıcık ile Aria'nın aklı ona gider... Eski sevgilisi... Annesinin ölümünden önce ilişkisini bitirdiği ama bir zamanlar hayatının tek anlamı olan o kişi... Jeon Jungkook. Aria küçük adımlar ve gözünden akan yaşlar ile yatağına yaklaşır. Oturup ayıcığa doğru kollarını uzatır ve ona sarılır. Garip bir şekilde kokusu değişmemişti. Odalara dolan nem kokusu sanki bu ayıcığa işlememişti çünkü hala ilk günkü gibi yoğun bir erkek parfümüne kokuyordu ve bu Aria'ya tekrar Jungkook'u hatırlatıyordu. İçinde bitiremediği ilk aşkına... "Seni o kadar özledim ki Jungkook... Sana o kadar ihtiyacım var ki. Keşke her şeyi en başına alabilsem. İlk tanıştığımız güne. O zaman belki her şey daha farklı olurdu. O zaman ne ilişkimizin bitmesine izin verirdim ne de annemin ölmesine..." Ağlamamak için elinden gelen her şeyi yapan Aria yine başarasız olmuş, göz yaşlarını ve hıçkırıklarını serbest bırakmıştı. Nefret ediyordu ağlamaktan. Annesi gibi güçlü olmak istiyordu çünkü o onca acıya rağmen bir kez bile kızının önünde ağlamamıştı. Jungkook'un sözleri aklına geliyordu her damlanın düşüşünde: "Peri kızları ağlamaz Aria. Onlar sadece güzel gülümsemelerini sunar dünyaya. Tüm kötülüklere rağmen sevgiyle savaşırlar. Şimdi sil o göz yaşlarını çünkü tek bir damlaya dayanacak kalbim yok." "Peri kızın artık dayanamıyor Jungkook... çok yoruldum" Aria kolları arasında sarıldığı ayıcığı daha çok sıkar ve bir kaç dakika boyunca ağlar. Uzun zaman sonra bu kadar şiddetli bir şekilde ağlar. Hıçkırıkları kafasında ki seslerden bile daha yüksek olmasıyla biraz olsun düşüncelerinden uzaklaşmasına yardımcı olur. Aslında bu ona çok iyi gelir. Kalbinde ki yük bir an için bile olsa serbest kalır ve kendini rahatlamış hisseder. Sıkmaktan acıyan ellerini serbest bırakarak ayıcıktan ayrılır. Karşısında duran masanın üzerinde gördüğü fotoğraf dikkatini çeker. Göğüs kafesinde oluşan rahatsız edici burukluk hissi ile bir an duraksar ve gözlerini kapatarak bir süre kendini karanlığa teslim ederek sakinleşmeye çalışır. Masanın üzerinde çerçeve içerisinde duran fotoğraflar yıllar önce Jungkook ile çekindikleri fotoğraflardır. Aria acı bir gülümseme ile fotoğraflara bakar. Ani bir karar ile bu anıları daha fazla bu evde tutmak istemediğine karar verip ayıcığı ve fotoğrafları da alıp odadan çıkar. Eve son bir kez bakarak arabasına ilerler. Aldığı eşyaları arka koltuğa koyar kendisi de şöför koltuğuna geçerek eve gitmeye hazırlanır. Ama içindeni boşluk hissinin yoğunluğu nefes almasını zorlayacak kadar rahatsız ediciydi. Uzun bir sürenin ardından geçmişinde ki bir çok şey ile karşılaşmak ona kendini iyi hissettirdiği söylenemezdi. Ama şu an aklı tek bir yerdeydi. O müzik kutusu. Ne yapıp edip o kutuyu açmak istiyordu çünkü annesinin ondan gizlediği tek şey bu kutuydu. Anahtarını yok etmesini gerektirecek kadar gizli olan neydi...? Aria kutunun ardındaki hikayeyi öğrenmekte kararlıydı ve her zaman olduğu gibi istediğini alana kadar pes etmeye niyeti yoktu. Annesinin geçmişine dair tek ipucunun bu müzik kutusu olduğunu hissediyordu. Ve onu tamir ettireceği bir yer bulmaya kararlıydı. DEVAMI ALTTA
DEVAMI 1: 1 gün sonra: Araştırmaları sonunda onu küçük bir sahil kasabasına götürdü. Birkaç kişinin tavsiyesiyle eski bir tamirci dükkanına yönlendirildi. Yıllardır unutulmuş gibi görünen bu dükkanın içi, dışarıdaki kasvetli görüntüsüne rağmen canlı bir enerjiyi barındırıyordu. Ve tamircinin, ellerindeki işi dikkatle yaparken başını kaldırdığı an… Aria’nın kalbi yerinden fırlayacak gibi oldu. “Jungkook?” diye fısıldadı istemsizce, elindeki kutuyu sıkıca tutarken. Jungkook, tanıdık bir isim duymanın verdiği şaşkınlıkla bakışlarını ona çevirdi. Gözleri, karşısında duran genç kadını tanımıştı. Geçmişin izlerini hala taşıyan bir yüz… “Aria?” dedi, sesi kısık ama yankılı bir tınıyla. Aria, ellerindeki kutuyu ona doğru uzatırken nefesi düzensizleşti. Aralarındaki sessizlik, geçmişin söylenmemiş kelimeleriyle doluydu. “Bunu tamir edebilir misin?” dedi sonunda. Jungkook, Aria’nın elinden kutuyu alıp dikkatle inceledi. Küçük, ince parmakları müzik kutusunun üzerindeki desenleri hafifçe takip ederken bir an için sanki geçmişe dokunuyormuş gibi hissetti. Kendi duygularını gizlemeye çalışarak konuştu: “Bu kutu… hala iyi durumda. Ama içindeki mekanizmayı tamir etmek biraz zaman alabilir. Belki birkaç gün…” Aria, başını eğip usulca cevap verdi. “Zamanımız var.” Ama içten içe, melodinin değil, kalplerindeki yarım kalmış hikayenin tamamlanmasını bekliyordu. Gözlerindeki o eski tanıdık bakışları fark edince, Jungkook’un kalbi hızlandı. Ama bir şeyler söylemek yerine, kendini işe odaklamış gibi görünmeyi tercih etti. “Bu birkaç gün boyunca burada mı olacaksın?” diye sordu sonunda, bakışlarını kutudan kaldırmadan. Aria başını salladı. “Evet. Bu kasabada kalacak bir yer bulacağım. Kutunun hazır olması için beklerim.” Jungkook’un dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme oluştu. “Tamam o zaman. Sana haber veririm.” Aria, teşekkür edip dükkandan çıkarken, her adımında kalbi ağırlaşıyordu. Onu tekrar görmek, beklediğinden çok daha karmaşık duyguları gün yüzüne çıkarmıştı. Jungkook ise Aria’nın ardından kapıya doğru baktı, ama hiçbir şey söylemedi. İki gün sonra Aria, kasabanın küçük otelinde kalırken, akşam sahilde dolaşmaya karar verdi. Dalga sesleri, gecenin sessizliğini dolduruyordu. Soğuk rüzgar yüzüne çarparken, kendini hem özgür hem de tuhaf bir şekilde yalnız hissetti. Jungkook ise tamirci dükkanında, elindeki ince aletlerle müzik kutusunu tamir etmeye çalışıyordu. Ama düşünceleri sürekli dağılıyordu. Aria’nın ansızın ortaya çıkışı, geçmişe gömüldüğünü sandığı hisleri gün yüzüne çıkarmıştı. Çalışmayı bırakıp elindeki aletleri bir kenara koydu ve dışarı çıktı. Sahil boyunca yürürken, bir siluet gördü. Tanıdıktı. “Aria?” diye seslendi hafifçe, sesi rüzgara karıştı. Aria, durup arkasına baktı. Gözleri, karanlıkta ona doğru yürüyen Jungkook’u seçti. Nefesi bir an duracak gibi oldu. “Burada olacağını tahmin etmeliydim,” dedi Jungkook, yanına yaklaşırken. “Bazen… sessizliğe ihtiyacım oluyor,” diye yanıtladı Aria. İkisi de bir süre dalgaların sesini dinleyerek sessizce yürüdü. Geçmişte söyledikleri ve söyleyemedikleri şeyler arasında sıkışıp kalmış gibiydiler. Sonunda Jungkook durdu ve ona baktı. “Aria,” dedi, sesi kararlı ama kırılgandı. “Biz yarım kaldık, biliyorsun değil mi?” Aria, gözlerini ondan kaçırarak hafifçe başını salladı. “Belki de bazı hikayeler yarım kalmalı, Jungkook. Tamamlanacak bir sonları yoktur.” “Hayır,” dedi Jungkook, gözlerini ondan ayırmadan. “Ben böyle düşünmüyorum. Bazen bir melodi kaybolur, ama bu onu yeniden çalamayacağımız anlamına gelmez.” Aria bir an için sustu. Jungkook’un sözleri kalbine bir ok gibi saplanmıştı. Ama yine de bir şey söylemedi. Jungkook, bakışlarını yere indirip derin bir nefes aldı. “Ben… senin için savaştım, Aria. O zamanlar bunu göstermek için yeterince güçlü değildim