- Видео 59
- Просмотров 365 866
Mustafa GÖL
Добавлен 24 фев 2007
Видео
Denizli Acıpayam mobil fırın
Просмотров 1,1 тыс.11 лет назад
İnsanoğlunun yapamayacağı şey yok, Kıvrak bir zeka ürünü,
ÇORUM GÜLÜM DÜĞÜN SALONLARI
Просмотров 10 тыс.11 лет назад
DÜĞÜN ,NİŞAN,GÖSTERİ VE HER TÜRLÜ TOPLANTILARINIZ İÇİN HİZMETE HAZIRIZ....
başpınar yağmur duası-2.mpg
Просмотров 86512 лет назад
Başpınar 20.05.2012 günü icra edilen yağmur duasında öğleyin okunan ikili öğle ezanı..
ÇORUM başpınar yağmur duası-5.mpg
Просмотров 3,5 тыс.12 лет назад
20,05,2012 başpınar yağmur duasından
başpınar yağmur duası 2011-3
Просмотров 2,1 тыс.13 лет назад
başpınar yağmur duasu 15 mayıs 2011 pazar günü yapıldı.
başpınar yağmur duası 2011-2
Просмотров 1,6 тыс.13 лет назад
başpınar yağmur duası 15 mayıs 2011 pazar
Baş-Kar Yayla şenliklerinden
Просмотров 2,8 тыс.14 лет назад
6.Baş-Kar Yayla şenliği, BAŞPINAR-OSMANCIK-ÇORUM
Çorum / Göl Yazıya Göl Yazıya Duman Çökmüş Göl Yazıya Türküsü
Просмотров 199 тыс.15 лет назад
Çorum / Göl Yazıya Göl Yazıya Duman Çökmüş Göl Yazıya Türküsü
Hikaye ve kurgu için çok teşekkürler hemşerim…
Benim Köyün topraklari kapili kayanin oralar kisi sert olur Corumun 🤲🏻
Teşekkürler Tebrikler Ellerinize Yüreğinize Sağlık
sevgili hemserim sana kucak dolusu sevgilerimle
Muhtar, İbrahim GÜVEN yok?
Bayram Songülkent
Bizim köy 🤗
Ciddimsin oda bizim koy adin ne?
@@OtizimliPato Bizim de köy
1964-1966 yıllarında bu Nahiyede yedek subay öğretmendim. Eğitimimi Amasya Er yatağında yaptım. Beni çok sevdiklerini sanıyorum.
ruclips.net/channel/UCu2PyIrDjb6QaUMSBRSoeug lütfen takip
Bizim eski evin oradaki düğün salonu ;) 😱
Osmancık 😍😍😍
Yuregine saglık kardeşim Çorumlu alo
7dakga bi annadamadiniz Agoyen..ule arkides etin surasindan burasindan yapiyoz buna deye baslasiniz gancikla
Osmancık gün gelecek türkiye'nin en tanınan ülkelerinden olacak
Knk Osmancık ülke değil-
01:54 ölmemiş ki
ben kücükken sünnet olunca orda dügün yaptik :D
Kalp
😔
Sesine gönlüne sağlık bu etkinlikler çok önemli kültür aktarımı geleneğin canı bizim oranın zurnası kullanılmalıydı kaba zurna
Ben YAKUP BECERİN TORUNUYUM ALİ BECERİN YİGENİYİM
ağzına diline sağlık
çok acılı bir olay yaşanmış dinlerken ağlamak elde değil
Cosgun Ozbodur p
memleketime selam olsun
özledim seni çorum üzümün garası adamın hası iskilip
Veli hocam iyisiniz hani :D :D
Hem Okudum Hemi de Yazdım Hem okudum hemi de yazdım Yalan dünya senden bezdim Dağlar koyağını gezdim Yiten yavru bulunur mu Yavru yitmeye görsün bir kez. Bulunmaz. Değil dağların koyağı, ırmakların kaynağı, yaylaların çimeni, ovaların çiçeği, hiç bir şey, hiç bir kişi geri getiremez onu. Ehh ana yüreği bu. Dayanması zor. Dağlara düşüp araması doğal; ne ki giden geri gelmez. Şundan ki, yiten candır. Alıp yerine koyamazsın. Nefesin sonu çıkmaya görsün boğazdan bir kez. Dönüşü olmaz. Ama, ağlamak, döğünmek, türkülere sığınmak da insanların kendi elinde. Türkümüze öykü olan olay, 1930'larda Çorum'un Osmancık ilçesinin Hacıhamza kasabasında geçer. Kasabada köklü bir aile yaşar o yıllarda. Bu ailenin de Mehmet Bey adlı bir oğlu vardı. Mehmet Bey, geniş omuzlu, kaytan bıyıklı, iri kıyım bir delikanlıdır. Çevresindekilere yaptığı iyiliklerden ötürü de herkesin saygısını, sevgisini kazanmıştır. Yeni evlendiği eşiyle de çok iyi anlaşmaktadır. Hele eşi ona nur topu bir oğlan çocuğu doğurduktan sonra da daha mutlu olmuştur. Bir çocuk ki gözleri yumuk yumuk. Uzun, upuzun