belki. Ama şimdi, melodiyi yeniden çalabilmek için ne gerekiyorsa yaparım.” Aria’nın gözleri doldu. Jungkook, onu geçmişte olduğu gibi şimdi de altüst ediyordu. Ama bu sefer, bir şeylerin farklı olduğunu hissetti. Aria, Jungkook’un sözlerini zihninde tekrar ederken kalbindeki çatışmayı hissediyordu. Ona bakmamaya çalıştı, ama gözleri bir şekilde Jungkook’un bakışlarına çekiliyordu. Sahil boyunca esen rüzgar, sessizliklerini bozan tek şeydi. “Bunu neden şimdi söylüyorsun?” diye sordu Aria, sesi kararlı olmaya çalışsa da çatallıydı. Jungkook bir an sustu, gözlerini dalgalara çevirdi. “Çünkü seni kaybettikten sonra anladım” dedi yavaşça. “Bazen kaybetmeden ne kadar değerli olduğunu fark edemiyorsun. Ve itiraf etmem gerekirse, seni geri kazanmayı bile hak etmediğimi düşünüyorum. Ama yine de… denemek istiyorum.” Aria derin bir nefes aldı. Sözleri kalbine dokunmuştu, ama zihni ona direniyordu. “Jungkook, insanlar bir kez koptuğunda, çoğu zaman yolları bir daha birleşmez. Hayat devam eder, izler kalır ama yollar ayrıdır.” Jungkook, Aria’nın yüzüne bakarak hafifçe gülümsedi. “Belki de bu doğru. Ama belki de bazı yollar dolambaçlıdır. Zaman alır, ama sonunda yine birleşirler.” Aria tekrar sessizliğini korudu. Onunla tartışacak enerjiye sahip değildi ama sessiz kalmak ta istemiyordu. O kadar zaman sonra tekrar bir birlerinin karşısında duruyorlardı ve yıllar içinde içinde biriktirdiklerini daha fazla içinde dolup taşmasına izin vermek istemiyordu. "Bizim yollarımız ayıran sendin ama Jungkook? Beni istemeyen, beni kendinden uzaklaştıran sendin. Bu yolu sen seçtin. Sana en çok ihtiyacım olan zamanda bıraktın beni herkes gibi. Bundan sonra yollarımızın birleşeceğini mi düşünüyorsun?" Jungkook kızın gözlerinin derinliğine bakarak dinliyordu ağzından çıkan her kelimeyi. Ve her biri kalbinde acı hissettiriyordu. İnkar edemezdi. Kız her kelimesinde haklıydı. Onları ayıran oydu. Şimdi birleştirebilecek miydi peki kendisi de bilmiyordu... Aria, başını eğdi. Daha fazla konuşmaya gücü yoktu. Ama kalbinde hissettiği o küçük sızı, hala ikisinin arasında çözülmemiş bir bağ olduğunu söylüyordu. DEVAMI ALTTA:
DEVAMI 2: Birkaç gün sonra Aria, otelin lobisinde oturmuş kahvesini yudumlarken, Jungkook’tan gelecek haberi bekliyordu. Müzik kutusu… Aslında bir semboldü, bunu biliyordu. Kutuyu tamir ettirmek sadece bir bahaneydi. Asıl mesele, ikisinin geçmişte yarım bıraktığı şeydi. Telefonu çaldı. Jungkook’tan bir mesajdı: “Kutun hazır. İstersen gelip alabilirsin.” Mesajı bir süre ekranda tuttu. Basit bir cümleydi, ama ona binlerce farklı duygu çağrıştırıyordu. Derin bir nefes alıp dükkana doğru yola koyuldu. Aria, dükkana adım attığında, Jungkook onu kapının hemen yanında bekliyordu. Elinde müzik kutusunu tutuyordu, ama bu sefer kutu, yeni gibi parlıyordu. “Tamir ettim,” dedi yavaşça, kutuyu ona uzatırken. “Melodi şimdi tekrar çalabilir.” Aria, kutuyu ellerine aldığında parmakları hafifçe titredi. Mekanizmayı çevirdi. Ve o tanıdık, huzurlu melodi duyuldu. Bu melodi... geçmişinin gözleri önünde canlanmasına neden oluyordu. Çünkü bu melodi Jungkook ile birlikte her gün dinledikleri "bizim şarkımız" dedikleri bir melodiydi. Aria Jungkook'un yüzüne baktı. Sanırım aynı duyguları hissediyor aynı düşünceleri paylaşıyorlardı. "Bu ses..." dedi Aria cümlesini tamamlamaya cesareti olmadan. "Tanıdık" dedi Jungkook Aria'nın cümlesini tamamlayarak. Melodi, bir şekilde eksik olan parçaları yerine koyuyordu. Jungkook, müzik kutusunun çaldığı melodiyi dinlerken konuştu: “Bu kutu, annenden bir hatıra. Onun için ne kadar önemli olduğunu biliyorum. Ama belki de sadece onun hatırası değil. Belki de senin hayatındaki eksik bir şeyin de sembolü.” Aria, başını kaldırıp ona baktı. “Ne demek istiyorsun?” Jungkook, bir an gözlerini yere çevirdi, sonra tekrar ona döndü. “Seninle konuşmak istiyorum, Aria. Gerçekten, dürüstçe her şeyi. Ama ne zaman kendimi hazır hissetsem, senin çoktan benden uzaklaştığını hissediyorum. Bu yüzden bir şeyleri düzeltmeye çalışmak için geç kaldığımı düşünüyorum.” Aria, bir süre sessizce müzik kutusunun melodisini dinledi. Gözlerinde biriken yaşları belli etmemeye çalışarak derin bir nefes aldı. “Belki de bu melodiyi dinlemek bana ne kadar uzun süredir kaybolmuş olduğumu hatırlatıyor,” dedi, sesi alçak ama kararlıydı. “Ama her kaybolan şeyin bir yolu bulunmaz, Jungkook.” Jungkook, bu sözlerin ağırlığını hissetti. Gözlerini Aria’nın yüzünden ayırmadan, usulca konuştu: “Belki de bulunur. Yeterince ararsan ve vazgeçmezsen.” Aria, bir şey demedi. Müzik kutusunu kucağına koyarak dükkandan çıkmaya hazırlandı. Ama tam kapıya vardığında, Jungkook’un sesi onu durdurdu: “Aria, lütfen… sadece bir şans daha. Eğer hala bir ihtimal varsa, bunu bana söyle. Eğer yoksa, seni sonsuza kadar rahat bırakacağım.” Aria, sırtı dönük halde durdu. Kapının kolunu tuttu, ama açmadı. Müzik kutusunun melodisiyle dolan dükkanda, Jungkook’un sözlerini zihninde tarttı. Kalbi karmaşıktı; bir yanda yılların ona bıraktığı kırgınlık, diğer yanda ise hala sönmeyen bir aşk… Gözlerini ona çevirdi ve derin bir nefes aldı. “Jungkook,” dedi, sesi buğulu ama sert değildi. “Beni böyle bir anda bulup, geçmişi geri getirmeye çalıştığını söylemen kolay. Ama benim için o kadar kolay değil. Sana inanmak… yine aynı hatayı yapmaktan korkuyorum.” Jungkook bir adım attı, ama Aria’nın bakışları onu durdurdu. Sözleri dikkatle seçerek konuşmaya çalıştı. “Biliyorum. Seni kırdım. Sana hak ettiğin güveni veremedim. Ama şimdi buradayım, bunu değiştirmek için her şeyi yapmaya hazırım.” Aria, ellerini kutunun üzerine koyup gözlerini yere indirdi. Bir an düşündü, sonra bakışlarını tekrar ona çevirdi. Gözlerinde eski kırgınlıkla karışık bir umut parıltısı vardı. “Eğer söylediklerin doğruysa…” dedi yavaşça. “O zaman bana kanıtla. Benim için savaşabileceğini göster. Sadece sözler yeterli değil, Jungkook. Sözler zamanla unutulur. Ama gerçekten değiştiğini görmek istiyorum.” Jungkook, Aria’nın gözlerinin derinliklerinde yavaşça yeniden yeşeren güveni hissetti. Bu onun için bir şanstı, ama kolay olmayacağını biliyordu. “Ne istersen yaparım,” dedi, kararlı bir sesle. “Bu kez seni hak etmek için uğraşacağım.” Aria, bir süre ona baktı. Gözlerinde karışık duygular vardı; sevgi, özlem, ama aynı zamanda temkinli bir mesafe. Derin bir nefes aldı ve hafifçe başını salladı. “O zaman bunu bana göster,” dedi usulca. “Ama hemen değil. Zaman alacak, Jungkook. Çünkü seni hala seviyor olmam, her şeyi unutabileceğim anlamına gelmiyor.” Jungkook, bu sözlerde saklı sevgiyi hissetti ve hafifçe gülümsedi. “Anladım,” dedi. “Bana istediğin kadar zaman ver. Beklerim. Çünkü seni hala seviyorum ve bu, hiçbir zaman değişmedi.” Aria, bu sözler karşısında gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. Sonra, müzik kutusunu dikkatle kucaklayarak kapıya doğru ilerledi. Ama bu kez kapıdan çıkarken arkasını döndü ve hafifçe gülümsedi. “Göreceğiz, Jungkook,” dedi. “Sadece sözlerin değil, eylemlerin önemli. Beni gerçekten kaybetmek istemiyorsan, bunun için uğraş.” Jungkook, başını eğip hafifçe gülümsedi. “Uğraşacağım,” dedi kararlı bir şekilde. Ve böylece, birbirlerini yeniden bulmalarının ardından, her şeyin gerçekten başlaması için yeni bir sayfa açılmış oldu. DEVAMI ALTTA:
DEVAMI 3: Altı ay sonra: Jungkook, Aria’nın güvenini kazanmak için sabırla çabaladı. Ona doğrudan yaklaşmak yerine, Aria’nın hayatındaki küçük detaylara dikkat etti; sessizce yanında oldu, bir destek oldu, ama asla sınırlarını zorlamadı. Aria da zamanla, onun değişmiş olduğunu fark etmeye başladı. Küçük jestler, samimi konuşmalar ve Jungkook’un kararlılığı, onun kalbinde yeniden bir pencere açtı. Bir akşamüstü, Aria sahilde yalnız yürürken, Jungkook yanına yaklaştı. Elinde, daha önce tamir ettiği müzik kutusunu tutuyordu. Kutuyu ona uzattı ve hafifçe gülümsedi. “Sana bir şey göstermek istiyorum,” dedi. Aria kutuyu açtığında, melodinin eskisinden farklı bir tınıyla çaldığını fark etti. Daha önce kayıp olan bir parça, şimdi melodiye eklenmiş gibiydi. Jungkook usulca konuştu: “Bu melodi, tıpkı bizim hikayemiz gibi, yeniden tamamlandı. Kayıp olan kısmı bulup ekledim, çünkü eksik bir şeyler tamamlanmadan tam anlamıyla huzur bulamaz.” Aria’nın gözleri doldu. Melodinin güzelliği, Jungkook’un çabasıyla birleşince, tüm o kırgınlıklar bir anda silinmiş gibi hissettirdi. Gözlerini ona çevirdi ve bu kez temkinli bir sevgi yerine saf bir kabulleniş vardı. “Jungkook,” dedi, sesi buğulu ama kararlı. “Artık tamamız.” Ve o an, yıllarca birbirlerinden uzak kalmış olan iki kalp, sonunda yeniden bir araya gelerek huzuru buldu. SON
ÖLÜRÜM ÇOK GÜZELLLLL
JENLİSAA ÇOK GÜZEL ❤
inanamiyoruuum cok guzeel🫶🫶🩵
Teşekkür ederim balımm💛
Shipleri desteklemiyorum tanınmayan bir kız yüzü kullanman çok daha iyi olurdu...😊
@@Hira_Irmak07 Haklısın zaten artık fazla shipleri kullanmamaya karar verdim çünkü bende idolleri shiplemenin çokta iyi bir şey olmadığını biliyorum. Ve linçleyerek değil de güzel bir şekilde söylediğin için teşekkür ederim çok tatlısın yerim 🫶🏻💛💛
Emeğine sağlık gerçekten kalplere dokunan bir hikaye okudum. Ama bir yeri anlamadım; Hikayenin başında Darla tren istasyonundayke Jungkook da orada mı yoksa yazdığın gibi silüeti mi var sadece ama öyle olsa hikayenin sonlarında o tren istasyonunda ayrıldıklar gibi şeyler yazmazdın herhalde?😊
@@Hira_Irmak07 Çok teşekkür ederim beğenmene çok sevindim! 💛 Evet ilk başta tren istasyonunda Jungkook da orada ve son bir kez bir birlerine veda ediyorlar. Ayrılsalar da aralarında nefret yok gibi yansıtmak istemiştim.
Tebrikler güzelimm 45 olmuşsun ❤️😍 inşallah 100 olursun 💞 başarılarının devamını dilerim 💖🌟
Çok teşekkür ederim birtanemmm en başından beri yanımda olduğum için minnettarım 🫶🏻❤️
@yoongilia her zaman büyük destekçin olucam senin bana olduğun gibi iyi ki varsın 💝✨
@@eyesdontlie_7 sende iyi ki varsın 💓
@yoongilia 💞😻
Jujunun dediği gibi cidden iyi bir yazar olacaksin buda çok güzeldi♡
Yiaa çok teşekkür ederimm🥹💛
@yoongilia rica ederim♡♡♡
Bunuda okumaya geldim
Hoşgeldinnn💛
Okuyup geldim ve kanalına da baktım yeniymişsin diğer kurgunu okumadan önce bunu gerçekten güzel yazdığı söylemek istiyorum
Çok teşekkür ederim canımm beğenmene çok sevindim umarım diğerini de beğenirsin💛💛
Bende geldim bende👋🏾💝
Hoşgeldin hoşgeldin 💛💛
@yoongilia Yaa enerjini şuanda çok sevdim hoş buldum hoş buldum💛
@@Jinhitoffical 😫😫yerim ben sizi
Hemen okuyup geliyorum bu arada yeni abonenim
Çok teşekkür ederim canımmm umarım beğenirsin❤
Gerçekten çok güzel olmuş❤️ Eline koluna emeğine sağlık
Çok teşekkür ederim canımm❤
@yoongiliaRica ederim❤️
Mükemmel ötesi bir kurgu daha diyoruz buna~ Gerçekten betimlemelerin ve duyguyu yansıtma şeklini aşırı beğendim. Yazım diline diyecek bir şeyim bile yok. Ellerine sağlık güzelim🫶🏻🩵
Yiaaa gerçekten heyecandan ölücem şimdi 😭 Çok teşekkür ederim gerçekten beni çok mutlu ettin beğenmene çok sevindim❤
Rica ederim güzelim~ Bu gidişle devam edersen mükemmel bir yere geleceğine eminim🩵🫶🏻@yoongilia
𝓓𝓪𝓻𝓵𝓪 𝓙𝓾𝓷𝓰𝓴𝓸𝓸𝓴 Yazarın anlatımından: Darla, son bir kez pencereye göz attı. Gecenin karanlığında, tren istasyonu yalnızca birkaç ışıkla aydınlanıyordu. Her şey sessizdi, sadece rüzgarın uğultusu ve uzaklardan gelen bir trenin hışırtısı duyuluyordu. Saat gece yarısını geçmişti, ama Darla, gözlerini kapatıp her şeyin sonsuza kadar kaybolmasına izin veremedi. Yine de, bu gece, her şeyin bitmesi gerekiyordu. İki yıl önce Jungkook’la buluştuğunda, hiçbir şeyin sonlanacağı aklının ucundan bile geçmemişti. İkisi de gençti, hayata dair hayalleriyle dolu, yeni bir aşkın heyecanıyla yanan iki ruh. Ama ne yazık ki zaman, duyguları söndürmekte bir ustaydı. Aralarındaki mesafe büyümüş, sözler daha az, suskunluklar daha çok olmuştu. Tren raylarının sonu, Darla’nın son umutlarının simgesiydi. Jungkook, ona sırtını dönüp, kendini bir daha hiç aramamak üzere yola çıkmaya karar vermişti. Birkaç hafta önceki o son konuşma hâlâ zihnindeydi; cümleler ağzından dökülürken, Darla her birini içinin derinliklerinde hissetmişti. Geriye tek bir şey kalmıştı: Vedalaşmak. Ve işte, son tren geldi. Jungkook’un silueti, trenin ışıklarıyla birlikte görünmeye başladı. Darla’nın kalbi bir an için yerinden fırlayacak gibi oldu. Bir zamanlar birlikte hayalini kurdukları o masal dünyası şimdi sadece birkaç adım ötede duruyordu. Ama bu kez, ayrılık kesin olacaktı. İkisi de bunu biliyordu. Tren yavaşça durdu ve kapıları açıldı. Jungkook, gözleri kaçamak bir şekilde Darla’ya doğru baktı, ama hiçbir şey söylemedi. İki kırık kalp, bir anlığına sessizce bir araya geldi. İkisi de uzaktan bir birine baktı. Aralarındaki fiziksel mesafe kalpleri kadar uzaktı birinden. Bir birine ait olmayan ama bir zamanlar bir birlerini tamamlayan iki kalp... Bir zamanlar bu durakta ilk buluşmaları, ilk sarılmaları, ilk öpücükleri yaşanmıştı. Şimdi ise her şeyi geride bırakarak yeni bir hayata yelken açma vaktiydi. Bazen bir şeyleri ne kadar olmasını istesekte olmaz. Ve elimizden bir şey gelmeyeceğimi anladığımızda vazgeçeriz. Ama içimizdeki yarım kalmışlık hissi ile boğuşmaya devam ederiz. Bazen hayatınıza bir kişi girer, size bazı duygular yaşatır, tam oldu derken her şey en başa döner. Sizi öyle bir belirsizlik içinde bırakır ki sevdi deseniz aptal, sevmedi deseniz nankör olursunuz. Aynı bu iki genç gibi... Darla gözünden akan son damlayı bu şehirde bırakmış, bir zamanlar her şeyi olan adama son defa bakmış ve trene binmişti. Bu şehire yıllar önce bir valiz ile gelmiş, şimdi de bir valiz ile dönüyordu. Boş koltuklardan birine oturup cam kenarına geçer ve kulaklığını kulağına takarak başını cama yaslar. Kalbindeki sızı, gözündeki yaş ve aklındaki susmayan düşünceler ile tek başına çaresizliğin ortasında kalmıştı. En zoru da şuydu; bir insanı sevginiz değil sabrınız tükendiği için bırakmak... Oysa ilk başta her şey ne kadar güzeldi... her şey ne kadar masumdu. Hisler, anılar, yaşananlar... Şimdi