saçlar, tombiş bilekler. Anası bir yanını kendine benzetiyor; babası bir yanını. Bak Mehmet diyor karısı "çenesi, kafa yapısı, ağzı sana benziyor, gerisi bana" Mehmet Bey: "Ya parmakları" diyor. "Bak bak serçe parmaklarında eğrilik var. Tıpkı seninkiler gibi. Ama uzunluğu da bana benziyor parmakların". Çocuk daha bir mutlu ediyor aileyi. Evin havası birden değişiyor. Gelenler, gidenler çoğalıyor. Dosta ahbaba teller çekiliyor. "Bir oğlumuz oldu" diye. Uzaktan mektuplarla kutlayanlar. Sözün özü; evde bir şenlik, bir şölen. "Aaaa... İzmir'den Nurettin Amcalardan tel geldi. Kutluyorlar. Bu da Adana'dan Niyaz'lerden geliyor. Bu tel de Çorum'dan, ama tebrik teli değil. Bak hele Mehmet neymiş? "Şey Hükümet teli bu. Bir iş için çağırıyorlar. Gitmek gerek. Hükümet işi ihmale gelmez. Tez zamanda gitmeli' diyor Mehmet Bey. Vakit öğleyi geçkindir. Ama olsun Hükümetin çağrısı gecikmeye gelmez. Tez elden gitmeli. Varıp anlamalı işin aslını. Adamlarına seslenir. İki at eyerlemelerini söyler. Karısına da "İşim biter bitmez dönerim. Hem yavruma da ufak tefek bir şeyler alırım. Sana da giyecek gerekli. Elbiselerin bol geliyor üstüne. Gelen gidenimiz olur bu günlerde. Ele güne karşı ayıp olur. Bir kaç elbiselik alırım. Anamı da unutmamak gerek. İlk torunu kadının. Nasıl da yoruldu gebeliğinde senin. Meraklanmana gerek yok. Çorum ne çeker ki. Akşam Osmancık'a varırız. Sabahın erinde ordan çıksak, karanlık çökmeden tutarız Çorum'u. Mehmet Bey bir yandan bunları söylüyor; bir yandan da kucağına aldığı oğlunu seviyor. Kokluyor, öpüyor, bağrına basıyor. Bırakamıyor çocuğu kucağından. Ş aha kalkıyor, demeye kalmadan, silahlı iki kişi atlıyor yola. Saç-sakal birbirine karışmış, iki dağ adamı bunlar. Yolun dar boğazı. Yana yöne kaçacak yer yok. Ancak geri dönülebilir. Mehmet Bey de ona davranıyor. Ama, daha atını dönderir döndermez iki kişi de orada peydahlanıyor. "Canınızı seviyorsanız davranmayın. Kurşunu yersiniz yoksa. Boşaltın ceplerinizi, atlarınızı da bırakıp, koyulun yola" diye ünlüyorlar. Mehmet Bey bakıyor kaçış zor. Teslim olup, parasını silahını, atları vermek de işine gelmiyor. Gurur meselesi yapıyor. Bir anda atıyor kendini yere, silahına sarılıyor. Adamı da atıyor attan. Seyip kalan atlar, kişneyip tepiniyorlar. Aynı anda da kurşunlar vızılamaya başlıyor. Mehmet Bey bir ağacı siperlemiş kendine, basıyor tetiğe. Adamı da sol yanından ateşliyor silahını. Vuruşma epey sürüyor. Mehmet Bey'in de adamının da kurşunları azalıyor. Daha dikkatli kullanmak zorunda kalıyorlar kurşunlarını. Çok geçmeden onlarda bitiyor. Eşkıya azgın. Bir iki kez yine teslim çağrısını yapıp, basıyorlar kurşunu ardından. Mehmet Bey'den bir "Ah" sesi yükseliyor. Yığılıp kalıyor bir kenara. Adamı derseniz ağır yaralı yıkılıyor yere. Neden sonra ayıkıp bir bakıyor ki sağ yanında yatıyor Mehmet Bey. Cansız. Üstü başı kan içinde. Kendisi de yaralı. Cepleri boşaltılmış. Silahları da yok yanlarında. Haber Hacıhamza kasabasına ulaşınca, anasını, karısını, hısım-akrabasını bir ağıt tutuyor. Kimi beşikte yatan üç günlük yavruya üzülüyor; kimi Mehmet Bey'in yiğitliğini dillendiriyor. Kişiliğini övüyor. Sonra tüm bu duygular, bir türküye dil oluyor. Hacıhamza kasabası da Osmancık ilçesi de dar geliyor Türküye. Yankılanıyor, yankılanıyor. Kaynak: Yaşar Özürküt Öyküleriyle Türküler 3 İstanbul, 2002
Kendi topragım diye demiyorum Nergiz Ay çok kibar çok hanımefendi bir insan :) ağzınıza sağlık.
görsel ile siir alakasız... olmamış..
mustafa abi çok teşekkur ediyorum. saol var ol
Alicam vallaha !¡
videosu varmı acaba onun varsa linkini atabilirmisin
Hikaye güzel olmuş ama biraz araştırılsaydı daha güzel olurdu. Çünkü türkünün hikayesi tamamen farklı. Türkü Hikayesi HACIHAMZA' da geçiyor. Ayrıca türkünün hikayesi TRT'nin başarılı yönetmenlerinden Fatih Arslan tarafından filme alındı.
Hem Okudum Hemi de Yazdım Hem okudum hemi de yazdım Yalan dünya senden bezdim Dağlar koyağını gezdim Yiten yavru bulunur mu Yavru yitmeye görsün bir kez. Bulunmaz. Değil dağların koyağı, ırmakların kaynağı, yaylaların çimeni, ovaların çiçeği, hiç bir şey, hiç bir kişi geri getiremez onu. Ehh ana yüreği bu. Dayanması zor. Dağlara düşüp araması doğal; ne ki giden geri gelmez. Şundan ki, yiten candır. Alıp yerine koyamazsın. Nefesin sonu çıkmaya görsün boğazdan bir kez. Dönüşü olmaz. Ama, ağlamak, döğünmek, türkülere sığınmak da insanların kendi elinde. Türkümüze öykü olan olay, 1930'larda Çorum'un Osmancık ilçesinin Hacıhamza kasabasında geçer. Kasabada köklü bir aile yaşar o yıllarda. Bu ailenin de Mehmet Bey adlı bir oğlu vardı. Mehmet Bey, geniş omuzlu, kaytan bıyıklı, iri kıyım bir delikanlıdır. Çevresindekilere yaptığı iyiliklerden ötürü de herkesin saygısını, sevgisini kazanmıştır. Yeni evlendiği eşiyle de çok iyi anlaşmaktadır. Hele eşi ona nur topu bir oğlan çocuğu doğurduktan sonra da daha mutlu olmuştur. Bir çocuk ki gözleri yumuk yumuk. Uzun, upuzun saçlar, tombiş bilekler. Anası bir yanını kendine benzetiyor; babası bir yanını. Bak Mehmet diyor karısı "çenesi, kafa yapısı, ağzı sana benziyor, gerisi bana" Mehmet Bey: "Ya parmakları" diyor. "Bak bak serçe parmaklarında eğrilik var. Tıpkı seninkiler gibi. Ama uzunluğu da bana benziyor parmakların". Çocuk daha bir mutlu ediyor aileyi. Evin havası birden değişiyor. Gelenler, gidenler çoğalıyor. Dosta ahbaba teller çekiliyor. "Bir oğlumuz oldu" diye. Uzaktan mektuplarla kutlayanlar. Sözün özü; evde bir şenlik, bir şölen. "Aaaa... İzmir'den Nurettin Amcalardan tel geldi. Kutluyorlar. Bu da Adana'dan Niyaz'lerden geliyor. Bu tel de Çorum'dan, ama tebrik teli değil. Bak hele Mehmet neymiş? "Şey Hükümet teli bu. Bir iş için çağırıyorlar. Gitmek gerek. Hükümet işi ihmale gelmez. Tez zamanda gitmeli' diyor Mehmet Bey. Vakit öğleyi geçkindir. Ama olsun Hükümetin çağrısı gecikmeye gelmez. Tez elden gitmeli. Varıp anlamalı işin aslını. Adamlarına seslenir. İki at eyerlemelerini söyler. Karısına da "İşim biter bitmez dönerim. Hem yavruma da ufak tefek bir şeyler alırım. Sana da giyecek gerekli. Elbiselerin bol geliyor üstüne. Gelen gidenimiz olur bu günlerde. Ele güne karşı ayıp olur. Bir kaç elbiselik alırım. Anamı da unutmamak gerek. İlk torunu kadının. Nasıl da yoruldu gebeliğinde senin. Meraklanmana gerek yok. Çorum ne çeker ki. Akşam Osmancık'a varırız. Sabahın erinde ordan çıksak, karanlık çökmeden tutarız Çorum'u. Mehmet Bey bir yandan bunları söylüyor; bir yandan da kucağına aldığı oğlunu seviyor. Kokluyor, öpüyor, bağrına basıyor. Bırakamıyor çocuğu kucağından. Ş aha kalkıyor, demeye kalmadan, silahlı iki kişi atlıyor yola. Saç-sakal birbirine karışmış, iki dağ adamı bunlar. Yolun dar boğazı. Yana yöne kaçacak yer yok. Ancak