tekrar iki yabancı olmaya hazırdılar. Peki gerçekten değmiş miydi? Bir aşkı bitirmek bu kadar kolay mıydı? Seven insan döner mi yada seven insan zaten hiç gitmez mi? Darla kafasının içinde ki sorulara cevap ararken daha da kayboluyordu. Artık hiç bir şey sormak bilmek duymak istemiyordu. Bazı soruların cevapsız kalması belki de daha iyidir. Çünkü doğru cevaplar bizim istediğimiz cevaplar olmayabilirlerdi. Darla'nın kalbinde hissettiği boşluk hissi vücudunu ele geçirmiş gibi hissettirmeye başlamıştı. Midesi bulanıyor, ağlamaktan başı ağrıyordu. Düşüncelere dalmış olan Darla, bir anda yanında bir hareketlenme hisseder. Kulaklığını çıkararak yanına baktığında, beyaz saçlı, yuvarlak gözlüklü yaşlı bir teyze görür. Kadın Darlaya gülümseyerek bakmaya devam eder. Kadın Darla ile konuşmaya başladığında, kulaklığını çantasına toplayarak teyzenin sorularını dinlemeye başlar. "Neden ağlıyorsun güzel kızım? Bir süredir seni seyrediyorum. Ne yaktı bu kadar senin canını?" Darla duyduğu sözler ile bu kadar farketildiğini yeni anlamıştı. Şaşkın gözlerle yaşlı kadına bakarak ne diyeceğini şaşırır. O anda teyze yine konuşur. "Kim üzdü bakalım seni? Anlat bana. Sevgilinden mi ayrıldın yoksa?" Darla daha büyük bir şaşkınlık ile yaşlı kadına bakar ve artık cevap vermesi gerektiğini anlayarak kısık sesi ile konuşur. "E-evet. Sevgilimden ayrıldım teyze" "Neden ayrıldınız? Hata mı yaptı?" "Yani... Öyle olması gerekti. Böylesi ikimiz için de daha iyi olur belki..." "Hala onu seviyor musun peki?" "..." Gözlerini yaşlı kadından kaçırmıştı Darla. Bu soruya cevap veremeyecek kadar karışıktı duyguları. "Gençler, bazen birini sevmenin ne kadar acı verdiğini anlamazlar. Ama gerçek sevgi, birini bırakmakla başlar. Çünkü bazen, kalbinin en derin köşesinde, o kişinin senin için ne kadar değerli olduğunu bilsen de, sevdiğin kişinin başka bir yolu seçmesine izin vermen gerekir. Bunu yapmak zor, çok zor. İnsan ister ki, sevdiği kişi hep yanında olsun, ama sevgi, sadece bir arada olmakla ölçülmez. Sevgi, birbirine yol vermek, birinin kendi yolunda ilerlemesine, büyümesine ve kendi kararlarını almasına alan tanımaktır. Ve bu, kalbin ne kadar acısa da, yapmak zorundasındır. Ama unutma, gerçek ayrılıklar, aslında kalp atışlarının hala aynı ritimde çaldığı zamanlardır. İki insan, birbirini sevmiş ve bir şekilde yolları ayrılmışsa, bir yerlerde, bir şekilde, kalpleri hala birbiri için atıyordur. Belki de bu, gerçek aşkın ta kendisidir. Birbirini kaybetmek, ama hala o kişinin en karanlık anlarında bir ışık olabilmek. Belki de kalp, birbirini sevmiş iki insan için, bazen ayrılığı kabul etse de, hep aynı yöne döner.” Darla pür dikkat yaşlı kadının deniz mavisi gözlerinin içine bakarak söylediği her cümleyi beyninin içine kazıyarak dinler. Dediği her cümleyi düşünüp anlamaya çalışır. Bir şey demeden kadın tekrar devam eder. “Ve bil ki, eğer iki insan gerçekten birbirine aitse, o ayrılık ne kadar uzun olursa olsun, hayat onları bir şekilde yeniden bir araya getirir. Bazen yollar kaybolur, bazen yıllar geçer, ama kalbinin derinliklerinde, o kişi hep seninle kalır. Belki de hayat, insanların birbirlerini bulmalarını istiyordur. Bir gün, farklı yollar yürüdükten sonra, kader onları tekrar kesiştirecek bir zaman diliminde buluşturur. O zaman, her şeyin neden böyle olması gerektiğini anlarsınız. Zaman, doğru zamanı getirene kadar her şeyi şekillendirir. Her ayrılık, bir gün tekrar buluşmaya zemin hazırlar. Çünkü gerçek aşk, zamanın ötesindedir. Ne kadar uzak olursa olsun, sevgi, iki kalbin birbirine ait olduğunu bilmesiyle var olur. Bazen, sevdiğin kişiyi bırakmak, ona en büyük hediyeyi vermek gibi olur. Ama unutma, eğer kalbinin bir köşesinde o kişiyle olan o bağ hep devam ediyorsa, bir gün yeniden buluşursunuz. Ve belki de o zaman, birbirinizi doğru zamanda, doğru şekilde sevmenin ne kadar değerli olduğunu anlarsınız. Aşk, bazen sadece bir adım geriye atılmak, bazen ise sabırlı olmakla ilgilidir. Ama sonunda, her şeyin doğru şekilde yerli yerine oturduğu bir zaman gelir.” Bu duyduğu güzel ve derin sözler ile Darla biraz da olsa rahatlar ve kalbinde hissettiği o sıkıntı bir anlığına da olsa geçer. Bu sözleri duymak ona bu zor zamanında çok iyi gelir. Yalnız olmadığını, her şeyin yoluna gireceğini, ve eğer kaderlerinde varsa bir birlerini tekrar bulacaklarını anlar. Gülümseyerek lakin bir şey demeden kadına bakar. "Unutma güzel kızım. Kaderimizi belirleyemeyiz. Bu bizim elimizde olan bir şey değil. Ne olacağını bilemezsin. Bazen en güzel şeyler hiç beklemediğimiz bir anda olur. Ve eğer olmazsa şunu hatırla, mükemmel sandığın insan ile işler yolunda gitmezse Tanrı senin göremediğin bir şeyi gördü ve bu yüzden seni korumak için bu ayrılığı seçti. Sil o güzel göz yaşlarını çünkü senin gibi güzel bir kıza anca gülümsemek yakışır. Dünyanın gülümsemeni soldurmasına izin verme, gülümsemen ile dünyayı değiştir." Darla'nın yüzünde uzun zaman sonra tekrar kocaman bir gülümseme oluşur. Göz yaşlarını siler ve yanında oturan yaşlı kadına sarılır. "Her şey için çok teşekkür ederim! Gerçekten sözleriniz beni bir nebze rahatlattı. Bunları duymaya ihtiyacım varmış. Bu zor zamanımda yanımda kimse yokken bu sözler gerçekten ruhuma bir ilaç gibi geldi" Genç kadın kızın yüzüne gülümseyerek bakar ve elinin içi ile kızın yüzünü hafifçe bir anne gibi okşar. Tren durduğunda kadın ayağa kalkar. "Benim durağım burası. Umarım yine karşılaşırız ve umarım o zaman tüm acılarından iyileşmiş, doğru yolu bulmuş olursun güzel kızım. Kendine iyi bak!" "Çok teşekkür ederim! Adınız neydi acaba?" "Maria" "Bende Darla" İkisi son bir kez el sıkışmış, ve kadın trenden inmişti. Bir kaç durak sonra Darla varması gereken şehire gelir. Bavulunu alarak trenden iner. Soğuk rüzgar bir an yüzüne çarptığında içinin titremesine neden olur. Darla derin bir nefes alarak içinden "Olan oldu ve her şey güzel bir anı olarak kalacak. Şimdi hayatına devam etme zamanı Darla." diye geçirir. DEVAMI DİĞER YORUMDA
Bir taksiye binerek eskiden yaşadığı evine döner. Apartmandan içeri girdiğinde, evin içindeki garip koku ciğerlerine dolar. Uzun süre havalanmamış odalar nem kokusu ile dolmuştu. Evin derin bir temizliğe ihtiyacı olsa da oldukça huzurlu hissettiriyordu. Darla bavulunu bir köşeye bırakarak camları açar ve soğuk odaların daha da soğuk ama temiz hava ile dolmasına neden olur. Banyoya gidip elini yüzünü yıkar, aynadan kendine bakar. Ağlamaktan şişmiş gözleri ile yorgunluğu oldukça belli oluyordu. Dinlenmeye çok ihtiyacı vardı. En çokta psikolojik olarak.. ama ilk önce bu evdeki karmaşa temizlenmeliydi. Darla kollarını sıvayarak evi tekrar yaşanabilecek bir hale getirmeye başladı. Bir kaç saatin ardından yorgunluktan bayılacak dereceye gelmişti ama evin her köşesi parlamıştı. Son olarak günün yorgunluğunu sıcak bir duş ile almaya karar verip, üzerindeki kıyafetleri çıkararak banyoya girer. Bu sıcak duş ona çok iyi gelmişti. Temiz pijamalarını giyerek aynanın karşısında uzun, geceden daha siyah olan saçlarını taramaya başlamıştı. Ve dikkatini çeken bir şey olmuştu. Kolundaki kelebek dövmesi... Jungkook ile ikinci yıllarına girdiklerinde yaptırdıkları sevgili dövmesi. Sildirmeye kıyamayacak kadar güzel ve anlamlıydı. Belki bir gün... ama şu an sildirecek cesarete sahip değildi. DEVAMI ALTTA