geri dönülebilir. Mehmet Bey de ona davranıyor. Ama, daha atını dönderir döndermez iki kişi de orada peydahlanıyor. "Canınızı seviyorsanız davranmayın. Kurşunu yersiniz yoksa. Boşaltın ceplerinizi, atlarınızı da bırakıp, koyulun yola" diye ünlüyorlar. Mehmet Bey bakıyor kaçış zor. Teslim olup, parasını silahını, atları vermek de işine gelmiyor. Gurur meselesi yapıyor. Bir anda atıyor kendini yere, silahına sarılıyor. Adamı da atıyor attan. Seyip kalan atlar, kişneyip tepiniyorlar. Aynı anda da kurşunlar vızılamaya başlıyor. Mehmet Bey bir ağacı siperlemiş kendine, basıyor tetiğe. Adamı da sol yanından ateşliyor silahını. Vuruşma epey sürüyor. Mehmet Bey'in de adamının da kurşunları azalıyor. Daha dikkatli kullanmak zorunda kalıyorlar kurşunlarını. Çok geçmeden onlarda bitiyor. Eşkıya azgın. Bir iki kez yine teslim çağrısını yapıp, basıyorlar kurşunu ardından. Mehmet Bey'den bir "Ah" sesi yükseliyor. Yığılıp kalıyor bir kenara. Adamı derseniz ağır yaralı yıkılıyor yere. Neden sonra ayıkıp bir bakıyor ki sağ yanında yatıyor Mehmet Bey. Cansız. Üstü başı kan içinde. Kendisi de yaralı. Cepleri boşaltılmış. Silahları da yok yanlarında. Haber Hacıhamza kasabasına ulaşınca, anasını, karısını, hısım-akrabasını bir ağıt tutuyor. Kimi beşikte yatan üç günlük yavruya üzülüyor; kimi Mehmet Bey'in yiğitliğini dillendiriyor. Kişiliğini övüyor. Sonra tüm bu duygular, bir türküye dil oluyor. Hacıhamza kasabası da Osmancık ilçesi de dar geliyor Türküye. Yankılanıyor, yankılanıyor. Kaynak: Yaşar Özürküt Öyküleriyle Türküler 3 İstanbul, 2002
klip,, yorum,, söz ,, müzik uyumlu... güzel bir eser olmuş.. emeği geçen herkesi kutluyorum. yüreklerinize sağlık.
sözleri yok mu acaba
emeklerinize sonsuz teşekkürler harika olmuş,selamlar sevgiler.
Guzel memleketim her kosesinde her turkusunde her karisinda bir yasanmislik var. Insan gurbette. Olunca memleketnin kiymetini daha iyi anliyor
acikli ya ne kadar güzel memlekedim varmis
BASPINAR-DOBRUCA-ROMANIA ?
para kazanmak kolay deyil dayi senin o anlindan akan terin hakkini calana yaziklar olsun tabi devlet erkaninin keyfi yerinde verin ulan köylünün ciftcinin emekcinin hakini
hepinize teşekürler (mehmet yıldırım çorum /bayat eskialibey
Nergiz Ay ve Veli Keser'e selam ve sevgiler.
Merhaba Dostlar Bu videoyu çeken kişiyim, yorumları geç okuduğum için herkeseten özür dilerim. Özellikle hakan sağır beyden özür diliyorum. kendisini çekemediğim için. Diğer yorumlara diyeceğim şudur... santçıları değerlendiriken onların dinlerine mezheplerine bakmadan sadece onların anlatmak istediklerine ve insani değerlerine değer veririm ayrıca sanat evrenseldir ve hatta eser sanatçının kendisine bile mal edilemez.
Sevgili Veli Keser ve Nergiz AY internette sizleri daha çok görmek istiyoruz.
Bu kadar sığ bir insana ilk kez rastladım.Alevi diyerek aşağıladığın sadece Gülabi değil , tüm Alevilerdir.Aleviler ülkesine sadık , uygar insanlardır. Başımızdakileri görüyoruz.Hala ibret almıyoruz.Ortalık HIRSIZ kaynıyor.Bu AKP iktidarının dindar insanları tarafından yapılan bir HIRSIZLIK tır.Herhalde İslam da HIRSIZLIK 'ın yeri yoktur. Ozanlarla değil Oyun Bozanlarla uğraş.
offf baba ya bak helal sana baba biz insanlık yolundayız biz onun için burdayız aşık gülabi baba burda