Bir yıl sonra… Darla, sabahın ilk ışıklarıyla uyanırken penceresinden içeri giren güneşin sıcaklığını hissediyordu. Bir yıl önce, kalbi kırık, geleceği belirsiz bir şekilde bu şehre dönmüştü. O zamanlar, Jungkook’un bakışlarını son bir kez görmüş ve bir ayrılığın acısını, bir yudum çay gibi yavaşça yutmuştu. Ama zaman… zaman her şeyin iyileştirdiği bir ilaçtı. Şimdi, bir yıl sonra, hayatta kalabilmenin ve yeniden başlamanın gücünü bulmuştu. Yatak odasındaki duvarda, parlak bir şekilde asılı duran sertifika ve başarı belgeleri, Darla’nın yıllar içinde kat ettiği yolu gösteriyordu. Artık tanınan, iş dünyasında kendine sağlam bir yer edinmiş, başarılı bir kadındı. Ama, her başarıda olduğu gibi, bu da yalnızlıkla gelmişti. Geceleri eve dönerken, yalnız başına akşam yemeklerini hazırlarken, bir eksiklik hissi içini kemiriyordu. O eksiklik, onun sadece geçmişteki acılarından değil, aynı zamanda içinde taşıdığı bir boşluktan geliyordu. Jungkook’a ait olan o boşluk. Bir yıl boyunca, hiçbir şekilde birbiriyle iletişime geçmeden geçirdikleri bu süre, ona sadece hayatta devam etme gücü vermişti ama kalbindeki boşluğu bir türlü dolduramamıştı. Bir sabah, yoğun iş temposunun arasında bir telefon çaldı. Bu defa ses, geçmişten gelen tanıdık bir ses değildi. Bir müşteriyle ilgili önemli bir toplantıya çağrılmıştı. Şirketin adı ve konumuyla ilgili birkaç detay geçti kafasında, fakat bir şey vardı… Toplantıyı yapacağı kişi, şirketin CEO’su ile ilgili ilk bilgi kendisini bir anda şaşkına çevirdi. “Jungkook…” Darla, ismi duyduğunda telefonun diğer tarafından gelen cümleleri net bir şekilde işitmiyordu. Yavaşça, kendini toparlamaya çalıştı, derin bir nefes alarak hızla telefonu kapattı ve göğsünü saran o tanıdık sıkıntıyı hissetti. O gün, Darla toplantıya giderken, sabah saatlerinde geçirdiği anın etkisiyle zihni bulanıktı. İçinde bir gerginlik vardı, bir şey bekliyordu, ama ne olduğunu anlamıyordu. Bu kadar zaman sonra, bir araya gelmek gerçekten bir tesadüf müydü? Ya da belki de hayat onlara bir şans daha sunuyordu. Toplantı odasına girdiğinde, karşında duran kişi o kadar tanıdık biriydi ki, birkaç saniye boyunca gözlerine inanamadı. Jungkook, yıllar sonra karşısında durmuş, aynı sakince ama güçlü bakışlarıyla ona bakıyordu. Ne kadar değişmiş olsa da, bir şekilde bu değişiklikleri görmek, onları tam anlamıyla tanımak çok kolaydı. “Sen… burada ne yapıyorsun?” Darla, sesi biraz titreyerek sordu. Jungkook, sessizce bir süre ona baktı, sonra yavaşça gülümsedi. “Burası da benim işim, Darla. Ve evet, seni görmek gerçekten sürpriz oldu.”
Devamı: Her ikisi de sessiz kaldı bir an. İkisi de, yıllar önce bir tren istasyonunda son kez birbirlerine bakarken söyledikleri sözleri hatırladılar. O an, bütün her şey tekrar gözlerinin önünde canlandı. Ama bu sefer, zaman onları farklı yerlere götürmüş, farklı insanlara dönüştürmüştü. Bir yıl boyunca yaşamlarını sürdürdükten sonra, şimdi birbirlerine ne söyleyeceklerini bilmedikleri bir noktada duruyorlardı. Ve o boşluk, o kalpteki boşluk, hâlâ yerinde duruyordu, sanki hiç değişmemiş gibiydi. Jungkook, derin bir nefes alarak yavaşça konuştu: “Bir yıl önce, sana veda ederken, kendime söz vermiştim. Ama sonra… zaman her şeyi değiştirdi, değil mi?” Darla, sadece sessizce başını salladı. Söylediği her kelime, her his, yıllar boyunca ötelediği ama içinde biriken tüm duyguların bir anlık patlamasına dönüşüyordu. Gözlerinin içine bakarken, bir yıl önce birbirlerine ait olduklarını söyledikleri o tren istasyonunda hissettikleri o bağlılık hâlâ aynıydı. Yalnızca, şimdi daha olgun ve daha kırık bir şekilde karşı karşıyaydılar. Darla, Jungkook’un gözlerine bir an daha baktı. İçindeki karmaşa bir türlü durulmazken, ona ne diyeceğini bulamıyordu. Kelimeler, yıllardır içinde biriktirdiği duygularla o kadar kalabalıktı ki, birini seçmek, doğru bir şey söylemek o kadar zorlaştı. Sonunda, derin bir nefes alarak, “Bizi böyle ayıran neydi?” dedi, sesindeki titremeyi zorla gizlemeye çalışarak. “Bir yıl geçti Jungkook. Ama hâlâ içimde… hala seninle ilgili bir şeyler var.” Devamı altta
Jungkook, başını eğdi. Gözlerinde hafif bir hüzün vardı ama aynı zamanda güçlü bir kararlılık da seziliyordu. “Zamanı, hayatı suçlayabilirdik,” dedi. “Ama gerçeği kabul etmemiz gerek. O zaman, bizim zamanımız değildi. Şimdi ise… belki de yeniden başlamamız için bir şansımız var.” Darla, bir an sessiz kaldı. Zihninde yaşadığı karmaşa, hatıralar ve duygular arasında gidip gelirken, kalbi hala aynı hızla atıyordu. “Ama bir yıl boyunca, seni düşünmedim mi sanıyorsun?” dedi. “Her gün seni, bizim olamayacağımızı, farklı yollara gittiğimizi düşünerek geçirdim. Ve sen… sen beni terk ettikten sonra, yıllarca hiç bir haber almadım. Hala senin ne düşündüğünü, nerede olduğunu bilmedim. O kadar uzun bir süre, bir boşluğa düşmüş gibi hissettim.” Jungkook, bir adım daha yaklaştı. Aralarındaki mesafe gitgide küçülüyordu. “Sana acı vermek istemedim,” dedi, sesindeki pişmanlık ve samimiyet ağır bir şekilde hissediliyordu. “Ama içimdeki boşluk da senin gibiydi. O boşluk, seni kaybettikten sonra daha da büyüdü. Ve sonra, sana geri dönmenin… doğru olup olmayacağını düşündüm. Ama şimdi… sana burada, karşılıklı durduğumuzda, o kadar çok şey değişmiş gibi hissediyorum ki, belki de işte bu an… bizi yeniden bir araya getirmek için doğru zaman.” Darla, Jungkook’un söylediklerini sindirmeye çalıştı. Her bir kelime, sanki yıllardır kaybettiği parçaları yerine koyuyordu. Yavaşça, “Bilmiyorum,” dedi. “Belki de artık hiçbir şey eskisi gibi olamaz. Zaman bizi çok değiştirdi. Ama içimde, bir köşede, hep seni aradım.” Jungkook, gözlerini daraltarak ona doğru adım attı ve sessizce şöyle dedi: “Zaman bizi değiştirdi, Darla. Ama belki de bir şey değişmediyse, o da kalbimiz. Belki de birbirimize ait olmanın gerçek anlamı, bir gün yollarımız tekrar kesiştiğinde, ne kadar değişmiş olursak olalım, birbirimizi bulmamızda yatar.” Darla, bir an gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Kalbi, Jungkook’un söyledikleriyle çırpınıyor gibiydi. Bir yanda, yıllardır unutmaya çalıştığı o aşkın gölgesi, diğer yanda ise ona hala ait bir yer olduğunu hatırlatan bu sözler… Her şey, o kadar gerçekti ki. Jungkook, birkaç saniye boyunca derin bir nefes alarak, gözlerini Darla’dan ayırmadan konuştu. “Eğer seni bir daha kaybetmek zorunda olsaydım, bu kez bırakmazdım. Bir yıl boyunca her gün seni düşündüm. Ve seni geri kazanmak için her yolu denemeye hazırım.” Darla, sözlerinin ağırlığı altında biraz daha geriye çekildi. O kadar yakın olmasına rağmen, hala bir mesafe vardı aralarında. Jungkook’un sesindeki kararlılığı, içindeki belirsizliği daha da derinleştiriyordu. Kalbi, yıllardır terk edilmiş, ama hala canlı olan bir yer gibiydi. Jungkook’un varlığı o noktada, belirsiz ve karmaşık bir duyguyu uyandırıyordu: tekrar bir araya gelmek, ama aynı zamanda yeniden başlamak, birbirlerine olan bağlılıklarını yeniden inşa etmek. Bir an sessiz kaldılar. Darla, geçmişin acısını hafifletmeye çalışan kalbini hissetti. O kadar zaman geçmişti ki, Jungkook’a olan duyguları, bir yanda kırılmış, diğer yanda ise saklanmış bir şekilde kalmıştı. Şimdi, onun karşısında dururken, zamanın her şeyin ötesinde değiştiğini düşündü. “Bir yıl… çok uzun bir süre,” dedi Darla, gözlerini kaçırarak. “Çok şey değişti, Jungkook. Ben… ben sana yeniden nasıl güvenebilirim ki? Gerçekten değiştirdiğini hissediyorum, ama ben de değiştim.” Jungkook, adımlarını yavaşça attı ve Darla’nın önünde durdu. “Biliyorum,” dedi, yüzündeki ifadeyi kontrol etmeye çalışarak. “Zaman seni değiştirdi. Ama hala seni seviyorum. Bir şeyleri yeniden başlatmak, benim için seninle bu yolda ilerlemek, her şeyden değerli. Eğer bir şans daha istiyorsan, ben sana her şeyi sunmaya hazırım.” Darla, gözlerini tekrar Jungkook’a çevirdi. Onun söyledikleri, duygusal olarak onu sarsıyordu. Ama aynı zamanda bir korku da vardı içinde. “Bilmiyorum,” dedi, bir adım daha geri çekilerek. “Bunu kolayca yapamam. Senin söylediklerin çok anlamlı, ama ben… ben biraz daha zamana ihtiyacım var. Bu, sadece seninle değil, kendi içimde de bir şeyleri anlamamı gerektiriyor.” Jungkook, gözlerinde kararlılık ama aynı zamanda kırılganlık da vardı. “Biliyorum, Darla. Zaman istiyorsan, sana vereceğim. Ama sana söz veriyorum, bu sefer gerçekten seni kaybetmeyeceğim. Eğer hala beni istiyorsan, hep burada olacağım.” Devamı altta
Darla, kalbinin derinliklerinde, Jungkook’un söylediklerinin gerçek olup olmadığını sorguluyordu. O kadar zaman sonra, birbirlerinin hayatına yeniden dokunmak, eski yaraların tekrar açılmasından korkuyordu. Ama bir yanda, içindeki sevgi ve bağlılık da bir şekilde onu ona yönlendiriyordu. Bir süre birbirlerine bakıp sessizce kaldılar. Darla, gözlerinde kararsızlıkla, ama aynı zamanda biraz da huzurla bir adım daha geri çekildi. “Belki de biz şimdi değil, daha sonra yeniden buluşmalıyız.” Jungkook, başını yavaşça salladı, ama umutsuz değildi. “Tamam, Darla. Bekleyeceğim. Ne kadar uzun sürerse sürsün.” Bu uzun konuşmanın ardından diğer çalışanların ve ortakların toplantı odasına girmesi ile artık asıl kısıma geçerek toplantıya başlamışlardı. İkisinin de güçlü ruhları içlerinde yaşanan karmaşaları dışarı yansıtmasına izin vermemiş, güzel bir toplantı gerçekleştirmişlerdi. Tabi Darlanın canını sıkan bazı şeyler ortaya çıkmıştı. Jungkook'un karşısında oturan iş arkadaşı, eski sevgilisine onu yiyecek gibi bakıyordu ve bu rahatsız edici bakışlar Darla'nın içten içe kendisini yemesine neden oluyordu. Jungkook'a baktığında onun ile fazla göz teması kurmamaya çalıştığının ve kendisinin de en az Darla kadar bu durumdan rahatsız olduğunun bir belirtisiydi. Toplantı sonunda herkes ayağa kalkmış bir biri ile el sıkışmıştı. Son vedalar edildikten sonra herkes sırayla odadan çıkmaya başlamıştı. Darla Jungkook'un hala odada olduğunu ve iş arkadaşının da onunla bir şeyler konuşmaya çalıştığını fark eder. Bu durum daha da sinirini bozduğunda dayanamadan konuşur "Maya gelmiyor musun?" "Birazdan geliyorum canım sen git" Jungkook Darlaya bakar. Darla durgun bir ifade ile son bir kez ikisine bakar ve bir şey demeden toplantı odasını terk eder. Jungkook Darlanın bu durumdan hoşnut duymadığını hemen anlar. Sonuçta sevgilisinin ne kadar kıskanç bir insan olduğunu ve dişi sinek koluna kondu diye kavga çıkaracak biri olduğunu biliyordu. Bu durum bir yandan hoşuna gitmemiş değildi aslında. "Pardon. Aslında tüm toplantı boyunca gözlerimi sizden ayıramadım. İlgimi çektiğinizi belirtmek istemiştim. Belki müsait olduğunuz bir zamanda birlikte vakit geçirebiliriz diyecektim. Numaranızı almamda sakınca olur mu?" Sinsi bir gülümseme ile bu sözleri söyleyen kıza bakmıştı Jungkook. Duyduğu sözler ile sadece sırıtabilmişti. Ama bu sırıtma hoşnut duyduğu için değil tam aksine rahatsız olduğu için. Kızın kendisine yaklaşarak aralarında ki mesafeyi gittikçe azalttığını fark ettiğinde, Jungkook bir kaç adım geriye giderek ondan uzaklaşır. "Bence sınırları zorlamayın hanımefendi. İlgilenmiyorum" "Hadi ama evli değilsiniz yüzüğünüz yok, belki anlaşırız?" Maya giderek daha da yaklaşıyordu. Aralarında ki mesafeyi kapatarak Jungkook ile karşı karşıya gelmişti. Kendisinden oldukça yüksek olan genç adama bakarak kollarını boynuna dolayacağı an Jungkook buna izin vermemiş kızın kollarını tutup kendisinden uzaklaştırmıştı. Tam o an odaya giren Darla ile ikisi de başlarını o yöne çevirmişlerdi. Darla şaşkın ve sinirli bakışlar ile ikisine bakarak konuşur. "Dosyayı unutmuşum da onu almaya gelmiştim" Jungkook'a yaklaşarak "Sevgilim sen hazır mısın? Hazırsan gidelim artık ben işlerimi bitirdim" Darla cümlesini bitirdiğinde genç adamı kendine çekerek dudağına yapışır. Bırakmamakta inatçı davranarak ikisini de şaşırtmıştı. Jungkook halinden oldukça memnun bir şekilde bir eli ile Darlanın belini sıkıca sarmış kendisine çekerek aralarındaki mesafeyi tamamen kapatmıştı. Bir birlerinin kalp atışını hissetmişti iki genç. O an ikisi de dünyadan kopmuş gibi hissetmişlerdi. Sanki etrafında kimse yokmuş, ofiste değil de doğa ile iç içe sadece ikisi, kuşlar, sessizlik ve huzur varmış gibi... Bir yıl boyunca buluşmayan dudaklar, temas etmeyen bedenler, bir birlerini hissetmeyen iki kalp... bir yıl sonra tekrar bir birlerinin olmuşlardı. Jungkook bu dudakları o kadar çok özlemişti ki ne kadar öpse de doyamıyordu. Hissettiği aşk, tutku, içinde hissettiği alevlenme anlatılamazdı adeta. Uzun zamandır hasretiyle ölüp bittiği bu dudaklara sonunda yine kavuşmuştu. Maya’nın nefesi kesildi. Kalbi hem öfkeyle hem de kıskançlıkla dolup taştı. Az önce, Jungkook’la yakınlaşmak için nasıl nazik ama çarpıcı bir konuşma yapmaya çalıştığını hatırladı. Ama onun ilgisini çekememişti. Bir an bile Darla’nınki kadar güçlü bir bağ hissetmemişti. Gördükleri karşısında içindeki kıskançlık ateşi büyüdükçe büyüyordu. Dudaklarını sıkarak yüzüne hafif bir tebessüm yerleştirdi, derin bir nefes aldı ve hiçbir şey demeden odayı terk etti. Ama içeride hissettiklerini gizlemek için gösterdiği çaba, tırnaklarını avuçlarına geçirmesiyle ortaya çıkıyordu. Kapının kapanması ile Maya'nın çıktığını anlayan Darla Jungkook'tan ayrılmak istemişti ama Jungkook buna izin vermeyerek kızı kendine daha da çekmişti. Zaten dip dibelerdi ve aralarında en ufak bir mesafe ile yoktu ama bu yakınlık bile ona yetmemişti. Tutkulu bir öpücüğün ardından ayrıldıklarında genç adam alaycı bir ses tonu ile konuştu. Devamı altta
Ama ben bunu çok beğendim. Yani çok beğendim. Çok çok beğendim. Betimlemelerin aşırı hoşuma gitti. Kurgunun gidaştı ve sonu da oldukça güzeldi. Ellerine sağlık🩵🫶🏻
@@sweetcrisiss oha oha oha seni kanalımda görmek çok güzelll🥹🥹 favori yazarımsın geri döndüğünü gördüğüme çok sevindim. Ve güzel yorumun için çok çok çok teşekkür ederim❤️
@yoongilia YERİM KIZ SENİ HEE Rica ederim bebeğim. Diğer kurgularını okumayı sabırsızlıkla bekliyorum🫶🏻🩵
@@sweetcrisiss AYAYAYAYAYA ASIL BEN SENİ YERİMM ❤️❤️
Ohaa çok güzellllll😍😍
@@eyesdontlie_7 çok teşekkür ederimmmm🤍🤍
@yoongilia rica ederim ne demek ❤️
Nasıl tutmaz ama yaa burada harcanıyorsunn be😭😭
@@eyesdontlie_7 😭😭belki zamanla izlenir
@yoongilia inşallah aminmm
𝓛𝓪𝓿𝓲𝓷 𝓙𝓾𝓷𝓰𝓴𝓸𝓸𝓴 Lavin'in anlatımından: Barın loş ışıkları, masaların üzerindeki kırık hayaller kadar donuktu. İnsanlar gelip geçiyor, ama hiçbir yere varmıyordu. Kadehler tıklıyor, ama her ses bir çığlığın yankısı gibi kopuyordu içimde. Buradaydım… ama buraya nasıl geldiğimi hatırlamıyordum. Ya da neden gitmek istemediğimi. Bir kadeh önümde, buzları çoktan erimiş. Diğeri de… onun önünde. O ise hiçbir şey söylemiyordu. Gözleri benimkilerle buluşmuyor, ama bir şeyleri anlatmak için çabalıyor gibiydi. Sessizlik bir diyalog olmuştu bizim için, çünkü kelimeler ikimize de fazla ağırdı. İnsan, daha önce hiç tanımadığı biriyle aynı yalnızlığı paylaşabilir mi? Öyle hissediyordum. Onun kırılmış olduğunu, bir zamanlar her şeyin parçası olan bir şeyin paramparça kaldığını hissedebiliyordum. Belki de bu yüzden buradaydım. Çünkü o da benim gibi… tamir edilemezdi. Bir yudum daha aldım, ama içim ısınmadı. O an, zamanın ne kadar yavaş geçebileceğini fark ettim. Sanki her şey, o birkaç saniyede donmuştu. Dışarıdaki deniz rüzgarı, camlardan içeri sızarak saçlarımı savuruyordu. Kimse bizi fark etmiyordu, kimse bu anı görmüyordu… ama ben her şeyi hissediyordum. O an, yalnızlıkla dolmuş bir odada, iki insan birbirine en yakın olduğu kadar uzak olabilirdi. Gözlerim, kadehimi masaya bırakırken onun yüzüne kaydı. Yüzünde bir boşluk vardı, bir şeylerin eksikliği. Bu geceyi paylaşan tek şey, her ikimizin de kırık kalpleri ve birbirimize söyleyemediğimiz kelimelerdi. "Ne kadar da benziyoruz" diye geçirdim içimden. O da bir zamanlar çok sevdiği birini kaybetmiş, her şeyi geride bırakmıştı. Benim de kaybettiğim çok şey vardı… ama belki de en büyük kaybım, hiç sevilememiş olmamla ilgiliydi. Onun gibi, ben de birine, bir şekilde, hiçbir zaman ait olamamıştım. Bana doğru eğildi, ama kelimeler dudaklarından çıkmadı. Sadece gözleri, bana içindeki boşluğu gösteriyordu. "Bizi ne bekliyor, Jungkook?" diye sormak istedim. Ama sustum. Belki de cevapları bulmamız gerekiyordu, ama belki de cevapsız kalması gereken sorular vardı. Çünkü bazen, bazı şeylerin cevapsız kalması, acıyı biraz olsun hafifletiyordu. Sevilmeme hissi... Hiç sevildiğinize inandırılıp yarı yolda bırakıldınız mı? Hemde hayalleriniz hedefleriniz beklentileriniz varken. O kişiden bir şeyler beklerken. Daha büyük adımlar beklerken her şeyin tekrar en başa dönmesi... Hislerin bir anda yok olması değil de aslında hiç bir zaman var olmamış olması gerçeği... İşte bu yakıyordu canımı. Belki bazen insanlara gereğinden fazla bağlanmamalıyız, çünkü gittiklerinde düştüğümüz boşluktan çıkmak oldukça uzun bir zaman ve zor süreçler gerektirir. Aşk... tehlikeli bir oyundur. Bilmediğin bir çok karanlık yanı vardır. Aşk sadece sarılmak, öpmek, güzel sözler, şiirler değildir. Aşk bazen ateşle oynamak, yaralanmak, düşmek, kaybolmak demektir. Ve hangisini bulacağını bilemezsin. Ve ben bu tuzağa düştüğümü anladığımda artık her şey için çok geçti. Gözlerinin içine baktığımda aynı acının yansımasını görebiliyordum. Şeffaf bardağa yansıyan gözlerindeki hayal kırıklığı... tanıdık bir histi. Etrafımızda olan sesler bir birimizi duymamızı engelliyordu ama o an kelimeler değil gözler yeterdi bir birimizi anlamaya. Aramızdaki uzun süren sessizliği bozan o olmuştu. "Ee bu kadar üzülmek yetmez mi sence?" "Ne yapmamı bekliyorsun?" Barmeni çağırarak kulağına bir şeyler fısıldadı, adamın yüz ifadesine baktığımda hoşnut duyduğunu anladım. Sonra kısa bir şov yaparak yeni bir içecek hazırlayıp bardaklara dökmüştü. "Bu kadar yetmez mi?" "Bu son." Bu cevabı belki de artık onuncu defa almıştım. Adam bardaki renkli içecekleri önümüze koyarak yanımızdan ayrıldı. "Var mısın?" "Neye?" "Acılarımızı son kez kutlamaya ve sonrasında yeni hayatımıza devam etmeye" Gece karası gözlerinin derinliğine bakarak bir kaç saniye bu sessizliği korudum ve kurduğu cümleleri düşündüm. Cevap vermeden kadehi kaldırdım ve bardakları tokuşturarak aynı anda başımıza dikmiştik. Alkol içmeye alışkındım ama bu içtiğim daha önce tükettiğim hiç bir alkole benzemiyordu. Boğazımı yakıyordu adeta. Ona baktığımda ise sırıtarak bana bakıyordu. Yüz ifademden acı ve ağır geldiğini anlamış olacak ki konuştu. "Nasıldı?" "Fena" "Acıttı mı?" "Biraz" "Unutma hiç bir alkol hayat kadar acı olamaz" Sırıtarak söylediği cümleden sonra elini uzattı. Eline, sonra da yüzüne baktım. "Hadi dans edelim" "Ben dans edemiyorum" "Yalan söylemek yakışmıyor. Her insan dans eder." Kolumdan çekiştirerek insanların arasında çekmişti beni. Müziği kalbimde hissediyordum. Çarpıntı yaratacak kadar yüksek bir müzik vardı. İnsanlar arasında dans etmekten her zaman çekinmişimdir. Böyle ortamlar çok benlik değildi. Neden buradayım diye sorabilirsiniz. Kafamı başka bir şekilde dağıtamazdım. Kafamdaki sesleri anca bu kadar yüksek bir müzik susturabilirdi. Etrafıma bakındığımda hiç kimsenin umurunda olmadığını ve herkesin kendi halinde kendi dünyasında eğlendiğini gördüm. Jungkook kollarımı tutmuş beni dans etmeye teşvik ediyordu. "Hadi ama" Kısa cümlesinden sonra ona katıldım ve korkularımı yenerek dans etmeye başladım ve aslında şimdiye kadar tüm eğlenceyi kaçırdığımı fark ettim. Nasıl yaptığını bilmiyorum ama beni tekrardan hayata döndürmüş gibiydi. Onunla süren kısa ama derin sohbetlerim, bana yaşattığı bu tat anlatılamazdı. Kulağıma yaklaştı ve içimi titretmeye yeten kalın erkeksi sesiyle konuştu "Eğleniyor musun?" "Evet" "İyi misin" "Midem bulanıyor" "Geçer" Biraz daha dans ettikten sonra başım dönmeye başladığını, ayaklarımın güçsüzleştiğini ve nefesimin daraldığını hissettiğimde, bana bir o kadar yakın ama bir o kadar da uzak, dokunmaktan, yanlış anlaşılmaktan korkan Jungkook'un omzuna başımı yasladım. Endişeli gözlerle bana baktı. "İyi misin?" Cevap veremeyecek derecede başım dönmeye başlamıştı ve sanki kelimeler ağzımdan çıkmıyordu. Cevap veriyordum ama sesim duyulmuyor gibi hissettim. Bir anda ayaklarımın yerden kesildiğini hissettiğimde gözlerimi kapamıştım. Seslerin gittikçe azaldığını hissettiğimde bardan çıktığımızı anlamam uzun sürmemişti. İçeriyle kıyasla oldukça serin olan kır havası vücudumun titremesine sebeb olmuştu. Gözlerimi zar zor açtığımda Jungkook'un beni arabasına bindirdiğini anladım. Kendisi de yanıma geçti. Ben hala soğuktan titrerken onun arka koltuktaki ceketi alıp üzerime örttüğünü fark ettim. Gözlerimi zorlukla açık tutmaya çalışırken hala konuşmaya gücüm yoktu. "İyi misin?" Başımı sadece olumsuz anlamda sallayabilmiştim. "Alkol'ü fazla kaçırdın galiba. Hepsi benim yüzümden. Özür dilerim. O son kadehi sana içirmemeliydim-" DEVAMI DİĞER YORUMDA
Yazarın anlatımından: Genç adam defalarca kez kızdan özür dilerken, kız baş ağrısı ve mide bulantısı nedeniyle başını cama yaslar ve açık tutmakta zorluk çektiği gözlerini kapatır. "Ah aptal kafam seni rahat bırakmalıydım. Bünyenin bu kadar alkol kaldıramayacağını anlamalıydım. Her şey benim yüzümden-" Lavin birden doğruldu, Jungkook’un cümlesini yarıda kesen beklenmedik bir hareketle yüzüne döndü. “Jungkook…” diye fısıldadı, sesi yorgun ama bir o kadar da kararlıydı. Jungkook ona şaşkın gözlerle bakarken, Lavin aralarındaki mesafeyi kapatarak ellerini Jungkook’un yanaklarına koydu ve dudaklarına hafif ama derin bir öpücük kondurdu. Zaman adeta durmuştu. Öpücük kısa ama her ikisi için de nefes kesiciydi. Lavin, yavaşça geri çekildiğinde, gözleri Jungkook’unkilerle buluştu. “Bu kadar çok konuşma, tamam mı?” dedi, dudaklarında yorgun ama belli belirsiz bir gülümsemeyle. Jungkook ne diyeceğini bilemeden donup kaldı. Kalbi çılgınca atıyordu. Ama tek kelime etmedi. Lavin’in söylediği gibi, bu kez gerçekten sustu. Lavin tekrar başını cama yasladı ve gözlerini kapattı. Sanki ne yaptığının farkında değildi. Jungkook ise hala olayın etkisindeydi. "Lavin...?" Lavin'e seslendi ama hiç bir cevap alamadıktan sonra genç kızın uykuya daldığını anlaması uzun sürmedi. Bir kaç saniye ne yapması gerektiğini düşündü. Bu şekilde araba kullanamazdı. Sarhoş olmasa bile alkollüydü. Ama genç kızı uyandırmak istemiyordu. Ona biraz daha doya doya bakmak istiyordu. Belki de uyandığında ve ayıldığında bu öpücüğü hatırlamayacaktı. Ama Jungkook ise hiç bir zaman unutmayacaktı... Genç adam riskli bir karar alarak arabayı çalıştırdı ve yola çıktı. Arabayı olabildiğince dikkatli sürmeye özen gösteriyordu. Çok uzun sürmeyen yolun ardından evine varmıştı. Arabayı durdurdu ve Lavin'e tekrar baktı. O kadar güzel uyuyordu ki. Kahverengi uzun saçları, mükemmel ötesi fiziği, narin elleri, öpücükten bozulmuş kırmızı ruju... Lavin bir erkeğin isteyebileceği her şeye sahipti. Ama güzelliğin en önemli şey olmadığını işte bu 23 yıllık hayatında anlamıştı çünkü ne kadar güzel olursanız olun konu güzellik değil karakterdir. Lavin hiç beklemediği birisi tarafından hiç beklemediği bir şekilde aldatılmıştı. Ama kim bilir? Belki bu toksik ilişkinin sonu yeni bir ilişkinin başlangıcıdır. Hayat böyle bir yerdir işte... En beklenmedik şeyler en beklenmedik yerlerde en beklenmedik zamanlarda olur. Jungkook genç kızı dikkatlice kucağına alarak evine götürür. Kapıyı tek el ile açmak ne kadar zor olsa da Lavin'e oldukça dikkat ederek kapıyı açmayı başarmıştı. İçeri girip ayağı ile kapıyı kapatarak üst kata yol alır. Kendi yatak odasına geldiğinde Lavin'i dikkatlice ve yavaşça yatağa koyar. Yine o güzel yüzüne bakar. Ne kadar baksa da yetmez. Sonsuza kadar sıkılmadan bakabilirdi aslında... Jungkook Lavin'den uzaklaşacağı anda kolunda bir el hisseder. "J-Jungkook..." Jungkook sessizce bir şeyler mırıldanan Lavin'e bakar. Genç kızın ağzından çıkan anlaşılması zor olan cümleler Jungkook'un sırıtmasına neden olur. "Jungkook gitme..." "Lavin uyuman gerek" "Burada kal. Bırakma beni" "Bırakmıyorum. Diğer odada olacağım" "Hayır. Burada kal. Benimle kal. Ben yine bırakılmak istemiyorum..." Ne dediğinin farkında değildi... yada belki farkındaydı, kim bilir? Jungkook kalbindeki karışık hisler ile ne yapacağını bilemiyordu. Aynı kaderi paylaştığı bu kız ile kaderini paylaşacak mıydı? Lavin onu kolundan hızlıca çekmesi ile Jungkook üzerine yığılmıştı. Lavin'e zarar vermemek için kolunu yatağın diğer tarafına atan Jungkook Lavin'e karşı çıkamayacağını anlayarak yatağın geri kalan boş tarafına geçer. Lavin hala o kadar sarhoştur ki nerede olduğunu göremeyecek kadar yorgun hisseder. Yorgun bedenini zorlukla Jungkook'a doğru çevirir ve ona sarılır. Başını Jungkook'un yüzüne yaklaştırır ve aralarındaki mesafe yok denilecek kadar azdır. Genç oğlan gecenin ikinci şokunu yaşar ve yine o öpmek için can attığı dudaklar ile dudakları buluşur. Bu sefer karşılık verir çünkü o da bunu en az Lavin kadar istiyordu. Bir yandan korkuyordu. Sarhoş birine bunu yapmak ne kadar doğruydu ki? Ne kadar bilincindeydi yaptığı şeylerin? Her şey unutulacak kadar kolay ama silinmeyecek kadar derindi. Ya bu öpücük unutulup hayatlarına devam edeceklerdi, yada yeni bir başlangıça yelken açacaklardı... Görünüşe göre öpücüğün gittikçe derinleşmesi ve bir öpücükten daha fazlasına dönüşüyordu. Bir birinin sıcaklığını hisseden iki genç kendilerini gecenin karanlığına ve kalbinin sesine bırakmıştı. Jungkook içinde doğan suçluluk hissi ile genç kızı kendinden uzaklaştırmıştı "Lavin yapma. Bu yaptığımız yanlış" "Neden? Nesi yanlış? Sen değil miydin kutlayalım ve sonrasında yeni hayatımıza devam edelim diyen? Yeni hayatım sen ol Jungkook" "Bunları sarhoş olduğun için söylüyorsun" "Evet sarhoşum. Ama beni sarhoş eden alkol değil sensin. Yanlış olup olmaması umurumda değil. Eğer bu bir yanlışsa benim yanlışım sen ol Jungkook" Genç adam bu cümlelerin ardından ne diyeceğini bilememiş ve sadece gecenin sessizliğine kendilerini teslim etmişlerdi. Gece, içlerinden taşan karmaşık hislerle birlikte onları sarmalarken, her ikisi de neyin başladığından tam olarak emin değildi. Ama şunu biliyorlardı: Bu, hayatlarını sonsuza dek değiştirecek bir geceydi. Ve bazen, en güzel hikayeler, bir yanlışın doğruya dönüştüğü yerde başlardı. SON
çok güzel olmuş ellerine sağlık güzelim💗
Teşekkür ederim bitanemmm🤍💖
@@yoongilia rica ederim ne demek 💗
Lan arkadaş deliricem ya nasıl tutmazz
Daha yeni paylaştığım için olabilir :)
@yoongilia inşallah öyle olur
İlk💗
Hediyen ben🎉
@@yoongilia aldığım en güzel hediye 😍
@@eyesdontlie_7 🤍🤍
Kesinlikle en İYİSİİİİİİİİ
🤭🤭❤
NASIL TUTMAZ MÜKEMMEL OLMUŞ 😭😭
Bu aralar videolarım tutmuyor 🤧
@@yoongilia uff gerçekten çok kötü o kadar uğraş sonra tutmasın
Pov: Genç kız, piyanonun başında zarifçe kitabını okurken, gözleri arada bir, odanın köşesinde duran gence kayıyordu. O ise eski bir smokinin içinde duruyordu; sade ama onurlu bir duruşu vardı. Kalpleri birbirine ait olsa da, aralarındaki fark asla kapanamayacak kadar büyüktü. O, bir kraliyet kızıydı; altın bir kafeste yaşayan, özgürlükten uzak bir prenses. Genç adam ise sıradan bir yaşamın içinde kaybolmuş biriydi. Göz göze geldikleri an, dünya sessizleşti. Ancak her ikisi de biliyordu: Birbirlerini sevmek kaderleriydi, kavuşamamak ise yazgıları...
Çok güzellllllll😍😍😍😍
@@eyesdontlie_7teşekkür ederimmm❤️❤️
@@Nurhan-q5k yaptırmıyorum aslında pinterestten alıyorum. Yapay zeka da yaptırdığım var ama hazır varken gerek duymuyorum ve iltifatlarını yerim senin!!!💛💛
Çok iyiiiii🔥🔥🔥
JENLISA MÜKEMMEL
Senin gibii💓💓
@yoongilia 🎀💗🌹❤️
CHAELISA 💗🫶🏻
Best shipimm😻😻